Bu Zorlu Süreçte Yalnız Değilsiniz
Hamilelik, bir kadın için hem fiziksel hem de duygusal olarak en hassas ve dönüştürücü süreçlerden biridir. Bu özel dönemin bir boşanma kararıyla kesişmesi, yani hamileyken boşanmak zorunda kalmak, şüphesiz ki kaygıyı, belirsizliği ve stresi katbekat artırır. Bu zorlu süreçte kendinizi yalnız, kafanız karışmış ve geleceğe dair endişeli hissetmeniz son derece doğaldır. Ancak bu yolculuğa başlarken bilmeniz gereken en temel ve en önemli hukuki gerçek şudur: Türk Medeni Kanunu’na göre, hamileyken boşanmak için dava açmanızın önünde hiçbir yasal engel bulunmamaktadır. Hamilelik, boşanma davasının açılmasını veya yürütülmesini engelleyen bir durum değildir.
Bu kapsamlı makale, tam da bu noktada size yol göstermek amacıyla hazırlanmıştır. Amacımız, hamileyken boşanma sürecinin hukuki boyutlarını tüm detaylarıyla aydınlatmak, anne adayı olarak sahip olduğunuz temel yasal hakları (nafaka, tazminat, aile konutu gibi) net bir şekilde ortaya koymak ve en önemlisi, doğacak çocuğunuzun hukuki statüsü ile geleceğini güvence altına alacak adımları anlamanızı sağlamaktır. Anlaşmalı ve çekişmeli boşanma süreçlerinin bu özel durumda nasıl farklılaştığını, “babalık karinesi” gibi karmaşık görünen kavramların sizin ve çocuğunuzun hayatını nasıl etkilediğini ve bu süreçte profesyonel hukuki desteğin neden hayati önem taşıdığını ele alacağız. Bilgi, bu süreçteki en büyük gücünüzdür ve doğru adımları atarak hem kendiniz hem de bebeğiniz için güvenli ve huzurlu yeni bir başlangıç yapabilirsiniz.
Türk Hukuk Sisteminde Hamilelik ve Boşanma
Boşanma Davası Açmanın Yasal Dayanağı
Toplumda yaygın olan yanlış kanının aksine, Türk Medeni Kanunu (TMK) hamileliği bir boşanma engeli olarak görmez. Eşlerden herhangi biri, hamileyken boşanmak için dava açma hakkına sahiptir. Davanın yasal dayanağı, hamilelik dışındaki standart boşanma sebepleri ile tamamen aynıdır. Yani, boşanma kararı için mahkemenin aradığı şartlar, evlilik birliğinin sürdürülemez hale gelip gelmediğidir.
Bu sebepler, kanunda genel ve özel boşanma sebepleri olarak ikiye ayrılır. En yaygın genel boşanma sebebi, TMK Madde 166’da düzenlenen evlilik birliğinin temelinden sarsılması, yani halk arasında bilinen adıyla şiddetli geçimsizliktir. Bunun yanı sıra, zina (aldatma), hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış, suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme, terk gibi özel boşanma sebepleri de dava için geçerli birer dayanak oluşturabilir. Kısacası, mahkeme boşanma davasını ele alırken hamileliği sürecin hassas bir unsuru olarak değerlendirir, ancak davayı açmak için bir engel olarak kabul etmez.
Anlaşmalı ve Çekişmeli Boşanma
Hamileyken boşanma kararı alan çiftlerin önünde iki temel hukuki yol bulunur: anlaşmalı boşanma ve çekişmeli boşanma. Seçilecek yol, davanın süresini, maliyetini ve en önemlisi tarafların psikolojik olarak ne kadar yıpranacağını doğrudan etkiler.
Anlaşmalı Boşanma, adından da anlaşılacağı gibi, tarafların boşanma ve boşanmanın tüm sonuçları (mal paylaşımı, nafaka ve velayet gibi) üzerinde tam bir mutabakata varması durumunda tercih edilen yoldur. Bu yolun seçilebilmesi için evliliğin en az bir yıl sürmüş olması gerekir. Taraflar, üzerinde anlaştıkları tüm hususları “anlaşmalı boşanma protokolü” adı verilen yazılı bir belgeye dökerler ve mahkemeye sunarlar. Bu protokol, hâkim tarafından da uygun bulunduğu takdirde boşanma genellikle tek celsede, hızlı ve daha az maliyetli bir şekilde sonuçlanır. Peki, hamileyken boşanmak istendiğinde ve ortada doğmamış bir çocuk varken protokol nasıl düzenlenir? Hukuken, henüz doğmamış bir çocuk için nihai bir velayet kararı verilemez, çünkü çocuğun hukuki kişiliği doğumla başlar. Ancak taraflar, protokolde çocuğun doğumundan sonra velayetin kimde kalacağı, diğer ebeveynle kişisel ilişkinin nasıl düzenleneceği ve iştirak nafakasının miktarı gibi konulardaki niyetlerini ve anlaşmalarını net bir şekilde belirtebilirler. Bu protokol, mahkeme için güçlü bir yol haritası oluşturur ve doğum sonrası yaşanabilecek olası bir velayet savaşının önüne geçmek için atılmış stratejik bir barış adımıdır.
Çekişmeli Boşanma ise tarafların boşanma, kusur durumu, nafaka, tazminat veya mal paylaşımı gibi konularda anlaşamadığı durumlarda başvurulan yoldur. Bu süreç, delillerin toplandığı, tanıkların dinlendiği ve tarafların birbirlerinin kusurlarını ispatlamaya çalıştığı, daha uzun, maliyetli ve psikolojik olarak yıpratıcı bir süreçtir. Hamileyken boşanmak gibi hassas bir süreçte, çekişmeli dava kusur ispatı açısından kritik bir rol oynayabilir. Yargıtay kararları, eşin hamilelik veya doğum sürecinde yalnız bırakılmasının, ona destek olunmamasının veya hamile eşe yönelik şiddet uygulanmasının ağır kusur sayıldığını açıkça ortaya koymaktadır. Bu tür davranışlar, kadının lehine daha yüksek miktarda maddi ve manevi tazminat bağlanmasında önemli bir etken haline gelir. Bu nedenle, çekişmeli bir süreçte haklarınızı tam olarak koruyabilmek için uzman bir avukatın desteği vazgeçilmezdir.
Anne Adayının Boşanmadaki Temel Yasal Hakları
Hamileyken boşanmak, kadın için ciddi ekonomik belirsizlikler yaratabilir. Türk Medeni Kanunu, bu hassas dönemde kadını ve dolaylı olarak doğacak çocuğu korumak için önemli mali güvenceler sağlamaktadır.
Tedbir, Yoksulluk ve İştirak Nafakası
Boşanma davalarında üç temel nafaka türü bulunur ve her birinin amacı farklıdır:
Tedbir Nafakası: Bu, dava sürecinde en acil ve hayati mali destektir. Boşanma davası açıldığı andan itibaren, davanın sonuçlanmasını beklemeden, ekonomik olarak zor duruma düşecek olan eş lehine bağlanan geçici bir nafakadır. Tedbir nafakası için eşlerin kusur durumuna bakılmaz; temel kriter, talep eden eşin ihtiyaç içinde olmasıdır.
Hamileyken boşanmak durumunda olan bir kadın için bu nafaka özellikle önemlidir. Hamileliğe bağlı doktor masrafları, doğum hazırlıkları ve bu süreçte çalışma gücünün azalması veya tamamen ortadan kalkması, mahkemenin daha yüksek bir tedbir nafakasına hükmetmesi için geçerli ve güçlü gerekçelerdir. Bu nafaka, anne adayının dava süresince maddi sıkıntı çekmeden kendine ve bebeğine bakabilmesini güvence altına alır.
Yoksulluk Nafakası: Boşanma kararının kesinleşmesinden sonra süresiz olarak ödenen nafakadır. Bu nafakaya hükmedilebilmesi için, talep eden eşin boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olması ve boşanmada diğer eşten daha az kusurlu olması gerekir. Genellikle dava sırasında ödenen tedbir nafakası, şartları oluşmuşsa, boşanma kararıyla birlikte yoksulluk nafakasına dönüşür.
İştirak Nafakası: Bu nafaka, doğrudan çocuğun ihtiyaçları için ödenir. Çocuğun velayeti kendisine verilmeyen ebeveynin, çocuğun barınma, beslenme, eğitim, sağlık gibi giderlerine mali gücü oranında katılmasıdır. Burada bilinmesi gereken en önemli hukuki detay şudur:
İştirak nafakası, ancak çocuk tam ve sağ olarak doğduktan sonra talep edilebilir. Çünkü Türk hukukunda çocuğun hak ehliyeti doğumla başlar. Bu durum, anne adayının hamileyken mali olarak korunmasız olduğu anlamına gelmez. Hukuk sistemi bu boşluğu, anneye bağlanan tedbir nafakasının miktarını belirlerken hamilelik giderlerini de dikkate alarak doldurur.
Maddi ve Manevi Tazminat Talepleri
Boşanmaya neden olan olaylarda kusurlu olan taraftan, kusursuz veya daha az kusurlu olan taraf tazminat talep edebilir.
Maddi Tazminat: Boşanma yüzünden mevcut veya beklenen menfaatleri zedelenen tarafın, uğradığı maddi kayıpların karşılanması için talep ettiği tazminattır. Örneğin, evlilik nedeniyle işini bırakan bir kadın, bu kaybını maddi tazminat olarak talep edebilir.
Manevi Tazminat: Boşanmaya sebep olan olaylar nedeniyle kişilik hakları saldırıya uğrayan, ruhsal olarak derin bir üzüntü ve acı yaşayan tarafın talep ettiği tazminattır.
Hamileyken boşanmak sürecinde eş tarafından aldatılmak, şiddete veya hakarete maruz kalmak, yalnız bırakılmak gibi eylemler, kişilik haklarına ağır bir saldırı olarak kabul edilir ve Yargıtay kararlarına göre daha yüksek manevi tazminata hükmedilmesini gerektirebilir. Hukukumuzda “hamilelik tazminatı” adıyla özel bir tazminat türü bulunmasa da, hamilelik durumu, manevi tazminat miktarının belirlenmesinde hâkimin dikkate alacağı ağırlaştırıcı bir unsurdur.
Doğum Masrafları ve Diğer Giderler
Doğum masrafları, boşanma davası içindeki standart bir maddi tazminat kalemi (TMK 174) olarak kabul edilmeyebilir. Ancak bu, masrafların karşı taraftan talep edilemeyeceği anlamına gelmez. Bu tür giderler, eşlerin evlilik birliği içindeki birbirlerine karşı bakım ve destek yükümlülükleri çerçevesinde veya Borçlar Kanunu hükümleri uyarınca ayrı bir dava veya taleple ileri sürülebilir. Bu talebin hukuki olarak doğru bir şekilde çerçevelenmesi, davanın başarısı için kritik olduğundan, bir avukatın yönlendirmesi büyük önem taşır.
Aile Konutunun Korunması
Boşanma davası devam ederken, anne adayının ve doğacak çocuğun barınma ihtiyacını ve düzenini korumak amacıyla mahkemeden aile konutunun kendisine tahsis edilmesini talep etme hakkı vardır (TMK 169). Hâkim, özellikle hamile bir kadının mağduriyet yaşamaması için, dava süresince müşterek konutun kullanım hakkını kadına verebilir. Bu, anne adayına bu belirsiz süreçte önemli bir istikrar ve güvenlik sağlar.
Doğacak Çocuğun Hukuki Statüsü ve Geleceği
Hamileyken boşanma sürecinin en karmaşık ve hassas yönü, şüphesiz doğacak çocuğun hukuki durumudur. Türk Medeni Kanunu, bu konuda belirsizlikleri ortadan kaldırmak ve çocuğun soybağını korumak için net kurallar koymuştur.
Babalık Karinesi: “İddet Müddeti” ve 300 Gün Kuralı
Babalık Karinesi (Presumption of Paternity): Bu, soybağı hukukunun temel taşlarından biridir. Hamileyken boşanmak, doğacak çocuğun soybağı açısından ‘babalık karinesi’ ilkesini doğrudan gündeme getirir. TMK Madde 285’e göre, evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden (boşanma kararının kesinleşmesinden) itibaren 300 gün içinde doğan çocuğun babası kocadır. Bu, aksi ispatlanana kadar geçerli olan yasal bir varsayımdır. Bu kuralın amacı, çocuğun nesebini belirsizlikten korumaktır.
İddet Müddeti (Waiting Period): Babalık karinesiyle doğrudan bağlantılı olan “iddet süresi”, boşanan kadının yeniden evlenebilmek için boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren beklemesi gereken 300 günlük süredir. Bu sürenin temel amacı, bu dönemde doğabilecek bir çocuğun babasının kim olduğu konusunda karışıklık yaşanmasını önlemektir. Örneğin, boşanma kesinleştikten 200 gün sonra bir çocuk doğarsa, babalık karinesi gereği bu çocuğun yasal babası eski koca kabul edilir. Bu durum, çocuğun biyolojik babası farklı bir kişi olsa bile geçerlidir ve bu yasal bağın ortadan kaldırılması için ayrıca bir dava açılması gerekir. Bu kural, geleneksel toplum yapısı için bir düzen mekanizması olarak tasarlanmış olsa da, günümüz ilişkilerinin karmaşıklığı içinde bazen istenmeyen hukuki sorunlara yol açabilmektedir.
Doğmamış Çocuğun Velayeti Sorunu
Türk hukuk sisteminde, hukuki kişilik tam ve sağ doğumla başlar. Bu temel ilke uyarınca, anne karnındaki bir ceninin (fetüsün) henüz hak ehliyeti yoktur. Bu nedenle, bir mahkemenin çocuk doğmadan önce bağlayıcı bir velayet (custody) kararı vermesi hukuken mümkün değildir.
Peki, hamileyken boşanmak durumunda velayet süreci nasıl işler? Çocuk doğduktan sonra, boşanma davası devam ediyorsa veya boşanma kararı verilmişse, mahkeme velayet konusunda bir karar verir. Bu kararı verirken hâkimin gözeteceği tek ve en önemli ilke, “çocuğun üstün yararıdır”. Uygulamada ve Yargıtay kararlarında, özellikle anne bakımına ve şefkatine muhtaç olan bebeklik çağındaki çocukların velayetinin, çocuğun sağlığını veya güvenliğini tehlikeye atacak istisnai bir durum olmadıkça, anneye verilmesi yönünde güçlü bir eğilim vardır.
Baba ile Kişisel İlişkinin Tesisi
Velayetin anneye verilmesi, babanın çocukla olan ilişkisini ortadan kaldırmaz. Velayet hakkı kendisine verilmeyen ebeveynin (bu durumda genellikle babanın), çocukla düzenli olarak kişisel bir ilişki kurma hakkı kanunla güvence altına alınmıştır (TMK 323). Mahkeme, çocuğun yaşı, ihtiyaçları ve düzeni göz önünde bulundurularak, babanın çocukla hangi gün ve saatlerde görüşeceğine dair bir takvim belirler. Amaç, boşanmaya rağmen çocuğun her iki ebeveyniyle de sağlıklı ve sevgi dolu bir ilişki sürdürmesini sağlamaktır.
Çocuğun Babası Eşiniz Değilse Ne Olur?
Hamileyken boşanma sürecindeki en hassas ve hukuki olarak en karmaşık senaryolardan biri, doğacak çocuğun biyolojik babasının boşanılmakta olan eş olmaması durumudur. Babalık karinesi nedeniyle, çocuk evlilik içinde veya boşanmadan sonraki 300 gün içinde doğarsa, yasal baba otomatik olarak eski eşiniz olacaktır. Bu durumun düzeltilmesi, hem çocuğun gerçek kimliğine kavuşması hem de biyolojik babanın yasal hak ve sorumluluklarını üstlenebilmesi için hayati önem taşır.
Soybağının Reddi (Nesebin Reddi) Davası ve Önemi
Babalık karinesini çürütmenin tek yasal yolu “soybağının reddi” (nesebin reddi) davası açmaktır. Bu dava açılmadan, tarafların kendi aralarında anlaşması, biyolojik babanın çocuğu kabul etmesi veya nüfus müdürlüğüne beyanda bulunulması, çocuğun nüfus kaydındaki baba adını değiştirmeye yetmez. Özellikle hamileyken boşanmak gibi bir durumda bu yasal bağın ortadan kaldırılması için ayrıca bir dava açılması gerekir. Bu dava açılıp kazanılmadığı sürece, yasal baba eski eşiniz olarak kalır. Bunun sonuçları oldukça ciddidir: Çocuğun mirasçılık hakları, velayeti, soyadı ve hatta tıbbi kararlar gibi konularda söz sahibi olan kişi yasal baba olan eski eştir. Biyolojik babanın ise çocuk üzerinde hiçbir yasal hakkı bulunmaz. Bu nedenle, soybağının reddi davası, çocuğun hukuki kimliğini biyolojik gerçeğiyle uyumlu hale getiren zorunlu bir hukuki adımdır.
Soybağının Reddi Davası
Soybağının reddi davası, kimin, kime karşı ve hangi süreler içinde açabileceği kanunla sıkı kurallara bağlanmış bir davadır. Bu süreler hak düşürücü nitelikte olduğundan, kaçırılması durumunda dava açma hakkı tamamen kaybedilebilir. Bu nedenle bu prosedürün çok dikkatli takip edilmesi gerekir.
Davacı (Plaintiff) | Davalı (Defendant) | Dava Açma Süresi (Filing Deadline) |
Koca (Husband) | Anne (Mother) ve Çocuk (Child) | Doğumu ve baba olmadığını öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl içinde. |
Çocuk (Child) | Anne (Mother) ve Koca (Husband) | Ergin olduğu (18 yaşını doldurduğu) tarihten itibaren 1 yıl içinde. |
Diğer İlgililer (Kocanın altsoyu, anası, babası veya baba olduğunu iddia eden kişi) | Anne (Mother) ve Çocuk (Child) | Kocanın ölümü, gaipliği veya ayırt etme gücünü sürekli kaybetmesini öğrendikleri tarihten itibaren 1 yıl içinde. |
Kayyım (Ergin olmayan çocuk için atanan) | Anne (Mother) ve Koca (Husband) | Atama kararının kendisine tebliğinden itibaren 1 yıl içinde. |
Bu davalarda en kesin ve belirleyici delil DNA testidir. Mahkeme, babalık iddiasını netleştirmek için genetik inceleme yapılmasını talep edecektir ve bu testin sonucu davayı büyük ölçüde şekillendirir. Sürecin karmaşıklığı ve hak düşürücü sürelerin kritikliği göz önüne alındığında, bu tür bir davada bir avukattan hukuki destek almak neredeyse zorunludur.
Hamileyken Boşanmak Sonuç
Hamileyken boşanmak, şüphesiz hayatın en zorlu dönemeçlerinden biridir. Ancak bu süreçte yalnız olmadığınızı ve Türk hukuk sisteminin hem sizi hem de doğacak çocuğunuzu korumak için önemli güvenceler sunduğunu bilmelisiniz. Hamileliğin boşanmaya engel teşkil etmediği, dava sırasında ve sonrasında tedbir ve yoksulluk nafakası gibi mali destekler alabileceğiniz, çocuğunuzun velayetinin ise her zaman onun üstün yararı gözetilerek belirleneceği unutulmamalıdır.
Bununla birlikte, babalık karinesi, iddet müddeti ve özellikle çocuğun biyolojik babasının farklı olması durumunda açılması zorunlu olan soybağının reddi davası gibi teknik ve hassas hukuki süreçler, bu dönemi oldukça karmaşık hale getirebilir. Hak kayıpları yaşamamak, süreci en doğru ve en hızlı şekilde yönetmek ve en önemlisi çocuğunuzun geleceğini en başından itibaren sağlam temeller üzerine kurmak için profesyonel hukuki destek almak bir tercih değil, bir gerekliliktir. Bu zorlu yolda haklarınızı koruyacak, size yol gösterecek ve hamileyken boşanmak gibi karmaşık bir süreçte en doğru adımları atmanızı sağlayacak deneyimli bir İstanbul Boşanma Avukatı, bu süreci güvenle atlatmanızda en büyük yardımcınız olacaktır. Unutmayın, doğru hukuki strateji ile bu zorlu dönemi arkanızda bırakıp bebeğinizle birlikte huzurlu ve güvenli yeni bir hayata adım atabilirsiniz. Bu yeni başlangıç için bir İstanbul Boşanma Avukatı ile çalışmak, geleceğinize yapacağınız en önemli yatırımdır.
Hamileyken Boşanma Hakkında Sık Sorulan Sorular
Hamileyken boşanmak istediğimde anlaşmalı boşanabilir miyim? Protokole ne yazmalıyız?
Evet, evliliğiniz en az bir yıl sürmüşse hamileyken anlaşmalı boşanabilirsiniz. Bu, daha hızlı ve daha az yıpratıcı bir yoldur. Hazırlanacak anlaşmalı boşanma protokolüne, doğacak çocuğun velayetinin kimde olacağı, diğer ebeveynle kişisel ilişki düzenlemeleri ve doğumdan sonra ödenecek iştirak nafakası miktarı gibi konulardaki ortak niyetinizi ve anlaşmanızı yazmalısınız. Hâkim bu anlaşmayı çocuğun üstün yararı açısından denetleyecektir.
Hamileyken boşanmak durumunda doğmamış çocuğum için nafaka alabilir miyim?
Doğrudan doğmamış çocuk adına “iştirak nafakası” alamazsınız, çünkü bu nafaka hakkı doğumla başlar. Ancak, boşanma davası devam ederken kendiniz için “tedbir nafakası” talep edebilirsiniz. Mahkeme, bu nafakanın miktarını belirlerken hamileliğe bağlı masraflarınızı (doktor, doğum hazırlığı vb.) ve çalışma gücünüzdeki azalmayı dikkate alarak daha yüksek bir tutara hükmedebilir.
Hamileyken boşanmak sürecinden sonra çocuk doğunca velayet kime verilir?
Mahkeme, velayet kararını “çocuğun üstün yararı” ilkesine göre verir. Uygulamada, özellikle anne bakımına muhtaç olan bebeklerin ve küçük yaştaki çocukların velayeti, anneye karşı ileri sürülen çok ciddi ve ispatlanmış bir iddia (çocuğun güvenliğini tehlikeye atma gibi) olmadıkça, genellikle anneye verilir.
Hamileyken boşanmak için açılan dava bitmeden çocuk doğarsa ne olur?
Çocuk, boşanma davası kesinleşmeden doğarsa, “evlilik birliği içinde doğmuş” sayılır. Bu durumda, yasal olarak velayet anne ve babaya ortak aittir. Boşanma davası sonuçlandığında, mahkeme velayetin eşlerden birine verilmesine karar verecektir.
Hamileyken boşanmak üzereyim ama çocuğun babası eski eşim değil, ne yapmalıyım?
Çocuk, evlilik sırasında veya boşanmanın kesinleşmesinden sonraki 300 gün içinde doğarsa, yasal babası otomatik olarak eski eşiniz kabul edilir. Bu durumu düzeltmek için “soybağının reddi (nesebin reddi) davası” açmanız zorunludur. Bu dava, çocuğun nüfus kaydını biyolojik gerçeğiyle uyumlu hale getirmek için tek yasal yoldur.
İddet süresi (300 gün) bitmeden evlenebilir miyim?
Normal şartlarda boşanan bir kadın, 300 gün dolmadan yeniden evlenemez. Ancak, hamile olmadığınızı kanıtlayan bir doktor raporu alarak aile mahkemesine başvurup “iddet müddetinin kaldırılması” davası açabilirsiniz. Mahkeme bu talebi kabul ederse, 300 günlük süreyi beklemeden evlenmeniz mümkün olur.
Hamileyken boşanmak durumunda doğum masraflarını eşimden talep edebilir miyim?
Doğum masrafları, standart bir boşanma tazminatı talebi olarak görülmese de, eşlerin birbirine karşı olan bakım yükümlülüğü çerçevesinde ayrı bir taleple veya dava ile istenebilir. Bu talebin hukuki dayanağının doğru kurulması gerektiğinden bir avukattan destek almanız önemlidir.
Boşanma davası ve avukatlık ücretleri ne kadar tutar?
Boşanma davası masrafları, dava harçları ve avukatlık ücretinden oluşur. Mahkeme harçları ve giderleri yaklaşık olarak 4.000 TL civarında başlayabilir ancak davanın niteliğine göre artar. Avukatlık ücreti ise davanın anlaşmalı mı yoksa çekişmeli mi olduğuna, davanın karmaşıklığına ve harcanacak emeğe göre değişir. Türkiye Barolar Birliği her yıl asgari bir ücret tarifesi yayınlar, ancak avukatlar bu tarifenin üzerinde bir ücret belirleyebilir.