Boşanma süreci, şüphesiz, hayatınızdaki en çalkantılı ve duygusal açıdan zorlayıcı dönemlerden biridir. Bu süreçte, finansal belirsizliklerin ve duygusal çöküntünün yanı sıra, en temel insani ihtiyaç olan barınma hakkı da ciddi bir endişe kaynağı haline gelir. “Çocuklarımın düzeni bozulacak mı?”, “Dava bitene kadar nerede kalacağım?” veya “Yıllarca emek verdiğim evden ayrılmak zorunda mıyım?” gibi sorular, boşanma arifesindeki pek çok kişinin öncelikli gündemidir. Boşanma sonrası evde oturma hakkı, tek bir cevabı olan basit bir soru değildir. Bu hak, evliliğin hangi aşamasında olduğunuza, konutun kiralık ya da tapulu olmasına, çocukların velayet durumuna ve açılan davanın türüne göre tamamen farklı hukuki rejimlere tabidir. Türk Medeni Kanunu, ailenin yaşadığı konutu sıradan bir gayrimenkul olarak görmemiş, ona “aile konutu” statüsü vererek özel bir koruma kalkanı sağlamıştır.
Bu kapsamlı hukuki rehber, boşanma sonrası evde oturma hakkı ile ilgili tüm bu karmaşık dinamikleri, evlilik birliği devam ederken sahip olduğunuz haklardan (TMK 194), boşanma davası sırasındaki geçici tedbirlere (TMK 169) ve boşanma kesinleştikten sonraki kalıcı çözümlere (mal paylaşımı) kadar adım adım aydınlatmak için hazırlanmıştır. Haklarınızı bilmek, bu zorlu süreçte atacağınız adımları daha sağlam ve bilinçli atmanızı sağlayacaktır.
Aile Konutu Nedir Evlilik Sırasında Hangi Korumaları Sağlar
Hukuki süreci doğru anlayabilmek için öncelikle “aile konutu” kavramının ne anlama geldiğini netleştirmek gerekir. Aile konutu, eşlerin ve varsa çocukların birlikte yaşamlarını sürdürdükleri, ortak hatıralarını biriktirdikleri ve yaşam faaliyetlerinin merkezi haline getirdikleri mekandır. Kanun, bu mekanın sadece fiziksel bir yapı olmadığını, ailenin manevi bütünlüğünün bir parçası olduğunu kabul eder.
Bu nedenle Türk Medeni Kanunu, bu konutu özel bir koruma altına almıştır. Bu korumanın en temel amacı, eşlerden birinin tek taraflı ve kötü niyetli işlemleriyle diğer eşin ve çocukların barınma hakkını tehlikeye atmasını engellemektir.
Tapusu Eşimin Üstüne Olan Evde Oturma Hakkım Var Mı?
Potansiyel müvekkillerimizin en sık dile getirdiği endişelerden biri, oturdukları evin tapusunun kendi üzerlerine olmamasıdır. “Tapu eşimin üstüne, beni evden çıkarabilir mi?” sorusunun cevabı, evlilik birliği devam ettiği sürece kesindir: Hayır, çıkaramaz.
Türk Medeni Kanunu’nun 194. maddesi, aile konutu korumasını mülkiyet hakkından bağımsız tutmuştur. Evin tapusunun kimin adına kayıtlı olduğunun, aile konutu korumasından faydalanmak açısından hiçbir önemi yoktur. Kanun, malik olmayan eşe, aile konutunun korunması için mülkiyet hakkına müdahale edebilme yetkisi tanımıştır. Bu hak, evlilik birliğinin resmi olarak devam ettiği her an geçerlidir.
Eşin Rızası Olmadan Evin Satılması veya Kiranın Feshi
TMK 194’ün sağladığı bu koruma kalkanı, somut olarak şu anlama gelir: Tapuda malik olarak görünen eş, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili bazı hayati işlemleri tek başına yapamaz.
Bu işlemler şunlardır:
- Aile konutunu satamaz veya devredemez.
- Aile konutu üzerine ipotek gibi sınırlı ayni haklar tesis edemez.
- Aile konutunu bağışlayamaz.
- Aile konutu üzerindeki hakları herhangi bir şekilde sınırlayamaz.
Eğer malik olan eş, diğer eşin açık rızasını almadan bu işlemleri yaparsa, yapılan bu işlemler hukuken hükümsüz, yani geçersiz sayılır. Bu kural, kamu düzenine ilişkin emredici bir kuraldır; bu, eşlerin bir evlilik sözleşmesiyle veya aralarındaki başka bir anlaşmayla bu haktan önceden feragat edemeyecekleri anlamına gelir.
Aile Konutu Şerhi Nedir ve Eve Nasıl Konulur?
Kanunun sağladığı bu koruma mevcut olsa da, bunu üçüncü kişilere karşı görünür kılmanın ve ispatlamanın en kolay yolu aile konutu şerhi koydurmaktır. Aile konutu şerhi, tapu kütüğünün şerhler hanesine işlenen ve o taşınmazın “aile konutu” olduğunu belirten bir uyarı notudur.
Bu şerhin temel amacı, evi satın almak veya ipotek tesis etmek isteyen üçüncü kişileri (bankalar, alıcılar) uyarmaktır. Tapuda bu şerhi gören üçüncü kişi, o evi satın alırsa “Ben buranın aile konutu olduğunu bilmiyordum, iyi niyetliyim” savunmasını yapamaz.
Aile Konutu Şerhi Koymak İçin Gerekli Belgeler Nelerdir?
Aile konutu şerhi koydurmak, son derece basit, hızlı ve masrafsız bir işlemdir. En önemlisi, bu işlemi yapmak için malik olan eşin rızasına veya bir mahkeme kararına gerek yoktur.
Malik olmayan eş, tek başına ilgili Tapu Müdürlüğü’ne giderek bu şerhin konulmasını talep edebilir. Bunun için gerekli belgeler şunlardır:
- Taşınmazın aile konutu olduğunu kanıtlayan, muhtarlıktan alınmış güncel bir ikametgah (yerleşim yeri) belgesi.
- Evlilik birliğinin devam ettiğini gösteren evlilik cüzdanı veya güncel nüfus kayıt örneği.
Bu belgelerle yapılan başvuru üzerine tapu müdürlüğü şerhi işlemek zorundadır. Bu işlem için herhangi bir tapu harcı veya vergi alınmaz.
Şerh Olmasa da Evin Satışı Durdurulabilir Mi?
Peki, diyelim ki eşiniz evi satmaya çalışıyor ancak siz henüz aile konutu şerhi koydurmadınız. Tüm haklarınızı kaybettiniz mi? Hayır.
Hukuken, aile konutu şerhi “kurucu” değil, “açıklayıcı” (bildirici) bir niteliktedir. Bu şu demektir: O ev, eşlerin ortak yaşam merkeziyse, tapuda şerh olmasa dahi “aile konutu” statüsündedir ve TMK 194 korumasından faydalanır.
Ancak şerhin olmaması, pratikte büyük bir ispat zorluğu yaratır. Şerh yoksa ve ev satılmışsa, rızası olmayan eş, evi satın alan üçüncü kişinin “kötü niyetli” olduğunu, yani oranın aile konutu olduğunu bildiğini veya bilebilecek durumda olduğunu ispatlamak zorunda kalır. Şerh varken, bu ispat yükü ortadan kalkar; alıcının kötü niyetli olduğu baştan kabul edilir. Bu nedenle, boşanma sürecini düşünmeye başladığınız an, atmanız gereken ilk adımlardan biri bu şerhi koydurmak olmalıdır.
Eş Rızası Alınmadan Ev Satılırsa Açılacak Dava
Eşinizin, sizden habersiz ve rızanız dışında aile konutunu üçüncü bir kişiye sattığını öğrendiğinizde, derhal hukuki işlem başlatmanız gerekir. Bu durumda açılması gereken dava, Tapu İptal ve Tescil Davasıdır.
Bu dava, hem evi satan eşinize hem de evi satın alan yeni malike karşı birlikte açılır. Davada, işlemin TMK 194 uyarınca rızanız dışında yapıldığı ve bu nedenle geçersiz olduğu iddia edilir. Mahkeme, bu iddiayı haklı bulursa, satışı iptal ederek tapunun yeniden evi satan eşiniz adına tescil edilmesine karar verir. Böylece ev, aile konutu statüsüne geri döner.
Boşanma Davası Sırasında Evde Oturma Hakkı Geçici Tahsis
Şimdiye kadar bahsettiğimiz TMK 194 koruması, evlilik birliği devam ederken geçerlidir. Peki, boşanma davası açıldığında ne olacak? Boşanma sonrası evde oturma hakkı aramasının en kritik ve acil cevabı, dava sürecinde barınma hakkının nasıl sağlanacağıdır.
Boşanma davasının açılmasıyla birlikte, hakim, davanın sonuna kadar geçerli olacak bazı “geçici önlemler” almakla yükümlüdür. Eşlerin ayrı yaşama hakkı doğduğu için , kimin nerede kalacağı, çocukların kime emanet edileceği ve maddi ihtiyaçların nasıl karşılanacağı gibi konuların derhal çözülmesi gerekir.
TMK 169 Uyarınca Tedbir Olarak Konutun Tahsisi
Bu geçici önlemlerin en önemlisi, Türk Medeni Kanunu’nun 169. maddesinde düzenlenen “müşterek konutun eşlerden birine tahsisi” kararıdır. Boşanma davası açıldığında, eşlerden biri talep etse de etmese de, Aile Mahkemesi Hakimi, eşlerin barınma ihtiyacını re’sen (kendiliğinden) dikkate almak ve bir karar vermek zorundadır.
Hakim, tarafların durumunu değerlendirerek, dava sonuçlanıncaya kadar ortak konutta kimin oturacağına dair bir geçici tedbir kararı verir. Bu kararın en önemli özelliği, adından da anlaşılacağı gibi, “geçici” olmasıdır. Bu karar, boşanma hükmü kesinleştiği an kendiliğinden sona erer.
Hakim Evde Kimin Kalacağına Neye Göre Karar Verir?
Hakim, bu geçici tahsis kararını verirken evin kime ait olduğuna, tapunun kimin üzerinde olduğuna veya kiranın kimin tarafından ödendiğine bakmaz. Karar verilirken gözetilen temel kriterler tamamen farklıdır:
- Çocukların Üstün Yararı ve Geçici Velayet: Bu, en belirleyici faktördür. Hakim, boşanma sürecinde çocukların geçici velayetini hangi ebeveyne verdiyse, çocukların alıştıkları düzenden, okullarından ve sosyal çevrelerinden kopmamaları için evi de büyük olasılıkla o ebeveyne tahsis edecektir. Çocuğun menfaati, her zaman ebeveynlerin mülkiyet haklarından önce gelir.
- Eşlerin Ekonomik ve Sosyal Durumu (Hakkaniyet İlkesi): Hakim, hakkaniyet ilkesi gereği , taraflar arasında bir denge gözetir. Ekonomik olarak daha zayıf durumda olan, çalışmayan, geliri olmayan veya sağlık sorunları nedeniyle yeni bir ev kurmakta zorlanacak olan eş, konutta kalma konusunda önceliğe sahip olabilir. Örneğin, küçük çocukların velayeti ile birlikte evde oturma hakkının da çalışmayan anneye verilmesi, sıkça rastlanan bir hakkaniyet uygulamasıdır.
Zina Aldatma veya Ağır Kusur Evde Kalma Hakkını Engeller Mi?
Boşanma davalarında kusur, tazminat ve nafaka miktarları açısından kritik öneme sahiptir. Ancak konu boşanma sonrası evde oturma hakkı olduğunda, durum daha farklıdır. Özellikle zina (aldatma) gibi ağır kusurlu bir davranışın , evde kalma hakkını otomatik olarak ortadan kaldırıp kaldırmadığı sıkça sorulmaktadır.
Yargıtay kararları, zina yapan veya başkasıyla yaşayan eşe tedbir nafakası (geçici nafaka) bağlanmayacağı yönünde istikrar kazanmıştır. Çünkü nafaka, geçimini sağlayamayan eşe yapılan parasal bir yardımdır ve kusurlu davranış bu yardımı almayı engelleyebilir.
Ancak, TMK 169 uyarınca konutun geçici tahsisi, bir ödül veya yardım değil, bir barınma tedbiridir. Bu tedbirin amacı kusurlu eşi cezalandırmak değil, dava sürecinde tarafların (ve özellikle çocukların) sokakta kalmasını önlemektir. Bu nedenle, kusur durumu konut tahsisinde belirleyici faktör olmayabilir. Örneğin, aldatan eş olmasına rağmen çocukların geçici velayeti o eşe verilmişse (diğer eşin çocuklara bakamayacak durumda olması vb. nedenlerle), çocukların üstün yararı gereği ev, kusurlu dahi olsa o eşe tahsis edilebilir.
Şiddet Durumunda 6284 Sayılı Kanun ile Evin Tahsisi
Eğer evliliğinizde fiziksel, psikolojik veya ekonomik şiddet varsa, boşanma sonrası evde oturma hakkı için boşanma davasının açılmasını beklemenize gerek yoktur. 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, şiddet mağdurlarına çok daha hızlı bir koruma mekanizması sunar.
Şiddet mağduru eş, boşanma davası açmış olsun veya olmasın, doğrudan Aile Mahkemesi’ne (veya acil durumlarda kolluk kuvvetleri/savcılığa) başvurarak :
- Şiddet uygulayan eşin evden uzaklaştırılmasını ve
- Müşterek konutun kendisine tahsis edilmesini talep edebilir.
Bu karar, boşanma davasından bağımsız olarak verilir ve derhal uygulanır. Bu, özellikle acil barınma ihtiyacı olan ve can güvenliği tehlikede olan eşler için hayati bir yoldur.
Kiralık Evde Boşanma Sonrası Evde Oturma Hakkı
Türkiye’deki ailelerin önemli bir kısmı kiralık konutlarda yaşamaktadır. Kanun koyucu, “aile konutu” korumasını sadece tapulu evlerle sınırlı tutmamış, kiralık evlerde oturan aileleri de TMK 194 kapsamında güvence altına almıştır.
Kira sözleşmesi kimin adına olursa olsun, o ev ortak yaşam merkezi ise “aile konutudur”. Bu durumda, kira sözleşmesine taraf olan eş, diğer eşin açık rızası olmadan kira sözleşmesini tek başına feshedemez, evi tahliye edemez veya sözleşmeyi devredemez.
Kira Sözleşmesinde Adı Olmayan Eşin Hakları
En sık karşılaşılan durumlardan biri, kira sözleşmesinin sadece eşlerden birinin (genellikle erkeğin) adına olmasıdır. Sözleşmede adı olmayan eş, boşanma sürecinde ev sahibinin “Ben sizi tanımıyorum, kiracım evi terk etti, siz de çıkın” demesi riskiyle karşı karşıya kalabilir.
İşte TMK 194, tam da bu durumu engellemek için çok özel bir hüküm getirmiştir. Kira sözleşmesinde adı olmayan eş, ev sahibine (kiralayana) yapacağı tek taraflı bir bildirimle, kira sözleşmesinin tarafı haline geldiğini beyan edebilir. Bu bildirimden itibaren, o eş de kiracı sıfatını kazanır.
Bu hakkın iki önemli sonucu vardır:
- Güvence: Artık ev sahibi, sözleşmeyi feshetmek veya tahliye davası açmak isterse, bildirimi yapan eşe de ayrı bir ihtarname göndermek zorundadır. Tek eşin iradesiyle ev boşaltılamaz.
- Sorumluluk: Ancak bu hak, bir sorumlulukla birlikte gelir. Sözleşmeye bildirimle taraf olan eş, o andan itibaren kira borcunun tamamından diğer eşle birlikte “müteselsilen” (zincirleme) sorumlu olur. Yani, evi terk eden eş kirayı ödemezse, ev sahibi kiranın tamamını evde oturan eşten yasal olarak talep edebilir.
Boşanma Kesinleştikten Sonra Evde Oturma Hakkı Kalıcı Çözümler
Makalenin bu bölümüne kadar hep “geçici” çözümlerden bahsettik. Gerek TMK 194’ün aile konutu koruması, gerekse TMK 169’un geçici tahsis kararı, boşanma davasının bitişiyle sona erer. Peki, boşanma kararı kesinleştikten sonra ne olacak? Boşanma sonrası evde oturma hakkı kalıcı hale nasıl getirilir?
Geçici Tahsis Kararı Ne Zaman Sona Erer?
Bu, boşanma sürecindeki en kritik ve en çok hata yapılan noktadır. Boşanma davası sırasında (TMK 169) size tahsis edilen evde oturuyor olabilirsiniz. Ancak, boşanma kararının kesinleştiği gün, o karar ve TMK 194’ün sağladığı tüm korumalar otomatik olarak kalkar.
O an itibarıyla, o ev artık hukuken “aile konutu” değildir. Eğer tapu eski eşinizin üzerindeyse, o ev artık “eski eşinizin tapulu malı” haline gelir. Sizin o evde oturmanız, eski eşinizin rızasına veya yeni bir hukuki dayanağa bağlıdır. Aksi takdirde “haksız işgalci” konumuna düşebilirsiniz.
Mal Paylaşımı Davasında Oturma Hakkı Sükna Hakkı Talebi
Boşanma kesinleştikten sonra kalıcı bir oturma hakkı elde etmenin yolu, boşanma davasıyla birlikte veya ondan sonra açılan mal paylaşımı davasından geçer. Eşler arasında yasal mal rejimi olan “Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi” uygulanıyorsa, eşler, aile konutu üzerinde bazı özel haklar talep edebilirler.
Eşlerden biri, mal paylaşımı sonucunda alacağı “katılma alacağına” mahsuben (yani alacağından düşülmek üzere), aile konutu üzerinde kendisine “oturma hakkı” (sükna hakkı) veya haklı sebepler varsa “mülkiyet hakkı” tanınmasını hakimden talep edebilir. Oturma hakkı (sükna hakkı), o evde ömür boyu veya belirli bir süre bedelsiz oturma imkanı tanıyan, şahsa bağlı bir haktır.
Oturma Hakkı Bedelinin Katılma Alacağından Mahsubu
Burada çok önemli bir detayı atlamamak gerekir: Bu kalıcı oturma hakkı “bedava” değildir. Hakim, bu talebi kabul ettiğinde, bu hakkın bir “ekonomik değeri” olduğunu bilir ve bu değeri hesaplatır.
Süreç şu şekilde işler:
- Mahkeme, mal paylaşımı davasında sizin toplam “katılma alacağınızı” (örneğin 1.000.000 TL) hesaplar.
- Ayrı bir bilirkişi raporuyla, talep ettiğiniz “oturma hakkının” bugünkü parasal değerini hesaplatır (Örneğin, o evde 20 yıl oturma hakkının bugünkü değeri 800.000 TL olarak belirlenir).
- Hakim, bu oturma hakkı bedelini, sizin toplam alacağınızdan düşer (mahsup eder).
- Sonuç olarak, siz 800.000 TL değerindeki oturma hakkını elde edersiniz ve ek olarak sadece 200.000 TL (1.000.000 – 800.000) nakit alacak hakkı kazanırsınız.
Bu, bir seçim yapmanızı gerektiren stratejik bir karardır: Ya tüm alacağınızı nakit alıp yeni bir hayat kurarsınız ya da alacağınızın büyük kısmından feragat ederek mevcut evde oturmaya devam edersiniz.
Evlilik Sözleşmesi Mal Ayrılığı Rejimi Oturma Hakkını Etkiler Mi?
“Biz evlenmeden önce mal ayrılığı sözleşmesi imzaladık, hiçbir hakkım yok mu?” Bu da sıkça karşılaştığımız bir yanılgıdır. Evlilik sözleşmesiyle “mal ayrılığı” rejimini seçmiş olmanız , aile konutu korumalarından faydalanmanıza engel değildir.
Hukukumuzda, TMK 194 (aile konutunun rıza olmadan satılamaması) ve TMK 169 (boşanma davasında geçici konut tahsisi) hükümleri, “kamu düzeninden” sayılan emredici kurallardır. Mal rejimi sözleşmeleri, sadece boşanma kesinleştikten sonra malların nasıl paylaşılacağını düzenler. Oysa bu hükümler, evlilik devam ederken ve dava sürerken ailenin barınma hakkını korur.
Kısacası, kanun koyucu, eşlerin bir sözleşmeyle birbirlerini evden atabilmesinin veya dava sırasında barınma hakkından mahrum bırakabilmesinin önüne geçmiştir. Mal ayrılığı sözleşmeniz olsa dahi, dava sırasında TMK 169 uyarınca geçici tahsis talep etme hakkınız saklıdır.
Boşanma Sonrası Evde Oturan Eşe Karşı Ecrimisil Davası
Yazımızın önceki bölümlerinde, boşanma kesinleştiğinde geçici tahsis kararının bittiği “hukuki boşluk” anından bahsetmiştik. İşte bu boşluk, mülk sahibi olan eş için yeni bir hak doğurur: Ecrimisil davası.
Boşanma kesinleştiği halde, tapusu kendi adına olmayan evde oturmaya devam eden eş, artık hukuki bir dayanağı olmadan (TMK 169 kararı kalktığı için) o evi işgal etmektedir. Bu durum “haksız işgal” olarak nitelendirilir. Mülk sahibi olan eski eş, bu haksız kullanım için geriye dönük olarak kira bedeli talep edebilir. Bu talebe ecrimisil (haksız işgal tazminatı) denir.
Haksız İşgal Tazminatı Ecrimisil Nedir ve Şartları Nelerdir?
Ecrimisil davası açmak isteyen mülk sahibi eşin dikkat etmesi gereken çok önemli bir usul şartı vardır. Yargıtay uygulamasına göre , boşanma davası süresince evde oturan eş, bunu hakimin verdiği geçici karara (muvafakate) dayanarak yapmaktadır. Boşanma kesinleşince bu muvafakatin açıkça geri alınması gerekir.
Bu nedenle, mülk sahibi eşin, ecrimisil talep edebilmesi için öncelikle evde oturan eski eşe noter aracılığıyla bir ihtarname çekmesi gerekir. Bu ihtarnamede, boşanmanın kesinleştiği, evde oturma hakkının kalmadığı ve evin derhal tahliye edilmesi gerektiği, aksi takdirde haksız işgal tazminatı talep edileceği bildirilmelidir.
Ecrimisil bedeli, boşanmanın kesinleştiği tarihten itibaren değil, bu ihtarnamenin eski eşe tebliğ edildiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Bu ihtarname çekilmeden açılan ecrimisil davaları, genellikle usulden reddedilmektedir.
Sonuç Boşanma ve Konut Hakkı İçin Avukat Desteğinin Önemi
Görüldüğü üzere, boşanma sonrası evde oturma hakkı konusu, medeni hukukun en teknik ve en fazla yanılgıya düşülen alanlarından biridir. Evlilik sırasında TMK 194’ün sağladığı mutlak koruma, boşanma davasıyla birlikte TMK 169’un geçici tahsisine dönüşmekte ve boşanma kesinleştiğinde tamamen ortadan kalkarak yerini mal paylaşımı davasındaki “mahsup” esasına dayalı sükna hakkı talebine bırakmaktadır.
Bu süreçlerdeki bir usuli hata; örneğin aile konutu şerhini ihmal etmek, kira sözleşmesine taraf olmak için bildirim yapmamak veya boşanma kesinleşince ecrimisil ihtarı çekmemek, telafisi imkansız hak kayıplarına ve ciddi maddi yüklere yol açabilir. Geçici bir tedbir kararını kalıcı bir hak zannetmek, binlerce liralık ecrimisil borcuyla karşı karşıya kalmanıza neden olabilir.
Bu karmaşık süreci, haklarınızı tam olarak bilerek ve koruyarak yönetmek, doğru zamanda doğru talepleri (geçici tahsis, tapu iptali, sükna hakkı) ileri sürmek hayati önem taşır. Özellikle Avukat İstanbul gibi metropollerde, gayrimenkul değerlerinin yüksekliği ve davaların karmaşıklığı göz önüne alındığında, uzman bir boşanma avukatından hukuki destek almak bir lüks değil, barınma hakkınızı ve ekonomik geleceğinizi güvence altına almanın tek yoludur. Nitekim Avukat İstanbul barosuna bağlı tecrübeli hukukçular, Aile Mahkemelerindeki bu tip davalarda müvekkillerinin haklarını korumak için kritik bir rol oynamaktadır.
Boşanma Sonrası Evde Oturma Hakkı Hakkında Sık Sorulan Sorular
Anlaşmalı boşanmada evde oturma hakkı nasıl belirlenir?
Anlaşmalı boşanmalarda, taraflar “anlaşmalı boşanma protokolü” adını verdikleri bir sözleşme imzalarlar. Bu protokolde, evin mülkiyeti, kimin ne kadar süreyle evde oturmaya devam edeceği, kira veya faturaların kimin tarafından ödeneceği gibi tüm detaylar serbestçe kararlaştırılabilir. Hakim, bu protokole müdahale etmez, yalnızca hukuka uygun olup olmadığını denetler ve onaylar. Protokolde yazılanlar, boşanma kararının eki sayılır ve yasal olarak bağlayıcı hale gelir.
Boşanma davası açılmadan eşim beni evden çıkarabilir mi?
Hayır. Evlilik birliği resmi olarak devam ettiği sürece, oturduğunuz ev “aile konutu” statüsündedir. Tapu tamamen eşinizin üzerine olsa dahi, Türk Medeni Kanunu’nun 194. maddesi uyarınca sizin rızanız olmadan sizi yasal yollarla evden çıkaramaz veya evin kilidini değiştiremez. Eğer bunu şiddet veya tehditle yapmaya kalkışırsa, derhal 6284 Sayılı Kanun kapsamında koruma talep etme hakkınız doğar.
Evde oturma hakkı sükna hakkı mirasçılara geçer mi?
Hayır. Mal paylaşımı davası sonucunda elde edilen “oturma hakkı” (sükna hakkı), hukuken şahsa sıkı sıkıya bağlı bir irtifak hakkıdır. Bu, o hakkın sadece size tanındığı anlamına gelir. Hak sahibinin (yani sizin) vefatınızla birlikte bu hak otomatik olarak sona erer. Mirasçılarınıza (çocuklarınıza vb.) intikal etmez veya devredilemez.
Ev ipotekli ise boşanmada evde oturma hakkım devam eder mi?
Evet, evin ipotekli olması (genellikle konut kredisi nedeniyle) sizin dava sırasındaki geçici tahsis (TMK 169) talebinizi engellemez. Hakim, ipotek borcuna rağmen barınma ihtiyacınızı ve çocukların üstün yararını gözeterek evi size tahsis edebilir. Ancak, eğer bu ipotek aile konutu şerhi konulduktan sonra sizin rızanız alınmadan tesis edildiyse, bu ipotek işlemi hukuken geçersizdir ve iptali istenebilir. Evin alımı sırasında çekilen kredi ipoteği ise geçerliliğini korur.
Dava devam ederken eşim evin kilidini değiştirebilir mi?
Eğer Aile Mahkemesi, TMK 169 uyarınca evi geçici olarak size tahsis etmişse, bu karar resmi bir mahkeme hükmüdür. Bu karara rağmen eşinizin gelip kilidi değiştirmesi, hem mahkeme kararının ihlali hem de “konut dokunulmazlığının ihlali” suçunu oluşturur. Böyle bir durumda derhal polis çağırabilir, bir çilingir ve icra memuru aracılığıyla eve girebilir ve eşiniz hakkında suç duyurusunda bulunabilirsiniz. Eğer henüz bir tahsis kararı yoksa, bu eylem yine de haksız bir fiildir ve sizin mahkemeden derhal evin size tahsis edilmesi yönünde bir tedbir kararı almanızı gerektiren güçlü bir delil oluşturur.





