Boşanma Davasında Yalan Tanıklık

Boşanma Davasında Yalan Tanıklık

Boşanma davaları genellikle taraflar arasındaki kişisel olayların mahkemede ispatlanması üzerine kuruludur. Bu süreçte tanık beyanları çok önemli bir rol oynar. Taraflar, iddialarını desteklemek için aile üyeleri, komşular veya arkadaşlar gibi üçüncü kişileri tanık olarak gösterebilirler. Ancak bazen tanıklar gerçeğe aykırı beyanda bulunabilir, yani yalan tanıklık yapabilir. Halk arasında “yalancı şahitlik” olarak bilinen bu durum, adil yargılanma ilkesini zedeler ve hukuken ciddi sonuçlar doğurur. Bu makalede Boşanma davasında yalan tanıklık konusunu detaylı bir şekilde ele alacağız. Öncelikle tanıkların boşanma davalarındaki öneminden bahsedip ardından yalan tanıklığın yasal tanımını ve yaptırımlarını açıklayacağız. Devamında, Yargıtay’ın konuya ilişkin içtihatlarına ve emsal kararlarına değinerek, yalan tanıklığın tespit edilmesi halinde neler yapılabileceğini inceleyeceğiz. Son olarak İstanbul boşanma avukatı desteğinin bu süreçte neden önemli olduğunu vurgulayarak konuyu özetleyeceğiz.

Boşanma Davalarında Tanıkların Rolü ve Önemi

Çekişmeli boşanma davalarında tanıklar, olayların aydınlatılmasında ve hakimin kanaat oluşturmasında kritik bir yere sahiptir. Özellikle fiziksel şiddet, aldatma, hakaret gibi iddiaların ispatında çoğu zaman tanık ifadeleri tek delil olabilmektedir. Mahkeme, tanıkları dinleyerek evlilik birliği içinde neler yaşandığını, kusurun kimde olduğunu veya iddia edilen olayların gerçekliğini anlamaya çalışır. Bu nedenle, tanıkların doğruyu söylemesi adaletin tecellisi için esastır. Yargıtay’ın istikrarlı içtihatlarında da vurgulandığı gibi “aksine ciddi ve inandırıcı delil ve olaylar bulunmadıkça asıl olan tanıkların gerçeği söylemiş olmalarıdır”. Yani hukuk sistemimizde, bir tanığın doğruyu söylediği presümptio veritatis (doğruluk karinesi) ilkesi gereği başlangıçta kabul edilir. Bu karine, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 12.09.2012 tarihli, E.2012/2-387, K.2012/551 sayılı kararında da açıkça belirtilmiştir. Kararda “akrabalık veya diğer bir yakınlık başlı başına tanık beyanını değerden düşürücü bir sebep sayılamaz” denilerek, sırf tanığın davaya taraf kişilerle yakın olması nedeniyle onun beyanının peşinen güvenilmez sayılmaması gerektiği ifade edilmiştir.

Bu yaklaşım, mahkemelerin tanık beyanlarına ihtiyatla ama esasen güvenle yaklaşmasını sağlamaktadır. Hakim, duruşmada dinlenen bir tanığın ifadesini değerlendirmeye alırken, eğer bu ifadeye itibar etmeyecekse bunun nedenlerini kararında açıklamalıdır. Aksi halde, tanık ifadesinin gerekçesiz şekilde reddedilmesi üst mahkemede (istinaf veya temyizde) hukuka aykırılık olarak görülüp kararın bozulmasına yol açabilir. Kısacası, boşanma davasında tanıklar mahkeme açısından takdiri delil niteliğindedir ve genellikle doğruyu söyledikleri varsayılarak beyanları dikkate alınır. Bu nedenle tanıkların gerçek dışı beyanda bulunması, adalet bakımından son derece sakıncalıdır ve hem davanın sonucunu hem de tanığın kendisini zor durumda bırakabilir.

Boşanma Davasında Yalan Tanıklık Suçu

Tanık olarak ifade veren herkes, bildiklerini eksiksiz ve gerçeğe uygun şekilde anlatmakla yükümlüdür. Duruşmada dinlenmeden önce mahkeme hakimi, tanığa doğruyu söylemesinin önemini hatırlatır ve “gerçeği söylememesi hâlinde yalan tanıklık suçundan cezalandırılacağı” uyarısını yaparak yemine davet eder. Tanık, “Bildiklerimi dosdoğru söylediğime namusum ve vicdanım üzerine yemin ederim” şeklindeki yemin metnini tekrar ederek ifadesine başlar. Bu yemin, tanığın doğruyu söyleyeceğine dair verdiği hukuki söz niteliğindedir. Eğer tanık bilerek ve isteyerek gerçeğe aykırı beyanda bulunursa, bu durumda yalan tanıklık suçu işlemiş olur.

Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) yalan tanıklık açıkça suç olarak tanımlanmıştır. TCK’nın 272. maddesinin ikinci fıkrasına göre “Mahkeme huzurunda … gerçeğe aykırı olarak tanıklık yapan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.”. Yani boşanma davasında yemin etmiş bir tanığın bilerek yalan söylemesi, en az 1 yıl ve en fazla 3 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılabilir. Bu ceza aralığı, tanıklığın yapıldığı merciin mahkeme olmasına dayanır. (Soruşturma aşamasında savcılık gibi yerde yalan söyleyen tanık için ceza 4 aydan 1 yıla kadardır; ancak mahkeme huzurunda yalan söylemek daha ağır yaptırıma tabidir.) Yalan tanıklık suçu halk arasında “yalancı şahitlik” olarak anılsa da hukuken çok ciddiye alınan bir eylemdir. Bu suçun oluşabilmesi için tanığın beyanının gerçeğe aykırı olması ve tanığın bunu bilerek yapması gerekir. Eğer tanık hatalı bir şekilde yanlış bilgi vermiş ama bunu kasıt olmaksızın yapmışsa (örneğin olayı yanlış hatırladığı için), ceza sorumluluğu doğmayabilir. Suçun oluşması için kasten gerçeğin çarpıtılması şarttır.

Yalan tanıklık suçu nedeniyle açılacak davalar, tanığın yargılandığı Asliye Ceza Mahkemesi tarafından görülür. Genellikle duruşmada yalan beyanda bulunduğu tespit edilen tanık hakkında, ilgili tarafın şikayeti üzerine savcılık soruşturma başlatır. Hakim de duruşma tutanaklarını Cumhuriyet Savcılığı’na göndererek suç duyurusunda bulunabilir. Yargılama sonucunda tanığın suçu sabit görülürse, yukarıda belirtilen hapis cezası ile mahkûmiyet kararı verilir. İlk defa böyle bir suç işleyen kişiler hakkında mahkeme, koşulları varsa hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) veya cezanın ertelenmesi gibi takdir yetkilerini kullanabilir. Örneğin, tanığın sabıkasız olması ve pişmanlık göstermesi halinde mahkeme ceza hükmünü açıklamayı erteleyebilir. Bu durumda tanık doğrudan cezaevine girmez ancak 5 yıl denetim süresine tabi olur ve bu süre içinde kasten başka bir suç işlemezse cezası infaz edilmez. Ancak bu teknik detaylar, yalan yere tanıklık eyleminin suç olma niteliğini ortadan kaldırmaz. Bir boşanma davasında gerçeğe aykırı tanıklık yapmak, kanunen yaptırıma bağlanmış ağır bir ihlaldir ve tanık bakımından sabıka kaydına geçecek sonuçlar doğurabilir.

Boşanma Davasında Yalan Tanıklık ve Sonuçları

Yalan yere tanıklık yapılmasının hem ceza hukuku açısından hem de devam eden boşanma davası açısından önemli sonuçları vardır. Bu bölümde, yalan tanıklık ortaya çıktığında neler olabileceğini iki açıdan ele alacağız: İlki, tanığın maruz kalacağı cezai yaptırımlar; ikincisi ise boşanma davasının seyri ve sonucuna etkileridir.

Cezai Yaptırımlar ve Yalancı Tanığın Karşılaşacağı Sonuçlar

Bir boşanma davasında yalan tanıklık yapan kişi, yukarıda belirtildiği gibi TCK md. 272 gereğince cezai yaptırımla karşı karşıya kalır. Bu yaptırımların başında hapis cezası gelir. Teorik olarak mahkeme, suçlu bulunan tanığa 1 ila 3 yıl arasında değişen bir hapis cezası verebilir. Uygulamada cezanın miktarı; yalan beyanın içeriğine, oluşturduğu zarara ve tanığın duruşmadaki tutumuna göre belirlenir. Örneğin, küçük bir ayrıntı hakkında yalan söyleyen bir tanık ile davanın sonucunu tamamen değiştirecek hayati bir konuda yalan söyleyen tanık aynı derecede kusurlu görülmeyebilir. Hakim, TCK’nın genel hükümlerini uygulayarak takdiri indirim nedenlerini değerlendirir. Yalan tanıklık suçundan mahkûm olan kişi için hükmedilen ceza çoğu zaman adli para cezasına çevrilmez, zira kanunda öngörülen cezanın alt sınırı 1 yıl hapistir (1 yılın altındaki cezalarda adli para cezasına çevrilme imkânı bulunabilir). Ancak mahkeme, şartları oluştuğunda hükmün açıklanmasını geri bırakarak veya cezayı erteleyerek, tanığın doğrudan hapse girmesini önleyebilir. Bu, genellikle tanığın sabıkasız oluşu ve duruşmadaki iyi haline bağlıdır.

Cezai yönden bir diğer sonuç, yalancı tanığa azmettirme meselesidir. Eğer boşanma davasındaki taraflardan biri, bir kişiyi kendisi lehine yalancı tanıklık yapmaya teşvik ettiyse, bu taraf hakkında da ceza hukuku anlamında sorumluluk doğabilir. Türk Ceza Kanunu’na göre suça azmettiren kişi, fail gibi cezalandırılır. Dolayısıyla, bir eşin arkadaşını veya akrabasını ayartıp gerçeğe aykırı tanıklık yaptırması halinde, o eş de yalan tanıklık suçuna iştirakten yargılanabilir. Bu durum, boşanma davasında hileli delil sunma çabasının ne kadar riskli olduğunu gösterir. Yalan beyanda bulunmaya teşvik etmek veya bunu organize etmek, hem tanığı hem de teşvik eden tarafı ceza yaptırımlarıyla karşı karşıya bırakacaktır.

Yalan Tanıklığın Boşanma Davasına Etkisi

Boşanma davasında yalan tanıklık, mahkemenin vereceği kararı doğrudan etkileyebilecek niteliktedir. Zira hakim, tanık beyanlarını diğer delillerle birlikte değerlendirerek boşanma konusunda karar vermektedir. Eğer bir tanığın ifadeleri gerçeğe aykırıysa ve hakim bu ifadeye inanarak hüküm verirse, ortaya adaletsiz bir sonuç çıkabilir. Örneğin, aslında eve hiç gelmemiş bir olaya tanık olduğunu iddia eden biri, diğer eşin kusurlu olduğuna dair yanlış bir izlenim yaratabilir. Bu da nafaka, tazminat, velayet gibi konularda haksız sonuçlara yol açabilir.

Peki mahkeme süreci esnasında tanığın yalan söylediği anlaşılırsa ne olur? Duruşma sırasında bir tanığın ifadeleri bariz şekilde çelişkiliyse veya diğer sağlam delillerle açıkça ters düşüyorsa, taraf avukatları bu duruma hemen dikkat çeker. Hakim, tanığın güvenilirliğini sorgulayabilir ve gerekli görürse ifadesine itibar etmeyebilir. Hatta tanığın yalan söylediğine dair güçlü emareler varsa, hakim duruşma tutanaklarını savcılığa iletip tanık hakkında yalan tanıklık suç duyurusunda bulunulmasını sağlayabilir. Bu durumda tanığın ifadesi, davanın sonucunda dikkate alınmayacağı gibi, tanık aleyhine ceza soruşturması da başlamış olur.

Ancak çoğu durumda tanığın gerçeğe aykırı konuştuğu, dava bittikten sonra ortaya çıkar. Yani hüküm verilirken yalan beyan tespit edilemeyebilir ve karar, yalancı tanığın ifadesine dayanarak kesinleşebilir. Böyle bir durumda ne yapılabilir? Hukukumuz bu gibi hallerde yargılamanın yenilenmesi (kararın iadesi) adında olağanüstü bir kanun yolu öngörmüştür. Yargılamanın yenilenmesi, kesinleşmiş bir mahkeme kararının belirli sebeplerle yeniden ele alınıp incelenmesini sağlar. Bu sebeplerden biri de tanığın yalan tanıklık yaptığının sonradan anlaşılmasıdır. Ancak bunun için yalan tanıklığın kesinleşmiş bir mahkeme kararıyla ispatlanmış olması gerekir. Yani tanık hakkında açılan ceza davası sonuçlanıp mahkûmiyet kararı kesinleşmiş olmalıdır.

Nitekim Yargıtay’ın yerleşik içtihatları da bu yöndedir. Örneğin Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 03.05.2017 tarihli, E.2015/25834, K.2017/5295 sayılı emsal kararında, boşanma davasında dinlenen tanıkların sonradan yalan tanıklık suçundan mahkûm olmaları üzerine, daha önce verilmiş boşanma hükmünün yeniden görülmesi gerektiğine hükmedilmiştir. Somut olayda, boşanma davasında sadece tek bir tanığın ifadesine dayanılarak karar verildiği; bu tanık hakkında karar kesinleştikten sonra yalan tanıklıktan 10 ay hapis cezası verilip hükmün açıklanmasının geri bırakıldığı anlaşılmıştır. Yargıtay, bu durumda tanığın gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun sabit hale geldiğini ve yargılamanın yenilenmesi talebinin kabulü ile boşanma davasının tekrar görülmesi gerektiğini belirtmiştir. Yerel mahkemenin, “tanık hakkında verilen ceza hükmü HAGB olduğu için kesin mahkûmiyet sayılmaz” yönündeki ret kararı Yargıtay tarafından bozulmuştur. Bu emsal karar gösteriyor ki, boşanma davasında yalan tanıklık yapıldığı sonradan ortaya çıkarsa ve bu durum ceza mahkemesince tescil edilirse, hakkını kaybeden taraf boşanma kararının iptali için başvuru yapabilir. Yargıtay da bu başvurunun koşulları oluştuğunda kabul edilmesini gerektiğini vurgulamaktadır.

Özetle, yalan tanıklığın boşanma davasına etkisi son derece büyüktür. Eğer zamanında tespit edilemez ve hükme etki ederse, yanlış bir karar verilmesine neden olabilir. Fakat adalet sistemi, sonradan da olsa bu yanlışı düzeltme imkânı tanımaktadır. Elbette böyle bir süreç, hem zaman hem emek kaybına yol açar ve taraflar için yıpratıcı olabilir. Bu yüzden en ideali, yalan beyanı en baştan engellemek ve mahkemeye doğru bilgilerin ulaşmasını sağlamaktır.

Yargıtay Kararlarında Yalan Tanıklık Örnekleri

Yukarıda kısmen değindiğimiz gibi, Yargıtay kararları yalan tanıklık konusunda önemli prensipler ortaya koymuştur. Bu prensipler hem aile mahkemelerinin davayı yürütürken nelere dikkat etmesi gerektiğini gösterir, hem de taraflar için yol gösterici niteliktedir.

  • “Aslolan tanığın doğruyu söylediğidir” prensibi: Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2012 tarihli bir kararında açıkça belirtildiği üzere, mahkemede dinlenen tanıkların gerçeği söylediği kabul edilir, aksi ancak güçlü kanıtlarla iddia edilebilir. Bu şu anlama gelir: Tanığın ifadesine, ortada onu yalanladığı kesin şekilde belli olmayan durumlarda, itibar etmek gerekir. Özellikle akrabalık ilişkisi gibi sebeplerle tanığın tarafsız olmadığı düşünülse bile, tek başına bu durum tanığın yalan söylediği anlamına gelmez. Yüksek Mahkeme’nin bu yaklaşımı, boşanma davalarında sıkça görülen “karşı tarafın akrabaları onun lehine konuşuyor, güvenilmez” şeklindeki itirazlara karşı önemli bir cevaptır. Yargıtay’a göre, tanığın akraba olması otomatik olarak yalan söyleyeceği anlamına gelmez. Önemli olan, söylediklerini çürütecek somut delillerin bulunup bulunmadığıdır.
  • Tanık beyanına itibar edilmemesinin gerekçelendirilmesi: Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin yerleşik kararlarına göre, aile mahkemesi hakimi eğer bir tanığın beyanını gerçeğe aykırı bularak hükme esas almazsa, bunun nedenini kararda açıklamak zorundadır. Örneğin, hakim bir tanığın ifadesini tutarsız bulup dikkate almamışsa, karar gerekçesinde “falanca tanığın beyanı şu şu nedenlerle gerçeğe aykırı görüldüğünden itibar edilmemiştir” şeklinde açıklama yapmalıdır. Aksi takdirde, karar temyiz edildiğinde Yargıtay, tanık beyanının gerekçesiz biçimde göz ardı edildiğini saptarsa kararı bozabilir. Bu ilke, mahkeme kararlarının şeffaf ve denetlenebilir olmasını sağlamaktadır. Her ne kadar tanık anlatımlarına güven esas olsa da, hakim gerek görürse bunları reddedebilir; ancak bunu yaparken keyfi davranamayacak, somut gerekçeye dayandıracaktır.
  • Yalan tanıklık tespiti halinde yargılamanın yenilenmesi: Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2017/5295 sayılı kararında ortaya konan durum, yalancı tanık nedeniyle mağdur olan taraflar için önemli bir emsal teşkil etmektedir. Bu karara göre, boşanma davasında hüküm verildikten sonra tanığın yalan söylediği, kesinleşmiş bir ceza mahkemesi kararıyla ortaya çıkarsa, boşanma davasının tekrarlanmasına imkan tanınmalıdır. Bu karar ışığında, eğer bir taraf, karşı tarafın tanığının yalan söylediğini düşünüyor ve bunu ispatlayamıyorsa, yapabileceği şey önce o tanık hakkında suç duyurusunda bulunmaktır. Ceza yargılaması sonucunda tanık mahkûm olursa, artık elinde güçlü bir delil var demektir. Bu delille birlikte, mağdur olan taraf yargılamanın iadesi yoluna başvurabilir. Yargıtay’ın belirttiği üzere, ceza mahkemesi kararıyla yalan tanıklık sabit olmuşsa, aile mahkemesinin davayı yeniden görmesi ve önceki kararı gözden geçirmesi gerekir. Bu durum, Yargıtay 2. HD’nin ilgili karar künyesinde detaylı şekilde belirtilmiştir (Yargıtay 2. HD, 03.05.2017 T., E.2015/25834, K.2017/5295).
  • Yalan tanıklığın ispatı ve değerlendirilmesi: Yargıtay kararlarında, bir tanığın beyanının yalan olduğunun nasıl anlaşılacağına dair de işaretler bulunmaktadır. Doğrudan “yalandır” demek kolay olmadığından, mahkemeler genellikle çelişkileri ve diğer delilleri kullanarak bir sonuca varır. Örneğin, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun bir kararında, kolluk (polis/jandarma) ifadelerinin tek başına yalan tanıklık suçuna dayanak olamayacağı, tanığın mutlaka kanunen yetkili merci huzurunda gerçeğe aykırı beyanda bulunması gerektiği vurgulanmıştır. Bu tür cezai değerlendirmeler bir yana, Yargıtay’ın boşanma davalarına ilişkin içtihadında da, tanık beyanlarının diğer kanıtlarla tutarlılığı önemsenir. Eğer bir tanığın anlattıkları, dosyadaki belgelerle veya diğer tanık ifadeleriyle bağdaşmıyorsa, hakim bu tanığa ihtiyatla yaklaşmalıdır. Somut örnek vermek gerekirse: Boşanma davasında bir tanık, davalı eşin belirli bir tarihte şiddet uyguladığını söylerken, o tarihte davalı eşin şehir dışında olduğunu gösteren resmi kayıtlar varsa, tanığın gerçeğe aykırı konuştuğu düşünülecektir. Yargıtay da bu gibi durumlarda, mahkeme kararını incelerken tanık beyanlarının inandırıcılığını denetler. Eğer açık yalan beyanlar göz ardı edilmiş ve hatalı karar verilmişse, bozma yoluna gidilebilmektedir.

Boşanma Sürecinde Yalan Tanıklığa Karşı Alınabilecek Önlemler

Boşanma sürecindeki bireyler için, karşı tarafın olası yalancı tanık beyanlarına karşı tedbirli olmak son derece önemlidir. İşte bu konuda alınabilecek bazı önlemler ve tavsiyeler:

  • Davanız için güvenilir tanıklar seçin: Kendi tarafınızdan mahkemeye sunacağınız tanıkların güvenilirliği, davanızın inandırıcılığı için kritiktir. Tanık olarak göstereceğiniz kişilerin olayları bizzat görmüş, duymuş olmasına dikkat edin. “Duyduğunu anlatan tanık” ikinci el bilgi aktardığı için ifadesi zayıf kalabilir. Mümkünse doğrudan olaya tanıklık etmiş kişileri seçin. Tanıklarınızın mahkemede tutarlı ve dürüst ifade vermeleri için onlara sürecin ciddiyetini açıklayın. Yalan söylemenin bir suç olduğunu ve yakalanırlarsa başlarının belaya gireceğini bilmeleri, gerçeğe uygun ifade vermelerini teşvik eder.
  • Karşı tarafın tanıklarını iyi analiz edin: Eşinizin tanık olarak gösterdiği kişilerin kim olduğunu, olaylarla ilgilerini araştırın. Bu tanıkların beyanlarında çelişkiler yakalayabilmek için, onların anlatacağı konular hakkında bilgi toplamaya çalışın. Duruşma esnasında, avukatınız aracılığıyla bu tanıklara kritik sorular yöneltilebilir. Örneğin tanığın iddia ettiği tarihlerde nerede olduğu, olayı tam olarak nasıl gördüğü gibi detayları sorgulayarak, olası yalanları ortaya çıkarabilirsiniz. İyi hazırlanmış sorular, yalancı tanığın tutarsız cevaplar vermesine ve güvenilirliğinin sarsılmasına yol açabilir.
  • Delillerle yalanı ortaya koyun: Eğer karşı tarafın tanığının söylediklerinin doğru olmadığına dair belge, fotoğraf, mesaj, kamera kaydı gibi kanıtlara sahipseniz, bunları mutlaka mahkemeye sunun. Örneğin, tanık “Falanca gün davacı eve geç saatte sarhoş geldi” diyorsa ve o gün için işe giriş-çıkış kayıtları veya başka kanıtlar bunun aksini gösteriyorsa, bu belgeler gerçeği ortaya koyacaktır. Tanığın beyanını çürüten somut deliller sunulduğunda, hakimin o tanığa itibar etmesi beklenmez. Bu sayede yalan tanıklığın davanıza zarar vermesini baştan engelleyebilirsiniz.
  • Duruşma tutanaklarına itirazları geçirin: Tanık ifadesi sırasında açık bir yalan veya tutarsızlık fark ederseniz, hemen duruşma salonunda buna itiraz edin. Hakimden söz alarak veya avukatınız aracılığıyla, ilgili beyanın gerçeğe aykırı olduğunu düşündüğünüzü belirtin ve gerekçesini açıklayın. Bu itirazın duruşma tutanağına geçirilmesi önemlidir. İleride yapılacak itirazlar ve temyiz aşamasında, tutanaklara yansıyan bu itirazlar sizin lehinize değerlendirilebilir. Aynı zamanda tanığa yöneltilmesini istediğiniz sorular varsa, bunu da hakime ileterek tanığın daha fazla detaya girmesini sağlayabilirsiniz.
  • Yalan tanık hakkında suç duyurusunda bulunun: Tüm çabalara rağmen karşı tarafın bir tanığı hakkında yalan söylüyor şüphesi güçlü ise, savcılığa suç duyurusu yapmaktan çekinmeyin. Dava sürerken de bu yapılabilir, ancak genellikle mahkeme kararı kesinleştikten sonra sonucun değişmesine yol açmak için yapılır. Suç duyurusu neticesinde savcılık delilleri toplayacak ve yeterli şüphe varsa tanık hakkında kamu davası açacaktır. Bu süreçte, ceza davası için elinizdeki tüm kanıtları savcılığa sunmalısınız. Eğer ceza mahkemesi tanığın yalan söylediğine kanaat getirip mahkûmiyetine karar verirse, artık bu kararı aile mahkemesine karşı koz olarak kullanabilirsiniz. Kesinleşmiş ceza kararı, boşanma hükmünün adil olmadığını göstermekte güçlü bir delil olacaktır.
  • Profesyonel hukuki destek alın: Yalan tanıklık gibi karmaşık ve teknik bir konuda, bir boşanma avukatının profesyonel desteği çok değerlidir. Alanında tecrübeli bir avukat, gerek mahkeme sürecinde tanık beyanlarını etkin biçimde sorgulayarak gerçeğin ortaya çıkmasına yardımcı olur, gerekse gerektiğinde ceza yargılaması ve yargılamanın yenilenmesi gibi süreçleri sizin adınıza takip edebilir. Unutmayın ki, hukuki prosedürler ve delillerin etkin kullanımı, bireysel olarak yönetmesi zor alanlardır. Bu nedenle, boşanma sürecinde hem haklarınızı korumak hem de olası bir yalancı tanık problemine karşı hazırlıklı olmak için uzman bir avukattan yardım almak en akılcı yol olacaktır.

Boşanma Davasında Yalan Tanıklık Sonuç

Boşanma davalarında tanık beyanları, çoğu zaman davanın kaderini belirleyen unsurların başında gelir. Boşanma davasında yalan tanıklık, adalet duygusunu zedeleyen ve yanlış kararlar verilmesine yol açabilen ciddi bir sorundur. Bu makalede, yalan tanıklığın hukuki boyutunu, cezai sonuçlarını ve boşanma davasına etkilerini ayrıntılı olarak ele aldık. Görüldüğü üzere, bir tanığın gerçeğe aykırı beyanda bulunması sadece ahlaki bir sorun değil, aynı zamanda kanunen suç teşkil eden bir eylemdir. Yalan tanıklık yapan kişi hapis cezasına varan yaptırımlarla karşılaşabilir ve bu durum, mahkeme kararının dahi değişmesine neden olabilir.

Elbette her davada tanık beyanları dikkatlice değerlendirilmeli ve doğruluğu sınanmalıdır. Eşler, boşanma sürecinde karşı tarafın tanıklarının gerçeği söylemediğinden şüpheleniyorlarsa, ellerindeki imkanları kullanarak bunu ispatlamaya çalışmalıdır. Gerek duruşma esnasında çapraz sorularla, gerek ek deliller sunarak, gerekirse hukuki yollara başvurarak yalancı tanığın etkisi bertaraf edilmelidir. Adalet mekanizması, yalanın er ya da geç ortaya çıkması için gerekli araçları (temyiz, yargılamanın yenilenmesi gibi) sunmaktadır ancak en ideali, dürüstlük ilkesinden sapılmadan davanın sonuçlandırılmasıdır.

Sonuç olarak, boşanma davanızda tanıklarla ilgili sorunlar yaşıyorsanız veya karşı tarafın yalan tanıklık yaptığını düşünüyorsanız, zaman kaybetmeden hukuki destek almanız önemlidir. Özellikle İstanbul boşanma avukatı tecrübesine sahip bir uzman, hem dava sürecinizi doğru yönetmenize hem de olası hileli durumlarla baş etmenize yardımcı olacaktır. Unutmayın, hukuki süreçlerde profesyonel yardım almak, hak kayıplarını önlemek ve doğru stratejiyle ilerlemek adına büyük bir avantajdır. İddiaların gerçeklerle desteklendiği, adaletin tecelli ettiği bir boşanma süreci için gerektiğinde bir İstanbul boşanma avukatı desteği alarak ilerlemek, en sağlıklı ve güvenli yoldur.

Boşanma Davasında Yalan Tanıklık Sık Sorulan Sorular

Boşanma davasında yalan tanıklık suç mudur?

Evet, kesinlikle suçtur. Türk Ceza Kanunu’nun 272. maddesine göre mahkeme huzurunda gerçeğe aykırı şekilde tanıklık yapan kimse, yalan tanıklık suçu işlemiş olur ve bu fiilinden dolayı cezalandırılır. Boşanma davası da bir mahkeme süreci olduğu için, bu davada yemin ederek yalan söyleyen tanık kanunen suç işlemiş sayılır. Yalan tanıklık yapmak, sadece ahlaki bir sorun olarak kalmaz; aynı zamanda yargıya karşı işlenen bir suç tipidir ve hakkında savcılık tarafından soruşturma başlatılabilir.

Yalan tanıklık yapan tanığa ne ceza verilir?

Mahkemede yalan söyleyen bir tanık, kanunda öngörülen cezai yaptırımlarla karşılaşır. TCK 272 uyarınca boşanma davasında yalan tanıklık yapan kişi için bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası öngörülmüştür. Hakim, suçun ağırlığına ve tanığın durumuna göre bu aralık içinde bir ceza belirler. İlk defa suç işleyen ve pişmanlık gösteren bir tanık hakkında mahkeme, cezanın ertelenmesi veya hükmün açıklanmasının geri bırakılması gibi takdirleri kullanabilir. Bu durumda tanık hapse girmese de, 5 yıl boyunca denetim süresine tabi olur ve bu süre içinde bir suç işlemezse cezası infaz edilmez. Ancak herhangi bir erteleme kararı verilmezse, yalancı tanık hapis cezasını çekmek durumunda kalabilir. Ayrıca ceza mahkumiyeti alması, sabıka kaydına işleneceğinden kişinin geleceğini de olumsuz etkiler.

Yalan söyleyen tanık yüzünden boşanma kararı iptal edilebilir mi?

Evet, iptal edilebilir ya da hukuki terimle yargılamanın yenilenmesi yoluyla dava yeniden görülebilir. Eğer boşanma davasında verilmiş kararda etkili olan bir tanığın sonradan yalan söylediği ortaya çıkarsa ve bu durum kesinleşmiş bir mahkeme kararı (ceza mahkemesi kararı) ile ispatlanırsa, mağdur olan taraf boşanma davasının tekrar görülmesini talep edebilir. Yargıtay’ın emsal kararlarında da, tanığın yalan tanıklıktan mahkûm olmasının yargılamanın yenilenmesi sebebi sayılacağı belirtilmiştir. Bu süreçte öncelikle yalancı tanık hakkında savcılığa suç duyurusu yapılıp ceza alması sağlanmalıdır. Ceza hükmü kesinleştikten sonra, ilgili taraf aile mahkemesine başvurarak davanın yenilenmesini isteyebilir. Mahkeme, yeni delil niteliğindeki bu mahkûmiyet kararı ışığında boşanma davasını yeniden ele alacak ve önceki kararı gözden geçirecektir.

Boşanma davasında tanığın yalan söylediği nasıl kanıtlanır?

Tanığın yalan söylediğini kanıtlamak genellikle zorlu bir süreçtir, çünkü tanık ifadesi soyut bir beyan niteliğindedir. Bunu kanıtlayabilmek için tanığın beyanını çürüten somut deliller sunmak gereklidir. Örneğin tanık, belirli bir olayın yaşandığını iddia ettiyse ve siz o olayın gerçekleşmediğini gösteren belgeler sunabilirseniz (fotoğraflar, resmi kayıtlar, mesajlar, tanığın o anda başka bir yerde olduğunu kanıtlayan veriler gibi), tanığın gerçeğe aykırı konuştuğu anlaşılacaktır. Duruşma sırasında avukatınızın soracağı çapraz sorularla tanığın tutarsız ifadeler vermesi sağlanabilir, bu da mahkeme nezdinde güvenilirliğini sarsar. Yalan söylediğinden şüphelendiğiniz tanık hakkında dava sonrası savcılığa suç duyurusunda bulunmak da bir yöntemdir. Savcılık soruşturması kapsamında toplanan deliller ve tanığın çelişkili ifadeleri, yalan tanıklığı ortaya çıkarabilir. Son olarak, ceza mahkemesinde yürüyen bir yargılama sonucunda tanığın yalan tanıklık suçundan mahkûm olması, en güçlü kanıttır. Bu mahkûmiyet kararı, tanığın yalan söylediğinin hukuken tescillendiğini gösterir ve artık hiçbir şüpheye yer bırakmaz.

Yalan tanıklıkla mücadele etmek için ne yapmalıyım?

Eğer boşanma davanızda bir tanığın yalan söylediğini düşünüyorsanız, öncelikle sakin ve planlı hareket etmelisiniz. Avukatınıza bu durumu mutlaka bildirin. Avukatınız, duruşma esnasında gerekli itirazları yapacak ve tanığa doğru soruları sorarak gerçeği ortaya çıkarmaya çalışacaktır. Siz de elinizdeki tüm kanıtları avukatınıza iletin; tanığın iddialarını çürütebilecek her türlü belge ve bilgiyi kullanın. Duruşma tutanaklarına, tanığın beyanına katılmadığınızı ve gerçeğe aykırı olduğunu düşündüğünüzü beyan etmeyi unutmayın. Mahkeme kararından sonra da hakkınızı aramaya devam edebilirsiniz. Tanık hakkında savcılığa şikayette bulunmak, eğer gerçekten yalan söylüyorsa, onun ceza almasını ve adaletin yerini bulmasını sağlayacaktır. Bu süreç karmaşık olabileceğinden, deneyimli bir İstanbul boşanma avukatı ile çalışmak hem sizin yükünüzü hafifletecek hem de sürecin doğru işletilmesini sağlayacaktır. Adli süreçleri bir profesyonel yardımıyla takip etmek, yalancı tanıklıkla mücadelenizde başarı şansınızı artıracaktır.

Bu Yazıyı Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Yazılar

Hakkımızda

istanbul boşanma avukatı

Çelik & Baştürk Hukuk Bürosu olarak, İstanbul avukat ve arabulucularından oluşan ekibimiz ile birlikte, İstanbul Boşanma Avukatı, İstanbul Ceza Avukatı olarak çalışma alanlarımız içerisinde tüm davalara bakmaktayız. Bilgi için hemen bize ulaşın.