Şirket Aracını Eşim Kullanabilir Mi?

Şirket Aracını Eşim Kullanabilir Mi?

Günümüz iş dünyasında, şirket aracı tahsisi, çalışanlar için önemli bir yan hak ve motivasyon unsuru olarak öne çıkmaktadır. Ancak bu “yan hak”, aynı zamanda, çalışanın omuzlarına ağır hukuki ve finansal sorumluluklar yükleyen, çift taraflı keskin bir kılıçtır. Çalışanların iyi niyetle veya bilgi eksikliğiyle sorduğu “Şirket aracını eşim kullanabilir mi?” sorusu, göründüğünden çok daha karmaşık ve tehlikeli bir hukuki zemine basmaktadır. Bu masum görünen eylem, İş Hukuku kapsamında tazminatsız işten çıkarılmanızdan, Sigorta Hukuku açısından milyonluk bir kaza borcunun altına girmenize; Sosyal Güvenlik Hukuku bakımından şirketinize kesilecek ağır idari para cezalarından, Türk Ceza Kanunu kapsamında “hapis cezası” almanıza kadar uzanan bir riskler zincirini tetikleyebilir.

Bu rapor, basit bir evet ya da hayır cevabı vermek yerine, “Şirket aracını eşim kullanabilir mi?” sorusunun hukuki altyapısını, potansiyel sonuçlarını ve Yargıtay kararları ışığında mevcut riskleri analiz etmek amacıyla hazırlanmıştır. Eğer bu soruyu soruyorsanız, halihazırda bu eylemi gerçekleştiriyorsanız veya bu eylem nedeniyle işvereninizle bir sorun yaşıyorsanız, aşağıda detaylandırılan hukuki riskleri bilmeniz, haklarınızı korumanız ve olası bir felaketi önlemeniz için hayati önem taşımaktadır. Unutulmamalıdır ki, hukukta “bilmemek” mazeret olarak kabul edilmez.

Şirket Aracını Eşim Kullanabilir Mi?

Her şeyden önce, şirket aracının çalışana neden ve hangi koşullarda verildiğini anlamak gerekir. İşverenin, Türk Borçlar Kanunu kapsamında, işin görülmesi için gerekli “alât ve malzemeyi” (araç ve gereçleri) sağlama yükümlülüğü bulunmaktadır. Şirket aracı, temelde, çalışanın işini (pazarlama, müşteri ziyareti, denetim vb.) yapabilmesi için kendisine sağlanan bir iş “aracıdır”. Bu tahsisin koşulları, tüm hukuki sorumluluğun temelini oluşturan sözleşmesel zemini yaratır.   

Araç Teslim ve Kullanım Taahhütnamesi

Çalışanlara araç tahsis edilirken, genellikle “Araç Teslim ve Kullanım Taahhütnamesi” veya benzeri bir belge imzalatılır. Birçok çalışanın “rutin bir evrak” olarak görüp okumadan imzaladığı bu belge, aslında çalışanın gelecekteki tüm hukuki sorumluluğunu belirleyen en önemli kanıttır. Bu taahhütname ile çalışan, aracı “belirli vasıflarla” (örneğin, “arızasız, eksiksiz”) ve en önemlisi “bana verilen görevi yapmak üzere” teslim aldığını beyan ve taahhüt eder. Bu imza, hukuki olarak, aracın mülkiyetinin değil, “zilyetliğinin” (kullanım hakkının) çalışana belirli bir amaçla ve sınırlı bir yetkiyle devredildiğini kabul etmesi anlamına gelir. Aracın bu amacın dışında (örneğin eşe kullandırılması) kullanılması, her şeyden önce bu ıslak imzalı taahhüdün doğrudan ihlalidir. Olası bir davada, işverenin sunacağı ilk delil bu belge olacaktır.   

Özel Kullanım İzni

Çalışanların düştüğü en büyük hukuki tuzak, iki kavramı birbirine karıştırmalarıdır: “Özel kullanıma izin” ve “Üçüncü şahsa (eşe) kullanım izni”. Bunlar hukuken tamamen farklı iki durumdur. Şirket politikaları, “iş dışı kullanımda” (mesai sonrası veya hafta sonu) net olmalıdır. Bazı işverenler, motivasyon amacıyla veya zımnen (göz yumarak) çalışanın aracı kendi özel işlerinde kullanmasına izin verebilir. Ancak bu zımni izin, asla çalışanın bordrosunda olmayan, şirketle resmi bir bağı bulunmayan  bir üçüncü şahsı (eşi, arkadaşı, kardeşi) kapsamaz.   

Yargıtay’ın bu konudaki tutumu o kadar nettir ki, sadece çalışanın kendi özel işinde araç kullanması dahi, eğer sözleşmede açık bir izin yoksa, “doğruluk ve bağlılığa aykırı” bir eylem olarak kabul edilmekte ve işverene haklı fesih imkanı tanımaktadır. Çalışanın sadece kendisi için özel kullanımının bile bu kadar riskli olduğu bir hukuki düzlemde, aracı bir de eşine kullandırması, “a fortiori” (çok daha güçlü bir nedenle) fesih sebebi ve diğer tüm hukuki risklerin başlangıç noktasıdır. “Patronum hafta sonu kullanmama bir şey demiyor, demek ki eşim de kullanabilir” varsayımı, çalışanın hem işine hem de tüm tazminatlarına mal olabilecek tehlikeli bir varsayımdır.   

Şirket Aracını Eşim Kullanabilir Mi? Sorusunun İş Hukuku Açısından Sonucu

Şirket aracını eşim kullanabilir mi?” sorusunun çalışan açısından en acil ve somut riski, işini ve tüm tazminat haklarını kaybetme tehlikesidir. Bu eylem, İş Hukuku bağlamında işverene, çalışanı derhal ve tazminatsız olarak işten çıkarma hakkı verir.

İşverenin Güvenini Sarsan Eylem

İş sözleşmesi, her iki tarafa da borçlar yükler. İşverenin borcu ücret ödemek ve araç sağlamaksa , işçinin de “işi bizzat görme”, “özen borcu” ve en önemlisi “sadakat borcu” bulunmaktadır. Sadakat borcu, işverenin çıkarlarını koruma ve ona zarar verebilecek her türlü davranıştan kaçınma yükümlülüğüdür. İşçiye sadece iş için tahsis edilmiş bir aracı amacı dışında kullanmak veya daha da kötüsü, şirket aracını başkasına vermek (eşi dahil), işçinin işverene olan sadakat borcunu temelden ihlal etmesi anlamına gelir. Bu noktada işverenin somut bir zarara uğrayıp uğramaması (örneğin kaza olması) dahi gerekmez; güven ilişkisinin zedelenmesi yeterlidir. Yargıtay kararlarına göre bu durum, iş ilişkisinin temelini oluşturan “güven temelinin çökmesi” olarak kabul edilir.   

Haklı Nedenle Derhal Fesih (İş Kanunu Madde 25/II)

Şirket aracının eşe kullandırılması, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25. Maddesinin II. fıkrasında düzenlenen “Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri” kapsamına girmektedir. Bu madde, işverene, iş sözleşmesini “derhal” ve “tazminatsız” (yani kıdem ve ihbar tazminatı ödemeden) feshetme hakkı tanır.   

Bu konuda bir uyuşmazlık yaşanması halinde potansiyel müvekkillerin bilmesi gereken en kritik nokta, Yargıtay’ın bu konudaki yerleşik içtihadıdır. Çalışanlar “dava açar, kazanırım” yanılgısına düşmemelidir. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi ve 22. Hukuk Dairesi’nin istikrarlı kararları, şirket aracını özel işlerinde kullandığı veya başkasına kullandırdığı sabit olan işçilere kıdem ve ihbar tazminatı ödenmesine hükmeden yerel mahkeme kararlarını ısrarla bozmaktadır. Yargıtay, bu eylemin “doğruluk ve bağlılığa aykırı” olduğunu ve tazminat taleplerinin reddedilmesi gerektiğini açıkça belirtmektedir. Bu, Yargıtay içtihatlarını bilmeyen bir çalışanın, yıllar süren bir davanın sonunda, ilk derece mahkemesinde kazansa bile, dosyayı Yargıtay’da kesinlikle kaybedeceği anlamına gelir.   

İşveren Bu İhlali Nasıl İspatlar? (GPS ve Araç Takip Sistemleri)

Çalışanlar genellikle “Nasıl olsa kimse görmez” veya “İşveren nasıl bilecek?” diye düşünebilir. Modern teknolojide, işverenlerin bu tür ihlalleri tespit etmesi çok kolaydır. Şirket araçlarının neredeyse tamamı artık “Araç Takip Sistemi” (GPS) ile donatılmıştır. Her ne kadar çalışanın mesai saatleri dışında sürekli izlenmesi özel hayatın gizliliği açısından tartışmalı olsa da , Yargıtay, aracın “amacı dışında kullanılması” veya “işverenin bundan zarar görmesi” gibi durumlarda  bu kayıtların delil olarak kullanılabileceğini kabul etmektedir. Eşin aracı kullanırken yaptığı bir kaza, bir trafik cezası veya aracın bulunmaması gereken bir konumda (örneğin şehir dışında) tespit edilmesi, GPS kayıtlarını fesih davasında “kesin delil” haline getirecektir.   

Şirket Aracını Eşim Kullanabilir Mi? Sorusunun Sigorta Hukuku Açısından Sonucu

İşini kaybetmek ve tazminatsız kalmak yeterince kötü bir sonuçken, “Şirket aracını eşim kullanabilir mi?” sorusunun ikinci ve çok daha yıkıcı riski, kaza anında başlar. Bu senaryo, çalışanı milyonlarca liralık bir borç batağına sürükleyebilir ve tam bir finansal felakete yol açabilir.

Kaza Oldu Sorumluluk Kimde? (Araç Sahibi, Sürücü, İşleten)

Eşinizin şirket aracını kullandığını ve bir kazaya karıştığını varsayalım. Bu senaryoda, hukuken birden fazla sorumlu ortaya çıkar:

  1. Sürücü (Eşiniz): Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille (haksız fiil) başkasına zarar verdiği için 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca zararı gidermekle bizzat yükümlüdür.   
  2. Araç Sahibi (Şirketiniz): Karayolları Trafik Kanunu’nun 85/5. maddesi uyarınca, “işleten” sıfatıyla, aracın sürücüsünün (eşinizin) kusurundan “kendi kusuru gibi” sorumludur. Buna “kusursuz sorumluluk” denir.   
  3. Sigorta Şirketi: Poliçe limitleri dahilinde zarardan sorumludur.   

Kaza mağduru olan üçüncü şahıs (diğer araç sürücüsü, yaralanan yaya vb.), tedavi giderleri, kazanç kaybı, araç mahrumiyet bedeli gibi tüm zararları  için parasını tahsil etmesi en kolay olan, yani “en güçlü” davalıya, yani sizin şirketinize  veya sigorta şirketine  dava açacaktır.   

“Rücu Hakkı” Nedir?

İşte bu noktada, “sigorta her şeyi karşılar” şeklindeki tehlikeli efsane çökmektedir. Sigorta Hukukunda “Rücu” adı verilen bir mekanizma vardır. Rücu, en basit tanımıyla, sigorta şirketinin, hukuken sorumlu olduğu bir zararı (üçüncü şahsın zararını) ödedikten sonra, bu zarara neden olan asıl kusurluya veya sigorta poliçesini ihlal edene dönerek ödediği parayı geri istemesidir. Sigorta, mağduru korur, ancak poliçeyi ihlal edeni korumaz.   

“Yetkisiz Sürücü” Maddesi ve Kaskonun Ödeme Yapmaması

Eşinizin aracı kullanması, tam olarak bu “rücu” mekanizmasını tetikleyen bir poliçe ihlalidir. Şirketler, filo kaskosu veya trafik sigortası yaptırırken maliyetleri düşürmek için genellikle poliçeye kısıtlamalar ekletir. Kasko poliçesi, “araç sahibi izni olmadan” kullanılırsa, sürücü “alkollü veya ehliyetsizse”  veya poliçede “tek sürücü indirimi” ya da “sadece bordrolu personel kullanabilir” gibi bir şart varken araç bu kişiler dışında (yani eşiniz tarafından) kullanılırsa , sigorta şirketi ödeme yapmaktan kaçınabilir veya rücu hakkını kullanır.   

Bu durumda felaket senaryosu şu şekilde işler:

  1. Eşiniz kaza yapar. Araçta 500.000 TL, karşı tarafta 1.500.000 TL’lik bedensel ve maddi hasar oluşur.
  2. Sigorta şirketi, Zorunlu Trafik Sigortası kapsamında karşı tarafın 1.500.000 TL’lik zararını öder.   
  3. Ancak kasko, “yetkisiz sürücü” (eşiniz) nedeniyle  sizin şirketinizin aracındaki 500.000 TL’lik hasarı ya hiç ödemez ya da ödese bile rücu eder.   
  4. Sigorta şirketi, ödediği 1.500.000 TL ve 500.000 TL (toplam 2 Milyon TL) için, poliçeyi ihlal eden (aracı yetkisiz kişiye veren) sigortalısına, yani şirketinize rücu davası açar.   
  5. Şirketiniz, bu 2 Milyon TL’yi sigortaya ödemek zorunda kalır.
  6. Son olarak şirketiniz, bu zarara “sadakat borcunu”  ihlal ederek  sebep olan çalışanına, yani SİZE döner ve bu 2 Milyon TL’yi sizden tahsil etmek için alacak davası açar. Sonuç: Çalışan, hem RİSK 1 uyarınca işini ve tazminatlarını kaybetmiş olur , hem de üzerine 2 Milyon TL’lik bir borçla karşı karşıya kalır. Bu, tam bir finansal yıkımdır.   

“Şirket Aracını Eşim Kullanabilir Mi?” Sorusu ve Ticari Araç Riski

Pek çok çalışan, “Kaza yapmadığım sürece sorun yok” diye düşünür. Bu, bir başka ölümcül yanılgıdır. Hiç kaza yapmasanız bile, eşinizin aracı kullandığı sırada denk geleceği “masum” bir trafik çevirmesi, hem şirketinize hem de dolaylı olarak size on binlerce liralık idari para cezası olarak dönebilir.

Ticari Araç – Binek Araç Ayrımı

Bu idari tuzağın temelinde, araçların ruhsat kayıtları yatar. Şirketler, vergi avantajları (ÖTV, KDV indirimi vb.) nedeniyle, dışarıdan binek araç gibi görünen (örneğin, Fiat Doblo, Ford Tourneo, VW Caddy vb.) birçok aracı, trafik siciline “ticari araç” (kamyonet, panelvan, N1 sınıfı) olarak kaydettirir. Çalışan bu aracın “ticari” olduğunun farkında bile olmayabilir. Ancak aracın ruhsatta “ticari” olması, onu otomatik olarak Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) denetimlerinin bir parçası haline getirir.   

Polis Çevirmesi ve “Kayıt Dışı İstihdam” Tespiti

Bu “ticari araç tuzağı” şu şekilde işler: Kolluk kuvvetleri (Trafik Polisi veya Jandarma), kayıt dışı çalışmanın önüne geçmek amacıyla, denetimlerde durdurdukları ticari araç sürücülerinin kimlik bilgilerini (T.C. Kimlik No, ad, soyad) rutin olarak Sosyal Güvenlik Kurumu’na bildirir. SGK, bu bilgiyi alır ve “Bu sürücü (yani eşiniz), bu ticari aracın sahibi olan şirkette  sigortalı olarak çalışıyor mu?” diye elektronik sistemden kontrol eder. Cevap “Hayır” olduğunda, SGK bu durumu “kayıt dışı sigortasız işçi çalıştırma” (yani eşinizi sigortasız çalıştırma) olarak tespit eder.   

Şirkete Kesilecek Cezalar (5510 Sayılı Kanun) ve Çalışana Rücu Edilmesi

Bu tespitin ardından SGK, “kayıt dışı işçi çalıştırdığı” gerekçesiyle  şirkete, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 102. maddesi uyarınca  çok ağır idari para cezaları (işyeri bildirgesi vermeme, işe giriş bildirgesi vermeme, aylık prim belgesi vermeme, asgari ücretin iki katı tutarında ceza vb. ) uygular. Bu cezalar on binlerce, hatta yüz binlerce lirayı bulabilir.   

Bu senaryo, özellikle işverenler için de ciddi bir risk teşkil eder. Ancak işveren, çalışanın bu keyfi ve izinsiz eylemi nedeniyle uğradığı bu zararı  sineye çekmeyecektir. Şirket, ödemek zorunda kaldığı tüm bu SGK cezalarını, bu duruma sebep olan çalışanına “rücu” etmek, yani geri almak için dava açma hakkına sahiptir. Sonuç olarak çalışan, hiç kaza yapmamış olmasına rağmen, sadece “ticari” ruhsatlı aracı eşine verdiği için yakalanıp, hem işini kaybetme riskiyle (RİSK 1) hem de şirketin ödediği idari para cezalarını ödeme borcuyla (RİSK 3) karşı karşıya kalır.   

“Şirket Aracını Eşim Kullanabilir Mi?” Sorusunun Ceza Hukuku Açısından Sonucu

Şirket aracını eşim kullanabilir mi?” sorusunun en az bilinen, ancak hukuken en ağır ve en ciddi sonucu, eylemin bir suç teşkil etme riskidir. Bu durum, çalışanı Türk Ceza Kanunu kapsamında bir “sanık” yapabilir ve hapis cezası ile sonuçlanabilir.

Hizmet Nedeniyle Güveni Kötüye Kullanma (TCK 155/2)

Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 155. maddesi “Güveni Kötüye Kullanma” suçunu düzenler. Bu maddenin ikinci fıkrası (TCK 155/2), suçun “nitelikli halini” yani daha ağır ceza gerektiren şeklini tanımlar: “Suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin… gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi”. Şirket aracı, çalışana tam olarak bu “hizmet ilişkisi”  nedeniyle teslim edilmiştir. Bu suçun cezası “bir yıldan yedi yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezasıdır”. Bu, sicile işleyecek ve ertelenmezse hapis yatmayı gerektirecek ciddi bir “beyaz yaka suçu”  kategorisidir.   

Zilyetliğin Devri Amacı Dışında Tasarruf

Peki, aracı eşe vermek bu suçu nasıl oluşturur? TCK 155, suçun maddi unsurunu, “başkasına ait olup da… belirli bir şekilde kullanmak üzere zilyedliği kendisine devredilmiş olan mal üzerinde… zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunmak” olarak tanımlar. İşveren, aracın zilyetliğini (kullanımını) çalışana “işte kullanma”  amacıyla devretmiştir. Çalışan, bu aracı eşine vererek, “zilyetliğin devri amacı dışında” bir tasarrufta bulunmuş olur.   

Çalışanların bu noktadaki en yaygın savunması “Ama bir zarar vermedim” veya “Bundan bir para kazanmadım ki” şeklindedir. Ceza Hukuku açısından bu savunmanın hiçbir geçerliliği yoktur. Yargıtay kararları ve doktrin, bu suçun oluşması için “failin somut bir yarar sağlaması şart değildir”. Sadece kendisine emanet edilen bir aracı “gezmek için kullanıp iade eden kişi” dahi, ekonomik çıkar sağlamasa bile güveni kötüye kullanma suçunu işlemiş sayılır. Eşe kullandırmak, bu tanıma birebir uymaktadır.   

Yaptırımı Nedir? Şikayetten Vazgeçme Davayı Düşürür mü?

Bu ceza riskinin en tehlikeli ve geri dönülmez noktası ise şudur: Güveni kötüye kullanma suçunun basit hali (TCK 155/1), “şikayet üzerine” soruşturulur. Yani işveren şikayetini çekerse dava düşer. Ancak, bizim durumumuzdaki nitelikli hal (TCK 155/2), yani “hizmet nedeniyle” işlenen suç, şikayete tabi değildir. Bunun hukuki anlamı şudur: İşvereniniz, sinirle veya olayın ciddiyetiyle polise veya savcılığa gidip sizden şikayetçi olursa ve siz daha sonra özür dileyip “Tüm zararı ödüyorum, lütfen şikayetini çek” derseniz, işveren şikayetini çekemez. Çekse bile (vazgeçse bile), bu suç şikayete bağlı olmadığı için kamu davası devam eder. Savcı, devleti temsilen bu davayı açmak ve sonuna kadar götürmek zorundadır. Bu, sizinle patronunuz arasında “helalleşerek” kapatılabilecek bir İş Hukuku meselesi olmaktan çıkar, sizinle “Devlet” arasında görülen bir Ceza Hukuku davasına dönüşür ve 7 yıla kadar hapis istemiyle  yargılanırsınız.   

Şirket Aracını Eşim Kullanabilir Mi? Sonuç

Bu detaylı hukuki analizden sonra, “Şirket aracını eşim kullanabilir mi?” sorusunun cevabı, eğer şirket politikanızda, imzaladığınız taahhütnamede  ve en önemlisi aracın kasko poliçesinde  eşinizin adı ve T.C. kimlik numarası açıkça “ek sürücü” olarak yazmıyorsa, kesin ve net bir “HAYIR“dır.   

Bu eylemin potansiyel sonuçları, kısa süreli bir rahatlıktan çok daha ağır basmaktadır:

  1. İş Hukuku Riski: İşinizi, kıdem ve ihbar tazminatlarınızı “haklı nedenle fesih”  sonucu kaybetmek.   
  2. Sigorta Hukuku Riski: Bir kaza anında, sigortanın ödeme yapmaması veya milyonlarca liralık hasar bedeli için size “rücu davası”  açması.   
  3. SGK Riski: Hiç kaza yapmasanız bile, “ticari araç”  ile bir polis çevirmesine takılıp, şirketinize kesilen on binlerce liralık “kayıt dışı istihdam” cezasını  ödemek zorunda kalmak.   
  4. Ceza Hukuku Riski: “Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma”  suçundan 7 yıla kadar hapis istemiyle yargılanmak ve patronunuz şikayetini geri çekse bile davadan kurtulamamak.   

Bu ağır riskler karşısında, en doğru adım, şirket kurallarına harfiyen uymak veya bu izni yazılı ve resmi olarak (hem sözleşme hem sigorta poliçesi yoluyla) talep etmektir. Eğer halihazırda bu eylem nedeniyle işvereniniz size bir ihtarname çektiyse, sözleşmenizi feshettiyse , bir kazaya karıştıysanız veya siz bu durumu tespit eden bir işverenseniz, zaman kaybetmek daha büyük zararlara yol açacaktır. Özellikle İş Hukuku, sigorta rücu davaları  ve şirketler hukuku alanında tecrübeli bir Avukat İstanbul bölgesindeki bu tür karmaşık uyuşmazlıklarda size en doğru hukuki stratejiyi sunabilir. Haklarınızı korumak ve en doğru adımları atmak için gecikmeden profesyonel bir hukuki danışmanlık almanız, zararlarınızı en aza indirecektir. Bu türden çok katmanlı hukuki sorunlarda uzman bir Avukat İstanbul desteği , en büyük güvenceniz olacaktır.   

Şirket Aracını Eşim Kullanabilir Mi? Sık Sorulan Sorular

Şirket aracını eşime vermem için işverenden nasıl izin almalıyım?

Sözlü izin hukuken geçersizdir ve sizi hiçbir riske karşı korumaz. İzin mutlaka yazılı olmalıdır. İlk olarak, size imzalatılan “Araç Teslim Taahhütnamesi”  güncellenmeli ve “araç, çalışan X ve eşi Y (T.C. Kimlik No:… ) tarafından kullanılabilir” şeklinde açıkça yazılmalıdır. İkinci ve daha kritik olarak, bu durum aracın kasko ve trafik sigortası poliçesine bildirilmeli, eşiniz “ek sürücü” olarak poliçeye dahil edilmeli ve bu değişikliğin yazılı bir zeyilnamesi (ek belge) alınmalıdır.   

Eşim aracı kullanırken kaza yaptı, sigorta ödeme yapar mı?

Eğer yukarıdaki yazılı izinler ve sigorta eklemesi yoksa, Zorunlu Trafik Sigortası muhtemelen kazada zarar gören üçüncü şahsın (karşı tarafın) zararını ödeyecektir. Ancak sigorta şirketi, ödediği bu paranın tamamını “yetkisiz sürücü” ve “poliçe ihlali” gerekçesiyle şirketinize veya size rücu etmek (geri istemek) için dava açacaktır. Kasko sigortası ise, sizin şirketinizin aracındaki hasarı “yetkisiz sürücü”  gerekçesiyle ödemeyi reddetme veya ödese bile rücu etme hakkına sahip olacaktır.   

Polis çevirmesinde eşim şirket aracındayken ne yapmalı?

Eğer aracın ruhsatında “ticari” (kamyonet, panelvan vb.) yazıyorsa , bu durum ciddi bir SGK riski taşır. Polis, sürücü (eşiniz) bilgilerini SGK’ya bildirdiğinde, şirketiniz “kayıt dışı işçi çalıştırma”  tespitiyle ağır idari para cezaları  ile karşı karşıya kalacaktır. Eğer araç ruhsatta “hususi” (binek) ise bu spesifik SGK riski daha düşüktür, ancak bu durum yine de İş Hukuku (RİSK 1) ve Ceza Hukuku (RİSK 4) açısından bir ihlaldir ve tespiti halinde başınızı ağrıtır.   

İşveren, eşimin aracı kullandığını öğrendi ve beni işten çıkardı. Haklarım neler?

Eğer yazılı bir izniniz yoksa, işveren bu eyleminizi İş Kanunu 25/II (“Ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırılık”)  kapsamında değerlendirerek “haklı nedenle derhal fesih” yapma hakkına sahiptir. Yargıtay’ın yerleşik kararlarına göre , bu durumda kıdem ve ihbar tazminatı alamazsınız. Ancak, feshin usulüne uygun yapılıp yapılmadığı (örneğin savunmanızın alınıp alınmadığı) veya iddianın ispatlanıp ispatlanamadığı gibi teknik noktalar bir dava konusu olabilir. Bir işe iade davası veya olası alacaklarınızı değerlendirmek için derhal bir iş hukuku avukatına  başvurmanız şarttır.   

Şirket aracıyla eşim kaza yaptı, şirket sigortadan gelen rücu bedelini veya SGK cezasını benden (maaşımdan) kesebilir mi?

İşveren, bu tür borçları rızanız olmadan doğrudan maaşınızdan (yasal kesinti sınırları dışında) kesemez. Ancak bu, borçtan kurtulduğunuz anlamına gelmez. Şirket, sigortaya ödediği rücu bedelini , ödediği SGK cezasını  veya aracın kaskosuz kalan hasar bedelini  sizden tahsil etmek için size karşı “alacak davası” veya “rücu davası” açacaktır. Bu davayı, sadakat borcunu  ihlal ettiğiniz için büyük olasılıkla kaybedersiniz ve tüm bu bedeli yasal faiziyle birlikte ödemek zorunda kalırsınız.   

Bu Yazıyı Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Yazılar

Hakkımızda

Bize Ulaşın

Baştürk Hukuk Bürosu olarak tüm sorularınıza cevap vermekteyiz.