Boşanma Nedeni Olabilecek Psikiyatrik Hastalıklar

Boşanma Nedeni Olabilecek Psikiyatrik Hastalıklar

Evlilik birliği, eşlerin iyi günde ve kötü günde, sağlıkta ve hastalıkta birbirlerine destek olma taahhüdü üzerine kuruludur. Ancak bazen, eşlerden birinin yaşadığı ağır psikiyatrik rahatsızlıklar, bu taahhüdün sınırlarını zorlayabilir ve evliliği diğer eş için sürdürülemez bir hale getirebilir. Eşinizin ciddi bir psikiyatrik hastalıkla mücadele ettiği bir evliliği sürdürmenin getirdiği duygusal ve pratik zorlukların farkındayız. Bu süreçte kendinizi yalnız, çaresiz ve hukuki haklarınız konusunda bilgisiz hissedebilirsiniz. Bu makalenin amacı, tam da bu noktada size yol göstermektir. Türkiye’de boşanma nedeni olabilecek psikiyatrik hastalıklar konusunun hukuki olarak nasıl ele alındığını, hangi yollara başvurabileceğinizi ve bu karmaşık süreçte haklarınızı nasıl koruyabileceğinizi detaylı ve anlaşılır bir dille açıklayacağız. Unutmayın, kanun bu zorlu durumlar için çözümler sunmaktadır, ancak doğru adımları atabilmek için uzman bir hukuki rehberlik esastır.

Türk Medeni Kanunu’nda Akıl Hastalığı

Türk hukuk sistemi, eşlerden birinin akıl hastalığına yakalanmasını özel bir boşanma nedeni olarak düzenlemiştir. Bu konunun temel yasal dayanağı, Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 165. maddesidir. Bu madde, genel boşanma sebebi olan “evlilik birliğinin temelinden sarsılması” durumundan farklı olarak, boşanma nedeni olabilecek psikiyatrik hastalıklar arasında belirli bir kategoriyi kendine özgü ve katı şartlar içeren özel bir boşanma nedeni olarak ortaya koyar.  

Kanun koyucunun bu düzenlemeyi yapmasının altında yatan mantık, evliliğin bir fedakarlık kurumu olmakla birlikte, eşlerden birinden süresiz bir fedakarlık beklenemeyeceği gerçeğidir. İyileşme umudu olmayan bir akıl hastalığı, evlilik birliğinin temelini oluşturan karşılıklı iletişim, destek ve ortak gelecek kurma gibi unsurları ortadan kaldırabilir. Bu durumda, sağlıklı olan eşi evliliği sürdürmeye zorlamak, adil olmayan bir sonuç doğuracaktır. Ayrıca, neslin sağlığının korunması da bu düzenlemenin arkasındaki bir diğer önemli gerekçedir. Bu boşanma nedeninin en önemli özelliklerinden biri, dava açmak için herhangi bir zaman aşımı veya hak düşürücü süre öngörülmemiş olmasıdır. Yani, kanunda belirtilen şartlar mevcut olduğu sürece, sağlıklı eş yıllarca süren bir evliliğin ardından dahi bu gerekçeyle boşanma davası açma hakkına sahiptir.  

Bu noktada, mevcut kanunun getirdiği önemli bir yeniliği anlamak gerekir. Eski Medeni Kanun, akıl hastalığına dayalı boşanma için hastalığın en az üç yıl sürmüş olması şartını arıyordu. Ancak 4721 sayılı yeni Türk Medeni Kanunu, bu üç yıllık bekleme süresini bilinçli olarak kaldırmıştır. Bu değişiklik, hukuki felsefede önemli bir değişimi yansıtmaktadır. Kanun koyucu, bir hastalığın tıbben iyileşemez olduğu resmi raporla sabitse, sağlıklı eşi üç yıl boyunca katlanılmaz bir hayata zorlamanın temelden adaletsiz olduğunu kabul etmiştir. Bu modern yaklaşım, keyfi bir zaman sınırını ortadan kaldırarak, durumu tıbbi gerçeklere dayandırmış ve sağlıklı eşin kendi hayatına devam etme hakkını önceliklendirmiştir.  

Akıl Hastalığı Nedeniyle Boşanma Davasının Üç Şartı

TMK m. 165’e dayanarak boşanma kararı verilebilmesi için, aşağıda sıralanan üç şartın birlikte ve eksiksiz olarak gerçekleşmesi zorunludur. Bu şartlardan herhangi birinin eksik olması, davanın reddedilmesine neden olacaktır.

1. Eşlerden Birinin Akıl Hastası Olması

Kanun, “herhangi bir psikolojik sorun” değil, spesifik olarak “akıl hastalığı” ifadesini kullanır. Bu, her türlü ruhsal sıkıntının bu madde kapsamında değerlendirilemeyeceği anlamına gelir. Yargıtay kararları ve hukuki doktrin, bu ifadenin kişinin muhakeme yeteneğini, gerçeği algılayışını ve iradi davranışlarını önemli ölçüde etkileyen ciddi ve ağır psikiyatrik tabloları kapsadığını göstermektedir. Özellikle şizofreni, paranoya ve bipolar bozukluk gibi rahatsızlıklar, boşanma nedeni olabilecek psikiyatrik hastalıklar arasında bu kapsamda değerlendirilebilenlerdir. Hastalığın teşhisi hukuki bir değerlendirme değil, tamamen tıbbi bir tespittir ve uzman hekimler tarafından konulmalıdır.  

2. Hastalığın İyileşmesinin İmkansız Olması (Resmi Sağlık Kurulu Raporu)

Bu, davanın en kritik ve şekli şartıdır. Davacının, eşindeki akıl hastalığının iyileşmesinin mümkün olmadığını kanıtlaması gerekir. Bu kanıt, herhangi bir doktor raporuyla değil, yalnızca tam teşekküllü bir devlet hastanesinden veya Adli Tıp Kurumu’ndan alınacak resmi sağlık kurulu raporu ile sağlanabilir. Özel hastanelerden veya muayenehanelerden alınan raporlar bu davada delil olarak kabul edilmez. Bu resmi rapor, yalnızca bir delil değil, davanın görülebilmesi için adeta bir kapı anahtarıdır. Raporda, hastalığın teşhisinin yanı sıra, “geçmesine olanak bulunmadığı” veya “iyileşmesinin mümkün olmadığı” şeklinde net ve kesin bir ifadenin yer alması mutlak bir zorunluluktur. Eğer rapor bu kesin ifadeyi içermiyorsa veya çelişkili ise, mahkeme TMK m. 165’e dayalı boşanma talebini reddedecektir.  

3. Ortak Hayatın Diğer Eş İçin Çekilmez Hale Gelmesi

Resmi sağlık kurulu raporuyla eşin iyileşemez bir akıl hastalığına sahip olduğu tespit edilse dahi, bu durum tek başına boşanma için yeterli değildir. Davacı eşin, bu hastalık yüzünden ortak hayatın kendisi için çekilmez hale geldiğini ayrıca ispatlaması gerekir. Bu şart, davanın öznel unsurunu oluşturur. Mahkeme, boşanma nedeni olabilecek psikiyatrik hastalıklar arasından birinin evlilik birliğine olan somut etkilerini görmek ister. Örneğin, akıl hastası eşin hastalığı nedeniyle sergilediği saldırgan davranışlar, hezeyanlar, sürekli şüphecilik, evi ve kişisel bakımını ihmal etmesi, diğer eşe veya çocuklara yönelik tehlike oluşturması gibi durumlar ortak hayatın çekilmez hale geldiğinin kanıtı olabilir. Bu durum, başta tanık beyanları olmak üzere, mesajlar, mektuplar, darp raporları gibi her türlü delille ispatlanabilir.  

Her Psikolojik Sorun Boşanma Sebebi midir?

Potansiyel müvekkillerin en sık karıştırdığı nokta, her türlü psikolojik rahatsızlığın TMK m. 165 kapsamında boşanma sebebi olup olmadığıdır. Kanun bu konuda net bir ayrım yapmıştır. Bu ayrımı anlamak, davanın doğru strateji ile açılması için hayati önem taşır. Eğer yanlış hukuki sebebe dayanarak dava açılırsa, davanın reddedilmesi ve ciddi bir zaman ve hak kaybı yaşanması riski bulunur.

TMK 165 Kapsamına Girmeyen Hastalıklar: Depresyon, Anksiyete ve Diğerleri

TMK m. 165’in katı şartları, özellikle “iyileşemezlik” unsuru, birçok psikolojik rahatsızlığı bu kapsamın dışında bırakır. Günümüzde yaygın olarak görülen ancak tıbben tedavi edilebilir kabul edilen depresyon, anksiyete bozuklukları, panik atak, takıntılar (OKB) gibi durumlar, genellikle bu maddeye dayalı bir boşanma davasının konusunu oluşturmaz. Bunlar, her ne kadar evliliği zorlasa da, kanunun aradığı özel şartları taşımadıkları için farklı bir hukuki yolla ele alınmalıdır. Benzer şekilde, epilepsi (sara), kanser, AIDS gibi akıl hastalığı niteliğinde olmayan fiziki hastalıklar da ne kadar ağır olursa olsun TMK m. 165 kapsamında bir boşanma sebebi değildir. Bu tür rahatsızlıklara dayanarak TMK m. 165 davası açmak, davanın en başından reddedilmesiyle sonuçlanacaktır.

Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması (TMK 166) ve Psikolojik Rahatsızlıklar

Peki, eşinin tedavi edilebilir bir psikolojik sorunu olan kişi boşanma davası açamaz mı? Elbette açabilir. Ancak bu durumda başvurulacak hukuki yol, özel bir sebep olan TMK m. 165 değil, genel boşanma sebebi olan TMK m. 166, yani evlilik birliğinin temelinden sarsılmasıdır. Bu durumda dava, hastalığın kendisine değil, hastalığın evlilik birliği üzerindeki yıkıcı sonuçlarına dayandırılır. Örneğin, eşin depresyonu nedeniyle sürekli ilgisiz olması, evlilik içi sorumluluklarını yerine getirmemesi, sürekli çatışma çıkarması veya duygusal olarak kendini soyutlaması gibi davranışlar, ortak hayatı diğer eş için çekilmez kılıyorsa, bu durum evlilik birliğinin temelinden sarsıldığına delil teşkil eder. Yani, boşanma nedeni olabilecek psikiyatrik hastalıklar sadece iyileşemez olanlarla sınırlı değildir; tedavi edilebilir olanlar da sonuçları itibarıyla boşanma sebebi olabilir.

Tedaviyi Reddetmek

Hukukun “hastalık kusur değildir” ilkesi, tedavi edilebilir rahatsızlıklar söz konusu olduğunda önemli bir istisna ile karşılaşır. Bir kişinin iradesi dışında bir hastalığa yakalanması ona kusur olarak yüklenemez. Bu nedenle, TMK m. 165 kapsamındaki akıl hastası eşin davranışları iradi kabul edilmediği için kusursuz sayılır. Ancak, eğer bir hastalık tıbben tedavi edilebilir nitelikteyse, eşlerin evlilik birliğinin devamı için tedavi olma ve gereken çabayı gösterme yükümlülüğü vardır. Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre, tedavi edilebilir bir psikolojik veya fizyolojik rahatsızlığı olmasına rağmen, doktor tavsiyesine uymayarak tedaviden kaçınmak veya tedaviyi bilinçli olarak reddetmek, başlı başına kusurlu bir davranıştır.  

Bu nokta, davanın stratejisini tamamen değiştiren bir dönüm noktasıdır. Tedaviyi reddetme eylemi, kusursuz bir tıbbi durumu, kusura dayalı bir boşanma sebebine dönüştürür. Bu sayede, sağlıklı eş TMK m. 166’ya dayanarak boşanma davası açabilir, eşinin “tedaviyi reddetme” kusurunu ispatlayabilir ve bu kusura bağlı olarak maddi ve manevi tazminat talep etme hakkı kazanabilir.

ÖzellikTMK 165 (Akıl Hastalığı)TMK 166 (Evlilik Birliğinin Sarsılması)
DayanakÖzel, kusura dayanmayan boşanma sebebiGenel, kusura dayalı boşanma sebebi
Hastalık Türüİyileşmesi imkansız akıl hastalıkları (Şizofreni, Bipolar vb.)Genellikle tedavi edilebilir psikolojik sorunlar (Depresyon, Anksiyete vb.)
Zorunlu DelilResmi Sağlık Kurulu Raporu (İyileşemezlik tespiti)Tanık beyanı, mesajlar, tedavi reddini gösteren belgeler vb.
Kusur DurumuAkıl hastası eş kusursuz kabul edilir.Tedaviyi reddeden eş kusurlu kabul edilebilir.
Tazminat (Maddi/Manevi)Talep Edilemez.Kusurlu eşten talep edilebilir.
Nafaka (Yoksulluk)Talep edilebilir.Talep edilebilir (kusuru daha ağır olmamak kaydıyla).

Akıl Hastalığına Dayalı Boşanma Davasının Hukuki Sonuçları

Boşanma kararının verilmesiyle birlikte, evliliğin mali sonuçları ve çocukların durumu gibi önemli konular da karara bağlanır. Boşanma nedeni olabilecek psikiyatrik hastalıklar söz konusu olduğunda, bu sonuçlar kendine özgü nitelikler taşır.

Kusur, Tazminat ve Nafaka Durumu

TMK m. 165’e dayalı bir boşanma davasında en temel ilke, akıl hastası eşin hukuken kusursuz kabul edilmesidir. Hastalığın neden olduğu irade dışı davranışlar kişiye atfedilemez. Bu ilkenin en önemli sonucu, davacı eşin akıl hastası eşten maddi ve manevi tazminat talep edememesidir. Bu, davayı açmayı düşünen eşin en baştan bilmesi ve kabul etmesi gereken bir hukuki gerçektir.  

Ancak, tazminat talep edilememesi, nafaka talep edilemeyeceği anlamına gelmez. Yoksulluk nafakası, boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olan tarafa, diğer tarafın kusuruna bakılmaksızın (sadece nafaka talep edenin daha ağır kusurlu olmaması şartıyla) bağlanan bir nafakadır. Akıl hastası eş kusursuz olduğundan, boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek olan sağlıklı eş, diğer şartlar da mevcutsa, akıl hastası eşten yoksulluk nafakası talep edebilir. Benzer şekilde, müşterek çocukların velayeti kendisine verilen eş, çocukların bakım ve eğitim giderleri için akıl hastası eşten iştirak nafakası alabilir. Bu nafakalar, akıl hastası eşe atanan vasi tarafından, kişinin malvarlığından ödenir.  

Müşterek Çocukların Velayeti

Velayet kararlarında mahkemenin tek ve mutlak önceliği, çocuğun üstün yararıdır. Mahkeme, çocuğun fiziksel, zihinsel ve ruhsal gelişimi için en sağlıklı ortamın hangisi olduğunu değerlendirir. Bu ilke doğrultusunda, iyileşme imkanı olmayan ve çocuğun güvenliğini, bakımını ve psikolojik sağlığını tehlikeye atabilecek nitelikte ağır bir akıl hastalığına sahip olan ebeveyne velayetin verilmesi beklenmez. Bu gibi durumlarda velayet, neredeyse her zaman sağlıklı olan ebeveyne verilir. Mahkeme, hastalığın seyrine ve doktor raporlarına göre, hasta olan ebeveynin çocukla şahsi ilişki kurma hakkını (görüşme günleri) düzenleyebilir, ancak bu görüşmelerin de bir uzman veya güvenilir bir üçüncü kişi eşliğinde (denetimli görüşme) yapılmasına karar verebilir.  

Dava Süreci

Akıl hastalığına dayalı boşanma davası, diğer boşanma davalarına göre bazı özel usuli işlemler içerir. Bu adımların doğru bir şekilde takip edilmesi, davanın selameti açısından kritik öneme sahiptir.

Vasi Atanması ve İspat Yükümlülüğü

Dava, akıl hastası olmayan eş tarafından, akıl hastası olan eşe karşı açılır. Eğer davalı eşin akıl hastalığı nedeniyle dava ehliyeti (hukuki işlemleri tek başına yapabilme yeteneği) yoksa, mahkeme bu durumu re’sen (kendiliğinden) dikkate alır. Aile Mahkemesi, boşanma davasına devam etmeden önce, davalıyı mahkemede temsil etmek üzere bir vasi atanması için ilgili Sulh Hukuk Mahkemesi’ne bildirimde bulunur. Vasi atanması süreci, boşanma davasında bekletici mesele yapılır, yani vasi atanana kadar boşanma davası durur. Vasi atandıktan sonra, dava vasinin huzurunda devam eder.  

Bu davalarda ispat yükü, yani iddialarını kanıtlama sorumluluğu, tamamen davacı olan sağlıklı eşin üzerindedir. Davacı, TMK m. 165’in üç şartını da (hastalığın varlığı, iyileşemezliği ve ortak hayatın çekilmezliği) mahkemeye sunacağı delillerle şüpheye yer bırakmayacak şekilde ispatlamak zorundadır.

Dava Süresi ve Yetkili Mahkeme

Akıl hastalığına dayalı boşanma davaları, resmi sağlık kurulu raporunun alınması ve vasi atanması gibi ek süreçler nedeniyle standart boşanma davalarından biraz daha uzun sürebilir. Ortalama olarak bu tür davaların 1 ila 1.5 yıl arasında sürdüğü ve yaklaşık 6 duruşma (celse) yapıldığı gözlemlenmektedir. Dava, yetkili Aile Mahkemesi’nde açılmalıdır. Yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri mahkemesi veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir.  

Boşanma Nedeni Olabilecek Psikiyatrik Hastalıklar Sonuç

Görüldüğü üzere, boşanma nedeni olabilecek psikiyatrik hastalıklar gibi hukukun son derece teknik ve hassas bir alanında dava açmak, özel uzmanlık gerektirir. TMK m. 165’in katı şartları, resmi sağlık kurulu raporu gibi zorunlu prosedürler, kusur ve tazminat konularındaki özel durumlar ve TMK m. 166 ile arasındaki hayati farklar, bu süreci bir uzman yardımı olmadan yürütmeyi neredeyse imkansız kılmaktadır. Yapılacak küçük bir usul hatası veya yanlış hukuki sebebe dayanılması, davanızın reddedilmesine ve değerli zamanınızı kaybetmenize neden olabilir.

Eşinizin psikiyatrik rahatsızlığı nedeniyle boşanma gibi son derece hassas ve karmaşık bir süreçten geçiyorsanız, haklarınızı tam olarak anlamak ve korumak hayati önem taşır. Bu zorlu süreçte bir İstanbul Boşanma Avukatı ile çalışmak, davanızın doğru hukuki zeminde ilerlemesini sağlamak ve en doğru adımları atmanız için en doğru karardır. Alanında uzman bir İstanbul Boşanma Avukatı, boşanma nedeni olabilecek psikiyatrik hastalıklar konusundaki tecrübesiyle, gerekli raporların alınmasından velayet ve nafaka gibi kritik konularda haklarınızın savunulmasına kadar davanızın her aşamasında size profesyonel destek sunacaktır.

Boşanma Nedeni Olabilecek Psikiyatrik Hastalıklar Sık Sorulan Sorular

Eşimin depresyonu var ve tedavi olmuyor, bu durum boşanma nedeni olabilecek psikiyatrik hastalıklar arasında sayılır mı?

Evet, ancak farklı bir hukuki yolla. Depresyon tek başına TMK m. 165 kapsamında bir “akıl hastalığı” sayılmaz. Ancak eşinizin tedavi edilebilir bir rahatsızlığı olmasına rağmen tedaviyi reddetmesi, Yargıtay kararlarına göre kusurlu bir davranıştır. Bu durumda, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı gerekçesiyle (TMK m. 166) boşanma davası açabilir ve bu kusura dayanarak tazminat talep edebilirsiniz.  

Eşim şizofreni hastası, boşanma davasında ondan tazminat alabilir miyim?

Hayır. Şizofreni gibi iyileşemez bir akıl hastalığına dayalı (TMK m. 165) boşanma davalarında, hasta olan eş kanunen kusursuz kabul edilir. Bu nedenle kendisinden maddi veya manevi tazminat talep edilemez. Ancak şartları oluşmuşsa yoksulluk nafakası talep edebilirsiniz.  

Akıl hastası eşimle anlaşmalı boşanabilir miyiz?

Hayır. Anlaşmalı boşanma, tarafların özgür iradeleriyle boşanmanın tüm sonuçları üzerinde anlaşmalarını gerektirir. Akıl hastalığı olan bir eşin hukuken serbest iradesi olmadığı kabul edildiğinden, anlaşmalı boşanma mümkün değildir. Dava, çekişmeli olarak TMK m. 165’e göre açılmalıdır.

Eşimin akıl hastalığı evlenmeden önce de varmış, ne yapmalıyım?

Eğer eşinizin evlenmeye engel teşkil edecek derecede bir akıl hastalığı evlilik sırasında mevcut idiyse, boşanma davası yerine evliliğin butlanı (iptali) davası açma hakkınız olabilir. Bu durum, evliliğin en başından itibaren geçersiz sayılması sonucunu doğurur ve hukuki sonuçları boşanmadan farklıdır.  

Resmi sağlık kurulu raporu olmadan dava açabilir miyim?

Akıl hastalığı nedenine (TMK m. 165) dayanarak dava açabilirsiniz, ancak mahkeme bu raporun alınmasını yargılamanın bir şartı olarak görecektir. Rapor alınamazsa veya raporda hastalığın “iyileşemez” olduğu belirtilmezse, bu sebebe dayalı davanız reddedilir. Rapor, boşanma nedeni olabilecek psikiyatrik hastalıklar ile ilgili davaların olmazsa olmaz şartıdır.  

Bu Yazıyı Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Yazılar

Hakkımızda

istanbul boşanma avukatı

Çelik & Baştürk Hukuk Bürosu olarak, İstanbul avukat ve arabulucularından oluşan ekibimiz ile birlikte, İstanbul Boşanma Avukatı, İstanbul Ceza Avukatı olarak çalışma alanlarımız içerisinde tüm davalara bakmaktayız. Bilgi için hemen bize ulaşın.