Tahliye Sürecini Hukuka Uygun Yönetmenin Önemi
Kiralanan bir konut veya iş yerinden ayrılma süreci, genellikle yeni bir başlangıcın heyecanını taşısa da, hukuki açıdan dikkatle yönetilmesi gereken karmaşık bir süreçtir. Kiracının evi tahliye ederken yapması gerekenler, yalnızca eşyaları toplayıp yeni bir adrese taşınmaktan ibaret değildir; bu, Türk Borçlar Kanunu (TBK) çerçevesinde tanımlanmış, hak ve yükümlülükler içeren resmi bir hukuki işlemin sonlandırılmasıdır. Bu sürecin usulüne uygun yürütülmemesi, kiracılar için ciddi mali ve hukuki riskler doğurabilir. Hatalı veya eksik bir tahliye işlemi, depozitonun tamamının kaybedilmesi, taşınmaz boşaltılmış olmasına rağmen kira ödeme yükümlülüğünün devam etmesi ve mülk sahibinin açabileceği tazminat davaları gibi istenmeyen sonuçlara yol açabilir. Bu rehberin amacı, kiracının evi tahliye ederken yapması gerekenler konusunda hukuki bir yol haritası sunarak adımları açıklamak, haklarınızı korumanızı sağlamak ve kiraya veren ile yaşanabilecek potansiyel uyuşmazlıkları en aza indirmektir. Unutulmamalıdır ki, kiracı-kiraya veren uyuşmazlıklarının büyük bir kısmı, tarafların kötü niyetinden ziyade, hukuki prosedürlerin bilinmemesinden veya yanlış uygulanmasından kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla, süreci doğru anlamak ve adımları titizlikle takip etmek, sorunsuz bir ayrılığın anahtarıdır.
Yasal Bildirim ve Süreler
Kira sözleşmesini sonlandırmanın ilk ve en önemli adımı, hukuka uygun bir fesih bildiriminde bulunmaktır. Bu bildirimin şekli ve süresi, mevcut kira sözleşmesinin türüne göre farklılık göstermektedir. Kiracının evi tahliye ederken yapması gerekenler listesinin en başında, bu yasal bildirimin usulüne uygun ve zamanında yapılması yer alır. Kanunun öngördüğü bu sürelere ve usullere uyulmaması, kiracının güçlü yasal korumalarını kaybetmesine ve kendini bir anda istemediği halde bir yıllık daha uzamış bir sözleşmenin içinde bulmasına neden olabilir. Bu durum, yasanın kiracıyı koruyan hükümlerinin, ancak ve ancak kiracının usuli yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirmesi koşuluyla geçerli olduğunu göstermektedir. Prosedürdeki en küçük bir hata, hukuki gücü kiraya verenin lehine çevirebilir.
Kira Sözleşmesi Türüne Göre Fesih İhbarı
Belirli Süreli Kira Sözleşmeleri: Türkiye’de konut ve çatılı işyeri kiralamalarında en yaygın olan tür, genellikle bir yıl süreli olarak yapılan belirli süreli kira sözleşmeleridir. TBK Madde 347 uyarınca, kiracı, bu tür bir sözleşmeyi sona erdirmek için sözleşme süresinin bitiminden en az on beş gün önce kiraya verene yazılı bildirimde bulunmak zorundadır. Bu hak, kanun tarafından yalnızca kiracıya tanınmıştır; kiraya veren, sözleşme süresi bittiği gerekçesiyle tek taraflı olarak sözleşmeyi feshedemez. Kiracının bu on beş günlük bildirim süresini kaçırması durumunda, kira sözleşmesi aynı koşullarla otomatik olarak bir yıl daha uzamış sayılır. Bu, kiracıların en sık düştüğü hukuki tuzaklardan biridir ve taşınmayı planlayan bir kiracıyı ciddi bir mali yükümlülük altında bırakabilir. Bu nedenle, tahliye kararının kiraya verene yasal süre içinde ve ispatı mümkün bir şekilde (örneğin noter ihtarnamesi veya iadeli taahhütlü posta ile) bildirilmesi hayati önem taşır.
Belirsiz Süreli Kira Sözleşmeleri: Başlangıçta belirli bir süre için yapılmış olsa dahi, on yıllık uzama süresinin sonunda sözleşmeler belirsiz süreli hale gelebilir veya taraflar en başından süresiz bir anlaşma yapabilirler. Bu durumda fesih prosedürü daha farklıdır. TBK Madde 329‘a göre, taraflardan her biri, yerel bir adet yoksa, altı aylık kira döneminin sonu için, üç aylık fesih bildirim süresine uymak suretiyle sözleşmeyi feshedebilir. Pratik bir örnekle açıklamak gerekirse; 1 Ocak tarihinde başlayan belirsiz süreli bir sözleşmede, ilk altı aylık dönem 30 Haziran’da sona erer. Kiracı, 30 Haziran itibarıyla sözleşmeyi sonlandırmak istiyorsa, bu tarihten en az üç ay önce, yani en geç 31 Mart’a kadar fesih bildirimini kiraya verene ulaştırmalıdır. Bu hesaplamanın doğru yapılması ve bildirimin zamanında iletilmesi, yasal bir tahliye için zorunludur.
Sözleşme Süresi Dolmadan Erken Tahliye ve Sonuçları
Kiracıların çeşitli sebeplerle (tayin, iş değişikliği, kişisel nedenler vb.) kira sözleşmesi süresi dolmadan taşınmazı boşaltma ihtiyacı duyması sık karşılaşılan bir durumdur. Bu durumda kiracının temel yükümlülüğü, anahtarı teslim edip ayrılmakla sona ermez. TBK Madde 325‘e göre, sözleşmeyi erken fesheden kiracının kira ödeme borcu, kiralananın benzer koşullarla yeniden kiraya verilebileceği makul bir süre boyunca devam eder. Yargıtay içtihatlarında bu “makul süre” genellikle taşınmazın konumu, özellikleri ve piyasa koşullarına bağlı olarak ortalama 1 ila 3 ay olarak kabul edilmektedir. Bu, kiracının taşınmaz boş kalsa bile birkaç aylık kira bedelinden sorumlu olabileceği anlamına gelir. Ancak kanun, kiracıya bu sorumluluktan kurtulma imkanı da tanımıştır. Kiracı, kiraya verenin kabul edebileceği, ödeme gücüne sahip ve kira ilişkisini devralmaya hazır yeni bir kiracı adayı bulursa, kiracının kira ödeme borcu sona erer. Kiraya verenin, haklı bir sebep olmaksızın bu yeni adayı reddetmesi durumunda, kiracı sorumluluktan kurtulmuş sayılır.
Kiralananın İadesi
Tahliye sürecinin hukuki bildirim aşaması tamamlandıktan sonra, kiracının fiziki olarak taşınmazı iade etme yükümlülüğü başlar. Kiracının evi tahliye ederken yapması gerekenler arasında en çok uyuşmazlığa neden olan konulardan biri, taşınmazın ne şekilde iade edileceğidir. Bu aşama, depozito iadesini doğrudan etkileyen en kritik evrelerden biridir. Kanunun bu konudaki temel prensibi, kiracının taşınmazı aldığı gibi iade etmesi, ancak bu süreçte meydana gelen doğal eskimelerden sorumlu olmamasıdır.
“Teslim Alındığı Gibi İade” Borcu ve Kapsamı (TBK m. 334)
Türk Borçlar Kanunu’nun 334. maddesi, kiracının temel iade borcunu net bir şekilde tanımlar: “Kiracı kiralananı ne durumda teslim almışsa, kira sözleşmesinin bitiminde o durumda geri vermekle yükümlüdür”. Bu yükümlülük, kiracının taşınmazı boşaltırken bir dizi pratik adımı atmasını gerektirir. Öncelikle, tüm kişisel eşyaların tamamen boşaltılması ve taşınmazın makul ölçülerde temizlenmesi gerekir. Kira sözleşmesinin başında demirbaş olarak teslim edilen (kombi, klima, ankastre ürünler vb.) her şeyin yerinde ve çalışır durumda olması kontrol edilmelidir. Kiracının, kiralama süresi boyunca yaptığı ve sözleşmeye aykırı olan veya kiraya verenin izni olmadan gerçekleştirdiği değişiklikleri eski haline getirmesi beklenir. Bu özen yükümlülüğü, kiracının kendi malı gibi davrandığını ve taşınmaza zarar vermediğini göstermesi açısından önemlidir.
Olağan Eskime ve Hor Kullanma Ayrımı
Depozito uyuşmazlıklarının temelinde yatan en önemli hukuki ayrım, “olağan eskime” ve “hor kullanma” arasındaki farktır. Kanun, kiracıyı olağan eskimeden sorumlu tutmazken, hor kullanmadan kaynaklanan zararları tazmin etme yükümlülüğü getirir.
Olağan Eskime: Bu kavram, taşınmazın sözleşmeye uygun ve özenli bir şekilde kullanılması sonucunda zamanla meydana gelen doğal yıpranmaları ifade eder. Yargıtay kararları ışığında, zamanla duvar boyasının renginin solması, mobilya yerlerinden kaynaklanan hafif zemin izleri, halıların normal kullanım sonucu aşınması gibi durumlar olağan eskime kabul edilir ve kiracı bu tür yıpranmalardan mali olarak sorumlu tutulamaz. Bu noktada, kiracılık süresinin uzunluğu önemli bir faktördür. Örneğin, Yargıtay bir kararında, 14 yıl boyunca kullanılan bir mülkte meydana gelen bozulmaların olağan kabul edilmesi gerektiğine işaret etmiştir. Bir yıllık kullanım sonunda “hasar” olarak nitelendirilebilecek bir durum, on yıllık bir kullanım sonunda “olağan eskime” olarak değerlendirilebilir. Bu, hukuki değerlendirmenin sabit değil, kiracılık süresinin uzunluğu gibi somut olayın koşullarına göre değişen, dinamik bir süreç olduğunu göstermektedir.
Hor Kullanma (Kötü Kullanım): Bu ise kiracının ihmali, dikatsizliği veya kasıtlı eylemleri sonucu taşınmazda meydana gelen ve normal kullanımı aşan zararları kapsar. Duvarlara büyük delikler açmak, kapı veya pencereleri kırmak, parkelerde derin çizikler veya yanık izleri oluşturmak, yetkisiz ve esaslı tadilatlar yapmak gibi durumlar hor kullanma örnekleridir. Kiracı, bu tür zararları ya kendisi onarmakla ya da onarım masrafını karşılamakla yükümlüdür. Kiraya veren, bu tür zararların maliyetini depozitodan kesme veya aşan kısım için dava açma hakkına sahiptir.
Borçlar ve Abonelikler
Tahliye süreci, sadece taşınmazın fiziki olarak teslimiyle bitmez. Kiracının evi tahliye ederken yapması gerekenler listesi, kira ilişkisinden doğan tüm mali yükümlülüklerin eksiksiz bir şekilde yerine getirilmesini de kapsar. Bu, ileride yasal takibata uğramamak ve depozitosunu tam olarak geri alabilmek için kritik öneme sahiptir. Bu, son kira bedelinden faturalara ve aidat borçlarına kadar geniş bir yelpazeyi kapsar.
Son Kira, Fatura ve Aidat Borçlarının Tasfiyesi
Fatura ve Abonelikler: Kiracının evi tahliye etmeden önce üzerine kayıtlı olan elektrik, su, doğalgaz, internet gibi abonelikleri sonlandırması veya devretmesi kendi sorumluluğundadır. Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre, bir abonelik sözleşmesi şahsi olup, sözleşme sahibi borçtan kişisel olarak sorumludur. Yani, tahliye sonrası eski kiracının ödemediği bir faturadan dolayı yeni kiracı veya mülk sahibi sorumlu tutulamaz. Ancak bu durum, borcun ortadan kalktığı anlamına gelmez; ilgili hizmet sağlayıcı kurum, borcu tahsil etmek için abonelik kimin adına ise ona karşı yasal yollara başvuracaktır. Bu nedenle, kiracının tüm fatura borçlarını sıfırlayıp aboneliklerini kapattırdığına dair “borcu yoktur” yazılarını veya son ödeme dekontlarını alması, gelecekteki olası iddialara karşı en güçlü kanıt olacaktır.
Aidat (Ortak Gider) Borcu: Aidat borcu, faturalara göre daha karmaşık bir hukuki yapıya sahiptir. 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun (KMK) 20. maddesi uyarınca, apartman veya site ortak giderlerinden (aidat) birincil derecede sorumlu olan kişi kat malikidir, yani kiraya verendir. Ancak aynı kanunun 22. maddesi, kiracıya da bir sorumluluk yükler. Bu maddeye göre kiracı, ödemekle yükümlü olduğu kira bedeli miktarıyla sınırlı olmak üzere, aidat borcundan kat maliki ile birlikte müteselsilen sorumludur. Bu “müteselsil sorumluluk” ilkesi, kiracı, kiraya veren ve apartman yönetimi arasında üçlü bir hukuki ilişki yaratır. Bunun pratik anlamı şudur: Apartman yönetimi, ödenmemiş aidat alacağı için doğrudan kat malikine gidebileceği gibi, doğrudan kiracıya karşı da icra takibi başlatabilir. Kiracının bu sorumluluğu, aylık kira bedelini aşamaz. Eğer yönetim, aidatı kiracıdan tahsil ederse, kiracı ödediği bu miktarı o ayki kira borcundan düşme hakkına sahiptir. Diğer yandan, eğer kiracı aidatı ödemez ve yönetim bu borcu kat malikinden tahsil ederse, kat malikinin ödediği bu bedeli kiracıdan talep etme (rücu etme) hakkı doğar. Bu durumda kiraya veren, ödediği aidat alacağı için kiracıya karşı icra takibi veya alacak davası açabilir. Bu karmaşık yapı nedeniyle, kiracının tahliye öncesinde hiçbir aidat borcu kalmadığından emin olması ve son ödemeye dair makbuzu saklaması son derece önemlidir.
Anahtar Teslim Tutanağı
Tahliye sürecindeki tüm adımlar doğru atılsa bile, tek bir belgenin eksikliği tüm çabaları boşa çıkarabilir ve kiracıyı ciddi bir hukuki risk altında bırakabilir. Bu kritik belge, Anahtar Teslim Tutanağı‘dır. Kiracının evi tahliye ederken yapması gerekenler arasında bu tutanağı düzenlemek, adeta bir sigorta poliçesi işlevi görür. Bu belge, basit bir kağıt parçasından çok daha fazlasıdır; kira sözleşmesinin fiilen ve hukuken sona erdiğinin en güçlü ve çoğu zaman tek geçerli kanıtıdır.
Neden Bir Anahtar Teslim Tutanağı Hayati Önem Taşır?
Türk hukuk sisteminde temel bir kural geçerlidir: Kiralananın usulüne uygun olarak kiraya verene iade edildiğini ispat etme yükümlülüğü, tamamen kiracıya aittir. Yargıtay’ın istikrarlı kararlarına göre, kiralananın fiilen boşaltılması yeterli değildir; kira ilişkisinin sona ermesi için anahtarın da kiraya verene teslim edilmesi gerekir. Taraflar arasında imzalanmış yazılı bir anahtar teslim tutanağı olmadan, kanun, kira ilişkisinin devam ettiğini varsayar. Bunun sonucu ise felakettir: Kiracı, evi boşaltmış ve başka bir yere taşınmış olsa dahi, anahtarı usulüne uygun teslim ettiğini ispatlayamadığı sürece, kira ödeme borcu işlemeye devam eder. Anahtarları komşuya, emlakçıya veya kapıcıya bırakmak ya da posta kutusuna atmak gibi eylemlerin hukuken hiçbir geçerliliği yoktur ve kiracıyı sorumluluktan kurtarmaz.
Hukuken Geçerli Bir Tutanakta Bulunması Gerekenler
Hukuki bir uyuşmazlıkta kiracıyı tam olarak koruyacak, ispat gücü yüksek bir anahtar teslim tutanağı, sadece anahtarın teslim alındığına dair bir ifadeden daha fazlasını içermelidir. Kapsamlı bir tutanak, kira ilişkisini tümüyle sonlandıran bir “kapanış belgesi” niteliği taşımalıdır.
Asgari Zorunlu Unsurlar:
- Kiraya verenin ve kiracının tam adları, T.C. kimlik numaraları ve adresleri.
- Kiralanan taşınmazın açık adresi.
- Anahtarın teslim edildiği kesin tarih ve hatta saat.
- Her iki tarafın ıslak imzası.
Uyuşmazlıkları Önlemek İçin Tavsiye Edilen Ek Unsurlar:
- Elektrik, su ve doğalgaz sayaçlarının son endeks okumaları.
- Taşınmazın taraflarca birlikte kontrol edildiği, boş, temiz ve “olağan eskime” dışında hasarsız olarak teslim edildiğine dair bir beyan.
- Varsa, demirbaş listesinin kontrol edildiği ve eksiksiz olduğuna dair bir ifade.
- Depozito bedelinin durumunu netleştiren bir madde (örneğin, “Depozito bedeli olan X TL, kiracıya tam olarak iade edilmiştir” veya “Depozito bedelinden Y TL hasar bedeli kesilerek kalan Z TL,… tarihine kadar kiracının IBAN hesabına ödenecektir”).
- En önemlisi, karşılıklı ibra beyanı. Bu madde ile taraflar, ilgili kira sözleşmesinden doğan tüm hak ve alacakları konusunda birbirlerini ibra ettiklerini, yani gelecekte birbirlerinden herhangi bir talepte bulunmayacaklarını beyan ve kabul ederler. Bu, tahliye sonrası çıkabilecek ek masraf veya tazminat taleplerine karşı kiracının en güçlü kalkanıdır.
Kiraya Veren Anahtarı veya Tutanağı İmzalamayı Redderse Ne Yapılmalı?
Bazı durumlarda kiraya veren, uyuşmazlık çıkarmak amacıyla anahtarı teslim almaktan veya tutanağı imzalamaktan kaçınabilir. Bu durumda kiracı çaresiz değildir. Kanun, kiracıya hakkını koruması için iki etkili yol sunmaktadır:
- Mahkemeden Tevdi Mahalli Tayini İstemek: Kiracı, bulunduğu yerdeki Sulh Hukuk Mahkemesi’ne başvurarak, anahtarı teslim etmek üzere bir yer belirlenmesini (tevdi mahalli tayini) talep edebilir. Mahkeme kararıyla belirlenen yere anahtarın bırakılması, yasal teslim olarak kabul edilir.
- Noter Aracılığıyla Teslim ve İhtar Çekmek: Daha pratik ve hızlı bir yöntem, anahtarı bir notere teslim etmektir. Noter, anahtarı teslim aldığına dair bir tutanak düzenler ve bu durumu kiraya verene resmi bir ihtarname ile bildirir. İhtarnamenin kiraya verene tebliğ edildiği tarih, yasal teslim tarihi olarak kabul edilir ve kiracının sorumluluğu o an itibarıyla sona erer.
Depozito İadesi
Depozito (teminat veya güvence bedeli), kira ilişkisinin sonunda en sık uyuşmazlık yaşanan konulardan biridir. Kiracının evi tahliye ederken yapması gerekenler listesini başarıyla tamamlamasının en önemli ödülü, depozitosunu eksiksiz ve zamanında geri almaktır. Ancak bu süreç her zaman pürüzsüz işlemeyebilir. Kiracının, depozito iadesine ilişkin yasal haklarını ve haksız kesintilere veya iade edilmemesine karşı başvurabileceği yolları bilmesi, mali kaybı önlemek için elzemdir.
Depozito İadesinin Yasal Koşulları ve Süresi (TBK m. 342)
Depozito, kiraya verenin, kiracının taşınmaza verebileceği zararlara veya ödenmemiş borçlarına (kira, fatura, aidat vb.) karşı aldığı bir güvencedir. TBK Madde 342 uyarınca, konut ve çatılı işyeri kiralarında alınabilecek depozito miktarı üç aylık kira bedelini aşamaz. Depozitonun kiracıya tam olarak iade edilebilmesi için iki temel koşulun sağlanması gerekir:
- Kiracının, taşınmazı “hor kullanma” sonucu oluşmuş bir hasar olmadan, teslim aldığı gibi iade etmesi.
- Kiracının, kira sözleşmesinden kaynaklanan kira, aidat, fatura gibi hiçbir borcunun kalmamış olması.
Bu şartlar sağlandığında, kiraya veren depozitoyu iade etmekle yükümlüdür. Kanun, depozitonun iadesi için kesin bir gün belirtmemiş olsa da, kiraya verenin taşınmazı makul bir süre içinde incelemesinin ardından bedeli derhal iade etmesi dürüstlük kuralı gereğidir.
Haksız Yere İade Edilmeyen Depozito İçin Yasal Yollar
Kiraya verenin, hiçbir haklı gerekçe göstermeden (örneğin olağan eskimeyi hasar gibi göstererek) depozitoyu iade etmemesi veya haksız kesintiler yapması durumunda, kiracının başvurabileceği etkili yasal yollar mevcuttur.
İlamsız İcra Takibi: Bu, haksız yere iade edilmeyen depozitoyu geri almanın en hızlı ve en çok tercih edilen yöntemidir. Kiracı, bir avukat aracılığıyla veya şahsen, yetkili İcra Dairesi’ne başvurarak kiraya veren aleyhine “ilamsız icra takibi” başlatabilir. Bu takip başlatıldığında, kiraya verene bir ödeme emri tebliğ edilir. Kiraya verenin bu ödeme emrine karşı 7 gün içinde itiraz etme veya ödeme yapma seçeneği vardır. Bu yöntemin stratejik üstünlüğü, ispat yükünü ve harekete geçme zorunluluğunu kiraya verene yüklemesidir. Kiracı takibi başlattığında, top artık kiraya verendedir. Eğer kiraya veren 7 gün içinde itiraz etmezse, takip kesinleşir ve kiracı, kiraya verenin mal varlığına haciz işlemi uygulama hakkı kazanır. Bu durum, kiraya vereni ya ödeme yapmaya ya da itirazını mahkemede kanıtlamak zorunda bırakır, bu da kiracı için önemli bir avantajdır.
İtirazın İptali Davası: Eğer kiraya veren, 7 günlük süre içinde icra takibine itiraz ederse, takip durur. Bu durumda kiracının, takibin devamını sağlamak için Sulh Hukuk Mahkemesi’nde “itirazın iptali davası” açması gerekir. Bu davada kiracı, depozitoyu ödediğini (genellikle kira sözleşmesi veya banka dekontu ile) ve taşınmazı hasarsız teslim ettiğini (anahtar teslim tutanağı ile) ispatlayarak kiraya verenin itirazının haksız olduğunu kanıtlamaya çalışır. Dava kiracı lehine sonuçlanırsa, icra takibi devam eder ve kiracı alacağını tahsil edebilir.
Doğrudan Alacak Davası Açmak: Kiracı, icra takibi yoluna gitmeden doğrudan Sulh Hukuk Mahkemesi’nde depozito iadesi için bir alacak davası da açabilir. Ancak bu yol, genellikle icra takibi ve ardından açılan itirazın iptali davası sürecine göre daha yavaş işlemektedir. Bu süreçlerin tamamında, özellikle dava aşamasında, bir avukattan hukuki destek almak, hak kayıplarını önlemek ve süreci doğru yönetmek adına kritik öneme sahiptir.
Kiracının Evi Tahliye Ederken Yapması Gerekenler Sonuç
Sonuç olarak, kiracının evi tahliye ederken yapması gerekenler listesi, dikkat ve hukuki bilgi gerektiren, her adımı önemli sonuçlar doğuran bir yol haritasıdır. Bu rehberde detaylandırıldığı üzere, kiracının haklarını koruması ve mali kayıplara uğramaması için atması gereken kritik adımlar bulunmaktadır. Bunların başında, kira sözleşmesinin türüne uygun olarak yasal bildirim sürelerine riayet ederek yazılı fesih bildiriminde bulunmak gelmektedir. Ardından, taşınmazın “olağan eskime” sınırları içinde, teslim alındığı gibi iade edilmesi, tüm fatura ve aidat borçlarının kapatılması esastır. Ancak tüm bu süreçlerin en kilit noktası, şüphesiz ki tüm detayları içeren ve taraflarca imzalanan bir anahtar teslim tutanağı düzenlenmesidir. Karşılıklı ibra beyanını içeren böyle bir tutanak, gelecekteki tüm potansiyel uyuşmazlıklara karşı kiracının en güçlü hukuki güvencesidir. Türk Borçlar Kanunu kiracıya önemli korumalar sağlasa da, bu haklardan tam olarak yararlanabilmek, belirtilen prosedürlerin eksiksiz ve doğru bir şekilde takip edilmesine bağlıdır. Kira hukuku gibi karmaşık alanlarda bir avukattan destek almak, hak kayıplarını önlemenin en güvenli yoludur. Benzer şekilde, aile hukuku meselelerinde de bir İstanbul Boşanma Avukatı ile çalışmak, sürecin en doğru şekilde yönetilmesini sağlar. Hukuki süreçlerinizde profesyonel destek, en değerli yatırımınızdır. Bu nedenle, bir İstanbul Boşanma Avukatı arayışında olanlar gibi, kira uyuşmazlıkları yaşayanlar da uzmanlığa başvurmalıdır.
Kiracının Evi Tahliye Ederken Yapması Gerekenler Sık Sorulan Sorular
Evi tahliye ederken boyatmak zorunda mıyım?
Hayır, kira sözleşmenizde “taşınmaz boyalı olarak teslim edilecektir” gibi özel bir hüküm bulunmuyorsa ve duvarlardaki eskimeler, zamanla oluşan renk solması gibi “olağan eskime” kapsamındaysa, evi boyatmak zorunda değilsiniz. Kiraya veren, olağan eskime nedeniyle sizden boya masrafı talep edemez.
Ev sahibi depozitomu ne kadar sürede iade etmeli?
Türk Borçlar Kanunu’nda depozito iadesi için net bir gün sayısı belirtilmemiştir. Ancak dürüstlük kuralı gereği, kiraya verenin evi teslim aldıktan ve herhangi bir hasar veya borç olup olmadığını kontrol ettikten sonra makul bir süre içinde, genellikle birkaç gün ila bir hafta içinde iade etmesi beklenir. İade yapılmazsa, gecikmeksizin yasal yollara başvurulabilir.
Anahtarları emlakçıya veya komşuya bırakabilir miyim?
Hukuken kesinlikle tavsiye edilmez ve son derece risklidir. Yasal olarak teslim, sadece kiraya verenin kendisine veya noter onaylı vekaletnameye sahip vekiline, yazılı ve imzalı bir “anahtar teslim tutanağı” ile yapılmalıdır. Aksi takdirde, anahtarı teslim ettiğinizi ispatlayamazsınız ve kira borcunuz işlemeye devam edebilir.
Ev sahibi, depozitodan “olağan eskime” için kesinti yapabilir mi?
Hayır, bu yasal değildir. Yargıtay kararlarına göre kiracı, sözleşmeye uygun kullanım sonucu oluşan doğal eskime ve yıpranmalardan sorumlu değildir. Kiraya veren, yalnızca kiracının ihmali veya kötü kullanımı (“hor kullanma”) sonucu oluşan somut hasarlar için depozitodan kesinti yapabilir.
Ödenmemiş aidat borcum varsa ev sahibi depozitodan kesebilir mi?
Evet. Eğer kira sözleşmesinde aidat ödeme yükümlülüğü kiracıya ait olarak belirtilmişse, ödenmemiş aidat borcu kanıtlanabilir bir borçtur. Kiraya veren, bu borcu depozitodan mahsup etme hakkına sahiptir.
Tahliye sonrası ev sahibi benden ek tadilat parası isteyebilir mi?
Eğer imzaladığınız anahtar teslim tutanağında, tarafların birbirini tüm alacaklardan ötürü ibra ettiğine dair bir “ibra maddesi” varsa, kiraya veren sonradan herhangi bir talepte bulunamaz. Ancak böyle bir ibra beyanı yoksa ve kiraya veren, sizin kötü kullanımınızdan kaynaklanan ve teslim sırasında fark edilmeyen gizli bir hasarı sonradan tespit ederse, bu hasar için size karşı dava açabilir. Bu nedenle kapsamlı bir tutanak ve ibra maddesi hayati önem taşır.