Denizli Boşanma Avukatı
Denizli’de evlilik birliğinin sona ermesi, yani boşanma süreci, taraflar için hem hukuki hem de duygusal açıdan oldukça karmaşık ve zorlayıcı bir dönem olabilmektedir. Bu hassas süreçte atılacak adımların doğruluğu, yasal hakların tam olarak anlaşılması ve korunması, gelecekteki yaşam kalitesini doğrudan etkileyebilecek öneme sahiptir. İşte bu noktada, deneyimli bir Denizli Boşanma Avukatı ile çalışmak, sürecin hukuki güvence altında, daha az stresli ve en önemlisi hak kayıpları yaşanmadan yönetilmesinde kritik bir rol oynamaktadır. Evlilik birliğinin sonlandırılması kararı alındığında, bireyler genellikle ne yapacaklarını, hangi haklara sahip olduklarını ve sürecin nasıl işleyeceğini bilememenin getirdiği bir kaygı yaşarlar. Bu makalenin temel amacı, Denizli’deki bireylere Türk boşanma hukuku konusunda kapsamlı, anlaşılır ve güncel bir rehber sunmak; aynı zamanda bir Denizli Boşanma Avukatı seçimi yaparken nelere dikkat etmeleri gerektiği konusunda bilinçli kararlar vermelerine yardımcı olmaktır. Unutulmamalıdır ki, boşanma sadece bir son değil, aynı zamanda yeni bir başlangıçtır ve bu başlangıcın sağlam temeller üzerine kurulması, büyük ölçüde doğru hukuki yönlendirme ile mümkündür.
Neden Bir Denizli Boşanma Avukatı İhtiyaç Duyarsınız?
Boşanma süreci, Medeni Kanun ve ilgili mevzuatta düzenlenen pek çok teknik detayı, süreyi ve usulü barındırır. Bu karmaşık yapı içerisinde bireylerin kendi başlarına haklarını tam olarak savunmaları ve süreci lehlerine sonuçlandırmaları oldukça güçtür. Bir Denizli Boşanma Avukatı, bu süreçte size sadece hukuki bilgi sunmakla kalmaz, aynı zamanda stratejik bir yol haritası çizerek haklarınızı en etkin şekilde korumanıza yardımcı olur.
Denizli Boşanma Avukatının Sunduğu Hizmetler ve Uzmanlık Alanları
Bir Denizli Boşanma Avukatı, boşanma davasının en başından, yani danışmanlık aşamasından başlayarak, kararın kesinleşmesi ve sonrasındaki süreçlere kadar geniş bir yelpazede hizmet sunar. Bu hizmetler arasında; müvekkilin durumunu analiz ederek en uygun boşanma sebebini belirleme, dava dilekçesinin ve gerekli diğer hukuki belgelerin hazırlanması, delillerin toplanması ve mahkemeye sunulması, duruşmalarda müvekkilin etkin bir şekilde temsil edilmesi, anlaşmalı boşanma durumunda tarafların haklarını gözeten bir protokol hazırlanması, çekişmeli boşanma davalarında ise mal paylaşımı, velayet, nafaka ve tazminat gibi konularda müvekkilin haklarını sonuna kadar savunma yer alır.
Aile hukuku, sadece boşanmayı değil; evlilik sözleşmeleri, nişanın bozulması, mal rejimleri, soybağı davaları (babalık davası gibi), evlat edinme ve hatta aile içi şiddet durumlarında koruma tedbirleri gibi pek çok farklı konuyu da kapsar. Denizli Boşanma Avukatı, aile hukukunun bu geniş ve karmaşık alanlarında sahip olduğu uzmanlık ve deneyimle, müvekkillerine kapsamlı bir hukuki destek sağlar. Boşanma süreci, sadece yasal bir işlem olmanın ötesinde, taraflar için kişisel bir kriz niteliği taşıyabilir. Müvekkiller, hukuki detaylar kadar sürecin nasıl işleyeceği, ne gibi zorluklarla karşılaşabilecekleri ve bu zorluklarla nasıl başa çıkacakları konusunda da endişe duyarlar. İşte bu noktada, iyi bir Denizli Boşanma Avukatı, yasal temsili aşan bir rol üstlenir; müvekkilini olası senaryolara karşı hazırlar, gerçekçi beklentiler oluşturmasına yardımcı olur ve sürecin getirdiği duygusal stresi azaltmak için yol gösterir. Bu çok boyutlu yaklaşım, avukatın sadece bir hukuk uygulayıcısı olmadığını, aynı zamanda müvekkilinin zor zamanlarındaki en önemli danışmanı ve stratejisti olduğunu gösterir.
Hak Kayıplarını Önlemek ve Süreci Etkin Yönetmek İçin Avukat Desteği
Boşanma sürecinde, hukuki bilgi eksikliği veya duygusal davranma nedeniyle yapılabilecek hatalar, telafisi güç veya imkansız sonuçlar doğurabilir. Örneğin, yasal sürelerin kaçırılması, önemli bir delilin usulüne uygun sunulmaması, feragat edilmemesi gereken bir haktan habersizce vazgeçilmesi gibi durumlar, ciddi hak kayıplarına yol açabilir. Denizli Boşanma Avukatı, bu tür riskleri öngörerek ve gerekli önlemleri alarak müvekkilinin haklarını (mal paylaşımı, velayet, nafaka, maddi ve manevi tazminat gibi) en üst düzeyde korur ve adil bir sonuca ulaşılmasını hedefler.
Ayrıca, bir Denizli Boşanma Avukatı ile çalışmak, dava sürecinin gereksiz yere uzamasını önleyebilir ve daha hızlı bir şekilde sonuçlanmasına katkıda bulunabilir. Avukatınız, yasal prosedürleri ve mahkeme süreçlerini sizin adınıza takip ederek, sizi bu karmaşık ve yorucu süreçlerin yükünden büyük ölçüde kurtarır. Boşanma davaları, özellikle çekişmeli olduğunda, tarafların yoğun duygusal baskı altında olduğu süreçlerdir. Bu duygusallık, tarafların mantıklı ve hukuki açıdan en doğru kararları almalarını zorlaştırabilir. Hukuki prosedürlerin ve kanun maddelerinin karmaşıklığı da eklendiğinde, uzman bir rehberlik kaçınılmaz hale gelir. Denizli Boşanma Avukatı, sahip olduğu hukuki bilgi ve deneyimle, davaya objektif bir bakış açısı sunar. Duygusal kararların yol açabileceği olumsuz sonuçları engellemeye çalışır ve müvekkilinin haklarını yasal zeminde, en güçlü argümanlarla savunur. Bu anlamda avukat, sadece bir temsilci değil, aynı zamanda müvekkilini olası risklere karşı koruyan bir “kalkan” işlevi de görür.
Türk Hukukunda Boşanma Davası Türleri: Anlaşmalı ve Çekişmeli Boşanma
Türk Medeni Kanunu (TMK), eşlerin evlilik birliğini sonlandırma şekillerine göre temel olarak iki tür boşanma davası öngörmüştür: anlaşmalı boşanma ve çekişmeli boşanma. Her iki dava türünün şartları, süreci ve sonuçları birbirinden farklıdır. Bir Denizli Boşanma Avukatı, müvekkilinin durumuna en uygun dava türünün belirlenmesinde ve sürecin yönetilmesinde önemli bir rol oynar.
Anlaşmalı Boşanma: Şartları, Protokolü ve Denizli Boşanma Avukatı ile Hızlı Çözüm
Anlaşmalı boşanma, eşlerin boşanma ve boşanmanın tüm sonuçları (mal paylaşımı, nafaka, velayet vb.) üzerinde tam bir mutabakata varmaları durumunda başvurulan, daha hızlı ve daha az yıpratıcı bir boşanma türüdür. Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesinin 3. fıkrasında düzenlenen anlaşmalı boşanmanın gerçekleşebilmesi için bazı temel şartların bir arada bulunması gerekir :
- Evliliğin En Az Bir Yıl Sürmüş Olması: Anlaşmalı boşanma davası açılabilmesi için evliliğin resmi olarak en az bir yıl devam etmiş olması şarttır. Bir yıldan kısa süren evliliklerde taraflar anlaşsalar dahi bu yolla boşanamazlar; çekişmeli boşanma davası açmaları gerekir.
- Eşlerin Birlikte Başvurması veya Bir Eşin Açtığı Davayı Diğerinin Kabul Etmesi: Eşler, anlaşmalı boşanmak için mahkemeye birlikte başvurabilirler ya da bir eşin açtığı boşanma davasını diğer eş kabul edebilir.
- Hakimin Tarafları Bizzat Dinlemesi: Anlaşmalı boşanma davalarında hakim, tarafları duruşmada bizzat dinlemek zorundadır. Bu dinleme sırasında hakim, eşlerin boşanma ve protokoldeki düzenlemeler konusundaki iradelerinin serbestçe ve baskı altında kalmadan açıklandığına kanaat getirmelidir. Taraflar avukatları aracılığıyla temsil edilseler dahi, duruşmaya şahsen katılmaları ve beyanda bulunmaları gerekmektedir. Farklı şehirlerde bulunan eşlerin, davanın açıldığı mahkemede hazır bulunmaları esastır; talimatla dinlenme bu tür davalarda genellikle kabul görmez.
- Anlaşmalı Boşanma Protokolünün Hazırlanması ve Hakim Tarafından Uygun Bulunması: Anlaşmalı boşanmanın en önemli unsurlarından biri, eşlerin boşanmanın mali sonuçları (nafaka, maddi ve manevi tazminat) ile varsa müşterek çocukların durumu (velayet, çocukla kişisel ilişki, iştirak nafakası) hakkında vardıkları anlaşmayı içeren bir anlaşmalı boşanma protokolü hazırlamalarıdır. Bu protokol yazılı olmalı, taraflarca imzalanmalı ve mahkemeye sunulmalıdır. Noter onayı zorunlu değildir. Hakim, sunulan protokolü inceleyerek, içeriğinin kanuna, ahlaka uygun olup olmadığını ve özellikle çocukların menfaatlerini koruyup korumadığını denetler. Protokolü uygun bulması halinde boşanmaya karar verir. Hakim, gerekli görürse protokolde değişiklik yapılmasını isteyebilir; bu değişikliklerin de taraflarca kabul edilmesi gerekir.
Anlaşmalı boşanma protokolünün içeriği hayati öneme sahiptir. Protokolde mutlaka yer alması gereken zorunlu unsurlar şunlardır: tarafların boşanma konusundaki kesin iradeleri, müşterek çocukların velayetinin kime verileceği, velayeti almayan eş ile çocuk arasında kişisel ilişki tesisinin nasıl olacağı, çocuklar için iştirak nafakası ödenip ödenmeyeceği ve miktarı, eşlerden birinin yoksulluk nafakası talep edip etmediği ve miktarı, evlilik birliği içinde edinilen malların nasıl paylaşılacağı ve tarafların birbirlerinden maddi veya manevi tazminat taleplerinin olup olmadığı. Bunların yanı sıra, kişisel eşyaların iadesi, ev eşyalarının paylaşımı gibi ihtiyari unsurlar da protokole eklenebilir.
Anlaşmalı boşanma süreci “kolay” ve “hızlı” olarak bilinse de, hazırlanan protokolün gelecekte doğabilecek pek çok hukuki sorunun da temelini oluşturduğu unutulmamalıdır. Protokolde yer alacak bir eksiklik, belirsizlik veya hukuka aykırı bir düzenleme, ilerleyen zamanlarda taraflar arasında yeni uyuşmazlıkların doğmasına ve hatta yeni davaların açılmasına neden olabilir. Örneğin, mal paylaşımına ilişkin hususların protokolde net bir şekilde düzenlenmemesi durumunda, boşanma kesinleştikten sonra bir yıl içinde mal paylaşımı davası açma hakkı saklı kalabilir. Bu nedenle, bir Denizli Boşanma Avukatı’nın deneyimi ve hukuki bilgisi, anlaşmalı boşanma protokolünün her iki tarafın da haklarını koruyacak, gelecekteki olası riskleri minimize edecek ve kanuna uygun bir şekilde hazırlanmasında büyük önem taşır. Avukat, sadece mevcut durumu değil, ileride ortaya çıkabilecek potansiyel sorunları da öngörerek kapsamlı bir protokol oluşturulmasına rehberlik eder. Bu, “anlaşmalı” boşanmanın gerçekten sorunsuz ve adil bir şekilde sonuçlanmasını sağlar.
Anlaşmalı boşanma davaları, mahkemelerin iş yoğunluğuna bağlı olarak değişmekle birlikte, genellikle tek celsede ve 1 ila 2 ay gibi kısa bir sürede sonuçlanmaktadır. Bu hız, tarafların her konuda anlaşmış olmasından ve sürecin çekişmesiz ilerlemesinden kaynaklanır.
Yargıtay Kararı Örneği: Anlaşmalı boşanmada irade serbestisinin ne kadar önemli olduğunu vurgulayan bir karar Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 03 Nisan 2024 tarihli kararıdır . Bu kararda, davacı eşin ölüm tehdidi altında davalı eşin istediği şartlarda anlaşmalı boşanmayı kabul etmek zorunda kalması durumunda, yargılamanın iadesi (yeniden görülmesi) koşullarının oluştuğu belirtilmiştir. Bu tür bir durumda, bir Denizli Boşanma Avukatı, müvekkilinin iradesinin hiçbir baskı altında kalmadan, özgürce oluştuğunu teyit etme ve mahkemeyi bu konuda bilgilendirme sorumluluğunu taşır.
Çekişmeli Boşanma: Süreci, Aşamaları ve Denizli Boşanma Avukatının Stratejik Yaklaşımı
Çekişmeli boşanma, eşlerin boşanma konusunda veya boşanmanın fer’ileri olan velayet, nafaka, maddi ve manevi tazminat, mal paylaşımı gibi konulardan en az birinde anlaşamamaları halinde açılan dava türüdür. Bu tür davalar, anlaşmalı boşanmaya göre daha karmaşık, daha uzun süren ve daha fazla hukuki mücadele gerektiren süreçlerdir.
Çekişmeli boşanma davasının temel aşamaları şunlardır :
- Dilekçeler Aşaması (Teatisi): Dava, davacı eşin boşanma sebeplerini, iddialarını, delillerini ve taleplerini içeren dava dilekçesini yetkili Aile Mahkemesi’ne sunmasıyla başlar. Bu dilekçe davalıya tebliğ edilir. Davalı, tebliğden itibaren yasal süresi içinde (genellikle 2 hafta) cevap dilekçesini sunar. Cevap dilekçesinde kendi savunmalarını, karşı iddialarını, delillerini ve taleplerini belirtir. Ardından davacı cevaba cevap dilekçesi, davalı da ikinci cevap dilekçesi sunabilir. Bu aşamada bir Denizli Boşanma Avukatı, müvekkilinin iddia ve savunmalarını hukuki temellere dayandırarak güçlü ve ikna edici dilekçeler hazırlar.
- Ön İnceleme Duruşması: Dilekçeler teatisi tamamlandıktan sonra mahkeme bir ön inceleme duruşması tarihi belirler. Bu duruşmada hakim, tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde uyuşmazlık konularını tespit eder, tarafları sulhe (anlaşmaya) teşvik eder. Anlaşma sağlanamazsa, dava şartları ve ilk itirazlar incelenir. Hakim, taraflara delillerini sunmaları ve toplamaları için süreler verir ve tahkikat aşamasına geçileceğini bildirir.
- Tahkikat Duruşmaları: Bu aşama, davanın esasına girildiği ve delillerin toplandığı, incelendiği ve tartışıldığı en önemli ve genellikle en uzun süren aşamadır. Taraflar, dilekçelerinde bildirdikleri tanıkları mahkemeye getirebilir veya celbini isteyebilirler. Tanıklar dinlenir, bilirkişi incelemesi (örneğin mal paylaşımı için değer tespiti, velayet için pedagog veya psikolog raporu) yapılabilir, ilgili kurumlardan belgeler (banka kayıtları, tapu kayıtları, sosyal ekonomik durum araştırması vb.) istenebilir. Bu aşamada Denizli Boşanma Avukatı’nın rolü son derece kritiktir. Avukat, müvekkilinin lehine olan delilleri etkin bir şekilde sunar, tanıkları sorgular, karşı tarafın sunduğu delillere ve tanık beyanlarına karşı argümanlar geliştirir ve itirazlarda bulunur.
- Sözlü Yargılama Aşaması: Tahkikat aşaması tamamlandıktan ve tüm deliller toplandıktan sonra mahkeme, sözlü yargılama için bir duruşma günü belirler. Bu duruşmada taraflara veya vekillerine, dosyadaki tüm deliller ve yapılan yargılama hakkında son beyanlarını ve taleplerini sözlü olarak açıklamaları için söz verilir.
- Karar (Hüküm) Aşaması: Sözlü yargılama da tamamlandıktan sonra hakim, davayla ilgili nihai kararını (hükmünü) açıklar. Bu karar, genellikle kısa karar şeklinde tefhim edilir ve daha sonra gerekçeli karar yazılarak taraflara tebliğ edilir. Gerekçeli kararın tebliğinden sonra tarafların istinaf ve temyiz gibi kanun yollarına başvurma hakları doğar.
Deliller ve İspat Yükü: Çekişmeli boşanma davalarında iddia edilen boşanma sebeplerinin ve taleplerin (nafaka, tazminat vb.) ispatlanması esastır. İspat yükü, kural olarak iddia eden tarafa aittir. Denizli Boşanma Avukatı, müvekkilinin iddialarını destekleyecek hukuka uygun delillerin toplanması ve mahkemeye sunulması konusunda stratejik bir çalışma yürütür. Kabul edilebilir deliller arasında tanık beyanları, taraflar arasındaki mesajlaşmalar (SMS, WhatsApp, sosyal medya yazışmaları), fotoğraflar, videolar, ses kayıtları (hukuka uygun elde edilmişse), otel kayıtları, banka ve kredi kartı ekstreleri, uzman raporları (doktor, psikolog, pedagog), kolluk kuvvetleri tutanakları, sosyal ekonomik durum araştırma raporları gibi pek çok farklı unsur bulunabilir. Ancak, delillerin hukuka uygun yollarla elde edilmiş olması son derece önemlidir. Özel hayatın gizliliğini ihlal ederek, tehdit veya hile ile elde edilen deliller (örneğin gizlice yapılan ses veya görüntü kayıtları) mahkeme tarafından kabul edilmeyebilir ve hatta bu tür delilleri elde eden kişi hakkında cezai sorumluluk doğabilir.
Çekişmeli boşanma davaları, doğası gereği taraflar için sadece hukuki bir mücadele değil, aynı zamanda psikolojik bir yıpranma sürecidir. Davanın seyrindeki belirsizlikler, karşı tarafın iddiaları ve suçlamaları, tanık dinletme gibi süreçler duygusal olarak oldukça zorlayıcı olabilir. Bir Denizli Boşanma Avukatı, bu zorlu süreçte müvekkilini hukuki olarak temsil etmenin yanı sıra, davanın olası seyrini öngörerek, riskleri yöneterek ve müvekkilini gelişmeler hakkında düzenli olarak bilgilendirerek psikolojik yükünü de hafifletmeye çalışır. Avukatın bu süreçteki rolü, sadece yasal bir vekil olmanın ötesinde, müvekkiline yol gösteren bir rehber ve destekçi olmayı da içerir.
Çekişmeli boşanma davaları, anlaşmalı boşanmaya göre genellikle daha uzun sürer; ortalama süre 6 aydan başlayıp, davanın karmaşıklığına, delillerin toplanma sürecine ve mahkemenin iş yüküne göre 2 yıl veya daha fazlasına kadar uzayabilir. Bu süreç aynı zamanda daha fazla masraf anlamına da gelebilir.
Yargıtay Kararı Örneği: Kusur değerlendirmesinin karmaşıklığını ve her davanın kendi özelinde incelenmesi gerektiğini gösteren önemli bir karar, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 12 Eylül 2024 tarihli kararıdır . Bu kararda, boşanma sebebinin mutlak (örneğin zina) veya nispi (örneğin evlilik birliğinin sarsılması) olmasının, hangi tarafın daha fazla kusurlu olduğunu belirleme hususunda tek başına bir ölçüt olmadığı vurgulanmıştır. Bu, Denizli Boşanma Avukatı’nın, her bir vakayı Yargıtay’ın güncel içtihatları ışığında detaylı bir şekilde analiz etmesinin, kusur tespiti ve buna bağlı talepler (tazminat, nafaka) açısından ne kadar hayati olduğunu göstermektedir.
Boşanma Sebepleri: Yargıtay Kararları Işığında Detaylı İnceleme
Türk Medeni Kanunu, boşanma sebeplerini özel boşanma sebepleri ve genel boşanma sebepleri olmak üzere iki ana başlık altında toplamıştır. Her bir boşanma sebebinin kanunda aranan şartları, ispat şekilleri ve hukuki sonuçları birbirinden farklılık göstermektedir. Boşanma davası açmayı düşünen bir kişinin, kendi evliliğindeki sorunların hangi boşanma sebebine veya sebeplerine dayandığını doğru tespit etmesi, davanın seyri ve sonucu açısından büyük önem taşır. Bu bölümde, Denizli Boşanma Avukatı perspektifinden, Yargıtay’ın emsal kararları ışığında bu boşanma sebepleri detaylı bir şekilde incelenecektir. Yargıtay içtihatları, kanun maddelerinin somut olaylara nasıl uygulandığını göstermesi ve uygulamada bir yeknesaklık sağlaması bakımından avukatlar için vazgeçilmez bir kaynaktır.
Özel Boşanma Sebepleri ve İspatı (Denizli Boşanma Avukatı Gözüyle)
Özel boşanma sebepleri, kanunda açıkça ve sınırlı sayıda sayılmış olan sebeplerdir. Bu sebeplerin varlığı ve kanunda aranan şartlarının ispatlanması halinde, mahkeme genellikle evlilik birliğinin temelinden sarsılıp sarsılmadığını ayrıca araştırmaksızın boşanmaya karar verir. Bu nedenle bu sebeplere “mutlak boşanma sebepleri” de denilmektedir. Bir Denizli Boşanma Avukatı için, müvekkilinin durumunda özel bir boşanma sebebinin varlığını tespit etmek ve bunu güçlü delillerle ispatlamak, davanın lehe sonuçlanması açısından stratejik bir avantaj sağlayabilir.
Zina (TMK m. 161)
Zina, evlilik birliği devam ederken eşlerden birinin, eşi dışında bir başkasıyla cinsel ilişkide bulunması olarak tanımlanır. Kanunumuzda zina, kusura dayalı mutlak bir boşanma sebebidir ve ispatlandığı takdirde, başkaca bir sebep aranmaksızın boşanmaya hükmedilir.
Şartları:
- Hukuken geçerli bir evliliğin devam ediyor olması.
- Eşlerden birinin, eşi olmayan karşı cinsten (Yargıtay’ın bazı yeni kararlarında aynı cinsle ilişkinin de sadakat yükümlülüğünün ağır ihlali olarak değerlendirilebildiği görülmektedir, ancak TMK m. 161 geleneksel olarak karşı cinsle ilişkiyi esas alır) bir kişiyle cinsel birliktelik yaşaması.
- Zina eylemini gerçekleştiren eşin kusurlu, yani bu eylemi bilerek ve isteyerek yapmış olması. Cebir, tehdit veya iradeyi sakatlayan başka bir nedenle gerçekleşen cinsel ilişki zina sayılmaz.
- Zinanın bir kez gerçekleşmiş olması yeterlidir; süreklilik aranmaz.
İspatı: Zina eyleminin doğrudan ispatı çoğu zaman zor olduğundan, mahkemeler dolaylı delilleri ve karineleri de dikkate almaktadır. Örneğin, eşin bir başkasıyla otelde aynı odada kalması, birlikte tatile gitmesi, geceyi aynı evde geçirmesi, cinsel içerikli mesajlaşmalar, fotoğraflar, tanık beyanları, hatta eşlerden birinde cinsel yolla bulaşan bir hastalığın tespit edilmesi gibi durumlar zinanın varlığına işaret eden güçlü deliller olarak kabul edilebilir. Yargıtay, bazı kararlarında zina yapmaya elverişli bir ortama girilip de elde olmayan sebeplerle eylemin tamamlanamamış olmasını, yani zina teşebbüsünü dahi boşanma için yeterli görebilmektedir.
Hak Düşürücü Süreler ve Af: Zina sebebine dayalı boşanma davası açma hakkı, aldatılan eşin boşanma sebebini (zinayı) öğrendiği tarihten itibaren altı ay ve her halde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle düşer. Ayrıca, aldatılan eşin zina yapan eşi affetmesi durumunda da bu sebebe dayanarak dava açma hakkı ortadan kalkar. Af, açık bir beyanla olabileceği gibi, zımni (örtülü) davranışlarla da gerçekleşebilir.
Bir Denizli Boşanma Avukatı, zina iddiasıyla açılacak davalarda öncelikle delillerin hukuka uygun yollarla toplanıp toplanmadığını titizlikle inceler. Zira, hukuka aykırı elde edilen deliller (örneğin, eşin telefonuna gizlice casus yazılım yükleyerek elde edilen mesajlar veya gizli kamera kayıtları) mahkemece kabul edilmeyebilir ve hatta bu delilleri sunan taraf için cezai sorumluluk doğurabilir. Avukat, aynı zamanda hak düşürücü sürelere ve olası af durumlarına karşı müvekkilini uyarır ve buna göre bir dava stratejisi belirler. Zina, ispatlandığında boşanma için en kesin yollardan biri olmasına rağmen, delillerin elde edilme şekli ve sunumu, davanın kaderini belirleyebilir. Bu nedenle, Denizli Boşanma Avukatı’nın delil toplama sürecindeki doğru yönlendirmesi ve hukuki tecrübesi, davanın başarısı için hayati önem taşır.
Yargıtay Kararları:
- Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2015/1214 E., 2015/15229 K. : Bu kararda, davalının bir başka erkekle birlikte yaşadığının toplanan delillerle sabit olması halinde, davacı kadının zinaya dayalı (TMK m. 161) boşanma davasının kabul edilmesi gerektiği, yetersiz gerekçe ile reddinin doğru olmadığı belirtilmiştir. Bu karar, zinanın somut delillerle ispatlanması durumunda mahkemenin boşanma kararı verme yükümlülüğünü vurgulamaktadır.
- Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10 Kasım 2022 tarihli kararı: Bu önemli kararda, boşanma davasının açılmış olmasının eşlerin birbirlerine karşı olan sadakat yükümlülüğünü ortadan kaldırmadığı, dolayısıyla boşanma davası devam ederken gerçekleşen zina eyleminin de ayrı bir boşanma sebebi olarak ileri sürülebileceği veya mevcut davada kusur değerlendirmesinde dikkate alınabileceği ifade edilmiştir. Bu, evlilik birliği hukuken sona erene kadar sadakat yükümlülüğünün devam ettiğinin altını çizer.
Hayata Kast, Pek Kötü veya Onur Kırıcı Davranış (TMK m. 162)
Türk Medeni Kanunu’nun 162. maddesi, eşlerden birinin diğerinin hayatına kastetmesi, ona pek kötü davranması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunması halinde, diğer eşe boşanma davası açma hakkı tanır. Bu fiiller de mutlak boşanma sebeplerindendir ve ispatlandığında, davalının tam kusurlu sayılması ve bunun nafaka, tazminat ve mal rejimi tasfiyesinde davacı lehine önemli sonuçlar doğurması söz konusudur. Bu nedenle, bir Denizli Boşanma Avukatı için bu tür bir davayı başarıyla yürütmek, müvekkili adına çok daha avantajlı bir sonuç elde etmek anlamına gelebilir.
- Hayata Kast: Eşlerden birinin diğerini öldürmeye yönelik kasıtlı fiillerde bulunmasıdır. Bu fiilin öldürme sonucunu doğurması şart değildir; öldürme kastının varlığı ve bu kasta yönelik bir eylemin yapılmış olması yeterlidir. Kullanılan aracın öldürmeye elverişli olup olmaması da sonuca etkili değildir. Eşlerden birinin diğerini intihara teşvik etmesi, intihar etmesini bilerek ve isteyerek engellememesi ya da ölüm tehlikesi karşısında bilinçli olarak müdahale etmeyip seyirci kalması da hayata kast kapsamında değerlendirilebilir. Ancak, Yargıtay kararlarına göre, sadece ölümle tehdit etmek hayata kast sayılmaz; bu durum daha çok onur kırıcı davranış veya evlilik birliğinin sarsılması kapsamında değerlendirilebilir. Eylemin kasten yapılması şarttır; tedbirsizlik veya dikkatsizlik sonucu meydana gelen hayati tehlikeler bu kapsama girmez.
- Pek Kötü Muamele: Eşlerden birinin diğerine acı ve ıstırap veren, bedensel veya ruhsal sağlığını ciddi şekilde bozan ağır davranışlarda bulunmasıdır. Eşi dövmek, aç bırakmak, eve kilitlemek, normal olmayan cinsel ilişkiye zorlamak, sürekli ve sistematik olarak fiziksel şiddet uygulamak pek kötü muameleye örnek olarak verilebilir. Tek bir pek kötü muamele eylemi dahi boşanma için yeterli olabilir; süreklilik aranmaz. Yargıtay, süreklilik gösteren fiziksel şiddeti “pek fena muamele” olarak kabul etmektedir.
- Onur Kırıcı Davranış: Eşlerden birinin diğerinin şeref ve haysiyetine yönelik, onu toplum içinde veya kendi nezdinde küçük düşürücü nitelikte, ağır saldırılarda bulunmasıdır. Bu davranışlar sözlü olabileceği gibi yazılı veya fiili de olabilir. Eşe sürekli hakaret etmek, alay etmek, iftira atmak, onu başkalarının yanında aşağılamak, ailesine yönelik ağır ithamlarda bulunmak onur kırıcı davranış örnekleridir. Ancak, eşler arasındaki günlük, olağan tartışmalar ve basit atışmalar bu kapsamda değerlendirilmez; davranışın “ağır derecede” onur kırıcı olması gerekir.
Hak Düşürücü Süreler ve Af: Hayata kast, pek kötü muamele veya onur kırıcı davranış sebebine dayalı boşanma davası açma hakkı, davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle düşer. Bu süreler hak düşürücü nitelikte olup, hakim tarafından re’sen dikkate alınır. Ayrıca, mağdur eşin, bu fiilleri işleyen eşi affetmesi halinde dava hakkı ortadan kalkar. Af, açık olabileceği gibi, olaydan sonra evlilik birliğine uzun süre devam edilmesi gibi zımni davranışlarla da gerçekleşebilir. Ancak, af geçmişe yönelik hüküm ifade eder; affeden eş, sonrasında tekrar aynı türden davranışlara maruz kalırsa dava hakkı yeniden doğar.
Bir Denizli Boşanma Avukatı, TMK m. 162 kapsamına giren iddialarla karşılaştığında, öncelikle olayın niteliğini (hayata kast mı, pek kötü muamele mi, onur kırıcı davranış mı olduğunu) doğru tespit etmeli, ardından bu iddiaları ispatlayacak güçlü delilleri (tanık beyanları, adli tıp raporları, mesajlar, darp raporları vb.) toplamalıdır. Hak düşürücü sürelerin ve af durumunun dikkatle değerlendirilmesi de davanın akıbeti için zorunludur.
Yargıtay Kararları:
- Yargıtay, 2. HD., E. 2017/161, K. 2018/11440, T. 17.10.2018 : Bu kararda, eğer dosyada hayata kast iddiasını destekleyen deliller varsa ve dava genel boşanma sebebi olan evlilik birliğinin sarsılmasına dayanılarak açılmışsa bile, hakimin öncelikle özel boşanma sebebi olan hayata kast eyleminin varlığını incelemesi ve buna göre karar vermesi gerektiği belirtilmiştir. Bu, özel boşanma sebeplerinin genel sebeplere göre öncelikli olarak değerlendirilmesi gerektiğini gösterir.
- Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 20.06.2019, 2017/2420 E., 2019/750 K.: Bu kararda, hayata kast, pek kötü muamele veya onur kırıcı davranış nedeniyle boşanma davası açma hakkını düşüren sebepler arasında, kusursuz eşin bu fiilleri işleyen eşi affetmesi ve altı aylık/beş yıllık hak düşürücü sürelerin geçirilmiş olması sayılmıştır.
Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme (TMK m. 163)
Türk Medeni Kanunu’nun 163. maddesi, eşlerden birinin küçük düşürücü bir suç işlemesi veya haysiyetsiz bir hayat sürmesi ve bu sebeplerden ötürü diğer eş için birlikte yaşamanın beklenemez hale gelmesi durumunda, diğer eşe her zaman boşanma davası açma hakkı tanır. Bu sebepler, nispi boşanma sebepleri arasında yer alır; yani bu fiillerin varlığı tek başına boşanma için yeterli olmayıp, aynı zamanda bu durumun diğer eş için ortak hayatı çekilmez hale getirdiğinin de ispatlanması gerekir. “Küçük düşürücü suç” ve “haysiyetsiz hayat sürme” kavramları yoruma açık olduğundan, Yargıtay içtihatları bu tür davalarda belirleyici rol oynar. Bir Denizli Boşanma Avukatı’nın güncel Yargıtay kararlarına hakimiyeti, bu tür soyut kavramların somut olaya doğru uygulanmasını sağlar.
- Küçük Düşürücü Suç İşleme: Eşlerden birinin, toplum nazarında yüz kızartıcı, utanç verici veya küçük düşürücü nitelikte kabul edilen bir suç işlemesi bu kapsamdadır. Kanunda hangi suçların küçük düşürücü olduğu tek tek sayılmamıştır; bu, hakimin takdirine ve toplumun genel ahlak anlayışına göre belirlenir. Ancak Yargıtay kararlarında genellikle hırsızlık, dolandırıcılık, zimmet, irtikap, rüşvet, sahtecilik, cinsel saldırı, uyuşturucu ticareti gibi suçlar bu nitelikte kabul edilmektedir. Suçun evlilik birliği devam ederken işlenmiş olması ve diğer eş için ortak hayatı çekilmez kılması gerekir. Tek bir suçun işlenmesi yeterli olabilir; suçun tekrarlanması şart değildir. Eşin, bu suçtan dolayı mahkum olması şart olmamakla birlikte, suçun işlendiğinin sabit olması önemlidir.
- Haysiyetsiz Hayat Sürme: Eşlerden birinin, toplumun genel ahlak, namus ve şeref anlayışıyla bağdaşmayan, süreklilik arz eden bir yaşam tarzı benimsemesidir. Tek bir haysiyetsiz davranış genellikle bu kapsamda boşanma sebebi sayılmaz; bu yaşam tarzının bir alışkanlık haline gelmiş olması ve devamlılık göstermesi aranır. Örnek olarak, sürekli kumar oynamak, alkol veya uyuşturucu bağımlılığı, hayat kadınlığı yapmak, randevu evi işletmek, teşhircilik gibi davranışlar sayılabilir. Bu yaşam tarzının evlilik süresince devam etmesi ve diğer eş için ortak hayatı çekilmez hale getirmesi şarttır.
Hak Düşürücü Süre ve Af: TMK m. 163’e dayalı boşanma davaları için kanunda herhangi bir hak düşürücü süre öngörülmemiştir; yani bu sebeplerle her zaman dava açılabilir. Af konusunda ise, TMK m. 161 (zina) ve m. 162’de (hayata kast vb.) olduğu gibi açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak, Yargıtay bazı kararlarında, eşin haysiyetsiz yaşam tarzını veya işlediği suçu bilerek evlenmesi veya bu durumu uzun süre hoş görmesi halinde, sonradan bu sebeplere dayanarak dava açmasının hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilebileceğini belirtmiştir.
Bir Denizli Boşanma Avukatı, bu tür iddiaların olduğu davalarda, öncelikle “küçük düşürücü suç” veya “haysiyetsiz hayat sürme” kavramlarının Yargıtay içtihatları çerçevesinde somut olaya uygunluğunu değerlendirir. Ardından, bu iddiaları destekleyecek delilleri (mahkeme kararları, tanık beyanları, sosyal medya paylaşımları vb.) toplar ve en önemlisi, bu durumun müvekkili için ortak hayatı “çekilmez” hale getirdiğini mahkemeye etkili bir şekilde sunar.
Yargıtay Kararı: Yargıtay’ın, eşlerin suç işlendikten sonra evlendiklerini ve bu durumun (suçun bilinmesi) birlikte yaşamanın beklenemez hale gelmesine yol açmadığını belirterek, bu tür durumlarda boşanma kararı verilemeyeceğine ilişkin bir görüşü bulunmaktadır. Bu, evlilik öncesinde bilinen ve kabul edilen durumların, sonradan TMK m. 163 kapsamında boşanma sebebi olarak ileri sürülemeyeceğini göstermektedir.
Terk (TMK m. 164)
Terk, eşlerden birinin evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek amacıyla ortak konutu terk etmesi veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmemesi durumunda gündeme gelen özel bir boşanma sebebidir. Terk nedeniyle boşanma davası, prosedürel şartları (özellikle ihtarname süreci) oldukça net ve katı olan bir dava türüdür. Bu şartlardan herhangi birinin eksikliği, davanın esasına girilmeden reddedilmesine yol açabilir. Bu nedenle, bir Denizli Boşanma Avukatı’nın bu prosedürlere harfiyen uyması ve müvekkilini doğru yönlendirmesi, davanın kaderini belirleyecektir.
Şartları:
- Ortak Konutun Terk Edilmesi: Eşlerden birinin, evlilik birliğinin devam ettiği ortak konutu terk etmiş olması gerekir. Evi terk etme eyleminin, evlilik birliğinin yüklediği sorumluluklardan kaçma amacıyla yapılmış olması aranır. Diğer eşi ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır.
- Terk Eden Eşin Kusurlu Olması: Terkin haklı bir sebebe dayanmaması gerekir. Örneğin, eşinden şiddet gören ve bu nedenle evi terk eden eş kusurlu sayılmaz.
- Terk Durumunun En Az Altı Ay Sürmüş Olması: Terk eyleminin kesintisiz olarak en az altı ay devam etmiş olması şarttır. Bu süre içerisinde eşin eve samimi olmayan, kısa süreli dönüşleri terk süresini kesmez ve hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilebilir.
- Terk Eden Eşe “Eve Dön” İhtarı Yapılması: Terk edilen eşin, evi terk eden eşe noter veya mahkeme aracılığıyla, usulüne uygun bir şekilde “eve dön” ihtarı göndermesi zorunludur. Bu ihtar, terk süresinin dördüncü ayı bittikten sonra istenebilir. İhtarda, dönülecek konutun adresi açıkça belirtilmeli, yol giderlerinin gönderildiği veya hazır bulundurulduğu ifade edilmeli ve iki ay içinde eve dönülmediği takdirde boşanma davası açılacağı ihtar edilmelidir.
- Çağrılan Konutun Uygun Olması: İhtarda belirtilen ve dönülmesi istenen konutun, eşlerin birlikte yaşamasına elverişli, bağımsız bir konut olması gerekir. Örneğin, terk eden eşin, diğer eşin ailesiyle birlikte yaşamaya zorlandığı bir eve çağrılması durumunda ihtar geçersiz sayılabilir.
- İhtarın Haklı ve Samimi Olması: İhtarın gerçekten evlilik birliğini devam ettirme amacıyla, samimi bir niyetle çekilmiş olması gerekir.
- Eve Dön İhtarının Sonuçsuz Kalması: İhtarın tebliğinden itibaren iki aylık süre içinde terk eden eşin haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmemiş olması gerekir. Bu iki aylık süre geçtikten sonra terk nedeniyle boşanma davası açılabilir.
Bir Denizli Boşanma Avukatı, terk nedeniyle boşanma davası açmayı düşünen müvekkiline öncelikle ihtarname sürecinin doğru bir şekilde yürütülmesi konusunda rehberlik eder. İhtarın içeriğinin eksiksiz ve hukuka uygun olması, tebligatın usulüne göre yapılması ve yasal sürelerin titizlikle takip edilmesi davanın başarısı için kritik öneme sahiptir.
Yargıtay Kararları:
- Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre, terk edilen eşin ihtar gönderdiği anda, terk eden eşin ihtar tarihinden önceki kusurlarını affetmiş sayıldığı kabul edilmektedir. Bu durum, ihtarın hukuki sonuçlarını ve stratejik olarak ne zaman çekilmesi gerektiğini önemli kılar. Yani, ihtar çekildikten sonra, terk eden eşin daha önceki kusurlu davranışları (örneğin şiddet, hakaret) artık o davada boşanma sebebi olarak ileri sürülemez.
- Yargıtay, terk nedeniyle boşanma davası açılabilmesi için ortak konutun eşler tarafından birlikte seçilmiş veya en azından zımnen kabul edilmiş bir yer olması gerektiğini belirtmektedir. Bu, “ortak konut” kavramının ve eşlerin bu konudaki iradelerinin önemini vurgular.
Akıl Hastalığı (TMK m. 165)
Eşlerden birinde bulunan akıl hastalığı, diğer eş için ortak hayatı çekilmez hale getiriyorsa ve hastalığın iyileşmesine olanak bulunmadığı resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilirse, diğer eş TMK m. 165 uyarınca boşanma davası açabilir. Akıl hastalığı nedeniyle boşanma, diğer eş için duygusal olarak zorlayıcı olmasının yanı sıra, ispatı açısından da (resmi sağlık kurulu raporu, çekilmezlik halinin kanıtlanması) özel bir titizlik ve uzmanlık gerektirir. Bir Denizli Boşanma Avukatı, bu süreçte hem hukuki prosedürleri doğru yönetmeli hem de müvekkiline gerekli manevi desteği sağlamalıdır.
Şartları:
- Eşlerden Birinin Akıl Hastası Olması: Boşanma sebebi olarak kabul edilecek akıl hastalığının, tıp biliminin tanımladığı ve kişinin ayırt etme gücünü etkileyen ciddi bir ruhsal rahatsızlık olması gerekir. Basit psikolojik sorunlar veya geçici sinir buhranları bu kapsamda değerlendirilmez. Yargıtay kararlarında şizofreni, paranoya gibi hastalıkların bu madde kapsamında özel boşanma sebebi olabileceği kabul edilmektedir.
- Ortak Hayatın Diğer Eş İçin Çekilmez Hale Gelmesi: Akıl hastalığının, evlilik birliğini diğer eş açısından sürdürülemez, katlanılamaz bir hale getirmiş olması gerekir. Bu “çekilmezlik” hali, her somut olayın özelliğine göre hakim tarafından takdir edilir. Davacı eşin, akıl hastalığı nedeniyle ortak yaşamın kendisi için ne gibi zorluklar yarattığını somut delillerle ortaya koyması beklenir.
- Hastalığın Geçmesine Olanak Bulunmadığının Resmi Sağlık Kurulu Raporuyla Tespiti: Akıl hastalığının iyileşme ihtimalinin olmadığının, tam teşekküllü bir hastaneden alınacak resmi sağlık kurulu raporu ile belgelenmesi zorunludur. Özel doktor raporları veya tek hekim raporları bu şartı karşılamaz.
Diğer Hususlar:
- Akıl hastalığının evlilikten önce mi sonra mı başladığının kural olarak bir önemi yoktur; önemli olan dava sırasında var olması ve diğer şartları taşımasıdır.
- Akıl hastası olan eşin irade sakatlığı nedeniyle anlaşmalı boşanma davasına taraf olması mümkün değildir. Bu nedenle, akıl hastalığına dayalı boşanmalar çekişmeli olarak görülür ve akıl hastası eşe genellikle bir vasi atanır.
- TMK m. 165’e dayalı boşanma davası açmak için herhangi bir süre sınırı veya hak düşürücü süre öngörülmemiştir; dava her zaman açılabilir.
- Akıl hastalığı nedeniyle boşanma kararı verildiğinde, akıl hastası olan eşin kusurlu olduğu kabul edilmez. Bu nedenle, diğer eşin maddi veya manevi tazminat talep etmesi genellikle mümkün olmaz. Ancak, yoksulluk nafakası koşulları oluşmuşsa, akıl hastası eşin nafaka ödeme yükümlülüğü doğabilir.
- Müşterek çocukların velayeti, akıl hastası olan eşe bırakılmaz; çocuğun üstün yararı gereği velayet sağlıklı olan diğer eşe verilir.
Bir Denizli Boşanma Avukatı, akıl hastalığı nedeniyle boşanma davasında, öncelikle müvekkilinin iddialarını destekleyecek resmi sağlık kurulu raporunun temin edilmesi için gerekli hukuki süreci başlatır. Ardından, akıl hastalığının ortak hayatı “çekilmez” hale getirdiğini somut olaylar ve tanık beyanlarıyla mahkemeye sunar. Bu tür davalar, hem hukuki hem de insani boyutuyla hassasiyet gerektirdiğinden, avukatın deneyimi ve konuya hakimiyeti büyük önem taşır.
Genel Boşanma Sebepleri ve Uygulamadaki Yeri
Özel boşanma sebeplerinin yanı sıra, Türk Medeni Kanunu bir de genel boşanma sebebi öngörmüştür. Bu, uygulamada en sık karşılaşılan ve çok geniş bir yelpazedeki evlilik sorunlarını kapsayan bir sebeptir.
Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması (Şiddetli Geçimsizlik – TMK m. 166/1-2)
Evlilik birliğinin temelinden sarsılması, diğer adıyla şiddetli geçimsizlik, eşler arasında ortak hayatı sürdürmelerinin kendilerinden beklenemeyecek derecede zorlaşması ve evlilik birliğinin devamında eşler ve çocuklar açısından korunmaya değer bir yarar kalmaması durumunda başvurulan genel bir boşanma sebebidir. Bu boşanma sebebi, kanunda belirli olaylara bağlanmamış olup, hakime geniş bir takdir yetkisi tanır. Davanın başarısı, büyük ölçüde sunulan delillerin niteliğine ve Denizli Boşanma Avukatı’nın bu delilleri mahkemeye etkili bir şekilde sunarak “ortak hayatın çekilmez hale geldiğini” ve müvekkilinin kusur durumunu (daha az kusurlu veya kusursuz olduğunu) ispatlayabilmesine bağlıdır.
Sarsılmaya Neden Olabilecek Örnek Durumlar: Yargıtay kararlarında evlilik birliğini temelinden sarstığı kabul edilen sayısız davranış bulunmaktadır. Bunlardan bazıları şunlardır:
- Sürekli tartışma, geçimsizlik, mizaç uyuşmazlığı.
- Eşe ve ailesine karşı hakaret, küfür, aşağılayıcı sözler.
- Fiziksel, psikolojik, cinsel veya ekonomik şiddet.
- Güven sarsıcı davranışlar (sadakatsizlik, yalan söyleme, gizli işler çevirme).
- Aşırı kıskançlık, sürekli baskı kurma, eşin sosyal hayatını kısıtlama.
- Eşin ailesine kötü davranmak veya eşi ailesiyle görüştürmemek.
- Cinsel hayattaki sorunlar, cinsel isteksizlik veya eşi cinsel ilişkiye zorlama.
- Evin ve çocukların bakımıyla ilgilenmeme, sorumsuz davranışlar.
- Aşırı borçlanma, kumar oynama, alkol veya madde bağımlılığı.
- Eşlerden birinin diğerini sürekli eleştirmesi, küçük düşürmesi, alay etmesi.
- Aile ekonomisi zor durumdayken lüks harcamalar yapmak.
- Eşinden evlenecek başka birisini ayarlamasını istemek.
Kusur Durumu: Evlilik birliğinin sarsılması sebebine dayalı boşanma davalarında kusur tespiti önemlidir.
- Eğer davacı eşin kusuru, davalı eşin kusurundan daha ağır ise, davalı eşin boşanmaya itiraz etme hakkı vardır. Ancak bu itirazın hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmaması ve evliliğin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yararın kalmamış olması halinde, davacının ağır kusuruna rağmen boşanmaya karar verilebilir.
- Eşlerin eşit kusurlu olması halinde boşanmaya karar verilir.
- Tamamen kusurlu olan eşin açtığı boşanma davası ise kural olarak reddedilir. Zira hukukumuzda hiç kimse kendi kusuruna dayanarak hak elde edemez.
Bir Denizli Boşanma Avukatı, bu tür davalarda müvekkilinin yaşadığı olayları ve evlilikteki sorunları detaylı bir şekilde dinleyerek, hangi vakıaların “evlilik birliğinin temelinden sarsılması” olarak nitelendirilebileceğini ve Yargıtay tarafından boşanma sebebi olarak kabul edildiğini belirler. Ardından, bu vakıaları destekleyecek tanık beyanları, mesaj kayıtları, sosyal medya paylaşımları, fotoğraflar, darp raporları, banka kayıtları gibi somut delilleri toplar. Avukatın bu delilleri mahkemeye ikna edici bir şekilde sunması ve özellikle kusur dağılımını müvekkili lehine şekillendirmesi, davanın sonucu (boşanma kararı, nafaka, tazminat miktarları) üzerinde doğrudan etkili olur. Bu, avukatın hem geniş hukuki bilgi birikimine hem de güçlü bir dava stratejisi ve etkili sunum becerilerine sahip olmasının önemini gösterir.
Yargıtay Kararları:
- Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2017/2-2284 K. 2020/19 sayılı ve 16.1.2020 tarihli kararı: Aile ekonomisinin zor bir dönemde olduğu sırada eşlerden birinin lüks harcamalar yapmasının, evlilik birliğini temelinden sarsan bir boşanma nedeni olarak kabul edildiği bu karar, ekonomik sorumsuzluğun da önemli bir geçimsizlik ve sarsılma nedeni olabileceğini göstermektedir.
- Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 2016/6232 Esas, 2017/11551 Karar : Eşin kilosuyla, fiziksel görünümüyle veya organlarıyla alay etmenin, “bana yakışmıyorsun şişko”, “yiye yiye dana gibi oldun” gibi ifadeler kullanmanın boşanma sebebi olduğuna hükmedilen bu karar, duygusal ve psikolojik şiddetin de evlilik birliğini temelinden sarsan önemli bir faktör olduğunu teyit etmektedir.
Fiili Ayrılık Nedeniyle Boşanma (TMK m. 166/4)
Fiili ayrılık nedeniyle boşanma, daha önce herhangi bir boşanma sebebine dayanarak açılmış olan bir boşanma davasının mahkemece reddedilmesi ve bu ret kararının kesinleşmesinden itibaren üç yıl geçmesine rağmen eşler arasında ortak hayatın yeniden kurulamamış olması durumunda, evlilik birliğinin temelden sarsılmış sayılacağı ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verileceği bir genel boşanma sebebidir. Bu hüküm, fiilen bitmiş ancak hukuken devam eden evliliklerin sonlandırılması için bir “çıkış yolu” sunmaktadır. Bir Denizli Boşanma Avukatı için bu tür bir davada önemli olan, kanunda belirtilen 3 yıllık sürenin kesintisiz geçtiğini ve bu süre zarfında ortak hayatın hiçbir şekilde yeniden kurulmadığını net bir şekilde ispatlamaktır.
Şartları:
- Daha önce herhangi bir boşanma sebebine (zina, terk, şiddetli geçimsizlik vb.) dayanılarak açılmış bir boşanma davasının mahkeme tarafından reddedilmiş olması.
- Bu ret kararının kesinleşmiş olması.
- Ret kararının kesinleştiği tarihten itibaren en az üç yıl geçmiş olması.
- Bu üç yıllık süre zarfında eşler arasında ortak hayatın yeniden kurulamamış olması.
Bu şartların tamamının bir arada bulunması halinde, eşlerden herhangi biri fiili ayrılık nedeniyle boşanma davası açabilir. Bu tür bir davada mahkeme, artık eşlerin kusur durumunu araştırmaz. Üç yıllık fiili ayrılık süresinin geçmiş olması, evlilik birliğinin temelden sarsıldığına ve ortak hayatın yeniden kurulamadığına dair kesin bir karine (varsayım) teşkil eder.
Yargıtay, “ortak hayatın yeniden kurulamaması” kavramını yorumlarken, eşlerin bu üç yıllık süre içinde ara sıra bir araya gelmelerini veya arızi (tesadüfi, geçici) cinsel ilişkiler kurmalarını, ortak hayatın yeniden kurulduğu anlamına gelmediğini kabul etmektedir. Önemli olan, eşlerin evlilik birliğini devam ettirme yönünde samimi bir iradeyle bir araya gelip gelmedikleridir.
Bir Denizli Boşanma Avukatı, fiili ayrılık nedeniyle boşanma davası açarken, öncelikle daha önceki ret kararının kesinleşme tarihini net bir şekilde tespit eder. Ardından, bu tarihten itibaren üç yıllık sürenin geçtiğini ve bu süre zarfında tarafların ayrı yaşadığını, ortak bir yaşam iradesinin olmadığını (örneğin, ayrı ikametgah kayıtları, mali kayıtlar, tanık beyanları gibi delillerle) mahkemeye sunar. Bu, davanın prosedürel ve maddi şartlarının dikkatle takip edilmesinin ve doğru belgelendirilmesinin ne kadar önemli olduğunu gösterir.
Yargıtay Kararı:
- Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 01 Mart 2023 tarihli kararı: Bu kararda, eylemli ayrılık (fiili ayrılık) sebebine dayalı boşanma davalarında, tanıkların evliliği kurtarmaya yönelik (örneğin, “barışabilirler”, “birbirlerini seviyorlar” gibi) soyut beyanlarına dayanılarak hüküm kurulamayacağı vurgulanmıştır. Bu, TMK m. 166/4’teki üç yıllık fiili ayrılık şartının objektif bir kriter olduğunu ve bu süre dolduktan sonra evliliğin devamında bir yarar kalmadığının kabul edildiğini teyit eder niteliktedir.
Boşanmanın Hukuki Sonuçları: Denizli Boşanma Avukatı ile Haklarınızı Koruyun
Boşanma kararı, sadece evlilik birliğini hukuken sona erdirmekle kalmaz; aynı zamanda eşlerin mal varlıkları, varsa müşterek çocukların durumu, birbirlerine karşı olan maddi ve manevi yükümlülükleri gibi pek çok konuda önemli hukuki sonuçlar doğurur. Bu sonuçların her biri, tarafların gelecekteki yaşamlarını doğrudan etkileyebilecek niteliktedir. Bu nedenle, boşanma sürecinde ve sonrasında hakların tam olarak bilinmesi ve korunması büyük önem taşır. Bir Denizli Boşanma Avukatı, müvekkilini bu hukuki sonuçlar hakkında detaylı bir şekilde aydınlatır, olası riskleri ve avantajları değerlendirir ve müvekkilinin haklarını en iyi şekilde savunarak adil bir çözüme ulaşılmasına yardımcı olur.
Mal Paylaşımı (Mal Rejiminin Tasfiyesi): Edinilmiş Mallar ve Kişisel Mallar
Evlilik birliğinin boşanma ile sona ermesi durumunda, eşlerin evlilik süresince edindikleri mal varlığının nasıl paylaşılacağı sorunu gündeme gelir. Türk Medeni Kanunu’na göre, eşler arasında yasal mal rejimi, edinilmiş mallara katılma rejimidir (01 Ocak 2002 tarihinden sonra kurulan evlilikler için, eğer eşler aralarında başka bir mal rejimi sözleşmesi yapmamışlarsa bu rejim geçerlidir). Bu rejimde temel ilke, evlilik birliği içinde “edinilmiş mal” olarak kabul edilen değerlerin, boşanma halinde eşler arasında kural olarak eşit bir şekilde paylaştırılmasıdır. Mal paylaşımı, boşanmanın en çekişmeli ve teknik detaylar içeren sonuçlarından biridir. Özellikle şirket hisseleri, birden fazla gayrimenkul, yurtdışındaki malvarlıkları veya karmaşık finansal yatırımlar söz konusu olduğunda, malların tespiti, değerlemesi ve paylaştırılması süreçleri ciddi bir uzmanlık ve titizlik gerektirir. Bir Denizli Boşanma Avukatı’nın mali konularda ve mal rejimi hukukunda bilgili olması, gerekirse bu alanda uzmanlaşmış bilirkişiler veya mali müşavirlerle işbirliği yapması, müvekkilinin mal paylaşımından hakkaniyete uygun bir pay almasını sağlamak açısından kritik öneme sahiptir.
Edinilmiş Mallar: Her eşin, mal rejiminin devamı süresince bir karşılık (emek, para vb.) vererek elde ettiği malvarlığı değerleridir. Kanuna göre edinilmiş mallara örnek olarak şunlar sayılabilir:
- Eşlerin çalışmasının karşılığı olan edinimler (maaş, ücret, prim, ikramiye vb.).
- Sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının yaptığı ödemeler (emekli ikramiyesi, işsizlik maaşı vb.).
- Çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatlar.
- Kişisel malların gelirleri (örneğin, evlilik öncesi sahip olunan bir evin kirası, bankadaki kişisel paranın faizi; ancak bu gelirlerin edinilmiş mal sayılabilmesi için harcanmamış ve birikmiş olması veya edinilmiş mal alımında kullanıldığının ispatı gerekebilir).
- Edinilmiş malların yerine geçen değerler (örneğin, edinilmiş bir malın satılmasıyla elde edilen parayla alınan yeni bir mal). Türk Medeni Kanunu’na göre, aksi ispat edilinceye kadar bir eşin bütün malları edinilmiş mal kabul edilir. Yani, bir malın kişisel mal olduğunu iddia eden eş, bu iddiasını ispatlamakla yükümlüdür.
Kişisel Mallar: Kanun gereği kişisel mal sayılan ve mal paylaşımına (tasfiyeye) dahil edilmeyen mallardır. Bunlar:
- Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşyalar (giysiler, takılar – ziynet eşyaları Yargıtay kararlarına göre genellikle kadının kişisel malı sayılır).
- Mal rejiminin başlangıcında (genellikle evlenme anında) eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma (bağışlama, piyango vb.) yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri.
- Manevi tazminat alacakları.
- Kişisel malların yerine geçen değerler (örneğin, miras kalan bir evin satılmasıyla alınan para).
Mal Rejiminin Tasfiyesi Süreci: Boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla mal rejimi sona erer. Tasfiye işlemi, yani malların paylaştırılması ise genellikle boşanma kararının kesinleşmesinden sonra ayrı bir dava (mal rejiminin tasfiyesi davası) ile yapılır. Bu dava, boşanma davasıyla birlikte talep edilmiş olsa bile, mahkeme genellikle dosyaları ayırır ve mal paylaşımı davasını, boşanma davasının sonucunu bekletici mesele yapar. Mal paylaşımı davası açma hakkı, boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren 10 yıllık zamanaşımına tabidir.
Tasfiye sürecinde genel olarak şu adımlar izlenir :
- Her eş, diğer eşte bulunan mallarını (hem kişisel hem de edinilmiş) geri alır.
- Eşlerin kişisel malları ile edinilmiş malları ayrı ayrı belirlenir.
- Varsa, bir mal kesiminden diğerine yapılan katkılar (örneğin, bir eşin kişisel malından diğer eşin edinilmiş malına yapılan yatırım) veya bir mal kesiminin borcunun diğerinden ödenmesi gibi durumlar için denkleştirme yapılır.
- Bir eşin, diğer eşin malının edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuşsa, bu katkısı oranında değer artış payı alacağı hesaplanır.
- Tasfiye sırasında eklenecek değerler (örneğin, bir eşin mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan ve paylaşımı azaltma kastıyla yaptığı karşılıksız kazandırmalar) hesaba katılır.
- Tüm bu hesaplamalar sonucunda her bir eşin net edinilmiş malı (artık değer) bulunur ve bu artık değer, kural olarak eşler arasında yarı yarıya paylaştırılır. İşte bu paya katılma alacağı denir.
Ancak, TMK m. 236/2’ye göre, boşanmanın zina veya hayata kast gibi özel ve ağır kusurlu bir sebepten kaynaklanması halinde, hakim, kusurlu eşin artık değerdeki pay oranının hakkaniyete uygun olarak azaltılmasına veya tamamen kaldırılmasına karar verebilir. Bu, mal paylaşımında kusurun istisnai olarak dikkate alındığı önemli bir durumdur.
Bir Denizli Boşanma Avukatı, mal paylaşımı sürecinde müvekkilinin haklarını korumak için öncelikle evlilik süresince edinilen tüm malvarlığının (taşınır, taşınmaz, banka hesapları, şirket hisseleri, araçlar, alacaklar vb.) dökümünü çıkarır. Hangi malların kişisel, hangilerinin edinilmiş mal olduğunu tespit eder. Gerekirse tapu, trafik, banka ve ticaret sicili gibi kurumlardan kayıtları temin eder. Değer artış payı, denkleştirme ve katılma alacağı hesaplamalarını yapar veya bu konuda uzman bilirkişilerden rapor alınmasını sağlar. Davada, müvekkilinin en yüksek oranda pay alması için gerekli hukuki argümanları ve delilleri sunar.
Yargıtay Kararları:
- Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 24 Nisan 2024 tarihli kararı: Bu kararda, evlilik birliği içinde edinilen bir malın aslında üçüncü bir kişiye ait olduğu yönündeki iddianın ispatlanamaması durumunda, mal rejimi hükümlerindeki ispat kuralları gereğince o malın edinilmiş mal sayılması gerektiği vurgulanmıştır. Bu, malın niteliği konusundaki ispat yükünün önemini ve edinilmiş mal karinesinin gücünü göstermektedir.
- Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 15 Şubat 2024 tarihli kararı: Edinilmiş bir malın (örneğin ev) kredi borcunun, mal rejiminin sona ermesinden (boşanma davası açılma tarihi) sonra da devam etmesi halinde, tasfiye sırasında öncelikle henüz vadesi gelmemiş (ödenmemiş) kredi borcu miktarının, toplam kredi borcuna oranının bulunması ve bu orana göre hesaplama yapılması gerektiği belirtilmiştir. Bu, mal paylaşımında devam eden borçların nasıl dikkate alınacağına dair önemli ve teknik bir ayrıntı sunmaktadır.
- Yargıtay 8. Hukuk Dairesi – Karar: 2016/605: Bu kararda, mal rejiminin devamı süresince, bir eşin sahip olduğu edinilmiş malda, diğer eşin artık değerin yarısı oranında katılma alacak hakkı olduğu temel prensibi bir kez daha teyit edilmiştir.
Çocukların Velayeti: Çocuğun Üstün Yararı İlkesi ve Ortak Velayet
Boşanmanın en hassas ve taraflar için en duygusal sonuçlarından biri, varsa müşterek çocukların velayetinin kime verileceği konusudur. Türk hukukunda velayet düzenlenirken hakimlerin göz önünde bulundurduğu temel ve en önemli ilke, “çocuğun üstün yararı” ilkesidir. Bu ilke, Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme (m.3), Çocuk Haklarının Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi (m.1) ve Türk Medeni Kanunu (m.339/1, 343/1, 346/1) gibi pek çok ulusal ve uluslararası düzenlemede yer alır. Çocuğun üstün yararı, onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin en iyi şekilde sağlanması amacını ifade eder. Velayet davaları, boşanmanın en hassas yönünü oluşturduğundan, bir Denizli Boşanma Avukatı bu davalarda sadece hukuki argümanlar sunmakla kalmamalı, aynı zamanda çocuğun psikolojisini ve uzun vadeli refahını gözeten, yapıcı ve çocuk odaklı çözümler üretmeye çalışmalıdır.
Hakim, velayetin hangi eşe verileceğine karar verirken, çocuğun üstün yararını belirlemek için pek çok faktörü dikkate alır :
- Çocuğun Yaşı: Özellikle çok küçük yaştaki (0-3 yaş gibi) ve anne bakım ve şefkatine daha fazla muhtaç olduğu kabul edilen çocukların velayetinin genellikle anneye verilmesi yönünde bir eğilim vardır. Ancak bu mutlak bir kural değildir; annenin çocuğa bakamayacak durumda olması (sağlık sorunları, kötü alışkanlıklar vb.) veya velayeti istememesi gibi durumlarda babaya da verilebilir.
- Çocuğun Cinsiyeti: Çocuğun cinsiyeti de değerlendirme unsurlarından biri olabilir, ancak tek başına belirleyici değildir.
- Kardeşlerin Durumu: Hakimler, mümkün olduğunca kardeşlerin birbirinden ayrılmamasına özen gösterirler.
- Ebeveynlerin Yaşam Koşulları ve Çocuğa Bakma İmkanları: Ebeveynlerin ekonomik durumları, sağlık durumları, yaşam tarzları, çocuğa ayırabilecekleri zaman, barınma koşulları gibi faktörler değerlendirilir.
- Çocuğun Alıştığı Çevre: Çocuğun okulu, arkadaş çevresi, sosyal ortamı gibi alıştığı düzenin mümkün olduğunca bozulmamasına dikkat edilir.
- Çocuğun Beyanı: Eğer çocuk idrak çağında ise (genellikle 8 yaş ve üzeri kabul edilir), mahkeme pedagog veya psikolog uzman eşliğinde çocuğun velayet konusundaki düşüncelerini ve tercihlerini öğrenir. Çocuğun beyanı önemli bir delil olmakla birlikte, hakim bu beyanla bağlı değildir; çocuğun üstün yararı farklı bir karar gerektiriyorsa, çocuğun beyanının aksine de karar verebilir.
- Ebeveynlerin Kusur Durumu: Eşlerin boşanmadaki kusurları, çocuğun üstün yararını doğrudan etkilemediği sürece velayet kararında ikincil bir rol oynar. Yani, aldatan veya başka bir kusuru olan eş, sırf bu nedenle velayeti alamayacak diye kesin bir kural yoktur. Önemli olan, hangi ebeveynin yanında çocuğun daha iyi yetişeceği ve menfaatlerinin daha iyi korunacağıdır.
Velayet davalarında, mahkeme genellikle Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı uzmanlardan (pedagog, psikolog, sosyal çalışmacı) sosyal inceleme raporu alınmasını ister. Bu raporlar, çocuğun ve ebeveynlerin durumu hakkında detaylı bilgiler içerir ve hakimin kararını önemli ölçüde etkiler. Bir Denizli Boşanma Avukatı, velayet davalarında müvekkilinin çocuğa en iyi şekilde bakabileceğini, çocuğun üstün yararının müvekkilinin yanında kalmasını gerektirdiğini somut delillerle (tanık beyanları, fotoğraflar, çocuğun okul ve sağlık kayıtları, uzman görüşleri vb.) ortaya koymaya çalışır.
Ortak Velayet: Türk hukukunda geleneksel olarak velayet, boşanma halinde eşlerden yalnızca birine bırakılırdı. Ancak son yıllarda, özellikle Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerin (özellikle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Ek 7 No’lu Protokol) etkisiyle ve Yargıtay’ın değişen içtihatlarıyla birlikte ortak velayet uygulaması da kabul görmeye başlamıştır. Ortak velayet, çocuğun bakım ve eğitimiyle ilgili önemli kararların anne ve baba tarafından birlikte alınmasını, sorumluluğun ortak paylaşılmasını ifade eder. Ortak velayete karar verilebilmesi için genellikle tarafların bu konuda anlaşmış olması ve en önemlisi ortak velayetin çocuğun üstün yararına uygun olması aranır. Çekişmeli boşanmalarda, taraflar arasında zaten iletişim sorunları ve anlaşmazlıklar olduğundan, ortak velayetin uygulanması zor olabilir ve çocuğa daha fazla zarar verebilir. Ancak tarafların uzlaşabildiği ve işbirliği yapabildiği durumlarda, ortak velayet çocuğun her iki ebeveynle de sağlıklı ve dengeli bir ilişki kurmasına katkı sağlayabilir. Bir Denizli Boşanma Avukatı, müvekkilini ortak velayet seçeneği hakkında bilgilendirebilir ve koşulların uygun olması halinde bu yönde bir talepte bulunulmasına yardımcı olabilir.
Yargıtay Kararları:
- Yargıtay 2. HD 2021/2572 E., 2021/4104 K., 31.05.2021 tarihli kararı: Bu kararda, velayet düzenlemesi yapılırken hakimin tarafların istek ve beyanları ile bağlı olmadığı, velayete ilişkin davalarda re’sen (kendiliğinden) araştırma ilkesinin uygulandığı ve temel ölçütün her zaman çocuğun üstün yararı olduğu vurgulanmıştır. Bu, hakimin çocuğun menfaatini her türlü kişisel talebin üzerinde tuttuğunu göstermektedir.
- Yargıtay’ın, annenin doğum yaptıktan hemen sonra çocuğu emzirmeyi reddetmesi ve çocuğunu hiç görmemesi gibi olağandışı durumlarda, çocuğun üstün yararı gereği velayetin babaya verilebileceğine dair kararları bulunmaktadır. Bu tür kararlar, “küçük çocuğun velayeti mutlaka anneye verilir” şeklindeki yaygın ancak yanlış kanının mutlak olmadığını, her somut olayın kendi özelinde ve çocuğun menfaatleri doğrultusunda değerlendirildiğini ortaya koymaktadır.
Nafaka Hukuku: Türleri, Şartları ve Miktarının Belirlenmesi
Boşanma veya ayrılık durumunda, eşlerden birinin veya çocukların geçimini sağlamak amacıyla diğer eş tarafından ödenen paraya nafaka denir. Nafaka, boşanmanın önemli mali sonuçlarından biridir ve tarafların yaşam standartlarını doğrudan etkileyebilir. Bir Denizli Boşanma Avukatı, müvekkilinin durumuna göre (nafaka alacaklısı mı yoksa nafaka borçlusu mu olduğuna bağlı olarak) en adil nafaka miktarının belirlenmesi için güncel ekonomik verileri, tarafların gelir ve gider durumlarını ve Yargıtay’ın hakkaniyet ölçütlerini dikkate alarak talepte bulunmalı; ayrıca, enflasyon karşısında nafakanın değer kaybetmemesi için gelecekteki artış oranının da mahkeme kararında belirtilmesini sağlamalıdır. Türk Medeni Kanunu’nda dört temel nafaka türü düzenlenmiştir :
- Tedbir Nafakası:
- Tanımı ve Amacı: Boşanma veya ayrılık davası açılmadan önce veya dava devam ederken, eşlerden birinin ve varsa ergin olmayan müşterek çocukların geçici olarak geçimlerini sağlamak amacıyla hükmedilen nafakadır. Amacı, dava süresince tarafların ve çocukların maddi sıkıntıya düşmelerini engellemektir.
- Şartları: Tedbir nafakasına hükmedilebilmesi için talepte bulunan eşin kusurlu olup olmadığına bakılmaz. Yani, boşanmada kusurlu olan eş dahi, dava süresince yoksulluğa düşecekse kendisi için tedbir nafakası talep edebilir. Çocuklar için tedbir nafakasına ise hakim, talep olmasa bile re’sen (kendiliğinden) karar verebilir.
- Süresi: Tedbir nafakası, boşanma davası kesinleşinceye kadar devam eder. Boşanma kararı kesinleştikten sonra, koşulları varsa yoksulluk nafakasına veya iştirak nafakasına dönüşebilir.
- Yoksulluk Nafakası:
- Tanımı ve Amacı: Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olan tarafa, diğer tarafça mali gücü oranında süresiz olarak ödenmesine karar verilebilen nafakadır. Amacı, boşanma sonrasında eşlerden birinin hayat standardında ciddi bir düşüş yaşamasını ve yoksulluk çekmesini önlemektir.
- Şartları: Yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için şu şartların birlikte bulunması gerekir :
- Talepte bulunan eşin boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek olması (kendi geliriyle geçimini sağlayamayacak durumda olması).
- Talepte bulunan eşin, boşanmaya neden olan olaylarda diğer eşten daha ağır kusurlu olmaması. Kusursuz olması şart değildir, eşit kusurlu veya daha az kusurlu olması yeterlidir.
- Nafaka ödeyecek olan diğer eşin mali gücünün (gelirinin) nafaka ödemeye elverişli olması.
- Talepte bulunan eşin açıkça yoksulluk nafakası talep etmiş olması. Hakim re’sen yoksulluk nafakasına karar veremez.
- Süresi: Yoksulluk nafakası kural olarak “süresiz”dir. Ancak, nafaka alacaklısının yeniden evlenmesi, evli olmaksızın fiilen başkasıyla yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması (örneğin iyi bir işe girmesi, miras kalması) veya haysiyetsiz hayat sürmesi hallerinde mahkeme kararıyla kaldırılabilir. Ayrıca taraflardan birinin ölümü halinde de kendiliğinden sona erer.
- İştirak Nafakası (Katılım Nafakası):
- Tanımı ve Amacı: Boşanma veya ayrılık sonucunda müşterek çocuğun velayeti kendisine bırakılmayan eşin, çocuğun bakım, eğitim, sağlık ve diğer zorunlu giderlerine mali gücü oranında katılması amacıyla ödediği nafakadır. Amacı, çocuğun her iki ebeveynin de maddi desteğinden yoksun kalmamasını ve gelişiminin olumsuz etkilenmemesini sağlamaktır.
- Şartları: İştirak nafakasına hükmedilmesi için velayetin bir tarafa bırakılmış olması ve çocuğun ergin olmaması (18 yaşını doldurmamış olması) gerekir. Çocuğun eğitimi devam ediyorsa, ergin olmasına rağmen belirli koşullarda yardım nafakası talep edilebilir. İştirak nafakasında eşlerin kusur durumu dikkate alınmaz. Hakim, çocuğun üstün yararını gözeterek talep olmasa bile iştirak nafakasına re’sen karar verebilir.
- Süresi: İştirak nafakası, çocuk ergin oluncaya (18 yaşını tamamlayıncaya) kadar devam eder.
- Yardım Nafakası:
- Tanımı ve Amacı: Sadece boşanmaya özgü olmayıp, genel bir aile hukuku yükümlülüğüdür. Bir kimsenin, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu (anne, baba, dede vb.), altsoyu (çocuk, torun vb.) ile kardeşlerine mali güçleri oranında ödemekle yükümlü olduğu nafakadır.
- Şartları: Nafaka talep edenin yardıma muhtaç olması ve yoksulluğa düşme tehlikesinin bulunması, nafaka ödeyecek olan kişinin ise mali gücünün elverişli olması gerekir. Ergin çocuklar da, eğitimleri devam ediyorsa veya özel durumları varsa (engellilik gibi) anne-babalarından yardım nafakası talep edebilirler.
Nafaka Miktarının Belirlenmesi: Hakim, nafaka miktarını belirlerken tarafların ekonomik ve sosyal durumlarını, gelir ve giderlerini, mal varlıklarını, nafaka alacaklısının ihtiyaçlarını (yaş, sağlık durumu, yaşam standardı), çocukların ihtiyaçlarını (yaş, eğitim seviyesi, özel gereksinimleri) ve paranın alım gücünü dikkate alarak hakkaniyete uygun bir miktar takdir eder.
Nafakanın Artırılması, Azaltılması veya Kaldırılması: Mahkemece hükmedilen nafaka miktarı, zamanla değişen ekonomik koşullar (enflasyon, paranın alım gücünün düşmesi) veya tarafların mali durumlarındaki önemli değişiklikler (gelir artışı/azalışı, iş kaybı, yeni evlilik vb.) nedeniyle yetersiz kalabilir veya fazla gelebilir. Bu gibi durumlarda, taraflardan her biri, nafakanın artırılması, azaltılması veya tamamen kaldırılması için yeniden dava açabilir. Yargıtay, nafaka artırım taleplerinde genellikle Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE) veya Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) oranlarının dikkate alınmasını ve nafakanın bu oranlarda artırılmasını hakkaniyete uygun bulmaktadır. Ancak, nafakanın gelecek yıllarda otomatik olarak artırılmasına karar verilebilmesi için taraflardan birinin bu yönde açık bir talebinin olması gerekir.
Yargıtay Kararları:
- Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 14 Şubat 2024 tarihli kararı: Bu kararda, kadın eşin boşanma davası devam ederken işe girmiş olmasının, dava tarihinden kararın kesinleşmesine kadar olan dönem için tedbir nafakasına hükmedilmesine engel olmadığı belirtilmiştir. Bu, tedbir nafakasının temel amacının dava süresince geçimi sağlamak olduğunu ve sonradan değişen koşulların bu ara dönemdeki hakkı ortadan kaldırmayacağını vurgular.
- Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2016/3185 E., 2016/6459 K.: Mahkemenin, hükmedilecek nafakanın gelecek yıllarda artışına karar verebilmesi için taraflardan birinin bu yönde açık bir “istem”de bulunması gerektiği, aksi takdirde hakimin kendiliğinden artış oranı belirleyemeyeceği ifade edilmiştir. Bu, taleple bağlılık ilkesinin nafaka artış taleplerinde de geçerli olduğunu göstermektedir.
Maddi ve Manevi Tazminat Talepleri
Boşanma durumunda, evlilik birliğinin sona ermesi nedeniyle mevcut veya beklenen menfaatleri zedelenen ya da boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan eşin, diğer eşten maddi ve/veya manevi tazminat talep etme hakkı bulunmaktadır. Maddi ve manevi tazminat talepleri, boşanma davasında kusurun en önemli sonuçlarından biridir. Bir Denizli Boşanma Avukatı’nın, müvekkilinin uğradığı zararları (hem maddi kayıplar hem de manevi acılar) somutlaştırarak ve karşı tarafın kusurunu net bir şekilde ispatlayarak mahkemeden hakkaniyete uygun bir tazminat talep etmesi, adaletin tecellisi ve müvekkilin mağduriyetinin bir nebze olsun giderilmesi açısından kritik öneme sahiptir.
Maddi Tazminat (TMK m. 174/1): Boşanma yüzünden mevcut veya beklenen menfaatleri zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebileceği düzenlenmiştir.
- Şartları:
- Mahkemece boşanmaya karar verilmiş olması.
- Tazminat talep eden eşin, boşanmaya neden olan olaylarda kusursuz veya diğer eşe göre daha az kusurlu olması. Eşit kusur halinde maddi tazminata hükmedilmez.
- Tazminat istenen eşin boşanmada kusurlu olması.
- Tazminat talep eden eşin, boşanma yüzünden mevcut veya beklenen bir menfaatinin zedelenmiş olması (örneğin, evlilik birliği devam etseydi eşin desteğinden yararlanmaya devam edecek olmak, eşin sigortasından faydalanmak, mirasçısı olmak gibi).
- Zarar ile boşanmaya neden olan kusurlu davranış arasında nedensellik (sebep-sonuç) bağının bulunması.
- Maddi tazminat talebinde bulunulmuş olması.
Manevi Tazminat (TMK m. 174/2): Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebileceği düzenlenmiştir.
- Şartları:
- Mahkemece boşanmaya karar verilmiş olması.
- Tazminat talep eden eşin, boşanmaya neden olan olaylarda kusursuz veya diğer eşe göre daha az kusurlu olması.
- Tazminat istenen eşin boşanmada kusurlu olması.
- Boşanmaya sebep olan olayların, tazminat talep eden eşin kişilik haklarına (şeref, haysiyet, beden bütünlüğü, özel yaşamın gizliliği vb.) bir saldırı niteliğinde olması. Fiziksel şiddet, ağır hakaret, aldatma, iftira gibi durumlar genellikle kişilik hakkına saldırı olarak kabul edilir.
- Manevi tazminat talebinde bulunulmuş olması.
Tazminat Miktarının Belirlenmesi: Hakim, maddi ve manevi tazminat miktarını belirlerken tarafların ekonomik ve sosyal durumlarını, kusur oranlarını, zararın ve kişilik hakkına yapılan saldırının ağırlığını, olayın özelliklerini ve hakkaniyet ilkesini göz önünde bulundurur. Maddi tazminat, zararı karşılayacak “uygun” bir miktar olmalıdır ve toptan veya irat (dönemsel ödeme) şeklinde ödenebilir. Manevi tazminat ise, duyulan acı ve elemi bir nebze olsun dindirmeyi amaçlayan “uygun” bir miktar olmalı ve sadece toptan (peşin) olarak ödenebilir. Yargıtay, uygulamada tazminat miktarlarının belirlenmesinde, ödeme yapacak kişinin gelirinin yaklaşık en fazla 10 katı gibi bir oranın (bu kesin bir kural olmamakla birlikte) ve kusurun ağırlığının dikkate alındığını gösteren kararlara imza atmıştır.
Bir Denizli Boşanma Avukatı, tazminat taleplerinde öncelikle karşı tarafın kusurunu (zina, şiddet, terk, ağır hakaret gibi boşanma sebepleriyle bağlantılı olarak) ve bu kusurun müvekkilinde yarattığı zararı (ekonomik kayıp, iş gücü kaybı, tedavi masrafları, itibar zedelenmesi, psikolojik travma, elem ve keder gibi) somut delillerle ispatlamaya çalışır. Avukatın, Yargıtay’ın hangi tür davranışları kişilik hakkına saldırı saydığı ve tazminat miktarlarını belirlerken hangi kriterleri (örneğin evlilik süresi, tarafların yaşları, yeniden evlenme olasılıkları vb.) gözettiği konusundaki güncel içtihat bilgisi, taleplerin daha güçlü bir şekilde temellendirilmesini ve mahkemeden hakkaniyete uygun bir sonuç alınmasını sağlar.
Yargıtay Kararları:
- Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına göre, boşanmada eşit kusurlu olduğu tespit edilen eş lehine maddi veya manevi tazminata hükmedilemez. Bu, tazminat taleplerinde kusur derecesinin ne kadar belirleyici olduğunu açıkça göstermektedir.
- Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 15 Mayıs 2024 tarihli kararı: Bu ilginç kararda, tırnakla yaralama eylemi nedeniyle boşanmaya sebep olan olaylarda, az da olsa kadın eşin de kusurlu olduğunun kabul edilmesinin hatalı olduğuna hükmedilmiştir. Bu, kusur değerlendirmesinin ne kadar detaylı, hassas ve somut olayın özelliklerine göre yapılması gerektiğini, basit görünen eylemlerin dahi farklı yorumlanabileceğini göstermesi açısından önemlidir.
Çocukla Kişisel İlişki Kurulması
Boşanma durumunda velayet hakkı eşlerden birine bırakıldığında, velayeti alamayan diğer ebeveynin müşterek çocukla düzenli ve sağlıklı bir kişisel ilişki kurma hakkı vardır. Bu hak, sadece ebeveynin değil, aynı zamanda ve öncelikle çocuğun da temel bir hakkıdır. Çocukla kişisel ilişki kurulması, velayet kadar önemli olup, çocuğun sağlıklı gelişimi, her iki ebeveynle de sevgi ve güven bağını sürdürebilmesi için kritik bir unsurdur. Bir Denizli Boşanma Avukatı, bu düzenlemenin sadece bir “görüşme takvimi” olmanın ötesinde, çocuğun yaşına, ihtiyaçlarına, okul ve sosyal yaşantısına uygun olarak, her iki ebeveynle de anlamlı ve kesintisiz bir bağ kurmasını sağlayacak şekilde detaylandırılmasına özen göstermelidir.
Türk Medeni Kanunu’nun 323. maddesi, ana ve babadan her birinin, velayeti altında bulunmayan veya velayeti kendisine bırakılmayan çocuk ile kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkına sahip olduğunu düzenler. Kişisel ilişkinin temel amacı, çocukla velayeti almayan ebeveyn arasında var olan ruhsal, duygusal ve manevi bağın kopmamasını, devam etmesini sağlamaktır. Bu sayede çocuk, diğer ebeveynin sevgi ve ilgisinden mahrum kalmazken, ebeveynin de analık veya babalık duyguları tatmin edilmiş olur.
Hakim, kişisel ilişkinin kapsamını ve şeklini belirlerken daima çocuğun üstün yararını göz önünde bulundurur. Çocuğun yaşı, sağlık durumu, eğitim durumu, alışkanlıkları, sosyal çevresi ve varsa idrak çağındaki çocuğun kendi istekleri dikkate alınır. Kişisel ilişki, çocuğun huzurunu kaçıracak, bedensel veya ruhsal gelişimini olumsuz etkileyecek şekilde düzenlenemez.
Velayet hakkına sahip olan ebeveynin, diğer ebeveynin çocukla kişisel ilişkisini zedelemekten, çocuğun eğitilmesi ve yetiştirilmesini engellemekten kaçınma yükümlülüğü vardır. Tarafların bu konuda işbirliği yapması, çocuğun boşanma sürecinden en az zararla çıkması için hayati önemdedir.
Olağanüstü hallerin varlığı durumunda (örneğin, ebeveynlerden birinin vefatı, cezaevinde olması veya çocuğa zarar verme riski taşıması gibi), çocuğun menfaatine uygun düştüğü ölçüde, diğer kişilere, özellikle çocuğun hısımlarına (büyükanne, büyükbaba, teyze, amca vb.) da çocukla kişisel ilişki kurma hakkı tanınabilir (TMK m. 325).
Bir Denizli Boşanma Avukatı, müvekkilinin (velayeti alan veya almayan taraf olmasına bakılmaksızın) çocukla sağlıklı, düzenli ve çocuğun yararına olacak bir kişisel ilişki tesis edilmesi için mahkemeye talepte bulunur. Bu taleplerde, görüşme günleri ve saatleri, yatılı kalma durumları, bayram ve tatil dönemlerindeki düzenlemeler, çocuğun teslim alınacağı ve bırakılacağı yerler gibi detayların açık ve uygulanabilir bir şekilde belirlenmesini hedefler. Amaç, gelecekte bu konuda yeni anlaşmazlıkların çıkmasını önlemek ve çocuğun her iki ebeveyniyle de dengeli bir ilişki sürdürmesini sağlamaktır.
Yargıtay Kararı:
- Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında, çocukla kişisel ilişki kurma hakkının hem ebeveyn için hem de çocuk için karşılıklı bir hak olduğu ve bu hakkın çocuğun üstün yararına uygun olarak düzenlenmesi gerektiği sürekli olarak vurgulanmaktadır. Bu, hakkın çift yönlü niteliğini ve önceliğin her zaman çocuğun menfaatinde olduğunu gösterir.
Denizli’de Boşanma Davası: Mahkeme Süreci, Dilekçe ve Masraflar
Denizli’de boşanma davası açmak isteyen bir kişinin, öncelikle hangi mahkemeye başvuracağını, dava dilekçesini nasıl hazırlaması gerektiğini ve bu sürecin yaklaşık maliyetinin ne olacağını bilmesi önemlidir. Bu konularda bir Denizli Boşanma Avukatı’ndan alınacak profesyonel destek, sürecin doğru ve etkin bir şekilde yönetilmesine yardımcı olacaktır. Aile Mahkemelerinde görev yapan psikolog, pedagog ve sosyal hizmet uzmanlarının hazırlayacağı raporlar, özellikle velayet ve çocukla kişisel ilişki gibi hassas konularda hakimin vereceği kararı büyük ölçüde etkileyebilir. Bu nedenle, bir Denizli Boşanma Avukatı, bu uzmanlarla etkili bir iletişim kurarak ve müvekkilinin durumunu en doğru şekilde yansıtan, objektif raporların dosyaya girmesini sağlayarak yargılama sürecine önemli bir katkıda bulunabilir.
Denizli Aile Mahkemeleri: Yetki ve Görev Alanları
Türkiye’de aile hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıklara bakmakla görevli özel mahkemeler Aile Mahkemeleri’dir. Aile Mahkemeleri, 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun kapsamında kurulmuştur. Denizli il merkezinde ve bazı büyük ilçelerde de Aile Mahkemeleri bulunmaktadır. Aile Mahkemesi bulunmayan yerlerde ise bu davalara Asliye Hukuk Mahkemesi, Aile Mahkemesi sıfatıyla bakar.
Aile Mahkemelerinin Görev Alanları: Denizli Aile Mahkemeleri, Türk Medeni Kanunu ve diğer ilgili mevzuat kapsamında aile hukukuna ilişkin çok geniş bir yelpazedeki dava ve işlere bakar. Bunların başlıcaları şunlardır:
- Evlilik ve boşanma davaları (anlaşmalı ve çekişmeli boşanma, evliliğin butlanı veya iptali davaları).
- Nafaka davaları (tedbir, yoksulluk, iştirak ve yardım nafakası talepleri, nafakanın artırılması, azaltılması veya kaldırılması davaları).
- Velayet davaları (boşanma ile birlikte veya boşanmadan sonra velayetin değiştirilmesi, kaldırılması talepleri).
- Mal rejimi davaları (edinilmiş mallara katılma rejimi başta olmak üzere, evlilik birliği içinde edinilen malların tasfiyesi ve paylaşımı).
- Soybağına ilişkin davalar (babalık davası, soybağının reddi, tanıma vb.).
- Evlat edinme işlemleri ve davaları.
- Aile konutuyla ilgili uyuşmazlıklar.
- 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun kapsamında verilen koruma ve önleme tedbirleri (uzaklaştırma kararı, iletişim yasağı vb.).
- Vesayet ve kayyımlıkla ilgili bazı işler.
Denizli Aile Mahkemeleri genellikle tek hakimli olarak görev yapar. Yargılama sürecinde hakim, özellikle çocukların velayeti, kişisel ilişkisi ve genel olarak çocuğun üstün yararını ilgilendiren konularda, mahkemeye bağlı olarak çalışan veya dışarıdan görevlendirilen psikolog, pedagog ve sosyal hizmet uzmanlarından görüş ve rapor alabilir. Bu uzmanların hazırladığı sosyal inceleme raporları, hakimin kararını oluşturmasında önemli bir etkendir.
Yetkili Mahkeme: Boşanma davasının hangi yerdeki Aile Mahkemesi’nde açılacağı “yetki” kurallarına göre belirlenir. Genel yetki kuralına göre boşanma davası, eşlerden birinin yerleşim yeri (ikametgahının bulunduğu yer) Aile Mahkemesi’nde veya eşlerin davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer Aile Mahkemesi’nde açılabilir. Bir Denizli Boşanma Avukatı, davanın yetkili mahkemede açılması konusunda müvekkilini doğru yönlendirir. Yetkisiz mahkemede dava açılması, davanın usulden reddine veya yetkili mahkemeye gönderilmesine neden olarak zaman kaybına yol açabilir. Ayrıca, yerel mahkeme pratiklerini ve hakimlerin genel yaklaşımlarını bilmek de davanın stratejisi açısından önem taşıyabilir.
Boşanma Davası Dilekçesi Hazırlarken Dikkat Edilmesi Gerekenler
Boşanma dava dilekçesi, davanın adeta bir “yol haritası” niteliğindedir ve yargılamanın temelini oluşturur. Dilekçede eksik veya yanlış belirtilen bir husus, davanın ilerleyen aşamalarında telafisi güç hak kayıplarına neden olabilir. Bu nedenle, dava dilekçesinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) ve ilgili mevzuata uygun, eksiksiz ve hukuki argümanları güçlü bir şekilde hazırlanması son derece önemlidir. Özellikle çekişmeli boşanma davalarında, Denizli Boşanma Avukatı’nın vakıaları (olayları) kronolojik ve mantıksal bir bütünlük içinde, somut delillerle destekleyerek ve hukuki dayanaklarını açıkça belirterek sunması, mahkemenin olayı doğru anlamasını ve müvekkil lehine bir karar vermesini kolaylaştırır.
Dava Dilekçesinde Bulunması Gereken Temel Unsurlar :
- Mahkemenin Adı: Davanın açılacağı yetkili Aile Mahkemesi’nin adı (Örn: Denizli… Aile Mahkemesi Sayın Hakimliği’ne).
- Tarafların Kimlik ve Adres Bilgileri: Davacı ve davalının adı, soyadı, T.C. kimlik numarası ve güncel adresleri. Varsa vekillerinin (avukatlarının) adı, soyadı ve adresleri.
- Davanın Konusu: Açık ve net bir şekilde “Boşanma Talebi” veya “Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması Nedeniyle Boşanma, Velayet, Nafaka ve Tazminat Taleplerimizden İbarettir” gibi davanın ne hakkında olduğu belirtilmelidir.
- Vakıalar (Olayların Açıklanması): Boşanmaya neden olan olaylar, yani boşanma sebepleri, ayrıntılı, somut ve kronolojik bir sıra içinde anlatılmalıdır. Soyut ve genel ifadelerden kaçınılmalı, iddialar mümkün olduğunca yer, zaman ve kişi belirterek somutlaştırılmalıdır.
- Hukuki Sebepler: Dayanılan kanun maddeleri (örneğin TMK m. 161, 166 vb.) belirtilmelidir.
- Deliller: İddiaları ispatlamak için kullanılacak deliller (tanık listesi, mesaj kayıtları, fotoğraflar, banka dekontları, uzman raporları vb.) açıkça yazılmalı ve hangi delilin hangi vakıayı ispatlamak için sunulduğu belirtilmelidir. Tanıkların adları ve adresleri de bu bölümde veya ayrı bir delil listesinde sunulabilir.
- Sonuç ve İstem (Talepler): Mahkemeden ne talep edildiği (boşanmaya karar verilmesi, velayetin kime verileceği, ne kadar nafaka ve tazminat istendiği, mal paylaşımına ilişkin talepler vb.) maddeler halinde açık ve net bir şekilde yazılmalıdır.
Anlaşmalı boşanma dilekçesi daha sade olabilir ve ekinde mutlaka taraflarca imzalanmış anlaşmalı boşanma protokolünün sunulması gerekir. Çekişmeli boşanma dilekçesi ise, iddiaların ve delillerin daha kapsamlı bir şekilde ortaya konulmasını gerektirir.
Bir Denizli Boşanma Avukatı, müvekkiliyle detaylı görüşmeler yaparak evlilikteki tüm sorunları, yaşanan olayları, müvekkilin taleplerini ve eldeki delilleri öğrenir. Bu bilgiler ışığında, davanın türüne (anlaşmalı/çekişmeli) ve dayanılacak boşanma sebeplerine göre en etkili dava dilekçesini hazırlar. İyi hazırlanmış bir dilekçe, davanın en başından itibaren sağlam bir temele oturmasını sağlar ve yargılama sürecinde avukatın elini güçlendirir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre, kural olarak dilekçelerde belirtilmeyen vakıalar veya deliller sonradan ileri sürülemez (iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı). Bu nedenle, tüm önemli hususların en başta dilekçeye doğru ve eksiksiz bir şekilde yansıtılması hayati önem taşır.
Boşanma Davası Harçları, Giderleri ve Denizli Boşanma Avukatı Ücretleri
Boşanma davası açmanın ve yürütmenin belirli bir maliyeti bulunmaktadır. Bu maliyetler genel olarak dava harçları, yargılama giderleri ve avukatlık ücretlerinden oluşur. Avukatlık ücretleri ve dava masrafları, boşanma kararı alan bireyler için önemli bir endişe kaynağı olabilmektedir. Bu konuda bir Denizli Boşanma Avukatı’nın şeffaf olması, ücret politikasını ve olası tüm masrafları müvekkiline davanın en başında net bir şekilde açıklaması, karşılıklı güven ilişkisinin tesisi için elzemdir.
Dava Harçları ve Yargılama Giderleri: Boşanma davası açılırken mahkeme veznesine yatırılması gereken bazı maktu (sabit) harçlar bulunmaktadır. Bunlar; başvurma harcı, peşin harç (karar ve ilam harcının bir kısmı) ve eğer avukatla takip ediliyorsa vekalet harcıdır. Ayrıca, tebligat giderleri, dosya masrafı gibi kalemleri karşılamak üzere bir miktar gider avansı da peşin olarak yatırılır. 2024 yılı için bu maktu harçlar ve başlangıç gider avansı toplamı yaklaşık 2.132 TL civarındadır. Ancak bu tutarlar her yıl Adalet Bakanlığı tarafından güncellenmektedir. Yargılama sırasında, davanın seyrine göre ek masraflar da ortaya çıkabilir. Örneğin, tanık dinletilecekse tanık ücreti ve yol giderleri, bilirkişi incelemesi (pedagog, psikolog, mali müşavir, gayrimenkul değerleme uzmanı vb.) gerekirse bilirkişi ücretleri, keşif yapılması durumunda keşif harcı ve masrafları gibi giderler davacı tarafından karşılanır veya taraflar arasında paylaştırılabilir.
Denizli Boşanma Avukatı Ücretleri: Avukatlık ücreti, avukat ile müvekkili arasında serbestçe kararlaştırılır. Ancak bu ücret, her yıl Türkiye Barolar Birliği (TBB) tarafından Resmi Gazete’de yayımlanan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nde belirtilen miktardan az olamaz. Bu tarife, avukatların alabileceği en düşük vekalet ücretini belirler ve bu sınırın altında ücret almak avukatlar için disiplin sorumluluğu doğurur. Bunun yanı sıra, yerel barolar da (örneğin Denizli Barosu) her yıl kendi bölgeleri için tavsiye niteliğinde avukatlık ücret tarifeleri yayımlarlar. Bu tarifeler, TBB tarifesinin üzerinde olabilir ve avukatların ücret belirlemesinde yol gösterici niteliktedir.
Avukatlık ücreti, davanın türüne göre de farklılık gösterir:
- Anlaşmalı Boşanma Davası Ücreti: Genellikle çekişmeli boşanma davalarına göre daha düşüktür, çünkü daha az emek ve zaman gerektirir. Ücret, protokolün hazırlanması, danışmanlık ve tek celselik duruşmaya katılımı kapsar.
- Çekişmeli Boşanma Davası Ücreti: Davanın karmaşıklığı, duruşma sayısı, toplanacak deliller, harcanacak emek ve süre gibi faktörlere bağlı olarak daha yüksek olur.
- Maddi ve Manevi Tazminat İstemli Çekişmeli Boşanma Davası Ücreti: Bu tür davalarda avukat, maktu bir vekalet ücretinin yanı sıra, hükmedilecek veya talep edilen tazminat miktarı üzerinden belirli bir yüzde oranında (%10-%20 gibi) nispi vekalet ücreti de alabilir.
Danışmanlık Ücretleri: Boşanma davası açmadan önce veya süreçle ilgili hukuki bilgi almak için bir avukattan danışmanlık hizmeti almak da ücrete tabidir. TBB ve yerel baroların tarifelerinde saatlik veya görüşme başına danışmanlık ücretleri de belirtilir.
Karşı Vekalet Ücreti: Davayı kaybeden taraf, kazanan tarafın avukatına ödenmek üzere mahkeme tarafından hükmedilen bir vekalet ücreti ödemekle yükümlü tutulur. Bu ücrete karşı vekalet ücreti denir ve miktarı yine TBB Asgari Ücret Tarifesi’ne göre belirlenir.
Tablo: TBB 2025-2026 Yılı Tavsiye Edilen Boşanma Avukatlığı Ücretleri Aşağıdaki tablo, TBB’nin 2025-2026 dönemi için Aile Mahkemelerinde görülen bazı dava ve işler için tavsiye ettiği (KDV hariç, peşin) ücretleri göstermektedir. Bu ücretler, avukatın deneyimi, davanın karmaşıklığı ve harcanacak emeğe göre değişiklik gösterebilir ve TBB Asgari Ücret Tarifesi’nin altında olamaz.
Dava / Hizmet Türü | TBB Tavsiye Edilen Ücret (2025-2026) (TL) |
---|---|
Anlaşmalı Boşanma Davası | 91.000 TL |
Çekişmeli Boşanma Davası (Tazminatsız) | 150.000 TL |
Çekişmeli ve Maddi/Manevi Tazminat İstemli Boşanma Davası | 170.000 TL’den az olmamak üzere dava değerinin %20’si |
Nafaka Davası (Bağımsız açılan) | 70.000 TL |
Büroda Sözlü Danışma (İlk 1 saat için) | 8.000 TL |
Çağrı Üzerine Gidilen Yerde Sözlü Danışma (İlk 1 saat) | 32.000 TL |
Yazılı Danışma | 20.000 TL |
Not: Bu tablo, Denizli Barosu’nun ilgili dönem için yayımladığı tavsiye niteliğindeki tarifeden alınmış olup, güncel ve kesin bilgi için doğrudan bir Denizli Boşanma Avukatı ile görüşmeniz veya Denizli Barosu’nun en son yayınlarını kontrol etmeniz önemlidir. Ücretlere KDV dahil değildir ve avukatlar bu tavsiye edilen miktarların üzerinde bir ücret talep edebilirler.
Bu tablonun sunulması, Denizli’de boşanmayı düşünen bireyler için davanın olası maliyeti hakkında bir ön fikir vermesi açısından değerlidir. Avukatlık ücretleri, davanın önemli bir maliyet kalemini oluşturduğundan, bu konuda şeffaflık ve önceden bilgilendirme, müvekkilin bütçesini planlamasına ve Denizli Boşanma Avukatı seçerken daha bilinçli bir karar vermesine olanak tanır. Bu bilgiler, makalenin pratik değerini ve kullanıcı odaklılığını artırır.
Sonuç: Denizli Boşanma Avukatı ile Güvenli Bir Geleceğe Adım Atın
Bu kapsamlı makalede ele alındığı üzere, boşanma süreci, hukuki karmaşıklıkları, duygusal zorlukları ve geleceğe yönelik önemli sonuçları olan bir süreçtir. Denizli’de yaşayan ve evlilik birliğini sonlandırmayı düşünen bireyler için, bu sürecin her aşamasında bilinçli adımlar atmak ve yasal haklarını tam olarak korumak hayati önem taşımaktadır. Anlaşmalı boşanmadan çekişmeli boşanmaya, özel boşanma sebeplerinden genel sebeplere, mal paylaşımından velayete, nafakadan tazminata kadar pek çok farklı hukuki konuyu içeren bu süreçte, bir Denizli Boşanma Avukatı’nın rolü vazgeçilmezdir.
Boşanma, şüphesiz ki hayatın en stresli ve yıpratıcı dönemlerinden biri olabilir. Ancak unutulmamalıdır ki, bu zorluklar doğru hukuki destek ve profesyonel bir rehberlikle aşılabilir. Bir Denizli Boşanma Avukatı, size sadece yasal prosedürlerde yol göstermekle kalmaz; aynı zamanda haklarınızı en etkin şekilde savunur, olası riskleri öngörerek sizi uyarır, karmaşık hukuki terimleri ve süreçleri sizin için anlaşılır kılar ve en önemlisi, bu zorlu yolculukta size hukuki bir güvence sağlayarak yükünüzü hafifletir. Avukatınız, sizin adınıza müzakereleri yürütebilir, mahkemede sizi temsil edebilir ve adil bir sonuca ulaşmanız için stratejiler geliştirebilir.
Boşanma süreci karmaşık ve duygusal olarak yıpratıcı olabilir. Denizli’de bu süreci en doğru şekilde yönetmek ve haklarınızı korumak için bir Denizli Boşanma Avukatı ile çalışmak hayati önem taşır. Denizli özelinde, yerel mahkeme pratiklerine ve dinamiklerine hakim bir Denizli Boşanma Avukatı, size özel, daha etkin ve sonuç odaklı çözümler sunacaktır. Unutmayın, doğru hukuki adımlar, sadece geçmişi sonlandırmakla kalmaz, aynı zamanda geleceğinizi de güvence altına alır.
Karşılaşabileceğiniz her türlü hukuki sorun ve boşanma sürecine ilişkin detaylı bilgi almak, haklarınızı öğrenmek ve size özel bir yol haritası çizmek için Denizli’de faaliyet gösteren uzman bir Denizli Boşanma Avukatı ile iletişime geçmekten çekinmeyin. Unutmayın, bu sizin hayatınız ve geleceğiniz; doğru hukuki destekle bu süreci en sağlıklı şekilde yönetebilirsiniz.
Denizli Boşanma Avukatı Hakkında Sıkça Sorulan Sorular
Aşağıda, Denizli’de boşanma süreci ve Denizli Boşanma Avukatı ile ilgili sıkça sorulan bazı sorulara ve yanıtlarına yer verilmiştir:
Denizli’de boşanma davası ne kadar sürer?
Boşanma davasının süresi, davanın türüne ve içeriğine göre değişiklik gösterir. Anlaşmalı boşanma davaları, tarafların her konuda uzlaşmış olması ve gerekli belgelerin eksiksiz sunulması halinde, mahkemenin iş yoğunluğuna da bağlı olarak genellikle 1-2 ay gibi kısa bir sürede tek celsede sonuçlanabilir. Çekişmeli boşanma davaları ise, taraflar arasında anlaşmazlık olması, delillerin toplanması, tanıkların dinlenmesi, bilirkişi raporlarının beklenmesi gibi süreçler nedeniyle daha uzun sürer. Bu tür davalar ortalama olarak 6 ay ile 2 yıl arasında, hatta bazı durumlarda daha da uzun sürebilir. Sürecin ne kadar süreceği konusunda en net bilgiyi, dosyanızı inceledikten sonra bir Denizli Boşanma Avukatı verebilir.
Denizli Boşanma Avukatı ücretleri neye göre belirlenir?
Denizli Boşanma Avukatı ücretleri, Türkiye Barolar Birliği tarafından her yıl yayımlanan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ndeki alt sınırdan az olmamak kaydıyla, davanın niteliğine (anlaşmalı mı, çekişmeli mi olduğu), davanın karmaşıklığına (mal paylaşımı, velayet, tazminat gibi ek taleplerin olup olmadığı), avukatın o davaya harcayacağı emek ve zamana, avukatın mesleki tecrübesi ve uzmanlığına göre serbestçe belirlenir. Denizli Barosu’nun da her yıl yayımladığı tavsiye niteliğinde bir ücret tarifesi bulunmaktadır ve bu tarife de ücret belirlenirken yol gösterici olabilir. En doğru bilgi için, görüşmeyi düşündüğünüz bir Denizli Boşanma Avukatı ile ücret konusunu davanızın detaylarını paylaştıktan sonra netleştirmeniz önemlidir.
Boşanmada mal paylaşımı nasıl yapılır?
Türkiye’de 01 Ocak 2002 tarihinden sonra yapılan evliliklerde, eşler arasında başka bir mal rejimi sözleşmesi yoksa, yasal mal rejimi edinilmiş mallara katılma rejimidir. Bu rejime göre, evlilik birliği içinde edinilen mallar (örneğin, çalışma karşılığı elde edilen gelirler, sosyal güvenlik ödemeleri, kişisel malların gelirleri vb.) boşanma halinde kural olarak eşler arasında yarı yarıya paylaştırılır. Eşlerin evlilik öncesi sahip olduğu mallar, miras yoluyla veya karşılıksız kazandırma ile elde ettikleri mallar ise kişisel mal sayılır ve paylaşıma dahil edilmez. Mal paylaşımı oldukça teknik bir konu olup, malların tespiti, değerlemesi, denkleştirme ve artık değerin hesaplanması gibi uzmanlık gerektiren aşamalar içerir. Haklarınızın tam olarak korunması için bir Denizli Boşanma Avukatı’na danışmanız büyük önem taşır.
Çocuğumun velayetini alabilir miyim?
Boşanmada müşterek çocukların velayetinin kime verileceğine karar verilirken mahkemenin dikkate aldığı temel ilke çocuğun üstün yararıdır. Hakim, bu ilke çerçevesinde çocuğun yaşı, cinsiyeti, kardeşleriyle birlikte kalma durumu, hangi ebeveynin yanında bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin daha iyi sağlanacağı, ebeveynlerin yaşam koşulları, çocuğa bakma imkan ve istekleri, çocuğun alıştığı çevre ve idrak çağındaki çocuğun kendi beyanı gibi pek çok faktörü bir arada değerlendirir. Halk arasında yaygın olan “küçük çocuğun velayeti mutlaka anneye verilir” düşüncesi mutlak bir kural değildir; her somut olay kendi özelinde değerlendirilir. Velayet şansınızı ve bu konudaki haklarınızı öğrenmek için bir Denizli Boşanma Avukatı ile görüşmeniz en doğru yaklaşımdır.
Boşanmada hangi deliller kullanılabilir?
Çekişmeli boşanma davalarında iddiaların ispatı için çeşitli deliller kullanılabilir. Bunlar arasında tanık beyanları, taraflar arasındaki mesajlaşmalar (SMS, WhatsApp, sosyal medya yazışmaları), fotoğraflar, videolar, ses kayıtları (hukuka uygun elde edilmişse), otel kayıtları, banka ve kredi kartı ekstreleri, kolluk kuvvetleri tutanakları, darp raporları, uzman raporları (psikolog, pedagog vb.) ve diğer her türlü yasal delil sayılabilir. Önemli olan, sunulan delillerin iddia edilen vakıayla ilgili olması ve hukuka uygun yollarla elde edilmiş olmasıdır. Hukuka aykırı deliller mahkemece dikkate alınmayabilir. Hangi delillerin davanız için önemli ve geçerli olduğu konusunda bir Denizli Boşanma Avukatı size yol gösterecektir.
Zina yaptım, boşanmada haklarım nelerdir?
Zina, Türk Medeni Kanunu’nda sayılan özel ve mutlak bir boşanma sebebidir. Zina yaptığınızın diğer eş tarafından ispatlanması halinde, mahkeme genellikle boşanmaya karar verecektir. Zina yapan eş, boşanmada genellikle tam kusurlu veya ağır kusurlu sayılır. Bu kusur durumu, nafaka (özellikle yoksulluk nafakası alamama), maddi ve manevi tazminat ödeme yükümlülüğü ve hatta mal paylaşımında (TMK m. 236/2 uyarınca hakimin kusurlu eşin payını azaltma veya kaldırma yetkisi) aleyhinize sonuçlar doğurabilir. Ancak her durum kendi özelinde değerlendirilir. Haklarınızın tam olarak ne olacağını ve olası sonuçları öğrenmek için bir Denizli Boşanma Avukatı ile gecikmeden görüşmeniz en doğru yoldur.
Eşim evi terk etti, ne yapmalıyım?
Eşin evi terk etmesi, Türk Medeni Kanunu’nda belirli şartlar altında (terkin evlilik birliğinden doğan yükümlülükleri yerine getirmemek amacıyla olması, en az altı ay sürmesi, terk eden eşin kusurlu olması ve usulüne uygun ihtar çekilmesine rağmen dönmemesi gibi) özel bir boşanma sebebi olan terk (TMK m. 164) olarak kabul edilebilir. Bu durumda, terk nedeniyle boşanma davası açma hakkınız doğabilir. Ancak terk sebebine dayalı dava açmanın prosedürleri oldukça katıdır ve dikkatle takip edilmesi gerekir. Ayrıca, eşinizin evi terk etme nedeni (örneğin şiddet görmesi) haklı bir sebebe dayanıyorsa, durum farklı değerlendirilebilir. Yapmanız gereken en doğru şey, bir Denizli Boşanma Avukatı’ndan hukuki danışmanlık alarak durumunuzu değerlendirmek ve yasal haklarınızı öğrenmektir.
Anlaşmalı boşanma protokolünü kendim hazırlayabilir miyim?
Teorik olarak anlaşmalı boşanma protokolünü kendiniz hazırlayabilirsiniz. Ancak, bu protokol boşanmanın tüm mali sonuçlarını (mal paylaşımı, nafaka, tazminat) ve varsa çocuklarla ilgili düzenlemeleri (velayet, kişisel ilişki, iştirak nafakası) içeren, hukuki açıdan bağlayıcı ve son derece önemli bir belgedir. Protokolde yer alacak bir eksiklik, belirsizlik veya hukuka aykırı bir madde, ileride ciddi sorunlara, hak kayıplarına ve yeni davalara yol açabilir. Bu nedenle, tüm haklarınızın korunduğu, gelecekte sorun yaratmayacak, kapsamlı ve hukuka uygun bir protokol hazırlanması için bir Denizli Boşanma Avukatı’ndan profesyonel yardım almanız şiddetle tavsiye edilir.
Denizli’de boşanma davası için hangi mahkemeye başvurmalıyım?
Boşanma davalarına bakmakla görevli mahkemeler Aile Mahkemeleri’dir. Denizli’de de Aile Mahkemeleri bulunmaktadır. Davanın hangi yerdeki Aile Mahkemesi’nde açılacağı ise yetki kurallarına göre belirlenir. Genellikle, eşlerden birinin yerleşim yeri (ikametgahı) veya eşlerin davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer Aile Mahkemesi yetkilidir. Doğru ve yetkili mahkemeyi belirlemek, davanın usulüne uygun açılması için önemlidir. Bu konuda bir Denizli Boşanma Avukatı size yardımcı olacaktır.
Boşanma davası açmadan önce Denizli Boşanma Avukatı ile görüşmek ücretli midir?
Avukatların sunduğu danışmanlık hizmetleri, Avukatlık Kanunu ve ilgili meslek kuralları gereğince genellikle ücrete tabidir. Denizli Barosu’nun da avukatlar için tavsiye ettiği danışmanlık ücretleri bulunmaktadır. Bir Denizli Boşanma Avukatı ile ilk görüşmenizin ücretli olup olmadığını ve danışmanlık ücretinin ne kadar olduğunu, randevu alırken veya görüşme öncesinde sormanız ve netleştirmeniz en doğru yaklaşımdır. Bazı avukatlar ilk kısa bilgilendirme görüşmelerini ücretsiz yapabilirken, detaylı hukuki danışmanlık genellikle ücrete tabi olacaktır.