Evlendikten Sonra Kurulan Şirket

Evlendikten Sonra Kurulan Şirket

Evlilik birliği, eşlerin hayatlarını birleştirdiği kişisel bir bağ olmasının yanı sıra, önemli ekonomik sonuçlar doğuran hukuki bir kurumdur. Özellikle evlendikten sonra kurulan şirket, boşanma sürecinde mal paylaşımının en karmaşık ve en değerli unsurunu oluşturur. Birçok girişimci, evlendikten sonra kurulan şirket kendi adına kayıtlı olduğu için boşanma halinde tamamen kendisine ait kalacağını düşünme yanılgısına düşmektedir. Ancak Türk Medeni Kanunu, evlilik birliği içinde edinilen değerlerin paylaşımına ilişkin net ve ayrıntılı kurallar getirmiştir. Evlendikten sonra kurulan şirket, bu kuralların merkezinde yer alan ve özel bir hukuki uzmanlık gerektiren bir konudur.

Bu rehber, evlendikten sonra kurulan şirket veya evlilik birliği içerisinde geliştirilen bir ticari işletmenin boşanma sürecinde akıbetinin ne olacağını, hangi hukuki prensipler çerçevesinde paylaşıma tabi tutulacağını ve bu süreçte haklarınızı nasıl koruyabileceğinizi adım adım açıklamaktadır. Şirket hisselerinin hukuki niteliğinden değerlemesine, kar paylarının durumundan mal kaçırma girişimlerine karşı alınabilecek önlemlere kadar tüm kritik noktalar, Yargıtay kararları ışığında ve anlaşılır bir dille ele alınacaktır. Bu karmaşık süreçte doğru adımları atabilmek, yalnızca yasal haklarınızı bilmekle değil, aynı zamanda bu hakları nasıl kullanacağınızı anlamakla mümkündür.

Yasal Mal Rejimi Nedir?

Türkiye’de, 1 Ocak 2002 tarihinden sonra evlenen çiftler arasında, eğer kendileri bir mal rejimi sözleşmesi ile farklı bir rejim seçmemişlerse, yasal olarak “edinilmiş mallara katılma rejimi” geçerli olur. Bu rejim, evlilik birliğinin ekonomik temelini oluşturan ve boşanma anında mal varlığının nasıl paylaşılacağını belirleyen ana çerçevedir. Bu sistemin temel mantığı, eşlerin evlilik süresince harcadıkları emeğin ve yaptıkları katkıların karşılığını almalarını sağlamaktır. Rejim, eşlerin mal varlıklarını iki ana kategoriye ayırır: edinilmiş mallar ve kişisel mallar.   

Edinilmiş mallar, Türk Medeni Kanunu’nun 219. maddesinde tanımlandığı üzere, her eşin bu mal rejiminin devamı süresince karşılığını vererek, yani bir emek veya bedel karşılığında elde ettiği mal varlığı değerleridir. Bu kategoriye giren başlıca değerler şunlardır:   

  • Çalışmanın karşılığı olan edinimler (maaş, prim, ikramiye vb.).
  • Sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurumlarının yaptığı ödemeler.
  • Çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatlar.
  • Kişisel malların gelirleri (örneğin, evlilikten önce sahip olunan bir dairenin kira geliri).
  • Edinilmiş malların yerine geçen değerler (örneğin, maaş birikimiyle alınan bir arabanın satılmasıyla elde edilen para).   

Kişisel mallar ise paylaşıma tabi olmayan, eşlerden yalnızca birine ait kabul edilen mal varlığı değerleridir. Kanun gereği kişisel sayılan mallar şunlardır:

  • Eşlerden birinin yalnızca kişisel kullanımına yarayan eşyalar (takılar, giysiler vb.).
  • Mal rejiminin başlangıcında (evlilik anında) eşlerden birine ait olan mallar.
  • Evlilik sırasında bir eşin miras veya herhangi bir karşılıksız kazanma (bağış gibi) yoluyla elde ettiği mal varlığı değerleri.
  • Manevi tazminat alacakları.
  • Kişisel mallar yerine geçen değerler (örneğin, miras kalan bir evin satılmasıyla elde edilen para).   

Bu ayrımın en kritik sonucu, kanunun getirdiği bir karinedir: Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal kabul edilir. Bu, bir malın (örneğin bir şirket hissesinin) kişisel mal olduğunu iddia eden eşin, bu iddiasını somut delillerle kanıtlamakla yükümlü olduğu anlamına gelir. Bu ispat yükümlülüğü, evlendikten sonra kurulan şirket gibi değerli varlıkların söz konusu olduğu mal paylaşımı davalarının stratejik temelini oluşturur.   

Ayrıca, edinilmiş mallara katılma rejiminin ruhu, sadece parasal katkıları değil, evlilik birliğine yapılan her türlü emeği değerli görmesidir. Yargıtay’ın yerleşik içtihatları ve kanunun temel felsefesi, bir eşin ev işlerini yapması, çocukların bakımıyla ilgilenmesi gibi katkılarının, diğer eşin iş hayatında başarılı olmasına ve mal varlığı edinmesine olanak sağlayan bir temel oluşturduğunu kabul eder. Bu nedenle, katılma alacağı talep etmek için diğer eşin şirkette fiilen çalışmış veya şirkete doğrudan para yatırmış olması gerekmez. Kanun, evlilik birliğinin bir ortaklık olduğu ve bu ortaklığa yapılan her türlü katkının ekonomik bir karşılığı olduğu prensibinden hareket eder.   

Evlendikten Sonra Kurulan Şirket ve Hukuki Niteliği

Boşanma davalarında en büyük çekişmelerin yaşandığı alanlardan biri, evlendikten sonra kurulan şirket ve bu tür şirketlerin hukuki statüsünün belirlenmesidir. Şirketin mal paylaşımına dahil edilip edilmeyeceği, edilecekse hangi oranda dahil edileceği gibi soruların cevabı, şirketin hukuki niteliğinin doğru bir şekilde tespit edilmesine bağlıdır.

Evlendikten Sonra Kurulan Şirket Hisseleri Edinilmiş Mal mıdır?

Bir şirketin hisselerinin edinilmiş mi yoksa kişisel mal mı sayılacağını belirleyen temel faktör, şirketin kuruluşunda veya hisselerin alımında kullanılan sermayenin kaynağıdır. Bu nokta, davanın seyrini tamamen değiştirebilecek en kritik analizdir.

Eğer evlendikten sonra kurulan şirket için gereken sermaye, eşlerin maaş birikimleri, ortak banka hesabındaki paralar veya evlilik birliği içinde elde edilen diğer gelirler gibi edinilmiş mallardan karşılanmışsa, bu durum, evlendikten sonra kurulan şirket hisselerinin de şüphesiz edinilmiş mal olarak kabul edilmesini sağlar. Bu durumda, boşanma halinde bu hisselerin değeri, mal rejimi tasfiyesine dahil edilir.   

Buna karşılık, şirket sermayesi eşlerden birinin kişisel mal varlığından karşılanmışsa durum değişir. Örneğin, bir eş evlilikten önce sahip olduğu bir gayrimenkulü satarak veya kendisine miras kalan parayı kullanarak bir şirket kurmuşsa, bu şirket hisseleri “ikame mal kuralı” gereğince o eşin kişisel malı sayılır. Kişisel malın yerine geçen değerler de kişisel mal kabul edildiğinden, bu hisseler doğrudan paylaşıma tabi tutulmaz. Ancak bu durum, diğer eşin şirketten hiçbir hak talep edemeyeceği anlamına gelmez.   

Burada altı çizilmesi gereken en önemli hukuki gerçeklerden biri, şirketin kendisi ile şirket hisselerinin ayrı varlıklar olduğudur. Şirket, Ticaret Kanunu uyarınca ayrı bir tüzel kişiliğe sahiptir. Eşler, şirketin mal varlığına (örneğin şirkete ait gayrimenkullere, araçlara veya banka hesaplarına) doğrudan ortak değildirler. Eşlerin sahip olduğu şey, o şirketteki ortaklık payını temsil eden hisselerdir. Dolayısıyla, mal paylaşımı davasının konusu, evlendikten sonra kurulan şirket binalarını veya arabalarını bölüşmek değil, hissedar olan eşin sahip olduğu hisselerin parasal değerini tespit edip bu değer üzerinden bir alacak hakkı hesaplamaktır. Yargıtay kararları, bu ayrımı net bir şekilde ortaya koymakta ve tasfiyenin şirket mal varlığı üzerinden değil, hisse değeri üzerinden yapılması gerektiğini vurgulamaktadır.   

Şirket Gelirleri ve Kar Paylarının (Temettü) Paylaşımı

Peki, şirket hisselerinin bir eşin kişisel malı olduğuna karar verilirse ne olur? Bu durumda diğer eşin tüm hakları ortadan mı kalkar? Kesinlikle hayır. Türk Medeni Kanunu’nun 219. maddesi, bu konuda çok önemli bir düzenleme içerir: Kişisel malların gelirleri, edinilmiş maldır.   

Bu kuralın evlendikten sonra kurulan şirket için anlamı şudur: Şirket hisselerinin kendisi kişisel mal olsa dahi, o şirketin evlilik birliği süresince elde ettiği ve hissedarlara dağıttığı kar payları (temettüler), edinilmiş mal kabul edilir ve paylaşıma tabi tutulur. Bu, “ekonomik meyve” doktrini olarak da adlandırılabilir. Ağacın (şirket hissesi) kendisi kişisel mal olabilir, ancak evlilik süresince o ağacın verdiği meyveler (karlar) ortaktır.   

Dahası, bu ilke sadece dağıtılan karlar için geçerli değildir. Şirketin elde ettiği karların hissedarlara dağıtılmayıp, şirketin sermayesine eklenmesi (yedek akçeler) veya yatırıma dönüştürülmesi halinde dahi, bu dağıtılmamış karlar da edinilmiş mal olarak kabul edilir ve tasfiye hesabına dahil edilir. Bu durum, özellikle aile şirketlerinde sıkça rastlanan bir durumdur. Evlilikten önce kurulmuş ve tamamen kişisel mal niteliğindeki bir şirketin bile, evlilik süresince kendi karıyla büyümesi ve değerlenmesi, diğer eşe bu büyüme üzerinden bir alacak hakkı tanır.   

Evlendikten Sonra Kurulan Şirket İçin Mal Rejiminin Tasfiyesi

Şirket hisselerinin veya gelirlerinin edinilmiş mal olduğuna karar verildikten sonra, mal rejiminin tasfiyesi, yani bu değerin parasal olarak hesaplanıp paylaşılması aşamasına geçilir. Bu aşama, teknik detaylar içeren ve uzmanlık gerektiren bir süreçtir.

Katılma Alacağı Nedir ve Nasıl Hesaplanır?

Hissedar olmayan eşin hakkı, şirkete ortak olmak veya hisselerin bir kısmını devralmak şeklinde ayni bir hak değildir. Bu hak, “katılma alacağı” olarak adlandırılan bir para alacağıdır. Katılma alacağı, her eşin edinilmiş mallarının toplam değerinden bu mallara ilişkin borçlar düşüldükten sonra elde edilen “artık değerin” yarısıdır.   

Örneğin, evlendikten sonra kurulan şirket için sermaye edinilmiş mallardan karşılanmışsa ve hisselerinin değeri 2.000.000 TL olarak belirlenmişse, başka edinilmiş mal veya borç yoksa, artık değer 2.000.000 TL’dir. Hissedar olmayan eşin katılma alacağı ise bu değerin yarısı olan 1.000.000 TL olacaktır. Bu alacağın ödenmesi kural olarak para ile yapılır. Ancak borçlu eş, kanunun kendisine tanıdığı bir hakla, borcunu ayın (mal) olarak ödemeyi de tercih edebilir.   

Evlendikten Sonra Kurulan Şirket Değerlemesi

Tasfiyenin en kritik ve çoğu zaman en çekişmeli aşaması, evlendikten sonra kurulan şirket değerinin belirlenmesidir. Şirket hisselerinin defter değeri veya nominal değeri, gerçek piyasa değerini yansıtmaz. Bu nedenle mahkeme, şirketin gerçek piyasa değerini (sürüm değeri) tespit etmek üzere, genellikle mali müşavir, bankacı ve ilgili sektör uzmanlarından oluşan bir bilirkişi heyeti atar. Bilirkişiler, şirketin değerini belirlerken birçok faktörü göz önünde bulundurur: şirketin mali tabloları, aktif ve pasifleri, kar potansiyeli, müşteri portföyü, marka değeri, faaliyet gösterdiği sektörün durumu ve geleceğe yönelik beklentiler gibi unsurlar dikkate alınır.

Değerleme sürecinde hukuki olarak büyük önem taşıyan bir zamanlama detayı vardır. Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına göre, değerlemeye esas alınacak olan şirketin mal varlığı, borçları ve genel durumu, mal rejiminin sona erdiği an olan boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla belirlenir. Ancak, bu mal varlığının parasal değeri hesaplanırken, tasfiye anına, yani mahkemenin karar vereceği tarihe en yakın tarihteki piyasa değerleri esas alınır. Bu mekanizma, eşlerden birinin boşanma davası açıldıktan sonraki kişisel çabalarıyla yarattığı değer artışından diğer eşin haksız yere faydalanmasını önlemek, aynı zamanda enflasyon gibi ekonomik etkenler karşısında alacaklı eşin hakkını korumaktır.   

Değer Artış Payı Alacağı

Bazı durumlarda, bir eş diğer eşin kişisel malı niteliğindeki bir şirketin büyümesine doğrudan katkıda bulunabilir. Örneğin, eşinin miras yoluyla devraldığı şirkette yıllarca hiçbir ücret veya sigorta olmadan çalışabilir ya da kendi kişisel mal varlığından şirkete sermaye koyabilir.

Bu gibi durumlarda, katkıda bulunan eşin, kanundan doğan katılma alacağından ayrı ve bağımsız olarak bir de “değer artış payı alacağı” talep etme hakkı doğar. Türk Medeni Kanunu’nun 227. maddesinde düzenlenen bu hak, bir eşin diğerine ait bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına karşılıksız olarak yaptığı katkı oranında, o malda meydana gelen değer artışından pay almasını sağlar. Bu alacağı talep edebilmek için, “katılma alacağından” farklı olarak, doğrudan ve somut bir katkının varlığının ispatlanması gerekir.   

ÖzellikKişisel Mal Olan ŞirketEvlendikten Sonra Kurulan Şirket (Edinilmiş Mal)
Sermaye KaynağıMiras, bağış, evlilik öncesi varlıklarEvlilik içi kazanç, maaş birikimi, ortak birikimler
Şirket Hisselerinin KendisiPaylaşıma tabi değil, sahibinde kalır.Artık değerin yarısı oranında paylaşıma tabidir.
Evlilik İçinde Doğan Kar Payı (Temettü) ve Yedek AkçelerEdinilmiş Mal sayılır ve artık değerin yarısı oranında paylaşıma tabidir.Edinilmiş Mal sayılır ve artık değerin yarısı oranında paylaşıma tabidir.
Diğer Eşin HakkıHisselerin kendisi üzerinde hak yoktur. Sadece kar payları ve kanıtlanabilen katkı sonucu oluşan değer artışı üzerinden “katılma alacağı” ve/veya “değer artış payı” talep edilebilir.Hisselerin değeri üzerinden doğrudan “katılma alacağı” talep edilebilir.

Evlendikten Sonra Kurulan Şirket Paylaşımında Sık Karşılaşılan Sorunlar

Boşanma süreci, özellikle ortada evlendikten sonra kurulan şirket gibi değerli bir varlık olduğunda, taraflar arasında gerilimin yükseldiği ve bazen hukuka aykırı girişimlerin yaşandığı bir dönem olabilir. Kanun, bu gibi durumlara karşı alacaklı eşi koruyacak mekanizmalar öngörmüştür.

Evlendikten Sonra Kurulan Şirket Hisselerinin Mal Kaçırma Amacıyla Devri

Boşanma davasının yaklaştığını gören bir eş, diğer eşin katılma alacağını azaltmak amacıyla evlendikten sonra kurulan şirket üzerindeki hisselerini üçüncü bir kişiye (genellikle bir akraba veya güvenilir bir iş ortağına) devretme yoluna gidebilir. Türk Medeni Kanunu’nun 229. maddesi, bu tür kötü niyetli devirlere karşı alacaklı eşi koruyan önemli bir hükümdür.   

Bu maddeye göre, aşağıdaki iki tür devir, sanki hiç yapılmamış gibi tasfiye sırasında devreden eşin mal varlığına değer olarak eklenir:

  1. Mal rejiminin sona ermesinden (boşanma davası açılmasından) önceki bir yıl içinde, diğer eşin rızası olmadan yapılan olağan hediyeler dışındaki karşılıksız kazandırmalar.   
  2. Mal rejiminin devamı süresince herhangi bir zamanda, diğer eşin katılma alacağını azaltma kastıyla (kötü niyetle) yapıldığı ispatlanan devirler.   

Buradaki hukuki çözüm, yapılan devir işleminin iptal edilmesi değil, devredilen malın değerinin matematiksel olarak devreden eşin edinilmiş mallarına eklenmesidir. Bu hesaplama sonucunda ortaya çıkan katılma alacağını borçlu eş kendi mal varlığından ödeyemezse, alacaklı eş, devirden yararlanan üçüncü kişiye karşı eksik kalan miktar için ayrı bir dava açabilir. “Mal kaçırma kastının” ispatı, avukatın adeta bir dedektif gibi çalışmasını, banka kayıtlarını, ticari defterleri ve tanık beyanlarını titizlikle incelemesini gerektirir.   

Evlendikten Sonra Kurulan Şirket Mallarına Tedbir Konulabilir mi?

Mal paylaşımı davası sırasında alacaklı eşin en büyük endişelerinden biri, diğer eşin şirketin mal varlığını elden çıkarması veya değerini düşürmesidir. Bu durumu engellemek için akla ilk gelen yol, evlendikten sonra kurulan şirket mallarına (banka hesapları, gayrimenkuller, araçlar) ihtiyati tedbir konulmasını talep etmektir. Ancak Yargıtay, bu konuda istikrarlı bir şekilde, şirketin eşlerden ayrı bir tüzel kişiliği olduğu ve boşanma davasının tarafı olmadığı gerekçesiyle, şirketin kendi mal varlığına doğrudan tedbir konulamayacağına karar vermektedir.   

Tedbir, şirketin varlıklarına değil, yalnızca davalı olan hissedar eşin şirket pay defterindeki hisseleri üzerine konulabilir. Bu tedbir, eşin hisselerini dava süresince bir başkasına satmasını veya devretmesini engeller. Ancak bu durum, hissedar eşin şirketi yönetmeye devam etmesine ve şirketin içini “yasal görünümlü” yollarla boşaltmasına engel olmaz. Bu nedenle, hisseler üzerine tedbir konulması önemli bir ilk adım olsa da, alacaklı eşin avukatının dava süresince şirketin mali durumunu yakından takip etmesi hayati önem taşır.   

Mal Rejimi Sözleşmesi ile Evlendikten Sonra Kurulan Şirket Hisselerini Koruma

Yukarıda anlatılan tüm bu karmaşık ve çekişmeli süreçlerden kaçınmanın en etkili yolu, önleyici hukuk kurumlarından yararlanmaktır. Eşler, evlenmeden önce veya evlilik sırasında notere giderek bir “mal rejimi sözleşmesi” imzalayabilirler. Bu sözleşme ile kanunun getirdiği yasal mal rejimi yerine, kanunda belirtilen diğer rejimlerden birini seçebilirler. İş insanları ve girişimciler için en sık tercih edilen rejim, “mal ayrılığı rejimidir”. Bu rejimde, her eşin evlilik süresince kendi emeğiyle elde ettiği mal varlığı ve gelirleri kendisine ait olur. Dolayısıyla, mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu bir evlilikte evlendikten sonra kurulan şirket, kimin adına kurulmuşsa boşanma halinde de o eşe ait olmaya devam eder.   

Ancak burada dikkat edilmesi gereken çok önemli bir nokta vardır: Mal rejimi sözleşmeleri, kural olarak imzalandığı tarihten ileriye dönük olarak hüküm doğurur, geriye yürümez. Yani, 10 yıl boyunca edinilmiş mallara katılma rejimiyle evli kalmış bir çift, 11. yılda mal ayrılığı sözleşmesi imzalarsa, bu sözleşme sadece 11. yıldan sonraki edinimler için geçerli olur. İlk 10 yılda evlendikten sonra kurulan şirket değeri ve elde edilen tüm mal varlığı, yine edinilmiş mallara katılma rejimine göre paylaşıma tabi olacaktır.   

Sonuç

Evlendikten sonra kurulan şirket ve bu şirketin boşanmada paylaşımı, aile hukukunun en teknik ve mali açıdan en önemli alanlarından biridir. Bu süreç, basit bir mal bölüşümünden çok daha fazlasını, ticaret hukuku, borçlar hukuku ve değerleme gibi farklı disiplinlerin bir arada kullanılmasını gerektiren karmaşık bir hukuki mücadeledir. Yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejiminin temel prensibi, evlilik birliği içinde emekle yaratılan değerlerin eşler arasında adil bir şekilde paylaşılmasıdır. Bu ilke uyarınca, sermayenin kaynağı ne olursa olsun, evlendikten sonra kurulan şirket tarafından evlilik süresince yaratılan karlar ve değer artışları paylaşıma konu olmaktadır. Sürecin merkezinde yer alan şirket değerlemesi, mal kaçırma girişimlerinin tespiti ve doğru alacak kalemlerinin talep edilmesi, ancak bu alanda derinlemesine bilgi ve tecrübe sahibi bir hukukçunun yönlendirmesiyle başarıya ulaşabilir. Özellikle İstanbul gibi büyük bir metropolde, yüksek değerli ticari varlıkların söz konusu olduğu davalarda, sürecin en başından itibaren bir İstanbul Boşanma Avukatı ile çalışmak, telafisi imkansız hak kayıplarını önlemenin tek güvencesidir. Unutulmamalıdır ki, bu tür davalarda atılacak doğru adımlar, tarafların boşanma sonrası mali geleceklerini doğrudan şekillendirecektir; bu nedenle profesyonel hukuki destek almak bir seçenek değil, bir zorunluluktur. Bu zorlu süreçte yanınızda olacak uzman bir İstanbul Boşanma Avukatı, haklarınızı en üst düzeyde koruyacaktır.

Sık Sorulan Sorular

Evlenmeden önce kurduğum şirket boşanmada paylaşılır mı? 

Hayır, şirket hisselerinin kendisi sizin kişisel malınız sayılır ve doğrudan paylaşılmaz. Ancak, şirketin evlilik süresince elde ettiği kar payları (temettüler) ve dağıtılmayıp şirket içinde bırakılan karlar (yedek akçeler), edinilmiş mal kabul edilir ve bu değerin yarısı üzerinden diğer eşin katılma alacağı hakkı doğar.

Eşim evlendikten sonra kurulan şirket hisselerini devrederse ne yapabilirim? 

Türk Medeni Kanunu’nun 229. maddesi uyarınca, diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yapılan devirler, mal paylaşımı hesabında sanki devredilmemiş gibi hesaba katılır. Devredilen hisselerin değeri, sizin mal varlığınıza eklenir ve diğer eş bu değer üzerinden alacağını talep edebilir. Gerekirse, devralan üçüncü kişiye karşı da dava açılabilir.

Eşimin evlendikten sonra kurulan şirketinde hiç çalışmadım veya para yatırmadım, yine de hak talep edebilir miyim? 

Evet, edebilirsiniz. Yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejiminde, katılma alacağı talep etmek için şirkete doğrudan maddi bir katkıda bulunmuş olmanız gerekmez. Evlilik birliğine yaptığınız diğer katkılar (ev işleri, çocuk bakımı vb.), diğer eşin iş hayatına odaklanmasına olanak sağladığı için kanunen değerli kabul edilir ve size bu hakkı tanır.

Evlendikten sonra kurulan şirket için değerleme ve mal paylaşımı davası ne kadar sürer? 

Şirket değerlemesi içeren mal paylaşımı davaları, standart boşanma davalarından daha uzun sürer. Bilirkişi raporlarının hazırlanması, bu raporlara itiraz edilmesi, ek raporlar alınması ve davanın istinaf/temyiz süreçleri göz önüne alındığında, bu tür davaların sonuçlanması birkaç yılı bulabilmektedir.

Anlaşmalı boşanmada evlendikten sonra kurulan şirket nasıl paylaşılır? 

Anlaşmalı boşanmada taraflar, mal paylaşımı konusunda tamamen serbesttirler. Hazırlayacakları anlaşmalı boşanma protokolünde, şirket hisselerinin devri, bir eşin diğerine belirli bir bedel ödemesi veya başka bir mal varlığı ile takas edilmesi gibi her türlü çözümü kararlaştırabilirler. Protokolde varılan anlaşma, mahkeme kararının bir parçası haline gelir ve tarafları bağlar.   

Mal paylaşımı davası açmak için bir zaman aşımı süresi var mıdır? 

Evet, vardır. Mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davalar, boşanma kararının kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıllık zaman aşımı süresine tabidir. Bu süre geçtikten sonra dava açma hakkı kaybedilir.   

Bu Yazıyı Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Yazılar

Hakkımızda

Bize Ulaşın

Baştürk Hukuk Bürosu olarak tüm sorularınıza cevap vermekteyiz.