Hukuk davalarının sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi ve adil kararların verilebilmesi için tarafların yargılama sürecinden usulüne uygun olarak haberdar edilmesi büyük önem taşır. Bu durum, özellikle aleyhine dava açılan taraf olan davalının doğru adresinin bilinmesini ve bu adrese geçerli bir tebligat yapılmasını gerektirir. Zira bu sayede davalı, savunma hakkını etkin bir şekilde kullanabilir ve yargılama sürecine aktif olarak katılabilir. Ancak, uygulamada sıklıkla karşılaşılan bir sorun da davayı açan tarafın, yani davacının, davalının güncel adresini bilmemesi veya çeşitli nedenlerle bu adrese ulaşamamasıdır. İşte tam da bu noktada, davalının adresi bilinmiyorsa Türk hukuk sistemi, hem davacının hak arama özgürlüğünü korumak hem de davalının savunma hakkını zedelememek adına bir dizi özel prosedür ve çözüm yolu sunmaktadır. Bu makalede, davalının adresi bilinmiyorsa izlenecek hukuki süreçler, ilgili mevzuat hükümleri ve bu konuda verilmiş emsal Yargıtay kararları detaylı bir şekilde incelenecektir.
Dava Dilekçesinde Davalı Adresinin Belirtilmesinin Hukuki Zorunluluğu
Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK), medeni yargılama usulünün temelini oluşturan kanun olup, bir davanın açılmasından sonuçlanmasına kadar izlenecek adımları detaylı bir şekilde düzenlemektedir. Bu kapsamda, HMK’nın 119. maddesi, dava dilekçesinde bulunması zorunlu olan hususları açıkça belirtmektedir. Bu zorunlu unsurlardan biri de, maddenin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan “Davacı ile davalının adı, soyadı ve adresleri” bilgisidir. Bu hüküm, davacının davayı açarken davalının bilinen adresini doğru ve eksiksiz bir şekilde bildirme yükümlülüğünü ortaya koymaktadır. Zira, yargılama sürecinin ilerleyebilmesi, davalıya dava açıldığının usulüne uygun olarak tebliğ edilebilmesi ve davalının savunma hakkını kullanabilmesi ancak bu bilgi sayesinde mümkün olacaktır.
HMK’nın 119. maddesinin ikinci fıkrası ise, dava dilekçesinde belirtilmesi zorunlu olan bazı unsurların eksik olması halinde izlenecek yolu düzenlemektedir. Bu bağlamda, davacının ve davalının ad, soyad veya unvanları ile adreslerinin eksik olması durumunda, hakim davacıya bu eksikliği tamamlaması için bir haftalık kesin süre verir. Bu süre içerisinde eksikliğin tamamlanmaması halinde ise, dava açılmamış sayılır. Bu düzenleme, davalının adresi bilinmiyorsa dahi davacının bu eksikliği gidermek için çaba göstermesi gerektiğini ve adresin yargılama sürecindeki kritik rolünü vurgulamaktadır. Ancak, Yargıtay’ın yerleşik içtihatları, davacının davalının adresi bilinmiyorsa ve tüm çabalara rağmen tespit edilemiyorsa, mahkemenin de bu durumda aktif bir rol üstlenmesi gerektiği yönündedir.
Davalının Adresi Bilinmiyorsa Davacının Hukuki Yükümlülükleri Nelerdir?
Dava açılırken davacının davalının adresi bilinmiyorsa veya bilinen adresin sonradan değişmiş olması ve bu nedenle tebligat yapılamaması, uygulamada sıkça karşılaşılan bir durumdur. Böyle bir durumda davacının ilk ve en önemli yükümlülüğü, dava dilekçesinde davalının adresi bilinmiyorsa bu durumu açıkça belirtmek ve davalının kimliğini (adı, soyadı) doğru bir şekilde bildirmektir. Davacı, davalının adresi bilinmiyorsa adres tespiti için yaptığı araştırmaları ve elindeki tüm ilgili bilgileri mahkemeye sunmalıdır. Bu durum, davacının iyi niyetini göstermesi ve mahkemenin adres araştırması yapmasına yardımcı olması açısından büyük önem taşır. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 03.12.2015 tarihli ve E.2015/2273, K.2015/16197 sayılı kararında da belirtildiği gibi, davalının adresi bilinmiyorsa dahi davacının elindeki bilgileri sunması ve mahkemenin re’sen adres araştırması yapması gerektiği vurgulanmıştır.
Mahkeme, dava dilekçesinde davalının adresi bilinmiyorsa ve bu durum davacı tarafından belirtilmişse, genellikle davacıya bu eksikliği gidermesi için bir haftalık kesin süre tanır. Bu süre zarfında davacının davalının adresi bilinmiyorsa bulup mahkemeye bildirmesi beklenir. Ancak Yargıtay, davacının davalının adresi bilinmiyorsa ve tüm makul çabalara rağmen bulamadığı durumlarda, mahkemenin de aktif bir rol üstlenmesi gerektiği yönünde kararlar vermiştir. Yüksek Mahkeme, davacının imkansız bir şeyi yapması için kesin süre verilip davanın reddedilmesinin adil olmayacağını belirtmektedir. Bununla birlikte, davacının verilen süre içerisinde hiçbir adres bildirmemesi halinde, mahkeme genellikle davayı açılmamış sayabilir. Bu nedenle, davalının adresi bilinmiyorsa davacının adres tespiti konusunda elinden gelen tüm çabayı göstermesi ve mahkemeyi bu konuda düzenli olarak bilgilendirmesi kritik öneme sahiptir.
Mahkemenin Davalının Adresini Araştırma Yükümlülüğü
Yargıtay içtihatları, davalının adresi bilinmiyorsa veya davacı tarafından bildirilen adrese tebligat yapılamaması halinde mahkemeye önemli bir sorumluluk yüklemektedir. Yüksek Mahkeme, bu gibi durumlarda mahkemenin re’sen (kendiliğinden) davalının adresi bilinmiyorsa araştırması gerektiği görüşündedir. Mahkeme, dosyadaki mevcut bilgilerden yararlanarak ve ilgili kamu kurum ve kuruluşlarıyla iletişime geçerek davalının adresi bilinmiyorsa tebligata elverişli adresini tespit etmeye çalışmalıdır. Yargıtay’a göre, mahkeme kendi görev alanına giren bu işlemlerin yapılması için davacıya kesin süre veremez; ancak adres tespit edildikten sonra tebligat masraflarını yatırması için davacıya süre tanıyabilir. Nitekim, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 27.09.2018 tarihli ve E.2017/1912, K.2018/8621 sayılı kararında da benzer şekilde, davalının adresi bilinmiyorsa mahkemenin re’sen adres araştırması yapması gerektiği belirtilmiştir.
Mahkemenin davalının adresi bilinmiyorsa araştırma yaparken başvurabileceği çeşitli yöntemler bulunmaktadır. Bunlar arasında ilgili kamu kurum ve kuruluşlarından (nüfus müdürlüğü, emniyet müdürlüğü, vergi dairesi gibi) adres bilgisi talep etmek, Merkezi Nüfus İdaresi Sistemi (MERNİS) kayıtlarını kontrol etmek ve gerektiğinde kolluk (zabıta) aracılığıyla adres araştırması yaptırmak sayılabilir. Yargıtay kararları, mahkemenin tüm bu olasılıkları değerlendirmeden ve gerekli araştırmaları yapmadan davayı reddetmesinin veya davacıya kesin süre vermesinin hukuka aykırı olduğunu sıklıkla vurgulamaktadır. Zira, davacının elinde olmayan nedenlerle davalının adresi bilinmiyorsa tespit edilememesi durumunda, mahkemenin aktif rol üstlenerek adaletin sağlanmasına katkıda bulunması beklenir. Kişisel verilerin korunması mevzuatı da davacının bu bilgilere tek başına erişimini zorlaştırabileceği için, mahkemenin bu konudaki sorumluluğu daha da önem kazanmaktadır.
MERNİS Adresine Tebligat Yapılması
Davalının adresi bilinmiyorsa mahkemenin ilk başvurabileceği kaynaklardan biri de Merkezi Nüfus İdaresi Sistemi (MERNİS)’dir. MERNİS, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının kayıtlı adres bilgilerini içeren merkezi bir veri tabanıdır. Dolayısıyla, davalının adresi bilinmiyorsa ve bilinen başka bir adresi de yoksa, mahkeme genellikle davalının MERNİS’teki adresine tebligat yapmayı deneyebilir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 02.12.2013 tarihli kararında da belirtildiği üzere, davalının adresi bilinmiyorsa mahkemenin öncelikle gerekli araştırmaları yapması ve MERNİS adresini kontrol etmesi gerekmektedir.
Ancak Yargıtay, MERNİS adresine doğrudan tebligat yapılması konusunda ihtiyatlı bir yaklaşım sergilemektedir. Yüksek Mahkeme, öncelikle davacı tarafından bildirilen veya mahkeme tarafından tespit edilen diğer adreslere tebligat yapılması gerektiğini, bu tebligatların başarısız olması halinde ise MERNİS adresine Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesi uyarınca tebligat çıkarılması gerektiğini belirtmektedir. Zira, MERNİS adresi her zaman davalının fiili olarak yaşadığı adres olmayabilir ve doğrudan bu adrese tebligat yapılması davalının savunma hakkını kısıtlayabilir. Bu nedenle, Yargıtay, mahkemelerin öncelikle diğer olası adresleri araştırması ve tebligat yapmayı denemesi, ancak bu girişimlerin sonuçsuz kalması halinde MERNİS adresine başvurması gerektiği görüşündedir.
İlanen Tebligat
Davalının adresi tüm araştırmalara rağmen tespit edilememesi ve MERNİS adresinde de tebligat yapılamaması halinde, Türk hukukunda başvurulabilecek son hukuki çare ilanen tebligattır . İlanen tebligat, davalının adresi bilinmiyorsa ve meçhul olduğu durumlarda, tebliğ evrakının belirli bir süreyle ilan yoluyla kamuoyuna duyurulması işlemidir. Bu yöntem, diğer tüm tebligat yollarının sonuçsuz kalması halinde, yargılamanın ilerleyebilmesi amacıyla istisnai olarak kullanılır.
İlanen tebligatın yapılabilmesi için belirli yasal şartların yerine getirilmesi gerekmektedir . Öncelikle, davalının adresi bilinmiyorsa ve tüm makul araştırmalara rağmen tespit edilememiş olması gerekmektedir . Ayrıca, davalının kimliğinin (adı, soyadı) belirli olması zorunludur . İlanen tebligata karar verecek olan merci (genellikle mahkeme), bu yönde gerekçeli bir karar vermelidir . Tebligatı çıkaran merci, muhatabın adresini resmi veya özel kurum ve dairelerden gerekli gördüklerine sorar ve zabıta vasıtasıyla araştırıp tespit ettirir . Yurt dışında oturanlara davalının adresi bilinmiyorsa ve ilanen tebligat yapılması gerektiğinde, tebliği çıkaran merci, tebliğ olunacak evrak ile ilan suretlerini yabancı memleketteki bilinen adresine ayrıca iadeli taahhütlü mektupla gönderir ve posta makbuzunu dosyasına koyar .
İlanen tebligat süreci, Tebligat Kanunu’nun 29. maddesinde detaylı olarak düzenlenmiştir . Buna göre, ilan, ilgili kişinin bilgisine en güvenilir şekilde ulaşması umulan ve varsa tebliği çıkaran merciin bulunduğu yerde yayınlanan bir gazetede ve ayrıca elektronik ortamda (Basın İlan Kurumu’nun internet sitesinde) yapılır . Tebliğ olunacak evrak ve ilan sureti, tebliği çıkaran merciin herkesin kolayca görebileceği bir yerine de asılır . İlanda, ilgililerin adı ve soyadları, işleri, ikametgah veya mesken yahut iş yerleri, tebliğ olunacak evrakın içeriğinin özeti, tebliğin konusu ve sebebi, ilanın hangi merciden verildiği ve ilan daveti içeriyorsa, nerede ve ne için, hangi gün ve saatte hazır bulunulacağı gibi bilgiler yer alır .
İlanen tebligatta tebliğ tarihi, son ilan tarihinden itibaren yedi gün sonra yapılmış sayılır . İlanen tebliğe karar veren merci, gerektiğinde daha uzun bir süre tayin edebilir; ancak bu süre on beş günü geçemez . İlanen tebligat, davalı açısından önemli hukuki sonuçlar doğurur . Tebligat yapılmış sayıldıktan sonra, davalı yasal süresi içerisinde davaya cevap vermezse, aleyhine gıyabında (yokluğunda) hüküm kurulabilir. Ancak ilanen tebligatın, davalının gerçekte bilgilendirilme olasılığının düşük olması nedeniyle, usul hukukunda en son başvurulacak çare olarak kabul edildiği unutulmamalıdır . Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.12.2020 tarihli ve E.2020/12-225, K.2020/1002 sayılı kararında da belirtildiği gibi, sicildeki adrese Tebligat Kanunu’nun 35. maddesi uyarınca tebligat yapılamıyorsa, aynı Kanun’un 28. maddesi uyarınca ilanen tebligat yapılabilir.
Yargıtay Kararları Işığında Davalının Adresinin Bilinmemesi Durumu
Yargıtay kararları, davalının adresi mevcut değilse izlenecek prosedürler konusunda önemli bir hukuki rehber niteliğindedir. Yüksek Mahkeme, özellikle davacının adres bildirme yükümlülüğü ile mahkemenin re’sen araştırma yapma görevi arasındaki hassas dengeyi sıklıkla vurgulamaktadır. Birçok kararında, davacının elinden gelen tüm makul çabayı göstermesine rağmen davalının adresi bilinmiyorsa bulamaması halinde, mahkemenin aktif bir rol üstlenerek adres araştırması yapması gerektiği açıkça belirtilmektedir. Mahkemenin gerekli araştırmayı yapmadan veya MERNİS adresini kontrol etmeden davayı açılmamış sayması, Yargıtay tarafından usule aykırı bulunmuştur. Örneğin, Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 04.03.2020 tarihli ve E.2018/7988, K.2020/2123 sayılı kararında, davalının adresi bilinmiyorsa bilinen en son adresinin tespiti için zabıta araştırması yaptırılması ve kamu kurumlarından adres sorulmasının mahkemenin görevi olduğu vurgulanmıştır.
Yargıtay, ilanen tebligatın da ancak davalının adresi bilinmiyorsa ve tüm diğer tebligat yollarının sonuçsuz kalması halinde başvurulabilecek bir yöntem olduğunu yinelemektedir. Özellikle yurt dışında davalının adresi bilinmiyorsa, öncelikle ilgili ülke makamları aracılığıyla adres araştırması yapılması gerektiği vurgulanmaktadır. Yüksek Mahkeme, usulüne uygun adres araştırması yapılmadan doğrudan ilanen tebligat yapılmasının davalının savunma hakkını kısıtlayacağını ve bu durumun usulsüz tebligat sonucunu doğuracağını belirtmektedir. Nitekim, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 07.06.2021 tarihli ve E.2020/7572, K.2021/4842 sayılı kararında, yurt dışı adres araştırması yapılmadan doğrudan ilanen tebligat yapılmasının usulsüz olduğu hükmedilmiştir.
Farklı dava türlerine ilişkin Yargıtay kararları da bu temel ilkeleri desteklemektedir. Örneğin, boşanma davalarında , icra takiplerinde , ve tapu iptali davalarında , Yargıtay, davalının adresi bilinmiyorsa tespiti ve usulüne uygun tebligat yapılması konusunda titiz bir yaklaşım sergilemektedir. Bu kararlar, adil yargılanma hakkının ve hukuki dinlenilme hakkının sağlanması için doğru prosedürlerin izlenmesinin ne kadar hayati öneme sahip olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Sonuç
Davalının adresi bilinmiyorsa, bu durum hukuk muhakemelerinde yargılama sürecini etkileyen önemli bir faktördür. Türk hukuk sistemi, bu tür durumlarda hem davacının dava açma hakkını koruma altına almak hem de davalının savunma hakkını güvenceye almak amacıyla çeşitli mekanizmalar ve prosedürler geliştirmiştir. Davacının dava dilekçesinde davalının bilinen adresini belirtme yükümlülüğü bulunsa da, davalının adresi bilinmiyorsa ve tüm çabalara rağmen tespit edilemiyorsa, mahkemenin de aktif bir rol üstlenerek adres araştırması yapması yasal bir zorunluluktur. MERNİS adresi, adres araştırması sürecinde önemli bir kaynak teşkil etmekle birlikte, doğrudan bu adrese tebligat yapılması Yargıtay tarafından belirli şartlara bağlanmıştır. Davalının adresi bilinmiyorsa ve tüm diğer yöntemler sonuçsuz kalırsa, ilanen tebligat son çare olarak başvurulan bir hukuki yoldur. Yargıtay’ın bu konudaki yerleşik içtihatları, davalının adresi bilinmiyorsa dahi yargılama sürecinin adil ve hukuka uygun bir şekilde yürütülmesinin, adil yargılanma hakkı ve hukuki dinlenilme hakkı ilkeleri doğrultusunda sağlanması gerektiğini açıkça göstermektedir. Hukuki süreçlerin karmaşıklığı göz önüne alındığında, davalının adresi bilinmiyorsa ve bir dava açmak veya açılmış bir davada taraf olmak söz konusu ise, deneyimli bir İstanbul Boşanma Avukatı‘ndan hukuki destek almak, hak kayıplarının önlenmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Ayrıca, boşanma davalarında davalının adresi bilinmiyorsa izlenecek özel prosedürler ve Yargıtay’ın bu konudaki hassasiyeti de dikkate alındığında, bu alanda uzman bir İstanbul Boşanma Avukatı ile çalışmak sürecin doğru yönetilmesine yardımcı olacaktır.
Sık Sorulan Sorular
Dava açarken davalının adresini bilmiyorsam ne yapmalıyım?
Dava dilekçenizde davalının adresini bilmediğinizi açıkça belirtmeli ve davalının kimliğini (adı, soyadı) doğru bir şekilde bildirmelisiniz. Adres tespiti için yaptığınız araştırmaları ve elinizdeki tüm bilgileri mahkemeye sunmanız önemlidir.
Mahkeme, davalının adresini bulmak için ne gibi araştırmalar yapar?
Mahkeme, davalının adresi bilinmiyorsa ilgili kamu kurum ve kuruluşlarından (nüfus müdürlüğü, emniyet müdürlüğü, vergi dairesi gibi) adres bilgisi talep edebilir, MERNİS kayıtlarını kontrol edebilir ve gerektiğinde kolluk (zabıta) aracılığıyla adres araştırması yaptırabilir.
MERNİS adresi nedir ve tebligat için geçerli midir?
MERNİS adresi, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının kayıtlı adres bilgilerini içeren merkezi bir veri tabanıdır. Yargıtay, öncelikle bilinen diğer adreslere tebligat yapılmasını, bu tebligatlar başarısız olursa MERNİS adresine tebligat çıkarılmasını uygun görmektedir.
İlanen tebligat nedir ve hangi durumlarda yapılır?
İlanen tebligat, davalı yanın adresi bilinmiyorsa ve tüm araştırmalara rağmen tespit edilememesi halinde başvurulan son çaredir. Tebliğ evrakı, belirli bir süreyle ilan yoluyla kamuoyuna duyurulur .
İlanen tebligatın davalı açısından hukuki sonuçları nelerdir?
İlanen tebligat yapıldıktan sonra, davalı yasal süresi içerisinde davaya cevap vermezse, aleyhine gıyabında (yokluğunda) hüküm kurulabilir.
Yurt dışında yaşıyorum ve bana dava açılmış, adresim bilinmiyor. Süreç nasıl işler?
Yurt dışında davalının adresinin bilinmemesi halinde mahkeme öncelikle ilgili ülke makamları aracılığıyla adres araştırması yapabilir. Bu araştırma sonuçsuz kalırsa, ilanen tebligat yoluna gidilebilir. Ayrıca, tebliğ olunacak evrak ve ilan suretleri, bilinen son adresinize iadeli taahhütlü mektupla gönderilir .
Davalının adresinin yanlış bildirilmesi durumunda ne olur?
Davalının adresinin yanlış bildirilmesi durumunda, yapılan tebligat usulsüz olabilir. Bu durumda, davalının usulsüz tebligatı öğrendiği tarihten itibaren yasal süresi işlemeye başlar. Davalı, usulsüz tebligatı öğrendiğini beyan ederek yargılama sürecine dahil olabilir .
İlanen tebligat masraflarını kim öder?
İlanen tebligat masrafları genellikle davacı tarafından ödenir. Bu masraflar, ilan yapılacak gazete ve elektronik ortam ücretlerini kapsar .
Davalının adresinin sonradan bulunması durumunda ilanen tebligat geçerliliğini yitirir mi?
Eğer ilanen tebligat yapıldıktan sonra davalının adresi tespit edilirse, mahkeme davalıya bu yeni adrese yeniden tebligat yapabilir. Ancak, ilanen tebligat usulüne uygun olarak yapılmışsa ve yasal süresi dolmuşsa, geçerliliğini kendiliğinden yitirmez. Bu durumda, davalının yargılama sürecine dahil olması ve savunma hakkını kullanması sağlanır.