Ümraniye Boşanma Avukatı

Ümraniye Boşanma Avukatı

Ümraniye Boşanma Avukatının Önemi

Evlilik birliğinin sona ermesi, duygusal olduğu kadar hukuki açıdan da oldukça karmaşık bir süreçtir. Türkiye’de boşanma davaları, Türk Medeni Kanunu’nun 161 ila 166. maddeleri arasında düzenlenmiş olup, özel ve genel boşanma sebeplerine dayanabilir. Boşanma davası açarken, davanın Aile Mahkemesi’nde ve usule uygun şekilde açılması büyük önem taşır. Sürecin sağlıklı ilerlemesi için, tecrübeli bir Ümraniye Boşanma Avukatı ile çalışmak, dava dilekçesinin hukuka uygun hazırlanması, gerekli delillerin sunulması ve sürecin hızlı ilerlemesi açısından oldukça önemlidir.

Boşanma davaları anlaşmalı ve çekişmeli olmak üzere ikiye ayrılır. Anlaşmalı boşanma tarafların tüm konularda uzlaşmasını gerektirirken, çekişmeli boşanma kusur iddiaları ve delil sunumuna dayanır. Özel boşanma sebeplerinin ispatı, evlilik birliğinin temelden sarsıldığını ayrıca ispatlama zorunluluğunu ortadan kaldırsa da, mal paylaşımı, velayet ve nafaka gibi konular yine ayrı değerlendirilir. Bu nedenle, avukatın ilk aşamada doğru boşanma türünü belirlemesi; davanın süresi, maliyeti ve sonucu açısından kritik rol oynar.

Ümraniye Boşanma Avukatının Rolü

Boşanma süreci, hukuki, finansal ve duygusal birçok boyutuyla bireyler için zorlayıcı bir dönemdir. Bu karmaşık süreçte, uzman bir Ümraniye Boşanma Avukatının rolü, müvekkilin haklarını korumak ve süreci en sağlıklı şekilde yönetmek açısından kritik bir öneme sahiptir. Ümraniye Boşanma Avukatı, müvekkillerine sadece hukuki danışmanlık sunmakla kalmaz, aynı zamanda sürecin her aşamasında yanlarında olarak onlara rehberlik eder.

Hukuki Süreçlerde Profesyonel Rehberlik ve Dava Yönetimi

Boşanma davaları, dava dilekçesinin hazırlanmasından mahkeme duruşmalarının yönetimine ve delillerin sunulmasına kadar bir dizi karmaşık hukuki prosedürle doludur. Deneyimli bir Ümraniye Boşanma Avukatı, bu usul adımlarını ustalıkla yönetir, tüm yasal kurallara ve sürelere titizlikle uyulmasını sağlar. Sürecin her aşamasında müvekkillerine kritik ve güncel bilgiler sağlayarak, stresi önemli ölçüde azaltır ve yasal haklarının titizlikle korunmasını temin eder. Örneğin, profesyonelce hazırlanmış bir boşanma dilekçesi, hukuki geçerliliği için hayati öneme sahiptir; doğru delillerle desteklenmesi, davanın hızlanmasına ve herhangi bir hak kaybının önlenmesine yardımcı olur. Ümraniye Boşanma Avukatı, müvekkilin anlattığı olay örgüsünü hukuki zeminde temellendirir ve iddiaların delillerle desteklenmesini sağlar.  

Adil Mal Paylaşımı İçin Uzmanlık ve Varlık Yönetimi

Mal paylaşımı, boşanma davalarının en kritik ve genellikle en karmaşık yönlerinden biridir. Yetkin bir Ümraniye Boşanma Avukatı, evlilik süresince edinilen malların adil bir şekilde dağıtılmasını sağlar. Uzmanlıkları, gizli varlıkların titizlikle tespit edilmesini, doğru değerlemelerin yapılmasını ve mal rejimi içinde müvekkilin yasal haklarının sağlam bir şekilde korunmasını kapsar. Avukatlar, boşanma davasının kendisinden hukuken ayrı olsa da, sonucuyla içsel olarak bağlantılı olan “mal rejiminin tasfiyesi” davasının karmaşık yönetiminde de yetkindirler. Ümraniye Boşanma Avukatı, mal paylaşımı konusunda derin bir deneyime sahiptir ve müvekkillerinin haklarını korumak için gerektiğinde finansal uzmanlarla işbirliği yaparak, en adil sonucu elde etmeye çalışır.  

Mal paylaşımı davalarında sıkça karşılaşılan bir durum olan “mal kaçırma” (eşlerden birinin malvarlığını adil paylaşımdan kaçırmak amacıyla devretmesi veya gizlemesi) sorunu, Ümraniye Boşanma Avukatının proaktif bir yaklaşım benimsemesini zorunlu kılar. Mal kaçırma girişimleri, boşanma davalarında yaygın bir sorun olup, yargı kararları da bu konuda önemli bir rol oynamaktadır. Boşanma kararının kesinleşmesinden sonra dahi mal paylaşımı davasının açılabilmesi ve bu davaların 10 yıllık önemli bir zamanaşımı süresine tabi olması , mal kaçırmanın uzun vadeli bir risk olduğunu göstermektedir. Ayrıca, dava süresince mal varlığının elden çıkarılmasını engellemek için “ihtiyati tedbir” kararı alınabilmesi , bu endişenin ne kadar önemli olduğunu vurgular. Bu durum, Ümraniye Boşanma Avukatının müvekkillerine, evlilik mallarını güvence altına almak ve kapsamlı finansal bilgileri titizlikle toplamak için, ideal olarak resmi boşanma dilekçesi sunulmadan önce bile, acil adımlar atma konusunda danışmanlık yapmasını gerektirir. Bu stratejik öngörü, gelecekteki anlaşmazlıkları önlemek ve evlilik mallarının gerçekten adil bir şekilde bölünmesini sağlamak için erken hukuki katılımın ve sağlam finansal ifşa stratejilerinin uygulanmasının kritik önemini vurgular. Mal paylaşımı için uzatılmış 10 yıllık zamanaşımı süresi, mal kaçırma çok daha sonra keşfedilse bile yasal başvuru yolunun devam ettiğini ve uzman hukuki danışmanlığın uzun vadeli koruyucu rolünü pekiştirdiğini de göstermektedir.  

Çocuk Velayeti ve Nafaka Konularında Uzman Destek ve Çocuğun Üstün Yararı

Çocuklu çiftler için boşanma süreçlerinde velayet ve nafaka konuları büyük önem taşır; zira bunlar doğrudan çocukların geleceğini ve refahını etkiler. Adanmış bir Ümraniye Boşanma Avukatı, çocuğun üstün yararını her şeyin üzerinde tutarak en uygun velayet düzenlemesinin oluşturulması için yorulmadan çalışır. Eş zamanlı olarak, tedbir nafakası, iştirak nafakası ve yoksulluk nafakası gibi çeşitli türleri kapsayan adil ve uygun nafaka miktarlarının belirlenmesi için çaba gösterirler. Ümraniye Boşanma Avukatları, müvekkillerine farklı nafaka türlerinin karmaşık nüansları, hak kazanma koşulları ve bunların değiştirilmesi veya sona erdirilmesi süreçleri konusunda rehberlik ederler. Çocukların psikolojik ve fiziksel refahını ön planda tutan Ümraniye Boşanma Avukatı, velayet ve nafaka konularında hem ebeveynlerin hem de çocukların haklarını koruyacak çözümler üretir.  

Objektif Danışmanlık ve Duygusal Destek Sağlama

Boşanma süreci, ilgili tüm taraflar için doğası gereği ve derinden duygusal olarak yıpratıcıdır. Deneyimli bir Ümraniye Boşanma Avukatı, sadece zekice hukuki rehberlik sunmakla kalmaz, aynı zamanda kritik duygusal destek de sağlar; müvekkillerinin zor zamanlarda bile rasyonel ve bilinçli kararlar almalarına yardımcı olan objektif bir bakış açısı sunar. Ümraniye Boşanma Avukatı, müvekkillerine empati ve anlayışla yaklaşır, onları yargılamadan dinler ve duygusal olarak zor zamanlarda bile rasyonel kararlar almalarına yardımcı olur.  

Boşanma sürecinde Ümraniye Boşanma Avukatının rolü, karmaşık hukuki prosedürleri yönetmek ve mal, velayet ve nafaka gibi kritik alanlarda adil sonuçlar elde etmekle sınırlı değildir. Aynı zamanda, avukatın “duygusal destek” sağlaması ve “objektif bir bakış açısı” sunması da vurgulanmaktadır. Bu durum, avukatın işlevinin sadece hukuki yetkinliğin ötesine geçtiğini göstermektedir; Ümraniye Boşanma Avukatı, boşanma süreçlerinin içsel yoğun duygusallığını yönetebilen ve absorbe edebilen kritik bir aracı görevi görür. Bu, müvekkilin belirli bir duygusal mesafeyi korumasına olanak tanır ve aksi takdirde olumsuz hukuki sonuçlara yol açabilecek dürtüsel kararlar almasını engeller. Bu nedenle, hukuki danışmanlık seçimi yapılırken, potansiyel müvekkillerin sadece Ümraniye Boşanma Avukatının teknik hukuki uzmanlığını değerlendirmekle kalmamaları gerekir. Aynı zamanda, empatik, objektif rehberlik sunma ve boşanma sürecinin kaçınılmaz duygusal çalkantılarını etkili bir şekilde yönetme kapasitelerini de göz önünde bulundurmaları önemlidir. Bu, aile hukuku alanında etkili temsil için güçlü iletişim becerileri ve gerçekten müvekkil odaklı bir yaklaşımın hukuki bilgi birikimi kadar hayati olduğunu ortaya koymaktadır.  

Uzlaşma ve Arabuluculuk Süreçlerini Kolaylaştırma

Uygun ve faydalı olduğu durumlarda, deneyimli bir Ümraniye Boşanma Avukatı, uzlaşma ve arabuluculuk süreçlerini ustalıkla yönetebilir. Bu alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemleri, hem zaman hem de finansal kaynaklarda önemli tasarruflar sağlayabilirken, taraflar arasındaki genel gerilimi de etkili bir şekilde azaltabilir. Ümraniye Boşanma Avukatları, karşılıklı anlaşmanın mümkün olduğu durumlarda anlaşmalı boşanmayı aktif olarak teşvik eder, gelecekteki anlaşmazlıkları önlemek ve netlik sağlamak amacıyla kapsamlı protokolleri titizlikle taslak haline getirirler. Bu protokoller, hak kaybını önlemek ve gelecekteki sorunları engellemek açısından hayati öneme sahiptir.  

Karmaşık Finansal Konularda Uzmanlık ve Varlık Koruma

Özellikle yüksek varlıklı bireyler gibi önemli veya karmaşık finansal portföylere sahip çiftler için Ümraniye Boşanma Avukatları, şirket hisseleri, çeşitli yatırım portföyleri ve çeşitli emeklilik planları gibi karmaşık varlıkların değerlemesi ve bölünmesi konusunda uzmanlık sağlar. Genellikle finans uzmanları ve yeminli mali müşavirlerle işbirliği yaparak kapsamlı analizler yürütürler, müvekkillerinin finansal haklarının ve çıkarlarının en üst düzeyde korunmasını sağlarlar. Ümraniye Boşanma Avukatı, karmaşık finansal yapıları analiz etme ve adil bir paylaşım planı oluşturma konusunda geniş bir deneyime sahiptir.  

Stratejik Gelecek Planlaması ve Hukuki Koruma

Ümraniye Boşanma Avukatının görevi, sadece mevcut boşanma davasının ötesine geçerek, boşanma sonrası ortaya çıkabilecek potansiyel hukuki sorunlar için stratejik planlama yapmayı da içerir. Bu, nafaka ödemelerinin sürekliliğinin güvence altına alınması veya ortak velayet senaryolarında çocuğun uluslararası seyahati için net yasal düzenlemelerin oluşturulması gibi konuları kapsar. Ümraniye Boşanma Avukatları, müvekkilin davasını güçlendirmek için tüm delillerin usulüne uygun şekilde ele alınmasını, hukuken kabul edilebilir ve kabul edilemez deliller arasında titizlikle ayrım yapılmasını sağlar. Hukuka uygun delillerin dava dosyasına eklenmesi ve hukuka aykırı delillere karşı itirazda bulunulması, yargılamada etkin bir rol oynamak için hayati öneme sahiptir.  

Ümraniye’de Yerel Hukuki Temsil ve Erişilebilirlik

Ümraniye’de faaliyet gösteren Ümraniye Boşanma Avukatları, örneğin Ege Hukuk Ofisi ve Avukat Semiha ASLAN gibi hukuk büroları, İstanbul içinde, özellikle Ümraniye bölgesine hitap eden uzmanlaşmış hukuki hizmetler sunmaktadır. Bu durum, bölgede ikamet eden müvekkiller için yerel uzmanlık ve kolay erişilebilirlik sağlar. Bu Ümraniye Boşanma Avukatları genellikle, her davanın ayrıntılarını kapsamlı bir şekilde değerlendirmek ve uygun hukuki ücretleri belirlemek amacıyla yüz yüze veya çevrimiçi ilk danışmanlık görüşmeleri yaparlar. Bu yaklaşım, süreç boyunca şeffaflığı ve tutarlı müvekkil iletişimini vurgulamaktadır. Ümraniye Boşanma Avukatı, müvekkillerle sürekli bilgi alışverişinde bulunarak ve hukuki süreç hakkında düzenli bilgi vererek, dava ile ilgili her gelişmeden haberdar olmalarını sağlar.  

Türk Medeni Kanunu (TMK Madde 161-166) Uyarınca Boşanma Sebepleri

Türk Medeni Kanunu, evlilik birliğinin sona erdirilmesi için belirli koşulları ve sebepleri detaylı bir şekilde düzenlemektedir. Bu sebepler, özel ve genel boşanma sebepleri olarak iki ana kategoriye ayrılır. Ümraniye Boşanma Avukatı, müvekkilinin durumuna en uygun boşanma sebebini belirleyerek dava stratejisini oluşturur.  

Özel Boşanma Sebepleri (Mutlak Boşanma Sebepleri)

Bu özel sebepler, kesin olarak ispatlandığında, evlilik birliğinin temelden sarsıldığının ayrıca kanıtlanmasına gerek kalmaksızın boşanma kararı verilmesi için yeterlidir.  

Zina (Aldatma) (TMK Madde 161)

Zina, eşlerden birinin evlilik birliği devam ederken evlilik dışı cinsel ilişkide bulunması olarak tanımlanır. Bu boşanma sebebi için, cinsel ilişkinin tek bir kez gerçekleşmiş olması yeterlidir; tekrarlılık aranmaz. Zina yapan eşin kusurlu, yani bilerek ve isteyerek cinsel ilişkiye girmiş olması gerekir. Cebir, şiddet, uyuşturucu madde etkisi veya bayıltma gibi durumlar kusuru ortadan kaldıracağı için zina sayılmaz. Zina sebebiyle dava açma hakkı, aldatılan eşin zinayı öğrendiği tarihten itibaren 6 ay ve her halde zinanın gerçekleştiği tarihten itibaren 5 yıl içinde kullanılmazsa düşer. Yargıtay kararları, bir eşin karşı cinsten başka biriyle birlikte yaşamasının zina sayıldığını ve TMK 161. madde koşullarının oluştuğunu teyit etmektedir. Örneğin, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin bir kararında, kadının bir başka erkekle birlikte yaşaması zinanın varlığına delalet ettiği ve TMK 161. madde koşullarının oluştuğu belirtilmiştir. Zina, mutlak bir boşanma nedenidir; yani zinanın gerçekleştiğinin ispatı yeterlidir, evlilik birliğinin temelden sarsıldığının ispatı gerekmez. Ümraniye Boşanma Avukatı, zina iddialarını hukuka uygun delillerle destekleyerek müvekkilinin haklarını korur.  

Hayata Kast, Pek Kötü veya Onur Kırıcı Davranış (TMK Madde 162)

  • Hayata Kast: Eşlerden birinin diğerini öldürmeye yönelik eylemlerde bulunması, intihara teşvik etmesi, bilerek ve isteyerek engellememesi veya ölüm tehlikesi varken müdahale etmeyip seyirci kalması hallerini kapsar. Sadece ölüm tehdidi bu kapsamda hayata kast olarak kabul edilmez; eylemin kasten yapılması yeterlidir.  
  • Pek Kötü Davranış: Eşlerden birinin diğerini anormal cinsel ilişkiye zorlaması, aç bırakması, vücut bütünlüğüne ve sağlığına zarar vermesi, dövmesi gibi her türlü eylemi içerir. Eşe ıstırap verip sağlığının bozulmasına sebep olmak yeterlidir ve tek bir eylemin gerçekleşmesi boşanma için yeterli olabilir.  
  • Onur Kırıcı Davranış: Eşlerden birinin diğerinin onurunu kırmak ve küçük düşürmek amacıyla yaptığı, sözlü veya yazılı her türlü davranışı kapsar. Gündelik tartışmalar bu kapsamın dışındadır. Bu sebeple dava açma hakkı da zinada olduğu gibi, eylemin öğrenilmesinden itibaren 6 ay ve her halde eylemin yapılmasından itibaren 5 yıl içinde kullanılmazsa düşer.   Bu sebepler de “mutlak” boşanma nedenleridir. Ümraniye Boşanma Avukatı, bu tür iddiaların ispatı için gerekli delilleri toplar ve mahkemeye sunar.  

Terk (TMK Madde 164)

Eşlerden birinin evlilik birliğini terk etmesi, haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmemesi ve mahkeme tarafından yapılan ihtara rağmen iki ay içinde geri dönmemesi durumunda ortaya çıkar. Terk de mutlak boşanma sebeplerindendir. Ümraniye Boşanma Avukatı, terk durumunda yasal ihtar süreçlerinin doğru işletilmesini sağlar.  

Genel Boşanma Sebepleri (Nisbi Boşanma Sebepleri)

Nisbi boşanma sebeplerinin varlığının iddia edildiği durumlarda, bu sebebin gerçekleştiğinin ispat edilmesinin yanında evlilik birliğinin temelinden sarsıldığının da ispatı gereklidir.  

Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması (Şiddetli Geçimsizlik) (TMK Madde 166)

Bu, Türk hukukunda en sık başvurulan boşanma sebebidir. Evlilik birliğinin eşler için ortak hayatı çekilmez hale getirecek derecede şiddetli ve ciddi boyutlarda sarsılmış olması gerekir. Cinsel sorunlar, eşi başkaları önünde küçük düşürme, bir işte çalıştığı halde eş ve çocukların bakım yükümlülüğünü yerine getirmeme, içkiye düşkünlük gibi çeşitli durumlar şiddetli geçimsizliğe örnek olarak verilebilir. Bu davalarda, şiddetli ve ciddi geçimsizliğin varlığı tek başına yeterli olmayıp, bu durumun ortak hayatı çekilmez hale getirdiğinin de ispatı gereklidir. Ayrıca, davayı açan eşin diğer eşe göre daha az kusurlu olması gerekir. Aksi takdirde, daha az kusurlu eşin davaya itiraz hakkı bulunur; ancak bu itiraz hakkın kötüye kullanılması niteliğindeyse boşanmaya karar verilebilir. Bu, “nisbi” bir boşanma sebebidir; yani sebebin gerçekleştiğinin ispatının yanı sıra, evlilik birliğinin temelden sarsıldığının da ispatı zorunludur.  

Yargıtay’ın çok sayıda kararı, “kusur” teşkil eden veya “evlilik birliğini temelden sarsan” belirli davranışlara somut örnekler sunmaktadır. Bu örnekler, eşin kilosuyla alay etmek gibi görünüşte önemsiz davranışlardan ekonomik şiddete, eşin giyim tarzına karışmaya, habersiz kredi çekmeye ve doğumda eşinin yanında olmamaya kadar geniş bir yelpazeyi kapsar. Ümraniye Boşanma Avukatı, bu içtihatları yakından takip ederek müvekkilinin davasını en güçlü şekilde savunur.  

  • Duygusal ve Psikolojik Şiddet: Eşlerin birbirlerinin kilolarıyla dalga geçmesi, fiziksel görünüşleriyle alay etmesi, dini duygularıyla dalga geçmesi veya meslekleriyle alay etmesi gibi küçültücü davranışlar duygusal şiddet olarak kabul edilmekte ve boşanma sebebi sayılmaktadır. Örneğin, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, eşine “şişko” diyen kadını kusurlu bulmuştur (Y2HD 2013/3960 E., 2013/16506 K. ). Yine Yargıtay, eşine “deve gibi boynun var, karga gibi burnun var, terörist” gibi sözler söyleyen erkeği kusurlu kabul etmiştir (Y2HD 2002/2183 E., 2002/2811 K. ). Eşine “seni sevmiyorum”, “evlendiğime pişmanım” gibi sevgisiz sözler söylemek de boşanma sebebidir (Y2HD 2010/8852 E., 2011/9402 K. ).  
  • Ekonomik Şiddet: Eşin maaşına el koymak , habersiz kredi çekmek , evin ihtiyaçlarını karşılamaktan kaçınmak veya eşin ekonomik sorumluluğunu üstlenmeyerek birliğin giderlerine katılmaktan kaçınmak , ekonomik şiddet olarak değerlendirilmekte ve boşanma sebebi sayılmaktadır. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, eşinin haberi olmadan kredi çeken erkeği güven sarsıcı davranış nedeniyle tam kusurlu bulmuştur (Y2HD 2016/16861 E., 2018/5575 K. ).  
  • Diğer Kusurlu Davranışlar:
    • Eşin giyim tarzına, gideceği yerlere ve görüşeceği kişilere müdahale etmek sosyal şiddet olup boşanma sebebidir (Y2HD 2020/1135 E., 2020/2210 K. ).  
    • Doğumda eşinin yanında olmamak ve ona destek olmamak tam kusur sayılır (Y2HD 2017/5985 E., 2019/1767 K. ).  
    • Eve çok geç gelmek, vaktinin çoğunu iş yerinde veya arkadaşlarıyla geçirmek ve eşiyle ilgilenmemek (Y2HD 2020/1277 E., 2020/2521 K. ).  
    • Aşırı alkol tüketimi ve bu nedenle ev ihtiyaçlarını ihmal etmek (Y2HD 2021/2156 E., 2021/3489 K. ).  
    • Ziynet eşyalarını rıza dışı almak veya eşten habersiz kullanmak (Y2HD 2018/3154 E., 2019/7805 K. ).  
    • Ailenin evlilik birliğine müdahalesine sessiz kalmak (Y2HD 2020/356 E., 2020/1767 K. ).  
    • Eşine “hişt”, “hey” veya ıslıkla seslenmek (Y2HD 2014/15210 E., 2014/25928 K. ).  
    • Aile ekonomisi zor bir dönem geçirirken eşlerden birinin estetik ameliyatı olması (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/2284 E., 2020/19 K. ).  

Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme (TMK Madde 163)

Bu boşanma sebebi, eşlerden birinin küçük düşürücü bir suç işlemesi veya haysiyetsiz bir yaşam sürmesi ve bu durumun diğer eş için ortak yaşamı çekilmez hale getirmesi halinde uygulanır. Örneğin, uyuşturucu bağımlılığı veya aşırı alkol bağımlılığı gibi davranışlar haysiyetsiz hayat sürme olarak değerlendirilebilir. Bu nedene dayalı olarak karar verilebilmesi için aile mahkemesi hakiminin, ilgili ceza davasının sonucunu beklemesi gerekebilir. Bu da nisbi bir boşanma sebebidir. Ümraniye Boşanma Avukatı, bu tür davalarda ceza hukuku ile aile hukuku arasındaki bağlantıyı doğru kurarak müvekkilini temsil eder.  

Akıl Hastalığı (TMK Madde 165)

Akıl hastalığı sebebiyle boşanma davası açılabilmesi için, hastalığın evlendikten sonra ortaya çıkmış olması, ortak hayatı diğer eş için çekilmez hale getirmesi ve hastalığın iyileşmesinin mümkün olmadığının resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilmesi gereklidir. Davalının akıl hastası olduğunun tespiti halinde, davalıya vasi atanacak ve yargılama vasinin huzurunda yapılacaktır. Bu da nisbi bir boşanma sebebidir. Ümraniye Boşanma Avukatı, bu hassas konuda gerekli tıbbi raporların temin edilmesini ve hukuki sürecin doğru yönetilmesini sağlar.  

Özel (mutlak) ve genel (nisbi) boşanma sebepleri arasındaki açık ayrım, önemli stratejik sonuçlar doğurur. Mutlak sebepler (zina, hayata kast, pek kötü davranış, onur kırıcı davranış veya terk gibi) için, sadece belirli eylemin gerçekleştiğinin kanıtlanması boşanma kararı için yeterlidir. Bu durum, evlilik birliğinin gerçekten temelden sarsılıp sarsılmadığına dair ek bir ispat yükümlülüğünü ortadan kaldırarak, davanın bu kısmını basitleştirir. Buna karşılık, nisbi sebepler (suç işleme, haysiyetsiz hayat sürme, akıl hastalığı veya evlilik birliğinin temelden sarsılması gibi) için, davacının eylemin varlığını ispatlamanın yanı sıra, evlilik birliğinin ortak yaşamı çekilmez hale getirecek derecede sarsıldığını da göstermesi gerekir. Bu, Ümraniye Boşanma Avukatının müvekkilinin davasını değerlendirirken, mutlak bir sebebin yeterli delille desteklenip desteklenemeyeceğini stratejik olarak göz önünde bulundurmasını gerektirir. Böyle bir sebep mevcutsa, bu, boşanma sebebinin tespitiyle ilgili dava sürecini önemli ölçüde basitleştirebilir. Eğer mutlak bir sebep geçerli değilse, daha kapsamlı “evlilik birliğinin temelden sarsılması” (genel sebep) ana yasal yol haline gelir ve evliliğin temelden sarsıldığına dair kapsamlı delil sunulmasını ve kusur değerlendirmesini gerektirir. Bu stratejik tercih, tüm delil toplama sürecini ve dava yaklaşımını derinden etkiler.  

Türkiye’de Boşanma Davalarının Türleri ve Aşamaları

Türkiye’de boşanma davaları, tarafların uzlaşma derecesine göre iki temel türe ayrılır: anlaşmalı boşanma ve çekişmeli boşanma. Her bir tür, kendine özgü koşullar, prosedürler ve süreler içerir. Ümraniye Boşanma Avukatı, müvekkiline en uygun boşanma türünü belirlemede ve sürecin her aşamasında doğru adımları atmada kritik rol oynar.

Anlaşmalı Boşanma

Anlaşmalı boşanma, eşlerin boşanma ve boşanmanın tüm fer’i sonuçları (nafaka, velayet, mal paylaşımı gibi) üzerinde mutabakata varması durumunda gerçekleşen bir boşanma türüdür.  

Önkoşullar ve Koşullar

Anlaşmalı boşanmanın gerçekleşebilmesi için belirli yasal koşulların sağlanması gerekmektedir:

  • Evlilik birliği, resmi evlilik tarihinden itibaren en az bir yıl sürmüş olmalıdır.  
  • Eşler, boşanma konusunda karşılıklı rızalarını beyan etmelidir. Bu, ya birlikte dava açarak ya da bir eşin diğerinin açtığı boşanma davasını kabul etmesiyle gerçekleşebilir.  
  • Mahkeme başkanı, tarafların boşanma iradelerinin özgürce ve samimiyetle ifade edildiğinden emin olmak için her iki tarafı da bizzat dinlemelidir.  
  • Eşler tarafından hazırlanan ve boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hakkındaki anlaşmaları detaylandıran kapsamlı bir protokol (anlaşmalı boşanma protokolü) mahkeme tarafından incelenmeli ve onaylanmalıdır.  
  • Bu anlaşmanın şartları, mahkemenin nihai kararına resmi olarak dahil edilmelidir.  

Anlaşmalı Boşanma Protokolünün Merkezi Rolü

Titizlikle hazırlanmış bu protokol, anlaşmalı boşanmanın temelini oluşturur. Çocuk velayeti, yoksulluk ve iştirak nafakası, mal paylaşımı, mahkeme masraflarının ve avukatlık ücretlerinin tahsisi gibi tüm fer’i konular üzerindeki anlaşmaları detaylandırır. Uzman bir Ümraniye Boşanma Avukatı tarafından hazırlanan bir protokol, hukuki doğruluğu sağlamak, belirsizlikleri önlemek ve kötü tanımlanmış hükümlerden kaynaklanabilecek potansiyel gelecekteki anlaşmazlıkları engellemek açısından hayati öneme sahiptir. Hakim, özellikle çocuğun üstün yararına aykırı gördüğü durumlarda, protokolde gerekli değişiklikleri yapma yetkisini saklı tutar. Bu tür değişikliklerin, boşanmanın anlaşmalı olarak devam edebilmesi için her iki tarafça da kabul edilmesi gerekmektedir.  

Usul Adımları ve Tipik Süre

Süreç, anlaşmalı boşanma protokolünün ve ilgili dava dilekçesinin hazırlanmasıyla başlar. Hazırlanan bu belgeler daha sonra yetkili Aile Mahkemesi’ne sunulur. Davanın başlatılması için gerekli harç ve masraflar ödenmelidir. Başvuru ve ödeme yapıldıktan sonra mahkeme bir duruşma günü belirler. En önemlisi, her iki eşin de duruşmada bizzat hazır bulunarak boşanma konusundaki anlaşmalarını ve özgür iradelerini hakim önünde doğrulamaları şarttır. Taraflardan birinin duruşmaya katılmaması veya süreç sırasında rızasını geri çekmesi durumunda, dava çekişmeli boşanmaya dönüşebilir veya reddedilebilir. Anlaşmalı boşanma genellikle nispeten kısa bir sürede, tipik olarak 1 ila 3 ay içinde sonuçlanır ve çoğu zaman tek bir duruşmada karara bağlanır. Ümraniye Boşanma Avukatı, bu süreci hızlandırmak için gerekli tüm adımları atar.  

Çekişmeli Boşanma

Çekişmeli boşanma, eşlerin boşanma konusunda veya mal paylaşımı, çocuk velayeti veya nafaka gibi fer’i konulardan herhangi biri üzerinde karşılıklı anlaşmaya varamaması durumunda ortaya çıkar. Anlaşmalı boşanmanın aksine, çekişmeli boşanma tek taraflı olarak bir eş tarafından başlatılabilir. Ümraniye Boşanma Avukatı, çekişmeli boşanma davalarında müvekkilinin haklarını en iyi şekilde savunmak için kapsamlı bir strateji geliştirir.  

Çekişmeli Boşanma Davasının Detaylı Aşamaları

  • Dilekçeler Teatisi (Dilekçelerin Karşılıklı Sunulması): Davacı, dava dilekçesini mahkemeye sunarak süreci başlatır. Bu dilekçe, boşanma sebeplerini kapsamlı bir şekilde ifade etmeli, tüm talepleri (örneğin, nafaka, tazminat, velayet, mal paylaşımı) açıkça belirtmeli ve destekleyici delillerin bir listesini içermelidir. Mahkeme daha sonra dilekçeyi davalıya resmi olarak tebliğ eder ve davalıya iki haftalık bir cevap dilekçesi sunma süresi tanınır. Ardından, davacının iki haftalık bir süre içinde cevaba cevap dilekçesi sunma hakkı bulunur ve davalıya da son olarak iki haftalık bir süre içinde ikinci cevap dilekçesi sunma izni verilir. Belirlenen süre içinde cevap sunulmaması, savunma hakkının ve delil sunma hakkının kaybedilmesine yol açabilir.   Çekişmeli boşanma davasında “dilekçeler teatisi” aşaması, davanın tüm çerçevesinin titizlikle inşa edildiği temel aşamadır. İlk dava dilekçesi ile birlikte, sonraki cevap ve cevaba cevap dilekçeleri, her bir tarafın dayanacağı temel iddiaları, savunmaları ve delilleri belirler. Bu aşamada vurgulanan kritik bir usul kuralı, bir tarafın belirlenen iki haftalık süre içinde cevabını sunmaması durumunda, savunma ve delil sunma hakkını davanın sonraki aşamalarında kaybetme riskidir. Bu durum, bu ilk aşamanın sadece idari bir formalite olmaktan çok öte, stratejik olarak belirleyici olduğunu ortaya koyar. Bu aşamada yapılacak herhangi bir gözden kaçırma, hata veya eksiklik, bir tarafın davasını ciddi şekilde olumsuz etkileyebilir ve potansiyel olarak tüm yargılama süreci boyunca konumunu zayıflatabilir. Bu durum, Ümraniye Boşanma Avukatının kapsamlı, hukuken sağlam dilekçeler ve cevaplar hazırlama, potansiyel karşı argümanları öngörme ve tüm ilgili delilleri en baştan titizlikle listeleme konusundaki uzmanlığının hayati önemini vurgular. Bu temel aşama, tüm davanın kapsamını ve seyrini etkili bir şekilde belirler, geri dönülemez usul hatalarını önlemek ve güçlü bir hukuki konum sağlamak için erken ve kapsamlı hazırlığın mutlak gerekliliğini vurgular.  
  • Ön İnceleme Duruşması: Dilekçeler teatisinin tamamlanmasının ardından mahkeme, tarafları ön inceleme duruşmasına çağırır. Bu aşamada mahkeme, davanın usul koşullarını titizlikle inceler, yetki itirazları gibi ilk itirazları ele alır, taraflar arasındaki uyuşmazlık noktalarını net bir şekilde belirler ve dostane bir çözümü teşvik edebilir. Mahkeme ayrıca, sunulmamış delillerin ibrazı için kesin süreler belirleyebilir. Ümraniye Boşanma Avukatı, bu aşamada müvekkilinin haklarını korumak için gerekli tüm itirazları yapar.  
  • Tahkikat Aşaması ve Delillerin Toplanması: Bu, sunulan tüm delillerin kapsamlı bir şekilde toplandığı ve incelendiği aşamadır. Tanıklar çağrılır ve dinlenir, mahkeme tarafından gerekli görülmesi halinde bilirkişi incelemeleri yapılır. Bu aşama kapsamlı olabilir ve tamamlanması için birden fazla mahkeme duruşması gerektirebilir. Boşanma davalarında genellikle yazılı usul uygulanır, bu da tarafların delillerini ve beyanlarını yazılı olarak sunmalarını gerektirir. Ümraniye Boşanma Avukatı, delil toplama sürecini titizlikle yönetir.  
  • Sözlü Yargılama: Tahkikat aşaması tamamlandıktan sonra, taraflara mahkemeye son sözlü beyanlarını sunma fırsatı verilir.  
  • Hüküm (Karar): Sözlü yargılama sonrasında mahkeme, toplanan tüm delillere dayanarak boşanmanın kendisine ve tazminat, nafaka ve çocuk velayeti gibi ilgili tüm fer’i hükümlere ilişkin kararını açıklar.  

Kanun Yolları (İstinaf, Temyiz) ve Kararın Kesinleşmesi

Tarafların, gerekçeli kararın resmi tebliğinden itibaren iki hafta içinde Bölge Adliye Mahkemesi’ne (istinaf) itiraz etme hakları bulunur. Bölge Adliye Mahkemesi kararı onarsa, tarafların Yargıtay’a (temyiz) itiraz etme hakları doğabilir. Bir boşanma kararı, ancak tüm kanun yolları tüketildiğinde veya yasal itiraz süreleri taraflardan herhangi birinin itiraz etmemesiyle sona erdiğinde hukuki kesinlik kazanır (kesinleşir). Önemli bir hukuki nokta olarak, eşler arasındaki sadakat yükümlülüğü, boşanma kararının resmi olarak kesinleşmesine kadar hukuken bağlayıcı olmaya devam eder. Ümraniye Boşanma Avukatı, kanun yolları sürecinde de müvekkilinin haklarını sonuna kadar savunur.  

Çekişmeli Boşanma Davalarının Beklenen Süreleri

İlk derece mahkemesinde çekişmeli bir boşanma davasının ortalama süresi tipik olarak 1 ila 3 yıl arasında değişir. Dava istinaf ve temyiz aşamalarına ilerlerse, toplam süre önemli ölçüde uzayabilir ve potansiyel olarak 4 ila 5 yıla ulaşabilir. Gerçek süre, davanın karmaşıklığı, ilgili mahkemenin iş yükü, delil toplama sürecinin verimliliği ve taraflar arasındaki işbirliği düzeyi (veya eksikliği) gibi çeşitli faktörlerden etkilenir.  

Bu uzun hukuki belirsizlik dönemi ve son derece çekişmeli bir süreçte evlilik görevlerinin devam etmesi, ilgili taraflar üzerinde derin duygusal ve psikolojik bir yük oluşturabilir. Ümraniye Boşanma Avukatlarının, bu nedenle, müvekkillerini sadece hukuki inceliklere ve davanın potansiyel süresine değil, aynı zamanda böylesine uzun bir sürecin önemli duygusal ve psikolojik etkilerine de hazırlama konusunda kritik bir sorumluluğu vardır. Bu durum, arabuluculuğun ve anlaşmalı boşanmanın, önemli ölçüde daha hızlı ve genellikle duygusal olarak daha az yıpratıcı bir çözüm sunan alternatif yollar olarak içsel değerini ve çekiciliğini daha da pekiştirmektedir.  

Ümraniye Boşanma Avukatının Uzmanlık Alanları

Boşanma süreci, evliliğin sona ermesinin yanı sıra, çocukların geleceği, tarafların ekonomik durumu ve mal varlıklarının paylaşımı gibi birçok önemli konuyu da beraberinde getirir. Bu konular, boşanma davasının fer’i hükümleri olarak ele alınır ve mahkeme tarafından karara bağlanır. Ümraniye Boşanma Avukatı, bu konularda müvekkilinin haklarını en iyi şekilde temsil eder.

Çocuk Velayeti

Velayet, Türk hukukunda çocuğun üstün yararı ilkesi doğrultusunda belirlenen, anne ve babanın çocuklarının bakımı, eğitimi ve korunması üzerindeki hak ve yükümlülüklerinin toplamıdır. Mahkemenin birincil amacı, çocuğun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişimini güvence altına almaktır. Ümraniye Boşanma Avukatı, velayet davalarında çocuğun üstün yararını esas alarak hareket eder.  

Velayet Kararlarını Etkileyen Temel Faktörler

  • Çocuğun Yaşı: Türk hukuku uygulamasında, küçük çocuklar (genellikle 0-3 yaş arası) mutlak surette anne bakım ve şefkatine muhtaç kabul edilir. 3-6 yaş arası çocuklar için anne bakımına ihtiyaç devam etse de bu mutlak bir kural değildir. Okul çağındaki çocuklar (6-12 yaş) için ise duygusal ihtiyaçların yanı sıra eğitim ve gelecek beklentileri de göz önünde bulundurulur ve genellikle pedagog görüşüne başvurulur. 12 yaş ve üzerindeki çocuklar, kendilerini daha iyi ifade edebildikleri kabul edildiğinden, mahkemeler genellikle çocukların kendi isteklerini dikkate alır ve hangi ebeveynle kalmak istediklerini seçmelerine izin verir.  
  • Yaşam Ortamı: Mahkemeler, çocuğun alıştığı yaşam ortamının sürdürülmesine öncelik verir. Çocuğun psikolojik gelişimini olumsuz etkileyebilecek ani ve köklü değişikliklerden kaçınılır. Çocuğun mevcut ikametgahı, okuluna devam etme imkanı, sosyal çevresi, arkadaş ilişkileri ve yaşam ortamının güvenliği ve sağlığı değerlendirilir.  
  • Çocuğun İfadesi: “İdrak çağında” kabul edilen çocukların (genellikle 8 yaşından itibaren, özellikle 12 yaş ve üzeri) görüşleri ve tercihleri mahkeme tarafından aktif olarak alınır ve dikkate alınır. Ancak, çocuğun görüşü önemli olsa da, mahkeme çocuğun üstün yararına aykırı bir durum tespit ederse bu görüşe bağlı kalmak zorunda değildir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 12.12.2019 tarihli, 2019/5178 E., 2019/12215 K. sayılı kararında, idrak çağındaki çocuğun babasıyla kalmak istediğini belirtmesi üzerine velayetin babaya verilmesi gerektiği vurgulanmıştır.  
  • Uzman Görüşü ve Sosyal İnceleme Raporları: Mahkemeler, velayet kararı vermeden önce psikolog, pedagog ve sosyal hizmet uzmanlarından raporlar talep edebilir. Bu raporlar, çocuğun hangi ebeveynle daha sağlıklı bir ilişki sürdürebileceği konusunda hakime rehberlik eder.  
  • Velayeti Engelleyen Durumlar: Ebeveynlerden birinin çocuğa fiziksel veya psikolojik zarar vermesi, ihmal etmesi, kötü alışkanlıkları (alkol, uyuşturucu, kumar) veya çocuğun gelişimine zarar verecek bir yaşam tarzına sahip olması gibi durumlar, velayetin diğer ebeveyne verilmesine neden olabilir. Örneğin, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 06.06.2018 tarihli, 2017/2069 E., 2018/1179 K. sayılı kararında, velayet hakkına sahip annenin erkek arkadaşını eve davet etmesi ve çocuğun cinsel istismara uğraması nedeniyle velayetin babaya verilmesi gerektiği belirtilmiştir.  

Ortak Velayet

Ortak velayet, boşanmış ebeveynlerin çocuğun bakımı, eğitimi, sağlığı ve diğer temel konulardaki sorumlulukları eşit şekilde paylaşması anlamına gelir. Geleneksel olarak Türk hukukunda tek taraflı velayet yaygın olsa da, son yıllarda çocuğun üstün yararı göz önünde bulundurularak ortak velayet kararları da verilmeye başlanmıştır. Özellikle anlaşmalı boşanma davalarında, tarafların karşılıklı rızasıyla ortak velayet talep etmeleri halinde, mahkeme çocuğun üstün yararını gözeterek bu talebi kabul edebilir. Ancak, çekişmeli boşanma davalarında genellikle ortak velayet kararı verilmez ve velayet ebeveynlerden birine bırakılır. Yargıtay’ın 2017’deki içtihat değişikliği, ortak velayetin Türk kamu düzenine aykırı olmadığına hükmederek, yabancı mahkemelerin ortak velayet kararlarının tanınmasına ve tenfizine olanak tanımıştır. Ümraniye Boşanma Avukatı, ortak velayet konusunda müvekkillerine güncel hukuki bilgileri sunar.  

Babanın Velayet Alabileceği Durumlar

Genellikle küçük çocukların velayeti anneye verilse de, annenin velayetinin çocuğun gelişimine zarar vereceği durumlarda baba velayeti alabilir. Annenin çocuğa fiziksel veya psikolojik zarar vermesi, alkol, uyuşturucu veya kumar bağımlılığı, çocuğun temel ihtiyaçlarını ihmal etmesi, fiziksel veya zihinsel sağlık sorunları nedeniyle bakıma engel olması, tehlikeli bir ortamda yaşaması, çocuğu terk etmesi veya annenin yeni evliliğinin çocuğun gelişimini olumsuz etkilemesi gibi durumlar babaya velayet verilmesine yol açabilir. Ümraniye Boşanma Avukatı, bu tür durumlarda babanın velayet talebini güçlü delillerle destekler.  

Nafaka

Nafaka, boşanmanın mali sonuçları arasında yer alan ve Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenen önemli bir hukuki kurumdur. Dört ana nafaka türü bulunmaktadır: Tedbir Nafakası, Yoksulluk Nafakası, İştirak Nafakası ve Yardım Nafakası. Ümraniye Boşanma Avukatı, nafaka taleplerinin doğru şekilde formüle edilmesini sağlar.  

İştirak Nafakası (Çocuk İçin Nafaka)

  • Tanımı ve Amacı: İştirak nafakası, boşanma veya ayrılık kararı verilmesi durumunda, velayet hakkı kendisine bırakılmayan ebeveynin, müşterek çocuğun bakım, eğitim, sağlık ve diğer temel giderlerine katkıda bulunmasını sağlamak amacıyla ödemekle yükümlü olduğu nafakadır. Bu nafaka, çocuğun yaşamsal ihtiyaçlarını ve gelecekteki gelişimini güvence altına almayı hedefler.  
  • Kapsamı: İştirak nafakası, çocuğun barınma (kira, aidat, ısıtma, elektrik, su), beslenme (okul yemekleri, ev gıdaları, özel diyetler), giyim (mevsimlik kıyafetler, okul üniformaları), eğitim (okul kayıt ücretleri, kırtasiye, ders kitapları, özel dersler) ve sağlık (sağlık sigortası, düzenli kontroller, ilaçlar) gibi temel yaşam ihtiyaçlarını karşılamayı amaçlar. Ayrıca, çocuğun sosyal ve kültürel gelişimine yönelik spor, sanat, hobi kursları, tatil ve seyahat giderleri de bu kapsamda değerlendirilebilir. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 03.07.2017 tarihli, 2017/9508 E., 2017/10932 K. sayılı ilamında, iştirak nafakasının artırımı davasında spor, sanat ve benzeri sosyal gelişimi etkileyecek faaliyetlerin de nafaka artırımında gözetilmesi gerektiği içtihat edilmiştir.  
  • Şartları: İştirak nafakası talep edilebilmesi için kesinleşmiş bir boşanma kararının bulunması , velayetin belirlenmiş olması (velayeti almayan eş yükümlü olur) , çocuğun ergin olmaması (kural olarak 18 yaş altı, ancak eğitimine devam eden ergin çocuklar için de talep edilebilir) , nafaka yükümlüsünün ekonomik gücünün bulunması ve açık bir talebin varlığı gereklidir. Önemli bir nokta, iştirak nafakasında boşanmadaki kusur durumunun önemi olmamasıdır, zira bu nafaka bir yaptırım değil, çocuğun ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik bir yükümlülüktür.  
  • Miktarının Belirlenmesi ve Değiştirilmesi: Nafaka miktarı belirlenirken nafaka yükümlüsü ebeveynin gelir durumu ve ekonomik gücü, çocuğun eğitim, sağlık, barınma ve genel bakım masrafları, velayeti kendisinde olan ebeveynin maddi imkanları ve çocuğun varsa kendi geliri dikkate alınır. Nafaka miktarı, ekonomik ve sosyal koşulların değişmesiyle artırılabilir veya azaltılabilir. Örneğin, nafaka yükümlüsünün gelirinde önemli bir artış veya azalma olması, çocuğun eğitim veya sağlık giderlerinin artması gibi nedenler mahkemeye sunulabilir. Hakim, iştirak nafakasına re’sen hükmedebilir ancak miktarının değiştirilmesi veya kaldırılması için talep gereklidir.  
  • Sona Ermesi: İştirak nafakası, kural olarak çocuğun ergin olmasıyla kendiliğinden sona erer. Ancak, ergin olmasına rağmen eğitimine devam eden ve ekonomik gücü olmayan çocuklar için devam edebilir. Çocuğun ölümü, evlat edinilmesi veya evlenmesi de nafakayı sona erdirebilir. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 15.10.2019 tarihli, 2018/3652 E., 2019/5689 K. sayılı kararında, çocuğun tam zamanlı bir işte çalışmaya başlaması ve ekonomik olarak bağımsız hale gelmesi durumunda nafakanın kaldırılmasına karar verilmiştir.  
  • Yetkili Mahkeme: Boşanma sonrası açılacak iştirak nafakası davalarında yetkili mahkeme, nafaka alacaklısının (çocuğun) yerleşim yeri mahkemesidir.  

Yoksulluk Nafakası

  • Tanımı ve Hukuki Niteliği: Yoksulluk nafakası, boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek tarafın, kusuru diğer taraftan daha ağır olmamak koşuluyla, geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak isteyebileceği mali destektir. Bu nafaka, evlilik içindeki dayanışma ve yardımlaşma yükümlülüğünün boşanma sonrası kısmen de olsa devamını amaçlar. En önemli özelliği “süresiz” olarak verilebilmesidir.  
  • Şartları: Kesinleşmiş bir boşanma kararının bulunması (boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren bir yıl içinde talep edilmelidir, aksi takdirde hak düşer) , nafaka talep eden tarafın boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek olması (asgari ücret seviyesinde geliri olan bir kişi bile duruma göre yoksul sayılabilir) , nafaka talep eden eşin kusurunun karşı taraftan daha ağır olmaması ve nafaka yükümlüsünün mali gücünün bulunması gereklidir. Yoksulluk nafakası re’sen hükmedilemez; açık bir talep gereklidir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 24.06.2019 tarih ve 2018/6836 Esas, 2019/7645 Kararı uyarınca çalışma gücü ve imkanı bulunmasına rağmen çalışmayan kadının yoksulluk nafakası talep etme şartlarını sağlamadığı kabul edilmiştir.  
  • Değiştirilmesi ve Sona Ermesi: Tarafların ekonomik durumlarındaki önemli değişiklikler nafaka miktarının artırılmasına veya azaltılmasına neden olabilir. Nafaka alacaklısının evlenmesi , fiilen evliymiş gibi yaşaması , yoksulluğunun ortadan kalkması (ekonomik olarak güçlenmesi) , ölümü veya haysiyetsiz hayat sürmesi gibi durumlar nafakayı sona erdirebilir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 27.06.2018 tarihli, 2016/21052 E., 2018/8219 K. sayılı kararında, evlenmeden başkasıyla fiilen evli gibi yaşayan eş lehine yoksulluk nafakasına hükmedilemeyeceği belirtilmiştir. Nafaka yükümlüsünün maddi durumunun kötüleşmesi de nafakanın kaldırılması veya azaltılması için geçerli bir sebep olabilir (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2017/8654 E., 2018/1254 K. sayılı kararı ).  
  • Yetkili Mahkeme: Yoksulluk nafakası davaları da aile mahkemelerinde görülür. Yetkili mahkeme, nafaka alacaklısının yerleşim yeri mahkemesi veya davalının yerleşim yeri mahkemesidir.  

Nafaka miktarının belirlenmesi, hakimin geniş takdir yetkisi altında gerçekleşir ve her somut dosyanın kendine özgü koşulları dikkate alınır. Tarafların ekonomik ve sosyal durumları, iş durumları, gelirleri, yaşam tarzları gibi çeşitli kriterler göz önünde bulundurulur. Bu durum, nafaka miktarının sabit bir hesaplama aracıyla belirlenmediği, aynı durumlarda farklı mahkemelerden farklı miktarlarda nafaka hükmedilebileceği anlamına gelir. Bu, nafaka belirlemesinin dinamik ve takdire bağlı bir süreç olduğunu gösterir. Mahkemeler, tarafların değişen ekonomik ve sosyal durumlarına göre nafaka miktarlarını revize edebilir, bu da nafaka kararlarının kesin hüküm teşkil etmediği ve koşullar değiştikçe yeniden değerlendirilebileceği anlamına gelir. Bu durum, hukuki süreçte esneklik sağlarken, aynı zamanda tarafların yaşam koşullarındaki değişiklikleri takip etme ve gerektiğinde nafaka miktarının ayarlanması için mahkemeye başvurma ihtiyacını da ortaya koyar. Bu yapı, nafaka kurumunun, boşanmanın mali etkilerini zaman içinde adil bir şekilde dengelemeyi amaçladığını göstermektedir. Ümraniye Boşanma Avukatı, nafaka davalarında müvekkilinin menfaatlerini en üst düzeyde korur.  

Mal Paylaşımı

Boşanma, eşler arasında evlilik birliği içerisinde edinilen mal varlıklarının paylaşımını da gündeme getirir. Türk Medeni Kanunu’nda mal rejimleri ve bunların tasfiyesi detaylı olarak düzenlenmiştir. Ümraniye Boşanma Avukatı, mal paylaşımı konusunda teknik bilgi ve deneyimle müvekkillerine destek olur.  

Yasal Mal Rejimleri

Türkiye’de mal paylaşımı, evliliğin kurulduğu tarihe göre farklılık gösteren yasal mal rejimlerine tabidir:

  • 1 Ocak 2002 Öncesi Evlilikler: Bu tarihten önce kurulan evliliklerde, taraflarca aksine bir sözleşme yapılmadıkça “mal ayrılığı rejimi” uygulanır. Bu rejimde, her eş kendi malvarlığının sahibi olup, diğer eşin borçlarından kendi malvarlığıyla sorumlu değildir. Edinilmiş mallar, kimin adına kayıtlı ise ona ait kabul edilir ve tasfiye hesaplarına dahil edilmez. Ancak, diğer eşin bir malın edinilmesine katkıda bulunduğu ispatlanırsa, katkı payı alacağı talep edilebilir.  
  • 1 Ocak 2002 Sonrası Evlilikler: Bu tarihten sonra yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ile “edinilmiş mallara katılma rejimi” yasal mal rejimi olarak kabul edilmiştir. Bu rejimde, evlilik süresince karşılığı verilerek edinilen mallara diğer eşin yarı oranında katılma hakkı bulunur. Bu, özellikle kadın eşler açısından önceki mal ayrılığı rejiminin doğurduğu haksız sonuçları gidermeyi amaçlamıştır.  

Evliliğin 2002 öncesi veya sonrası kurulmuş olması, mal paylaşımına ilişkin hukuki sonuçları kökten değiştiren kritik bir ayrımdır. 2002 öncesi evliliklerde uygulanan “mal ayrılığı rejimi”nde, her eş kendi adına kayıtlı malların tek sahibi kabul edilirken, 2002 sonrası evliliklerde geçerli olan “edinilmiş mallara katılma rejimi”nde, evlilik birliği içinde edinilen malların diğer eşin yarı oranında katılma hakkına tabi olması esastır. Bu durum, Ümraniye Boşanma Avukatlarının müvekkillerine doğru hukuki danışmanlık verebilmeleri ve potansiyel hak kayıplarını önleyebilmeleri için evlilik tarihini ve buna bağlı olarak uygulanacak mal rejimini titizlikle belirlemelerini zorunlu kılar. Bu ayrım, mal paylaşımı davasının niteliğini, ispat yükünü ve nihai olarak elde edilecek sonuçları doğrudan etkileyen temel bir faktördür.  

Paylaşıma Tabi Mallar ve Kişisel Mallar

  • Edinilmiş Mallar (Paylaşıma Tabi): Evlilik birliği devam ettiği sürece eşlerin çalışmaları karşılığında elde ettikleri tüm varlıklar (maaş, gelir, birikim, ev, araba vb.), sosyal güvenlik ödemeleri, çalışma gücü kaybı tazminatları, kişisel malların gelirleri ve edinilmiş malların yerine geçen değerler edinilmiş mal sayılır ve boşanmada paylaşıma tabidir.  
  • Kişisel Mallar (Paylaşıma Tabi Değil): Eşlerden birinin sadece kişisel kullanımına özgü eşyalar, evlilik öncesi sahip olunan mallar, miras yoluyla edinilen mallar, karşılıksız kazandırmalar (bağışlar), manevi tazminat alacakları ve kişisel malların yerine geçen değerler kişisel mal sayılır ve paylaşıma tabi değildir. Örneğin, düğünde takılan ziynet eşyaları kadının kişisel malı olup, bu altınlarla ev alınması durumunda ev de kadının kişisel malı sayılır ve paylaşılmaz. Ümraniye Boşanma Avukatı, hangi malların paylaşıma tabi olduğunu belirlemede müvekkiline rehberlik eder.  

Mal Rejiminin Tasfiyesi Davası

Mal paylaşımı, boşanma davası ile aynı dava içinde görülmez; boşanma kararının kesinleşmesinden sonra ayrı bir dava ile (“mal rejiminin tasfiyesi davası”) talep edilir. Bu dava, boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Anlaşmalı boşanmalarda ise taraflar, mal paylaşımını boşanma protokolünde düzenleyebilirler ve bu durumda ayrıca bir tasfiye davasına gerek kalmaz. Mal paylaşımı davası, boşanma davasının görüldüğü yerdeki Aile Mahkemesi’nde açılır.  

  • Talepler: Mal rejiminin tasfiyesi davasında üç ana talep ileri sürülebilir:
    • Katılma Alacağı: Edinilmiş mallara katılma rejiminde, her eşin diğer eşin edinilmiş mallarının yarısı üzerinde hak iddia etmesidir.  
    • Katkı Payı Alacağı: Eski Medeni Kanun döneminde geçerli olan, bir eşin diğer eşin mal edinmesine yaptığı katkı oranında talep hakkıdır.  
    • Değer Artışı Payı Alacağı: Bir eşin diğer eşe ait bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına önemli katkı sağlaması durumunda, bu malın tasfiye sırasındaki değer artışından orantılı olarak pay talep etmesidir.  

Mal Kaçırma ve Önlenmesi

Boşanma sürecinde eşlerden birinin, mal paylaşımından kaçınmak amacıyla kendi adına kayıtlı varlıkları üçüncü kişilere devretmesi “mal kaçırma” olarak adlandırılır. TMK’nın 229. maddesi, mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde, olağan hediyeler dışında ve diğer eşin rızası olmaksızın yapılan karşılıksız kazandırmaların mal paylaşımına dahil edileceğini düzenler. Bu tür durumlarda, mahkeme kararı, davanın ihbar edilmiş olması koşuluyla, kazandırmadan yararlanan üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilir.  

Mal kaçırmayı önlemek için çeşitli tedbirler alınabilir:

  • Evlilik birliğinin devam ettiği aile konutunun tapu kaydına aile konutu şerhi konulması.  
  • Boşanma davası sırasında mahkemeden ihtiyati tedbir kararı talep edilmesi. Bu tedbir, dava süresince malların elden çıkarılmasını geçici olarak engeller.  

Mal paylaşımında kusurlu eşin hakkı kural olarak etkilenmez; edinilmiş mallar prensip olarak yarı yarıya bölüşülür. Ancak, zina veya hayata kast gibi ağır kusurlu boşanma sebeplerinde hakim, takdir yetkisini kullanarak kusurlu eşin mal paylaşımındaki payını azaltabilir veya tamamen kaldırabilir. Bu, mal paylaşımında kusurun her zaman doğrudan bir etken olmadığını, ancak belirli durumlarda hakimin adil bir denge sağlamak için müdahale edebileceğini gösterir. Bu durum, yargılamanın, kusurun mal paylaşımına etkisini belirlerken, her bir olayın kendine özgü koşullarını ve hakkaniyet ilkelerini dikkate alarak hassas bir denge kurduğunu ortaya koyar. Ümraniye Boşanma Avukatı, mal kaçırma iddialarını ispatlamak ve müvekkilinin haklarını korumak için titizlikle çalışır. Ayrıca, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2021/7048 E., 2022/5951 K. sayılı ilamıyla, eşler arasındaki mal rejiminin kurulması, değiştirilmesi veya tasfiyesi halinde, alacaklı olan üçüncü kişilerin de dava açma hakkı olduğuna karar verilmiştir. Bu durum, mal paylaşımı süreçlerinin sadece eşleri değil, üçüncü kişileri de etkileyebileceğini göstermektedir.  

Ümraniye Boşanma Avukatı Rehberliği

Yargıtay, Türk hukuk sisteminde temyiz mercii olarak, boşanma davalarında verilen kararların hukuka uygunluğunu denetleyerek, aile hukuku alanındaki içtihat birliğini sağlar ve kanun hükümlerinin somut olaylara nasıl uygulanacağını belirler. Yargıtay’ın karar arama sistemi, milyonlarca karara erişim sağlayarak hukuki araştırmacılar ve Ümraniye Boşanma Avukatları için önemli bir kaynak teşkil eder. Ümraniye Boşanma Avukatı, müvekkilinin davasını güçlendirmek için en güncel Yargıtay kararlarını takip eder ve uygular.  

Boşanma Sebeplerine İlişkin Temel İçtihatlar

Yargıtay kararları, TMK’da belirtilen boşanma sebeplerini somutlaştırarak, evlilik birliğinin temelden sarsılmasına yol açan çeşitli davranışları kusurlu kabul etmiştir.

  • Duygusal ve Psikolojik Şiddet: Eşlerin birbirlerinin kilolarıyla dalga geçmesi, fiziksel görünüşleriyle alay etmesi, dini duygularıyla dalga geçmesi veya meslekleriyle alay etmesi gibi küçültücü davranışlar duygusal şiddet olarak kabul edilmekte ve boşanma sebebi sayılmaktadır. Örneğin, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2013/3960 E., 2013/16506 K. sayılı kararında, kocasına “şişko”, “tombul” diyen kadın kusurlu bulunmuştur. Yine Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2002/2183 E., 2002/2811 K. sayılı kararında, davacının sürekli olarak “deve gibi boynun var, karga gibi burnun var, terörist” gibi sözlerle hakaret ettiği anlaşılmıştır. Eşine “seni sevmiyorum”, “evlendiğime pişmanım” gibi sevgisiz sözler söylemek de boşanma sebebidir (Y2HD 2010/8852 E., 2011/9402 K. ).  
  • Ekonomik Şiddet: Eşin maaşına el koymak (Y2HD 2021/72 E, 2021/1765 K. ), habersiz kredi çekmek (Y2HD 2016/16861 E, 2018/5575 K. ), evin ihtiyaçlarını karşılamaktan kaçınmak (Y2HD 2010/14335 E., 2011/16536 K. ) veya eşin ekonomik sorumluluğunu üstlenmeyerek birliğin giderlerine katılmaktan kaçınmak (Y2HD 2010/4676 E., 2011/8122 K. ), ekonomik şiddet olarak değerlendirilmekte ve boşanma sebebi sayılmaktadır.  
  • Diğer Kusurlu Davranışlar:
    • Eşin giyim tarzına, gideceği yerlere ve görüşeceği kişilere müdahale etmek sosyal şiddet olup boşanma sebebidir (Y2HD 2020/1135 E., 2020/2210 K. ).  
    • Doğumda eşinin yanında olmamak ve ona destek olmamak tam kusur sayılıp boşanma sebebidir (Y2HD 2017/5985 E. 2019/1767 K. ).  
    • Eve çok geç gelmek, vaktinin çoğunu iş yerinde veya arkadaşlarıyla geçirmek ve eşiyle ilgilenmemek (Y2HD 2020/1277 E. – 2020/2521 K. ).  
    • Aşırı alkol tüketimi ve bu nedenle ev ihtiyaçlarını ihmal etmek (Y2HD 2021/2156 E. – 2021/3489 K. ).  
    • Ziynet eşyalarının rıza dışı alınması (Y2HD 2018/3154 E.- 2019/7805 K. ).  
    • Ailesinin evlilik birliğine müdahalesine sessiz kalmak (Y2HD 2020/356 E., 2020/1767 K. ).  
    • Eşine “oğlum” şeklinde hitap etmek (Y2HD 2016/6232 E. 2017/11551 K. ).  
    • Aile ekonomisi zor bir dönem geçirirken eşlerden birinin estetik ameliyatı olması (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/2284 E. 2020/19 K. ).  

Çocuk Velayeti ve Kişisel İlişkiye İlişkin Temel İçtihatlar

  • Çocuğun Üstün Yararı: Velayet kararlarında ve kişisel ilişki düzenlemelerinde çocuğun üstün yararı ilkesi en temel ve öncelikli ilkedir. Hakim, tarafların isteklerinden bağımsız olarak bu ilkeyi gözetmek zorundadır.  
  • Çocuğun Görüşü (İdrak Çağı): İdrak çağında olan çocukların (genellikle 8 yaşından büyük, özellikle 12 yaş ve üzeri) velayet ve kişisel ilişki konularındaki görüşleri mutlaka alınmalı ve önem verilmelidir. Ancak, çocuğun menfaatine aykırı bir durum varsa, çocuğun görüşü bağlayıcı değildir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 12.12.2019 tarihli, 2019/5178 E., 2019/12215 K. sayılı kararında, idrak çağındaki çocuğun babasıyla kalmak istediğini belirtmesi üzerine velayetin babaya verilmesi gerektiği vurgulanmıştır.  
  • Ortak Velayet: Geleneksel olarak Türk hukukunda tek taraflı velayet yaygın olsa da, Yargıtay’ın 2017’deki içtihat değişikliği ile ortak velayetin Türk kamu düzenine aykırı olmadığı kabul edilmiş ve belirli koşullarda (ebeveynlerin işbirliği yapabilmesi, çocuğun menfaati) ortak velayet kararları verilmesinin önü açılmıştır.  
  • Kişisel İlişki Hakkı: Çocukla kişisel ilişki kurma hakkı, velayet hakkından bağımsız, kişilik hakkının içeriğinde yer alan devredilemez ve feragat edilemez bir haktır. Velayet kendisine bırakılmayan ebeveynin bu hakkı bulunur.  
  • Kardeşlerin Ayrılmaması İlkesi: Birden fazla çocuk olması halinde, çocukların kardeşlik ve paylaşım duygusunun gelişimi için Yargıtay “kardeşlerin birbirinden ayrılmaması ilkesi”ni benimsemiştir.  
  • Kişisel İlişkinin Kaldırılması/Daraltılması: Kişisel ilişki, çocuğun üstün yararına aykırılık teşkil eden ağır durumlarda kaldırılabilir veya daraltılabilir. Ancak çocuğun geç teslim edilmesi gibi tek başına bazı durumlar, kişisel ilişkinin kaldırılması için yeterli değildir.  

Nafakaya İlişkin Temel İçtihatlar

  • Nafaka Miktarının Belirlenmesi: Hakim, nafaka miktarını belirlerken tarafların ekonomik ve sosyal durumlarını, yaşam tarzlarını ve hakkaniyeti dikkate alarak takdir yetkisini kullanır. Nafaka miktarı, sabit bir hesaplama aracına bağlı değildir.  
  • Nafakanın Artırılması, Azaltılması, Kaldırılması: Nafaka ilamları kesin hüküm teşkil etmez; tarafların sosyal ve ekonomik durumlarındaki değişimler, nafaka miktarının da değişmesini gerektirebilir.
    • Fiili Evlilik Benzeri İlişki: Yoksulluk nafakası alan eşin evlenmeden başkasıyla fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluk nafakasının kaldırılması için geçerli bir sebeptir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 27.06.2018 tarihli, 2016/21052 E., 2018/8219 K. sayılı kararında bu durum açıkça belirtilmiştir.  
    • Ekonomik Güçlenme/Kötüleşme: Nafaka alacaklısının ekonomik olarak güçlenmesi veya nafaka yükümlüsünün maddi durumunun kötüleşmesi, nafakanın azaltılması veya kaldırılması için talep sebebi olabilir (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2017/8654 E., 2018/1254 K. sayılı kararı ).  
    • Çocuğun Ekonomik Bağımsızlığı: İştirak nafakası alan çocuğun tam zamanlı bir işte çalışmaya başlaması ve ekonomik olarak bağımsız hale gelmesi, nafakanın kaldırılması için geçerli bir sebeptir (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2018/3652 E., 2019/5689 K. sayılı kararı ).  
  • Yabancı Para ile Nafaka: Anlaşma olmadıkça nafakaya yabancı para ile hükmedilemez (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin bir kararı ).  

Mal Paylaşımına İlişkin Temel İçtihatlar

  • Boşanmadan Önce Satılan Mallar: Mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde, diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yapılan karşılıksız kazandırmalar (olağan hediyeler dışında) mal paylaşımına dahildir. Bu tür “mal kaçırma” eylemleri, ihtiyati tedbir kararlarıyla önlenebilir. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2016/14276 esas, 2019/196 Karar, 16.1.2019 tarihli kararında, bir eşin boşanmadan önce taşınmazı kardeşine muvazaalı olarak satması, mal kaçırma girişimi olarak kabul edilmiş ve devrin iptali onanmıştır.  
  • Kusurun Mal Paylaşımına Etkisi: Mal paylaşımı kural olarak kusurdan etkilenmez; edinilmiş mallar prensip olarak yarı yarıya bölüşülür. Ancak, zina veya hayata kast gibi ağır kusurlu boşanma sebeplerinde hakim, takdir yetkisini kullanarak kusurlu eşin mal paylaşımındaki payını azaltabilir veya tamamen kaldırabilir.  
  • Üçüncü Kişi Alacaklıların Hakları: Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 2021/7048 E., 2022/5951 K. sayılı ilamıyla, eşler arasındaki mal rejiminin kurulması, değiştirilmesi veya tasfiyesi halinde, alacaklı olan üçüncü kişilerin de dava açma hakkı olduğuna karar vermiştir.  

Boşanma Davaları Hakkında Sıkça Sorulan Sorular (SSS)

Boşanma süreciyle ilgili bireylerin zihninde birçok soru işareti oluşur. Aşağıda, bu konuya ilişkin en sık sorulan sorular ve yanıtları yer almaktadır. Ümraniye Boşanma Avukatı, bu soruların yanıtlarını müvekkillerine detaylı bir şekilde sunar.

Boşanma Davası Çeşitleri Nelerdir?

Türkiye’de boşanma davaları temel olarak iki ana kategoriye ayrılır: anlaşmalı boşanma ve çekişmeli boşanma. Anlaşmalı boşanma, eşlerin boşanma ve tüm fer’i konularda (velayet, nafaka, mal paylaşımı) karşılıklı anlaşmaya varması durumunda gerçekleşirken , çekişmeli boşanma, eşlerin bu konulardan herhangi birinde uzlaşamaması halinde açılır.  

Boşanma Davası Hangi Mahkemede Açılır?

Boşanma davalarına bakmakla görevli mahkeme Aile Mahkemeleridir. Aile Mahkemesi bulunmayan yerlerde ise Asliye Hukuk Mahkemeleri, Aile Mahkemesi sıfatıyla bu davalara bakar. Yetkili mahkeme ise eşlerden birinin yerleşim yeri veya eşlerin davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir. Anlaşmalı boşanmada eşler, Türkiye’nin herhangi bir yerindeki Aile Mahkemesi’nde dava açma konusunda serbesttir.  

Boşanma Davası Ne Kadar Sürer?

Boşanma davasının süresi, davanın türüne, mahkemenin iş yüküne ve davanın karmaşıklığına göre değişir

Bu Yazıyı Paylaş

Bir Yanıt

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Yazılar

Hakkımızda

istanbul boşanma avukatı

Çelik & Baştürk Hukuk Bürosu olarak, İstanbul avukat ve arabulucularından oluşan ekibimiz ile birlikte, İstanbul Boşanma Avukatı, İstanbul Ceza Avukatı olarak çalışma alanlarımız içerisinde tüm davalara bakmaktayız. Bilgi için hemen bize ulaşın.