İçindekiler
ToggleAile Mahkemesi İhtiyati Tedbir Dilekçesi
Bu makalemizde “Aile Mahkemesi İhtiyati Tedbir Dilekçesi” olup konu hakkında bilgilendirmelerde bulunacağız. Aile hukukunda, özellikle mal rejimi davaları sırasında, tarafların malvarlığını koruma gereksinimi doğmaktadır. Bu süreçte, eşlerin sahip oldukları mallar üzerindeki tasarruf haklarının kötüye kullanılmasını önlemek ve hak kaybı yaşanmasını engellemek amacıyla ihtiyati tedbir talebi önemli bir koruma aracı olarak karşımıza çıkar. İhtiyati tedbir, aile mahkemesi tarafından geçici olarak verilen ve davanın sonuçlanmasına kadar tarafların malvarlıkları üzerindeki haklarını güvence altına alan bir uygulamadır.
ihtiyati tedbir talebi, taraflardan birinin dava sürecinde diğer eşin malları üzerinde tasarrufta bulunarak bu varlıkları üçüncü kişilere devretmesini veya elden çıkarmasını engellemeyi amaçlar. Örneğin, bir eşin mülkiyetindeki gayrimenkulü satmaya çalışması halinde, diğer eş bu durumu önlemek için mahkemeye ihtiyati tedbir talebinde bulunabilir. Mahkeme, tedbirin haklı gerekçelere dayandığını değerlendirdikten sonra taşınmazlar üzerinde ihtiyati tedbir uygulayarak bu tür işlemleri durdurabilir. Bu uygulama, tarafların hak ve menfaatlerinin korunmasını sağlar. Çelik & Baştürk Hukuk ve Danışmanlık Ofisi olarak,“Aile Mahkemesi İhtiyati Tedbir Dilekçesi” konusunda destek sunuyoruz. Av. Tolga ÇELİK ve Av. M. Nur BAŞTÜRK olarak müvekkillerimizin her aşamada yanındayız.
Taşınmaz Üzerine İhtiyati Tedbir Talebi Dilekçesi
NÖBETÇİ AİLE MAHKEMESİ’NE
İhtiyati Tedbir Taleplidir
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
KONU : Evlilik birliğinin korunması ilkesi uyarınca, evlilik süresince elde edilen ve davalı adına kayıtlı bulunan, … ili, … ilçesi, … mahallesi, … sokak, … ada, … parsel, … kat, … no.lu bağımsız bölüm üzerindeki davalının tasarruf yetkisinin Türk Medeni Kanunu’nun 199. maddesi uyarınca sınırlandırılmasını ve söz konusu taşınmazın tapu kaydına ihtiyati tedbir konulmasını talep etmekteyiz.
AÇIKLAMALAR :
Müvekkil davacı ile davalı …/…/… tarihinde evlenmiş olup, bu evlilikten …… doğum tarihli …… isminde müşterek çocukları bulunmaktadır. Taraflar, evliliklerinin ilk yıllarında karşılıklı anlayış ve saygı çerçevesinde uyumlu bir ilişki yürütmüşlerdir. Taraflar arasında ilerleyen süreçte özellikle finansal konular ve mülkiyet paylaşımı gibi hususlarda anlaşmazlıklar ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu anlaşmazlıklar zamanla tarafların ilişkisini olumsuz etkilemiş, aralarındaki güven bağı giderek zayıflamıştır.
Evliliklerinin belirli bir döneminde, taraflar müşterek konut olarak kullanmayı planladıkları … ili, … ilçesi, … mahallesi, … sokak, … ada, … parsel, … kat, … no.lu bağımsız taşınmazı satın almak amacıyla birlikte karar almışlardır. Taşınmazın satın alma işlemi sırasında taraflar, taşınmaz bedelini müştereken ödemişlerdir; ancak, taşınmazın mülkiyeti davalı eşin adına tescil edilmiştir.
Taşınmazın satın alma bedelinin önemli bir kısmı müvekkil tarafından karşılanmış olup, davalı eşin katkısı, müvekkilin katkısıyla kıyaslandığında oldukça düşük kalmaktadır. Özellikle müvekkilin, 35 yıl boyunca tekstil atölyesinde çalışarak elde ettiği gelir, bu taşınmazın edinilmesine yönelik önemli bir maddi kaynak teşkil etmiştir. Müvekkil, emek harcayarak ve uzun yıllar boyunca biriktirdiği gelirleri, aile bütçesine katkıda bulunmak ve bu taşınmazı edinmek amacıyla kullanmıştır.
Bu durum, müvekkilin taşınmaz üzerindeki haklarının korunmasını gerektirmektedir. Eşler arasındaki ekonomik katkılar ve bu katkıların orantılılığı dikkate alındığında, müvekkilin haklarının ihlal edilmemesi ve ailenin ortak malvarlığının adil bir şekilde paylaşılması gerektiği açıktır. Dolayısıyla, taşınmaz üzerindeki tasarruf yetkisinin sınırlandırılması, müvekkilin haklarının güvence altına alınması açısından zorunludur.
Son dönemde, taraflar arasında maddi ve manevi anlaşmazlıklar yaşanmaya başlamış; bu durum evlilik birliğine ciddi zarar vermiştir. Özellikle, davalı eşin taşınmaz üzerinde tek başına tasarrufta bulunmak istemesi, taraflar arasında gerginliğe yol açmıştır. Davalı eş, sık sık müvekkile yönelik “Bu evi satarım, kendi adıma başka bir yerde ev alırım” gibi ifadeler kullanarak, ev üzerinde tek başına karar verme hakkı olduğu yönünde iddialarda bulunmuştur. Davalı, müvekkile danışmadan bu taşınmazı satmayı düşündüğünü tekrar tekrar dile getirmiş, bu durum ev içinde sürekli bir huzursuzluk kaynağı haline gelmiştir.
Bu süreçte müvekkil, davalının söz konusu taşınmazı satma konusundaki kararlılığı karşısında ciddi bir endişe duymaya başlamış, kendi finansal katkısıyla alınmış olan müşterek konutun elden çıkma riski karşısında çaresiz hissetmiştir. …/…/… tarihinde, müvekkil, davalı eşin tehditkâr söylemleri üzerine, taşınmaz üzerindeki haklarını koruma altına almak ve mülkiyetin tek taraflı olarak elden çıkartılmasını engellemek amacıyla hukuki yollara başvurmaya karar vermiştir. Davalının müvekkil üzerinde psikolojik baskı oluşturan bu söylemleri, müvekkili dava açmaya mecbur bırakmış ve işbu davanın açılması zarureti doğmuştur.
Taraflar, …/…/… tarihinde evlenmiş olup, bu tarihten itibaren Türk Medeni Kanunu’nun 291 ve devamı maddeleri çerçevesinde “edinilmiş mallara katılma rejimi” geçerli olmaktadır. Evlilik süresince edinilen taşınmaz, yalnızca davalı adına tapuya tescil edilmiş olsa dahi, bu durum, davalıya taşınmaz üzerinde tek başına sınırsız tasarruf yetkisi tanımamaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun ilgili hükümleri gereği, evlilik birliği içinde edinilmiş olan mallar üzerinde tarafların eşit hak sahipliği esastır.
Ayrıca, taşınmazın satın alınması sürecinde yapılan ödemelerin taraflarca birlikte gerçekleştirilmesine rağmen, müvekkilimin bu bedelin büyük bir kısmını karşılamış olduğu da göz ardı edilmemelidir. Evlilik süresince edinilen bu taşınmazın finansmanı sırasında müvekkilimin maddi katkısının belirgin olduğu açıktır. Bu nedenle, taşınmaz üzerindeki hak ve alacaklarının korunması ve davalı adına tek taraflı tescilin müvekkilimin yasal haklarına halel getirmemesi gerekmektedir.
Türk Medeni Kanunu madde 199 ailenin ekonomik varlığının korunması amacıyla belirli hukuki düzenlemeler getirmiştir. Bu çerçevede, eşlerin sahip olduğu malvarlıklarıyla ilgili tasarruf yetkilerinin sınırlandırılabileceği durumlar mevcuttur. Evlilik birliği süresince edinilen taşınmaz, ailenin ortak ekonomik varlığını temsil eden en önemli unsurlardan biridir. Taraflar arasındaki bu taşınmaz, yalnızca bir mülk değil, aynı zamanda ailenin geleceği için yapılan bir yatırımdır. Bu nedenle, taşınmazın satılması, ailenin ekonomik güvenliğini ciddi anlamda tehdit edebilir. Davalı eşin bu taşınmaz üzerinde tek başına tasarruf yetkisine sahip olması, müvekkilin haklarını ihlal edebilecek ve müvekkilin ekonomik durumunu tehlikeye sokabilecek bir durumdur. Davalının taşınmaz üzerinde tek başına karar verme yetkisi, ailenin maddi güvenliğini tehlikeye atabilir. Örneğin, taşınmazın satılması durumunda, müvekkilin emek vererek sağladığı ekonomik katkının karşılıksız kalması riski doğacaktır. Bu nedenle, müvekkilin haklarının korunması ve ailenin ekonomik varlığının sürdürülebilirliğinin sağlanması amacıyla, hukuki önlemlerin alınması zorunludur. Aksi takdirde, ailenin geleceği ve ekonomik bütünlüğü riske girebilir.
Müvekkil, evlilikleri boyunca ailenin geleceği için bu taşınmaz üzerinde ciddi yatırımlar yapmış ve aile birliğini koruma amacı gütmüştür. Ancak, taraflar arasındaki mevcut anlaşmazlıklar sebebiyle davalının, müvekkili mağdur etmek amacıyla muvazaalı işlemler yapabileceği konusunda ciddi endişeler bulunmaktadır. Davalı, ev içerisinde sürekli olarak “Bu evi satabilirim” söylemleriyle müvekkil üzerinde baskı kurmaya çalışmakta, bu da müvekkilin psikolojik olarak zor bir durumla karşılaşmasına neden olmaktadır.
Sonuç olarak, taraflar arasındaki bu gergin durum göz önüne alındığında, taşınmazın korunması ve davalının tasarruf yetkisinin sınırlandırılması amacıyla hukuki yollara başvurulması zaruri hale gelmiştir. Eşler arasındaki güven ilişkisi zedelenmiş olup, bu nedenle ailenin ekonomik varlığının korunması adına mahkeme müdahalesi gerekmektedir.
Müvekkilin, davalı eşin üzerine kayıtlı bulunan … ili, … ilçesi, … mahallesi, … sokak, … ada, … parsel, … kat, … no.lu bağımsız bölüm üzerindeki tasarruf yetkisini kullanma isteği nedeniyle zarara uğrama tehlikesi söz konusudur. Davalı, son dönemde evde sürekli olarak “Bu evi satacağım” gibi beyanlarla müvekkil üzerinde psikolojik baskı oluşturarak, taşınmazı elden çıkarma niyetini açıkça belirtmiştir. Bu durum, müvekkilin menfaatlerini koruma gerekliliğini doğurmuş ve taşınmazın tapu kaydına ihtiyaten tedbir konulmasını talep etme zorunluluğu ortaya çıkmıştır.
HUKUKİ SEBEPLER: Türk Medeni Kanunu ve ilgili mevzuat.
DELİLLER:
- Tapu Kaydı: … ili, … ilçesi, … mahallesi, … sokak, … ada, … parsel, … kat, … no.lu bağımsız bölümün tapu kaydı. Bu belge, taşınmazın mülkiyetinin kimde olduğunu ve ilgili işlemlerin kayıtlarını göstermektedir.
- Tanık Beyanları: Taraflar arasında geçen konuşmaların ve olayların tanıkları. Bu tanıkların ifadeleri, müvekkilin davalı eş tarafından maruz kaldığı baskıları ve davalının taşınmaz üzerinde tasarruf etme niyetini destekleyen önemli bir delil niteliği taşıyacaktır.
- Bilirkişi Raporları, Keşif Tutanağı, Her türlü Yasal Delil
SONUÇ VE TALEP:
Yukarıda kısaca arz ve izah edilen nedenlerle, müvekkilin haklarının korunması amacıyla aşağıdaki taleplerin kabul edilmesini sayın mahkemenizden talep etmekteyiz:
- Davanın kabul edilerek, davalı eşin üzerine kayıtlı bulunan … ili, … ilçesi, … mahallesi, … sokak, … ada, … parsel, … kat, … no.lu bağımsız bölüm üzerinde Türk Medeni Kanunu madde 199 gereğince tasarruf yetkisinin sınırlandırılmasına,
- Dava sonuçlanıncaya dek, söz konusu taşınmazın cebri satışlar da dahil olmak üzere üçüncü şahıslara devrinin önlenmesi amacıyla, tapu kaydına ihtiyati tedbir konulmasına,
- Taraflar arasındaki uyuşmazlık nedeniyle yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı üzerine tahmiline,
- Ayrıca, mahkemenizce, davalı eşin taşınmaz üzerinde gerçekleştirebileceği tüm işlemler için önceden müvekkilin rızasının alınmasının zorunlu kılınmasına dair karar verilmesini talep ederiz.