Hiçbir Şey Talep Etmeden Boşanma

Hiçbir Şey Talep Etmeden Boşanma

Hiçbir Şey Talep Etmeden Boşanma

Evlilik birliğini sonlandırma kararı, taraflar için duygusal ve psikolojik olarak son derece yıpratıcı bir süreçtir. Bu zorlu dönemde, birçok potansiyel müvekkil adayı, “bir an önce bitsin” düşüncesiyle hareket ederek, hukuki süreçlerin getirdiği ek stresten kaçınmak ister. İşte bu noktada, “hiçbir şey talep etmeden boşanma” fikri, hızlı ve acısız bir çözüm yolu olarak görülebilir. Karşı tarafla yeni bir çatışma yaşamamak, süreci uzatmamak veya psikolojik baskıdan kurtulmak amacıyla, taraflar yasal hakları olan nafaka, tazminat veya evlilik birliği içinde edinilen mallar üzerindeki haklarından vazgeçmeyi düşünebilirler.

Ancak, bir avukatın profesyonel bakış açısıyla, “hiçbir şey istemiyorum” beyanı, basit bir sözden çok daha fazlasını ifade eder. Bu beyan, hukuki terminolojide “feragat” anlamına gelir ve geri dönülmez sonuçlar doğurur. Türk Medeni Kanunu (TMK) ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) çerçevesinde atılan bu adım, o an için süreci hızlandırsa da, gelecekte telafisi imkansız mali kayıplara yol açabilir. Bu makale, hiçbir şey talep etmeden boşanma kararının ardındaki hukuki gerçekleri, potansiyel tuzakları ve feragat edilen hakların kapsamını, özellikle avukat arayışında olan bireyleri bilgilendirmek amacıyla detaylı bir şekilde analiz etmektedir. Bu kararı vermeden önce, hangi haklardan vazgeçtiğinizi ve bu vazgeçişin hukuken ne anlama geldiğini tam olarak anlamanız, gelecekteki mali güvenceniz için hayati önem taşımaktadır.

Hiçbir Şey Talep Etmeden Boşanma Kararının Hukuki Anlamı

Hukuk sistemimizde, bir haktan vazgeçmek, o hakkı kalıcı olarak kaybetmek anlamına gelir. Boşanma davası bağlamında “hiçbir şey istemiyorum” demek, davacının talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesi anlamına gelen feragat işlemidir. Feragat, dava açmanın bir hak olması gibi, açılmış bir davadaki taleplerden vazgeçmenin de bir hak olması prensibine dayanır.   

Bu eylemin hukuki ciddiyeti, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda (HMK) açıkça belirtilmiştir. Hiçbir şey talep etmeden boşanma yönündeki bu irade beyanı, mahkemeye karşı yapılacak tek taraflı bir bildirim ile gerçekleşir; yani bu beyanın geçerliliği için karşı tarafın (davalının) veya mahkemenin kabul etmesine gerek yoktur. Davacı, bu beyanı sözlü olarak duruşmada zapta geçirtebilir veya bir dilekçe ile mahkemeye sunabilir.   

Bu sürecin en kritik noktası, müvekkil adaylarının mutlaka bilmesi gereken, HMK Madde 311’de yatan sonuçtur. Bu maddeye göre, feragat ve kabul, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. “Kesin hüküm” ifadesinin bir müvekkil adayı için anlamı şudur: Feragat ettiğiniz an, o talep hakkınız, sanki yıllarca süren bir yargılama yapılmış, Yargıtay aşamalarından geçmiş ve aleyhinize kesinleşmiş bir mahkeme kararı varmış gibi sona erer.   

Bu nedenle, feragatten geri dönmek (rücu etmek) kural olarak mümkün değildir. Davacı, yaptığı feragat beyanı ile bağlıdır. Kanun, irade bozukluğu hallerini (hata, hile veya korkutma) bir istisna olarak sunsa da , boşanma sürecinin ardından bu tür bir irade bozukluğunu ispatlamak son derece zordur. Dolayısıyla, “hiçbir şey istemiyorum” beyanı, anlık bir duygusal kararla verilmemeli, sonuçları bilinerek atılması gereken hukuki bir adım olarak görülmelidir.   

Hiçbir Şey Talep Etmeden Boşanma Kararı Hangi Hakları Kapsar?

“Hiçbir şey” ifadesi, boşanmanın fer’ileri (eklentileri) olarak adlandırılan birçok mali hakkı kapsar. Hiçbir şey talep etmeden boşanma kararı aldığınızda, aslında aşağıdaki mali haklardan geri dönülmez bir şekilde vazgeçmiş olabilirsiniz.

Yoksulluk Nafakası

Yoksulluk nafakası, TMK Madde 175 uyarınca, boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olan tarafa, boşanmada daha az kusurlu olması şartıyla, diğer eş tarafından ödenen süresiz (veya şartları değişene kadar süren) bir nafakadır. Bu nafaka talebi, doğrudan tarafların boşanmadaki kusur oranları ile bağlantılıdır.   

Potansiyel müvekkillerin bilmesi gereken önemli bir hukuki detay şudur: Ağır kusurlu bulunan eş, yoksulluk nafakası talep edemez. Örneğin, evlilik birliğini zina veya şiddet eylemleriyle temelinden sarsan (ağır kusurlu) bir eşin, “yoksulluk nafakasından feragat ediyorum” demesi, aslında hukuken sahip olmadığı bir haktan vazgeçmesi anlamına gelir. Bu durum, bazen bir müzakere stratejisi olarak kullanılabilir. Ağır kusurlu taraf, zaten alamayacağı bu hakkı bir “fedakarlık” gibi sunarak, karşı tarafı (daha az kusurlu olanı) uzun ve yıpratıcı bir çekişmeli davadan  caydırıp, anlaşmalı boşanmaya  ikna etmeye çalışabilir.   

Ancak, eğer boşanmada kusursuz veya daha az kusurlu olan taraf sizseniz ve bu boşanma nedeniyle gerçekten yoksulluğa düşme riskiniz varsa, hiçbir şey talep etmeden boşanma kararı alıp yoksulluk nafakasından feragat etmeniz, gelecekteki tek mali güvencenizden HMK Madde 311  uyarınca geri dönülmez bir şekilde vazgeçmeniz anlamına gelecektir.   

Maddi ve Manevi Tazminat

Maddi ve manevi tazminat (TMK Madde 174), boşanmaya sebep olan olaylar nedeniyle mevcut veya beklenen menfaatleri zedelenen (maddi tazminat) ya da kişilik hakları saldırıya uğrayan (manevi tazminat) tarafın talep edebileceği bir haktır. Tıpkı yoksulluk nafakasında olduğu gibi, tazminat alabilmek için de talep eden tarafın kusursuz veya daha az kusurlu olması gerekir. Yargıtay içtihatlarına göre, boşanmaya sebep olan olaylarda eşit kusurlu eş yararına dahi maddi ve manevi tazminata karar verilemez.   

Boşanmanın temelinde şiddet, aldatma (zina), hayata kast, onur kırıcı davranış gibi ağır kusurlu eylemler  yatıyorsa, bu eylemlere maruz kalan daha az kusurlu eşin manevi tazminat hakkı doğar. “Hiçbir şey talep etmiyorum” diyerek bu haktan feragat etmek, esasen karşı tarafın bu ağır kusurlu eylemlerini hukuken affetmek  veya en azından bu eylemlerin mali bir sonucu olmayacağını kabul etmektir. Bu feragat beyanı, HMK Madde 311  gereği kesin hüküm oluşturduğundan, boşanma bittikten sonra “yaşadığım travmanın farkına vardım” diyerek, feragat edilen bu kusurlu eylemlere dayanarak yeni bir tazminat davası açmak mümkün olmayacaktır.   

Hiçbir Şey Talep Etmeden Boşanma ve Mal Paylaşımı

“Hiçbir şey talep etmeden boşanma” konusundaki en büyük ve en tehlikeli tuzak bu başlık altında yatmaktadır. Potansiyel müvekkillerin büyük çoğunluğunun bilmediği veya yanlış anladığı kritik bir ayrım vardır: Boşanma davası ile mal paylaşımı davası tamamen farklı davalardır.   

Türkiye’de yasal mal rejimi, 1 Ocak 2002 sonrası için “edinilmiş mallara katılma” rejimidir. Bu rejim, evlilik birliği devam ettiği sürece eşlerin çalışarak elde ettiği varlıklar (maaş, ev, araba, şirket hisseleri vb.) üzerinde diğer eşin “katılma alacağı” adında bir hakka sahip olmasını sağlar. Bu hak, boşanma davasının açılmasıyla değil, boşanma kararının kesinleşmesiyle talep edilebilir hale gelir. Tarafların, boşanma kararının kesinleşme tarihinden itibaren mal paylaşımı davası açmak için 10 yıllık bir zamanaşımı süresi bulunmaktadır.   

Birçok kişi, hiçbir şey talep etmeden boşanma yoluna gittiğinde, sadece nafaka ve tazminat istemediğini, ancak boşanma bittikten sonraki 10 yıl içinde mal paylaşımı (ev, araba vb. için) davası açma hakkının saklı kaldığını düşünür. Bu, vahim bir hukuki hatadır.

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun yerleşik içtihatları  bu konuda çok nettir. Eğer taraflar, bir anlaşmalı boşanma protokolüne “karşılıklı mal talebimiz yoktur”  veya “taraflar mal paylaşımına ilişkin tüm haklarından feragat etmiştir”  şeklinde genel bir ibare koyarlarsa, Yargıtay bu ifadenin mal rejiminden kaynaklanan alacağı (yani gelecekte açılacak mal paylaşımı davası hakkını) da kapsadığına hükmetmektedir. Yani, protokoldeki bu tek cümlelik genel feragat beyanı, 10 yıllık dava açma hakkınızı HMK Madde 311  uyarınca peşinen yok eder. Bu durumda, boşanma kesinleştikten sonra açacağınız mal paylaşımı davası, “kesin hüküm nedeniyle” (daha önce feragat ettiğiniz için) reddedilecektir.   

Çocuk Nafakası

“Hiçbir şey” ifadesinin hukuken kapsamadığı, tarafların iradesinden üstün tutulan bir konu vardır: Müşterek çocuklar.

Müşterek Çocukların Durumu: Feragat Edilemeyen İştirak Nafakası

İştirak nafakası (çocuk nafakası), velayeti kendisine verilmeyen eşin, çocuğun bakım, eğitim, sağlık ve diğer temel giderlerine katılımı için ödediği nafakadır. Bu nafaka, anne veya babanın şahsına bağlı bir hak değil, doğrudan çocuğun kendisine ait bir haktır. Hukuk sistemimiz bu konuda “çocuğun üstün yararı” ilkesini  esas alır ve bu konu kamu düzenine ilişkin kabul edilir.   

Bu nedenle, tarafların bir anlaşmalı boşanma protokolünde “iştirak nafakasından feragat edilmiş” olması veya “çocuk için nafaka talep etmiyorum” yazmaları, hukuken geçersizdir. Velayet kendisinde bulunan taraf (genellikle anne), hiçbir şey talep etmeden boşanma kararı sırasında bu haktan feragat etmiş olsa bile, boşanma kesinleştikten sonra her zaman yeni bir dava açarak müşterek çocuk yararına iştirak nafakası talep etme hakkına sahiptir.   

Bu durum, her iki taraf için de yanlış bir beklenti yaratır. Nafaka ödeyecek olan eş, protokole güvenerek bu yükümlülükten kurtulduğunu zannederken, velayeti alan eş, o anki psikolojiyle çocuğunun hakkından feragat ettiğini düşünerek üzülebilir. Hukuki gerçek ise, bu feragatin geçersiz olduğu ve çocuğun nafaka hakkının her zaman korunduğudur.   

Hiçbir Şey Talep Etmeden Boşanma”nın Yöntemleri

Bu kararı uygulamaya dökmek için temelde iki hukuki yol vardır: Anlaşmalı boşanma veya çekişmeli boşanma davasında taleplerden feragat etme. Bu iki yolun hukuki sonuçları ve riskleri, bir avukat arayışındaki kişi için hayati önemdedir.

Anlaşmalı Boşanma (TMK 166/3)

Hiçbir şey talep etmeden boşanma için en sık tercih edilen yöntem anlaşmalı boşanmadır. Türk Medeni Kanunu’nun 166/3 maddesi uyarınca , bu yolun seçilebilmesi için evliliğin en az 1 yıl sürmüş olması, eşlerin mahkemeye beraber başvurması (veya birinin açtığı davayı diğerinin kabul etmesi) şarttır. En önemli şart ise, tarafların boşanmanın mali sonuçları (nafaka, tazminat, mal paylaşımı) ve çocukların durumu (velayet, kişisel ilişki) üzerinde tam bir mutabakata varmış olmasıdır. Bu mutabakat, “anlaşmalı boşanma protokolü” adı verilen yazılı bir belgeye dökülür ve hakim tarafından onaylanır.   

İşte hiçbir şey talep etmemek kararının protokole nasıl yansıtılacağı, milyonlarca liralık fark yaratabilecek hukuki bir strateji gerektirir.

Protokolde Mal Paylaşımından Hiç Bahsetmemek

Potansiyel müvekkillerin bir avukattan alacağı en değerli stratejik bilgi budur: Taraflar, hazırladıkları anlaşmalı boşanma protokolünde  sadece boşanma iradelerini, varsa çocukların velayetini ve (talep etmiyorlarsa) yoksulluk nafakası ile tazminat talep etmediklerini belirtirler. Ancak, protokolde mal paylaşımına (yani edinilmiş mallara katılma alacağına) dair olumlu veya olumsuz hiçbir ibareye, hiçbir maddeye yer vermezler. Protokol, mal rejimi tasfiyesi konusunda kasıtlı olarak sessiz kalır.   

Bu durumda, protokolde mal paylaşımını yaptıklarına dair açık bir ibare bulunmadığı için , tarafların boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren başlayan 10 yıllık dava zamanaşımı süresi içinde  ayrı bir mal paylaşımı davası açma hakları saklı kalır. Bu, “şimdi boşanayım, mal paylaşımını sonra hallederim” diyen bir kişi için izlenmesi gereken doğru hukuki stratejidir.   

Protokole “Mal Talebim Yoktur” Yazmak Neden Tehlikelidir?

Taraflar, avukatsız hazırladıkları veya internetten buldukları bir protokole hiçbir şey talep etmeden boşanma iradelerini göstermek için “tarafların birbirlerinden mal talebi yoktur”  veya “eşler mal paylaşımına dair tüm haklarından feragat eder”  şeklinde bir cümle eklerler.   

Daha önce (H3) Mal Rejimi Tasfiyesi başlığı altında detaylıca açıklandığı üzere, bu beyan Yargıtay içtihatları  uyarınca, mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan dava hakkından da feragat edildiği anlamına gelir. Bu protokol hakim tarafından onaylandığında , mal paylaşımı davası açma hakkı geri dönülmez bir şekilde kaybedilir.   

Çekişmeli Boşanma Sürecinde Hiçbir Şey Talep Etmemek

Çekişmeli boşanma davası, tarafların kusur, nafaka, tazminat veya velayet gibi konularda  anlaşamadığı, delillerin toplandığı, tanıkların dinlendiği, genellikle uzun ve stresli bir süreçtir. Bu tür bir davada, davacı dava dilekçesinde talep ettiği haklardan (örneğin manevi tazminat) yargılamanın ilerleyen aşamalarında feragat edebilir.   

Ancak buradaki hiçbir şey talep etmeme beyanı, genellikle bilgisizlikten değil, bir dava stratejisi gereği yapılır. Örneğin, davacı, karşı tarafın ağır kusurunu  ispatlamakta zorlandığını veya kendi kusurunun da ortaya çıktığını fark edebilir. Davanın tamamen reddedilme riskine karşı, tazminat gibi ispatı zor taleplerinden feragat ederek  en azından boşanma kararının (davanın kabulünün) önünü açmayı hedefleyebilir. Bu feragat de tek taraflıdır, karşı tarafın kabulüne bağlı değildir  ve hüküm kesinleşmeden önce her aşamada yapılabilir. Sonuçları ise aynıdır: HMK Madde 311  uyarınca kesindir ve o hak (örneğin tazminat) bir daha aynı sebebe dayanılarak talep edilemez.   

Neden Bir Avukata İhtiyacınız Var?

“Hiçbir şey talep etmeden boşanma” kararı, avukatsız boşanma davası açmayı  düşünenlerin en sık düştüğü hukuki tuzakları barındırır. Süreç karmaşık ve zorlayıcıdır; dilekçelerin hazırlanması, hukuki evrakların takibi ve duruşma prosedürleri, profesyonel destek olmadan yönetildiğinde telafisi güç hak kayıplarına uğrama riskini artırır.   

Hukuki bilgi eksikliği, nafaka veya mal paylaşımı gibi konularda geri dönülmez kayıplara yol açabilir. Avukatsız hazırlanan bir protokoldeki tek bir yanlış kelime veya eksik bir cümle, milyonlarca liralık bir servetin kaybına neden olabilir. Örneğin, protokolde mal tasfiyesinden kaynaklanan alacaklardan açıkça vazgeçildiğinin belirtilmemesi (veya tam tersi, “mal talebim yok” gibi genel bir ifade kullanılması) Yargıtay’ın  yorumuna bağlı olarak tüm mal varlığı haklarınızı kaybetmenize yol açabilir.   

Bu noktada avukatlık ücreti, bir maliyet kalemi olarak değil, bir sigorta primi olarak görülmelidir. Bir avukatın rehberliği, protokolün hukuki açıdan geçerli ve sizin gerçek niyetinizi yansıtan şekilde (örneğin, mal davası hakkınızı saklı tutarak ) hazırlanmasını sağlar. Avukattan tasarruf etmek amacıyla  atılan adımlar, genellikle bir avukatlık ücretinden katbekat daha fazlasının kaybedilmesiyle sonuçlanır. Hiçbir şey talep etmeden boşanma konusunda kararlı olsanız bile, bir avukata danışarak tam olarak hangi haklardan feragat ettiğinizi ve hangilerini saklı tuttuğunuzu netleştirmeniz şarttır.   

Sonuç

Hiçbir şey talep etmeden boşanma, Türk hukukunda yasal ve geçerli bir seçenektir. Taraflar, evlilik birliğini hızla sonlandırmak için bu yola başvurabilirler. Ancak bu kararın, duygusal bir “kaçış” veya “bir an önce bitsin” psikolojisiyle değil, hukuki sonuçları tam olarak idrak edilmiş “bilinçli bir feragat” işlemi olarak yapılması zorunludur.

Feragat beyanınızın, HMK Madde 311  uyarınca “kesin hüküm” niteliğinde olduğunu, geri dönülemez (rücu edilemez)  sonuçlar doğurduğunu unutmamanız gerekir. Özellikle anlaşmalı boşanma protokolüne eklenen “mal talebim yoktur” gibi genel bir ifadenin, Yargıtay içtihatları  uyarınca gelecekte açacağınız mal paylaşımı davası hakkınızı dahi ortadan kaldırabileceği gerçeği, bu süreçteki en büyük risktir. Öte yandan, iştirak nafakasından  feragat edemeyeceğinizi bilmek de o kadar önemlidir.   

Hak kaybına uğramamak, hangi haklardan bilinçli olarak vazgeçtiğinizi ve hangi haklarınızı (özellikle mal rejimi tasfiyesi ) saklı tuttuğunuzu netleştirmek için profesyonel hukuki destek bir lüks değil, zorunluluktur. Bu karmaşık süreci ve haklarınızı tam olarak anlamak için bir Boşanma Avukatı İstanbul bölgesinde hizmet veren uzmanlardan destek almanız, telafisi imkansız kayıpları önleyecektir. Özellikle mal paylaşımı gibi teknik konularda ve protokolün hazırlanmasında, alanında uzman bir Boşanma Avukatı İstanbul rehberliği, gelecekteki hukuki güvenceniz olacaktır.   

Hiçbir Şey Talep Etmeden Boşanma Hakkında Sık Sorulan Sorular

Protokole “hiçbir şey talep etmiyorum” yazarsam, sonradan mal davası açabilir miyim? 

Hayır. Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre, protokolde yer alan “karşılıklı mal talebimiz yoktur”  veya “tarafların birbirlerinden hiçbir maddi talebi yoktur” gibi genel bir feragat beyanı, mal rejiminin tasfiyesinden (evlilikte edinilen ev, araba, para gibi varlıklardan) kaynaklanan alacak hakkınızı da kapsar. Bu beyan, HMK Madde 311 uyarınca kesin hüküm sayılır ve sonradan mal paylaşımı davası açmanızı engeller.   

Çocuk için de “hiçbir şey talep etmiyorum” diyebilir miyim? Bu geçerli olur mu? 

Protokole bu şekilde bir madde yazabilirsiniz ancak bu madde hukuken geçersizdir. İştirak nafakası (çocuk nafakası), ebeveynin değil, doğrudan çocuğun hakkıdır ve “çocuğun üstün yararı”  ilkesi gereği kamu düzenindendir. Velayeti alan taraf, boşanma sırasında bu haktan feragat ettiğini belirtmiş olsa bile, boşanma kesinleştikten sonra her zaman yeni bir dava açarak çocuk için iştirak nafakası talep edebilir.   

“Hiçbir şey talep etmeden boşanma” süreci ne kadar hızlandırır? 

Eğer bu hiçbir şey talep etmeme durumunuz bir anlaşmalı boşanma protokolü çerçevesinde düzenlenirse (ve evliliğiniz en az 1 yıl sürmüşse ), boşanma davanız yetkili Aile Mahkemesi’nin yoğunluğuna bağlı olarak tek celsede, genellikle birkaç hafta içinde sonuçlanabilir. Ancak çekişmeli bir boşanma davası açtıysanız (örn. şiddetli geçimsizlik ), dava sırasında taleplerinizden (nafaka, tazminat) feragat etmeniz , davanın o kısımlarını bitirse de, boşanmanın esası olan kusur ispatı yargılaması  devam edeceği için süreci tek başına mutlaka hızlandırmayabilir.   

Eşim “hiçbir şey istemezsen hemen boşanırım” diyor. Bu bir tuzak mı? 

Bu, bir boşanma avukatına danışmanız gereken en kritik andır. Bu teklif, genellikle karşı tarafın, sizin feragat etmenizi istediği değerli bir haktan (büyük olasılıkla evlilikte edinilen mallar üzerindeki katılma alacağı hakkınızdan ) kaynaklanmaktadır. “Hiçbir şey istemiyorum” şeklindeki bir protokole imza atmadan önce, tam olarak neleri kaybettiğinizi bir uzmana analiz ettirmelisiniz. Avukatsız atacağınız bir imza, telafisi imkansız hak kayıplarına  yol açabilir.   

Feragat ettiğim haklarımı (nafaka vb.) gelecekte durumum kötüleşirse tekrar isteyebilir miyim? 

Hayır. Feragat, HMK Madde 311  uyarınca kesin hüküm niteliğindedir ve geri dönülemez (feragatten rücu edilemez). Durumunuzun gelecekte değişmesi (örneğin işinizi kaybetmeniz veya sağlık sorunları yaşamanız), daha önce duruşmada veya protokolde feragat ettiğiniz yoksulluk nafakası veya maddi/manevi tazminat hakkını size geri getirmez. Tek istisna, feragat edilemez nitelikteki iştirak nafakasıdır.   

“Hiçbir şey talep etmiyorum” demek ile protokolde mal paylaşımından “hiç bahsetmemek” arasında ne fark var? (

Bu, avukatlık uzmanlığı gerektiren en önemli ayrımdır. “Hiçbir şey talep etmiyorum” (veya “mal talebim yok”) demek, Yargıtay’a göre  o haktan feragat etmektir ve hakkı sona erdirir. Protokolde mal paylaşımı konusundan hiç bahsetmemek (sessiz kalmak) ise , o konunun boşanma davasında karara bağlanmadığı anlamına gelir. Bu durumda, mal paylaşımı davası açma hakkınız, boşanma kesinleştikten sonra 10 yıllık zamanaşımı  süresi içinde saklı kalır. “Talep etmiyorum” demek hakkı öldürürken, “sessiz kalmak” hakkı saklı tutar.   

Bu Yazıyı Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Yazılar

Hakkımızda

Bize Ulaşın

Baştürk Hukuk Bürosu olarak tüm sorularınıza cevap vermekteyiz.