Boşanma Davası Nasıl Açılır?

Boşanma Davası Nasıl Açılır?

Evlilik birliğinin sona ermesi, hayatın en zorlu dönemeçlerinden biridir. Bu süreç, sadece duygusal bir ayrılığı değil, aynı zamanda karmaşık hukuki prosedürleri de beraberinde getirir. Türk Medeni Kanunu (TMK) tarafından titizlikle düzenlenen boşanma davası nasıl açılır sorusu, pek çok kişinin zihnini meşgul eden temel bir konudur. Boşanma davaları, evliliğin yasal olarak sonlandırılmasının yanı sıra, nafaka, tazminat, velayet ve mal paylaşımı gibi hayati öneme sahip hukuki sonuçları da içerir. Bu nedenle, sürecin doğru ve eksiksiz bir şekilde yönetilmesi, hak kayıplarının önüne geçilmesi ve adil bir sonuca ulaşılması için kapsamlı hukuki bilgiye ve profesyonel desteğe ihtiyaç duyulmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun ilgili maddeleri ve Yargıtay’ın bu maddelere getirdiği yorumlar, her somut olayın kendine özgü koşullarına göre farklılık gösterebilen detaylı bir çerçeve sunar. Bu durum, boşanma davası nasıl açılır sorusunun cevabının basit bir idari işlemden çok daha öte olduğunu gözler önüne sermektedir. Alanında uzman bir İstanbul Boşanma Avukatından alınacak hukuki danışmanlık, bu karmaşık yasal yolculukta yol gösterici olacak ve müvekkilin haklarının eksiksiz korunmasını sağlayacaktır.  

Bu kapsamlı rehber, boşanma davası nasıl açılır sorusuna yanıt arayan bireylere yol göstermek amacıyla hazırlanmıştır. Türk Medeni Kanunu’ndaki boşanma sebeplerinden dava türlerine, yargılama süreçlerinden boşanmanın hukuki sonuçlarına kadar tüm aşamalar, Yargıtay kararları ışığında detaylı bir şekilde ele alınmaktadır. Amacımız, boşanma sürecinde olan veya bu sürece girmeyi düşünen kişilere güvenilir, anlaşılır ve SEO uyumlu bir hukuki çerçeve sunarak, doğru bilgilere kolayca ulaşmalarını sağlamaktır.

Türk Medeni Kanunu’nda Boşanma Sebepleri

Türk Medeni Kanunu (TMK), evlilik birliğinin hangi durumlarda sona erdirilebileceğini açıkça düzenlemiştir. Bu düzenlemeler, boşanma sebeplerini özel boşanma sebepleri ve genel boşanma sebebi olmak üzere iki ana kategoriye ayırır. Özel boşanma sebepleri, kanunda sınırlı sayıda sayılmış ve ispatı halinde belirli hukuki sonuçları doğuran spesifik durumlardır. Genel boşanma sebebi ise “evlilik birliğinin temelinden sarsılması” olarak ifade edilir ve daha geniş bir yelpazedeki durumları kapsar.  

Özel boşanma sebepleri ile genel boşanma sebebi arasındaki ayrım, bir boşanma davası nasıl açılır sorusunun cevabını ve izlenecek hukuki stratejiyi temelden etkiler. Örneğin, zina veya hayata kast gibi mutlak boşanma sebepleri söz konusu olduğunda, eylemin gerçekleştiğinin ispatlanması boşanma kararı için yeterlidir; evlilik birliğinin çekilmez hale geldiğinin ayrıca kanıtlanmasına gerek yoktur. Buna karşılık, nispi boşanma sebepleri (suç işleme, haysiyetsiz hayat sürme, akıl hastalığı) veya genel boşanma sebebi (evlilik birliğinin temelden sarsılması) söz konusu olduğunda, eylemin veya durumun evlilik birliğini çekilmez hale getirdiğinin de ispatlanması gerekmektedir. Bu ayrım, delil toplama, mahkeme önündeki argümanların oluşturulması ve davanın süresi açısından büyük önem taşır.  

Özel boşanma sebepleri, genellikle daha katı ispat koşullarına sahip olsa da, ispatlandığında boşanma kararının verilmesini hızlandırabilir ve kusurlu tarafa yönelik tazminat ve mal paylaşımı gibi fer’i talepler üzerinde daha güçlü bir etki yaratabilir. Özel sebeplerin aynı zamanda genel boşanma sebebi olarak da değerlendirilebilmesi, davacıya hukuki süreçte esneklik tanır. Örneğin, bir özel sebep tam olarak ispatlanamasa bile, o eylemin evlilik birliğini temelden sarstığı gerekçesiyle dava devam ettirilebilir. Bu durum, özellikle delil yetersizliği veya hak düşürücü sürelerin geçmesi gibi durumlarda davanın reddedilmesini önleyerek, müvekkilin boşanma talebinin farklı bir hukuki zeminde değerlendirilmesine olanak tanır.  

Özel Boşanma Sebepleri

Özel boşanma sebepleri, Türk Medeni Kanunu’nda tek tek sayılmış ve her birinin kendine özgü şartları ve sonuçları bulunmaktadır. Bu sebeplerin varlığı halinde, evlilik birliğinin temelinden sarsılıp sarsılmadığına bakılmaksızın boşanmaya karar verilebilir.

Zina (TMK Madde 161)

Zina, Türk Medeni Kanunu’nun 161. maddesinde düzenlenmiş özel ve mutlak bir boşanma sebebidir. Bu maddeye göre, eşlerden birinin evlilik birliği devam ederken eşi dışında başka bir kişiyle cinsel ilişkiye girmesi zina olarak kabul edilir. Zina eyleminin gerçekleşmesi için tek bir seferlik cinsel ilişki yeterlidir; eylemin tekrarlanması şart değildir.  

Zina iddiasına dayalı bir boşanma davası nasıl açılır sorusunun cevabı, cinsel ilişkinin bilerek ve isteyerek, yani kusurlu bir şekilde gerçekleşmiş olması gerektiğiyle başlar. Cebir, şiddet, uyuşturucu madde etkisi veya bayıltma gibi durumlar söz konusu olduğunda, eşin iradesi sakatlandığı için zinadan bahsedilemez ve kusur ortadan kalkar. Zina eylemini gerçekleştiren eşin affedilmiş olması veya kanunda belirtilen hak düşürücü sürelerin geçmiş olması durumunda dava hakkı düşer. Bu süreler, zina eyleminin öğrenilmesinden itibaren 6 ay ve her halde eylemin üzerinden 5 yıldır.  

Zina, mutlak bir boşanma sebebi olduğundan, eylemin ispatlanması halinde evlilik birliğinin temelinden sarsıldığının ayrıca kanıtlanmasına gerek yoktur. Bu durum, ispat yükünü kolaylaştırır ve davanın daha hızlı sonuçlanmasına yardımcı olabilir. Ancak, “cinsel ilişki” tanımının katı bir şekilde uygulanması, hukuki süreçte önemli bir fark yaratır. Örneğin, bir eşin başka bir kişiyle duygusal yakınlık kurması veya cinsel ilişki içermeyen bir şekilde birlikte yaşaması, zina olarak kabul edilmez. Ancak bu tür davranışlar, evlilik birliğinin temelden sarsılması (TMK 166/1-2) sebebiyle boşanma davasına konu olabilir. Yargıtay kararları da, zina iddiası ispatlanamasa dahi, güven sarsıcı davranışların genel boşanma sebebi kapsamında değerlendirilebileceğini göstermektedir. Bu hukuki ayrım, delil toplama ve dava stratejisi açısından büyük önem taşımaktadır.  

Zina eyleminin ispatı, genellikle tanık beyanları, otel kayıtları, telefon kayıtları, banka hareketleri, kamera görüntüleri veya hukuka uygun yollarla elde edilmiş yazışma kayıtları gibi delillerle yapılabilir. Ancak, hukuka aykırı yollarla elde edilen deliller (örneğin, gizli kamera veya ses kayıtları) mahkemede kullanılamaz ve mutlak reddedilme sebebidir. Zina, kusurlu eşin maddi ve manevi tazminat ödeme sorumluluğunu doğurabilir. Ayrıca, Türk Medeni Kanunu’nun 236. maddesi uyarınca, zina sebebiyle boşanma halinde hakim, kusurlu eşin edinilmiş mallardaki artık değer pay oranını hakkaniyete uygun olarak azaltabilir veya tamamen kaldırabilir. Bu, zina eyleminin mali sonuçları üzerinde ciddi bir etkisi olabileceğini göstermektedir.  

Hayata Kast, Pek Kötü veya Onur Kırıcı Davranış (TMK Madde 162)

Türk Medeni Kanunu’nun 162. maddesi, eşlerden birinin diğerine yönelik “hayata kast,” “pek kötü muamele” veya “ağır derecede onur kırıcı davranışta bulunması hallerini özel boşanma sebebi olarak düzenlemektedir. Bu sebepler de zina gibi mutlak boşanma sebepleri arasında yer alır; yani eylemin ispatı halinde evlilik birliğinin temelden sarsıldığının ayrıca kanıtlanmasına gerek yoktur.  

Hayata Kast, bir eşin diğerini öldürme niyetiyle hareket etmesidir. Bu, öldürme teşebbüsü, intihara teşvik veya ölüm tehlikesi varken bilerek müdahale etmeyip seyirci kalma şeklinde olabilir. Önemli olan öldürme kastının bulunmasıdır; kullanılan araçların öldürmeye elverişli olup olmaması veya eylemin teşebbüs aşamasında kalması önemli değildir. Ancak, ölüm tehditleri veya dikkatsizlik sonucu oluşan hayati tehlikeler hayata kast kapsamında değerlendirilmez; kasıtlı bir eylem aranır. Akıl hastalığı bulunan eşe karşı hayata kast sebebine dayalı olarak boşanma davası nasıl açılır sorusu gündeme geldiğinde, akıl hastalığı kusuru ortadan kaldırdığı için bu madde kapsamında dava açılamaz.  

Pek Kötü Muamele, eşlerden birinin diğerine acı ve ıstırap veren, vücut bütünlüğüne veya sağlığına zarar veren her türlü davranışı kapsar. Buna örnek olarak dövme, aç bırakma, normal olmayan cinsel ilişkiye zorlama verilebilir. Bu tür bir eylemin tek bir kez gerçekleşmesi dahi boşanma için yeterlidir; süreklilik aranmaz. Pek kötü muamele sebebiyle açılan davalarda, davacı eşin evlilik birliğindeki kusurunun kıyaslaması yapılmaz; pek kötü muamele ispatlandığında diğer taraf tam kusurlu kabul edilir. Bu durum, mağdur eşin haklarını koruyan güçlü bir hukuki güvence sağlamaktadır.  

Onur Kırıcı Davranış, eşlerden birinin diğerinin onurunu kırmak, küçük düşürmek veya itibarını zedelemek amacıyla yaptığı ağır nitelikteki davranışlardır. Bu davranışlar sözlü veya yazılı olabilir ve toplum nezdinde veya eşin kendi nezdinde gerçekleşebilir. Ancak, günlük tartışmalar veya hafif hakaretler bu kapsamda değerlendirilmez; davranışın “ağır” olması şarttır. Yargıtay, hakaretin “ağır” nitelikte olması gerektiğini vurgulamaktadır.  

Bu boşanma sebeplerinde de affetme veya hak düşürücü sürelerin (öğrenmeden itibaren 6 ay, her halde eylemin üzerinden 5 yıl) geçirilmesi dava hakkını düşürür. Bu süreler hakim tarafından kendiliğinden gözetilir. İspat yükü iddia sahibindedir ve darp raporları, tanık beyanları, resmi tutanaklar, hukuka uygun ses/görüntü/yazışma kayıtları delil olarak kullanılabilir. Bu özel sebeplerin varlığı halinde, kusurlu eş tam kusurlu sayılır ve nafaka ile tazminat talepleri buna göre değerlendirilir.  

Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme (TMK Madde 163)

Türk Medeni Kanunu’nun 163. maddesi, eşlerden birinin “küçük düşürücü bir suç işlemesi” veya “haysiyetsiz bir hayat sürmesi” durumunda diğer eşe boşanma davası nasıl açılır sorusunun cevabını sunar. Bu nispi bir boşanma sebebidir; yani eylemin gerçekleşmesinin yanı sıra, bu durumun diğer eş için ortak hayatı çekilmez hale getirdiğinin de ispatlanması gerekmektedir.  

Küçük düşürücü suç işleme, eşin yüz kızartıcı olarak kabul edilen bir suçu işlemesi ve bu suçun evlilik birliğini çekilmez kılmasıdır. Yüz kızartıcı suçlar genellikle toplumda şiddetle tepki gören ve ahlaki açıdan kabul edilemez bulunan suçlardır. Örnek olarak uyuşturucu ticareti, hırsızlık, zimmet, rüşvet, dolandırıcılık, kasten adam öldürme gibi suçlar sayılabilir. Suçun diğer eşe karşı işlenmiş olması şart değildir; üçüncü bir kişiye karşı işlenmiş olması da yeterlidir. Ancak, suçun evlilik birliği devam ederken işlenmiş olması gerekir. Evlilikten önce işlenen suçlar doğrudan bu madde kapsamında boşanma sebebi sayılmaz, ancak evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına yol açabilir.  

Haysiyetsiz hayat sürme, toplumun ahlak, etik ve yerleşik değerlerine aykırı, sürekli ve alışkanlık haline gelmiş bir yaşam tarzını benimsemektir. Uyuşturucu veya alkol bağımlılığı gibi durumlar haysiyetsiz hayat sürme olarak değerlendirilebilir. Bu durumda, eylemin tek bir sefer gerçekleşmesi yeterli değildir; eşi rahatsız edecek derecede süreklilik göstermesi ve bu durumun evlilik birliğini diğer eş açısından çekilmez hale getirmesi şarttır. Bu, ispat yükü açısından önemli bir fark yaratır, zira tekil olaylar yerine bir davranış örüntüsünün kanıtlanması gerekir.  

Bu boşanma sebebinde kanunda belirli bir hak düşürücü süre öngörülmemiştir; ancak davanın makul bir süre içinde açılması beklenir. Eğer eş, suç işleyen veya haysiyetsiz hayat süren tarafı affetmişse, dava hakkı ortadan kalkar. Akıl hastası eşin davranışları kusurlu sayılamayacağı için, bu eşe karşı bu madde kapsamında boşanma davası açılamaz; bu durumda ancak akıl hastalığına dayalı boşanma davası açılabilir. Bu durum, kusurluluk prensibinin bu özel boşanma sebebindeki kritik rolünü ortaya koymaktadır.  

Terk (TMK Madde 164)

Terk, Türk Medeni Kanunu’nun 164. maddesinde düzenlenen özel ve mutlak bir boşanma sebebidir. Bu sebeple boşanma davası nasıl açılır sorusunun cevabı, eşlerden birinin, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek amacıyla ortak konutu terk etmesi veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmemesi gerektiğiyle başlar.  

Terk sebebiyle boşanma davasının kendine özgü ve oldukça katı şartları bulunmaktadır. Bu şartların eksiksiz yerine getirilmesi, davanın kabulü için hayati öneme sahiptir:

  • Ortak Konutun Terk Edilmesi: Eşlerden birinin ortak yaşam alanını fiilen terk etmesi ve bu terk eyleminin süreklilik arz etmesi gerekir.  
  • Terk Eden Eşin Kusurlu Olması: Terk eden eşin, evi terk etmesinde veya dönmemesinde haklı bir sebebinin bulunmaması ve terk amacının evlilik birliğinden doğan sorumluluklardan kaçmak olması gerekir. Eğer eş, diğer eşin şiddeti, tehdidi veya ortak konutta yaşamayı imkansız kılan davranışları nedeniyle evi terk etmek zorunda kalmışsa (“yapıntı terk” olarak adlandırılır), terk eden eş kusurlu sayılmaz ve evi terk etmeye zorlayan eş aleyhine terk davası açılabilir.  
  • Terk Süresinin En Az 6 Ay Olması: Terk fiilinin kesintisiz olarak en az altı ay sürmüş olması şarttır.  
  • Eve Dön İhtarının Yapılması: Terk edilen eşin, terk eden eşe usulüne uygun, haklı ve samimi bir “eve dön” ihtarı göndermesi gerekir. Bu ihtar, terk fiilinin dördüncü ayı dolmadan yapılamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe boşanma davası açılamaz. Yani, terk fiili ile dava açma arasında en az 6 aylık bir süre geçmiş olmalıdır.  
  • Çağrılan Konutun Uygun Olması: İhtarda belirtilen ortak konutun, eşin yaşamaya uygun ve bağımsız bir yer olması gerekir. Örneğin, eşin anne babasıyla yaşanılan bir eve çağrılması ihtarı geçersiz kılabilir.  
  • İhtarın Sonuçsuz Kalması: İhtara rağmen terk eden eşin haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmemesi gerekir.  

Terk sebebiyle boşanma davalarında, ihtarname sürecinin hukuki ve teknik detaylarına titizlikle uyulması büyük önem taşır. Yargıtay kararları, 60 günden az süre verilen ihtarların geçersiz olduğunu belirtmektedir. Ayrıca, terk edilen eşin ihtar gönderdiği anda, terk eden eşin önceki kusurlarını affetmiş sayıldığı kabul edilir. Bu durum, davacının diğer boşanma sebeplerine dayanma hakkını ortadan kaldırabilir, bu nedenle tüm hukuki seçeneklerin dikkatlice değerlendirilmesi gerekir. İspat yükü davacıdadır ve ihtarname ile tanık beyanları temel delillerdendir.  

Akıl Hastalığı (TMK Madde 165)

Türk Medeni Kanunu’nun 165. maddesi, eşlerden birinin akıl hastası olması durumunda diğer eşe boşanma davası nasıl açılır sorusunun cevabını verir. Bu nispi bir boşanma sebebidir ve kusura dayalı değildir. Akıl hastalığı sebebiyle boşanma davası açılabilmesi için belirli şartların bir arada bulunması zorunludur:  

  • Akıl Hastalığının Varlığı: Eşlerden birinin akıl hastası olması gerekir. Akıl hastalığının ne olduğu tıp biliminin konusudur ve hakim bu konuda kendisi değerlendirme yapamaz.  
  • Ortak Hayatın Çekilmez Hale Gelmesi: Akıl hastalığı nedeniyle ortak hayatın diğer eş için çekilmez hale gelmiş olması gerekir.  
  • Hastalığın İyileşme Olasılığının Bulunmaması: Hastalığın geçmesine olanak bulunmadığının, yani kalıcı olduğunun resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilmesi şarttır. Yargıtay, bu raporun resmi bir sağlık kuruluşu tarafından verilmesini ve hastalığın iyileşme ihtimalinin bulunmadığını açıkça belirtmesini aramaktadır. Geçici veya tedavi edilebilir akıl hastalıkları bu kapsamda boşanma sebebi oluşturmaz; bu durumlarda evlilik birliğinin temelden sarsılmasına dayalı dava açılabilir.  

Akıl hastalığına dayalı boşanma davası nasıl açılır sorusunun cevabı, dava açma hakkının sadece akıl hastası olmayan eşe tanınmış olmasıyla devam eder. Akıl hastası eşin eylemleri iradi kabul edilmediği için kusurlu sayılamaz. Bu nedenle, akıl hastası eş aleyhine maddi veya manevi tazminata hükmedilemez. Ancak, müşterek çocuk varsa, çocuğun ihtiyaçları doğrultusunda iştirak nafakasına hükmedilebilir, zira iştirak nafakası kusura değil, çocuğun menfaatine dayanır.  

Bu dava türünde herhangi bir hak düşürücü süre bulunmamaktadır; yani akıl hastası olan eşle senelerce yaşamış bir eş de bu davayı açabilir. Ancak, davanın açılabilmesi için öncelikle eşin akıl hastası olup olmadığı ve hastalığının kalıcı olup olmadığına dair resmi sağlık kurulu raporunun alınması gerekmektedir. Yargıtay, raporlar arasında çelişki olması halinde Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu’ndan görüş alınmasını şart koşmaktadır. Ayrıca, davalının akıl hastası olduğunun tespiti halinde, davalıya vasi atanacak ve yargılama vasinin huzurunda yapılacaktır.  

Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması (Şiddetli Geçimsizlik) (TMK Madde 166/1-2)

Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesinin 1. ve 2. fıkraları, “Evlilik birliğinin temelinden sarsılması” (şiddetli geçimsizlik) genel boşanma sebebini düzenlemektedir. Bu sebep, özel boşanma sebeplerinin aksine, kanunda belirli eylemlerle sınırlı değildir ve evlilik birliğini sürdürmenin eşlerden beklenemeyecek derecede imkansız hale geldiği her türlü durumu kapsar. Bu durum, hakimin takdir yetkisine geniş bir alan bırakır ve her somut olayın koşulları ayrı ayrı değerlendirilir. Boşanma davası nasıl açılır sorusunun bu sebep özelindeki cevabı için aşağıdaki şartların gerçekleşmesi gerekir:

  • Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılmış Olması: Ortak hayatın sürdürülemez hale gelmesi, evlilik birliğinin temelden sarsıldığını gösterir. Bu, eşler arasındaki uyumsuzluk, şiddet, hakaret, güven sarsıcı davranışlar, ekonomik sorunlar, cinsel uyumsuzluk, aile ile görüştürmeme, aşırı kıskançlık, bağımlılıklar (internet, alkol, uyuşturucu), cimrilik, evlilik sırlarını başkalarına anlatma, ters ilişki gibi birçok farklı nedenden kaynaklanabilir. Yargıtay kararları, kayınvalide ve kayınbabaya “anne, baba” dememeyi bile kusur sayabilmektedir.  
  • Ortak Hayatın Çekilmez Hale Gelmesi: Evlilik birliğinin sarsılması, sadece davacı eş açısından ortak hayatı çekilmez hale getirmiş olmalıdır; her iki eş için de aynı durumun mevcut olması gerekmez.  
  • Davacının Daha Ağır Kusurlu Olmaması: Davacı eşin, davalıdan daha ağır kusurlu olmaması şartı bulunmaktadır. Eğer davacı eş tamamen kusurlu ise, davası reddedilir. Ancak, davacı kusurlu olsa bile, davalıdan daha ağır kusurlu olmadığı sürece boşanma davası açma hakkına sahiptir.  

Kanun, 166. maddenin 2. fıkrasında, davacının kusurunun daha ağır olması halinde davalının davaya itiraz hakkının olduğunu düzenlemiştir. Ancak, bu itirazın hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olması ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa, mahkeme davalının itirazına rağmen boşanmaya karar verebilir. Bu durum, evliliğin gereksiz yere devam etmesinin önüne geçmeyi amaçlar ve Yargıtay içtihatlarıyla da desteklenmektedir.  

İspat yükü, boşanma sebebini iddia eden taraftadır. Delil olarak mesajlar, ses kayıtları, fotoğraflar, videolar, polis raporları, darp raporları, psikolojik destek raporları ve tanık beyanları kullanılabilir. Ancak, hukuka aykırı yollarla elde edilen deliller (örneğin gizli kamera veya ses kayıtları) mahkemede kullanılamaz. Bu durum, delil toplama sürecinde hukuki uygunluğun ne denli önemli olduğunu vurgular.  

Bu dava türü, genellikle 12 ila 18 ay arasında sürebilir ve istinaf/temyiz süreçleriyle birlikte daha da uzayabilir. Evlilik birliğinin temelden sarsılmasına dayalı boşanma kararı ile birlikte, mali ve mal varlığı düzenlemeleri, çocukların velayeti ve nafakalar da karara bağlanır.  

Boşanma Davası Açma Süreci

Boşanma davası nasıl açılır sorusunun pratik cevabı, seçilen boşanma türüne (anlaşmalı veya çekişmeli) göre farklılık göstermekle birlikte, genel hatlarıyla benzer adımları içerir. Sürecin her aşamasında hukuki prosedürlere uygun hareket etmek, davanın sağlıklı ilerlemesi ve hak kayıplarının önlenmesi açısından kritik öneme sahiptir.  

Boşanma Türüne Karar Verme: Anlaşmalı mı, Çekişmeli mi?

Boşanma sürecinin ilk ve en önemli adımı, eşlerin boşanma türüne karar vermesidir. Bu karar, davanın süresini, maliyetini ve karmaşıklığını doğrudan etkileyecektir.  

Anlaşmalı Boşanma Davası

Anlaşmalı boşanma, eşlerin boşanma ve boşanmanın tüm fer’i sonuçları (nafaka, tazminat, velayet, mal paylaşımı gibi) üzerinde tam bir mutabakata varması halinde mümkündür. Bu, boşanmanın en hızlı ve genellikle en az yıpratıcı yoludur.  

Anlaşmalı boşanma davası nasıl açılır sorusunun şartları şunlardır:

  • En Az 1 Yıllık Evlilik: Resmi nikah tarihinden itibaren en az bir yıl geçmiş olmalıdır. Bir yıldan kısa süren evliliklerde anlaşmalı boşanma davası açılamaz.  
  • Ortak Başvuru veya Kabul: Eşler ya davayı birlikte açmalı (ortak dilekçe ile) ya da bir eşin açtığı davayı diğer eş duruşmada kabul etmelidir.  
  • Anlaşma Protokolü: Tarafların, boşanmanın mali sonuçları (yoksulluk nafakası, iştirak nafakası, maddi ve manevi tazminat) ve çocukların durumu (velayet, kişisel ilişki) hakkında anlaştıklarını gösteren bir protokolü mahkemeye sunmaları zorunludur. Bu protokol, açık ve hukuken bağlayıcı olmalıdır; aksi halde mahkeme protokolü onaylamayabilir.  
  • Hakimin Tarafları Bizzat Dinlemesi: Hakim, tarafların iradelerinin özgür olduğuna ve protokolün içeriğinin kanuna ve kamu düzenine uygun olduğuna kanaat getirmek için her iki eşi de duruşmada bizzat dinlemek zorundadır. Tarafların duruşmada protokolde yazılanlardan farklı beyanlarda bulunması, anlaşmalı boşanmanın reddine sebep olur.  

Anlaşmalı boşanma davası nasıl açılır ve süreci nasıl işler:

  1. Anlaşmalı Boşanma Protokolü ve Dava Dilekçesi Hazırlanması: Protokolde tarafların kimlik bilgileri, evlilik süresi, boşanma iradesi, çocukların velayeti, kişisel ilişki, nafaka (yoksulluk ve iştirak), maddi/manevi tazminat talepleri (varsa veya feragat), mal paylaşımı ve ziynet eşyaları gibi tüm hususlar açıkça belirtilmelidir. Dava dilekçesi, protokole atıf yaparak ekinde sunulur.  
  2. Yetkili Mahkemeye Başvuru: Hazırlanan belgelerle birlikte yetkili Aile Mahkemesi’ne başvurulur. Anlaşmalı boşanmada eşler yetki konusunda serbesttir ve Türkiye’nin herhangi bir yerindeki Aile Mahkemesi’nde dava açılabilir. Görevli mahkeme her zaman Aile Mahkemeleridir.  
  3. Harç ve Masrafların Ödenmesi: Gerekli başvuru harcı, peşin harç ve gider avansları mahkeme veznesine ödenir. 2025 yılı için başvuru ve peşin harç 615,40 TL, gider avansı ise 2.150,00 TL olarak belirlenmiştir.  
  4. Duruşma Günü Tayini: Mahkeme, belgelerin sunulmasının ardından genellikle tek celse için duruşma günü tayin eder.  
  5. Duruşma: Duruşmada her iki eş de bizzat hazır bulunarak protokolü onayladıklarını beyan ederler. Hakim protokolü uygun bulursa boşanmaya karar verir.  
  6. Kararın Kesinleşmesi: Karar verildikten sonra gerekçeli karar yazılır ve taraflara tebliğ edilir. Taraflar istinaf veya temyiz yoluna başvurmazsa, kanuni sürenin (tebliğden itibaren 2 hafta) dolmasıyla karar kesinleşir. Kesinleşen karar nüfus müdürlüğüne bildirilir.  

Anlaşmalı boşanma davaları, doğru yönetildiğinde genellikle 1 ila 3 ay içinde sonuçlanır. Hatta bazı durumlarda, iyi hazırlanmış bir protokol ve avukat desteğiyle 1-2 hafta gibi kısa sürede de sonuçlanabilir. Ancak, protokolün yetersiz veya belirsiz hazırlanması, çocuk velayeti, nafaka ve mal paylaşımı gibi konularda eksik anlaşma veya hakim karşısında farklı beyanda bulunmak gibi hatalar davanın reddine veya uzamasına neden olabilir. Bu nedenle, anlaşmalı boşanma sürecinde dahi uzman bir  İstanbul Boşanma Avukatından destek almak, hak kayıplarını önlemek ve sürecin sorunsuz ilerlemesini sağlamak açısından büyük fayda sağlar.  

Çekişmeli Boşanma Davası

Çekişmeli boşanma davası, eşlerin boşanma veya boşanmanın fer’i sonuçları (nafaka, tazminat, velayet, mal paylaşımı) üzerinde anlaşamadığı durumlarda açılan dava türüdür. Bu dava türü, anlaşmalı boşanmaya göre daha uzun sürer ve daha karmaşık bir yargılama sürecini içerir. Çekişmeli boşanma davası nasıl açılır ve süreci nasıl işler:

  1. Dava Dilekçesinin Hazırlanması: Davacı eş, boşanma sebebini (TMK 161-166), taleplerini (nafaka, tazminat, velayet, mal paylaşımı) ve iddialarını destekleyen delilleri (veya delil listesini) içeren detaylı bir dava dilekçesi hazırlar. Dilekçe, Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) hükümlerine uygun olmalıdır; aksi halde eksikliklerin tamamlanması için süre verilir ve tamamlanmazsa dava usulden reddedilebilir.  
  2. Yetkili ve Görevli Mahkemenin Belirlenmesi: Dava, yetkili ve görevli Aile Mahkemesi’ne sunulur. Görevli mahkeme Aile Mahkemeleridir; Aile Mahkemesi bulunmayan yerlerde Asliye Hukuk Mahkemesi aile mahkemesi sıfatıyla bakar. Yetkili mahkeme ise eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir.  
  3. Harç ve Masrafların Ödenmesi: Gerekli harç ve masraflar mahkeme veznesine ödenir. 2025 yılı için çekişmeli boşanma davalarında avukatlık ücreti 110.000 TL üzerinden ücretlendirilebilir.  
  4. Davanın Mahkemeye Sunulması: Dava dilekçesi ve ekleri mahkemeye sunulur. Adliyeye gitmeden UYAP Vatandaş Portal veya Avukat Portal üzerinden elektronik imza ile dava açmak da mümkündür.  
  5. Dilekçeler Teatisi Aşaması: Dava dilekçesi davalıya tebliğ edilir. Davalının 2 hafta içinde cevap dilekçesi verme hakkı vardır. Davacı, cevap dilekçesine karşı cevaba cevap dilekçesi; davalı da buna karşı ikinci cevap dilekçesi sunabilir. Bu aşama ortalama 120 gün sürebilir. Dilekçeler tamamlanmadan ön incelemeye geçilemez.  
  6. Ön İnceleme Duruşması: Dilekçeler teatisi tamamlandıktan sonra mahkeme bir ön inceleme duruşması yapar. Bu duruşmada taraflar arasındaki uyuşmazlıklar ve karşılıklı talepler tespit edilir, yetki ve görev itirazları gibi ilk itirazlar incelenir. Geçici velayet, tedbir nafakası gibi konularda da karar verilebilir.  
  7. Tahkikat Aşaması: Ön inceleme duruşmasının tamamlanmasıyla tahkikat aşamasına geçilir. Bu aşamada tarafların sunduğu deliller toplanır, tanıklar dinlenir, bilirkişi incelemesi yapılır. Delillerin hukuka uygun yollarla elde edilmiş olması esastır. Tanık beyanları, mesajlar, ses kayıtları, fotoğraflar, videolar, darp raporları gibi belgeler delil olarak sunulabilir.  
  8. Sözlü Yargılama ve Hüküm Aşaması: Tüm deliller toplandıktan sonra tahkikat aşamasına son verilir ve sözlü yargılamaya geçilir. Bu aşamada taraflara dava hakkında son beyanları sorulur. Son beyanlar alındıktan sonra mahkeme kararını açıklar. Mahkeme, toplanan delillere göre boşanma davasının kabulüne veya reddine karar verebilir. Davanın kabulü veya reddi doğrultusunda tazminat, nafaka ve velayet konuları da karara bağlanır.  
  9. Kararın Kesinleşmesi ve Kanun Yolları: Mahkemece verilen karar, gerekçeli olarak yazılır ve taraflara tebliğ edilir. Tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık istinaf süresi bulunmaktadır. Taraflar karara itiraz etmezse karar kesinleşir. Eğer itiraz edilirse, dosya Bölge Adliye Mahkemesi’ne (istinaf) gönderilir. İstinaf mahkemesi kararı onarsa veya bozarsa, tarafların temyiz yoluna başvurma hakkı doğabilir. Temyiz başvurusu süresi genellikle 15 gündür. Yargıtay’ın kararı bozması halinde dava yeniden görülmek üzere alt mahkemeye gönderilir.  

Çekişmeli boşanma davaları genellikle 8 ay ile 18 ay arasında sürer; istinaf aşaması en az 1 yıl, temyiz aşaması ise 1 yıl civarında sürebilir, böylece toplamda 2.5 ila 6 yıla kadar uzayabilir. Celse araları mahkemenin iş yoğunluğuna göre 3-4 ay sürebilmektedir. Bu uzun ve meşakkatli süreçte hak kaybı yaşamamak ve davanın profesyonelce takip edilmesi için bir İstanbul Boşanma Avukatından hukuki destek almak büyük önem taşır.  

Boşanmanın Fer’i Sonuçları: Nafaka, Tazminat, Velayet ve Mal Paylaşımı

Boşanma davası nasıl açılır sorusunun cevabı, sadece evliliğin sona ermesiyle sınırlı kalmaz; aynı zamanda eşler ve varsa çocuklar için bir dizi hukuki ve mali sonucu da beraberinde getirir. Bu sonuçlar, boşanmanın fer’i (yan) talepleri olarak adlandırılır ve mahkeme tarafından boşanma kararıyla birlikte veya ayrı davalarla karara bağlanabilir. Bu taleplerin belirlenmesinde tarafların kusur oranları, ekonomik durumları ve çocukların üstün yararı gibi faktörler belirleyici rol oynar.  

Nafaka Türleri

Boşanma davalarında talep edilebilecek başlıca nafaka türleri yoksulluk nafakası ve iştirak nafakasıdır.

Yoksulluk Nafakası

Yoksulluk nafakası, boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek olan tarafın, kusuru diğer eşten daha ağır olmamak koşuluyla, geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak isteyebileceği nafakadır. Bu nafakanın amacı, boşanma sonucunda yoksulluk içine düşen eşin asgari yaşam gereksinimlerinin karşılanmasıdır; zenginleştirmek değildir.  

Şartları:

  • Talep Eden Eşin Yoksulluğa Düşmesi: Nafaka talep eden eşin boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek olması, yani düzenli ve yeterli bir gelirinin olmaması, sürekli bir işi bulunmaması veya kendi geçimini sağlayamayacak durumda olması gerekir.  
  • Talep Eden Eşin Kusurunun Daha Ağır Olmaması: Nafaka talep eden eşin, boşanmada diğer eşten daha ağır kusurlu olmaması şarttır. Eşit kusurlu veya az kusurlu eş lehine yoksulluk nafakası takdir edilebilir.  
  • Nafaka Ödeyecek Eşin Mali Gücü: Nafaka ödeyecek eşin nafaka ödeyebilecek ekonomik gücünün bulunması gerekir. Hakim, tarafların ekonomik durumlarını ve hakkaniyet ilkesini dikkate alarak nafaka miktarını belirler.  

Yoksulluk nafakası süresiz olarak hükmedilse de, belirli durumlarda kendiliğinden veya mahkeme kararıyla sona erebilir. Nafaka alacaklısının yeniden evlenmesi (resmi veya fiili evlilik), ölümü, yoksulluğunun ortadan kalkması veya haysiyetsiz hayat sürmesi halinde nafaka yükümlülüğü sona erer. Nafaka yükümlüsünün ölümü halinde de nafaka borcu mirasçılara geçmez.  

Yoksulluk nafakası hakimin kendiliğinden karar verebileceği bir durum değildir; mutlaka talep edilmelidir. Boşanma davası sırasında talep edilmemişse, boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren en geç 1 yıl içinde bağımsız bir nafaka davası açılması gerekir; aksi halde dava hakkı zamanaşımına uğrar. Yargıtay, sırf boşanmayı sağlamak amacıyla mali gücünün üzerinde bir yükümlülüğü üstlenen kişinin sonradan bu yükümlülüğün kaldırılması veya azaltılması talebini iyiniyetle bağdaşmaz bulmaktadır.  

İştirak Nafakası

İştirak nafakası, boşanma veya ayrılık kararı verilmesi durumunda, velayet hakkı kendisine bırakılmayan ebeveynin, müşterek çocuğun bakım, eğitim, sağlık ve diğer temel giderlerine katkıda bulunmasını sağlamak amacıyla ödemekle yükümlü olduğu nafakadır. Bu nafaka, çocuğun yaşamsal ihtiyaçlarını ve gelecekteki gelişimini güvence altına almayı amaçlar ve çocuğun ergin olmasına kadar devam eder.  

Şartları ve Belirlenmesi:

  • Çocuğun İhtiyaçları: İştirak nafakası, çocuğun yaşı, sağlık durumu, eğitim ihtiyaçları, barınma, ulaşım ve genel bakım masrafları gibi faktörler dikkate alınarak belirlenir.  
  • Ebeveynlerin Mali Gücü: Nafaka yükümlüsü ebeveynin gelir durumu ve ekonomik gücü ile velayet hakkına sahip olan ebeveynin maddi imkanları göz önünde bulundurulur. Çocuğun kendi geliri varsa bu da dikkate alınır.  
  • Kusur Aranmaz: İştirak nafakası, ebeveynlerin kusuruna bakılmaksızın çocuğun menfaati için hükmedilir. Akıl hastalığı nedeniyle boşanma durumunda dahi iştirak nafakasına hükmedilebilir.  

İştirak nafakası, hakim tarafından re’sen (kendiliğinden) hükmedilebilir; tarafların istemde bulunmasına gerek yoktur. Nafaka miktarı, zamanla değişen ekonomik ve sosyal koşullar ile çocuğun ihtiyaçlarına göre artırılabilir, azaltılabilir veya tamamen kaldırılabilir. Örneğin, nafaka yükümlüsü ebeveynin gelirinde önemli bir artış veya azalma olması, çocuğun eğitim giderlerinin artması gibi nedenler mahkemeye sunulabilir.  

İştirak nafakası, kural olarak çocuğun 18 yaşını doldurarak ergin olmasıyla kendiliğinden sona erer. Ancak, çocuk ergin olduktan sonra da eğitimi devam ediyorsa, kendisi yeni bir dava açarak yardım nafakası talebinde bulunabilir. İştirak nafakası, boşanma kararının kesinleştiği tarihten itibaren işlemeye başlar.  

Tazminat Türleri: Maddi ve Manevi Tazminat

Boşanma davası nasıl açılır sorusunun önemli bir diğer boyutu da tazminat talepleridir. Boşanma davalarında, kusurlu veya daha az kusurlu tarafın, boşanma nedeniyle zarara uğrayan diğer tarafa ödemesi gereken tazminatlar maddi ve manevi tazminat olarak ikiye ayrılır. Bu tazminatlar, Borçlar Hukuku’ndaki genel tazminat ilkelerinden farklı olarak, Medeni Kanun’a özgü nitelikler taşır.  

Maddi Tazminat

Maddi tazminat, boşanma yüzünden mevcut veya beklenen menfaatleri zarar gören kusursuz veya daha az kusurlu eşin diğer taraftan talep edebileceği tazminattır.  

Şartları:

  • Boşanma Kararı Verilmiş Olması: Maddi tazminata hükmedilebilmesi için evliliğin boşanma kararıyla sona ermiş olması gerekir.  
  • Talep Edenin Kusursuz veya Daha Az Kusurlu Olması: Maddi tazminat talep eden eşin, boşanmada diğer eşten daha fazla kusurlu olmaması şarttır. Eşit kusurlu olunması halinde maddi tazminata hükmedilmez.  
  • Mevcut veya Beklenen Menfaatlerin Zarar Görmesi: Boşanma nedeniyle talep eden tarafın evlilik birliği içinde elde ettiği veya elde etme ihtimali olan menfaatlerinin (örneğin, eşin geçimini sağlama, sigorta faydaları, miras hakkı) zarar görmüş olması gerekir. Ev hanımının yaptığı ev işleri ve çocuk bakımının değeri de bu kapsamda değerlendirilebilir.  
  • Zararın Boşanma Yüzünden Kaynaklanması: Zararın doğrudan boşanma olayından kaynaklanmış olması gerekir.  

Maddi tazminat, boşanma davasıyla birlikte fer’i talep olarak açılabileceği gibi, boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren 1 yıl içinde bağımsız bir dava olarak da açılabilir. Tazminat miktarı, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, kusur oranları ve hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak belirlenir. Uygulamada, hakimin ödeyecek kişinin gelirinin yaklaşık en fazla 10 katı oranında tazminata hükmetmesi olağandır. Maddi tazminat toptan veya irat (düzenli ödeme) biçiminde ödenebilir.  

Manevi Tazminat

Manevi tazminat, boşanmaya sebep olan olaylar nedeniyle kişilik hakları saldırıya uğrayan kusursuz veya daha az kusurlu eşin talep edebileceği tazminattır.  

Şartları:

  • Boşanma Kararı Verilmiş Olması: Maddi tazminatta olduğu gibi, manevi tazminat için de boşanma kararı verilmiş olmalıdır.  
  • Talep Edenin Kusursuz veya Daha Az Kusurlu Olması: Manevi tazminat talep eden eşin, boşanmada diğer eşten daha fazla kusurlu olmaması şarttır.  
  • Kişilik Haklarına Saldırı: Boşanmaya neden olan eylemlerin, talep eden eşin kişilik haklarına (onur, şeref, saygınlık, özel hayatın gizliliği vb.) saldırı niteliğinde olması gerekir. Örneğin, eşe şiddet uygulanması, evden kovulması, ağır hakaretler kişilik haklarına saldırı oluşturabilir.  
  • Manevi Zarar: Kişilik haklarına yapılan saldırı sonucunda eşin ruhsal ve duygusal olarak zarar görmüş olması gerekir.

Manevi tazminat da boşanma davasıyla birlikte veya boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren 1 yıl içinde bağımsız bir dava olarak açılabilir. Manevi tazminat miktarı, hakkaniyet ilkesi çerçevesinde, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, kusur oranları ve eylemin ağırlığı dikkate alınarak belirlenir. Manevi tazminat genellikle tek seferde peşin olarak ödenir ve taksitlendirilemez. Ayrıca, manevi tazminat sadece talep eden kişiye aittir ve mirasçılara devredilemez.  

Anlaşmalı boşanmada taraflar, manevi tazminat miktarını belirleyebilir veya bu haktan karşılıklı olarak feragat edebilirler. Ancak çekişmeli boşanmalarda bu konuda anlaşmazlıklar sıkça yaşanır. Yargıtay, eşit kusurlu eşlerin manevi tazminat talep edemeyeceğini ve tazminat miktarının hakkaniyetle orantılı olması gerektiğini vurgulamaktadır.  

Velayet

Velayet, küçüklerin ve bazı durumlarda kısıtlı ergin çocukların şahısları ve malları üzerindeki hak ve yükümlülüklerin bütünüdür.  

Boşanma davası nasıl açılır sorusunun çocuklu aileler için en hassas boyutu olan velayet, müşterek çocukların velayetinin hangi eşe verileceği mahkeme tarafından belirlenir. Bu kararda en temel ve belirleyici ilke, çocuğun üstün yararıdır.  

Çocuğun Üstün Yararı İlkesi: Çocuğun üstün yararı, onun bedensel, zihinsel, ruhsal ve toplumsal gelişiminin en iyi şekilde sağlanması anlamına gelir. Mahkeme, velayet kararını verirken tarafların iddialarını ve delillerini değerlendirerek çocuğun menfaatine en uygun olanı belirler. Bu ilke, “Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi”nden kaynaklanmaktadır ve Türkiye de bu sözleşmeye taraftır.  

Velayet Kararını Etkileyen Faktörler: Mahkeme, velayet kararını verirken birçok faktörü göz önünde bulundurur:

  • Çocuğun Yaşı: Özellikle küçük yaştaki çocuklar (0-3 ve 3-6 yaş aralığı), anne bakım ve şefkatine daha fazla muhtaç kabul edildiğinden, velayet genellikle anneye verilir. Ancak, annenin çocukla ilgilenmemesi veya çocuğun üstün yararına aykırı bir durum varsa, velayet babaya da verilebilir.  
  • Ebeveynlerin Durumu: Anne ve babanın mali durumları, yaşadıkları ortam, sağlık durumları (akıl hastalığı olan eşe velayet verilmez ), kötü alışkanlıkları, çocuğa gösterdikleri ilgi ve şefkat gibi özellikler kıyaslanır.  
  • Çocuğun Görüşü: İdrak çağındaki çocukların (Yargıtay’a göre genellikle 8 yaş ve üzeri ) görüşleri alınır. Mahkeme, çocuğu pedagojik ortamda dinleyerek veya uzman raporu aracılığıyla çocuğun talebini öğrenir. Ancak çocuğun beyanı mutlak belirleyici değildir; üstün yarar ilkesine uygun düşmediği takdirde aksine karar verilebilir.  
  • Kardeşlerin Ayrılmazlığı İlkesi: Birden fazla müşterek çocuk varsa, genellikle kardeşlerin bir arada kalması ve velayetlerinin aynı ebeveyne verilmesi esastır.  
  • Velayetin Sürekliliği: Çocuğun alıştığı ortamdan ayrılmaması ve hayatında kararlılık ve sürekliliğin sağlanması önemlidir.  
  • Deliller ve Uzman Raporları: Sosyal inceleme raporları, tanık ifadeleri ve uzman görüşleri (psikolog, pedagog, sosyal hizmet uzmanı) mahkemelerin kararına yön verir.  

Velayet, kamu düzenine ilişkin bir konu olduğundan, hakim tarafından re’sen (kendiliğinden) incelenir ve tarafların talepleriyle bağlı değildir. Velayet kararları kesin hüküm oluşturmaz ve çocuğun üstün yararı gerektirdiği takdirde, davanın kesinleşmesinden kısa bir süre sonra bile velayetin değiştirilmesi davası açılabilir. Velayet sahibi eşin diğer eşin kişisel ilişki kurmasını sistematik biçimde engellemesi, velayetin değiştirilmesi sebebi olabilir.  

Mal Paylaşımı

Evlilik birliğinin boşanma ile sona ermesi durumunda, eşler arasında geçerli olan mal rejimi de sona erer ve malvarlıklarının tasfiyesi gündeme gelir. Türk Medeni Kanunu’nda yasal mal rejimi olarak “edinilmiş mallara katılma rejimi” kabul edilmiştir. Taraflar evlilik sözleşmesiyle başka bir mal rejimini seçmedikçe, bu rejim uygulanır.  Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi: Bu rejime göre, evlilik süresince edinilen mallar ile eşlerin kişisel malları ayrı değerlendirilir.  

  • Edinilmiş Mallar: Evlilik birliği devam ettiği sürece karşılığını vererek elde edilen malvarlığı değerleridir. Buna eşlerin çalışarak kazandığı maaşlar, sosyal güvenlik ödemeleri, çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatlar, kişisel malların gelirleri (örneğin miras kalan evin kira geliri) ve edinilmiş malların yerine geçen değerler (örneğin maaşla alınan arabanın satılıp yerine yeni bir araba alınması) dahildir.  
  • Kişisel Mallar: Paylaşıma tabi olmayan mallardır. Bunlar eşlerden birinin kişisel kullanımına yarayan eşyalar, mal rejiminin başlangıcında (evlilik öncesi veya 01.01.2002 öncesi) sahip olunan mallar, miras yoluyla veya karşılıksız kazanma yoluyla (bağış, piyango) elde edilen mallar, manevi tazminat alacakları ve kişisel malların yerine geçen değerlerdir.  

Mal Rejiminin Tasfiyesi: Mal rejimi, boşanma davasının açıldığı tarihte sona erer. Tasfiye sürecinde şu adımlar izlenir:  

  1. Kişisel Malların Geri Alınması: Her eş öncelikle kendi kişisel mallarını geri alır.  
  2. Edinilmiş ve Kişisel Malların Belirlenmesi: Tüm malların edinilmiş veya kişisel mal olup olmadığı tespit edilir. Aksi ispat edilmedikçe tüm mallar edinilmiş mal kabul edilir.  
  3. Artık Değerin Hesaplanması: Her eşin edinilmiş mallarının toplam değerinden, bu mallara ilişkin borçlar düşülerek “artık değer” bulunur. Bu hesaplamaya, diğer eşin katılma alacağını azaltma amacıyla yapılan karşılıksız kazandırmalar gibi “eklenecek değerler” ve kişisel mallardan edinilmiş mallara veya tersine yapılan katkılar için “denkleştirme” de dahil edilir.  
  4. Katılma Alacağının Belirlenmesi: Kural olarak, her eş veya mirasçıları, diğer eşe ait artık değerin yarısı üzerinde hak sahibi olurlar. Bu alacağa “katılma alacağı” denir.  
  5. Değer Artış Payı: Bir eşin diğer eşin malına (kişisel veya edinilmiş) hiç veya uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunması halinde, mal rejiminin sona ermesiyle katkısı oranında hakkaniyete uygun bir bedel isteyebilir.  

Zina veya hayata kast nedeniyle boşanma halinde hakim, kusurlu eşin artık değerdeki pay oranının hakkaniyete uygun olarak azaltılmasına veya kaldırılmasına karar verebilir. Bu durum, özel boşanma sebeplerinin mal paylaşımı üzerindeki önemli etkisini göstermektedir. Mal paylaşımı davaları, boşanma davası nasıl açılır sorusunun cevabından ayrı olarak açılabilir ve genellikle karmaşık hesaplamalar gerektirir. Bu süreçte bir İstanbul Tazminat Hukuku Avukatından destek almak, hakların doğru tespit edilmesi ve korunması açısından hayati önem taşır.  

Sonuç

Boşanma davası nasıl açılır sorusunun cevabı, Türk Medeni Kanunu’nun detaylı hükümleri ve Yargıtay’ın istikrarlı içtihatlarıyla şekillenen, çok boyutlu ve karmaşık bir hukuki yolculuktur. Bu süreç, eşlerin boşanma kararı almasından başlayarak, dava dilekçesinin hazırlanması, mahkeme aşamaları, delillerin toplanması ve boşanmanın fer’i sonuçları olan nafaka, tazminat, velayet ve mal paylaşımı gibi kritik konuların çözümlenmesini içerir.

Anlaşmalı boşanma, eşlerin tüm konularda mutabakata varması halinde hızlı ve daha az yıpratıcı bir çözüm sunarken, çekişmeli boşanma, uzlaşmazlık durumlarında uzun ve detaylı bir yargılama gerektirir. Her iki durumda da, kanunda belirtilen özel ve genel boşanma sebeplerinin doğru tespiti ve ispatı, davanın seyrini ve sonuçlarını doğrudan etkiler. Özellikle zina, hayata kast, pek kötü muamele, onur kırıcı davranış, suç işleme, haysiyetsiz hayat sürme ve terk gibi özel sebepler, kendine özgü katı şartları ve hak düşürücü süreleriyle öne çıkar. Evlilik birliğinin temelden sarsılması ise daha geniş bir yelpazede kusurlu davranışları kapsayan genel bir sebep olarak yargılamalarda sıkça yer bulur.

Nafaka, tazminat, velayet ve mal paylaşımı gibi boşanmanın fer’i sonuçları, eşlerin ve çocukların gelecekteki yaşamlarını doğrudan etkilediği için büyük önem taşır. Yoksulluk nafakası, boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek eşin geçimini sağlarken, iştirak nafakası çocukların menfaatini korur. Maddi ve manevi tazminatlar, kusurlu eşin neden olduğu zararların giderilmesini hedeflerken, mal paylaşımı evlilik birliği içinde edinilen malların adil bir şekilde bölüşülmesini sağlar. Bu konuların her biri, tarafların kusur oranları, ekonomik durumları ve çocukların üstün yararı gibi hassas dengeler gözetilerek mahkeme tarafından karara bağlanır.

Bu denli detaylı ve hukuki bilgi gerektiren bir süreçte, bireylerin hak kaybına uğramaması ve adil bir sonuca ulaşabilmesi için profesyonel hukuki destek almaları vazgeçilmezdir. Alanında uzman bir İstanbul Boşanma Avukatı, davanın doğru hukuki zeminde açılmasından, delillerin usulüne uygun toplanmasına, dilekçelerin eksiksiz hazırlanmasından, duruşmaların takibine ve temyiz süreçlerine kadar her aşamada müvekkilinin haklarını koruyacak ve süreci en etkin şekilde yönetecek bilgi ve tecrübeye sahiptir. Özellikle İstanbul Boşanma Avukatından alınacak destek, boşanma ile birlikte talep edilen mali hakların (tazminat ve mal paylaşımı) doğru hesaplanması ve tahsili açısından kritik rol oynar. Hukuki danışmanlık, bu zorlu dönemi daha bilinçli ve güvenli bir şekilde atlatmanın anahtarıdır.

Sıkça Sorulan Sorular

Boşanma davası açmak için ne kadar süre geçmesi gerekir?

Boşanma davası nasıl açılır sorusunun zamanlaması, dava türüne göre değişir. Anlaşmalı boşanma davası için evliliğin resmi nikah tarihinden itibaren en az 1 yıl sürmüş olması şarttır. Çekişmeli boşanma davaları için böyle bir süre şartı bulunmamaktadır; evliliğin herhangi bir aşamasında açılabilir. Ancak, zina, hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış gibi özel boşanma sebeplerinde, eylemin öğrenilmesinden itibaren 6 ay ve her halde eylemin üzerinden 5 yıl gibi hak düşürücü süreler bulunmaktadır. Terk sebebiyle boşanmada ise, terk fiilinin kesintisiz olarak en az 6 ay sürmesi ve belirli bir ihtar süreci sonrası dava açılması gerekir.  

Avukatsız boşanma davası açılabilir mi?

Evet, avukatsız boşanma davası nasıl açılır sorusunun cevabı mümkündür. Ancak, boşanma davalarının hukuki karmaşıklığı, ispat yükümlülükleri, delil toplama süreçleri ve boşanmanın fer’i sonuçları (nafaka, tazminat, velayet, mal paylaşımı) göz önüne alındığında, hak kaybı yaşamamak ve sürecin doğru yönetilmesi için uzman bir  

İstanbul Boşanma Avukatından hukuki destek alınması önemle tavsiye edilir. Avukat, hukuka uygun delillerin toplanması, dilekçelerin eksiksiz hazırlanması ve duruşmaların düzenli takibi gibi konularda müvekkilinin lehine olacak tüm vekillik işlemlerini yürütür.  

Boşanma davası ne kadar sürer?

Boşanma davası nasıl açılır sorusunun ardından en çok merak edilen konulardan biri de davanın süresidir. Boşanma davasının süresi, dava türüne ve mahkemenin iş yüküne göre değişir. Anlaşmalı boşanma davaları genellikle tek celsede sonuçlanır ve 1 ila 3 ay içinde kesinleşebilir. Hatta iyi hazırlanmış bir protokol ve avukat desteğiyle 1-2 hafta gibi kısa sürede de sonuçlanabilir. Çekişmeli boşanma davaları ise ortalama 8 ay ile 18 ay arasında sürebilir; istinaf ve temyiz süreçleriyle birlikte bu süre 2.5 ila 6 yıla kadar uzayabilir.  

Boşanma davası masrafları ne kadardır?

Boşanma davası nasıl açılır sorusunun maliyeti, başvuru harcı, peşin harç, gider avansı ve avukatlık ücretinden oluşur. 2025 yılı için başvuru harcı ve peşin harç 615,40 TL, gider avansı ise 2.150,00 TL olarak belirlenmiştir. Avukatlık ücretleri ise Türkiye Barolar Birliği’nin belirlediği asgari ücret tarifesinin altında olmamak kaydıyla avukat ile müvekkil arasında serbestçe belirlenir. 2025 yılı için anlaşmalı boşanma davası avukatlık ücreti 75.000 TL, çekişmeli boşanma davası avukatlık ücreti ise 110.000 TL üzerinden ücretlendirilebilir.  

Boşanma davası açmak için gerekli belgeler nelerdir?

Boşanma davası nasıl açılır sorusunun cevabı, gerekli belgelerin hazırlanmasıyla başlar. Gerekli belgeler boşanma türüne göre değişir. Genel olarak nüfus cüzdanı fotokopileri, evlilik cüzdanı, varsa çocukların doğum belgeleri istenir. Anlaşmalı boşanma için anlaşmalı boşanma protokolü ve dava dilekçesi, çekişmeli boşanma için ise boşanma sebebini ve talepleri içeren dava dilekçesi ile iddiaları destekleyen deliller (mesaj dökümleri, fotoğraflar, tanık listesi vb.) gereklidir. Avukat aracılığıyla dava açılıyorsa noter onaylı vekaletname de gereklidir.  

Boşanma davasında delil olarak neler kullanılabilir?

Boşanma davası nasıl açılır ve ispat yükü nasıl yerine getirilir sorusunun cevabı, yasal yolla elde edilmiş her türlü delilin kullanılabileceğiyle başlar. Buna tanık beyanları, mesaj ve yazışmalar, ses kayıtları, görüntüler, polis raporları, darp raporları, banka kayıtları gibi belgeler dahildir.

Bu Yazıyı Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Yazılar

Hakkımızda

istanbul boşanma avukatı

Çelik & Baştürk Hukuk Bürosu olarak, İstanbul avukat ve arabulucularından oluşan ekibimiz ile birlikte, İstanbul Boşanma Avukatı, İstanbul Ceza Avukatı olarak çalışma alanlarımız içerisinde tüm davalara bakmaktayız. Bilgi için hemen bize ulaşın.