Tapuda Aile Konutu Şerhi Yoksa

Tapuda Aile Konutu Şerhi Yoksa

Tapuda Aile Konutu Şerhi Olmasa Bile Haklarınız Güvence Altında mı?

Türk hukuk sisteminde, aile konutu kavramı evlilik birliğinin temelini oluşturan en önemli unsurlardan biridir. Aile konutu, eşlerin ve çocukların ortak yaşamlarını sürdürdükleri, aile birliğinin devamı için hayati önem taşıyan bir barınma merkezidir. Ancak, ne yazık ki, malik olan eşin tek taraflı tasarrufları sonucu aile konutunun satılması, devredilmesi veya ipotek gösterilmesi gibi işlemlerle, malik olmayan eşin ve ailenin barınma hakkının tehlikeye atılması riski her zaman mevcuttur. Bu durumla karşılaşan birçok kişi, tapuda aile konutu şerhi yoksa haklarının korunmadığını veya tamamen ortadan kalktığını düşünmektedir. Bu endişe, son derece haklı olmakla birlikte, hukuki gerçeklik, eşler için son derece güvence verici bir temele dayanmaktadır.

Bu makalenin amacı, tapuda aile konutu şerhi yoksa dahi, malik olmayan eşin Türk Medeni Kanunu (TMK) tarafından sağlanan güçlü korumaları detaylı bir şekilde ortaya koymaktır. Rapor, ailenin dağılmasını ve eşlerin barınma hakkını kaybetmesini engellemek amacıyla getirilen bu yasal düzenlemelerin, tapudaki bir şerhten bağımsız olarak nasıl geçerli olduğunu ve Yargıtay’ın yerleşik içtihadıyla nasıl desteklendiğini kapsamlı bir şekilde açıklamaktadır. Bu sayede, hukuki bir sorunla karşı karşıya kalan bireylere, durumun sadece bir tapu kaydından ibaret olmadığını ve haklarını geri kazanmak için atabilecekleri somut adımlar bulunduğunu göstermeyi amaçlamaktadır.

Aile Konutu Kavramının Tanımı ve Kapsamı

Aile konutunun korunmasına ilişkin hükümler, 4721 sayılı TMK ile hukukumuza girmiş, özellikle 194. madde ile güvence altına alınmıştır. Bu düzenlemenin temelinde, kanun koyucunun ailenin bütün olarak korunması ve malik olan eşin düşüncesiz davranışları nedeniyle ailenin barınma hakkının zedelenmesini önleme amacı yatmaktadır.  

Aile Konutunun Hukuki Tanımı

Kanun, aile konutunu doğrudan tanımlamasa da, TMK‘nın 194. maddesinin gerekçesinde ve Yargıtay kararlarında bu kavrama açıklık getirilmiştir. Aile konutu, “eşlerin bütün yaşam faaliyetlerini gerçekleştirdiği, yaşantısına buna göre yön verdiği, acı ve tatlı günleri içinde yaşadığı, anılarla dolu bir alan” olarak tanımlanmaktadır. Bu tanım, bir konutun hukuki olarak aile konutu niteliğini kazanmasında temel ölçütlerin, fiziksel özelliklerinden ziyade, aile yaşamının yoğunlaştığı merkez olma vasfına dayandığını göstermektedir. Konutun bu niteliği, eşlerin birlikte yaşamaya ara vermeleri veya boşanma davasının devam etmesi gibi durumlarda da varlığını sürdürmektedir.  

Aile Konutunun Taşıması Gereken Nitelikler

Bir taşınmazın hukuki olarak aile konutu sayılabilmesi için bazı temel şartların birlikte bulunması gerekmektedir:

  • Geçerli Bir Evlilik Birliği: Konutun aile konutu sayılması için eşler arasında TMK‘nın 185/1. maddesine göre kurulmuş geçerli bir evlilik birliğinin bulunması zorunludur. Evli olmayan kişilerin birlikte yaşadığı konutlar, bu koruma kapsamında değerlendirilmemektedir.  
  • Eşlerin Birlikte Seçimi ve Fiili Kullanım: TMK‘nın 186. maddesi uyarınca, eşlerin oturacakları konutu birlikte seçmeleri ve bu konutu fiilen ortak yaşam merkezi olarak kullanmaları gerekmektedir. Bir evin aile konutu niteliği taşıdığının ispatı, bu fiili kullanıma dayanmaktadır.  
  • Teklik İlkesi: Kural olarak, her ailenin tek bir yaşam merkezi vardır ve bu nedenle aile konutu da tektir. Ancak, eşlerin mesleki faaliyetleri veya çocukların eğitimi gibi özel durumlarda birden fazla aile konutunun varlığı kabul edilebilir.  

Kiralanmış Konutlar İçin Aile Konutu Hükümleri

Aile konutu koruması, sadece malik olunan taşınmazları kapsamaz. Eğer aile konutu kira sözleşmesiyle sağlanmışsa, sözleşmenin tarafı olmayan eş, kiralayana yapacağı bir bildirimle sözleşmenin tarafı haline gelir. Bu düzenleme, kira sözleşmesi malik eş tarafından feshedilmek istendiğinde, diğer eşin rızasını almayı zorunlu kılar ve eşlerin barınma hakkını güvence altına alır. Bu sayede, kiralanan bir evdeki aile yaşamı da malik olunan konutlar gibi korunmaktadır.  

Şerh Yoksa Hukuk Nasıl Korur?

Tapu kaydında tapuda aile konutu şerhi yoksa, bir konutun aile konutu olma niteliğini ve bu konuta ilişkin yasal korumaları ortadan kaldırmaz. Bu, konunun en temel ve en önemli hukuki ilkesini oluşturmaktadır.

Şerhin Kurucu Değil, Açıklayıcı Niteliği

Hukuk sistemimizde tapu sicili, belirli hakların doğumuna neden olan ‘kurucu’ nitelikte olabileceği gibi, mevcut bir durumu kamuya açık hale getiren ‘açıklayıcı’ nitelikte de olabilir. Aile konutu şerhi, bu ayrımın ikinci kategorisinde yer alır. Bir konutun hukuki olarak aile konutu niteliğini kazanması, tapuya şerh işlenmesi ile değil, evlilik birliği içinde eşlerin ortak yaşam merkezi olarak seçilip kullanılmasıyla gerçekleşir. Şerhin asıl işlevi, bu hukuki durumu üçüncü kişilere karşı görünür kılmak ve iyi niyet iddialarını bertaraf etmektir. Dolayısıyla, aile konutu şerhi, yasal korumanın bir ön koşulu değil, mevcut korumanın teyidi ve pekiştirilmesidir. Yani, tapuda aile konutu şerhi yoksa bile, konutun aile konutu olma vasfı korunmaya devam eder.

Şerh Olmadan Yapılan İşlemlerin Geçersizliği

Türk Medeni Kanunu’nun 194. maddesi, emredici nitelikte bir düzenleme içermektedir: “Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz“. Bu maddeye aykırı olarak, malik olan eşin tek başına yaptığı satış, devir veya ipotek gibi işlemler, tapu kaydında aile konutu şerhi yoksa dahi kesin olarak geçersizdir (batıldır). Kanun koyucunun amacı, malik olan eşin tasarruf yetkisini, aile birliğinin korunması adına sınırlandırmaktır. Bu durumda, malik olmayan eşin rızası alınmadan gerçekleştirilen işlem, hukuken ölü işlem olarak kabul edilir ve sonradan geçerlilik kazanması mümkün değildir.  

Üçüncü Kişilerin “İyi Niyet” İddiası

Taşınmazı satın alan veya ipotek tesis eden üçüncü kişiler, genellikle tapu kaydında şerh bulunmadığı için iyi niyetli olduklarını iddia ederek işlemi geçerli hale getirmeye çalışmaktadır. Ancak Yargıtay, bu iddiayı çok güçlü bir şekilde sınırlandırmaktadır. Yargıtay’ın kararlarına göre, kanun koyucu aile konutu korumasını o kadar öncelikli görmüştür ki, bu tür davalarda üçüncü kişilerin iyi niyet iddiası dahi dinlenememektedir. Özellikle, banka gibi kredi kuruluşlarının, ekspertiz raporu veya diğer belgelerle konutun aile konutu olduğunu bilme imkanına sahip olduğu durumlarda, iyi niyet iddiaları tamamen reddedilmektedir. Bu durum, aile konutu korumasının toplum düzenini sağlama amacıyla tapu sicilinin güvenilirliğinden daha üstün tutulduğunu göstermektedir. Bu nedenle, TMK‘nın 194. maddesi uyarınca rıza olmadan yapılan işlemin geçersizliği, tapu kaydındaki tescilin yolsuz tescil haline gelmesine neden olur ve malik olmayan eşe bu yolsuz tescilin iptali için dava açma hakkını tanır.  

Tapu İptal ve Tescil Davası

Tapuda aile konutu şerhi yoksa dahi, eşin rızası olmadan yapılan hukuka aykırı işlemin iptali ve taşınmazın eski malik adına yeniden tescil edilmesi için Tapu İptal ve Tescil Davası açılması gerekmektedir.  

Dava Açma Şartları ve Tarafları

Davacı, rızası alınmadan işlem yapılan malik olmayan eştir. Dava, taşınmazı satan malik eşe ve taşınmazı edinen üçüncü kişiye karşı açılır. Bu davanın amacı, malik olmayan eşin barınma hakkını ihlal eden satış veya devir işleminin iptal edilmesini sağlamaktır.  

Görevli ve Yetkili Mahkeme

Aile konutuna ilişkin uyuşmazlıklar, uzmanlık alanı gerektirdiğinden, bu davalarda görevli mahkeme Aile Mahkemesidir. Yetkili mahkeme ise, taşınmazın bulunduğu yerdeki Aile Mahkemesidir.  

Dava Süreci ve İspat Yükü

Davada en kritik aşama, konutun aile konutu niteliği taşıdığının ispatıdır. Davacının, bu ispat yükünü yerine getirmesi için çeşitli delilleri mahkemeye sunması beklenir. Bu deliller arasında; aynı ikametgâh adresini gösteren nüfus kayıt örnekleri, tapu kayıtları, evin aidat, elektrik, su ve doğalgaz gibi faturaları ile komşu, muhtar ve diğer tanıkların beyanları yer almaktadır. Aile yaşamının konut içinde devam ettiğine dair fiili durumu ortaya koyan her türlü belge, davanın başarıya ulaşması için hayati önem taşır.  

Zamanaşımı ve Hak Düşürücü Süreler

Tapu İptal ve Tescil Davası mülkiyet hakkına ilişkin bir dava olduğundan kural olarak bir zamanaşımı süresine tabi değildir. Ancak, Türk Medeni Kanunu’nun 712. maddesi, iyi niyetli bir üçüncü kişinin, tapu sicilinde on yıl boyunca kesintisiz ve aralıksız olarak malik görünmesi halinde, kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülkiyeti kazanmasına imkan tanır. Bu durum, davanın açılması için bir zamanaşımı süresi olmamasına rağmen, hak kaybı yaşanmaması için mağdur eşin bu tür durumlarda mümkün olan en kısa sürede harekete geçmesinin elzem olduğunu göstermektedir.  

Aile Konutu Şerhinin Tapuya İşlenmesi

Aile konutu şerhi, yasal korumanın kaynağı olmasa da, üçüncü kişilere karşı güçlü bir uyarı niteliği taşır ve olası bir hak kaybının önüne geçmek için en etkili yoldur.

Şerhin Koyulma Yöntemleri

Şerhin tapu kaydına işlenmesi iki yolla mümkündür:

  • Tapu Müdürlüğüne Doğrudan Başvuru: Malik olmayan eş, gerekli belgelerle birlikte doğrudan taşınmazın bulunduğu tapu müdürlüğüne başvurarak şerh talebinde bulunabilir.  
  • Mahkeme Kararıyla Başvuru: Şerh konulması davası açılarak, mahkeme kararı ile tapu müdürlüğüne müzekkere yazılması talep edilebilir.  

Gerekli Belgeler ve E-Devlet Üzerinden İşlem

Tapu müdürlüğüne yapılacak başvuru için aşağıdaki belgeler gereklidir:

  • Muhtarlıktan alınmış, konutun aile konutu olduğunu gösterir belge.
  • Evlilik cüzdanı veya nüfus kayıt örneği.
  • Fotoğraflı nüfus cüzdanı ve fotokopisi.
  • Vesikalık fotoğraf.  

Güncel yasal düzenlemelerle, bu işlemin e-Devlet platformu üzerinden WebTapu sistemi aracılığıyla da başlatılması mümkündür. Bu pratik yöntem, başvuru sürecini daha erişilebilir ve hızlı hale getirmektedir.  

Aile Konutunun Farklı Yönleri

Aile konutu koruması, eşlerin aile hukuku ve mal rejimleri kapsamında sahip olduğu tek hak değildir. Bu kavramı diğer yasal düzenlemelerle karıştırmamak, hukuki stratejiyi doğru belirlemek açısından önemlidir.

Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi İle İlişkisi

Aile konutu şerhi ve buna bağlı haklar (TMK 194), taşınmazın fiilen korunmasına ve tasarruf yetkisinin kısıtlanmasına odaklanır. Oysa, 1 Ocak 2002 tarihinden sonra kurulan evliliklerde yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimi (TMK 219), evlilik süresince edinilen malların finansal değerinin paylaşımıyla ilgilidir. Bu rejimde, bir evin edinilmiş mal niteliği taşıması halinde, boşanma veya ölüm gibi mal rejiminin sona erme durumlarında, malik olmayan eşin evin değerinin yarısı üzerinde katılma alacağı hakkı doğar. Aile konutu korunması taşınmazın mülkiyetine ilişkin bir hakken, edinilmiş mallara katılma rejimi daha çok ekonomik bir hakka işaret eder.  

Eşin Tasarruf Yetkisinin Kısıtlanması (TMK 199)

TMK‘nın 199. maddesi, bir eşin malvarlığı üzerinde tasarruf yetkisinin kısıtlanmasını düzenlemektedir. Eğer eşlerden biri, savurgan davranışları, kötü yönetimi veya aile birliğini tehlikeye düşürecek ölçüde borçlanması gibi nedenlerle ailenin ekonomik varlığını tehlikeye düşürüyorsa, diğer eşin talebi üzerine hâkim, belirli mallar üzerinde tasarruf yetkisini sınırlayabilir. Aile konutu koruması spesifik olarak barınma hakkını hedeflerken, TMK 199 daha genel bir koruma sağlayarak ailenin tüm malvarlığının geleceğini güvence altına almayı amaçlar.

Önemli Yargıtay Kararları ve İçtihatlar

Tapuda aile konutu şerhi yoksa dahi hukuki işlemlerin geçersiz olduğunu ortaya koyan en somut kanıt, Yargıtay’ın yerleşik içtihadıdır. Aşağıdaki tabloda, bu konuda emsal teşkil eden önemli Yargıtay kararları özetlenmiştir.

Karar Tarihi ve NumarasıUyuşmazlık KonusuKararın ÖzetiVurgulanan Hukuki İlke
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 28.11.2019, E. 2019/318, K. 2019/1238Eşin rızası olmadan aile konutuna konulan ipotek ve buna bağlı cebri icra satışı.Bankanın yaptırdığı ekspertiz raporunda konutun aile konutu olduğunun belirtilmesi nedeniyle, bankanın iyi niyetli olmadığı kabul edildi. İpotek işlemi ve buna bağlı olarak icra yoluyla yapılan satış geçersiz sayılarak tapu kaydının iptaline karar verildi.Aile konutunun korunması, üçüncü kişinin iyi niyet iddiasından üstündür ve iyi niyet iddiası dahi dinlenemez.  
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 04.03.2021, E. 2020/5993, K. 2021/1988Tapuya şerh işlenmemiş bir konutun satışı.Tapuya aile konutu şerhi verilmemiş olsa bile, o konut aile konutu niteliğini taşır ve kanunun emredici hükmü gereğince, malik olmayan eşin açık rızası olmadan yapılan satış işlemi geçersizdir.Aile konutu şerhi kurucu değil, açıklayıcı niteliktedir. Koruma, konutun vasfından kaynaklanır.  
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 25.10.2022, E. 2019/66, K. 2019/332Aile konutunun malik olmayan eşin rızası olmadan satılması.TMK‘nın 194. maddesi uyarınca malik olan eş tarafından diğer eşin açık rızası alınmadan yapılan satış işleminin geçerli olmadığı ve bu işlemin iptali için diğer eşin dava açabileceği teyit edildi.Malik olmayan eşin rızası olmadan yapılan tasarruf işlemi emredici hüküm gereğince geçersizdir.  

Tapuda Aile Konutu Şerhi Yoksa Sık Sorulan Sorular

Eşim, ben farkında olmadan evi satabilir mi?

Aile konutu şerhi yoksa, malik olan eşin tek başına tapuda satış işlemini gerçekleştirmesi fiilen mümkündür. Ancak, bu işlem hukuken geçerli değildir ve rızası alınmayan eşin açacağı dava ile iptal edilebilir.  

Evimizin aile konutu olduğunu nasıl ispat edebilirim?

Bir konutun aile konutu olduğu, resmi ikametgâh belgeleri, faturalar, banka hesap özetleri, okul kayıtları gibi belgelerle ve fiili durumu gösteren tanık beyanlarıyla ispatlanabilir. Bu tür kanıtlar, mahkeme nezdinde büyük bir öneme sahiptir.  

Tapuda Aile Konutu Şerhi Yoksa Sonuç

Aile konutunun korunması, Türk Medeni Kanunu’nun en güçlü ve en önemli düzenlemelerinden biridir. Tapuda aile konutu şerhi yoksa bile, bu yasal korumanın varlığına veya gücüne asla gölge düşmez. Ancak, yasal hakkın varlığı ile bu hakkın etkin bir şekilde korunması arasında büyük bir fark bulunmaktadır.

İyi niyet iddialarını çürütmek, davanın türünü doğru belirlemek, kanıtları titizlikle toplamak ve karmaşık yargılama süreçlerini yönetmek, hukuki uzmanlık gerektiren zorlu adımlardır. Üst düzey mahkemelerin emsal kararları, yasal zemini ne kadar sağlam olursa olsun, bu süreci tek başına yönetmeye çalışan bireyler için ciddi riskler taşımaktadır. Hak kaybını engellemek, yasal sürecin hızını korumak ve en doğru stratejiyi belirlemek, alanında uzman bir aile hukuku avukatının profesyonel desteğiyle mümkündür. Ailenizin barınma hakkını ve huzurunu korumak için atacağınız ilk ve en önemli adım, doğru hukuki danışmanlığı almaktır. Tecrübeli bir İstanbul Boşanma Avukatı, bu zorlu süreçte size rehberlik edecek ve yuvanızı geri kazanmanıza yardımcı olacaktır. Bu süreçte bir İstanbul Boşanma Avukatı‘nın uzmanlığı, hak kaybını engellemek için kritik öneme sahiptir.

Bu Yazıyı Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Yazılar

Hakkımızda

istanbul boşanma avukatı

Çelik & Baştürk Hukuk Bürosu olarak, İstanbul avukat ve arabulucularından oluşan ekibimiz ile birlikte, İstanbul Boşanma Avukatı, İstanbul Ceza Avukatı olarak çalışma alanlarımız içerisinde tüm davalara bakmaktayız. Bilgi için hemen bize ulaşın.