Boşanma Davasında Tebligata Cevap Verilmezse

Boşanma Davasında Tebligata Cevap Verilmezse

Boşanma süreci, taraflar için hem duygusal hem de hukuki açıdan yıpratıcı olabilmektedir. Bu sürecin hukuki boyutunda, tebligat olarak adlandırılan resmî bildirimler büyük önem taşır. Boşanma davası açıldığında davalı eşe (dava edilen tarafa) mahkeme tarafından bir dava dilekçesi gönderilir. Bu dilekçenin ulaşmasıyla birlikte, davalı tarafın belli bir süre içinde mahkemeye cevap vermesi gerekir. Peki, boşanma davasında tebligata cevap verilmezse ne olur? Bu makalede, tebligata süresinde cevap vermemenin hukuki sonuçlarını, Yargıtay içtihatları ışığında detaylıca inceleyeceğiz. Kısa ve anlaşılabilir cümlelerle, geçiş ifadelerini sık kullanarak konuyu açıklayacağız.

Boşanma Davasında Tebligat ve Cevap Süresi

Bir boşanma davası açıldığında, davacı (dava açan eş) öncelikle bir dava dilekçesi ile mahkemeye başvurur. Mahkeme, bu dilekçeyi ve duruşma çağrı kağıdını davalı eşe resmi tebligat yoluyla gönderir. Tebligat, davalının bilinen adresine postayla veya gerekirse ilânen yapılarak ulaştırılır. Tebligatta, davalının davaya cevap vermesi için kanunen öngörülen süre de belirtilir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na (HMK) göre davalının cevap süresi genel olarak tebligatı aldığı günden itibaren 2 haftadır. Bu süre, bazı durumlarda bir defaya mahsus olmak üzere uzatılabilir; örneğin davalı, süresi içinde mahkemeye başvurarak hazırlanması çok zor bir durum olduğunu gösterirse mahkeme 2 haftalık ek süre tanıyabilir. Yurtdışında yaşayan davalılar için de uluslararası tebligat süreçleri nedeniyle bu cevap süreleri daha uzun olabilmektedir.

Davalı eş, kendisine gelen dava dilekçesini dikkatlice incelemeli ve bu süre içerisinde bir cevap dilekçesi hazırlayarak mahkemeye sunmalıdır. Cevap dilekçesinde davalı, davacının öne sürdüğü iddialara ilişkin kendi savunmalarını dile getirir, varsa karşı delillerini ve tanık listesini ekler. Aynı zamanda, davalı bu aşamada karşı dava da açabilir; örneğin kendisi de eşine karşı ayrı bir boşanma talebi ileri sürebilir veya tazminat talebinde bulunabilir. Ancak bunun için cevap süresi içerisinde harekete geçilmesi gerekir. HMK m.133 uyarınca karşı dava, en geç esasa ilişkin cevap süresi dolana kadar açılabilmektedir. Aksi halde, süre geçtikten sonra ayrı bir dava açılsa bile, bu yeni dava ilk açılan boşanma davasından ayrı olarak yürütülecektir. Bu nedenle, davalının süreyi kaçırmadan kendisini savunmaya başlaması oldukça önemlidir.

Cevap Verilmezse Süreç Nasıl İlerler?

Boşanma davasında davalı eş, kendisine ulaşan tebligata belirtilen süre içinde cevap vermezse, hukuk süreci önemli ölçüde davalı aleyhine etkilenir. Ancak bu durum, davacının otomatik olarak davayı kazandığı anlamına gelmez. Aşağıda, tebligata süresinde cevap vermemenin başlıca hukuki sonuçlarını başlıklar halinde inceleyelim.

İddiaların İnkar Edilmiş Sayılması (HMK m.128)

Davalı tarafın cevap süresi içinde cevap dilekçesi sunmaması, hukuken davadaki tüm iddiaları inkar ettiği anlamına gelir. HMK m.128’de açıkça düzenlendiği gibi, süresi içinde cevap vermeyen davalı, davacının dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını reddetmiş (inkar etmiş) sayılır. Bu kural, davalının sessiz kalmasının kabullenme olarak yorumlanmaması içindir; yani sessizlik ikrar (kabul) değil, aksine inkar sayılır. Dolayısıyla, davalı hiç cevap vermese bile davacı taraf, ileri sürdüğü boşanma sebeplerini mahkemede ispat etmek zorundadır. Mahkeme, davacının anlattığı olayları doğru kabul edip otomatik olarak boşanma kararı vermez; çünkü davacının iddiaları halen tartışmalı olarak görülmektedir. Bu durumda dava, kağıt üzerinde çekişmeli boşanma (anlaşmalı değil) olarak devam eder.

Savunma ve Delil Haklarının Kısıtlanması

Tebligata süresinde cevap vermeyen bir davalı, mahkeme sürecinde bazı haklarını kullanma noktasında kısıtlamalarla karşılaşabilir. Öncelikle, davalı zamanında cevap dilekçesi sunmadığı için artık yeni vakıalar veya savunma sebepleri ileri süremez; çünkü savunmanın genişletilmesi yasağı devreye girer. Bu, davalının cevap dilekçesi aşamasında belirtmediği herhangi bir olayı sonradan davaya dahil edemeyeceği anlamına gelir. Örneğin, davalı eş süreyi kaçırdıktan sonra “aslında davacı eş kusurludur” diyerek yeni bir iddia gündeme getiremez. Ancak bu durum, davalının hiç savunma yapamayacağı anlamına da gelmez. İnkar savunması kapsamında, davacının iddialarını çürütmeye yönelik deliller sunma hakkı belirli ölçülerde devam eder.

Bu konuda Yargıtay içtihatları, davalının cevap vermemiş olmasının savunma hakkını tamamen ortadan kaldırmayacağını belirtmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 08.12.2015 tarihli bir kararında, süresinde cevap vermeyen davalının “diğer tarafın kusurlu olduğuna yönelik bir vakıa ileri süremeyeceği, ancak kötüye kullanılmadıkça davacının ileri sürdüğü vakıaları çürütmeye yönelik delil bildirebileceği” vurgulanmıştır (Yargıtay 2. HD, 08.12.2015, E. 2015/6781, K. 2015/23545). Bu karar, davalının savunma hakkına ilişkin önemli bir çizgi çizmektedir: Cevap vermeyen eş, sonradan davacıyı suçlayan yeni iddialarla ortaya çıkamasa da, davacının iddialarını reddetmek ve onların doğru olmadığını kanıtlamak için tanık ve benzeri deliller sunabilir.

Öte yandan, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da bir kararında bu konuya açıklık getirmiştir. Yargıtay HGK’nun 20.04.2016 tarihli 2014/2-695 E., 2016/522 K. sayılı kararında, süresinde cevap dilekçesi vermeyerek delillerini bildirmeyen davalıya “süre geçtikten sonra delil göstermesi için ek süre verilemeyeceği” ifade edilmiştir. Bu içtihat, davalının cevap süresini kaçırması halinde delil sunma hakkının mahkemece kendiliğinden tanınmayacağını, yani savunma hakkının belirli ölçülerde kısıtlanabileceğini göstermektedir. Bu nedenle, pratikte davalı eş, süre sonunda ortaya çıkıp “şu delilim de var” deme şansını büyük ölçüde yitirmiş olur. Sonuç olarak, savunma ve delil hakkını etkin kullanmak için davalının baştan itibaren davaya katılması elzemdir.

Karşı Dava Hakkı ve İlk İtirazlar

Cevap süresi içinde savunma yapmayan davalının, karşı dava açma hakkı da süreyi kaçırması nedeniyle ortadan kalkar. Yukarıda belirtildiği üzere, karşı davanın en geç esasa cevap süresi içinde açılması gerekir. Örneğin, eğer davalı eş de boşanma konusunda karşı bir talepte bulunmak istiyorsa (“ben de boşanmak istiyorum” ya da “boşanma sebebi eşimdir” gibi), bunu cevap dilekçesiyle birlikte yapmalıydı. Aksi takdirde, aynı davada kendi boşanma taleplerini ileri süremez ve ileride ayrı bir dava açmak zorunda kalabilir. Bu da hem zaman kaybına hem de hukuki sürecin uzamasına yol açabilir.

Ayrıca, davalı cevap vermeyerek bazı ilk itiraz haklarını da kaybeder. İlk itirazlar, davalının davaya ilişkin usule dair itirazları (yetki itirazı, kesin hüküm itirazı gibi) olup, kanunen en geç cevap dilekçesinde ileri sürülmeleri gerekir. Eğer davalı cevap dilekçesi vermezse, bu tür itirazları da sonraki aşamada dile getiremez. Örneğin, mahkemenin görevli ya da yetkili olmadığını iddia etmek istiyorsa, bunu başta yapmadıysa artık yapamaz; dava o mahkemede görülmeye devam eder.

Davalının Yokluğunda Yargılama ve Gıyabi Karar

Davalı eş, tebligata hiç cevap vermediği gibi duruşmalara da katılmazsa, mahkeme yargılamaya davalının yokluğunda devam edebilir. Bu durumda, davacı taraf sunduğu deliller ışığında iddialarını ispatlamaya çalışır. Davalının yokluğu, davacının söylediklerinin doğru kabul edileceği anlamına gelmez; ancak davalı tarafın aksini ileri süren bir savunması ve delili olmadığı için, davacının mevcut delilleriyle yetinilir. Mahkeme, tarafın yokluğunu usulünce tebliğ edilmiş olması halinde sorun etmez ve yokluğunda da karar verebilir.

Halk arasında “gıyabi boşanma” olarak bilinen bu durum, aslında davalının savunma yapmadığı ve duruşmaya gelmediği çekişmeli boşanma davasıdır. Mahkeme, sunulan delillere göre kararını verir; eğer davacı boşanma sebebini kanıtlamışsa boşanma kararı çıkar, aksi halde davanın reddine karar verilebilir. Davalı hiç katılmadı diye otomatik boşanma olmaz, ama davalının yokluğu davacının işini kolaylaştırabilir çünkü savunma tarafından bir itiraz gelmeyecektir.

Davalı eş yokluğunda verilen karardan, karar kendisine tebliğ edildiğinde haberdar olur ve normal usulde İstinaf veya devamında Temyiz kanun yollarına başvurma hakkı vardır. Ancak yargılama sırasında hiçbir savunma sunmamış olması, istinaf veya temyizde kendi lehine yeni bir delil veya iddiayı dile getirmesini de güçleştirir. Çünkü istinaf mahkemesi, büyük ölçüde ilk derece mahkemesinin topladığı deliller üzerinden inceleme yapar. Bu nedenle, yoklukta işleyen bir boşanma davasında davalı sonradan pişman olup itiraz etse bile, baştan savunma yapmamış olmasının dezavantajlarını yaşamaya devam edecektir.

Boşanma Davasında Tebligata Cevap Verilmezse Sonuç

Boşanma davasında tebligata cevap verilmezse, hukuki açıdan davalı tarafın savunması zayıflamış olur ve dava, davacının sunduğu deliller doğrultusunda tek taraflı bir şekilde ilerler. Görüldüğü üzere, hiç cevap vermemek davanın düşmesine ya da sonsuza dek askıya alınmasına yol açmaz; aksine belli bir süre sonunda mahkeme mevcut duruma göre kararını verir. Bu karar, davalı aleyhine olabilir ve davalı hiç sesini duyuramadığı için telafisi zor kayıplar yaşayabilir. Örneğin, hem evlilik birliğinin sona ermesi hem de nafaka, tazminat, velayet gibi önemli konularda davalı hiçbir talep veya savunma ileri sürememiş olur. Bu nedenle, boşanma sürecinde tarafın aktif olması ve yasal haklarını kullanması kritik önem taşır.

Sonuç olarak, eğer bir boşanma davasında davalı konumundaysanız, tebligata süresinde cevap vermek ve duruşmalara katılmak kendi haklarınızı korumak için hayati önem taşır. Bu aşamaların ihmal edilmesi, ileride İstanbul boşanma avukatı yardımıyla dahi düzeltilmesi güç durumlara sebep olabilir.

Aynı şekilde, davacı taraf için de karşı tarafın cevap vermemesi bir rehavete yol açmamalı; iddialarını kanıtlamak için gerekliyse bir İstanbul boşanma avukatından destek alarak dokümantasyon ve delil toplama işlerine özen gösterilmelidir. Unutulmamalıdır ki, hukuki süreçlerde zamanında atılan adımlar ve doğru strateji, hak kayıplarının önüne geçecektir.

Boşanma Davasında Tebligata Cevap Verilmezse Sık Sorulan Sorular

Boşanma davasında tebligata cevap verilmezse ne olur?

Davalı eş, boşanma davasında kendisine gönderilen tebligata belirtilen süre içinde cevap vermezse davadaki tüm iddiaları hukuk gereği inkar etmiş sayılır. Yani mahkeme, davalının sessizliğini kabullenme değil reddetme olarak yorumlar. Bu durumda dava yokluğunda devam eder; davacı taraf öne sürdüğü boşanma sebeplerini ispatlamaya çalışır ve yeterli delil sunarsa mahkeme boşanmaya karar verebilir. Cevap vermemek, davanın reddini veya sürecinin durmasını sağlamaz, aksine davalıyı savunmasız bırakmış olur.

Tebligata cevap vermeyen eş sonradan itiraz edebilir mi?

Eğer davalı eş süreyi kaçırıp cevap vermezse, yargılama yokluğunda yürür ve mahkeme kararı verilir. Davalı, karar kendisine tebliğ edildikten sonra kanun yoluna başvurabilir (istinaf ve devamında temyiz). Ancak ilk aşamada cevap vermediği için, bu itiraz sürecinde yeni deliller sunması veya yeni iddialar ileri sürmesi çok sınırlıdır. Yani sonradan itiraz hakkı vardır fakat baştan savunma yapmamanın dezavantajları telafi edilemez bir şekilde devam eder.

Boşanma davasında davalı duruşmaya gelmezse ne olur?

Davalı tarafın duruşmalara gelmemesi, mahkemenin davayı gıyaben (davalı yokluğunda) yürütmesine engel değildir. Mahkeme, davalıya usulünce çağrı yapıldığını ve tebligatların ulaştığını kayda geçirdikten sonra, davacının delillerini değerlendirip karar verebilir. Davalı gelmedi diye davacının her söylediği doğru sayılmaz; ancak davalı taraf yokken aksini iddia eden de olmadığı için, davacının beyan ve kanıtlarıyla sınırlı bir değerlendirme yapılır. Duruşmaya gelmemek, davalının kendi hakkında verilecek karara etki etme imkanını ortadan kaldırır.

Karşı taraf tebligatı almazsa (cevap vermezse) dava durur mu?

Boşanma davalarında bazen davalı taraf bilerek tebligatlardan kaçınabilir veya adres problemi nedeniyle tebligat ulaşmayabilir. Ancak tebligatın hiç alınamaması durumunda dahi dava süreci tamamen durmaz. Mahkeme, tebligat ulaşmadıysa alternatif yollara başvurur; örneğin, yeni adres araştırması yapılması veya gerekli hallerde ilanen tebligat yoluyla duyuru yapılması sağlanır. İlanen tebligat, davalının gazete ilanı ile dava konusunda haberdar edilmesi anlamına gelir ve bu ilan yapıldıktan belli bir süre sonra tebligat yapılmış kabul edilir. Bu aşamada davalı yine cevap vermez veya duruşmaya gelmezse, yargılama gıyabında devam eder ve mahkeme eldeki bilgilerle sonuca varır. Yani karşı taraf tebligatı alsın ya da almasın, belli prosedürler sonunda dava ilerlemeye devam eder ve neticelenir.

Bu Yazıyı Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Yazılar

Hakkımızda

istanbul boşanma avukatı

Çelik & Baştürk Hukuk Bürosu olarak, İstanbul avukat ve arabulucularından oluşan ekibimiz ile birlikte, İstanbul Boşanma Avukatı, İstanbul Ceza Avukatı olarak çalışma alanlarımız içerisinde tüm davalara bakmaktayız. Bilgi için hemen bize ulaşın.