Yabancı Uyruklu Anneye Velayet Verilir mi?

Yabancı Uyruklu Anneye Velayet Verilir mi?

Yabancı uyruklu anneye velayet verilir mi sorusu, uluslararası evliliklerde boşanma veya ayrılık süreçlerinde en çok merak edilen ve hassasiyetle ele alınması gereken konuların başında gelir. Türk hukuk sisteminde velayet, bir hak olmanın ötesinde, çocuğun geleceğini ve yüksek yararını güvence altına alan bir sorumluluklar bütünüdür. Bu makalede, yabancı uyruklu anneye velayet verilmesi sürecini, yasal dayanaklarından pratik uygulama aşamalarına kadar derinlemesine inceleyeceğiz. Amacımız, bu zorlu süreçte yol haritası arayan potansiyel müvekkillerimizi aydınlatmak ve uzman bir avukatın rehberliğinin neden hayati önem taşıdığını somut bir şekilde ortaya koymaktır. Hukuki prosedürler, uluslararası sözleşmeler ve Yargıtay’ın güncel içtihatları çerçevesinde, yabancı uyruklu anneye velayet verilir mi sorusuna açıklık getireceğiz.

Velayet Kavramının Türk Hukukundaki Temelleri

Velayet, Türk Medeni Kanunu’nda (TMK) yer alan ve reşit olmayan çocukların bakımı, eğitimi, korunması ve temsili konusunda anne ile babaya tanınan hak ve yükümlülükler manzumesidir. Kanun koyucu, velayeti basit bir hak olarak görmez, aksine çocuğun bedensel, zihinsel, duygusal ve ahlaki gelişimini sağlama görevini ebeveynlere yükler. Bu bağlamda, velayet hakkı, kişiye sıkı sıkıya bağlı olup üçüncü kişilere devredilemez ve bu haktan feragat edilemez. Velayetin bu mutlak niteliği, kamu düzenine ilişkin bir husus olmasından kaynaklanır. Türk Medeni Kanunu’nun 335. ve devamı maddeleri, yasal bir sebep olmadığı müddetçe velayetin ana ve babadan alınamayacağını açıkça hükme bağlamaktadır.  

Bu ilkenin ne kadar kesin olduğunu gösteren en çarpıcı örneklerden biri Yargıtay’ın emsal kararlarında görülmektedir. Bir davada, taraflar anlaşmalı boşanma protokolünde çocuklarının velayetini dedelerine vermeyi kararlaştırmış, yerel mahkeme de bu kararı onaylamıştır. Ancak Yargıtay, bu kararı bozarak velayet hakkının münhasıran anne ve babaya ait olduğunu ve evlat edinme hariç üçüncü bir kişiye devredilemeyeceğini belirtmiştir. Bu, velayet davası sürecinin sadece ebeveynler arasında görülebileceğini ve hukuki prosedürlerin dışına çıkma arayışlarının sonuçsuz kalacağını gösterir. Aynı zamanda, mahkemelerin “çocuğun üstün yararı” ilkesini yorumlarken, kanunun temel prensiplerine sıkı sıkıya bağlı kaldığının da güçlü bir delilidir. Bu durum, hukuk sisteminin keyfi kararlardan uzak, somut hukuki normlara dayandığına dair müvekkiller için önemli bir güvence oluşturur.

Evlilik Birliği İçinde ve Sonrasında Velayet

Evlilik devam ettiği sürece, Türk Medeni Kanunu’nun 336. maddesi gereğince anne ve baba velayeti birlikte kullanırlar. Bu, çocuğa dair tüm kararların eşlerin ortak iradesiyle alınmasını gerektirir. Ancak evlilik birliğinin boşanma veya ortak hayata son verme gibi sebeplerle sona ermesi halinde, hâkim velayeti eşlerden birine tevdi eder. Eğer eşlerden biri vefat etmişse, velayet hakkı doğrudan sağ kalan tarafa geçer.  

Evlilik Dışı Doğan Çocukların Velayeti

Anne ve baba evli değilse, Türk Medeni Kanunu’nun 337. maddesi velayetin yasal olarak doğrudan anneye ait olduğunu hükme bağlamaktadır. Bu durum, annenin Türk vatandaşı veya yabancı uyruklu olması fark etmeksizin geçerlidir. Bu hukuki düzenleme, boşanma sürecindeki çekişmeli velayet davalarından farklı bir dinamik yaratır. Zira velayet zaten anneye ait olduğu için, babanın velayeti talep edebilmesi için öncelikle çocukla arasındaki soybağını tanıma, babalık davası veya evlilik yoluyla yasal olarak kurması ve ardından velayet davası açması gerekir. Bu durum, ispat yükünü babanın üzerine koyar ve yabancı uyruklu bekar anneler için başlangıçta daha güçlü bir hukuki zemin sağlar. Bu yasal gerçeği bilmek, sürecin başından itibaren doğru stratejiyi belirlemek adına büyük bir avantajdır.

Velayet Davalarında Esas Alınan İlke

Türk aile hukuku ve uluslararası hukukun temel dayanağı, velayet kararlarının her koşulda “çocuğun üstün yararı” ilkesini esas almasıdır. Bu ilke, Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesi’nde de güvence altına alınmış olup, velayete ilişkin her türlü karar ve eylemde çocuğun fiziksel, duygusal, zihinsel ve ahlaki gelişiminin ön planda tutulmasını gerektirir. Mahkeme, bir karar verirken çocuğun mevcut yaşam düzeninden en az şekilde etkilenmesini ve en sağlıklı ortamın sağlanmasını gözetir.  

Mahkeme Sürecinde Velayet Kriterleri

Mahkeme, velayet kararı verirken her somut olayın kendine özgü koşullarını titizlikle değerlendirir. Yabancı uyruklu bir anne için velayete karar verilirken, milliyetinden bağımsız olarak, annenin ve diğer ebeveynin çocuğa sağlayabileceği koşullar bir dizi somut kritere göre incelenir. Bu kriterler arasında ebeveynlerin ekonomik ve sosyal durumları, çocuğa gösterdikleri ilgi ve şefkat, barınma koşulları ve çocuğun eğitim imkanları gibi faktörler yer alır. Annenin sağlık sorunları, bağımlılık veya çocuğun gelişimine zarar verecek bir yaşam tarzına sahip olması gibi hukuki gerekçeler, velayetin anneye verilmemesi için geçerli nedenler teşkil edebilir.  

Yargılamaya Yardımcı Kurumlar: Sosyal İnceleme Raporu (SİR)

Aile Mahkemesi hâkimi, velayet kararı için gerekli somut değerlendirmeleri yapabilmek adına sıklıkla Sosyal İnceleme Raporu (SİR) talep eder. Bu rapor, alanında uzman kişiler (sosyal hizmet uzmanları, pedagoglar vb.) tarafından hazırlanır ve ailenin fiziki, sosyal, ekonomik ve psikolojik durumunu detaylıca inceler. Raporun temel amacı, çocuğun en iyi şekilde korunmasını sağlayacak ebeveyni belirlemek için mahkemeye objektif bir veri sunmaktır. Rapor, hâkim için bağlayıcı olmamakla birlikte, çoğu zaman kararın temel dayanağını oluşturur. Bu durum, hukuki sürecin sadece mahkeme salonunda değil, aynı zamanda sosyal inceleme uzmanlarını ikna etmeye yönelik kapsamlı bir hazırlık ve sunum süreciyle başladığını göstermektedir. Bu aşamada, uzman bir avukatın rehberliği, müvekkili bu sürece psikolojik ve pratik olarak hazırlamak, hangi faktörlerin ön plana çıkacağını belirlemek ve gerekli tüm bilgileri doğru bir şekilde sunmak açısından kritik bir rol oynar.  

Çocuğun Görüşünün Alınması

Mahkeme, kararın doğrudan tarafı olan çocuğun düşüncelerine büyük önem verir. Bu nedenle, Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre, idrak yaşında olduğu kabul edilen çocuğun (genellikle 8 yaş ve üzeri) velayet konusundaki görüşlerinin alınması zorunludur. Çocuğun beyanları, yaşına ve olgunluk düzeyine göre titizlikle değerlendirilir ve mahkeme kararına önemli bir etki edebilir.  

Aşağıdaki tablo, yabancı uyruklu anneye velayet verilmesi davasında mahkemelerin hangi temel kriterleri değerlendirdiğini özetlemektedir:

Değerlendirme Alanıİncelenen Hususlar
Ebeveynlerin Kişisel DurumuYaş, fiziksel ve psikolojik sağlık durumu, karakter ve mizaç özellikleri, velayet görevini yerine getirme kapasitesi  
Ekonomik DurumuDüzenli ve yeterli gelir, çocuğun ihtiyaçlarını karşılama gücü  
Sosyal Çevresi ve İkamet KoşullarıÇocuğun yaşadığı evin fiziksel koşulları, sosyal çevre, okul ve arkadaş çevresi, kültürel entegrasyon  
Çocuğun Durumu ve İhtiyaçlarıÇocuğun yaşı, cinsiyeti, eğitim durumu, özel ihtiyaçları ve halihazırdaki düzeni  
Ebeveynler Arasındaki İlişkiEbeveynlerin iş birliği yapma kapasitesi, çocuğun diğer ebeveyniyle kişisel ilişkisini engelleme durumu  

Bu tablo, velayet davasında sadece gelir seviyesinin değil, mahkemenin bütüncül bir değerlendirme yaptığının somut bir göstergesidir. Örneğin, velayet sahibi ebeveynin yeniden evlenmesi tek başına velayetin değiştirilmesi için yeterli bir sebep değildir. Ancak, yeni eşin varlığı veya bu evliliğin çocuğun menfaatini olumsuz etkilediğine dair somut kanıtlar varsa, velayet yeniden değerlendirilebilir. Bu, yabancı uyruklu bir annenin velayeti aldıktan sonra yaşayabileceği bir kaygıyı giderebilir ve davanın tek bir faktöre bağlı olmadığını gösterir.

Yabancı Unsurlu Velayet Davalarında Uygulanacak Hukuk ve Uluslararası İşlemler

Türk ve yabancı vatandaşlar arasındaki velayet uyuşmazlıkları, Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun (MÖHUK) hükümlerine göre çözümlenir. Bu alandaki hukuki süreç, hem maddi hukuku hem de karmaşık usul kurallarını içerir. Bu noktada yabancı uyruklu anneye velayet verilmesi süreci, uluslararası anlaşmalar ve kanunlar çerçevesinde ele alınır.

Hangi Hukuk Uygulanır? (MÖHUK)

Yabancılık unsuru taşıyan velayet davalarında uygulanacak hukuk, belirli bir sıraya göre belirlenir. Öncelikle, eşlerin ortak bir vatandaşlığı varsa, o ülkenin hukuku uygulanır. Eğer eşler farklı uyruklara sahipse, tarafların müşterek mutad meskeni (birlikte oturdukları ülke) hukuku geçerli olur. Eğer ne ortak vatandaşlık ne de ortak mutad mesken bulunuyorsa, bu durumda Türk hukuku uygulanacaktır. Bu kademeli sıralama, uluslararası velayet davalarının temel hukuki dayanağını oluşturur.  

Yabancı Mahkeme Kararlarının Türkiye’de Geçerliliği

Yabancı bir mahkeme tarafından verilen velayet kararının Türkiye’de yasal geçerlilik kazanması için “Tanıma ve Tenfiz” davası açılması zorunludur. Tanıma, yabancı mahkeme kararının kesin hüküm etkisini Türk hukukunda sağlaması, tenfiz ise kararın Türkiye’de icra edilebilir hale gelmesi anlamına gelir.  

Tanıma ve Tenfiz Şartları ve Kamu Düzeni İlkesi

Yabancı bir mahkeme kararının tenfiz edilebilmesi için, kararın Türk kamu düzenine “açıkça aykırı” olmaması gerekir. Bu kavram, yabancı hukuk sistemlerinin farklılıklarından kaynaklanan sorunları çözmek için kullanılır. Geçmişte, yabancı mahkemelerin verdiği ortak velayet kararları, boşanma sonrası tek velayet ilkesini benimseyen Türk hukuku nedeniyle kamu düzenine aykırı bulunarak reddedilmekteydi. Ancak, son yıllarda bu yaklaşım önemli bir değişime uğramıştır. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2016/15771 E., 2017/1737 K. sayılı emsal kararı, ortak velayet düzenlemesinin Türk kamu düzenine “açıkça aykırı olmadığını” kabul etmiştir. Bu, Türk hukuk sisteminin uluslararası hukuki gelişmelere uyum sağladığının ve daha esnek bir yapıya sahip olduğunun bir göstergesidir. Bu önemli içtihat değişikliği, yabancı uyruklu çiftler için büyük bir umut kaynağı olup, yurt dışında alınan ortak velayet kararlarının Türkiye’de geçerli olma olasılığını ciddi şekilde artırmıştır.  

Yabancı Belgeler ve Apostil Şerhi

Tanıma ve tenfiz davası sürecinde, yabancı mahkeme kararının Apostil şerhli ve noter onaylı yeminli tercümesinin bulunması zorunludur. Apostil, 1961 Lahey Konvansiyonu’na üye ülkeler arasında resmi belgelerin tasdikini kolaylaştıran uluslararası bir onay sistemidir. Bu işlemler, belgelerin hukuki geçerliliğini sağlamak için hayati öneme sahiptir. Burada dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta ise, 2018 yılından itibaren boşanma kararlarının nüfus müdürlükleri tarafından tanınabilmesine rağmen, velayet, nafaka ve tazminat gibi yan konuların mutlaka bir tenfiz davası yoluyla icra edilebilir hale getirilmesi gerektiğidir. Bu pratik ayrım, hukuki sürecin sadece boşanma kararıyla bitmediğini, velayet gibi konuların ayrı bir hukuki takip gerektirdiğini gösterir ve uzman bir avukatın rehberliğine olan ihtiyacı somutlaştırır.  

Yabancı Anne İçin Velayet Kararını Etkileyen Özel Durumlar

Yabancı uyruklu bir annenin velayet davası, sıradan bir boşanma davasından farklı olarak bazı özel durumları da beraberinde getirir.

Türkiye’deki Yaşam Koşulları ve Entegrasyonu

Mahkeme, yabancı uyruklu annenin Türkiye’deki yaşam koşullarını, sosyal çevresini ve entegrasyon düzeyini, çocuğun fiziksel ve sosyal gelişimini en iyi şekilde destekleyip destekleyemeyeceği açısından değerlendirebilir. Bu tür detaylı bilgiler genellikle Sosyal İnceleme Raporları (SİR) aracılığıyla elde edilir.  

Velayet Sahibinin Çocuğu Yurt Dışına Çıkarma Yetkisi

Türk hukukunda, velayeti tek başına elinde bulunduran ebeveynin, çocuğu yurt dışına çıkarmak için diğer eşin iznini alması yasal bir zorunluluk değildir. Yargıtay’ın emsal kararları, velayet hakkının doğal bir sonucu olarak bu yetkiyi anneye tanımıştır. Ancak burada önemli bir çelişki ortaya çıkar: Velayeti kendisinde olan yabancı annenin çocuğu için Göç İdaresi’ne yapacağı ikamet izni başvurularında, velayeti kendisinde olmayan ebeveynin noter onaylı muvafakatnamesi talep edilebilmektedir. Bu durum, hukuki haklar ile idari prosedürlerin pratik gereklilikleri arasındaki sürtüşmeyi gözler önüne serer.  

Velayeti annede olan yabancı bir çocuğa ikamet izni alırken, bir dizi karmaşık ve önemli belgeye ihtiyaç duyulur. Bu belgeler, yasal sürecin sağlıklı bir şekilde ilerlemesi için eksiksiz ve doğru bir şekilde hazırlanmalıdır.

Yabancı Uyruklu Çocuğa İkamet İzni İçin Gerekli Belgeler

Belge Türüİçerik ve Açıklamalar
İkamet İzni Başvuru FormuYabancı veya yasal temsilcisi tarafından imzalanmış olmalıdır.
Pasaport ve Vize FotokopisiKimlik ve vize bilgilerini içeren sayfaların fotokopisi, aslı randevuda sunulmalıdır.
Biyometrik FotoğrafSon 6 ay içinde çekilmiş, beyaz fonlu, ICAO standartlarına uygun.
Geçerli Sağlık SigortasıTalep edilen ikamet süresini kapsamalıdır. Genel sağlık sigortası veya özel sigorta poliçesi olabilir.
Yeterli ve Düzenli Gelir BelgesiBaşvuru sahibi veya destekleyicisinin, Türkiye’deki yaşam masraflarını karşılayacak düzenli gelire sahip olduğunu gösterir.
Adli Sicil KaydıSon 5 yıldır Türkiye’de kalmıyorsa kendi ülke makamlarından alınmalı, tercüme ve Apostil şerhli olmalıdır.
Adres BilgisiKira sözleşmesi veya tapu gibi güncel adresini gösteren belge.
Velayet Belgesi / MuvafakatnameBoşanma durumunda velayeti gösteren onaylı belge veya diğer ebeveynin onaylı muvafakatnamesi.

Bu tablo, yabancı uyruklu bir annenin velayet kararının ardından karşılaşabileceği en önemli idari süreci somutlaştırmaktadır. Yargıtay’ın hukuki haklar ile Göç İdaresi’nin idari gereklilikleri arasındaki bu farklılık, bir avukatın sadece davayı kazanmakla kalmayıp, aynı zamanda müvekkilinin Türkiye’deki yaşamını güvence altına alacak idari süreçleri de yönetmesi gerektiğini gösterir. Bu durum, hukuki danışmanlığın dava dosyasının ötesinde geniş bir kapsamı olduğunu ve müvekkili olası zaman ve hak kayıplarından koruduğunu kanıtlar.

Yabancı Unsurlu Velayet Davasında Avukat Desteğinin Kritik Rolü

Yabancılık unsuru içeren velayet davaları, her aşamasında özel bir bilgi ve deneyim gerektiren karmaşık süreçlerdir. Alanında uzman bir avukatın rehberliği, bu zorlu yolda en doğru adımları atmanızı sağlar ve hak kayıplarının önüne geçer.  

Avukatınız, dava dilekçesinin hazırlanmasından delillerin toplanmasına , yetkili mahkemenin belirlenmesinden duruşma sürecinin yönetimine kadar her aşamada profesyonel destek sunar. Özellikle yabancı unsurlu davalarda, uygulanacak hukukun doğru tespiti , tanıma ve tenfiz süreçlerinin yönetimi, gerekli evrakların Apostil ve yeminli tercüme işlemlerinin takibi gibi konularda avukatın rolü hayati önem taşır.  

Tecrübeli bir avukat, olası anlaşmazlıkların önüne geçmek için önleyici bir rol de üstlenir. Boşanma protokolü hazırlanırken, çocuğun eğitimi, sağlık harcamaları veya seyahat hakları gibi konuları net bir şekilde belirleyerek, gelecekte yaşanabilecek hukuki sorunları minimize edebilir. Zira velayet hakkının kötüye kullanılması, velayetin değiştirilmesi davasına yol açabilir. Bu bağlamda, yabancı uyruklu anneye velayet verilmesi durumunda dahi, hakların kötüye kullanılmadığının ispatı için hukuki destek önemlidir.

Velayet davaları, sadece hukuki karmaşıklıklarla değil, aynı zamanda ebeveynlerin ve çocuğun duygusal durumuyla da yakından ilişkilidir. Avukat, bu hassas süreçte müvekkilini sakinleştiren, objektif bilgilerle yönlendiren ve duygusal kararlar almasını engelleyen bir profesyoneldir. Apostil, noter onaylı tercüme ve ikamet izni gibi bürokratik engellerin takibi, müvekkilin zaman ve para kaybını önlemek için avukatın ne kadar gerekli olduğunu gösterir.  

Yabancı Uyruklu Anneye Velayet Verilir mi? Sonuç

Yabancı uyruklu bir anneye velayet verilmesi, Türk hukukunda kesinlikle mümkündür. Türk mahkemeleri, bu tür davalarda milliyet farkı gözetmeksizin, en temel ilke olan “çocuğun üstün yararı“nı esas alarak karar verirler. Bu süreçte mahkemenin öncelikli amacı, çocuğun fiziksel, duygusal, zihinsel ve sosyal gelişimini en iyi şekilde destekleyecek ortamı sağlamaktır. Bu nedenle, yabancı uyruklu bir anne, eğer çocuğuna sağlıklı ve güvenli bir yaşam sunabilecekse, velayet hakkını elde etme konusunda güçlü bir yasal zemine sahiptir.

Ancak, uluslararası hukuki kuralların, bürokratik işlemlerin ve Türk Medeni Kanunu’nun inceliklerinin birleştiği bu süreç, doğru adımlar atılmadığı takdirde karmaşık bir hale gelebilir. Hukuki haklarınızı tam olarak öğrenmek ve olası hak kayıplarının önüne geçmek için deneyimli bir İstanbul Boşanma Avukatından destek almanız büyük önem taşır. Hukuki süreçleri doğru bir şekilde yönetmek, çocuğunuzun geleceğini güvence altına almak ve dava boyunca karşılaşabileceğiniz her türlü engeli aşmak için alanında uzman bir İstanbul Boşanma Avukatı ile ilerlemeniz en doğru yaklaşım olacaktır.

Yabancı Uyruklu Anneye Velayet Verilir mi? Sıkça Sorulan Sorular

Yabancı uyruklu anneye velayet verilir mi?

Evet, yabancı uyruklu anneye velayet verilmesi Türk hukukunda mümkündür. Mahkemeler, bu kararı alırken annenin uyruğuna değil, çocuğun üstün yararına ve ebeveynin çocuğa sağlayabileceği fiziksel, sosyal ve ekonomik koşullara odaklanır.  

Velayet davaları ne kadar sürer?

Velayet davalarının süresi, davanın çekişmeli olup olmamasına, delillerin toplanma sürecine ve uluslararası unsurların varlığına göre değişkenlik gösterir. Ortalama bir velayet davası birkaç aydan bir yıla kadar sürebilmektedir. Ancak, uluslararası unsurlar (belge tercümesi, Apostil, tanıma ve tenfiz vb.) süreci uzatabilir.  

Velayet kararı kesinleşmeden icraya konulabilir mi?

Velayet kararı kesinleşmeden icraya konulamaz. Ancak mahkeme, çocuğun menfaatinin tehlikede olduğu durumlarda, nihai karar verilinceye kadar geçerli olacak geçici velayet kararı verebilir.  

Velayeti annede olan çocuğun babasının hakları nelerdir?

Velayeti babaya verilmese dahi, çocuğun üstün yararı ilkesi gereği babanın çocukla kişisel ilişki kurma hakkı bulunur. Bu hak, çocuğun sağlıklı gelişimi için esastır ve engellenemez. Engellendiği durumlarda, babanın mahkemeye başvurarak velayetin değiştirilmesini talep etme hakkı doğabilir.  

Yabancı annenin Türkiye’de ikamet izni alması için hangi belgeler gereklidir?

Yabancı uyruklu annenin ve çocuğunun ikamet izni başvurusu için pasaport, biyometrik fotoğraf, geçerli sağlık sigortası, yeterli ve düzenli maddi imkan belgesi, adres bilgisi gibi temel evraklar gereklidir. Önemli bir detay olarak, velayeti kendisinde olmayan ebeveynin noter onaylı muvafakatnamesi de talep edilebilir.  

Velayet babaya hangi durumlarda verilir?

Velayet, annenin velayet görevini ağır şekilde ihmal etmesi, sağlık sorunları veya bağımlılık gibi nedenlerle çocuğun bakımını üstlenememesi , uyuşturucu veya alkol bağımlılığı, sabıka kaydı veya çocuğun fiziksel/psikolojik güvenliğini tehlikeye atacak bir yaşam sürmesi durumunda babaya verilebilir. Tüm bu kararlar, her zaman çocuğun üstün yararı gözetilerek verilir.  

Yabancı eşim Türkiye’de boşanmak istemezse ne olur?

Türk mahkemelerinde boşanma davası açılması için eşlerden birinin Türkiye’de yerleşim yerinin bulunması veya davadan önce en az 6 ay boyunca Türkiye’de yaşamış olması yeterlidir. Eşin Türkiye’ye gelmesi zorunlu değildir ve avukat aracılığıyla süreç yürütülebilir.  

Apostil şerhi nedir?

Apostil şerhi, bir belgenin gerçekliğini ve geçerliliğini ispatlayan uluslararası bir onay sistemidir. Lahey Konvansiyonu’na taraf ülkeler arasında kullanılır ve yabancı bir mahkeme kararının Türkiye’de tanınması veya tenfizi için zorunlu bir işlemdir.  

Bu Yazıyı Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Yazılar

Hakkımızda

istanbul boşanma avukatı

Çelik & Baştürk Hukuk Bürosu olarak, İstanbul avukat ve arabulucularından oluşan ekibimiz ile birlikte, İstanbul Boşanma Avukatı, İstanbul Ceza Avukatı olarak çalışma alanlarımız içerisinde tüm davalara bakmaktayız. Bilgi için hemen bize ulaşın.