Kesinleşmiş Boşanma Protokolünün İptali

Kesinleşmiş Boşanma Protokolünün İptali

Boşanma, şüphesiz hayatın en zorlu ve duygusal olarak yıpratıcı süreçlerinden biridir. Bu sürecin daha hızlı ve daha az sancılı atlatılması amacıyla taraflar, sıklıkla “anlaşmalı boşanma” yolunu tercih ederler. Bu yolun temelini ise tarafların boşanmanın tüm sonuçları üzerinde uzlaştıklarını gösteren anlaşmalı boşanma protokolü oluşturur. Ancak, o anın stresi, psikolojik baskısı veya hukuki bilgi eksikliğiyle atılan bir imza, ilerleyen zamanlarda büyük pişmanlıklara ve telafisi güç hak kayıplarına yol açabilir. Peki, mahkemece onaylanmış ve hatta kesinleşmiş bir boşanma protokolü kaderiniz midir? “İmzayı attıktan sonra her şey bitti mi?” sorusu zihninizi meşgul ediyorsa, bilmelisiniz ki hukuk düzeni, bazı istisnai durumlarda Kesinleşmiş Boşanma Protokolünün İptali için çıkış kapıları aralamaktadır.

Bu makalenin amacı, kesinleşmiş bir boşanma protokolünün hangi olağanüstü durumlarda ve hangi hukuki yollarla iptal edilebileceğini, Yargıtay’ın güncel kararları ışığında, bir avukat arayışında olan potansiyel müvekkillerin anlayabileceği net ve detaylı bir dille açıklamaktır. Kesinleşmiş Boşanma Protokolünün İptali gibi karmaşık bir hukuki süreci adım adım aydınlatarak, haklarınızı korumanız için bilmeniz gerekenleri ortaya koyacağız.

Anlaşmalı Boşanma ve Protokolün Hukuki Niteliği

Kesinleşmiş boşanma protokolünün iptali konusunu derinlemesine anlayabilmek için öncelikle anlaşmalı boşanma kurumunun temellerini ve bu sürecin belkemiği olan protokolün hukuki anlamını kavramak gerekir. Bu temel bilgileri anlamak, Kesinleşmiş Boşanma Protokolünün İptali davasının mantığını daha iyi oturtmanıza yardımcı olacaktır.

Anlaşmalı Boşanmanın Temel Şartları

Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 166. maddesinin 3. fıkrası, anlaşmalı boşanmanın hukuki çerçevesini çizer. Bu hükme göre, bir boşanmanın “anlaşmalı” olarak nitelendirilebilmesi için dört temel şartın bir arada bulunması zorunludur:

  1. En Az Bir Yıllık Evlilik: Anlaşmalı boşanma davasının açıldığı tarihte, evliliğin resmi nikah tarihinden itibaren en az bir yıl sürmüş olması gerekir. Bu süre kamu düzenine ilişkin olup, tarafların anlaşmasıyla kısaltılamaz. Bir yıldan az süren evliliklerde açılan anlaşmalı boşanma davası, hakim tarafından reddedilmez ancak çekişmeli boşanma davasına dönüştürülür.  
  2. Ortak Başvuru veya Kabul: Eşlerin ya mahkemeye birlikte başvurmaları ya da bir eş tarafından açılan boşanma davasını diğer eşin kabul etmesi gerekmektedir.
  3. Hakimin Tarafları Bizzat Dinlemesi: Anlaşmalı boşanmanın en kritik şartlarından biri, hakimin tarafları bizzat ve aynı anda duruşmada dinlemesidir. Bu şartın amacı, tarafların protokolü herhangi bir baskı, tehdit veya aldatma altında kalmadan, özgür iradeleriyle imzaladıklarına kanaat getirmektir. Tarafların avukatları olsa dahi bu duruşmaya bizzat katılmaları zorunludur.
  4. Protokol Üzerinde Anlaşma: Tarafların, boşanmanın mali sonuçları (nafaka, tazminat vb.) ve varsa ortak çocukların durumu (velayet, kişisel ilişki vb.) hakkında hazırladıkları bir protokolü mahkemeye sunmaları ve bu protokolün hakim tarafından uygun bulunması şarttır.

Boşanma Protokolü Nedir ve Hangi Unsurları İçermelidir?

Boşanma protokolü, tarafların boşanma ve boşanmaya bağlı sonuçlar üzerindeki ortak iradelerini yansıtan, mahkeme huzurunda akdedilen bir tür “sulh sözleşmesi” niteliğindedir. Bu belge, boşanma kararının adeta bir yol haritasıdır. Protokolde yer alan unsurlar zorunlu ve ihtiyari olarak ikiye ayrılır:  

  • Zorunlu Unsurlar: Varsa ortak çocuğun velayetinin kime verileceği, velayeti almayan tarafın çocukla kişisel ilişkisinin nasıl düzenleneceği ve çocuk için ödenecek iştirak nafakası miktarı gibi konuların protokolde mutlaka yer alması gerekir. Bu konularda bir anlaşma yoksa, anlaşmalı boşanma gerçekleşemez.
  • İhtiyari Unsurlar: Tarafların birbirlerinden yoksulluk nafakası, maddi ve manevi tazminat talep edip etmedikleri ve evlilik birliği içinde edinilen malların nasıl paylaşılacağı (mal rejimi tasfiyesi) gibi konular ihtiyari unsurlardır.

Bu noktada önemli bir detayı vurgulamak gerekir: Mal rejiminin tasfiyesi, yani mal paylaşımı, protokolde yer alması zorunlu bir unsur değildir. Eğer protokolde mal paylaşımına ilişkin hiçbir hüküm bulunmuyorsa veya bu konu “tarafların mal paylaşımına ilişkin hakları saklıdır” gibi bir ifadeyle geçiştirilmişse, taraflar boşanma kararının kesinleşmesinden sonra 10 yıllık zamanaşımı süresi içinde ayrı bir mal paylaşımı davası açma hakkına sahiptirler. Ancak protokolde “mal rejiminden kaynaklı tüm haklarımdan feragat ediyorum” gibi kesin ve genel bir ibra ifadesi yer alıyorsa, bu hak kaybedilebilir. Bu nüans, profesyonel bir hukuki destek almanın ve ileride bir Kesinleşmiş Boşanma Protokolünün İptali davası açma ihtiyacını ortadan kaldırmak için en başta doğru adımlar atmanın önemini ortaya koymaktadır.

Hakimin Protokolü Onaylama Süreci ve Protokolün Bağlayıcılık Kazanması

Tarafların hazırladığı protokol, hakime sunulduğunda, hakim bir “onay makamı” gibi davranmaz. Kanun, hakime protokolün içeriğini denetleme ve müdahale etme yetkisi vermiştir. Hakim, tarafların ve özellikle ortak çocukların menfaatlerini gözeterek, protokoldeki bazı maddelerin değiştirilmesini önerebilir. Örneğin, çocuk için belirlenen iştirak nafakası miktarını çok düşük bulabilir veya velayeti almayan ebeveyn ile çocuk arasındaki kişisel ilişki süresini çocuğun yararına olacak şekilde yeniden düzenleyebilir.

Taraflar, hakimin önerdiği bu değişiklikleri kabul ederse, boşanma kararı verilir. Ancak, taraflar bu değişiklikleri kabul etmez ve kendi hazırladıkları protokolde ısrar ederlerse, anlaşma ortadan kalkmış sayılır ve dava, anlaşmalı boşanma niteliğini kaybederek çekişmeli boşanma davası olarak görülmeye devam eder. Protokol, hakim tarafından uygun bulunup duruşma tutanağına geçirildiği ve kararın hüküm fıkrasına eklendiği andan itibaren mahkeme kararı niteliği kazanır ve taraflar için bağlayıcı hale gelir.  

Kararın Kesinleşmesi

Bir mahkeme kararının “kesinleşmesi”, o karara karşı başvurulabilecek olağan kanun yollarının (istinaf ve temyiz) tükenmesi veya bu yollara başvurma sürelerinin geçirilmesi anlamına gelir. Anlaşmalı boşanma davasında, mahkemenin verdiği kısa kararın ardından gerekçeli karar yazılır ve taraflara tebliğ edilir. Taraflar, bu tebliğden itibaren 2 hafta içinde istinaf mahkemesine başvurmazlarsa, karar kesinleşir. Kesinleşme ile birlikte evlilik birliği hukuken sona erer, taraflar “boşanmış” statüsünü kazanır ve protokolde yer alan tüm hükümler (nafaka, tazminat ödemesi, mal devri vb.) icra edilebilir hale gelir. İşte bu aşamadan sonra gündeme gelebilecek tek yol, şartları varsa, Kesinleşmiş Boşanma Protokolünün İptali davasıdır.

Karar Kesinleşmeden Önce Protokolden Dönme (Cayma)

Peki, duruşmada “kabul ediyorum” dedikten sonra, fakat karar henüz kesinleşmeden önce fikrinizi değiştirirseniz ne olur? Bu noktada, hukuk öğretisi (doktrin) ile Yargıtay’ın yerleşik uygulaması arasında önemli bir farklılık bulunmaktadır. Bu yol, Kesinleşmiş Boşanma Protokolünün İptali davasından çok daha basit ve sonuç alıcıdır.

Yargıtay İçtihatları Işığında Protokolden Tek Taraflı Vazgeçme Hakkı

Hukuk öğretisindeki bir görüşe göre, anlaşmalı boşanma protokolü bir sözleşmedir ve sözleşmeye bağlılık (ahde vefa) ilkesi gereği, taraflar hakim huzurunda iradelerini beyan ettikten sonra bu beyanlarından tek taraflı olarak dönemezler. Bu görüşe göre, protokolden ancak irade sakatlığı (hata, hile, tehdit) gibi olağanüstü hallerde dönülebilir.  

Ancak, Yargıtay’ın istikrar kazanmış ve güncel içtihatları bu görüşün tam tersi yönündedir. Yüksek Mahkeme’ye göre, taraflardan herhangi biri, boşanma kararı kesinleşinceye kadar, herhangi bir gerekçe göstermeksizin, tek taraflı irade beyanıyla anlaşmadan dönebilir. Bu hak, mahkemenin karar vermesinden sonra, istinaf veya temyiz aşamasında dahi kullanılabilir.  

Yargıtay’ın bu yaklaşımının temelinde, boşanmanın kişiye sıkı sıkıya bağlı bir hak olması ve geri dönülmez sonuçlar doğurması yatar. Yüksek Mahkeme, borçlar hukukunun katı “sözleşmeye bağlılık” ilkesi yerine, aile hukukunun korumacı yapısını ön planda tutmaktadır. Bir anlık duygusallık, baskı veya pişmanlık sonucu verilen bir kararın, kişinin tüm hayatını etkilemesini önlemek amacıyla, karar hukuken nihai hale gelene kadar taraflara bir “güvenlik supabı” tanımaktadır. Bu durum, “henüz hiçbir şey için geç değil” mesajını verir ve protokolün adil olmadığını düşünen bir eş için kararın kesinleşmesini beklemeden derhal bir avukata başvurmanın hayati önemini gösterir.

Protokolden Dönmenin Sonucu

Taraflardan birinin, karar kesinleşmeden önce protokolden döndüğünü mahkemeye bildirmesi (örneğin bir dilekçe ile veya kararı temyiz ederek) durumunda, dava reddedilmez. Bunun yerine, dava “anlaşmalı boşanma davası” statüsünü kaybeder ve otomatik olarak “çekişmeli boşanma davası” olarak görülmeye devam eder. Bu aşamadan sonra mahkeme, taraflara boşanma sebeplerini, kusur iddialarını, savunmalarını ve bu iddiaları ispatlayacak delillerini sunmaları için yeni süreler verir ve yargılama çekişmeli bir davanın usulüne göre ilerler.  

Kesinleşmiş Boşanma Protokolünün İptali Davası

Asıl zorlu ve teknik hukuki süreç, boşanma kararının ve dolayısıyla protokolün kesinleşmesinden sonra başlar. Hukukun temel prensiplerinden biri “kesin hüküm” etkisidir. Bu ilke uyarınca, kesinleşmiş bir mahkeme kararı artık tartışılamaz ve değiştirilemez. Ancak bu kural, adaleti zedeleyecek kadar ağır ve istisnai durumlarda mutlak değildir. İşte bu noktada Kesinleşmiş Boşanma Protokolünün İptali davası devreye girer.

“Kesinleşmiş Protokol İptal Edilemez” Kuralının İstisnaları

Eğer bir protokol, taraflardan birinin özgür iradesiyle değil, iradesini sakatlayan ağır durumlar altında imzalanmışsa, hukuken bu irade “yok hükmünde” kabul edilebilir. İşte bu noktada, kesinleşmiş de olsa bu sakat iradeye dayanan protokolün iptali için dava açma hakkı doğar. Bu davanın hukuki dayanağı, duruma göre “yargılamanın yenilenmesi” kurumu veya Türk Borçlar Kanunu’nun genel hükümlerine dayalı olarak açılacak bağımsız bir Kesinleşmiş Boşanma Protokolünün İptali davasıdır.  

İptal Davasının Hukuki Dayanağı: İrade Sakatlığı Halleri

Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenen ve her türlü sözleşme için geçerli olan irade sakatlığı halleri, boşanma protokolleri için de uygulanır. Bu haller, Kesinleşmiş Boşanma Protokolünün İptali için en temel gerekçeleri oluşturur:

Hata (Yanılma)

Taraflardan birinin, protokolün içeriği, hukuki sonuçları veya üzerinde anlaşılan bir konu hakkında esaslı bir yanılgıya düşerek imza atması durumudur. Örneğin, diğer eşe devredilen bir gayrimenkulün değerini gerçekte olduğundan çok daha düşük zannetmesi veya feragat ettiği bir nafaka hakkının kapsamını ve sonuçlarını tam olarak anlamamış olması gibi durumlar “esaslı hata” olarak değerlendirilebilir.

Hile (Aldatma)

Diğer eşin, kasıtlı olarak yanlış beyanlarda bulunması, önemli bir gerçeği (örneğin sahip olduğu bir malvarlığını veya borcunu) gizlemesi veya aldatıcı davranışlarla diğer eşi protokolü imzalamaya ikna etmesidir. Örneğin, “sadece formalite icabı imzalıyoruz, sonra malı sana geri devredeceğim” gibi vaatlerle kandırarak imza alınması hileye örnek teşkil edebilir. Alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla yapılan danışıklı (muvazaalı) protokoller de bu kapsamda değerlendirilebilir.

İkrah (Korkutma/Tehdit)

Bir eşin, diğer eşi veya onun yakınlarını ciddi ve yakın bir tehlikeyle (fiziksel şiddet, cinsel istismar, ekonomik yoksunluk, şantaj vb.) tehdit ederek protokolü imzalamaya mecbur bırakmasıdır. Tehdidin yarattığı korku ve baskı altında atılan imza, özgür iradenin ürünü olmadığından, Kesinleşmiş Boşanma Protokolünün İptali için geçerli bir sebeptir. Yargıtay kararlarında, bir eşin tehdit altında iradesini açıklaması durumunda anlaşmalı boşanma kararı verilemeyeceği açıkça belirtilmiştir.

İrade Sakatlığının İspatı ve Deliller

Kesinleşmiş boşanma protokolünün iptali davasında en önemli husus, irade sakatlığı iddiasının ispatıdır. İspat yükü, protokolün iptalini isteyen taraftadır. Bu iddiayı kanıtlamak için tanık beyanları, taraflar arasındaki mesajlaşma (SMS, WhatsApp) kayıtları, e-postalar, ses kayıtları, banka dekontları, malvarlığının gerçek değerini gösteren ekspertiz raporları veya kişinin tehdit altında olduğunu gösteren psikolojik durum raporları gibi her türlü hukuka uygun delil kullanılabilir.

İptal Davası İçin Hak Düşürücü Süreler

Kesinleşmiş Boşanma Protokolünün İptali davası açmak için kanun, çok katı süreler öngörmüştür. Türk Borçlar Kanunu’nun 39. maddesine göre, iradesi sakatlanan taraf;

  • Hata veya hileyi öğrendiği andan itibaren,
  • Korkutmanın (tehdidin) etkisinin ortadan kalktığı andan itibaren, bir yıllık hak düşürücü süre içinde sözleşmeyle (protokolle) bağlı olmadığını karşı tarafa bildirmek veya dava açmak zorundadır. Bu bir yıllık sürenin kaçırılması, dava hakkının tamamen ortadan kalkmasına neden olur. Bu nedenle, böyle bir durumla karşılaşıldığında vakit kaybetmeden hukuki yardım almak kritik öneme sahiptir.

Aşırı Yararlanma (Gabin) Nedeniyle Protokolün İptali

İrade sakatlığı halleri dışında, Kesinleşmiş Boşanma Protokolünün İptali davasını mümkün kılan bir diğer önemli hukuki sebep ise “aşırı yararlanma” yani gabin halidir.

Gabin Nedir? Boşanma Protokollerinde Nasıl Ortaya Çıkar?

Gabin, bir sözleşmede taraflardan birinin içinde bulunduğu zor durumdan, düşüncesizliğinden veya hukuki tecrübesizliğinden faydalanılarak, karşılıklı edimler arasında açık bir orantısızlık yaratılmasıdır. Boşanma süreci, doğası gereği kişileri duygusal olarak zayıf, psikolojik olarak savunmasız ve bir an önce bu süreçten kurtulma isteğiyle düşüncesizce hareket etmeye yatkın hale getirebilir. İşte bu zayıf anlardan faydalanılarak hazırlanan ve bir tarafın lehine, diğer tarafın ise aleyhine açıkça adaletsiz hükümler içeren protokoller, gabin iddiasının konusunu oluşturabilir.  

Gabin’in Şartları

Bir protokolün gabin nedeniyle iptal edilebilmesi için iki temel şartın bir arada bulunması gerekir:

  1. Objektif Şart (Edimler Arası Açık Orantısızlık): Protokolde bir tarafın verdiği ile aldığı arasında hayatın olağan akışına ve hakkaniyete aykırı, bariz bir dengesizlik olmalıdır. Örneğin, evlilik birliği içinde edinilmiş milyonlarca liralık tüm malvarlığının tek bir tarafa bırakılması ve diğer tarafın tüm nafaka ve tazminat haklarından hiçbir karşılık almadan feragat etmesi gibi durumlar açık orantısızlığa işaret eder.
  2. Sübjektif Şart (Sömürü Kastı): Bu açık orantısızlık, zarar gören tarafın zor durumda (müzayaka) olmasından, düşüncesizliğinden (hiffet) veya deneyimsizliğinden (tecrübesizlik) kaynaklanmalıdır. Daha da önemlisi, diğer tarafın, eşinin bu zayıf durumunu bilerek ve ondan faydalanma (sömürme) kastıyla hareket etmiş olması gerekir. Yargıtay, bir kararında, evlilik birliğinde eşlerden birinin içinde bulunduğu zor durumun (örneğin ekonomik sıkıntı), diğer eşin de zor durumda olduğunun kabulü için bir karine teşkil edebileceğini belirtmiştir.

Aşırı Yararlanma İddiasıyla Dava Açma Süreleri ve Sonuçları

Gabin nedeniyle dava açma süreleri de hak düşürücü niteliktedir. Zarar gören taraf, bu hakkını;

  • Düşüncesizliğini veya deneyimsizliğini öğrendiği tarihten,
  • Zor durumun ortadan kalktığı tarihten, itibaren bir yıl içinde ve her halükarda protokolün imzalandığı tarihten itibaren beş yıl içinde kullanmak zorundadır. Bu süreler içinde açılan davada gabin iddiası ispatlanırsa, zarar gören taraf protokol ile bağlı olmadığını bildirerek verdiği şeyleri geri isteyebilir.

Kesinleşmiş Boşanma Protokolünün İptali Davasının Sonuçları

Kesinleşmiş bir boşanma protokolünün iptali davasının kabul edilmesi, önemli hukuki sonuçlar doğurur. Bu sonuçların doğru anlaşılması, bir müvekkil adayı olarak beklentilerinizi doğru yönetmeniz açısından hayati önem taşır.

Protokolün Kısmen mi Yoksa Tamamen mi İptal Edileceği Sorunu

İrade sakatlığı veya gabin, protokolün tamamını değil de sadece belirli bir maddesini (örneğin sadece mal paylaşımına ilişkin hükmü) etkiliyorsa, mahkeme sadece o maddenin iptaline karar verebilir. Hukukun genel ilkesi, mümkün olduğunca sözleşmeyi ayakta tutmaktır (kısmi hükümsüzlük). Ancak, iptal edilen o hüküm olmasaydı tarafların bu protokolü hiç yapmayacakları açıkça anlaşılıyorsa, protokolün tamamının iptali gündeme gelebilir.

Boşanma Kararı Geçerliliğini Korur mu?

Kesinleşmiş boşanma protokolünün iptali davasının en kritik ve en sık yanlış anlaşılan sonucu budur: Protokolün iptal edilmesi, boşanma kararının kendisini iptal etmez. Başka bir deyişle, taraflar boşanmış olarak kalmaya devam ederler; dava onları yeniden evli hale getirmez. İptal edilen, sadece boşanmanın mali ve/veya velayete ilişkin sonuçlarını düzenleyen, iradesi sakatlanarak oluşturulmuş olan anlaşma metnidir.

Bu durumun arkasındaki mantık şudur: Anlaşmalı boşanma, iki temel iradeye dayanır; birincisi boşanma iradesi, ikincisi ise boşanmanın sonuçları üzerindeki anlaşma iradesi. İrade sakatlığı genellikle ikinci kısımda, yani mal paylaşımı, nafaka gibi maddi konularda yoğunlaşır. Mahkeme, tarafların evliliği bitirme yönündeki temel iradelerinin geçerli olduğunu, ancak bu iradenin sonuçlarına ilişkin anlaşmanın sakatlandığını kabul eder. Bu nedenle, kişilerin hukuki statüsünü belirleyen boşanma kararı korunur, ancak bu kararın mali dayanağı olan protokol hükümleri ortadan kaldırılır.

İptal Sonrası Mal Paylaşımı, Nafaka ve Tazminat Haklarının Durumu

Protokolün ilgili hükümleri mahkeme kararıyla iptal edildiğinde, o konularda taraflar arasında geçerli bir anlaşma kalmamış olur. Bu durumda, sanki hiç protokol yapılmamış gibi bir hukuki durum ortaya çıkar. Dolayısıyla, tarafların bu konularla ilgili yasal hakları yeniden doğar. Örneğin, mal paylaşımına ilişkin hüküm iptal edilmişse, taraflar boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren başlayan yasal süreler içinde (mal rejimi tasfiyesi için 10 yıllık zamanaşımı) yeniden mal paylaşımı davası açabilirler. Benzer şekilde, nafaka ve tazminatla ilgili hükümler iptal edilmişse, TMK m.178’de öngörülen boşanmanın kesinleşmesinden itibaren 1 yıllık süre içinde bu taleplerle yeni bir dava açma imkanı doğabilir.  

İptal Davası ile Uyarlama Davası Arasındaki Temel Farklar

Uygulamada sıkça karıştırılan iki kavram, protokolün “iptali” ve “uyarlanması” davalarıdır. Hangi durumda hangi davanın açılacağını bilmek, davanın başarıya ulaşması için temel şarttır. Kesinleşmiş Boşanma Protokolünün İptali davası ile uyarlama davası tamamen farklı amaçlara hizmet eder.

Protokolün Uyarlanması Davası Nedir ve Hangi Durumlarda Açılır?

Protokolün uyarlanması davası, hukuken geçerli olarak kurulmuş bir protokolün, imzalandıktan sonra ortaya çıkan, öngörülemeyen ve olağanüstü koşullar nedeniyle taraflardan biri için çekilmez hale gelmesi durumunda açılır. Buradaki amaç, geçerli olan protokolü ortadan kaldırmak değil, onu değişen yeni şartlara “adapte etmek” yani güncelleştirmektir. Örneğin:  

  • Protokolde döviz cinsinden belirlenen bir nafakanın, sonradan yaşanan aşırı kur artışları nedeniyle ödenemez hale gelmesi.  
  • Nafaka ödemekle yükümlü eşin, protokol tarihinden sonra iflas etmesi veya ciddi bir hastalık nedeniyle çalışma gücünü kaybetmesi.  
  • Nafaka alan eşin, sonradan yeniden evlenmesi veya maddi durumunun olağanüstü düzeyde iyileşmesi.

Bu gibi durumlarda, sorunun kaynağı protokolün imzalandığı andaki bir sakatlık değil, sonradan değişen hayat koşullarıdır. Bu nedenle açılması gereken dava Kesinleşmiş Boşanma Protokolünün İptali değil, uyarlama davasıdır.  

Doğru davayı seçmek, bir avukatın yapacağı ilk ve en önemli teşhistir. Eğer şikayetinizin temelinde “imza anında” var olan bir hile, baskı veya sömürü yatıyorsa, doğru yol iptal davasıdır. Eğer sorun, “imzadan sonra” ortaya çıkan ve öngörülemeyen bir ekonomik kriz, hastalık gibi bir değişiklikten kaynaklanıyorsa, doğru yol uyarlama davasıdır. Bu temel ayrımın yapılamaması, davanın daha en başında usulden reddedilmesine neden olabilir.  

İptal ve Uyarlama Davaları Arasındaki Farklar

ÖzellikKesinleşmiş Protokolün İptali DavasıProtokolün Uyarlanması Davası
Hukuki Dayanakİrade Sakatlığı (Hata, Hile, İkrah), Aşırı Yararlanma (Gabin)Dürüstlük Kuralı, Aşırı İfa Güçlüğü (Değişen Koşullar)
Sorunun KaynağıProtokolün imzalandığı anda var olan bir sakatlıkProtokol imzalandıktan sonra ortaya çıkan öngörülemez değişiklikler
AmaçProtokolün (kısmen veya tamamen) geçersizliğini tespit ettirmekGeçerli protokol hükümlerini yeni koşullara göre değiştirmek
Zaman AşımıGenellikle sakatlığın öğrenilmesinden/etkisinin kalkmasından itibaren 1 yıllık hak düşürücü süreKoşullar değiştiği sürece açılabilir, belirli bir hak düşürücü süreye tabi değildir.
SonuçProtokol hükümleri geçmişe etkili olarak ortadan kalkar.Protokol hükümleri ileriye dönük olarak yeniden düzenlenir.

Kesinleşmiş Boşanma Protokolünün İptali Sonuç

Görüldüğü üzere, Kesinleşmiş bir boşanma protokolünün iptali davası, “imzaladım, her şey bitti” düşüncesinin aksine, belirli ve çok istisnai koşullar altında mümkün olabilen bir hukuki yoldur. Ancak bu yol, aile hukuku ile borçlar hukukunun kesişim noktasında yer alan, son derece teknik, karmaşık ve ispatı zor bir süreçtir. Hak düşürücü sürelerin kısalığı, delillerin toplanmasındaki güçlükler ve davanın yanlış hukuki sebebe dayandırılarak açılması halinde telafisi imkansız hak kayıpları yaşanması riski oldukça yüksektir.

Bu nedenle, protokolü imzalarken iradenizin sakatlandığını veya sömürüldüğünüzü düşünüyorsanız, durumun en başından doğru analiz edilmesi, doğru hukuki yolun seçilmesi ve Kesinleşmiş Boşanma Protokolünün İptali davasının titizlikle takip edilmesi için bir uzmandan destek almanız bir tercih değil, mutlak bir zorunluluktur. Bu zorlu ve teknik süreçte deneyimli bir İstanbul Boşanma Avukatı ile çalışmak, haklarınızı korumanın ve adaletin tecelli etmesinin en etkili yoludur. Karmaşık hukuki süreçlerde atılacak doğru adımları bilen ve Yargıtay içtihatlarına hakim bir İstanbul Boşanma Avukatı, davanızın seyrini lehinize çevirebilecek en önemli güvenceniz olacaktır.

Kesinleşmiş Boşanma Protokolünün İptali Sık Sorulan Sorular

İmzaladığım ve kesinleşen boşanma protokolünü iptal edebilir miyim?

Kesinleşmiş Boşanma Protokolünün İptali, genel kural olarak mümkün değildir çünkü kesinleşmiş protokoller bağlayıcıdır. Ancak, protokolü imzalarken iradenizin hile (aldatma), ikrah (tehdit) veya esaslı bir hata ile sakatlandığını ya da aşırı yararlanma (gabin) durumunun söz konusu olduğunu ispatlayabilirseniz, kanunda belirtilen yasal süreler içinde iptal davası açma hakkınız bulunmaktadır.

Protokolün iptali için dava açma sürem ne kadar?

İrade sakatlığı hallerinde (hata, hile, tehdit), genellikle hileyi veya hatayı öğrendiğiniz ya da tehdidin etkisinin ortadan kalktığı tarihten itibaren 1 yıldır. Aşırı yararlanma (gabin) durumunda ise, zor durumun ortadan kalktığı tarihten itibaren 1 yıl ve her halde protokol tarihinden itibaren 5 yıldır. Bu süreler hak düşürücü nitelikte olduğu için kaçırılması halinde dava hakkı kaybolur.

Protokol iptal edilirse boşanmam da iptal olur mu?

Hayır. Bu, Kesinleşmiş Boşanma Protokolünün İptali sürecinin en önemli ve en çok karıştırılan noktasıdır. Protokolün iptali, boşanma kararını etkilemez. Siz ve eski eşiniz hukuken “boşanmış” olarak kalırsınız. Sadece, protokolün iptal edilen mali veya velayete ilişkin hükümleri geçersiz hale gelir ve bu konuların yeniden düzenlenmesi için yeni davalar (örneğin mal paylaşımı davası) açma hakkınız doğar.

Protokoldeki nafaka miktarı artık çok düşük/yüksek geliyor, iptal mi ettirmeliyim?

Hayır. Bu durum bir iptal sebebi değil, bir “uyarlama” sebebidir. Protokol imzalandıktan sonra ekonomik koşulların ciddi şekilde değişmesi gibi sonradan ortaya çıkan nedenlerle nafakanın yetersiz veya fahiş hale gelmesi durumunda, Kesinleşmiş Boşanma Protokolünün İptali yerine “nafakanın artırılması/azaltılması davası” (uyarlama davası) açılmalıdır.

Eşim protokolde bana devretmeyi taahhüt ettiği evi devretmiyor, protokolü iptal mi etmeliyim?

Hayır. Bu bir iptal sebebi değil, “protokole uymama” durumudur. Bu durumda yapılması gereken, protokolün iptalini istemek değil, protokol hükmünün zorla yerine getirilmesini sağlamaktır. Bunun için, protokol hükmüne dayanarak icra takibi başlatabilir veya tapu devri için “tapu iptal ve tescil davası” açabilirsiniz.

Bu Yazıyı Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Yazılar

Hakkımızda

istanbul boşanma avukatı

Çelik & Baştürk Hukuk Bürosu olarak, İstanbul avukat ve arabulucularından oluşan ekibimiz ile birlikte, İstanbul Boşanma Avukatı, İstanbul Ceza Avukatı olarak çalışma alanlarımız içerisinde tüm davalara bakmaktayız. Bilgi için hemen bize ulaşın.