Hukuk pratiğimizde sıkça karşılaştığımız sorulardan biri, “Araba tapusu iki kişi üzerine olur mu?” şeklindedir. Bu sorunun doğrudan ve kısa yanıtı, evet, hukuken bir aracın mülkiyeti birden fazla kişi adına tescil edilebilir. Ancak, bu basit “evet” yanıtı, potansiyel ortakları bekleyen karmaşık hukuki süreçlerin, ciddi sorumlulukların ve beklenmedik risklerin üzerini örtmemelidir.
Öncelikle, toplumda yaygın olarak kullanılan “araba tapusu” ifadesinin hukuki bir yanılgı olduğunu açıklığa kavuşturmak gerekir. “Tapu” kavramı, Türk Medeni Kanunu uyarınca yalnızca gayrimenkuller, yani ev, arsa gibi taşınmaz mallar için kullanılan resmi bir mülkiyet belgesidir. Otomobil, kamyonet veya motosiklet gibi taşınır mallar için ise “tapu” yerine “araç tescil belgesi” veya halk arasında bilinen adıyla “ruhsat” kullanılır.
Bu terminolojik fark, basit bir kelime oyunu değildir. Tam aksine, bu makalenin ilerleyen bölümlerinde detaylıca ele alacağımız üzere, mülkiyetin taşınmaz (tapulu) veya taşınır (tescilli) olması, ortakların haklarını ve üçüncü kişilere karşı korunmalarını temelden değiştiren devasa hukuki farklılıkların temelini oluşturur. Örneğin, bir arsa mülkiyetinde ortağınıza tanınan yasal korumalar, söz konusu bir araba olduğunda geçerli değildir.
Bu nedenle, araba tapusu iki kişi üzerine olur mu diye merak eden ve bir araca ortak olmak isteyen kişilerin, bu birlikteliğin hukuki sonuçlarını, özellikle de olası bir anlaşmazlık, borç veya kaza durumunda başlarına nelerin gelebileceğini bilmeleri hayati önem taşır.
Araç Mülkiyetinde Ortaklık Hukuken Mümkün Mü? Araba Tapusu İki Kişi Üzerine Olur Mu?
Türk Medeni Kanunu, mülkiyet rejimlerini düzenlerken, bir eşya üzerinde birden fazla kişinin hak sahibi olabilmesine imkan tanımıştır. Bu eşya, bir arsa olabileceği gibi bir otomobil de olabilir. Dolayısıyla, “araba tapusu iki kişi üzerine olur mu” sorusunun hukuki yanıtı olumludur; iki veya daha fazla kişinin bir araya gelerek bir araç satın alması ve bu aracı kendi adlarına, belirli oranlarda tescil ettirmesi önünde yasal bir engel bulunmamaktadır.
Uygulamada bu süreç, noterler ve trafik tescil müdürlükleri aracılığıyla standart bir prosedür olarak işler. Taraflar, noter huzurunda yapılacak satış sözleşmesinde alıcı olarak birlikte görünürler ve tescil belgesi (ruhsat) bu ortaklık yapısına göre düzenlenir.
Ancak, potansiyel müvekkillerin dikkat etmesi gereken kritik bir asimetri mevcuttur. Bir araca ortak olarak “girmek”, yani noter satışı işlemini tamamlamak, genellikle bir saatten az süren, son derece hızlı ve kolay bir işlemdir. Buna karşılık, bu ortaklıktan bir anlaşmazlık durumunda “çıkmak”, hukuken son derece yavaş, maliyetli ve karmaşık bir dava sürecini (Ortaklığın Giderilmesi Davası) zorunlu kılar. Bu “kolay giriş, zor çıkış” durumu, ortak araç alımının en önemli hukuki tuzaklarından biridir ve profesyonel hukuki danışmanlık almayı gerektiren temel nedendir.
Araçlarda Hisseli Mülkiyetin Türleri Nelerdir?
Araba tapusu iki kişi üzerine olur mu sorusunun cevabı ‘evet’ olduğunda, karşımıza ‘birlikte mülkiyet’ kavramı çıkar. Ancak bu ortaklık, tek bir yapıda değildir; hukuki niteliğine göre temelde iki farklı şekilde ortaya çıkar: Paylı Mülkiyet (Müşterek Mülkiyet) ve Elbirliği Mülkiyeti (İştirak Halinde Mülkiyet).
Bu iki mülkiyet türü arasındaki ayrım, akademik bir detay olmanın çok ötesindedir. Ortakların araç üzerindeki haklarını, aracı satma yetkilerini, borçlardan doğan sorumluluklarını ve birbirleriyle olan ilişkilerini tamamen farklı kurallara tabi kılar. Hangi mülkiyet türüne tabi olduğunuzu bilmek, hangi haklara ve hangi risklere sahip olduğunuzu bilmenin ön koşuludur.
Paylı Mülkiyet Müşterek Mülkiyet Yoluyla Araç Alımı
Paylı mülkiyet, bir araca ortak olan kişilerin (örneğin iki ticari ortak, iki arkadaş veya aile üyeleri) o araç üzerinde belirli, matematiksel ve net hisse oranlarına sahip olduğu mülkiyet türüdür. Örneğin, tescil belgesinde “Hissedar A: %50” ve “Hissedar B: %50” şeklinde net bir ayrım bulunur.
Bu mülkiyet türünün temel özelliği “hisse özgürlüğü” ilkesidir. Türk Medeni Kanunu’nun 688. maddesi uyarınca, paylı mülkiyette her ortak (paydaş), kendi payı üzerinde bağımsız bir malik gibi hareket etme hakkına sahiptir. Bu özgürlük, her ortağın:
- Kendi payını diğer ortaktan izin almadan bir başkasına satabilme ve devredebilme,
- Kendi payı üzerinde rehin kurabilme (örneğin borcuna karşılık teminat gösterebilme),
- Kendi payının alacaklılar tarafından haczettirilebilmesi
anlamına gelir. Paylı mülkiyetteki bu “hisse özgürlüğü”, aynı zamanda diğer ortak için en büyük risk faktörünü oluşturur. Bir ortağın kendi payı üzerindeki bu sınırsız tasarruf yetkisi, diğer ortağın haberi veya rızası olmaksızın, ortaklık yapısının tehlikeli bir şekilde değişebileceği anlamına gelir.
Elbirliği Mülkiyeti İştirak Halinde Mülkiyet ve Miras Durumu
Elbirliği mülkiyeti, paylı mülkiyetin tam tersi bir mantığa sahiptir. Bu mülkiyet türünde, ortakların belirlenmiş matematiksel payları (örneğin %50 gibi) yoktur. Bunun yerine, her bir ortağın hakkı, ortaklığa giren malın tamamına yaygındır. Elbirliği mülkiyeti, kanun veya kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluklar dolayısıyla doğar.
Uygulamada potansiyel müvekkillerin bu mülkiyet türüyle karşılaşmasının en yaygın yolu miras yoluyladır. Bir kişi vefat ettiğinde (muris), geride bıraktığı mal varlığı (tereke) üzerindeki mülkiyet, tüm mirasçılara birlikte geçer. Örneğin, vefat eden bir babanın geride kalan eşi ve iki çocuğu, babanın arabasına, miras paylaşımı yapılana kadar “elbirliği mülkiyeti” ile malik olurlar.
Bu mülkiyet türünün en belirgin özelliği “oybirliği ile kilitlenme” durumudur. Paylı mülkiyetteki serbestliğin aksine, elbirliği mülkiyetinde hiçbir ortak, diğerlerinin rızası olmaksızın tek başına tasarrufta bulunamaz. Aracın satılması, devredilmesi, rehin verilmesi veya üzerinde önemli bir değişiklik yapılması gibi tüm hukuki işlemler için, tüm ortakların (mirasçıların) oybirliği ile karar alması ve birlikte hareket etmesi zorunludur.
Bu oybirliği şartı, uygulamada sıklıkla “hukuki kilitlenme” yaratır. Beş mirasçıdan sadece bir tanesi bile satışa rıza göstermezse, o araç yasal olarak satılamaz, devredilemez ve tescil kayıtlarında o şekilde bekler. “Miras kalan aracı satamıyoruz, çünkü amcam imza vermiyor” şikayeti, avukatların en sık duyduğu hukuki çıkmazlardan biridir. Bu kilidi açmanın yasal yolları ya tüm ortakların anlaşarak bu mülkiyeti paylı mülkiyete çevirmesi ya da bir ortağın “Ortaklığın Giderilmesi Davası” açmasıdır.
Hisseli Araç Alım Satımında Noter Süreci ve Gerekli Belgeler
“Araba tapusu iki kişi üzerine olur mu” sorusunu sorup olumlu yanıt aldıktan sonra atılacak ilk adım noterdir. İster paylı mülkiyet ister elbirliği mülkiyeti olsun, bir aracın mülkiyet devri işlemi, Karayolları Trafik Kanunu gereğince zorunlu olarak noter huzurunda yapılmak zorundadır. Hisseli bir aracın alım satım süreci de standart bir araç satışıyla büyük ölçüde aynı prosedürlere tabidir.
Satış işleminin sorunsuz gerçekleşmesi için noterde aşağıdaki belgelerin hazır bulundurulması gerekir :
- Tüm Taraf Kimlikleri: Aracı satan tüm ortakların ve aracı satın alan tüm ortakların (veya vekillerinin vekaletnameleri) geçerli kimlik belgeleri (Nüfus Cüzdanı, T.C. Kimlik Kartı, Pasaport).
- Tescil Belgesi (Ruhsat): Araç üzerinde herhangi bir rehin, haciz veya tedbir bulunmaması gerekir.
- Vergi ve Ceza Borcu Yoktur Belgesi: Aracın Motorlu Taşıtlar Vergisi (MTV), trafik cezası veya HGS/OGS borcunun bulunmadığına dair “ilişik kesme” belgeleri.
- Zorunlu Trafik Sigortası: Alıcılar adına düzenlenmiş geçerli bir Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesi. Sigorta olmadan noter satışı onaylamaz.
- Muayene: Aracın geçerli bir fenni muayenesinin bulunması.
Tüm taraflar noter huzurunda hazır bulunduğunda, noter satış sözleşmesini düzenler. Bu sözleşmede alıcı kısmında birden fazla kişinin ismi yer alır ve eğer paylı mülkiyet kuruluyorsa, hisse oranları belirtilir. İmzaların atılmasının ardından noter, yeni araç tescil belgesini (ruhsatı) ortaklar adına düzenleyerek işlemi tamamlar.
Güvenli Ödeme Sistemi Hisseli Araç Satışında Neden Kullanılamıyor?
Araç alım satım işlemlerindeki dolandırıcılık vakalarını (örneğin, parayı alıp imzayı atmama veya imzayı atıp parayı alamama) engellemek amacıyla Türkiye Noterler Birliği ve bankalar tarafından “Güvenli Ödeme Sistemi” veya “FAST Güvenli Ödeme” gibi uygulamalar geliştirilmiştir. Bu sistemlerde, alıcı parayı aracı bir hesaba (banka veya noter blokesi) yatırır, noter tescil işlemini onayladığı anda para otomatik olarak satıcının hesabına geçer.
Ancak, hisseli araç alım satımı yapacaklar için kritik bir uyarı bulunmaktadır: Mevcut bankacılık ve noter altyapıları, hisseli alım-satım işlemlerinde Güvenli Ödeme Sistemi’nin kullanılmasına izin vermemektedir.
Bu durum, hisseli araç alım satımı yapan kişilerin, standart bir alım satım yapanlara göre daha yüksek bir dolandırıcılık riskine maruz kaldığı anlamına gelir. Bu teknolojik güvenceden mahrum kalan ortaklar, noter huzurunda ya nakit para sayma ya da riskli ve stresli anlık EFT/Havale yöntemlerine başvurmak zorunda kalırlar. Bu durum, hisseli alım satım sürecinin, daha en başında standart bir satıştan daha riskli ve güvencesiz olduğunu göstermektedir.
Hisseli Araç Sahiplerinin Hukuki Sorumlulukları (Araba Tapusu İki Kişi Üzerine Olursa)
Bir araca ortak olmak, yalnızca onun keyfini sürmek veya kullanım hakkını paylaşmak demek değildir. Aynı zamanda, o aracın sebep olabileceği tüm borçları ve hukuki sorumlulukları da paylaşmak anlamına gelir. Bu sorumluluklar genellikle “müteselsilen sorumluluk” (zincirleme sorumluluk) esasına dayanır; bu da alacaklıların, borcun tamamını ortaklardan herhangi birinden talep edebilmesi demektir.
Trafik Cezaları HGS ve Vergi Borçlarından Sorumluluk
Aracın kullanımı sırasında ortaya çıkan idari borçlar, hukuki sorumluluğun en sık karşılaşılan yüzüdür.
- Trafik Cezaları: Hız sınırı ihlalleri (radar cezaları), HGS/OGS kaçak geçişleri, yanlış park cezaları gibi doğrudan aracın plakasına yazılan idari para cezalarından , tescil belgesinde (ruhsat) adı yazan tüm ortaklar sorumlu tutulur.
- Vergi Borçları: Aracın Motorlu Taşıtlar Vergisi (MTV) borçlarından da tüm ortaklar birlikte sorumludur.
Burada “müteselsilen sorumluluk” ilkesi devreye girer. Örneğin, 10.000 TL tutarında bir HGS borcu oluştuğunda, devlet (Vergi Dairesi veya EGM), “borcun %50’sini A ortağından, %50’sini B ortağından” tahsil etmekle uğraşmaz. Borcun tamamını, tahsil edilmesi en kolay olan (örneğin maaş hesabı bilinen) ortaktan alır. Borcun tamamını ödemek zorunda kalan ortak, daha sonra diğer ortağa dönüp “senin payına düşen 5.000 TL’yi bana öde” demek için ayrı bir hukuki mücadeleye (rücu davası) girmek zorunda kalabilir.
Aracın Kazaya Karışması Durumunda Müteselsilen Sorumluluk
İdari borçlardan çok daha korkutucu olan senaryo, aracın bir kazaya karışması durumunda ortaya çıkan tazminat sorumluluğudur. Karayolları Trafik Kanunu (KTK), araç sahibi (malik) için “kusursuz sorumluluk” (veya tehlike sorumluluğu) ilkesini benimsemiştir. Bu, araç sahibi olan kişinin, aracı kullanmasa bile veya kazada hiçbir kusuru olmasa bile, aracın işletilmesinden doğan zararlardan sorumlu tutulabileceği anlamına gelir.
Bu durum, hisseli araç sahipleri için bir kabus senaryosuna dönüşebilir:
Ortağınızın (Hissedar A) aracı alkollü veya aşırı hızla kullanarak ciddi yaralanmalı, hatta ölümlü bir kazaya sebep olduğunu düşünün. Siz (Hissedar B), kaza anında evinizde, olaydan tamamen habersiz olabilirsiniz.
Hukuken, mağdurlar veya onların ailesi tarafından açılacak milyonlarca liralık maddi ve manevi tazminat davasında, aracı kullanan Hissedar A ile birlikte, sırf tescil belgesinde adınız yazdığı için siz (Hissedar B) de müteselsilen (zincirleme) sorumlu tutulacaksınız. Mağdurların avukatları veya sigorta şirketi (daha sonra size rücu etmek için), tazminatın tamamını sizden tahsil etme yoluna gidebilir. Sizin mal varlığınıza (eviniz, banka hesabınız, maaşınız) haciz konulabilir.
Bu durumda sizin tek savunmanız, aracın sizin kontrolünüz dışı (örneğin çalınarak) çıktığını veya KTK’da belirtilen istisnai durumlardan birini (örneğin uzun süreli kiralama) ispatlamaktır ki bu, “ortaklık” ilişkisi içinde neredeyse imkansızdır. Bu risk, ortak araç alımının en ciddi ve en çok düşünülmesi gereken hukuki sonucudur.
Paylı Mülkiyetteki En Önemli Hukuki Riskler ve Çözümsüzlükler
“Araba tapusu iki kişi üzerine olur mu” sorusunun cevabını paylı mülkiyet olarak tercih edenler, ‘aşırı serbestlik’ ve ‘hukuki korumasızlık’ riskleriyle karşılaşır. Paylı mülkiyet, özellikle araçlar söz konusu olduğunda, ortakları hukuki korumadan yoksun bırakan tehlikeli bir alan olabilir. “Neden bir avukata ihtiyacım var?” sorusunun en net cevabı bu bölümde yatmaktadır.
Risk Bir Ortağın Payını İstediği Kişiye Satabilmesi
Daha önce de belirttiğimiz gibi, paylı mülkiyette her ortak kendi payı üzerinde özgürce tasarruf edebilir. Bu durum, şu senaryoyu doğurur:
Ortağınız (Hissedar A), size haber vermeden veya sizden izin almadan, kendi %50 hissesini noter kanalıyla tanımadığınız, güvenmediğiniz veya belki de arada husumet bulunan bir üçüncü kişiye (Kişi C) satabilir.
Ertesi gün, milyonluk aracınızın yeni ortağının artık Kişi C olduğunu öğrenebilirsiniz. Kanunen bu satışı engellemek veya geri almak için yapabileceğiniz hiçbir şey yoktur.
Araçlarda Şufa Hakkı Önalım Hakkı Neden Yoktur?
Taşınmaz (arsa, ev) mülkiyetinde, yukarıdaki senaryonun yaşanmasını engelleyen çok güçlü bir yasal koruma vardır: Yasal Şufa Hakkı (Önalım Hakkı).
Şufa hakkı, paylı mülkiyete tabi bir taşınmazda, ortaklardan birinin hissesini üçüncü bir kişiye satması durumunda, diğer ortaklara aynı satış bedeli üzerinden o hisseyi öncelikle satın alma hakkı veren bir dava hakkıdır. Bu hak, ortaklığa yabancıların girmesini engeller ve mevcut ortakların mülkiyet bütünlüğünü korur.
İşte “araba tapusu” ve “araç tescil belgesi” arasındaki farkın en kritik sonucu burada ortaya çıkmaktadır:
Türk Medeni Kanunu (TMK m. 732), yasal (kanuni) önalım hakkını sadece taşınmazlar (yani tapulu mallar) için tanımıştır. Yargıtay’ın yerleşik içtihatları bu konuda çok nettir: Otomobil gibi taşınır mallar için yasal şufa hakkı YÖKTUR.
Bu, Türk hukuk sistemindeki en önemli hukuki boşluklardan biridir. 50.000 TL değerindeki hisseli bir tarladaki ortaklığınız kanunen korunurken, 5.000.000 TL değerindeki lüks aracınızdaki ortaklığınız korunmamaktadır. Bu, ortağınızın hissesini bir yabancıya satmasını engellemenizin hiçbir yasal yolu olmadığı anlamına gelir.
Risk İki Ortağın Borcu Nedeniyle Aracın Tamamının Satılması
Paylı mülkiyetteki bir diğer “sirayet eden risk” ise masum ortağın, diğer ortağın şahsi borçları yüzünden mal varlığını kaybetmesidir.
Adım 1 Haciz: Ortağınızın (Hissedar A) şahsi bir kredi kartı veya banka kredisi borcu olduğunu ve bu borcu ödemediğini varsayalım. Alacaklı banka, Hissedar A’nın tüm mal varlığına haciz talebinde bulunabilir. Bu mal varlığına, sizinle ortak olduğu araçtaki %50 hissesi de dahildir.
Adım 2 Dava Yetkisi: Alacaklı banka, bu %50 hisseyi tek başına satarak (icradan) parasını tahsil edemez. Çünkü kimse bir arabanın %50 hissesini icra yoluyla satın almak istemez. Bu durumu bilen kanun koyucu, İcra ve İflas Kanunu (İİK m. 121) ve Medeni Kanun hükümleri uyarınca alacaklıya (bankaya) çok güçlü bir yetki tanımıştır: Alacaklı, icra mahkemesinden “yetki belgesi” alarak, borçlu ortak (Hissedar A) adına, sizi de (Hissedar B) davalı göstererek Ortaklığın Giderilmesi Davası açabilir.
Bu, masum ortak (Hissedar B) için felaket senaryosudur. Sizin hiçbir borcunuz olmamasına rağmen, sırf ortağınızın borcu nedeniyle, alacaklı bankanın açtığı bir davada taraf olursunuz.
Sonuç: Bu davanın sonucunda mahkeme, aracın tamamının açık artırma yoluyla satılmasına karar verir. Araç (muhtemelen piyasa değerinin çok altında) satılır. Satış bedelinden Hissedar A’nın borcu bankaya ödenir, geri kalan para (ve sizin payınız) size verilir. Ancak sonuçta, sizin hiçbir kusurunuz veya borcunuz olmamasına rağmen, ortağınızın şahsi borcu yüzünden aracınızı kaybetmiş olursunuz.
Hisseli Araç Ortakları Arasındaki Anlaşmazlıkların Çözümü
Riskler sadece dışarıdan (alacaklılar veya kazalar) gelmez. “Araba tapusu iki kişi üzerine olur mu” diye düşünürken iyi anlaşan ortaklar, sonradan en büyük sorunları kendi aralarında yaşayabilir. Aracın kim tarafından, hangi günler kullanılacağı, masrafların (bakım, sigorta, MTV, yakıt) nasıl paylaşılacağı veya aracın satılıp satılmayacağı gibi konularda çıkan basit bir anlaşmazlık, ortaklığı çekilmez hale getirebilir.
Eğer taraflar oturup “rızai taksim” (anlaşmalı paylaşım) ile bu ortaklığı bitiremiyorlarsa (örneğin biri satmak istiyor, diğeri istemiyorsa), geriye tek bir yasal yol kalmaktadır: Ortaklığın Giderilmesi (İzale-i Şuyu) Davası.
Ortaklığın Giderilmesi İzale-i Şuyu Davası Nedir?
Ortaklığın giderilmesi davası, paylı veya elbirliği mülkiyetine konu olan bir mal (taşınır veya taşınmaz) üzerindeki ortaklık ilişkisini sona erdirip, ferdi mülkiyete geçmeyi veya malı satarak bedelini paylaştırmayı sağlayan özel bir dava türüdür.
Bu davanın temel mantığı, “hiç kimsenin bir ortaklıkta kalmaya zorlanamayacağı” ilkesine dayanır. Bu nedenle, paydaşlardan herhangi biri, diğerlerinin rızası olmasa bile, bu davayı açarak ortaklığın bitirilmesini talep edebilir.
Bu davalarda görevli mahkeme (malın veya aracın değerine bakılmaksızın) Sulh Hukuk Mahkemesi‘dir. Güncel yasal düzenlemeler uyarınca, bu dava açılmadan önce arabulucuya başvurmak bir dava şartı, yani yasal bir zorunluluk haline gelmiştir.
Araçlarda Aynen Taksim Mümkün Olmadığından Satış Yoluyla Ortaklığın Giderilmesi
Ortaklığın giderilmesi davasında mahkemenin önünde ortaklığı bitirmek için iki temel yöntem vardır :
- Aynen Taksim: Malı fiziken bölerek ortaklara payları oranında vermek.
- Satış Suretiyle Taksim: Malı (genellikle açık artırmayla) satıp, elde edilen parayı ortaklara payları oranında bölüştürmek.
Mahkeme her zaman önce aynen taksimin mümkün olup olmadığını araştırır. Örneğin, 1000 metrekarelik bir arsa, 500’er metrekarelik iki parsele bölünebilir (aynen taksim).
Ancak söz konusu mal bir otomobil olduğunda, “önü senin, arkası benim” şeklinde fiziken bölünmesi (aynen taksimi) mümkün değildir. Bir aracın bölünmesi, onun mal olma vasfını ve değerini tamamen yok eder.
Bu fiziki imkansızlık nedeniyle, hisseli araçlar için açılan ortaklığın giderilmesi davalarında mahkemenin vereceği karar istisnasız olarak aracın açık artırma yoluyla satılmasına karar vermektir.
Bu “çözüm”, genellikle her iki ortak için de bir “kayıp” senaryosudur. Çünkü mahkeme kararıyla yapılan açık artırma (icra) satışlarında, araçlar neredeyse her zaman serbest piyasa değerlerinin (ikinci el satış fiyatının) çok altında bir bedele satılır. Dolayısıyla, anlaşmazlık yaşayan her iki ortak da araçtan alabilecekleri maksimum değeri alamazlar. Bu durum, bu davayı bir “son çare” yapar ve önleyici hukukun önemini kanıtlar.
Hukuki Riskleri Önlemenin Yolu Araç Ortaklık Sözleşmesi
“Araba tapusu iki kişi üzerine olur mu” diye araştırırken bu makale boyunca detaylandırılan tüm bu korkutucu riskler (hukuki boşluklar, şufa hakkı yokluğu, müteselsil sorumluluk, alacaklı riski, zararına satışla sonuçlanan davalar) aslında büyük ölçüde önlenebilir risklerdir.
Çözüm; henüz araç alım aşamasındayken veya mevcut ortaklıkta henüz işler bozulmamışken, tarafların bir araya gelerek bir “Araç Ortaklık Sözleşmesi” hazırlaması ve bu sözleşmeyi ideal olarak noterden onaylatmasıdır.
Bu sözleşme, bir avukatın müvekkili için yaratacağı katma değerin zirvesidir. Çünkü bu sözleşme ile kanundaki boşluklar doldurulabilir ve tarafların ilişkisi Medeni Kanun’un genel hükümlerinin insafına bırakılmaz:
- Sözleşmesel Önalım Hakkı Yaratmak: Kanun bize “yasal” şufa hakkı vermiyorsa , biz de sözleşmeyle “sözleşmesel önalım hakkı” yaratırız. Sözleşmeye eklenecek “Ortaklardan biri hissesini satmak isterse, aynı bedel ve şartlarla önce diğer ortağa teklif etmek zorundadır. Bu teklif yapılmadan üçüncü kişiye yapılan satış geçersizdir.” maddesi, şufa hakkı boşluğunu doldurur.
- Kullanım ve Masrafları Netleştirmek: Aracın hangi gün kimde kalacağı, yakıt, bakım, sigorta ve MTV gibi periyodik masrafların hangi oranda ve kim tarafından ödeneceği net bir şekilde karara bağlanır.
- Anlaşmazlık Çözüm Yolu (Exit Strategy) Belirlemek: Taraflar anlaşamadığında, “Ortaklığın Giderilmesi Davası” gibi her iki tarafın da kaybettiği bir yola başvurmak yerine, akılcı bir çıkış prosedürü belirlenebilir. Örneğin: “Satış konusunda anlaşmazlık çıkarsa, araç İstanbul’daki yetkili 3 bayiiden alınacak en yüksek fiyat teklifine satılır.”
- Sorumlulukları Düzenlemek: Bir ortağın kişisel kullanımı sırasında doğan cezalardan (HGS, radar) veya kazalardan doğan tazminatlardan diğer ortağın sorumlu tutulmayacağı, tüm sorumluluğun aracı kullanan o ortağa ait olacağı (iç ilişkide rücu hakkı) açıkça düzenlenebilir.
Araba Tapusu İki Kişi Üzerine Olur Mu? Sonuç
“Araba tapusu iki kişi üzerine olur mu?” sorusunun yanıtı, görüldüğü üzere, hukuken “evet” olmakla birlikte, pratik ve hukuki sonuçları itibarıyla “ciddi riskler barındıran” karmaşık bir süreçtir.
Bir araca ortak olmak, yüzeysel bir tescil işleminden ibaret değildir; borçlar hukuku, icra-iflas hukuku, miras hukuku ve tazminat hukuku gibi birçok alanda, ortakların hayatlarını ve mal varlıklarını derinden etkileyen geri dönülmez bir hukuki bağ kurmaktır.
Özellikle ticari amaçlı veya yüksek maddi değere sahip lüks araçlarda bu tür bir ortaklığa girilecekse, risklerin profesyonel bir araç ortaklık sözleşmesi ile yönetilmesi mutlak bir zorunluluktur. Bu tür karmaşık mülkiyet ilişkilerinden doğan veya doğabilecek uyuşmazlıklarda, hak kayıplarınızı önlemek ve mevcut durumu en az hasarla yönetebilmek için bir Avukat İstanbul bölgesindeki uzmanlardan hukuki destek almanız kritik önem taşımaktadır. Ortaklığın sağlıklı bir şekilde kurulmasından, sorunlu bir şekilde feshine kadar her aşamada, özellikle İstanbul gibi büyük metropollerde hukuki süreçler ve mahkeme uygulamaları değişkenlik gösterebilir; bu nedenle deneyimli bir Avukat İstanbul ekibi ile çalışmak en doğru ve en güvenli yaklaşım olacaktır.
Araba Tapusu İki Kişi Üzerine Olur Mu? Sık Sorulan Sorular
Miras kalan aracı (elbirliği mülkiyeti) satamıyoruz, ne yapmalıyız?
Elbirliği mülkiyetindeki bir aracın satışı için tüm mirasçıların oybirliği şarttır. Eğer bir mirasçı dahi imza vermezse satış yapılamaz. Bu kilidi açmak için iki yasal yolunuz vardır: 1) Tüm mirasçılar anlaşıp noterden “elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete çevrilmesi” sözleşmesi yapabilir , bu durumda herkes kendi hissesini satabilir. 2) Anlaşma sağlanamıyorsa, mirasçılardan herhangi biri Sulh Hukuk Mahkemesi’ne başvurarak “Ortaklığın Giderilmesi Davası” açabilir ve aracın mahkeme yoluyla satılmasını talep edebilir.
Ortağımın şahsi borcu yüzünden arabamıza haciz gelir mi?
Evet. Eğer paylı mülkiyetiniz varsa, alacaklılar ortağınızın payını haczedebilir. Daha da kötüsü, alacaklı (örneğin bir banka), İcra İflas Kanunu uyarınca yetki alarak, borçlu ortağınız adına hareket edip, aracın tamamının satılması için “Ortaklığın Giderilmesi Davası” açabilir. Sizin borcunuz olmasa bile aracınızı bu dava yoluyla kaybedebilirsiniz.
Ortağım aracın masraflarına (MTV, sigorta, bakım) katılmıyor, ne yapabilirim?
Eğer aranızda bu masrafların nasıl paylaşılacağına dair yazılı bir sözleşme yoksa, onun adına ödediğiniz kısmı (onun payına düşen) genel hukuk hükümlerine (sebepsize zenginleşme veya vekaletsiz iş görme) dayanarak talep edebilirsiniz. Ancak bu, ayrı bir alacak davası gerektiren zorlu bir süreçtir. Eğer ortaklık çekilmez hale geldiyse ve anlaşamıyorsanız, tek ve kesin çözüm “Ortaklığın Giderilmesi Davası” açarak ortaklığı tamamen bitirmektir.
Hisseli araçta yasal önalım (şufa) hakkı var mı?
Hayır. Yasal önalım (şufa) hakkı, Türk Medeni Kanunu tarafından sadece taşınmazlar (ev, arsa vb. tapulu mallar) için tanınan bir haktır. Araçlar taşınır mal statüsünde olduğu için bu yasal korumadan yoksundur. Ortağınızın hissesini bir yabancıya satmasını engellemek istiyorsanız, en başında noterden “sözleşmesel önalım hakkı” içeren bir ortaklık sözleşmesi imzalamanız şarttır.
Ortağım arabayı satmak istiyor ama ben istemiyorum. Dava açabilir mi?
Evet. Paylı mülkiyette “hiç kimse bir ortaklıkta kalmaya zorlanamaz” ilkesi geçerlidir. Ortağınız, sizin rızanız olmasa bile, Sulh Hukuk Mahkemesi’nde “Ortaklığın Giderilmesi Davası” açma hakkına sahiptir. Bu davada sizin satmak istememeniz davayı engellemez. Mahkeme, aracın fiziken bölünmesi mümkün olmadığı için aracın açık artırma yoluyla satılmasına ve elde edilen bedelin hisseleriniz oranında paylaştırılmasına karar verecektir.





