Elbir İş Merkezi Kat:9 No:6/11
Mecidiyeköy Şişli/İstanbul

Anlaşmalı Boşanma Davasında Kişisel İlişki

Anlaşmalı Boşanma Davasında Kişisel İlişki

Bu makalemizde anlaşmalı boşanma davasında kişisel ilişki konusuna ilişkin size açıklamalarda bulunacağız. Kişisel ilişki kurma hakkına ilişkin temel hüküm olan TMK madde 323 uyarınca anne ve babadan her biri velayeti altında bulunmayan veya kendisine bırakılmayan çocuk ile uygun kişisel ilişki kurulması isteminde bulunabilir.

Kişisel ilişki kurma hakkı ebeveyn ile çocuğa belirli gün ya da saatlerde görüşme, birbirlerinden haberdar olma, birbirlerinin hayatlarında olma yetkisi veren bir haktır. Kişisel ilişki kurulması anne ve baba kadar çocuk için de çok önemlidir. Velayet kendisine verilmeyen ebeveyn ile müşterek çocuk arasında şahsi ilişki tesisi yapılırken göz ardı edilmemesi gereken temel ilke çocuğun üstün yararıdır. Çocuğun üstün yararı belirlenirken çocuğun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin sağlanmasının gözetilmesi gerekmektedir. Müşterek çocuklarla kişisel ilişki kurma hakkı velayet hakkından bağımsızdır. Çocukla kişisel ilişki kurulması velayet hakkının değil soy bağının sonucudur. Bu nedenle çocuklarla kişisel ilişki kurulması hakkından feragat edilemez ve bu hak devredilemez.

Anne ve baba anlaşmalı boşanma davasında çocuk ile kurulacak kişisel ilişkinin ayrıntılarını anlaşmalı boşanma protokolünde belirlemek zorundadır. Anne ve baba ile kurulacak kişisel ilişki çocuğun üstün yararına uygun olmalıdır. Anlaşmalı boşanma protokolündeki kişisel ilişkiye dair düzenleme çocuğun menfaatinin ve hakkaniyetin gerektirmesi halinde her zaman değiştirilebilir. Ancak bu değişiklik tarafların onayına sunulmalıdır. Hakim ancak taraflar bu değişikliği kabul ederse anlaşmalı şekilde boşanmaya hükmedebilecektir. Velayet konusunda hakimin önerisinin kabul edilmemesi durumunda TMK m. 166/3 gereği boşanma kararı verilemeyeceğinden dava çekişmeli boşanma davası olarak görülmeye devam edecektir. Görüleceği üzere hakim çocukların menfaatini göz önünde tutarak anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Kanun hakime çocukların ve tarafların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapma yetkisi tanımıştır. Ve önemle belirtmek isteriz ki çocuk ile kişisel ilişki düzenlemesinin yer aldığı bu protokol hakim tarafından onaylanmalıdır.

Anlaşmalı Boşanma Protokolünde Kişisel İlişki Konusunda Düzenleme Yapılmazsa Ne Olur?

Anlaşmalı boşanma protokolünde müşterek çocuk ile velayet verilmeyen eş arasında gerçekleştirilecek kişisel ilişki tesisine ilişkin bir düzenleme yapılmayarak konu hakimin takdirine bırakılırsa, hakim kişisel ilişki hususunda düzenleme gerçekleştirerek tarafların görüşünü almalıdır. Yargıtay, hakim tarafından gerçekleştirilecek kişisel ilişki düzenlemesinde hakimin tarafların görüşünü alması gerektiği yönünde içtihat oluşturmuştur.

Anlaşmalı Boşanma Davasında Kişisel İlişki Düzenlemesinin İnfazı Açık Olmalıdır

Anlaşmalı boşanma davasında kişisel ilişkinin kapsamı belirlenirken, velayete sahip olmayan ebeveynin hangi zaman dilimi içerisinde, ne kadar süre ile kişisel ilişki kuracağı açıkça belirtilmelidir. Anlaşmalı boşanma protokolüne konulacak “ çocuk ile istediği zaman görüşecektir” şeklindeki infazı açık olmayan ifadeler geçersizdir. Kurulan kişisel ilişki için öngörülen tarihlerin açıkça belirtilmesi, başlangıç ve bitiş tarihlerinin gösterilmesi gerekmektedir. Anlaşmalı boşanma protokolünde böyle bir ibarenin yer alması halinde hakim protokoldeki hükmün belirli hale getirilmesini istemelidir.

Kişisel ilişki konusunda yaygın uygulama her ayın 1 ve 3. Cumartesi – Pazar günleri ile çocukların yaşları dikkate alınarak sömestr, ara tatil, yaz tatili ve dini bayramlar bakımından düzenleme yapılmasıdır.

Anlaşmalı Boşanma Davasında Kişisel İlişki Kurulurken Analık ve Babalık Duygularının Tatmin Edilmesi Gerekir

Kişisel ilişki kurulurken düzenleme velayet hakkını kısıtlayıcı nitelikte olmamalıdır. Velayet kendisine verilmeyen taraf ile müşterek çocuk arasında kurulacak kişisel ilişkide çocukların üstün yararının yanında analık ve babalık duygularının da tatmin edilmesi gerekmektedir.

Anne ve Babanın Ayrı Şehirlerde Yaşadığı Durumlarda Kişisel İlişki

Anne ve babanın ayrı şehirlerde yaşadığı hallerde, çocuk için meşakkatli olabilecek seyahatlere katlanmamasına özen gösterilmelidir. Anne ve babası farklı şehirlerde yaşayan çocuklar için süre ve yatılı geçecek zamanın özenle düzenlenmesi gerekmektedir.

Kişisel İlişki Düzenlemesinin Sonradan Değiştirilmesi

Kişisel ilişki düzenlemesinin karar kesinleştikten sonra değiştirilebilmesi için değişikliği gerektirecek yeterli bir neden, maddi hadise ve çocuğun menfaatinin de bunu gerektirdiğinin ispat edilmesi gerekir.

Anlaşmalı Boşanma Protokolüne Lehine Kişisel İlişki Tesis Edilen Ebeveyn Tarafından Kişisel İlişkinin Genişletilmesi Davası Açamayacağına İlişkin Hüküm Konulabilir Mi?

Anlaşmalı boşanma protokolüne lehine kişisel ilişki tesis edilen ebeveyn tarafından kişisel ilişkinin genişletilmesi davası açamayacağına ilişkin medeni hakları kullanmaktan feragate ilişkin taahhüt TMK madde 23’e ve çocukların yüksek yararlarına açıkça aykırı olacaktır. Yargıtay bir kararında lehine kişisel ilişki tesis edilen ebeveyn tarafından kişisel ilişkinin genişletilmesi davası açamayacağına ilişkin ibare içeren boşanma protokolünün tamamını hükümsüz kıldığına hükmetmiştir.

Son Olarak Dikkat Edilmesi Gerekenler

Anlaşmalı boşanma davası sürecinin en etkili şekilde yürütülebilmesi için adli sürece hakimiyeti olan bir boşanma avukatından destek almak fayda sağlayacaktır.  Çelik & Baştürk Hukuk Ve Danışmanlık Ofisi İstanbul boşanma avukatı olarak müvekkillerini aile hukuku alanında vekil olarak temsil etmektedir. Ayrıca vatandaşlara hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir. Sitemizde yer alan avukata sor kısmından ofisimiz avukatları Av. Tolga ÇELİK ve Av. Nur BAŞTÜRK‘e  anlaşmalı boşanma davasında kişisel ilişki vb. hakkındaki sorularınızı yönlendirebilir ya da iletişim bilgileri kısmından kendilerine ulaşabilirsiniz.

Anlaşmalı Boşanma Davası Kişisel İlişki Yargıtay Kararları

Hakim Kişisel İlişki Hususundaki Düzenlemede Tarafların Görüşünü Almalıdır

Taraflar arasında görülen anlaşmalı boşanma davasında velayeti anlaşma uyarınca anneye bırakılan müşterek çocuk ile baba arasındaki kişisel ilişki konusunda herhangi bir düzenleme yapılmayarak konu hâkimin takdirine bırakılmıştır. Mahkemece kişisel ilişki düzenlenmiş, davacı kadın tarafından kişisel ilişki yönünden uzman raporu alınmaması sebebiyle hüküm temyiz edilmiştir. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, kişisel ilişki konusunda taraflara bir öneride bulunmak, kabul edildiği takdirde buna göre karar vermek, kabul edilmediği ve taraflarca anlaşmaya varılarak bir düzenleme de yapılmadığı takdirde, davanın Türk Medeni Kanununun 166/1-2. maddesi uyarınca çekişmeli boşanma olarak sürdürülmesi, 4787 Sayılı Kanun’un 5. maddesi gereğince uzman kişilerden yardım alınması, taraflarla ve çocukla da görüşme sağlanarak rapor hazırlanması ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek karar vermekten ibarettir. Yasal koşullar oluşmadan ve kişisel ilişki hususunda tarafların görüşü alınmadan kişisel ilişki düzenlemesi yapılması ve Türk Medeni Kanununun 166/3. maddesi uyarınca anlaşmalı boşanmaya karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bu sebeple hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 09.05.2016 T., 2015/17609 E., 2016/9479 K.)

Türk Medeni Kanununun 166/3. maddesi uyarınca boşanmaya karar verilebilmesi için hakimin taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması gerekir. Hakim, tarafların ve çocukların menfaatlerini gözönünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü halinde boşanmaya hükmolunur. Taraflar, 10.02.2014 tarihli protokolde ve aynı tarihli oturumda müşterek çocuğun velayetinin davacı anneye verilmesi ve küçük ile baba arasında kurulacak kişisel ilişki konusundaki anlaşmalarını mahkemeye sunmuşlardır. Taraflarca hazırlanan protokolde çocukla kişisel ilişki sürelerini düzenleyen anlaşma mahkemece değiştirildiği halde, bu hususta tarafların onayı alınmamıştır. Mahkemece yapılacak iş; anlaşma protokolünde mahkemece yapılan değişiklik hakkında tarafların görüşünü almak, anlaşmaları halinde bu anlaşma çerçevesinde, anlaşamamaları halinde ise, taraflardan Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesine göre; delilleri sorulup, bu çerçevede bir hüküm oluşturmaktan ibarettir. Bu yönler nazara alınmadan, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 23.12.2014 T., 2014/8958 E., 2014/26411 K.)

Kişisel İlişki Kurulurken Analık ve Babalık Duygularının Tatmin Edilmesi Gerekir

Velayet kendisine verilmeyen taraf ile ortak çocuk arasında kurulacak kişisel ilişki de çocukların üstün yararı yanında analık ve babalık duygularının da tatmin edilmesi gerekmektedir. Davalı baba ile ortak çocuk Melisa arasında kişisel ilişki tesis edilirken sadece iki haftada bir ve bayramlar dikkate alınarak yaz tatilinde ve yarı yıl tatilinde kişisel ilişki kurulmaması babalık duygularını tatmin etmekten uzaktır. Ancak, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, hükmün bu yönden düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 25.03.2019 T., 2019/1493 E., 2019/3269 K.)

Velayeti Kısıtlayacak Nitelikte Kişisel İlişki Kurulamaz     

Müşterek çocuk … 30.01.2006 doğumludur. Bir buçuk yaşındadır. Velayeti anneye bırakılan çocuk ile baba arasında ayın her Cumartesi günü anne yanında kişisel ilişki kurulması annenin velayet hakkını kısıtlayacak niteliktedir. Değişen şartlar karşısında velayetin değiştirilmesi ve kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesi de imkan dahilindedir. Bu kuralı bertaraf edecek şekilde ileride uzun yılları içine alacak şekilde kişisel ilişki kurulması da doğru görülmemiştir. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 12.04.2007 T., 2007/17160 E., 2007/6186 K.)

Mahkemece tarafların anlaşmalı olarak boşanmalarına karar verilerek velayet anneye bırakılmış ancak, kişisel ilişki düzenlenirken tarafların beyanları alınmadığı gibi, ibraz edilen protokole bu konuda itibar edilmeme nedenleri de kararda tartışılmamıştır. Müşterek çocuk A. E. 15.8.2006 doğumlu olup özellikle annenin bakım ve şevketine muhtaçtır. Bu husus ve annenin çalışıyor olması gözetilmeden (çocuk ile baba arasında) her hafta sonu Cumartesi -Pazar günleri gece yatılı kalacak şekilde, ayrıca her yıl Temmuz ayında 15 gün süre ile sık ve uzun süreli kişisel ilişki kurulması çocuğun bedeni ve fikri gelişmesine engel oluşturacağı gibi annenin velayet görevini yerine getirmesinde de güçlük çıkartacaktır. Daha uygun süre ile kişisel ilişki kurulması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 10.11.2009 T., 2009/17340 E., 2009/19383 K.)

Anne ve Babanın Farklı Şehirlerde Yaşaması Durumunda Kişisel İlişki

Kişisel ilişki düzenlenirken, çocuğun yararının yanında, analık ve babalık duygusunun tatmin edilmesine ve geliştirilmesine özen gösterilmeli, görüşme süresi yeterli olmalı, taraflar ayrı şehirlerle iseler, tarafların ve çocuğun külfetli sayılabilecek seyahatlere katlanmamalarına dikkat edilmelidir. Davalı annenin Manisa’nın Salihli ilçesinde, velayeti davacı babaya bırakılan müşterek çocukların ise babaları ile birlikte Balıkesir’in Savaştepe ilçesinde ikamet ettiği anlaşılmaktadır. Bu husus gözetilerek çocuklar ile davalı anne arasında daha uygun süreli ve yatılı da kalacak şekilde kişisel ilişki tesisi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 25.01.2011 T., 2010/320 E., 2011/1061 K.)

Kişisel İlişki Kurulurken Tarihler Açıkça Belirtilmelidir

Velayeti anneye bırakılan müşterek çocuk … ile baba arasında “çift sayı ile başlayan noel tatillerinde 24 Aralık – 01 Ocak tatillerinde, … tatillerinin ilk beş gününde, yaz tatillerinde 15 Temmuz – 15 Ağustos arasında, dini bayramlarda dönüşümlü olarak çift sayı ile başlayan şeker bayramından başlamak üzere, ayrıca çocuk okula başladıktan sonra yarı yıl tatillerinde ilk bir haftası, Türkiye’de bulunduğu taktirde kişisel ilişkinin her ayın 1. Ve 3. Cuma günü saat 18.00’den Pazar günü akşam saat 17.00’ye kadar olacak şekilde” kurulan kişisel ilişkide çift sayı ile başlayan tabirinin anlaşılamaması, kişisel ilişkinin başlangıç bitiş günleri ve saatlerinin gösterilmemesi infazda tereddüte yol açmakta olup doğru görülmemiştir. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 29.03.2016 T., 2016/5702 E., 2016/6297 K.)

Lehine Kişisel İlişki Tesis Edilen Ebeveyn Tarafından Kişisel İlişkinin Genişletilmesi Davası Açamayacağına İlişkin Medeni Hakları Kullanmaktan Feragate İlişkin Taahhütler Çocukların Yüksek Menfaatine Açıkça Aykırıdır

Taraflarca düzenlenip hakime sunulan, hakim tarafından da “aynen tasdikine” karar verilen protokolde; tarafların karşılıklı boşanma davalarında aşağıdaki şartlarla anlaştıkları belirtildikten sonra; “kocanın eşi aleyhine açtığı boşanma davasından feragat edeceği, kadının açtığı boşanma davasını işbu protokoldeki koşullar çerçevevesinde kabul edeceği; müşterek çocukların velayetinin anneye verileceği, çocuklarla baba arasında protokolde gösterilen günlerde ve saatlerde kamuya açık mekanlarda ve gözetim altında kişisel ilişki tesis edileceği, bunun dışında çocuklar on sekiz yaşını bitirinceye kadar babanın internet, telefon veya sair olanakları kullanarak iletişim kuramayacağı veya tesadüfü olarak şahsi münasebet tesis edemeyeceği, yine çocuklar ergin oluncaya kadar velayet hakkının anneden alınması veya kaldırılması ve kişisel ilişki süresinin genişletilmesi için talepte bulunmayacağı, çocuğun babaannesi ve halasının, babaya tanınan süre zarfında çocuğu görebilecekleri, babanın çocuklar için anneye protokolde gösterilen miktarlarda iştirak nafakası ödeyeceği, tarafların birbirlerinden maddi ve manevi tazminat olarak herhangi, bir talepte bulunmayacakları, şahsi eşyaları da dahil olmak üzere eşyalarını paylaştıkları, birbirlerinden bu hususta bir hak ve alacak talep etmeyecekleri” belirtilmiştir. Protokolde yer alan “velayetin kaldırılması ve kişisel ilişkinin genişletilmesi davası açılamayacağına” ilişkin medeni hakları kullanmaktan feragate ilişkin taahhütler, medeni hakları kullanma ehliyetinden önceden vazgeçme niteliğinde olup, Medeni Kanununun 23. maddesi ve çocukların yüksek yararlarına açıkça aykırıdır. Bu hükümler olmaksızın ortak irade ile boşanmanın gerçekleşmeyeceği açıkça belli olduğuna göre, içerdiği şartlardaki kısmi hükümsüzlük boşanma protokolünün tamamını hükümsüz kılar … Böyle yapılmayıp, kanuna ve kamu düzenine aykırı hükümler ihtiva eden protokole dayanılarak boşanma kararı verilmesi ve protokolün tasdiki doğru olmamıştır. Öyleyse mahkemece yapılacak iş; protokolün bu haliyle uygun bulunmadığının taraflara bildirilip, tarafların ve çocukların menfaatini göz önünde bulundurarak protokolde gerekli değişikliği yapmak, bu değişikliğin taraflarca kabulü halinde Kanunun 166/3. maddesi çerçevesinde boşanmaya karar vermek; kabul edilmemesi, diğer bir ifade ile tarafların kendi belirledikleri şartlar dahilinde boşanma kararı istemekte ısrar etmeleri halinde davaya “çekişmeli” boşanma olarak devam etmek ve toplanan delillerin Türk Medeni Kanununun 166/1-2. maddesi çerçevede değerlendirilerek hasıl olacak sonucuna göre karar vermekten ibarettir. Açıklanan hususlar gözetilmeden hüküm kurulması doğru bulunmamıştır. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 04.02.2014 T., 2013/11644 E., 2014/1866 K.)

Kişisel İlişki Düzenlemesinin Değişikliği İçin Yeterli Bir Neden, Maddi Hadise Ve Çocuğun Menfaatinin Bunu Gerektirdiği İspat Edilmelidir

Taraflar anlaşmalı olarak ( TMK m. 166/3 ) 25.05.2010 tarihinde boşanmış, velayet babaya verilmiş, müşterek çocuk ile anne arasında kişisel ilişki kurulmasına karar verilmiştir. Davacı-davalı baba 13.03.2012 tarihinde açtığı davada annenin çocukla kişisel ilişki kurmaması ve annenin yeniden evlenmesi nedeni ile çocuğun anne yanında yatılı kalmayacak şekilde kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesini istemiştir. Annenin yeniden evlenmesi tek başına kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesi için yeterli sebep değildir. Davacı-davalı baba kişisel ilişkinin değiştirilmesini gerektirir maddi bir hadisenin varlığını kanıtlayamamış, çocuğun menfaatinin bunu gerekli kıldığına dair bir olgu da ortaya konulamamıştır. Öyleyse davacı-davalı babanın kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesi talebini içerir davasının reddi gerekirken kabulünün doğru olmadığı” gerekçesiyle bozulmuştur. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 15.12.2016 T., 2016/23446 E., 2016/16028 K.)

 

 

Bu Yazıyı Paylaş

Son Yazılar

Hakkımızda

İstanbul Avrupa yakasının Şişli ilçesinde faaliyet gösteren ve hukukun çeşitli alanlarında uzman avukatları ile hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti veren Çelik & Baştürk Hukuk Ve Danışmanlık Ofisi Av. Tolga ÇELİK ve Av. Müesser Nur BAŞTÜRK tarafından kurulmuştur…