Boşanma Sürecinde Araba Kimde Kalır?

Boşanma Sürecinde Araba Kimde Kalır?

Bu yazıda, “Boşanma Sürecinde Araba Kimde Kalır? konusunu detaylı bir şekilde ele alacak, hem hukuki düzenlemeleri hem de bu düzenlemelerin taraflar üzerindeki etkilerini kapsamlı bir şekilde inceleyeceğiz. Boşanma sürecinde araba kimde kalır sorusu, boşanma davası açan eşlerin sıkça karşılaştığı önemli bir hukuki mesele olarak öne çıkar. Eşler arasındaki mal paylaşımı, Türk Medeni Kanunu’nun belirlediği düzenlemelere göre gerçekleştirilir. Ancak özellikle aracın kimin kullanımında kalacağı, edinilmiş mal olup olmadığı veya kişisel mal kapsamına girip girmediği gibi unsurlar, sürecin karmaşıklığını artırabilir. Bu makalede, boşanma sürecinde araba ile ilgili hukuki detaylar, örnekler ve dikkat edilmesi gereken önemli noktalar ele alınacaktır.

Boşanma Sürecinde Araba Nasıl Değerlendirilir?

Boşanma sırasında araba, eşlerin mal rejimine tabi tutulur. Türk hukukunda eşler arasında yasal mal rejimi edinilmiş mallara katılma rejimi olarak uygulanır. Bu rejime göre:

  • Evlilik öncesinde alınan araba: Eğer eşlerden biri aracı evlilik öncesinde satın almışsa, bu araba kişisel mal olarak kabul edilir. Bu durumda, boşanma sürecinde diğer eşin araç üzerinde bir hak talep etmesi mümkün değildir.
  • Evlilik sırasında alınan araba: Evlilik sürecinde satın alınan araçlar ise somut duruma göre genellikle edinilmiş mal kapsamında değerlendirilir. Ancak somut duruma göre araç her ne kadar evlilik içerisinde alınsa da şartları varsa edinilmiş mal olarak değerlendirilebilir.

Edinilmiş Mal ve Kişisel Mal Ayrımı Nedir?

Boşanma sürecinde araba ile ilgili hukuki süreç, malın edinilmiş veya kişisel mal olarak değerlendirilmesine bağlıdır.

  • Kişisel mal: Türk Medeni Kanunu’na göre, evlilik öncesinde edinilen mallar, bağışlanan ya da miras kalan mallar kişisel mal kabul edilir. Örneğin, evlilikten önce satın alınan bir araç, boşanma sürecinde diğer eşle paylaşılmaz.
  • Edinilmiş mal: Evlilik sırasında, eşlerin gelirleriyle alınan her tür mal, edinilmiş mal kapsamına girer. Buna ev, araba ve diğer taşınır veya taşınmazlar da dahildir.

Bu ayrım, boşanma sürecinde araba kimde kalır sorusunun cevabını doğrudan etkiler.

Boşanma Sürecinde Arabaya Tedbir Konulabilir mi?

Boşanma davası sırasında taraflar arasında anlaşmazlık olması durumunda mahkeme, arabanın satılmasını veya devredilmesini önlemek amacıyla ihtiyati tedbir kararı alabilir.

Tedbir Kararının Hukuki Dayanağı

Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 389. Maddesi: Bu maddeye göre, mal paylaşımı veya diğer uyuşmazlıkların çözümünü sağlamak adına ihtiyati tedbir kararı verilebilir.

 HMK Madde 389: Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.

Tedbir Kararının Önemi

Tedbir kararı, boşanma sürecinde eşlerden birinin mal kaçırma girişiminde bulunmasını önlemek açısından büyük önem taşır. Bu karar, özellikle malvarlığına ilişkin hakların korunması için etkin bir hukuki araçtır. Mahkeme tarafından verilen tedbir kararı sayesinde, boşanma süreci tamamlanana kadar malların satılması, devredilmesi ya da üçüncü kişilere geçirilmesi engellenir. Bu durum, tarafların hak kaybı yaşamamasını ve malların korunmasını sağlar. Ayrıca tedbir kararı, tasfiye sürecinde adil bir paylaşım yapılabilmesi için gerekli zemini oluşturur. Böylelikle mal paylaşımı sırasında herhangi bir eşitsizlik ya da mağduriyet yaşanmasının önüne geçilir.

Örnek Durum:

Evlilik sırasında satın alınan bir araç, boşanma sürecinde ihtiyati tedbir konularak koruma altına alınabilir. Örneğin, eşlerden biri aracı satmaya çalışırsa, diğer eş mahkemeye başvurarak bu işlemi durdurabilir.

Anlaşmalı Boşanmalarda Araba Kimde Kalır?

Anlaşmalı boşanma davaları, tarafların mal paylaşımı ve diğer hukuki konularda uzlaşıya vardığı, nispeten daha kısa süren davalardır. Bu süreçte evlilik sırasında edinilen malların, özellikle taşıtların (araba gibi), kimde kalacağı tarafların kendi iradeleriyle belirlenir. Bu tür davalarda, tarafların yaptığı anlaşmaların detayları protokol adı verilen resmi bir belgeye yazılır ve mahkeme bu protokolü onaylayarak boşanmayı sonuçlandırır.

Anlaşmalı Boşanmalarda Arabayla İlgili Uzlaşma Nasıl Sağlanır?

Eşler, araba gibi taşınır malların kime ait olacağını belirlerken aşağıdaki hususları dikkate alabilir:

  1. Fiili Kullanım Durumu:
    Araba, genellikle kim tarafından aktif olarak kullanılıyorsa o kişiye bırakılır. Örneğin, araba bir eşin işine gitmek ya da çocukları okula taşımak gibi günlük ihtiyaçlar için kullanılıyorsa, o eşin sahipliğinde kalması konusunda uzlaşılabilir.
  2. Kredi Borcu Durumu:
    Araba henüz krediyle alındıysa ve kredi ödemeleri devam ediyorsa, genellikle bu ödemeleri üstlenen eş arabanın sahibi olur. Ancak eşler, bu konuda farklı bir anlaşmaya varmışsa, protokolde bu durum açıkça belirtilmelidir.
  3. Ekonomik Durum ve Tarafların İhtiyaçları:
    Eşlerden birinin ekonomik olarak daha zayıf bir durumda olması, onun taşıta daha fazla ihtiyaç duymasına neden olabilir. Taraflar, bu durumu göz önüne alarak adil bir karar alabilirler.
  4. Arabanın Değerinin Paylaşımı:
    Arabanın bir eşte kalmasına karar verildiğinde, diğer eşe arabadan kaynaklı bir maddi denge sağlanması gerekebilir. Bu durum, “taşınır malın değeri” üzerinden yapılacak hesaplamalarla protokolde yer alabilir.

Mahkeme Protokolü Nasıl Onaylar?

Tarafların aralarında yapmış olduğu anlaşma protokolü, mahkemeye sunulur. Protokolde şu bilgiler yer almalıdır:

  • Arabanın plakası ve diğer tanımlayıcı özellikleri (örneğin marka, model, yıl).
  • Kime bırakılacağına dair açık bir ifade.
  • Kredi ödemesi gibi araca ilişkin maddi sorumlulukların kime ait olacağı.

Mahkeme, bu protokolü inceler ve tarafların özgür iradesiyle hazırlandığından emin olduktan sonra onaylar.

Örnek Protokol Maddesi:

“Evlilik birliği içerisinde satın alınan ve kredi borcu devam eden 34 AB 1234 plakalı aracın tüm hak sahipliği ve sorumlulukları, tarafların uzlaşısıyla Ahmet Yılmaz’a bırakılacaktır. Kredi borcunun kalan kısmı Ahmet Yılmaz tarafından ödenecektir.”

Bu tür bir madde, hem arabanın kullanım hakkını hem de finansal yükümlülükleri açıkça belirtir ve taraflar arasında çıkabilecek olası ihtilafların önüne geçer.

Arabayla İlgili Anlaşmazlık Durumunda Ne Olur?

Eğer taraflar araba konusunda uzlaşma sağlayamazsa, anlaşmalı boşanma davası çekişmeli boşanma davasına dönüşebilir. Bu durumda, araba gibi taşınır mallar üzerinde mahkeme tarafından karar verilir. Mahkeme, aracın ekonomik değeri ve TMK’nın mal rejimi tasfiyesi hükümlerini dikkate alarak bir hüküm oluşturur. Bu nedenle tarafların uzlaşması, süreci hızlandırır ve hukuki masrafları azaltır.

Çekişmeli Boşanmalarda Araba Kimde Kalır?

Çekişmeli boşanma davalarında mal paylaşımı, tarafların uzlaşamaması nedeniyle mahkeme tarafından karara bağlanır. Özellikle araba gibi taşınır malların paylaşımında Türk Medeni Kanun’un edinilmiş mallara katılma rejimi esas alınır.

Mahkeme Araba Paylaşımını Nasıl Yapar?

Çekişmeli boşanma davalarında mahkeme, tarafların iddialarını ve sundukları belgeleri inceleyerek şu şekilde bir değerlendirme yapar:

  1. Arabanın Mülkiyet Durumu:
    • Edinilmiş Mal: Evlilik birliği içinde, taraflardan birinin ya da her ikisinin katkısıyla satın alınan bir araba, edinilmiş mal olarak kabul edilir. Bu durumda, araba üzerinde her iki eşin de hak sahibi olduğu varsayılır. Mahkeme, bu hakkın eşit şekilde paylaşılmasını sağlar.
    • Kişisel Mal: Eğer araba, taraflardan birinin evlilikten önce satın aldığı, bağış yoluyla edindiği ya da miras yoluyla kazandığı bir taşınır ise, kişisel mal sayılır ve diğer eşin üzerinde hak iddia etmesi mümkün değildir.
  2. Arabanın Değerinin Hesaplanması:
    Mahkeme, arabanın piyasa değerini belirlemek için bir bilirkişi görevlendirebilir. Bu değer üzerinden, tarafların mal paylaşımı yapılır. Örneğin arabanın edinilmiş mal olması halinde, araba bir eşte bırakılırsa, diğer eşe araba değerinin yarısı kadar bir maddi ödeme yapılmasına hükmeder.
  3. Kredi Borcu Durumu:
    Eğer araba henüz krediyle satın alınmış ve borç ödemeleri devam ediyorsa, mahkeme  evliliğin sona ermesi halinde borcun hangi eş tarafından ödeneceğini dikkate alır. Evliliğin sonlanmasından sonra ödeme yapacak eşin arabanın değerinde daha fazla hak iddia etmesi mümkündür..

Örnek Karar Uygulamaları

  1. Edinilmiş Mal Olarak Paylaşım:
    Tarafların evlilik sırasında ortak katkılarla satın aldığı bir araba, eşit şekilde paylaşılır. Örneğin, mahkeme arabayı bir eşte bırakıp, diğer eşe bunun maddi karşılığını ödeme şeklinde karar verebilir.
  2. Kişisel Mal İddiası:
    Eğer taraflardan biri, arabayı kendi kişisel geliriyle ya da evlilik öncesi birikimleriyle aldığını kanıtlayabilirse, mahkeme arabayı o kişiye tahsis edebilir.

Çekişmeli Durumlarda Sürecin Zorluğu

Çekişmeli boşanma davaları genellikle uzun sürer ve taraflar arasında gerilime neden olabilir. Özellikle araba gibi maddi değeri yüksek taşınır mallar üzerindeki anlaşmazlıklar, davanın süresini uzatabilir. Bu nedenle tarafların, mümkünse uzlaşma yoluna gitmeleri hem zaman hem de maliyet açısından avantaj sağlar.

Edinilmiş Malların Tasfiyesi Nasıl Yapılır?

Boşanma sonrası edinilmiş malların paylaşımı, edinilmiş mallara katılma rejimi esaslarına göre tasfiye süreci ile gerçekleştirilir. Bu süreç, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun ilgili hükümlerine dayanır ve eşlerin evlilik süresince elde ettikleri malların adil bir şekilde paylaştırılmasını hedefler. Tasfiye süreci, taraflar arasında uzlaşmazlık durumunda mahkeme kararıyla yürütülür.

Edinilmiş Mal Nedir?

Edinilmiş mal, evlilik süresi boyunca eşlerin gelirleriyle elde ettikleri mal varlıklarını ifade eder. Bu kapsama giren mallar şunlardır:

  • Çalışma karşılığı elde edilen gelirler (maaş, prim, ikramiye vb.).
  • Sosyal güvenlik ya da işsizlik ödeneği gibi yardımlar.
  • Evlilik sürecinde alınan taşınmazlar ve taşınırlar (örneğin ev, araba).
  • Kira gelirleri veya faiz gibi yatırımlardan elde edilen kazançlar.

Kişisel mallar ise tasfiye dışıdır. Örneğin, evlilik öncesinde sahip olunan mallar, miras ya da bağış yoluyla kazanılan değerler kişisel mal sayılır ve paylaşılmaz.

Edinilmiş Malların Tasfiye Süreci

Tasfiye işlemleri, aşağıdaki aşamalarla gerçekleştirilir:

1. Kişisel Malların Ayrılması

Tasfiye sürecinde öncelikle eşlerin kişisel malları belirlenir. Kişisel mal statüsündeki varlıklar, diğer eşle paylaşılmaz ve tasfiye kapsamı dışında bırakılır.

2. Edinilmiş Malların Tespiti

Eşlerin evlilik birliği boyunca kazandıkları edinilmiş mallar tespit edilir. Bu mallar, tarafların gelir belgeleri, tapu kayıtları, banka hesap dökümleri gibi belgelerle belirlenir.

3. Değer Artış Payı ve Denkleştirme İşlemleri

Edinilmiş malların tasfiyesinde, eşlerden birinin diğerine ait bir mala yaptığı katkı dikkate alınır. Bu katkı, “değer artış payı” olarak adlandırılır ve tasfiye sırasında talep edilebilir.

4. Edinilmiş Malların Paylaştırılması

Tüm hesaplamalar yapıldıktan sonra, edinilmiş malların değeri eşit olarak paylaştırılır. Eğer bir malın fiziksel olarak bölünmesi mümkün değilse, mal bir eşte bırakılarak diğer eşe maddi tazminat ödenir.

Boşanma Davasında Araç Tahsisi

Boşanma davası sürecinde, eşlerin ortak yaşamının gerektirdiği düzenlemelerin devamlılığı ve özellikle çocukların menfaati gözetilerek, mahkeme tarafından geçici önlemler alınabilir. Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 169. maddesi uyarınca, hakim davanın devamı süresince gerekli gördüğü her türlü geçici önlemi re’sen (kendiliğinden) veya taraflardan birinin talebi üzerine alabilir. Bu önlemlerden biri de, evlilik birliği içinde kullanılan aracın, boşanma süreci boyunca hangi eş tarafından kullanılacağının belirlenmesi, yani “araç tahsisi”dir. Araç tahsisi kararı verilirken, mülkiyetin kimde olduğu ikincil bir önem taşır; asıl odaklanılan nokta, aracın kullanımına daha fazla ihtiyacı olan tarafın kim olduğudur. Mahkeme bu değerlendirmeyi yaparken, çocukların velayetinin kimde olduğu, çocukların okula veya tedaviye götürülme ihtiyacı, eşlerden birinin sağlık durumu veya işe gidip gelme zorunluluğu gibi somut ve haklı gerekçeleri dikkate alır. Örneğin, velayeti geçici olarak anneye verilen ve özel eğitime muhtaç bir çocuğun ulaşımının sağlanması için, baba adına kayıtlı olan aracın anneye tahsis edilmesi mümkündür. Bu karar, nihai mal paylaşımını etkilemeyen, sadece dava süresince geçerli olan bir tedbir niteliğindedir. Ayrıca, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun kapsamında, şiddet veya şiddet tehdidi altındaki eşin korunması amacıyla da aracın kendisine tahsis edilmesi veya diğer eşin aracı kullanmasının engellenmesi gibi kararlar verilebilir.   

Boşanma Aşamasında Araba Kimde Kalır?

Boşanma davası açıldığında, evlilik birliği içinde kullanılan arabanın fiilen kimde kalacağı sorusu, hukuki mülkiyet ve nihai mal paylaşımı hakkından ayrı bir konudur. Pratikte, boşanma sürecinin başında araç, o an kimin zilyetliğinde (fiili hakimiyetinde) ise genellikle o eşte kalmaya devam eder. Diğer eşin, mahkeme kararı olmaksızın aracı zorla geri alması hukuken mümkün değildir ve bu tür bir girişim, mülkiyet hakkının ihlali veya başka hukuki sorunlara yol açabilir. Araç ruhsatı kendi adına olan eş, diğer eşin aracı kullanmasına rızası olmadığını ve aracı geri istediğini noter aracılığıyla göndereceği bir ihtarname ile bildirebilir; bu, özellikle trafik cezaları veya araçla işlenebilecek suçlara karşı sorumluluğu sınırlamak adına önemlidir. Ancak bu ihtarname, aracı geri almak için tek başına yeterli bir hukuki dayanak oluşturmaz. Aracın fiilen kendisinde kalmasını isteyen veya diğer eşten geri almak isteyen tarafın başvurabileceği en etkili hukuki yol, Aile Mahkemesi’nden “geçici önlem” olarak aracın kendisine tahsis edilmesini talep etmektir. Mahkeme, tarafların ihtiyaç durumunu ve özellikle çocukların menfaatini değerlendirerek, dava sonuçlanana kadar aracın kim tarafından kullanılacağına karar verebilir. Unutulmamalıdır ki, aracın boşanma sürecinde kimde kaldığı, mal paylaşımı davasında aracın değerinin yarı yarıya paylaşılması ilkesini etkilemez; bu sadece geçici bir kullanım düzenlemesidir.   

Boşanmada Kadının Üzerine Olan Araba

Türk hukuk sisteminde, 1 Ocak 2002 sonrası evlilikler için yasal mal rejimi olan “edinilmiş mallara katılma rejimi” geçerlidir ve bu rejimde, bir malın kimin adına kayıtlı olduğundan ziyade, ne zaman ve hangi kaynakla alındığı esastır. Dolayısıyla, boşanma davasında kadının üzerine kayıtlı olan bir arabanın akıbeti, bu aracın hukuki niteliğine göre belirlenir: “kişisel mal” mı, yoksa “edinilmiş mal” mı olduğu tespit edilir. Eğer araç, evlilik birliği devam ederken eşlerin çalışmasının karşılığı olan gelirler (maaş, prim vb.), sosyal güvenlik ödemeleri veya kişisel malların gelirleri gibi kaynaklarla satın alınmışsa, bu araç “edinilmiş mal” sayılır. Bu durumda, araç kadının adına kayıtlı olsa dahi, erkek eş mal paylaşımı davasında aracın tasfiye anındaki (mahkeme kararına en yakın tarihteki) rayiç değerinin yarısı üzerinde “katılma alacağı” hakkına sahip olur. Ancak, eğer kadın bu aracı evlenmeden önce satın almışsa, evlilik sırasında kendisine ailesinden miras kalmış veya bağış yoluyla (hediye olarak) geçmişse ya da düğünde takılan ve kadının kişisel malı sayılan ziynet eşyalarını (altınları) bozdurarak bu aracı satın almışsa, araç kadının “kişisel malı” olarak kabul edilir. Kişisel mallar mal paylaşımına dahil edilmez ve tamamen o eşe ait kalır. Bu ayrımın yapılabilmesi için mahkeme, aracın alımında kullanılan paranın kaynağını, yani ekonomik kökenini detaylı bir şekilde araştırır.   

Eşin Arabayı Kaçırması

Boşanma sürecinde veya boşanmanın yaklaştığı dönemde, eşlerden birinin diğer eşin mal paylaşımından alacağı payı azaltmak amacıyla ortak mülkiyete tabi bir aracı satması, bağışlaması veya değerinin altında bir bedelle üçüncü bir kişiye devretmesi, hukuken “mal kaçırma” olarak nitelendirilir. Türk Medeni Kanunu’nun 229. maddesi, bu tür kötü niyetli devirleri engellemek için özel bir düzenleme getirmiştir. Bu maddeye göre, bir eşin mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltma kastıyla yaptığı devirler ve mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan, olağan hediyeler dışında yaptığı karşılıksız kazandırmalar (bağışlar), mal paylaşımı hesaplamasında dikkate alınır. Yani, araba fiilen satılmış ve elden çıkmış olsa bile, mahkeme mal paylaşımı davasında bu devir işlemini yok sayar ve arabanın devir tarihindeki veya tasfiye anındaki rayiç değerini, malı kaçıran eşin malvarlığına bir “eklenecek değer” olarak dahil eder. Bu durumda, mağdur olan eş, sanki araba hiç satılmamış gibi, o arabanın değerinin yarısı üzerindeki katılma alacağını, malı kaçıran eşten talep edebilir. Eğer devir yapılan üçüncü kişi (örneğin aracı satın alan akraba) kötü niyetliyse, yani devrin mal kaçırma amacıyla yapıldığını biliyor veya bilebilecek durumdaysa, malı kaçıran eşin malvarlığı alacağı karşılamaya yetmezse, bu üçüncü kişiye karşı da TMK 241. madde uyarınca dava açılarak eksik kalan alacak talep edilebilir. Mal kaçırma fiilinin kendisi Türk Ceza Kanunu’nda özel bir suç olarak tanımlanmamış olsa da, bu amaçla resmi belgede sahtecilik veya dolandırıcılık gibi suçlar işlenmişse, ilgili suçtan dolayı ayrıca cezai sorumluluk doğabilir.   

Boşanma Aşamasında Arabaya Şerh Koymak

Boşanma sürecinde eşlerden birinin, mal paylaşımına konu olacak aracı diğer eşten habersiz satmasını veya üçüncü kişilere devretmesini engellemenin en etkili hukuki yolu, aracın trafik sicil kaydına “şerh” konulmasını sağlamaktır. Bu şerh, aslında mahkeme tarafından verilen “ihtiyati tedbir” kararının bir sonucudur ve aracın mülkiyetinin dava sonuçlanana kadar bir başkasına devredilmesini hukuken ve fiilen bloke eder. İhtiyati tedbir kararı ile trafik tescil kaydına işlenen bu şerh, “tasarruf yetkisini kısıtlayıcı” bir nitelik taşır; yani araç sahibi, noter nezdinde satış işlemi yapmak istediğinde, sistemdeki bu şerh nedeniyle işlemi tamamlayamaz. Bu işlemin temel amacı, mal kaçırma riskini ortadan kaldırarak, diğer eşin mal paylaşımı davası sonucunda elde edeceği “katılma alacağı” hakkını güvence altına almaktır. Şerh konulması, mülkiyetin kime ait olduğunu veya aracın kim tarafından kullanılacağını belirlemez; yalnızca aracın hukuki statüsünü dondurarak, mal paylaşımı davasının konusuz kalmasını önler. Bu sayede, boşanma davası devam ederken soyut bir alacak hakkı olan katılma alacağı, somut bir mal varlığı değeri (araç) üzerinde etkili olan bir güvenceye kavuşmuş olur.   

Arabaya Şerh Nasıl Konulur?

Bir araca boşanma davası sırasında şerh koydurma işlemi, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 389. ve devamı maddelerinde düzenlenen “ihtiyati tedbir” kararı alınması yoluyla gerçekleştirilir. Süreç, yetkili Aile Mahkemesi’ne verilecek bir dilekçe ile başlar. Bu talep, boşanma davası dilekçesiyle birlikte, ayrı bir mal paylaşımı davası açılarak veya acil durumlarda davadan önce de ileri sürülebilir. Dilekçede, tedbir talep eden eş, aracın evlilik birliği içinde edinilmiş bir mal olduğunu ve diğer eş tarafından satılması, devredilmesi veya üzerinde bir hak tesisi yapılması (mal kaçırma) riski bulunduğunu, bu durumun gerçekleşmesi halinde kendi hakkını elde etmesinin önemli ölçüde zorlaşacağını veya imkansız hale geleceğini “yaklaşık ispat” kuralı çerçevesinde delilleriyle ortaya koymalıdır. Mahkeme, talebi haklı bulursa, genellikle karşı tarafı dinlemeden dahi tedbir kararı verebilir. Ancak, bu kararla birlikte, haksız bir tedbir nedeniyle diğer eşin veya üçüncü kişilerin uğrayabileceği zararları karşılamak amacıyla, tedbir isteyen taraftan aracın değerinin genellikle %10-15’i oranında bir “teminat” bedelini mahkeme veznesine yatırmasını ister. Teminat yatırıldıktan ve karar kesinleştikten sonra, mahkeme kalemi tarafından ilgili Trafik Tescil Müdürlüğü’ne bir müzekkere (resmi yazı) yazılarak, araç kaydına “ihtiyati tedbir şerhi” konulması talimatı verilir. Tedbir kararının, verildiği tarihten itibaren bir hafta içinde uygulanmasının talep edilmesi zorunludur, aksi halde tedbir kendiliğinden kalkar.   

Boşanma Davasında Araba Paylaşımı

Boşanma davasında araba paylaşımı, aracın fiziken ikiye bölünmesiyle değil, değerinin parasal olarak paylaştırılmasıyla gerçekleşir. Eğer araç, evlilik birliği içinde edinilmiş mal statüsünde ise, eşler bu aracın değeri üzerinde yarı yarıya hak sahibidir ve bu hak “katılma alacağı” olarak adlandırılır. Paylaşımın ilk adımı, aracın değerinin tespitidir. Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre, aracın değeri, satın alındığı veya boşanma davasının açıldığı tarihteki değeri değil, mal paylaşımı davasında verilecek karara en yakın tarihteki güncel piyasa değeri, yani “rayiç (sürüm) değeri”dir. Bu değer tespiti, mahkeme tarafından atanacak bir bilirkişi tarafından yapılır. Bilirkişi, aracın markası, modeli, yılı, kilometresi, hasar durumu ve genel kondisyonu gibi faktörleri dikkate alarak objektif bir değerleme raporu hazırlar. Tespit edilen bu rayiç değerden, eğer varsa araç için çekilmiş ve ödenmeye devam eden kredi borcunun kalan anapara kısmı düşülerek net “artık değer” bulunur. İşte bu artık değerin yarısı, aracı almayan eşin diğer eşten talep edebileceği katılma alacağı miktarını oluşturur. Uygulamada genellikle araç fiilen hangi eşteyse o eşte kalır ve bu eş, diğer eşe hesaplanan alacak miktarını nakden öder. Eğer ödeme yapılamıyorsa veya taraflar bu yönde anlaşırsa, mahkeme aracın satılarak bedelinin eşler arasında paylaştırılmasına da karar verebilir.   

Boşanma Davasında Araca Tedbir

Boşanma davasında araca “tedbir” konulması, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 389. maddesi uyarınca talep edilen ve bir malvarlığı değerinin hukuki durumunu dava süresince koruma altına alan geçici bir hukuki koruma yöntemi olan “ihtiyati tedbir” anlamına gelir. Bu, nihai bir mülkiyet kararı olmayıp, davanın sonucunu beklerken mevcut durumun kötü niyetli eylemlerle değiştirilmesini önlemeye yönelik bir güvencedir. Araca tedbir konulmasının temel amacı, mal rejiminin tasfiyesine konu olacak aracın, dava devam ederken diğer eş tarafından satılması, bağışlanması, rehin verilmesi veya başka bir şekilde elden çıkarılarak “mal kaçırılması” riskini bertaraf etmektir. Mahkemenin tedbir kararı verebilmesi için, talepte bulunan eşin, bu tedbir alınmadığı takdirde hakkını elde etmesinin önemli ölçüde zorlaşacağını veya tamamen imkansız hale geleceğini ya da gecikme sebebiyle ciddi bir zarar doğacağını yaklaşık delillerle ispatlaması gerekir. Tedbir kararı, aracın trafik sicil kaydına şerh düşülmesi şeklinde uygulanır ve bu şerh, aracın üçüncü kişilere devrini engeller. Önemle belirtmek gerekir ki, ihtiyati tedbir kararı bir “kalkan” görevi görür; yani malvarlığını korur, ancak bir “kılıç” değildir; yani aracı diğer eşin elinden alıp tedbir isteyen eşe vermez. Aracın fiili kullanımının (zilyetliğinin) kime verileceği, “tahsis” adı verilen ayrı bir geçici önlem kararıyla belirlenir. Tedbir ise sadece mülkiyetin devrini engelleyerek, ileride doğacak parasal alacak hakkını güvence altına alır.   

Boşanma Aşamasında Araç Satışı

Boşanma aşamasında bir aracın satılıp satılamayacağı ve satışın hukuki sonuçları, araç üzerinde bir mahkeme tedbiri olup olmadığına bağlı olarak değişir. Eğer mahkeme tarafından verilmiş bir “ihtiyati tedbir” kararı varsa ve bu karar aracın trafik sicil kaydına “şerh” olarak işlenmişse, aracın satışı hukuken ve fiilen mümkün değildir; noter ve trafik tescil müdürlüğü bu devir işlemini gerçekleştirmeyecektir. Ancak, araç üzerinde herhangi bir tedbir kararı bulunmuyorsa, ruhsatta adına kayıtlı olan eşin aracı satması önünde yasal bir engel yoktur ve bu satış işlemi tek başına bir suç teşkil etmez. Bununla birlikte, tedbirsiz yapılan bu satışın mal paylaşımı davasında ciddi sonuçları vardır. Satıştan elde edilen para, hukuken “edinilmiş malın yerine geçen değer” olarak kabul edilir ve aynı şekilde mal paylaşımına tabi olur; yani diğer eş, bu paranın yarısı üzerinde hak iddia edebilir. Eğer satışın, diğer eşin alacağını azaltmak amacıyla (mal kaçırma kastıyla) yapıldığı, örneğin aracın rayiç bedelinin çok altında bir fiyata satıldığı veya satıştan elde edilen paranın gizlendiği ispat edilirse, mahkeme Türk Medeni Kanunu’nun 229. maddesini uygular. Bu durumda mahkeme, yapılan satışı ve bedelini dikkate almayarak, aracın satılmamış gibi o günkü piyasa değerini hesaplamaya dahil eder ve malı kaçıran eşin, diğer eşe bu değerin yarısını ödemesine hükmeder. Özellikle boşanma davasının açılmasından kısa bir süre önce yapılan satışlar, Yargıtay tarafından mal kaçırma kastına karine olarak kabul edilmekte ve titizlikle incelenmektedir.   

Boşanma Sürecinde Araba Kimde Kalır Sonuç

Boşanma sürecinde araba kimde kalır sorusu, evlilik süresince alınan malların niteliği ve taraflar arasındaki anlaşmazlık düzeyine göre farklılık gösterir. Evlilik öncesinde alınan araçlar kişisel mal kabul edilirken, evlilik sırasında edinilen araçlar somut duruma göre ortak mal sayılır ve eşit şekilde paylaştırılır. Anlaşmazlık durumlarında ise mahkeme, arabayla ilgili ihtiyati tedbir kararı alabilir veya tasfiye süreci sonunda adil bir paylaşım yapar. Çelik & Baştürk Hukuk ve Danışmanlık Ofisi olarak, Boşanma Sürecinde Araba Kimde Kalır konusunda destek sunuyoruz. Av. Tolga ÇELİK  ve Av. M. Nur BAŞTÜRK olarak müvekkillerimizin her aşamada yanındayız.

Boşanma Sürecinde Araba Kimde Kalır Sık Sorulan Sorular

Evlilik öncesinde alınan bir araba boşanma sırasında paylaşılır mı?

Hayır, evlilik öncesinde alınan bir araba kişisel mal kabul edilir ve diğer eşin üzerinde bir hak iddia etmesi mümkün değildir.

Araba için ihtiyati tedbir kararı nasıl alınır?

Eşlerden biri mahkemeye başvurarak aracın satılmasını önlemek için ihtiyati tedbir kararı talep edebilir.

Anlaşmalı boşanmalarda araba paylaşımı nasıl yapılır?

Taraflar, araba konusunda uzlaşmaya vararak bunu protokolde belirtebilir. Mahkeme, bu protokolü onayladığında paylaşım kesinleşir.

Bu Yazıyı Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir