Boşanmada Karşı Dava Açmanın Faydaları Nelerdir?
Bu makalemizin konusu “Boşanmada Karşı Dava Açmanın Faydaları” olup bu konu hakkında detaylı bilgilendirmelerde bulunacağız. Türk hukuk sisteminde boşanma süreci, özellikle çekişmeli boşanma davaları, taraflar arasında sıklıkla yoğun hukuki mücadelelerin yaşandığı bir alandır. Bu süreçte, aleyhine boşanma davası açılan davalı tarafın kullanabileceği önemli usuli araçlardan biri “karşı dava”dır. Karşı dava, davalının sadece kendisine yöneltilen iddialara karşı savunma yapmakla yetinmeyip, aynı dava içerisinde davacıya karşı kendi taleplerini ileri sürdüğü bir dava türüdür. Bu mekanizma, davalının pasif konumdan çıkarak aktif bir rol üstlenmesini ve boşanma sürecinin seyrini etkilemesini sağlar.
Karşı dava açma hakkı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) tarafından düzenlenmiş olup, davalının da evlilik birliğinin sona ermesine ilişkin kendi haklı sebepleri ve bu sebeplere dayalı talepleri (tazminat, nafaka, velayet vb.) olabileceği gerçeğini yansıtır. Bu durum, Türk hukuk sisteminin, boşanma gibi karmaşık ve çok yönlü uyuşmazlıklarda her iki tarafın da iddia ve taleplerini aynı yargılama içinde ele alarak adil ve etkin bir çözüme ulaşma amacını göstermektedir. Karşı davayı sadece bir usul işlemi olarak değil, aynı zamanda davanın sonucunu doğrudan etkileyebilecek “stratejik bir hamle” olarak görmek gerekir. Zira karşı dava açılmaması, davalının bazı önemli haklarını dava sürecinde ileri sürememesine ve dolayısıyla hak kaybına uğramasına neden olabilir.
Boşanmada Karşı Dava Nedir?
Karşı dava, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 132. maddesinde tanımlandığı üzere, açılmış ve görülmekte olan bir davada (asıl dava), davalının aynı mahkemede, asıl davanın davacısına karşı açtığı davadır. Eski Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu döneminde “mukabil dava” veya “karşılık dava” olarak da anılan bu kurum, yeni HMK ile birlikte “karşı dava” terimiyle ifade edilmektedir.
Karşı davanın temel işlevi, davalının, davacının iddialarına cevap vermenin ötesine geçerek, kendi haklı sebeplerine dayanarak boşanma talebinde bulunmasına ve boşanmanın fer’ileri olarak adlandırılan tazminat, nafaka, velayet gibi konularda kendi taleplerini mahkemeye sunmasına olanak tanımaktır. Karşı dava açıldığında, davanın taraflarının sıfatları değişir: Asıl davanın davacısı “Davacı-Karşı Davalı”, asıl davanın davalısı ise “Davalı-Karşı Davacı” olarak anılır.
Karşı davayı, davalının sunduğu cevap dilekçesinden ayıran temel özellik, onun bağımsız bir dava niteliği taşımasıdır. Cevap dilekçesi, davacının iddialarına karşı bir savunma aracı iken, karşı dava, davalının kendi iddia ve taleplerini içeren yeni bir dava açması anlamına gelir. Ancak bu yeni dava, usuli olarak asıl dava ile birleştirilir; yani aynı mahkemede, aynı dosya numarası üzerinden görülür ve genellikle aynı duruşmalarda ele alınır. Bu bütünleşik yapı, usul ekonomisi ilkesine hizmet ederken, karşı davanın bağımsız niteliği, davalının kendi haklarını tam olarak ileri sürebilmesi açısından kritik öneme sahiptir. Zira bazı talepler (örneğin, davalının boşanma talebi, tazminat veya nafaka talepleri) ancak karşı dava yoluyla ileri sürülebilir.
Boşanmada Karşı Dava Açma Şartları Nelerdir? (HMK Madde 132)
HMK’nın 132. maddesinin 1. fıkrası, bir karşı davanın açılabilmesi için yerine getirilmesi gereken zorunlu şartları açıkça belirtmiştir. Bu şartlar sağlanmadan açılan bir karşı dava, usulüne uygun kabul edilmez.
Asıl Davanın Açılmış ve Görülmekte Olması (Derdestlik): Karşı davanın en temel şartı, kendisine karşı açılacağı bir asıl davanın mevcut ve yargılamasının devam ediyor olmasıdır. Bu duruma hukuki olarak “derdestlik” denir. Asıl dava herhangi bir nedenle (hüküm verilmesi, feragat, davanın geri alınması, açılmamış sayılması gibi) sona ermişse, artık o davaya karşı bir karşı dava açma imkanı ortadan kalkar. Bu durumda davalı, taleplerini ancak bağımsız yeni bir dava açarak ileri sürebilir.
Asıl Dava ile Karşı Dava Arasında Bağlantı (İrtibat, Takas veya Mahsup): HMK Madde 132/1-b uyarınca, karşı davada ileri sürülecek talep ile asıl davada ileri sürülen talep arasında takas veya mahsup ilişkisinin bulunması ya da bu davalar arasında başka tür bir bağlantının (irtibatın) mevcut olması gerekir. Boşanma davalarında bu şart genellikle kendiliğinden sağlanmış olur. Zira hem asıl boşanma davası hem de karşı boşanma davası, aynı evlilik birliğinin sona erdirilmesi talebine ve bu evlilikten kaynaklanan sonuçlara (kusur, velayet, nafaka, tazminat gibi) dayanır. Dolayısıyla, her iki dava da aynı hukuki ilişkiden (evlilik birliğinden) ve benzer veya aynı olaylardan (evlilik birliğini sarsan vakıalardan) kaynaklandığı için aralarında doğal bir bağlantı mevcuttur. HMK’nın 166. maddesinin 4. fıkrasında tanımlanan bağlantı kavramı da (davaların aynı veya benzer sebepten doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte olması) bu durumu destekler.
Aynı Yargılama Usulüne Tabi Olma: Bu şart, HMK Madde 132’de açıkça belirtilmese de, doktrin ve önceki kanun (HUMK) dönemindeki uygulamalar ışığında genel kabul gören bir ilkedir. Hem asıl davanın hem de karşı davanın aynı yargılama usulüne (örneğin, boşanma davaları için geçerli olan yazılı yargılama usulüne) tabi olması ve aynı yargı koluna (örneğin, her ikisinin de adli yargıya) ait olması gerekir. Adli yargıda görülen bir boşanma davasına karşı idari yargının görev alanına giren bir taleple karşı dava açılamaz.
Bu şartlar yerine getirilmeden karşı dava açılması halinde, HMK Madde 132/2 uyarınca mahkeme, taraflardan birinin talebi üzerine veya kendiliğinden (resen), karşı davanın asıl davadan ayrılmasına ve gerekiyorsa görevli veya yetkili mahkemeye gönderilmesine karar verir. Mahkemenin bu konuda resen hareket edebilmesi, usul kurallarının doğru uygulanmasını ve yargılamanın gereksiz yere karmaşıklaşmasını önlemeyi amaçlar. Bu durum, mahkemenin davaların usulüne uygun bir şekilde birleştirilip birleştirilmediğini denetleme görevini vurgular.
Boşanmada Karşı Dava Açma Usulü ve Süresi (HMK Madde 133)
Karşı dava açmak isteyen davalının, HMK’nın 133. maddesinde belirtilen usul ve sürelere titizlikle uyması gerekmektedir.
- Nasıl Açılır: Karşı dava, iki şekilde açılabilir:
- Asıl davaya cevap vermek için hazırlanan cevap dilekçesi (cevap layihası) içerisinde, ayrı bir bölüm olarak.
- Cevap dilekçesinden ayrı, bağımsız bir karşı dava dilekçesi ile.
- Nereye Açılır: Karşı dava, asıl boşanma davasının görüldüğü Aile Mahkemesi’ne açılmalıdır. HMK Madde 13 uyarınca, kesin yetki kurallarının söz konusu olmadığı hallerde, asıl davaya bakan mahkeme, karşı davaya bakmaya da yetkilidir.
- Süre: Karşı dava açmak için kanunda öngörülen süre, esasa cevap süresi ile sınırlıdır. Bu süre, dava dilekçesinin davalıya tebliğ edildiği tarihten itibaren iki haftadır. Davalı, bu iki haftalık süre içinde mahkemeden bir defaya mahsus olmak üzere ek süre talep edebilir. Ek süre talebinin de yine ilk iki haftalık süre içinde yapılması zorunludur. Mahkeme ek süre verirse, karşı dava bu ek süre içinde de açılabilir. Bu iki haftalık (veya uzatılmış) süre, hak düşürücü nitelikte olup, kaçırılması ciddi sonuçlar doğurur.
- Sürenin Kaçırılmasının Sonucu: HMK Madde 133/2 uyarınca, süresinden sonra (yani cevap süresi geçtikten sonra) açılan karşı dava, diğer şartları taşısa bile, mahkeme tarafından resen (kendiliğinden) asıl davadan ayrılır. Bu kural, yargılamanın gecikmesini önlemeyi amaçlar ve sürenin ne kadar kritik olduğunu gösterir. Davalının, dava dilekçesini tebliğ alır almaz hukuki danışmanlık alması bu nedenle önemlidir.
- Süre Kaçırılırsa Alternatif Yol: Karşı dava açma süresini kaçıran davalı, haklarını tamamen kaybetmiş sayılmaz. Davalı, talepleri için tamamen yeni ve bağımsız bir boşanma davası açabilir. Daha sonra, bu yeni davanın, görülmekte olan ilk boşanma davası ile arasında bağlantı bulunduğu gerekçesiyle HMK Madde 166 uyarınca birleştirilmesini talep edebilir. Mahkeme, bağlantı görürse ve usul ekonomisine uygun bulursa davaları birleştirebilir. Bu yol, karşı dava açma imkanını kaçıranlar için bir “güvenlik ağı” işlevi görse de, karşı dava kadar pratik ve doğrudan bir yol değildir.
- Harç ve Giderler: Karşı dava, bağımsız bir dava gibi değerlendirildiği için, açılırken ayrı dava harçlarının (başvurma harcı, peşin harç) ve yargılama giderlerinin (gider avansı) ödenmesi gerekir. Harçlar yatırılmadan karşı dava açılmış sayılmaz. Mahkeme, harcın eksik yatırılması durumunda tamamlanması için süre verir; süresinde tamamlanmazsa karşı dava hakkında usulden karar verilebilir. Bu mali yükümlülük, karşı dava açma kararını etkileyen önemli bir faktördür.
- Karşı Davaya Karşı Dava Yasağı: HMK Madde 132/3, yargılamanın sonsuz bir döngüye girmesini engellemek amacıyla, karşı davaya karşı yeni bir karşı dava açılamayacağını açıkça hükme bağlamıştır. Karşı davanın davalısı konumuna geçen asıl davacı, karşı davaya sadece cevap verebilir.
Boşanmada Karşı Dava Açmanın Avantajları ve Stratejik Faydaları
Davalı tarafın boşanma davasında karşı dava açması, sadece bir usuli hak kullanımı değil, aynı zamanda davanın seyrini ve sonucunu etkileyebilecek önemli stratejik faydalar sağlayan bir tercihtir.
- Kendi Boşanma Sebeplerini ve Taleplerini İleri Sürme: Davalı, karşı dava yoluyla, davacının iddialarına bağlı kalmaksızın, evliliğin bitmesine neden olan kendi gerekçelerini ve bu gerekçelere dayalı boşanma talebini mahkemeye sunabilir. Bu, davalının kendi perspektifini ve yaşadığı mağduriyetleri yargılamanın merkezine taşımasını sağlar.
- Kusur İspatında Avantaj Sağlama: Boşanma davalarında kusur tespiti, özellikle tazminat ve nafaka talepleri açısından hayati öneme sahiptir. Karşı dava, davalıya, davacının kusurlu davranışlarını (örneğin, sadakatsizlik, şiddet, hakaret, ekonomik şiddet vb.) aktif olarak ispatlama ve delillendirme imkanı sunar. Bu sayede davalı, kendi kusur oranını azaltabilir veya davacının daha ağır kusurlu olduğunu ortaya koyarak lehine bir sonuç elde edebilir.
- Tazminat Taleplerini Güçlendirme (Maddi ve Manevi): Türk Medeni Kanunu’nun 174. maddesi uyarınca, boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden mevcut veya beklenen menfaatleri zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf maddi tazminat; kişilik hakları saldırıya uğrayan taraf ise manevi tazminat talep edebilir. Davalı tarafın bu tazminatları asıl dava içinde talep edebilmesinin tek yolu karşı dava açmaktır. Karşı dava açılmadığı takdirde, davalı bu haklarını aynı davada ileri süremez. Karşı dava ile davacının kusurunu ispatlamak, bu tazminat taleplerinin kabul edilme olasılığını doğrudan artırır.
- Nafaka Taleplerini Destekleme (Yoksulluk ve İştirak): Benzer şekilde, davalının yoksulluk nafakası (TMK 175) veya çocuklar için iştirak nafakası (TMK 182/2) talep edebilmesi için de karşı dava açması gereklidir. Özellikle yoksulluk nafakası alabilmek için talepte bulunanın boşanmada kusursuz veya daha az kusurlu olması arandığından, karşı dava yoluyla davacının kusurunu ortaya koymak ve kendi mali durumunu delillendirmek, nafaka taleplerinin kabulü için kritik rol oynar.
- Velayet Konusunda Argümanları Güçlendirme: Müşterek çocukların velayeti (TMK 182) konusunda mahkeme öncelikle çocuğun üstün yararını gözetir. Karşı dava, davalıya, velayeti neden kendisinin alması gerektiğini, davacının ebeveynlik görevlerini yerine getirmedeki eksikliklerini veya çocuğun menfaatine aykırı davranışlarını somut delillerle ortaya koyma fırsatı verir. Bu, velayet kararının davalı lehine şekillenmesine yardımcı olabilir.
- Hak Kaybını Önleme: Belki de en önemli faydası, davalının yukarıda sayılan (boşanma, tazminat, nafaka, velayet gibi) taleplerini mevcut dava içinde ileri sürme hakkını kaybetmesini önlemesidir. Karşı dava açılmazsa, bu talepler için ayrı ve muhtemelen daha uzun sürecek yeni davalar açmak gerekebilir (eğer zamanaşımı veya hak düşürücü süreler geçmemişse).
- Usul Ekonomisi ve Yargılama Verimliliği: Tüm bağlantılı taleplerin tek bir dava dosyasında birleştirilmesi, hem taraflar hem de mahkeme için zaman ve masraf tasarrufu sağlar. Tek bir yargılama ile tüm çekişmeli konuların çözümlenmesi hedeflenir ve farklı mahkemelerden çelişkili kararlar çıkması riski azalır.
- Adil Sonuca Ulaşma: Karşı dava, mahkemenin evlilik birliğinin sona ermesine yol açan olayları ve tarafların durumlarını daha bütüncül ve dengeli bir şekilde değerlendirmesine olanak tanır. Her iki tarafın da iddia ve taleplerinin aynı anda ele alınması, daha adil ve hakkaniyetli bir karara varılmasına katkıda bulunur.
- Müzakere Gücü: Karşı dava açmak, davalının elini güçlendirerek olası bir anlaşmalı boşanma veya uzlaşma müzakerelerinde daha avantajlı bir konuma gelmesini sağlayabilir. Davacı, karşı davanın getireceği ek riskler ve masraflar nedeniyle uzlaşmaya daha yatkın hale gelebilir.
Bu faydalar, karşı davanın davalı için neden güçlü bir hukuki araç olduğunu ve boşanma sürecindeki dinamikleri nasıl değiştirebileceğini göstermektedir. Davalı, karşı dava ile sadece savunma yapan taraf olmaktan çıkıp, kendi haklarını aktif olarak takip eden ve davanın sonucunu şekillendirme potansiyeline sahip bir aktöre dönüşür.
Boşanmada Karşı Dava Açmanın Olası Riskleri ve Dezavantajları
Karşı dava açmak birçok avantaj sunsa da, potansiyel riskleri ve dezavantajları da beraberinde getirebilir. Bu nedenle, karar vermeden önce bu olumsuz yönlerin de dikkatlice değerlendirilmesi gerekir.
- Artan Dava Masrafları: Karşı dava, bağımsız bir dava gibi harca tabi olduğundan, davalının ek mahkeme harçları ve gider avansı ödemesini gerektirir. Ayrıca, davanın kapsamının genişlemesi (yeni iddialar, deliller, tanıklar, olası bilirkişi incelemeleri), toplam yargılama giderlerini artırabilir. Davanın karmaşıklaşması, avukatlık ücretlerinin de artmasına neden olabilir, zira avukatın harcayacağı emek ve zaman artacaktır. Davanın kaybedilmesi durumunda, davalı hem kendi yaptığı masrafları hem de karşı tarafın yargılama giderlerini ve vekalet ücretini ödemek zorunda kalabilir.
- Sürecin Uzama İhtimali: Yeni iddiaların, delillerin toplanmasının ve değerlendirilmesinin gerekmesi, yargılama sürecini uzatabilir. Özellikle delillerin toplanması zaman alıyorsa veya tanık sayısı fazlaysa, duruşma sayısının artması ve duruşmalar arasındaki sürenin uzun olması (mahkemelerin iş yoğunluğu nedeniyle) davanın sonuçlanmasını geciktirebilir. Adli tatil gibi dönemler de süreci etkileyebilir.
- Karşı Davanın Reddedilme Riski: Davalı-karşı davacı, karşı davada ileri sürdüğü iddiaları yeterli delillerle ispatlayamazsa veya hukuki şartları yerine getiremezse, karşı davası mahkeme tarafından reddedilebilir. Bu durumda, karşı dava için yapılan masraflar ve harcanan emek boşa gitmiş olur.
- Davanın Karmaşıklaşması: Asıl dava ile birlikte karşı davanın da görülmesi, mahkemenin incelemesi gereken konu ve delil sayısını artırarak davanın daha karmaşık hale gelmesine yol açabilir. Bu durum, hem tarafların hem de mahkemenin iş yükünü artırabilir.
- Karşı Tarafın Tepkisini Sertleştirebilir: Karşı dava açmak, davacı tarafça agresif bir hamle olarak algılanabilir ve mevcut gerginliği daha da artırabilir. Bu durum, taraflar arasındaki uzlaşma veya anlaşmalı boşanma ihtimalini azaltabilir ve daha çekişmeli bir sürece yol açabilir.
- Mal Kaçırma Gibi Olumsuz Davranışları Tetikleyebilir (Dolaylı Risk): Davanın daha da çekişmeli hale gelmesi, taraflardan birinin diğerinden mal kaçırma gibi dürüstlük kuralına aykırı davranışlara yönelme riskini artırabilir. Karşı dava doğrudan buna sebep olmasa da, artan husumet ortamı bu tür eylemleri tetikleyebilir. Ancak mal kaçırma girişimlerinin de hukuki riskleri ve sonuçları olduğu unutulmamalıdır.
Bu riskler ve dezavantajlar, karşı dava açma kararının otomatik bir tercih olmadığını göstermektedir. Her davanın kendine özgü koşulları içinde, potansiyel faydalar ile olası maliyetler, riskler ve süreç üzerindeki etkiler dikkatlice tartılmalıdır. Bu değerlendirme yapılırken mutlaka uzman bir hukukçudan destek alınması önerilir.
Stratejik Değerlendirme: Karşı Dava mı, Sadece Cevap mı?
Aleyhine boşanma davası açılan davalının önündeki temel stratejik yol ayrımı, sadece cevap dilekçesi vererek savunmada kalmak ile cevap dilekçesiyle birlikte veya cevap süresi içinde ayrı bir dilekçeyle karşı dava açarak aktif talepte bulunmak arasında yatmaktadır. Bu iki yaklaşımın sonuçları ve hukuki etkileri önemli ölçüde farklılık gösterir.
Sadece Cevap Dilekçesi Vermek:
Bu yaklaşım, davalının öncelikli olarak davacının açtığı davanın reddini hedeflediği durumlarda tercih edilebilir. Cevap dilekçesi, davacının iddialarına karşı savunma argümanlarını, delilleri ve hukuki gerekçeleri içerir. Ancak bu yolun önemli sınırlamaları vardır:
- Savunma Odaklıdır: Davalı sadece davacının taleplerine karşı koyabilir, kendi aktif taleplerini (kendi nedenleriyle boşanma, tazminat, nafaka vb.) bu dilekçe ile ileri süremez.
- Hak Kaybı Riski: Tazminat, nafaka gibi boşanmanın fer’ilerine ilişkin talepler veya kendi boşanma nedenlerine dayanma hakkı, o dava özelinde kaybedilebilir. Bu hakların daha sonra ayrı bir dava ile ileri sürülmesi gerekebilir.
- Pasif Konum: Davalı, yargılamada genellikle daha pasif bir rolde kalır ve davanın gündemini büyük ölçüde davacı belirler.
- Cevap Vermemenin Sonucu: Davalının süresi içinde cevap dilekçesi vermemesi, davacının iddialarını kabul ettiği anlamına gelmez; kanunen inkar etmiş sayılır. Ancak cevap vermeyen davalı, savunma hakkını önemli ölçüde kısıtlamış olur; örneğin, ilk itirazları ileri süremez ve delil bildirme hakkı sınırlanabilir.
Boşanmada Karşı Dava Açmak:
Bu yaklaşım, davalının sadece savunma yapmakla yetinmeyip, kendi haklarını ve taleplerini de aynı yargılama içinde çözüme kavuşturmak istediği durumlarda stratejik bir tercihtir:
- Aktif Talep İmkanı: Davalı, kendi boşanma nedenlerini, kusur iddialarını, tazminat, nafaka ve velayet taleplerini mahkemeye sunabilir.
- Eşit Hukuki Zemin: Davalıyı pasif savunmacı konumundan çıkararak davacı ile eşit bir hukuki zemine taşır; her iki tarafın da iddia ve talepleri mahkemece değerlendirilir.
- Kapsamlı Çözüm: Evlilik birliğinin sona ermesiyle ilgili tüm çekişmeli konuların (boşanma, kusur, tazminat, nafaka, velayet) tek bir davada ele alınmasını sağlayarak daha bütüncül bir çözüme imkan tanır.
- Usul Ekonomisi: İlgili tüm konuların tek dosyada görülmesi zaman ve masraftan tasarruf sağlar.
Karar Verirken Dikkat Edilmesi Gereken Faktörler:
Hangi stratejinin izleneceğine karar verirken şu faktörler göz önünde bulundurulmalıdır:
- Davalının kendisinin de boşanmak isteyip istemediği.
- Davacının kusurlu olduğuna dair güçlü delillerin varlığı.
- Davalının maddi ve/veya manevi tazminat talebinde bulunmak için haklı gerekçeleri olup olmadığı.
- Davalının yoksulluk nafakasına ihtiyacı olup olmadığı veya çocuklar için iştirak nafakası talep etme durumu.
- Velayet konusunda özel bir talebinin olup olmadığı.
- Karşı dava açmanın getireceği ek masrafları karşılama gücü.
- Karşı dava açmanın olası uzlaşma müzakereleri üzerindeki potansiyel etkisi.
Sonuç olarak, sadece cevap vermek ile karşı dava açmak arasındaki tercih, davalının hedeflerine, davanın özel koşullarına ve potansiyel sonuçların dikkatli bir analizine dayanmalıdır. Karşı dava, davalıya önemli haklar ve stratejik avantajlar sunmakla birlikte, maliyet ve süreç yönetimi açısından dikkatli planlama gerektirir. Bu nedenle, bu kararın mutlaka deneyimli bir boşanma avukatıyla birlikte verilmesi büyük önem taşımaktadır.
Yargıtay Kararları Işığında Karşı Dava Uygulamaları
Yargıtay (Türkiye’nin temyiz mahkemesi), boşanma davalarında karşı dava ile ilgili uyuşmazlıklarda verilen kararları inceleyerek içtihat oluşturmaktadır. Bu kararlar, alt derece mahkemeleri için yol gösterici olmakta ve kanun hükümlerinin uygulamada nasıl yorumlandığını ortaya koymaktadır. Karşı dava içeren boşanma dosyalarında Yargıtay’ın özellikle odaklandığı bazı temel konular şunlardır:
- Kusur Değerlendirmesi: Yargıtay, hem asıl davada hem de karşı davada ileri sürülen iddiaları ve delilleri bir bütün olarak değerlendirerek tarafların kusur oranlarını belirler. Kararlarda, hangi davranışların kusur sayılacağına dair somut örnekler bulunur (örneğin, fiziksel şiddet, hakaret, sadakatsizlik, ekonomik baskı, ailenin müdahalesine sessiz kalma, birlik görevlerini ihmal etme). Yargıtay, soyut iddialar yerine somut delillere dayanılması gerektiğini vurgular. Eşit kusur durumunda (örneğin, bir tarafın şiddet uygulaması, diğerinin sadakatsizliği gibi durumlarda tarafların eşit kusurlu kabul edilebildiği HGK kararı ), bunun özellikle tazminat talepleri üzerindeki etkisi (genellikle tazminat taleplerinin reddi) sıkça ele alınır. Kimin daha kusurlu olduğunun tespiti her olayın özelliğine göre yapılır.
- Af ve Hoşgörü: Tarafların, kusurlu davranış olarak nitelendirilebilecek bir olaydan sonra evlilik birliğine devam etmeleri veya barışmaları, Yargıtay tarafından sıklıkla o davranışın affedildiği veya en azından hoşgörüldüğü şeklinde yorumlanır. Affedilen veya hoşgörülen olaylar, kural olarak boşanma davasına veya tazminat talebine gerekçe yapılamaz. Ancak bu yorum, olayın niteliğine ve tarafların sonraki davranışlarına göre değişebilir. Örneğin, bir araya gelmenin her zaman af anlamına gelmeyeceği durumlar da vardır.
- Tazminat ve Nafaka: Yargıtay, karşı dava yoluyla talep edilen maddi ve manevi tazminatların (TMK 174) ve nafakaların (TMK 175) hükmedilmesinde kusur oranlarını, tarafların ekonomik ve sosyal durumlarını, kişilik haklarına saldırının varlığını ve hakkaniyet ilkesini dikkate alır. Tazminat miktarlarının fahiş veya çok düşük olmaması gerektiği, hakkaniyete uygun olması gerektiği vurgulanır. Boşanmanın eki niteliğindeki tazminat talepleri için ayrıca harç alınmaz ve bu taleplerin reddi veya kabulü halinde ayrıca vekalet ücretine hükmedilmez.
- Delillerin Değerlendirilmesi: Yargıtay, delillerin hukuka uygun yollarla elde edilmiş olmasına büyük önem verir. Casus yazılım, gizli ses veya görüntü kaydı gibi hukuka aykırı yollarla elde edilen delillerin hükme esas alınamayacağını ve kusur belirlemesinde dikkate alınmayacağını istikrarlı bir şekilde belirtir. Tanık beyanları, banka kayıtları, sosyal medya yazışmaları (hukuka uygun elde edilmişse), telefon kayıtları (HTS), uzman raporları gibi delillerin değerlendirilmesine ilişkin ilkeler kararlarda yer alır.
- Usuli Konular: Yargıtay, yargılama usulüne ilişkin hataları da denetler. Örneğin, mahkemenin karşı davada ileri sürülen tüm talepler (özellikle özel boşanma sebepleri) hakkında olumlu veya olumsuz bir karar vermemesi bozma sebebi sayılabilir. Zina gibi mutlak boşanma sebepleri ispatlandığında, mahkemenin öncelikle bu sebebe dayanarak karar vermesi gerektiği belirtilir. İstinaf veya temyiz aşamasında, kanun yoluna başvurmayan taraf aleyhine sonuç doğuracak şekilde (örneğin, aleyhine yeni kusur eklenerek) karar verilemeyeceği ilkesi de önemlidir.
Mahkemenin Karşı Davadaki İddiaları Değerlendirmesi ve Karara Etkisi
Aile Mahkemesi, bir boşanma davasında karşı dava açıldığında, hem asıl davayı hem de karşı davayı birlikte ele alır ve bütüncül bir değerlendirme yapar. Süreç şu şekilde işler:
- Dilekçeler Aşaması: Davacının dava dilekçesine karşılık davalı cevap dilekçesi ve (varsa) karşı dava dilekçesini sunar. Davacı-karşı davalı da karşı davaya cevap verir. Dilekçeler teatisi tamamlanır.
- Ön İnceleme: Mahkeme, ön inceleme duruşmasında dava şartlarını, ilk itirazları inceler, uyuşmazlık konularını tam olarak belirler ve tarafları sulhe teşvik eder.
- Tahkikat Aşaması: Mahkeme, hem asıl davadaki iddialar hem de karşı davadaki iddialar için delillerin toplanmasına karar verir. Tanıklar dinlenir, belgeler incelenir, gerekirse bilirkişi raporu alınır. Tüm deliller, her iki davanın iddialarını da kapsayacak şekilde birlikte değerlendirilir. Mahkeme, hukuka aykırı delilleri dikkate almaz.
- Kusur Tespiti: Toplanan tüm deliller ışığında mahkeme, evlilik birliğinin sarsılmasına yol açan olaylarda hangi tarafın ne ölçüde kusurlu olduğunu tespit eder. Tarafların tam kusurlu, ağır kusurlu, daha az kusurlu veya eşit kusurlu olup olmadığı belirlenir. Bu tespit, hem asıl dava hem de karşı dava açısından yapılır.
- Taleplerin Değerlendirilmesi: Mahkeme, HMK Madde 26 uyarınca tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; yani talep edilmeyen bir şeye veya talepten fazlasına karar veremez. Ancak boşanma davalarında TMK Madde 184 gereği hakim, ikrarla (kabullenme beyanıyla) bağlı değildir. Hakim, toplanan delillere ve kusur tespitine göre hem asıl davadaki talepleri (boşanma, tazminat, nafaka, velayet vb.) hem de karşı davadaki talepleri ayrı ayrı değerlendirir.
- Hüküm: Yargılama sonunda mahkeme, tek bir hüküm kurar ancak bu hüküm içinde hem asıl dava hem de karşı dava hakkında ayrı ayrı karar verir. Örneğin, asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine; her iki davanın da kabulüne; veya her iki davanın da reddine karar verebilir. Boşanmaya karar verilirse, kusur durumuna ve diğer şartlara göre tazminat, nafaka ve velayet gibi fer’i talepler hakkında da karar kurulur. Karşı davanın sonucu, nihai kararın içeriğini doğrudan etkiler. Başarılı bir karşı dava, davalının taleplerinin kabul edilmesini ve davacının taleplerinin reddedilmesini sağlayabilir.
Mahkemenin bu bütüncül yaklaşımı, birbiriyle bağlantılı olan asıl ve karşı davadaki iddiaların birlikte ele alınarak, çelişkili sonuçların önlenmesini ve tek bir kararla uyuşmazlığın kapsamlı bir şekilde çözülmesini amaçlar.
Boşanmada Karşı Dava Açmanın Faydaları Sonuç
Boşanma davasında karşı dava açmak, aleyhine dava açılmış olan eş için önemli haklar ve stratejik avantajlar sunan, ancak dikkatli değerlendirme gerektiren bir hukuki yoldur. Bu rehberde detaylı olarak incelendiği üzere, HMK 132 ve HMK 133 maddeleri çerçevesinde düzenlenen karşı dava, davalının sadece savunmada kalmayıp kendi boşanma sebeplerini, kusur ispatı iddialarını ve boşanmanın fer’ilerine ilişkin taleplerini ( maddi tazminat, manevi tazminat, yoksulluk nafakası, iştirak nafakası, velayet) aynı dava içinde ileri sürmesine olanak tanır. Bu, özellikle davalının da boşanmayı istemesi veya davacıdan mali ya da velayete ilişkin talepleri olması durumunda hak kaybı yaşanmasını önlemek açısından kritik öneme sahiptir. Karşı dava, usul ekonomisi ilkesine hizmet ederek yargılamanın daha verimli yürütülmesini sağlar ve Yargıtay kararları ışığında şekillenen uygulamalarla hukuki güvence altına alınmıştır.
Ancak karşı dava açma kararı, potansiyel dezavantajları da göz önünde bulundurularak verilmelidir. Ayrı dava harcı ve artan yargılama giderleri , potansiyel avukatlık ücreti artışı , yargılama sürecinin uzama ihtimali ve davanın karmaşıklaşması gibi faktörler dikkatle tartılmalıdır. Sadece cevap dilekçesi vermek daha az maliyetli ve daha basit bir yol gibi görünse de, davalının aktif taleplerini ileri sürme hakkından feragat etmesi anlamına gelir.
Karşı dava açma süresinin dava dilekçesinin tebliğinden itibaren iki hafta gibi kısa bir süre olması , davalının hızlı hareket etmesini ve hukuki destek almasını zorunlu kılar. Sürenin kaçırılması halinde karşı davanın asıl davadan ayrılması sonucu doğar.
Sonuç olarak, boşanmada karşı dava açıp açmamak, her davanın kendine özgü koşulları, tarafların hedefleri, delil durumu ve mali imkanları çerçevesinde verilmesi gereken stratejik bir karardır. Bu kararın hukuki sonuçları derin olabileceğinden, süreci bir boşanma avukatı ile birlikte yürütmek, hakların korunması, usuli hatalardan kaçınılması ve en doğru stratejinin belirlenmesi açısından vazgeçilmezdir. Bilinçli bir hukuki değerlendirme, boşanma gibi zorlu bir süreçte adil bir sonuca ulaşmanın anahtarıdır.
Boşanmada Karşı Dava Açmanın Faydaları Sıkça Sorulan Sorular
1. Boşanma davasında karşı dava açmak zorunlu mudur?
Hayır, zorunlu değildir. Davalı sadece cevap dilekçesi vererek savunma yapabilir. Ancak davalı, kendi boşanma sebeplerine dayanmak, davacıdan tazminat veya nafaka talep etmek ya da velayeti aktif olarak istemek gibi taleplerini aynı dava içinde ileri sürmek istiyorsa, karşı dava açması gereklidir. Aksi takdirde bu haklarını o davada kullanamaz.
2. Boşanmada karşı dava masrafları (harç vb.) ne kadar ve kim öder?
Karşı dava, bağımsız bir dava gibi harca tabidir. Davayı açan davalı-karşı davacı, dava açarken başvurma harcı, peşin harç ve gider avansı gibi masrafları öder. 2022 yılı için bu harçların yaklaşık 750-1000 TL civarında olduğu belirtilmiştir , ancak bu miktarlar yıllara göre güncellenir. Dava sonunda mahkeme, yargılama giderlerinin kim tarafından karşılanacağına karar verir; genellikle davada haksız çıkan taraf (veya kusur oranına göre taraflar) masrafları ödemeye mahkum edilir. Avukatlık ücreti ise ayrı bir kalemdir ve genellikle taraflar kendi avukatlarının ücretini öderler, ancak dava sonunda haksız çıkan taraf, kazanan taraf lehine hükmedilen vekalet ücretini de ödemek durumunda kalabilir. Aşağıdaki tablo 2025 yılına ilişkin tahmini bazı masraf kalemlerini göstermektedir (Not: Avukatlık ücretleri tavsiye niteliğinde olup, somut olaya göre değişebilir):
Masraf Kalemi | Tahmini Tutar (2025) | Açıklama |
---|---|---|
Başvurma Harcı | ~615,40 TL (2025 verisi, 2026’te güncellenebilir) | Dava açılırken ödenen maktu harç. |
Peşin Harç | ~615,40 TL (2025 verisi, 2026’te güncellenebilir) | Dava değerine göre değişmeyen maktu harç. |
Gider Avansı | ~2.500 TL (2025 verisi, 2026’te güncellenebilir)+ Tanık/Bilirkişi vb. giderler | Tebligat, bilirkişi, tanık ücretleri gibi yargılama giderleri için mahkeme veznesine yatırılan avans. Kullanılmayan kısım iade edilir. |
Avukatlık Ücreti (Vekalet Ücreti) | Minimum: 30.000 TL + %10 KDV = 33.000 TL Baro Tavsiye (Örnek): İstanbul Çekişmeli: 110.000 TL Ankara Çekişmeli: 127.250 TL İstanbul Anlaşmalı: 75.000 TL | Avukat ile müvekkil arasında serbestçe belirlenir ancak TBB Asgari Ücret Tarifesi’nin altında olamaz. Baroların tavsiye niteliğindeki tarifeleri daha yüksek olabilir. Davanın karmaşıklığına göre değişir. |
Karşı Vekalet Ücreti (Dava Kaybedilirse) | 30.000 TL (2025 TBB Tarifesi) | Davayı kaybeden tarafın, kazanan tarafın avukatına ödemesi için mahkemece hükmedilen maktu ücret. |
Not: Yukarıdaki harç ve gider avansı tutarları geçmiş yıl verilerine dayanmaktadır ve her yıl Adalet Bakanlığı tarafından güncellenmektedir. Kesin tutarlar için güncel tarifelerin kontrol edilmesi gerekir.
3. Boşanmada karşı dava açma süresini kaçırırsam ne olur?
Süre (dava dilekçesi tebliğinden itibaren 2 hafta veya uzatılmış süre) kaçırılırsa, HMK 133(2) gereği mahkeme karşı davanın asıl davadan ayrılmasına karar verir. Bu durumda davalı, taleplerini ayrı bir dava açarak ileri sürebilir ve daha sonra bu davanın ilk dava ile birleştirilmesini talep edebilir.
4. Boşanmada karşı dava açmadan tazminat veya nafaka talep edebilir miyim?
Genellikle hayır. Davalının, davacıdan maddi/manevi tazminat veya yoksulluk/iştirak nafakası talep edebilmesi için, görülmekte olan boşanma davası içinde süresi içerisinde karşı dava açması gerekmektedir.
5. Karşı davam reddedilirse ne olur?
Eğer davalı-karşı davacının açtığı karşı dava mahkeme tarafından reddedilirse, karşı davaya ilişkin yargılama giderleri (harçlar, avukatlık ücreti vb.) genellikle davalı-karşı davacı üzerinde kalır. Asıl dava ise kendi seyrinde devam eder ve mahkeme asıl davadaki talepler hakkında karar verir.
6. Karşı davaya karşı dava açılabilir mi?
Hayır. HMK Madde 132(3) bunu açıkça yasaklamıştır. Karşı davanın davalısı (asıl davacı), karşı davaya sadece cevap verebilir. Raporda kullanılan kaynaklar