Boşanma Kararının Eşiğindeki Mali Belirsizlikler
Boşanma, şüphesiz hayatın en zorlu ve duygusal olarak yıpratıcı süreçlerinden biridir. Bu süreçte verilen kararlar, sadece duygusal dünyanızı değil, aynı zamanda gelecekteki mali istikrarınızı da derinden etkiler. Ortak bir hayatın sona ermesiyle birlikte, çiftlerin zihnini meşgul eden en temel ve acil sorulardan biri ortaya çıkar: Boşanma sürecinde faturaları kim öder? Bu soru, basit bir pratik sorundan çok daha fazlasını ifade eder. Genellikle boşanma sürecindeki ilk somut çatışma alanını oluşturur ve taraflar arasında kontrol, sorumluluk ve adalet üzerine kurulu bir güç mücadelesine dönüşebilir. Boşanma sürecinde faturaları kim öder sorusuna verilecek yanıtın nasıl yönetildiği, tüm boşanma davasının seyrini belirleyebilir; süreci ya daha uzlaşmacı bir yola sokar ya da en başından itibaren çekişmeli bir hale getirir.
Bu mali belirsizlik, taraflar için ciddi bir stres ve kaygı kaynağıdır. Elektriğin kesilme riski, kira ödemesinin gecikmesi veya ortak kredi kartı borçlarının birikmesi gibi endişeler, boşanmanın getirdiği duygusal yükü daha da ağırlaştırır. Ancak bu noktada bilinmesi gereken en önemli husus, Türk hukuk sisteminin bu kaotik dönemi düzenlemek için net mekanizmalar öngördüğüdür. Türk Medeni Kanunu (TMK), evlilik birliğinin devam ettiği sürece ve boşanma davası esnasında eşlerin mali sorumluluklarını düzenleyen hükümler içerir. Bu rehber, boşanma sürecinde faturaları kim öder sorununu tüm hukuki boyutlarıyla ele alarak, haklarınızı ve yükümlülüklerinizi anlamanıza yardımcı olmak ve bu karmaşık süreçte bilinçli adımlar atmanızı sağlamak amacıyla hazırlanmıştır.
Giderlere Katılma Yükümlülüğü
Boşanma sürecindeki mali sorumlulukları doğru bir şekilde anlayabilmek için öncelikle evlilik birliğinin devamı süresince geçerli olan temel yasal ilkeyi kavramak gerekir. Türk Medeni Kanunu’nun 185. maddesi, eşlerin evlilik birliğinin mutluluğunu elbirliğiyle sağlamakla ve çocukların bakımına, eğitim ve gözetimine beraberce özen göstermekle yükümlü olduklarını belirtir. Bu genel yükümlülüğün mali yansıması ise Kanun’un 186. maddesinde somutlaşır. Bu maddeye göre, “Eşler, birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katılırlar.”
Bu hükümdeki kilit ifade “güçleri oranında” (güçleri oranında) kavramıdır. Bu ilke, evlilik birliğinin giderlerinin matematiksel olarak 50/50 oranında paylaşılacağı anlamına gelmez. Aksine, her eşin kendi geliri, malvarlığı ve hatta ev işlerine harcadığı emek gibi faktörler göz önünde bulundurularak, adil ve orantılı bir katkı yapması gerektiğini ifade eder. Örneğin, bir eşin yüksek bir gelire sahip olduğu, diğer eşin ise çocukların bakım ve ev idaresiyle ilgilendiği bir modelde, geliri yüksek olan eşin birliğin parasal giderlerine daha büyük oranda katılması yasanın ruhuna uygundur. Bu temel prensip, boşanma sürecinde faturaları kim öder sorusuna verilecek yanıtın temelini oluşturur ve mahkemenin vereceği geçici kararların temel mantığını şekillendirir. Dolayısıyla, evlilik devam ederken var olan bu orantılı sorumluluk ilkesi, boşanma davası açıldığında da mahkemenin tedbir nafakası gibi kararlarında yol gösterici olacaktır.
Fiili Ayrılık Döneminde Faturaların Durumu: Boşanma Davası Açılmadan Önce
Boşanma sürecinin en belirsiz ve hukuki açıdan en hassas dönemi, eşlerin fiilen ayrı yaşamaya başladığı ancak henüz bir boşanma davası açılmamış olduğu “gri alandır”. Bu dönem, boşanma sürecinde faturaları kim öder sorusunun en çok kafa karıştırdığı zamandır. Pek çok kişi, evi terk etmenin veya ayrı bir adrese taşınmanın tüm mali sorumlulukları sona erdirdiği gibi yanlış bir kanıya kapılır. Oysa hukuken, boşanma kararı kesinleşene kadar evlilik birliği devam eder ve dolayısıyla TMK m. 186’da belirtilen giderlere katılma yükümlülüğü de varlığını sürdürür. Bu dönemde atılan yanlış adımlar, ileride açılacak boşanma davasında kişinin aleyhine delil olarak kullanılabilir ve mali açıdan ciddi hak kayıplarına yol açabilir.
Aile Konutunda Kalan Eşin Durumu ve Sorumluluklar
Eşlerden birinin ortak konut olan aile konutunda yaşamaya devam etmesi durumunda, bu konutun kira, aidat, elektrik, su, doğalgaz ve internet gibi giderleri, evlilik birliğinin devam eden giderleri olarak kabul edilir. Faturaların kimin adına kayıtlı olduğu, hizmet sağlayıcı şirketlere karşı sorumluluğu belirlese de, eşler arasındaki iç ilişkide bu durum tek başına belirleyici değildir. Örneğin, faturalar evi terk eden eşin adına kayıtlı olsa bile, konutta yaşamaya devam eden eşin bu hizmetlerden faydalandığı açıktır. Ancak bu durum, evi terk eden eşin tüm sorumluluktan kurtulduğu anlamına gelmez. Yükümlülük, yine “güçleri oranında” katılma ilkesine göre devam etmektedir. Aile konutunda kalan eşin, bu süreçte ödediği tüm faturaların dekontlarını ve makbuzlarını titizlikle saklaması, ileride bu ödemeleri diğer eşten talep etme veya mal paylaşımı davasında gündeme getirme hakkı açısından kritik öneme sahiptir.
Evi Terk Eden Eşin Mali Yükümlülükleri Devam Eder mi?
Toplumdaki en yaygın yanılgılardan biri, ortak konutu terk eden eşin kira, fatura gibi ortak giderlere katılma yükümlülüğünün sona erdiğidir. Bu kesinlikle doğru değildir. Evlilik birliği hukuken devam ettiği sürece, evi terk etmiş olmak mali yükümlülükleri ortadan kaldırmaz. Evi terk eden eş, özellikle de ailenin geçimini sağlayan veya daha yüksek gelire sahip olan taraf ise, ortak konutun zorunlu giderlerine (kira, zorunlu faturalar vb.) ve varsa çocukların ihtiyaçlarına “gücü oranında” katılmaya devam etmek zorundadır. Aksi takdirde, diğer eş bu giderleri tek başına karşıladıktan sonra, bu ödemeler için diğer eşe karşı alacak davası açabilir. Bu durum, boşanma sürecinde faturaları kim öder sorusunun cevabının tek taraflı kararlarla verilemeyeceğini gösterir.
Dahası, evi terk eden eşin bu mali sorumluluklarını keyfi olarak yerine getirmemesi, boşanma davasında “ekonomik şiddet” uygulama ve evlilik birliğinin yükümlülüklerinden kaçma olarak yorumlanabilir. Bu durum, mahkemenin “kusur” değerlendirmesinde aleyhe bir durum yaratabilir. Bu nedenle, bu hassas dönemde tek taraflı kararlar alarak mali desteği kesmek, sadece anlık bir tepki olmaktan öte, davanın geleceğini olumsuz etkileyen stratejik bir hataya dönüşebilir. Eğer taraflar anlaşamıyorsa, TMK m. 197 uyarınca, ayrı yaşamakta haklı olan eş, diğer eşten yapacağı parasal katkının belirlenmesi için mahkemeye başvurma hakkına sahiptir.
Boşanma Davası Sürecinde Mahkemenin Rolü ve Tedbirler
Fiili ayrılık dönemindeki hukuki belirsizlik, boşanma davasının açılmasıyla birlikte sona erer ve yerini mahkemenin denetimine bırakır. Dava dilekçesinin mahkemeye sunulması, mali konularda inisiyatifin taraflardan alınarak hakime devredildiği yeni bir aşamayı başlatır. Bu aşama, özellikle mali gücü daha zayıf olan eş için bir hukuki güvence mekanizmasıdır. Mahkeme, davanın başından sonuna kadar eşlerin ve çocukların barınma, geçim ve diğer temel ihtiyaçlarının karşılanması için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür.
Geçici Tedbirler ve Tedbir Nafakası
Türk Medeni Kanunu’nun 169. maddesi, boşanma davası süresince hakimin alacağı geçici önlemleri düzenler. Maddeye göre, “Boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re’sen (kendiliğinden) alır.” Bu geçici önlemlerin en önemlisi ve en bilineni tedbir nafakasıdır.
Tedbir nafakası, boşanma davası süresince mali durumu daha zayıf olan eşin ve çocukların geçimlerini sağlayabilmeleri için diğer eş tarafından ödenmesine karar verilen geçici bir aylıktır. Bu nafaka, bir ceza değil, evlilik birliğinin devam eden mali dayanışma yükümlülüğünün dava sürecindeki bir yansımasıdır. Hakim, tedbir nafakası miktarını belirlerken tarafların sosyal ve ekonomik durumlarını, gelir düzeylerini, yaşam standartlarını ve temel ihtiyaçlarını göz önünde bulundurur. İşte bu noktada, boşanma sürecinde faturaları kim öder sorusunun en net cevabı ortaya çıkar. Hakim, belirleyeceği tedbir nafakası miktarını, aile konutunun kirası, faturalar, mutfak masrafları ve diğer zorunlu giderleri kapsayacak şekilde takdir edebilir. Böylece, faturaların ödenmesi kişisel bir çekişme konusu olmaktan çıkar ve yasal olarak icra edilebilir bir mahkeme kararına bağlanır. Bu karar, mali gücü zayıf olan eşe büyük bir güvence ve öngörülebilirlik sağlar.
Faturaların Ödenmesine İlişkin Mahkeme Kararları ve İspat Yükü
Hakimin adil bir tedbir nafakası kararı verebilmesi için tarafların mali durumlarını net bir şekilde ortaya koymaları gerekir. Bu süreçte ispat yükü, talepte bulunan taraftadır. Mahkemeye, gelir durumunu gösteren belgeler (maaş bordroları, vergi levhası, banka hesap dökümleri vb.) ile birlikte, aylık giderleri kanıtlayan belgelerin de sunulması hayati önem taşır. Özellikle son aylara ait kira sözleşmesi, elektrik, su, doğalgaz, internet faturaları, aidat makbuzları, çocukların okul ve kurs ücretleri gibi tüm harcamalar detaylı bir liste halinde ve belgeleriyle birlikte mahkemeye sunulmalıdır. Bu belgeler, boşanma sürecinde faturaları kim öder sorusuna mahkemenin adil bir yanıt vermesini sağlar.
Bu belgeler, hakimin yaşam standardını ve aylık ihtiyaç miktarını somut olarak görmesini sağlar. Titiz bir dosya hazırlığı, talep edilen nafaka miktarının neden makul ve gerekli olduğunu kanıtlar. Ayrıca, fiili ayrılık döneminde ortak giderleri tek başına karşılayan eşin yaptığı ödemelere ilişkin dekontlar da mahkemeye sunulmalıdır. Bu ödemeler, hem tedbir nafakası miktarının belirlenmesinde bir ölçüt olabilir hem de davanın sonunda yapılacak mal rejimi tasfiyesinde bir alacak kalemi olarak dikkate alınabilir. Bu nedenle, sürecin en başından itibaren tüm mali kayıtların özenle tutulması, hak kaybını önlemek için en temel adımdır.
Aşağıdaki tablo, dava öncesi belirsiz durum ile dava sürecindeki hukuki güvence arasındaki farkı özetlemektedir:
Gider Türü | Fiili Ayrılık Dönemi (Dava Öncesi) | Boşanma Davası Süreci (Mahkeme Tedbiri Sonrası) |
Aile Konutu Kirası / Kredisi | Belirsiz, TMK m. 186 uyarınca güçleri oranında, ispatı ve tahsili zor. | Mahkemenin belirlediği eş tarafından, genellikle tedbir nafakası kapsamında, yasal olarak icra edilebilir. |
Elektrik, Su, Doğalgaz | Genellikle konutta oturan eş öder, ancak diğer eşin katılma yükümlülüğü devam eder. Anlaşmazlık halinde tahsili zordur. | Tedbir nafakası bu giderleri kapsayacak şekilde belirlenir. Ödeme yükümlülüğü mahkeme kararıyla netleşir. |
İnternet / Telefon | Abonelik sahibi şirkete karşı sorumludur. Eşler arası ilişki belirsizdir. | Zorunlu ihtiyaç olarak görülürse tedbir nafakası hesabına dahil edilebilir. |
Ortak Kredi Kartı (Birlik İhtiyaçları) | Harcamaların niteliğine bağlıdır. Aile için yapılan harcamalar ortaktır, ispatı gerekir. | Mahkeme, kartın kullanımına ilişkin geçici tedbirler alabilir. Borçlar mal rejimi tasfiyesinde değerlendirilir. |
Çocukların Giderleri | Her iki eşin de katılma yükümlülüğü kesintisiz devam eder. Anlaşmazlık yaşanabilir. | Mahkeme tarafından belirlenen geçici iştirak nafakası ile güvence altına alınır. Yasal olarak icra edilebilir. |
Sık Karşılaşılan Gider Türleri ve Hukuki Değerlendirmesi
Boşanma sürecinde taraflar arasında en çok anlaşmazlığa neden olan gider kalemlerini ayrı ayrı incelemek, konunun daha net anlaşılmasını sağlayacaktır. Her bir gider türünün hukuki niteliği ve mahkemenin bu giderlere yaklaşımı farklılık gösterebilir.
Kira ve Konut Kredisi Ödemeleri
Aile konutu, boşanma davalarının merkezindeki en önemli unsurlardan biridir. Kira, boşanma sürecinde faturaları kim öder tartışmasının en önemli kalemlerinden biridir. Eğer konut kiralıksa, kira sözleşmesinde adı geçen eş kiraya verene karşı doğrudan sorumludur. Ancak bu, diğer eşin kira borcuna katılma yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz. Dava sürecinde hakim, konutun hangi eşe tahsis edileceğine karar verir ve genellikle konutta kalacak olan eşin bu gideri karşılayabilmesi için diğer eşin tedbir nafakası ödemesine hükmeder. Eğer konut kredisi ile alınmışsa durum daha karmaşıktır. Genellikle her iki eş de bankaya karşı müşterek borçlu ve müteselsil kefildir. Bu, bankanın borcun tamamını eşlerden herhangi birinden talep edebileceği anlamına gelir. Kredi ödemelerinin aksatılması her iki eşin de kredi notunu olumsuz etkiler. Mahkeme, dava süresince kredi taksitlerini kimin ödeyeceğine karar verebilir ve bu ödemeler, mal paylaşımı davasında hesaba katılır.
Elektrik, Su, Doğalgaz ve İnternet Faturaları
Bu tür abonelikler genellikle tek bir eşin adına kayıtlıdır. Abonelik sahibi eş, hizmet sağlayıcı kuruma karşı yasal olarak sorumludur. Ancak bu, hizmetten faydalanan diğer eşin sorumluluğu olmadığı anlamına gelmez. Fiili ayrılık döneminde evi terk eden eşin, kendi adına olan abonelikleri kapattırarak veya elektriği, suyu kestirerek diğer eşi ve çocukları mağdur etmesi, mahkeme tarafından kötü niyetli bir davranış olarak değerlendirilir ve kusur durumunu ağırlaştırıcı bir sebep olarak kabul edilir. Bu tür eylemlerden kesinlikle kaçınılmalıdır. Mahkeme, dava sürecinde bu faturaların da tedbir nafakası kapsamında değerlendirilerek ödenmesini sağlar ve kimin ödeyeceğini net bir şekilde karara bağlar.
Kredi Kartı Borçları ve Kişisel Harcamalar
Kredi kartı borçları, boşanma sürecinde en çok kafa karıştıran konulardan biridir. Burada temel ayrım, borcun evlilik birliğinin ihtiyaçları için mi yoksa eşlerden birinin kişisel harcamaları için mi yapıldığıdır. Evin market alışverişi, çocukların giyim masrafları, ortak tatil giderleri gibi birliğin yararına yapılan harcamalardan doğan borçlar, ortak borç kabul edilir ve eşler bu borçtan birlikte sorumlu tutulur. Ancak, eşlerden birinin diğerinden habersiz olarak yaptığı lüks tüketim harcamaları, kumar borçları veya kişisel zevkleri için yaptığı harcamalar “kişisel borç” olarak nitelendirilir ve bu borçtan sadece harcamayı yapan eş sorumlu olur. Bu ayrımın yapılabilmesi için kredi kartı ekstrelerinin detaylı bir şekilde incelenmesi ve harcamaların niteliğinin ispatlanması gerekir.
Çocukların Eğitim ve Sağlık Giderleri
Çocukların ihtiyaçları, boşanma hukukunda her zaman en öncelikli konudur. Eşlerin birbirlerine karşı olan yükümlülükleri sona erse bile, çocuklarına karşı olan bakım ve eğitim yükümlülükleri kesintisiz olarak devam eder. Boşanma süreci, çocukların okul taksitlerinin, servis ücretlerinin, özel ders masraflarının, sağlık sigortasının veya ani gelişen bir hastalık durumundaki tedavi masraflarının aksatılması için bir gerekçe olamaz. Mahkeme, dava başlar başlamaz çocuklar için ayrı bir iştirak nafakasına (geçici tedbir olarak) hükmeder. Bu nafaka, çocukların yaşı, eğitim durumu, sosyal çevresi ve özel ihtiyaçları göz önünde bulundurularak belirlenir ve anne babanın gelirleriyle orantılı olarak paylaştırılır. Bu giderler, eşler arasındaki anlaşmazlıkların üzerinde tutulan, mutlak ve vazgeçilmez bir yükümlülüktür.

Sonuç
Görüldüğü üzere, boşanma sürecinde faturaları kim öder sorusunun tek ve basit bir cevabı yoktur. Sorumluluk, evliliğin hangi aşamasında olduğunuza, davanın açılıp açılmadığına, eşlerin mali durumuna ve mahkemenin vereceği geçici tedbirlere göre değişkenlik gösterir. Fiili ayrılık dönemindeki belirsizlik, dava açılmasıyla yerini mahkemenin denetimine ve hukuki güvenceye bırakır. Ancak bu güvenceden tam olarak faydalanabilmek, haklarınızı eksiksiz bir şekilde koruyabilmek ve sürecin en başından itibaren doğru adımları atabilmek, ancak profesyonel bir hukuki destekle mümkündür. Boşanma sürecinde faturaları kim öder gibi kritik bir konuda yapılacak küçük bir hata veya gözden kaçırılacak bir detay, davanın ilerleyen aşamalarında telafisi güç mali kayıplara yol açabilir. Bu karmaşık mali denklemlerle tek başınıza mücadele etmek yerine, bir İstanbul Boşanma Avukatı ile çalışmak, haklarınızı korumanın ve geleceğinizi güvence altına almanın en etkili yoludur. Deneyimli bir avukat, sadece dava dilekçesi hazırlamakla kalmaz, aynı zamanda mali durumunuzu doğru analiz ederek mahkemeye etkili bir şekilde sunar, hakkaniyete uygun bir tedbir nafakası alınmasını sağlar ve sürecin her aşamasında size stratejik danışmanlık yapar. Sürecin en başından itibaren profesyonel destek almak için alanında uzman bir İstanbul Boşanma Avukatı ile iletişime geçmek, vereceğiniz en doğru kararlardan biri olacaktır.
Boşanma ve Faturalar Hakkında Sık Sorulan Sorular
Eşim evi terk etti, faturalar onun adına. Ödemezse ne olur?
Eşinizin evi terk etmesi, boşanma sürecinde faturaları kim öder sorusuna karmaşık bir yanıt getirir. Faturalar eşinizin adına kayıtlı olduğu için, hizmet sağlayıcı şirket yasal muhatap olarak eşinizi görecektir. Ancak eşiniz ödeme yapmazsa hizmetin kesilmesi riskiyle karşı karşıya kalırsınız. Bu durumda, hizmetin devamı için faturaları sizin ödemeniz gerekebilir. Ödediğiniz bu faturaların dekontlarını mutlaka saklayın. Boşanma davası açıldığında, ödediğiniz bu miktarları tedbir nafakası talebinizde belirtebilir veya davanın sonunda mal paylaşımı davasında alacak olarak talep edebilirsiniz. En doğru çözüm, derhal bir boşanma davası açarak mahkemeden bu giderleri de kapsayan bir tedbir nafakası talep etmektir.
Boşanma davası sırasında ortak konutun faturalarını ben ödedim. Bu parayı geri alabilir miyim?
Evet, alabilirsiniz. Dava süresince ortak konutun zorunlu giderlerini (kira, faturalar, aidat vb.) tek başınıza karşıladıysanız, bu ödemeler mal rejimi tasfiyesi (mal paylaşımı) davasında dikkate alınacaktır. Yaptığınız bu ödemeler, diğer eşin katılma payı oranında ondan talep edebileceğiniz bir alacak hakkı doğurur. Bu nedenle, yaptığınız her ödemenin banka dekontunu veya makbuzunu titizlikle saklamanız ispat açısından kritik öneme sahiptir.
Eşim benim adıma olan kredi kartıyla yüksek harcamalar yaptı, bu borçtan sorumlu muyum?
Bu sorunun cevabı, harcamaların niteliğine bağlıdır. Eğer harcamalar, ailenin ortak ihtiyaçları (market, giyim, tatil vb.) için yapılmışsa, bu borç evlilik birliğinin borcu sayılır ve bu borçtan siz de sorumlu olursunuz. Ancak eşiniz, bu kartı sizin bilginiz dışında kişisel lüksleri, kumar gibi alışkanlıkları veya bir başkası için yaptığı harcamalarda kullandıysa, bu borç onun kişisel borcu sayılır ve sorumluluk kendisine aittir. Bu durumu ispatlamak için kredi kartı ekstrelerini ve harcamaların nereye yapıldığını gösteren belgeleri mahkemeye sunmanız gerekir.
Mahkeme, faturaları kimin ödeyeceğine neye göre karar verir?
Mahkeme, boşanma sürecinde faturaları kim öder sorusuna yanıt verirken birçok faktörü bir arada değerlendirir. Bunlar; eşlerin gelir durumu ve malvarlıkları, kimin daha fazla kusurlu olduğu, aile konutunda kimin oturmaya devam edeceği, çocukların velayetinin geçici olarak kime verildiği ve çocukların ihtiyaçları gibi unsurlardır. Temel ilke, mali gücü daha yüksek olan eşin, gücü oranında diğer eşin ve çocukların geçim giderlerine katkıda bulunmasıdır. Hakim, tüm bu unsurları değerlendirerek adil bir tedbir nafakası miktarı belirler ve bu nafaka faturaları da kapsayacak şekilde hesaplanır.
Boşanma sürecinde intikam amacıyla evin elektrik veya suyunu kestirebilir miyim?
Kesinlikle hayır. Bu, yapabileceğiniz en büyük hatalardan biridir. Faturalar sizin adınıza kayıtlı olsa bile, diğer eşin ve özellikle çocukların yaşadığı konutun elektrik, su veya doğalgaz gibi temel hizmetlerini kestirmek, mahkeme tarafından “ekonomik şiddet” ve son derece kötü niyetli bir davranış olarak kabul edilir. Böyle bir eylem, boşanma davasında kusur durumunuzu çok ciddi şekilde ağırlaştırır ve aleyhinize manevi tazminata hükmedilmesine neden olabilir. Bu tür davranışlardan kesinlikle uzak durulmalıdır.