Kadın Hangi Durumlarda Mehir Alamaz?

Kadın Hangi Durumlarda Mehir Alamaz?

Mehir Hakkı ve Kadın Hangi Durumlarda Mehir Alamaz? 

Toplumsal hafızada ve evlilik süreçlerinde önemli bir yer tutan “mehir”, hem kültürel hem de hukuki açıdan en çok tartışılan konulardan biridir. Kökeni İslam hukukuna dayanan mehir , evlilik akdi sırasında erkeğin kadına verdiği veya vermeyi taahhüt ettiği, para veya mal gibi ekonomik değeri olan bir güvence olarak tanımlanır. Ancak bu geleneksel uygulamanın, modern Türk hukuk sistemi içindeki yeri, genellikle yanlış anlaşılmakta ve bu durum, özellikle boşanma süreçlerinde ciddi hak kayıplarına yol açmaktadır. Bu nedenle, “kadın hangi durumlarda mehir alamaz?” sorusu, boşanma sürecindeki en kritik sorulardan biri haline gelmektedir.   

Mehir, Türk Medeni Kanunu’nda doğrudan “mehir” adıyla düzenlenmiş bir kurum değildir. Bu durum, mehirin hukuken geçersiz olduğu anlamına gelmez; aksine, onun hukuki niteliğinin farklı bir zeminde ele alınmasını gerektirir. Uygulamada mehir, ödenme zamanına göre iki temel türe ayrılır. Birincisi, nikâh anında veya hemen sonrasında kadına peşin olarak ödenen mehr-i muaccel (peşin mehir). İkincisi ise, ödenmesi ileri bir tarihe ertelenen veya boşanma ya da eşin ölümü gibi evliliğin sona ermesi şartına bağlanan mehr-i müeccel (vadeli mehir).   

Boşanma davalarında hukuki uyuşmazlıklara konu olan, ağırlıklı olarak bu ikinci tür, yani “vadeli mehir” alacağıdır. Kadınlar, evlilik birliği sona erdiğinde, kendilerine vaat edilen bu mehir alacağını talep etme hakkına sahip olduklarını düşünürler. Ancak bu hak, otomatik, koşulsuz ve mutlak bir hak değildir. Mehir alacağı, belirli ve son derece katı hukuki şartlara tabidir. Bu teknik şartların yerine getirilmemesi, kadının hangi durumlarda mehir alamaz sorusunun temel cevabıdır. Bu makalede, mehir hakkı konusundaki toplumsal yanılgılar düzeltilecek ve bir kadının, geçerli bir hukuki sebebi olduğuna inansa dahi, hangi teknik, usuli ve esasa ilişkin nedenlerle mehir alamayacağı Yargıtay kararları ışığında detaylıca incelenecektir.

Kadın Hangi Durumlarda Mehir Alamaz Sorusunun Hukuki Zemini

Potansiyel müvekkillerin ve genel olarak toplumun düştüğü en temel yanılgı, mehir alacağını, boşanma davasının doğal bir parçası olan nafaka veya maddi-manevi tazminat gibi düşünmektir. Ancak Türk hukuku ve Yargıtay içtihatları, bu konuyu tamamen farklı bir hukuki zemine oturtmaktadır. Bu ayrımı anlamak, “kadın hangi durumlarda mehir alamaz?” sorusunu doğru yanıtlayabilmek için kilit noktasıdır.   

Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre mehir alacağı, Aile Hukukundan kaynaklanan bir talep ve “boşanmanın fer’isi (eki)” olarak kabul edilmez. Yüksek Mahkeme, eşler arasında düzenlenen ve adına “mehir senedi” denilen belgeyi, hukuki nitelik olarak Türk Borçlar Kanunu kapsamında bir “bağışlama vaadi” (bağışlama sözü verme) sözleşmesi olarak değerlendirmektedir.   

Bu hukuki niteleme, basit bir terminoloji farkı değil, davanın tüm seyrini ve sonucunu değiştiren kritik bir tespittir. Bu tespitin pratik sonuçları şunlardır:   

  1. Tabi Olduğu Kanun: Mehir talebi, Aile Hukuku kurallarına (TMK) değil, Türk Borçlar Kanunu’nun genel hükümlerine, özellikle de “bağışlama sözleşmeleri” (TBK m. 288) hükümlerine tabidir.   
  2. Görevli Mahkeme: Bu durum, görevli mahkemenin de değişmesine neden olur. Mehir alacağı, boşanmanın bir eki sayılmadığı için, kural olarak boşanma davasının görüldüğü Aile Mahkemesi’nde değil, Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılması gereken bir alacak davasıdır. Her ne kadar boşanma davası ile birlikte açıldığında Aile Mahkemeleri’nin bu davalara baktığı görülse de, Yargıtay’ın eğilimi bu talebin ayrı bir dava olarak ele alınması yönündedir.   
  3. Kusur İlkesinin Uygulanmaması: En önemli sonuç budur. Mehir talebi bir Aile Hukuku meselesi (tazminat gibi) değil, bir Borçlar Hukuku (sözleşme) meselesi olduğu için, boşanmadaki “kusur” durumu (kimin hatalı olduğu, aldatma, zina vb.) kural olarak bu sözleşmesel alacağı doğrudan etkilemez.

Bu nedenle, “kadın hangi durumlarda mehir alamaz?” sorusunun cevabı, sanıldığı gibi kadının boşanmadaki kusurunda değil, Borçlar Kanunu ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu’ndaki teknik ve usuli şartlarda gizlidir.

Kadın Hangi Durumlarda Mehir Alamaz? Talebin Reddedilmesinin Teknik Usuli Nedenleri

Kadın hangi durumlarda mehir alamaz sorusunun pratik cevapları, genellikle toplumsal ahlak kuralları veya boşanmadaki kusur durumu değil, hukukun “şekil” ve “ispat” kurallarına uymamaktan kaynaklanır. Geçerli bir senediniz olsa bile, usuli bir hatayla tüm hakkınızı kaybedebilirsiniz.

Mehir Senedi Yoksa Kadın Neden Mehir Alamaz?

Kadın hangi durumlarda mehir alamaz dendiğinde akla gelen ilk ve en net cevap, bu hakkı hukuken geçerli bir şekilde ispatlayamamasıdır. Mehir alacağı talebi, özünde bir alacak davasıdır ve bu alacağın varlığı şüpheye yer vermeyecek şekilde kanıtlanmalıdır.

Yukarıda belirtildiği gibi, Yargıtay mehir senedini bir “bağışlama vaadi” olarak niteler. Türk Borçlar Kanunu’nun 288. maddesi  ise, “bağışlama vaadi” niteliğindeki sözleşmelerin geçerli olabilmesi için “yazılı” olarak yapılması gerektiğini emreder. Bu yazılı belgeye “mehir senedi” denir.   

Eğer ortada taraflarca (özellikle mehir borçlusu olan koca tarafından) imzalanmış, konusu (örneğin “100 adet cumhuriyet altını” veya “X adresindeki daire”) ve vadesi (örneğin “boşanma halinde”) açıkça belirtilmiş yazılı bir belge yoksa , kadının mehir talep etmesi hukuken neredeyse imkansız hale gelir. Hakim, mehirin varlığını kabul etmeyerek talebi reddedecektir.   

Ailem Şahittir Savunması Neden Geçersiz? Tanıkla İspat Yasağı

Potansiyel müvekkillerin düştüğü en büyük hata, hukuki delil ile sosyal delili birbirine karıştırmalarıdır. Uygulamada sıkça karşılaşılan “Ama imam nikahında söz verdi, bütün ailem şahittir”  veya “Söz uçar yazı kalır denildi ama biz güvene dayalı yaptık” şeklindeki savunmaların, Hukuk Mahkemesi’nde ne yazık ki bir karşılığı yoktur.   

Mehir alacağı bir sözleşme ilişkisi olarak kabul edildiğinden, ispatı da Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na (HMK) tabidir. HMK, belli bir miktarın üzerindeki hukuki işlemlerin (sözleşmelerin) tanıkla değil, ancak “senet” (yazılı delil) ile ispat edilebileceğini söyler (Senede karşı senetle ispat zorunluluğu).   

Yargıtay, bu kuralı mehir alacaklarına istisnasız ve katı bir şekilde uygular. Yerleşik Yargıtay kararlarına göre, mehir alacağı tanıkla ispat edilemez. Düğün videosu, imam nikahındaki şahitler veya aile büyüklerinin beyanları, “mehir sözleşmesinin varlığını” ispatlamak için yeterli delil olarak kabul edilmez. Eğer ortada yazılı bir senet yoksa, kadının davası daha başında “ispat edilememe” nedeniyle reddedilecektir. Bu, kadın hangi durumlarda mehir alamaz sorusunun en net usuli cevabıdır. Hatta imzası eksik olan senetlerin dahi ispat gücü son derece zayıftır.   

Resmi Nikah Yoksa Kadın Neden Mehir Alamaz?

Mehir sözleşmesi, hukuken “geçerli bir evlilik” üzerine inşa edilen bir hukuki işlemdir. Evliliğin kendisi hukuken “yok” veya “geçersiz” (batıl) ise, bu evliliğe bağlı olarak yapılan mehir sözleşmesi de kural olarak geçersiz hale gelir.

Bu noktadaki en kritik Yargıtay içtihadı, resmi nikah şartıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nde hukuken geçerli tek evlilik, belediye memuru önünde yapılan resmi sivil evliliktir. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 2022 tarihli emsal bir kararında, mehir senedinin geçerli olabilmesi için taraflar arasında resmi nikahın yapılmış olması gerektiği açıkça içtihat edilmiştir.   

Bu kararın anlamı şudur: Taraflar yıllarca birlikte yaşamış, “imam nikahı” kıymış  ve hatta bu nikaha istinaden çok detaylı bir mehir senedi imzalamış olsalar bile, eğer hiçbir zaman “resmi nikah” akdetmemişlerse, o mehir senedi hukuken geçersiz sayılacaktır. Bu durumda kadın, “resmi nikah” temeli olmayan bu senede dayanarak mehir alamaz.   

Benzer bir durum evliliğin “butlanı” (iptali) hallerinde de gündeme gelebilir. Ancak batıl bir evlilikte, zifaf gerçekleşmişse veya kadın iyi niyetli ise, İslam hukukundaki “mehr-i misil” (emsal mehir)  kavramına benzer bir hak talep edip edemeyeceği, son derece teknik ve karmaşık bir hukuki değerlendirme gerektirecektir.   

Anlaşmalı Boşanma Protokolü Kadının Mehir Alamamasına Nasıl Neden Olur?

Kadın hangi durumlarda mehir alamaz? sorusunun en acı cevaplarından biri, hukuken geçerli bir senedi varken bu haktan farkında olmadan vazgeçmektir. Bu durum, en çok “anlaşmalı boşanma” süreçlerinde, ne imzalandığına dikkat edilmediği takdirde ortaya çıkan bir “hukuki tuzak” niteliğindedir.

Taraflar, evliliği hızla bitirmek için “anlaşmalı boşanma protokolü”  imzalarlar. Bu protokollerde genellikle erkek tarafının avukatı tarafından eklenen standart bir madde bulunur. Bu madde, “Taraflar birbirlerinden nafaka, maddi ve manevi tazminat, katılma alacağı, mehir ve sair tüm hak ve alacaklarından gayrikabili rücu (geri dönülmez şekilde) feragat etmişlerdir.” şeklinde olabilir.   

Kadın, o anki psikolojiyle boşanmanın bir an önce bitmesi için bu protokolü imzaladığında, mahkeme de bu protokolü onayladığında, süreç biter. Yargıtay, bu tür protokollerdeki “mehir” kelimesi geçmese bile, “tüm hak ve alacaklardan feragat edilmiştir”  gibi genel ibareleri, mehir alacağını da kapsayacak şekilde yorumlamaktadır.   

Sonuç olarak kadın, elinde sapasağlam bir mehir senedi olsa dahi, bu protokolle o hakkından geri dönülmez bir şekilde feragat etmiş (vazgeçmiş) sayılır. Boşanma kesinleştikten sonra açacağı mehir davası, “protokolle haktan feragat edildiği” gerekçesiyle reddedilir. Bu, kadın için telafisi imkansız bir hak kaybıdır ve bu senaryoda kadın mehir alamaz.

Boşanma Karşılığı Mehirden Vazgeçme

Bu, feragatin özel ve kasıtlı bir türüdür. İslam hukukunda “Hul'” veya “Muhâlea”  olarak bilinen bu yöntemde, kadın boşanmayı sağlayabilmek için kocasına bir bedel ödemeyi veya bir alacağından (genellikle mehir alacağından) vazgeçmeyi teklif eder.   

Din İşleri Yüksek Kurulu’nun görüşüne göre de, kadının “mehri karşılığında eşinden ayrılma yoluna gitmesi (muhâlea)” durumunda mehir hakkı düşer. Bunun Türk hukukundaki yansıması, bir boşanma protokolünde kadının “boşanmaya razı olması karşılığında mehir alacağından vazgeçtiğini” açıkça belirtmesidir. Bu durum, “ivazlı” (karşılıklı) bir feragat olarak kabul edilir. Kadın, boşanmayı elde etmek için mehir hakkını bir bedel olarak kullanmıştır ve bu anlaşma hukuken geçerlidir. Bu, kadının hangi durumlarda mehir alamaz sorusunun ‘anlaşmalı feragat’ başlığı altındaki cevabıdır ve kadın, daha sonra bu anlaşmaya rağmen mehir alamaz.   

10 Yıllık Zamanaşımı Süresi Geçerse Kadın Mehir Alamaz

Hukukta haklı olmak yetmez, hakkı zamanında talep etmek gerekir. Bir kadının elinde imzalı mehir senedi olsa, resmi nikahı olsa ve hiçbir protokolle hakkından feragat etmemiş olsa bile, hakkını “zamanaşımı” nedeniyle kaybedebilir.

Mehir alacağı, bir Borçlar Hukuku alacağı (sözleşme borcu) olarak kabul edildiği için, Türk Borçlar Kanunu’ndaki genel alacak zamanaşımı süresine tabidir. TBK m. 146 uyarınca , bu süre 10 yıldır.   

Buradaki kritik soru, 10 yıllık sürenin ne zaman başladığıdır. Türk Borçlar Kanunu m. 153/3 , “Evlilik devam ettiği sürece, eşlerin diğerinden olan alacakları için zamanaşımı sürelerinin işlemeyeceğini” belirtir. Bu nedenle, mehr-i müeccel (vadeli mehir) alacağı için 10 yıllık zamanaşımı süresi, boşanma davasının açıldığı gün değil, boşanma kararının kesinleştiği tarihten itibaren işlemeye başlar. (Eşin ölümü halinde ise ölüm tarihinden itibaren başlar).   

Eğer kadın, boşanma kesinleştikten sonra 10 yıl içinde bu alacağı için bir alacak davası açmaz veya icra takibi başlatmazsa, 10 yıl 1 gün sonra hakkı “zamanaşımına uğrar”. Borçlu olan koca, “zamanaşımı def’i”nde bulunarak borcu ödemekten kaçınabilir. Bu durumda mahkeme, davanın esasına girmeden, sadece süre geçtiği için talebi reddeder ve bu usuli nedenden dolayı kadın mehir alamaz.

Borçlunun (Kocanın) Maddi Durumu: Kadın Hangi Durumlarda Mehir Alamaz?

Bu, daha nadir görülen ancak Borçlar Kanunu’ndan kaynaklanan teknik bir durumdur. Mehir senedi bir “bağışlama vaadi” olarak kabul edildiğinden, Borçlar Kanunu’nda bu vaadi yapanın (borçlunun) durumuna ilişkin bazı korumalar vardır. Eğer bağışlama vaadinde bulunan kocanın, senet düzenlendikten sonra maddi durumu bu borcu ödeyemeyecek derecede kötüleşmişse veya hakkında iflas kararı verilmişse, ifa yükümlülüğünün (borcu ödeme yükümlülüğünün) ortadan kalkması gündeme gelebilir. Bu, kocanın iflası gibi durumlarda kadının mehir alamamasına yol açabilecek teknik bir hukuki savunmadır.   

Kadın Hangi Durumlarda Mehir Alamaz Konusundaki Yanlış Bilgiler

Yukarıda sayılan teknik ve usuli nedenler, hak kayıplarının gerçek hukuki sebepleridir. Oysa toplumda, kadının hangi durumlarda mehir alamayacağı sorusunun cevabı genellikle “kusur” ve “ahlak” temelinde aranır. Bu bölümde, avukat arayışındaki potansiyel müvekkillerin en sık sorduğu bu yanlış bilinenleri düzeltmek esastır.

Zina Yapan veya Aldatan Kadın Mehir Alamaz Mı?

Potansiyel müvekkillerimizin en çok sorduğu soru budur. ‘Aldatan kadın mehir alamaz’ düşüncesi, mehir hakkındaki en yaygın ve en tehlikeli yanılgıdır. Net bir şekilde ifade etmek gerekir ki, bu kanı modern Türk hukuku açısından tamamen yanlıştır.

  1. Zina (Ağır Kusur): Aile Hukuku meselesidir. Boşanmanın bir sebebidir ve kimin kusurlu olduğuna bağlı olarak tazminat ve nafaka yükümlülüklerini belirler.   
  2. Mehir: Borçlar Hukuku meselesidir. Geçerli bir sözleşme alacağıdır.   

Yargıtay, bu iki hukuki alanı net bir şekilde birbirinden ayırır. Kadının boşanmada ağır kusurlu olması, hatta zina yapması , onun boşanma davasında kocasına tazminat ödemesine yol açabilir, ancak onun Borçlar Kanunu’na dayalı sözleşmesel alacağını (mehir) tek başına ortadan kaldırmaz. İslam hukuku kaynaklarında dahi zina (fahişe) fiilinin mehir hakkını doğrudan düşürmediği, bunun bir “ferc” karşılığı olduğu belirtilmektedir.   

Sonuç olarak, Yargıtay’a göre kadının ağır kusurlu olması veya zina yapması, geçerli bir mehir senedinden doğan alacağını talep etmesine engel değildir. Yani bu durum, kadın hangi durumlarda mehir alamaz sorusunun cevabı değildir. Kocanın “Beni aldattı, bu yüzden mehri ödemiyorum” savunması, mehir alacağı davasında hukuken bir karşılık bulmaz.

Boşanma Davasını Kadın Açarsa Mehir Alamaz Mı?

Davanın kimin tarafından açıldığı, kadın hangi durumlarda mehir alamaz sorusunun bir cevabı değildir. Boşanma davasını kimin açtığının, mehir alacağı üzerinde hiçbir etkisi yoktur. Kadının bizzat boşanma talebinde bulunmuş olması , onun geçerli bir mehir senedine dayalı alacak hakkını ortadan kaldırmaz. Mehir, evliliğin bir sonucu olarak (eğer bir senet varsa) doğan bir haktır , boşanma davasını açma hakkı ise anayasal bir haktır. Biri diğerini etkilemez.   

Kadın Hangi Durumlarda Mehir Alamaz ve Avukat Desteği Neden Şarttır?

Bu detaylı analiz, “kadın hangi durumlarda mehir alamaz?” sorusunun cevabının, toplumsal inanışların aksine, son derece teknik ve karmaşık hukuki sebeplere dayandığını net bir şekilde ortaya koymaktadır. Mehir alacağı davaları, Aile Hukuku (evliliğin geçerliliği şartı), Borçlar Hukuku (sözleşmenin niteliği ve zamanaşımı) ve Hukuk Muhakemeleri Hukuku (ispat şartları ve tanık yasağı) arasında sıkışmış, özel uzmanlık gerektiren davalardır.

Görüldüğü üzere, kadın hangi durumlarda mehir alamaz sorusunun yanıtı ‘kusur’ değil, ‘usul’ hatalarıdır. Hak kayıpları çoğunlukla “zina” veya “kusur” gibi toplumsal yanılgılar yüzünden değil, hukuki prosedürlerdeki bu teknik hatalar yüzünden yaşanmaktadır.

Bir hakkın kaybedilmesinin en yaygın yolları;

  • Yazılı, imzalı bir “mehir senedi” olmaması,
  • Sadece “imam nikahı” olup “resmi nikah” olmaması,
  • Anlaşmalı boşanma protokolünde farkında olmadan “feragat” beyanı imzalamak,
  • Boşanma kesinleştikten sonra 10 yıllık “zamanaşımı” süresini kaçırmak olarak sıralanabilir.

Bu teknik hataları önlemek, bir mehir senedini hukuka uygun şekilde tanzim etmek veya boşanma protokolünü bu gözle incelemek, özellikle Boşanma Avukatı İstanbul gibi rekabetin ve hukuki karmaşıklığın yüksek olduğu bir metropolde, davanızın kaderini belirleyecektir. Hak kaybı yaşamamak, binlerce liralık bir alacaktan usuli bir hata yüzünden vazgeçmek zorunda kalmamak için, deneyimli bir Boşanma Avukatı İstanbul ofisinden hukuki destek almak, sürecin başından sonunda atılacak en kritik adımdır.

Kadın Hangi Durumlarda Mehir Alamaz? Hakkında Sık Sorulan Sorular

Mehir senedim yok, sadece şahitler var. Bu durumda mehir alamaz mıyım?

Hukuken almanız neredeyse imkansızdır. Bu durum, kadın hangi durumlarda mehir alamaz sorusunun en yaygın örneğidir. Yargıtay’ın yerleşik kararlarına göre mehir alacağı “yazılı delil” (mehir senedi) gerektirir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu uyarınca, bu tür sözleşmesel alacaklarda tanık beyanları (ailenizin şahitliği dahil) delil olarak kabul edilmemektedir.   

Ağır kusurlu (örneğin zina) olduğum için boşanıyoruz. Bu durum mehir almama engel mi?

Kural olarak hayır. Yargıtay, mehir alacağını bir “sözleşme borcu” olarak görür ve boşanmadaki “kusur” durumundan bağımsız değerlendirir. Zina yapmış olmanız, geçerli bir mehir senedinden doğan alacağınızı tek başına ortadan kaldırmaz, ancak bu durum sizin kocanıza tazminat ödemenize neden olabilir.   

Anlaşmalı boşanma protokolünde feragat ettim. Bu durumda mehir alamaz mıyım?

Hayır, alamazsınız. Bu “feragat” (vazgeçme) beyanı, Yargıtay tarafından mehir alacağını da kapsayacak şekilde yorumlanır. Bu imza ile mehir hakkınızdan geri dönülmez bir şekilde vazgeçmiş sayılırsınız ve daha sonra dava açamazsınız.   

Resmi nikah yoksa, mehir senedi olsa bile kadın mehir alamaz mı?

Hayır. Yargıtay’ın güncel içtihatlarına göre, mehir senedinin hukuken geçerli olabilmesi için taraflar arasında “resmi nikah” yani geçerli bir sivil evlilik birliğinin kurulmuş olması şarttır. Resmi nikah yoksa, o senede dayalı talep reddedilecektir.   

10 yıllık zamanaşımı süresi geçtiyse kadın mehir alamaz mı?

Hayır. Mehir alacağı, boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren 10 yıllık zamanaşımına tabidir. 10 yıllık yasal süreyi geçirdiğiniz için hakkınız “zamanaşımına uğramış” olur ve kocanızın borcu ödeme yükümlülüğü (eğer zamanaşımını ileri sürerse) ortadan kalkar.   

Mehirden vazgeçtiğimi (feragat) söylersem, kocam da tazminat ve nafaka istemeyeceğini söyledi. Bu geçerli midir?

Evet, bu geçerlidir. Bu duruma hukukta “ivazlı feragat” (karşılıklı anlaşma) denir ve İslam hukukundaki “muhâlea” (Hul’)  kurumuna benzer. Boşanma protokolünde, tarafların karşılıklı olarak haklarından (örneğin kadın mehirden, erkek tazminattan) vazgeçtiği belirtilirse, bu anlaşma mahkeme tarafından onaylanır ve hukuken bağlayıcıdır.   

Kocam mehir borcunu ödemeden vefat etti. Mehir alabilir miyim?

Evet, alabilirsiniz. Vadeli mehir (mehr-i müeccel), sadece boşanma ile değil, eşin ölümü ile de talep edilebilir (muaccel) hale gelir. Bu durumda mehir borcu, vefat eden kocanızın “mirasından” (terekesinden) ödenir. Bu alacak, mirasçılarına (örneğin çocuklarına veya varsa diğer mirasçılarına) karşı bir tereke borcu olarak ileri sürülebilir.   

Bu Yazıyı Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Yazılar

Hakkımızda

Bize Ulaşın

Baştürk Hukuk Bürosu olarak tüm sorularınıza cevap vermekteyiz.