Boşanma davaları, hukuki bir süreç olmasının ötesinde, taraflar için derin duygusal ve ekonomik kaygıları da beraberinde getirir. Bu sürecin belki de en çok endişe uyandıran ve en fazla tartışılan yönü nafaka yükümlülüğüdür. Potansiyel müvekkillerin birçoğu, “Hiç nafaka ödemeden boşanabilir miyim?” veya “Nafaka almadan bu süreci bitirmek istemiyorum” gibi sorularla hukuk bürolarına başvurmaktadır. Bu noktada, “Nafakasız boşanma olur mu?” sorusunun cevabı, hukuki nüanslara göre hem evet hem de hayır olarak verilebilir.
Bu sorunun net bir cevabı olmamasının nedeni, Türk hukuk sisteminin “nafaka” kavramını tek bir başlık altında toplamamasıdır. Boşanma sürecinde karşınıza çıkabilecek nafaka türleri farklıdır ve her birinin şartları, talep edilme biçimi ve “nafakasız” bırakılma ihtimali birbirinden tamamen bağımsızdır.
Hukuki stratejinizi belirlemeden önce, temel ayrımı net olarak anlamak zorunludur. Boşanmada iki temel nafaka türü gündeme gelir: Biri eş için ödenen yoksulluk nafakası, diğeri ise çocuk için ödenen iştirak nafakasıdır. Eğer hedefiniz eşinize yönelik olan yoksulluk nafakasını ödememek ise, belirli hukuki şartların ispatlanması halinde nafakasız boşanma hukuken mümkün bir hedeftir. Ancak, eğer “nafakasız boşanma” ile kastettiğiniz, müşterek çocuklar için ödenen iştirak nafakasını da kapsıyorsa, bu hedefin gerçekleşmesi kamu düzeni ve çocuğun üstün yararı ilkesi nedeniyle imkansıza yakındır.
Bu nedenle, “nafakasız boşanma” hedefini detaylandırmadan önce, hukuk sistemimizin “nafaka” ile neyi kastettiğini ve bu türlerin hangi koşullara bağlı olduğunu uzman gözüyle incelemek zorunludur.
Nafakasız Boşanma Olur Mu?
Boşanma davası açıldığında, mahkemenin gündemine üç temel nafaka türü gelir. Bu nafaka türlerinin hukuki temelleri, amaçları ve talep koşulları tamamen farklıdır. Birinden feragat edilebilirken, diğeri kamu düzenine ilişkin olduğu için vazgeçilemez. Bu ayrımı bilmek, nafakasız boşanma hedefinize ulaşıp ulaşamayacağınız konusunda davanızın stratejisini belirler.
Tedbir Nafakası (TMK 169)
Tedbir nafakası, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 169. maddesinde düzenlenmiştir. Bu nafaka, boşanma davası açıldığı andan itibaren, dava süresince eşlerin ve varsa müşterek çocukların geçimini sağlamak amacıyla hükmedilen geçici bir önlemdir. Tedbir nafakasının amacı, dava sürecinde taraflardan birinin ekonomik olarak zor duruma düşmesini engellemektir.
Tedbir nafakasının en belirgin ve müvekkiller tarafından en çok şaşkınlıkla karşılanan özelliği, bu nafakaya hükmedilirken tarafların kusur durumuna bakılmamasıdır. Kanun, davanın bu aşamasında kimin haklı kimin haksız olduğuna değil, kimin ekonomik desteğe ihtiyacı olduğuna odaklanır. Bu durum, “Beni aldatan eşim için bile mi nafaka ödeyeceğim?” sorusunu gündeme getirir. Hukuki cevap, evet, dava süresince aldatan eş dahi, eğer ekonomik olarak yardıma muhtaçsa, tedbir nafakası alabilir.
Bir diğer önemli nokta, hâkimin tedbir nafakasına talep olmasa bile re’sen (kendiliğinden) karar verebilmesidir. Hâkim, eşlerin barınmasına ve geçimine ilişkin bu geçici önlemi almakla yükümlüdür. Tedbir nafakası, boşanma kararı kesinleştiği anda kendiliğinden sona erer. Bu nedenle tedbir nafakası, nafakasız boşanma hedefiniz için geçici bir engel teşkil etse de, kalıcı bir yükümlülük değildir.
Ancak bu, dava süresince mutlaka nafaka ödeneceği anlamına gelmez. Eğer nafaka talep edilen eş, diğer eşin ekonomik durumunun kendisinden daha iyi veya en azından denk olduğunu ispatlarsa, tedbir nafakası talebi reddedilebilir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, eşlerin ekonomik güçlerinin birbirine yakın olması halinde tedbir nafakası verilmeyebileceğine hükmetmiştir. Bu, davanın en başında doğru ekonomik delillerin sunulmasının önemini gösterir.
Yoksulluk Nafakası (TMK 175)
Halk arasında “nafaka” denildiğinde ve “nafakasız boşanma” hedefi konuşulduğunda aslında kastedilen, yoksulluk nafakasıdır. Bu nafaka, boşanma kararı kesinleştikten sonra (dava sürecindeki tedbir nafakasının aksine) başlar ve boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olan tarafa, diğer tarafça mali gücü oranında ödenir.
Bu nafakanın amacı, evlilik birliği sayesinde sahip olunan yaşam standardının, boşanma sonrasında ani ve sert bir şekilde düşmesini engellemektir. Ancak yoksulluk nafakası otomatik bir hak değildir ve TMK Madde 175 uyarınca çok net şartlara bağlanmıştır :
- Talep Edilmesi Gerekir: Tedbir nafakasının aksine, hâkim yoksulluk nafakasına re’sen karar veremez. Tarafın açıkça talep etmesi zorunludur.
- Boşanma Yüzünden Yoksulluğa Düşme Şartı: Nafaka talep eden tarafın, boşanma olmasaydı yoksulluğa düşmeyecek olduğunu, yani boşanma ile ekonomik güvencesini yitirdiğini ispatlaması gerekir.
- Kusur Şartı (En Önemlisi): Nafaka talep eden eşin kusurunun, diğer eşin kusurundan daha ağır olmaması gerekir.
Yoksulluk nafakasının “süresiz” olarak hükmedilebilmesi , bu konudaki tartışmaların ve müvekkil endişelerinin temel kaynağıdır. İşte bu üç şart, çekişmeli bir davada “nafakasız boşanma” kararı aldırabilmenin hukuki yol haritasını oluşturur.
İştirak Nafakası (TMK 182)
İştirak nafakası, eşlerden tamamen bağımsız, doğrudan doğruya müşterek çocuğun haklarına ilişkin bir nafakadır. Bu nafakanın amacı, velayeti kendisine verilmeyen ebeveynin (anne veya baba olması fark etmeksizin) , çocuğun bakımı, eğitimi, sağlığı, barınması ve diğer zorunlu giderlerine kendi mali gücü oranında katılımını sağlamaktır.
İştirak nafakasının hukuki niteliği, yoksulluk nafakasından tamamen farklıdır ve bu fark, “nafakasız boşanma” hedefiniz için kritik sonuçlar doğurur:
- Kusurun Hiçbir Önemi Yoktur: Boşanmada kimin kusurlu olduğuna bakılmaksızın (ister aldatan eş, ister evi terk eden eş olsun) velayeti almayan taraf, çocuğun giderlerine katılmak zorundadır.
- Kamu Düzenine İlişkindir: İştirak nafakası, eşlerin tasarruf edebileceği şahsi bir hak değil, çocuğun geleceğini güvence altına alan ve kamu düzenini ilgilendiren bir yükümlülüktür.
Müvekkillerin en sık düştüğü hukuki tuzak, “Eşimle anlaştık, çocuk için bir şey istemediğini söyledi” düşüncesidir. Oysa Yargıtay kararları bu konuda çok istikrarlı ve nettir: İştirak nafakasından feragat edilemez. Taraflar, anlaşmalı boşanma protokolüne “iştirak nafakası talep edilmemektedir” şeklinde bir madde ekleseler dahi, bu beyan hukuken geçersizdir. Yani, nafakasız boşanma hedefi, müşterek çocukların iştirak nafakasını kapsayamaz. Velayeti alan eş, boşanma kesinleştikten yıllar sonra dahi çocuğun ihtiyaçları değiştiğinde (örneğin okul masrafları arttığında) iştirak nafakası davası açma hakkını her zaman saklı tutar.
Anlaşmalı Boşanma Yoluyla Nafakasız Boşanma Mümkün Mü?
“Nafakasız boşanma” hedefine ulaşmanın en hızlı, en net ve en az yıpratıcı yolu anlaşmalı boşanma davasıdır. Ancak bu yolun da kendi içinde hukuki detayları ve geri dönülmez sonuçları vardır. Türk Medeni Kanunu’nun 166/3. maddesi uyarınca, en az bir yıl sürmüş evliliklerde taraflar, boşanmanın mali sonuçları (nafaka, tazminat, mal paylaşımı) ve çocukların durumu (velayet, iştirak nafakası) üzerinde tam bir mutabakata varmışlarsa , tek celsede boşanabilirler.
Yoksulluk Nafakasından Feragat ile Nafakasız Boşanma Mümkün Müdür?
Evet, mümkündür. Yoksulluk nafakası, iştirak nafakasının aksine, kamu düzenine değil, tamamen eşlerin şahsi haklarına ilişkindir. Taraflar, hazırladıkları anlaşmalı boşanma protokolünde birbirlerinden yoksulluk nafakası talep etmediklerini, bu haktan karşılıklı olarak feragat ettiklerini (vazgeçtiklerini) serbest iradeleriyle beyan edebilirler.
Hâkim, tarafların yoksulluk nafakası konusundaki bu ortak iradesine ve anlaşmasına müdahale etmez. Protokolde tarafların “birbirlerinden yoksulluk nafakası talebi yoktur” şeklindeki beyanı, boşanma kararının bir parçası haline gelir ve eşler yönünden nafakasız boşanma hedefi tam olarak gerçekleşmiş olur.
Yoksulluk Nafakasından Feragat Etmenin Geri Dönüşü Var Mı?
Hayır, yoktur. Ve bu, sürecin en kritik, geri dönülmez noktasıdır. Anlaşmalı boşanma protokolünde veya mahkeme duruşmasında hâkim önünde “yoksulluk nafakası istemiyorum, bu hakkımdan feragat ediyorum” şeklindeki beyan , maddi anlamda kesin hüküm niteliğindedir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 311. maddesi uyarınca feragat, davaya son veren ve kesin hüküm gibi sonuç doğuran bir işlemdir. Bu, boşanma gerçekleştikten sonra, gelecekte ekonomik durumunuz ne kadar kötüleşirse kötüleşsin, yoksulluğa düşseniz dahi, eski eşinizden bir daha asla yoksulluk nafakası talep edemeyeceğiniz anlamına gelir.
Burada, boşanma sonrası nafaka davası açmak için tanınan “1 yıllık zamanaşımı” süresi ile karıştırılmaması gereken hayati bir nüans vardır. O 1 yıllık süre, ancak ve ancak protokolde yoksulluk nafakası konusunun hiç konuşulmaması, yani sessiz kalınması durumunda geçerlidir. Eğer protokolde “istenmemiştir” veya “feragat edilmiştir” şeklinde açık bir beyan varsa, bu 1 yıllık hak da ortadan kalkar ve feragat sonsuza dek bağlayıcı olur.
Anlaşmalı Boşanmada İştirak Nafakası
Tarafların yoksulluk nafakası üzerindeki mutlak anlaşma serbestisi, konu çocuklara geldiğinde ortadan kalkar. Hâkimin anlaşmalı boşanmadaki rolü, tarafların anlaşmasını bir mühür gibi onaylamak değildir. Hâkim, protokolü çocuğun üstün yararı ilkesi çerçevesinde denetlemek zorundadır.
Taraflar, çocuk için sıfır (0) TL veya çok düşük bir iştirak nafakası belirlemiş olabilirler. Eğer hâkim, belirlenen bu miktarın çocuğun temel ihtiyaçları ve ebeveynin mali gücüyle orantısız olduğunu, yani çocuğun yararına aykırı olduğunu tespit ederse, protokole müdahale edebilir. Hâkim, taraflardan protokoldeki bu maddeyi değiştirmelerini isteyebilir veya anlaşmanın sağlanamaması halinde davayı çekişmeli boşanma davasına dönüştürebilir.
Sonuç olarak, tamamen nafakasız boşanma hedefi, hukuken yalnızca müşterek çocuk bulunmuyorsa ve taraflar karşılıklı olarak yoksulluk nafakasından feragat etmişse mümkündür.
Çekişmeli Davada Nafakasız Boşanma Olur Mu? Kusur ve Ekonomik Durumun Rolü
Taraflar arasında bir anlaşma mümkün olmadığında ve dava çekişmeli boşanma davası olarak ilerlediğinde, “nafakasız boşanma” bir müzakere konusu olmaktan çıkar, mahkeme önünde yürütülen hukuki bir mücadele haline gelir. Bu mücadelede, nafaka ödemek istemeyen tarafın veya nafaka alamayan tarafın durumu, hâkimin yapacağı iki temel değerlendirmeye bağlıdır: Kusur tespiti ve Ekonomik durum tespiti.
Nafakasız Boşanma İçin Kusur Durumunun Rolü (TMK 175)
Çekişmeli bir davada nafakasız boşanma kararı aldırabilmek için yoksulluk nafakasını engelleyen en önemli ve en kesin hukuki kalkan, kusur durumudur. TMK 175. maddesi bu konuda çok net bir sınır çizmiştir: Nafaka talep eden tarafın kusuru, nafaka ödeyecek olan taraftan daha ağır olmamalıdır.
Bu kural, avukatınızın dava stratejisinin temelini oluşturur:
- Ağır Kusur Varsa Nafaka Yoktur: Eğer boşanmaya neden olan olaylarda nafaka talep eden eşin ağır kusurlu olduğu (örneğin; zina , evi terk etme , fiziksel şiddet uygulama, haysiyetsiz hayat sürme gibi) mahkemede tanık, mesaj kayıtları, otel kayıtları veya diğer delillerle net bir şekilde ispatlanırsa, o eş boşanma sonrası yoksulluğa düşecek olsa dahi, mahkeme yoksulluk nafakası talebini reddetmek zorundadır.
- Eşit Kusur Varsa Nafaka Olabilir: Müvekkillerin en çok yanıldığı nokta burasıdır. Tarafların boşanmada “eşit kusurlu” bulunması, yoksulluk nafakasını engellemez. Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre, eşit kusurlu eş, eğer boşanma nedeniyle yoksulluğa düşüyorsa, diğer eşten yoksulluk nafakası talep edebilir.
- Az Kusur veya Kusursuzluk: Bu durumdaki eşler, yoksulluğa düşme şartını ispatladıkları takdirde yoksulluk nafakası alabilirler.
Görüldüğü gibi, kusur tespiti , davanın sadece kimin yüzünden bittiğini belirlemekle kalmaz, aynı zamanda boşanmanın tüm mali sonuçlarını (tazminat ve yoksulluk nafakası ) doğrudan belirler.
Ekonomik Durumun “Nafakasız Boşanma” Kararına Etkisi
Nafakasız boşanma için ikinci savunma hattı, kusur tartışmasından bağımsız olarak, ekonomik durumlardır. Kusur durumunuz aleyhinize olsa bile (örneğin eşit kusurlu bulunsanız dahi), eğer nafaka talep eden eşin boşanma nedeniyle yoksulluğa düşmediği ispatlanırsa, yoksulluk nafakası talebi yine reddedilecektir.
Burada kilit soru şudur: Bir kişinin çalışıyor olması veya asgari ücret alması , onun “yoksulluğa düşmediği” anlamına gelir mi?
- Denk Gelir = Nafaka Yok: Yargıtay’ın istikrarlı kararlarına göre, tarafların sosyal ve ekonomik durumları araştırıldığında gelirleri birbirine denk (yakın) ise ve düzenli bir geliri bulunan eşin boşanmakla yoksulluğa düşmeyeceği sabitse, yoksulluk nafakası talebi reddedilmelidir.
- Asgari Ücret Almak Yoksulluğa Engel Değildir: Müvekkillerin en sık sorduğu “Asgari ücretle çalışıyor, neden nafaka ödüyorum?” sorusunun cevabı, Yargıtay içtihatlarında gizlidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ve ilgili daireler , “asgari ücret alıyor olmanın tek başına yoksulluğu ortadan kaldırmayacağını” ve bu gelirin kişiyi yoksulluktan kurtaracak düzeyde olmadığını kabul etmektedir.
Bu iki Yargıtay kararı çelişkili değildir. Hukukta yoksulluk , “hiç geliri olmamak” veya “açlık sınırında yaşamak” demek değildir. Yoksulluk, evlilik birliği sırasında alışılan yaşam standardının boşanma nedeniyle ciddi şekilde altına düşmek ve temel ihtiyaçları (barınma, gıda, sağlık, ulaşım) karşılamakta zorlanmak demektir. Bu nedenle, eşin çalışıyor olması yalnızca nafaka miktarının belirlenmesinde rol oynar , nafaka hakkını her zaman ortadan kaldırmaz.
Nafakasız Boşanma Sürecinde Neden Bir Avukata İhtiyacınız Var?
Yukarıdaki detaylı analizden de anlaşılabileceği üzere, “nafakasız boşanma” basit bir talep değil, karmaşık hukuki stratejiler gerektiren teknik bir süreçtir. Bu süreçte bir avukatın rolü, sadece dilekçe yazmak değil, gelecekteki on yıllarınızı etkileyecek mali haklarınızı korumaktır. Anlaşmalı Boşanmada Avukatın Rolü: “Nafakasız” bir protokolün gelecekte başınızı ağrıtmaması için kritik öneme sahiptir. Bir avukat;
- Yoksulluk nafakasından feragatin geri dönülemez olduğunu size izah eder ve o anki duygusallıkla, gelecekte sizi yoksulluğa mahkum edecek bir imzayı atmanızı engeller.
- İştirak nafakasından feragatin geçersiz olduğunu bilir ve sizi, “anlaştık” zannettiğiniz ama yıllar sonra karşınıza çıkacak bir nafaka davası tuzağından korur.
Çekişmeli Boşanmada Avukatın Rolü: “Nafakasız” bir kararı mahkemeden aldırabilmek için zorunludur. Bu karar kendiliğinden verilmez. Bir avukat;
- Karşı tarafın ağır kusurlu olduğunu hukuka uygun delillerle (tanık, mesaj, vb.) ispatlamak için davanızı en başından doğru kurgular.
- Karşı tarafın yoksulluğa düşmediğini veya gelirlerinizin denk olduğunu ispatlamak için derhal Sosyal ve Ekonomik Durum (SED) araştırması, banka, tapu ve SGK kayıtlarının celbini talep eder.
- Daha davanın başında talep edilecek tedbir nafakasına karşı, ekonomik denkliğe dayalı doğru hukuki argümanlarla itiraz ederek sizi korur.
“Nafakasız boşanma” bir sonuçtur. Bu sonuca giden yol ise ya doğru müzakere edilmiş, geri dönülmez haklar içermeyen bir protokol ya da stratejik olarak kazanılmış bir davadan geçer. Her ikisi de uzmanlık, tecrübe ve hukuki öngörü gerektirir.
Nafakasız Boşanma Olur Mu? Sonuç
Görüldüğü üzere, “Nafakasız boşanma olur mu?” sorusunun yanıtı, hangi nafaka türünden bahsedildiğine ve davanın hangi yolla (anlaşmalı veya çekişmeli) ilerlediğine göre değişen, hukuki detaylarda gizli bir olgudur. Eş Yönünden (Yoksulluk Nafakası): Evet, nafakasız boşanma mümkündür. Taraflar anlaşmalı boşanma protokolünde bu haktan karşılıklı feragat edebilirler. Çekişmeli davada ise, nafaka talep eden eşin ağır kusurlu olduğunun veya denk ekonomik duruma sahip olduğunun ispatlanması halinde mahkeme yoksulluk nafakası talebini reddedecektir.
Çocuk Yönünden (İştirak Nafakası): Hayır, bu anlamda nafakasız boşanma mümkün değildir. İştirak nafakası kamu düzenine ilişkin olup, çocuğun üstün yararı gereği bundan feragat edilemez ve bu hak her zaman talep edilebilir.
Bu karmaşık ayrımı yapmak, haklarınızı korumak ve şayet hukuki şartları sizin lehinizeyse, nafaka yükümlülüğü olmaksızın yeni bir hayata başlamak, ancak sürecin en başında atılacak doğru adımlara bağlıdır. Sürecin en başında deneyimli bir Boşanma Avukatı İstanbul ile çalışmak, davanızın temelini sağlam atmanızı ve olası hak kayıplarını en başından engellemenizi sağlar. Bu teknik detayları, güncel Yargıtay kararlarını ve ispat yükümlülüklerini bilen bir Boşanma Avukatı İstanbul rehberliğinde ilerlemek, geleceğiniz için vereceğiniz en doğru karardır.
“Nafakasız Boşanma Olur Mu?” Hakkında Sık Sorulan Sorular
Eşim çalışmıyor, benden nafaka alabilir mi?
Evet, alabilir. Eşinizin çalışmıyor olması, boşanma nedeniyle yoksulluğa düşeceği anlamına gelir. Eğer boşanmada kusuru sizden daha ağır değilse , boşanma kararı kesinleştikten sonra yoksulluk nafakası (TMK 175) alma hakkı vardır. Ayrıca, davanız devam ederken kusur durumuna bakılmaksızın tedbir nafakası da alabilir.
Çalışmayan veya geliri olmayan erkek nafaka öder mi?
Evet, öder. Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre , bir kişinin işsiz olması veya gelirinin olmadığını beyan etmesi, nafaka yükümlülüğünü (özellikle müşterek çocuk için iştirak nafakası) ortadan kaldırmaz. Mahkeme, kişinin “potansiyel çalışma gücünü” ve “en azından asgari ücret düzeyinde gelir elde edebileceğini” varsayarak, asgari düzeyde de olsa bir nafakaya hükmedecektir.
Aldatan (zina yapan) eşim benden yoksulluk nafakası alabilir mi?
Bu, nafakasız boşanma kararı alınabilecek en net durumlardan biridir. Hayır, alamaz. Zina (sadakatsizlik) , boşanma hukukunda ağır kusur teşkil eden bir durumdur. Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesi uyarınca, boşanmada ağır kusurlu olan eş, yoksulluğa düşecek olsa dahi, diğer eşten yoksulluk nafakası talep edemez. (Ancak, dava sürecinde zina henüz kesin olarak ispatlanmamışken, geçici bir önlem olan tedbir nafakası alması teorik olarak mümkündür.)
Asgari ücretle çalışıyorum, yine de eşim benden nafaka alabilir mi?
Bu, eşinizin ekonomik durumuna bağlıdır. Eğer eşiniz de asgari ücretle veya buna denk bir gelirle çalışıyorsa , mahkeme “denk gelir” nedeniyle yoksulluğa düşme şartının oluşmadığına karar verip yoksulluk nafakası talebini reddedebilir. Ancak eşiniz çalışmıyorsa, sizin asgari ücret alıyor olmanız nafaka yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz, sadece ödenecek nafakanın miktarının sizin mali gücünüze göre belirlenmesini sağlar.
Anlaşmalı boşanmada “nafaka istemiyorum” dedim, sonradan dava açabilir miyim?
Bu, hangi nafakadan bahsettiğinize göre değişir ve çok kritik bir ayrımdır:
- Yoksulluk Nafakası (Eş için): Eğer protokolde “yoksulluk nafakası istemiyorum” diyerek bu haktan açıkça feragat ettiyseniz, bu karar kesindir. Bu feragat maddi anlamda kesin hüküm sayılır ve ileride yoksulluğa düşseniz bile dava açamazsınız.
- İştirak Nafakası (Çocuk için): Evet, “istemiyorum” demiş olsanız bile, bu feragat hukuken geçersizdir. Çocuğun ihtiyaçları (eğitim, sağlık vb.) ortaya çıktığında veya arttığında, boşanmadan yıllar sonra bile her zaman iştirak nafakası davası açabilirsiniz.
Kısa süreli evliliklerde (örn: 1 yıl) nafaka ödenir mi?
Nafakasız boşanma hedefini zorlaştıran bir konudur. Evet, ödenir. Türk Medeni Kanunu’nda (TMK 175) yoksulluk nafakası için “evliliğin en az X yıl sürmüş olması” gibi bir şart bulunmamaktadır. Her ne kadar bu konu kamuoyunda tartışılsa da, mevcut kanun “süresiz” nafaka öngörmektedir. 1 yıl dahi sürmüş bir evlilik sonucunda, diğer şartlar (daha ağır kusurlu olmama ve yoksulluğa düşme) sağlanıyorsa, eş lehine yoksulluk nafakasına hükmedilebilir.
Nafaka ödemezsem hapse girer miyim?
Evet. Mahkeme tarafından hükmedilen ve kesinleşen (veya ara karar olan tedbir nafakası) bir nafaka borcunu kasten ödememeniz durumunda, alacaklı eşin şikâyeti üzerine İcra ve İflas Kanunu’nun 344. maddesi uyarınca üç aya kadar tazyik hapsi (disiplin hapsi) ile cezalandırılmanız mümkündür. Bu hapis cezası, adli sicil kaydına işlemez ancak paraya çevrilmez ve ertelenmez.





