Boşanmadan Sonra Gerekçeli Karar Alınmazsa Ne Olur?

Boşanmadan Sonra Gerekçeli Karar Alınmazsa Ne Olur?

Boşanma davası sürecinin en duygusal ve yıpratıcı aşamalarından biri olan son duruşma, çoğu zaman taraflar için bir sonun başlangıcı gibi algılanır. Hâkimin, duruşma salonunda tarafların boşanmasına karar verdiğini sözlü olarak beyan etmesi, yani kısa kararı açıklaması (hükmü tefhim etmesi), büyük bir rahatlama ve sürecin tamamlandığı yönünde bir yanılgı yaratır. Ancak bu, hukuki gerçeğin tam bir yansıması değildir. Hâkimin o sözlü beyanı, bir niyetin ilanıdır; yasal bir statü değişikliğinin tamamlanması değil, o değişikliğe giden idari sürecin başlangıcıdır.  Pek çok kişi, bu duruşmadan sonra hayatına devam edebileceğini, yeniden evlenebileceğini veya kazandığı tazminatları tahsil edebileceğini düşünür. Oysa asıl hukuki süreç, o duruşma salonundan çıktıktan sonra başlar. Türk hukuk sistemi, bir kararın hukuki sonuç doğurabilmesi için sadece verilmiş olmasını değil, aynı zamanda usulüne uygun şekilde gerekçeli olarak yazılmasını, taraflara tebliğ edilmesini ve itiraz sürelerinin tamamlanarak kesinleşmesini şart koşar.  Boşanmadan Sonra Gerekçeli Karar Alınmazsa Ne Olur?

Eğer boşanma kararınızdan sonra bu “gerekçeli karar” alınmaz, yani tebliğ süreci başlatılmaz ve karar kesinleştirilmezse, kendinizi hukuki bir “araf” durumunda bulursunuz. Duruşmada boşanmış olsanız da, boşanma kararı kesinleşinceye kadar hukuken evli sayılırsınız. Bu durum, kişisel hayatınızdan parasal haklarınıza, mal paylaşımından yeniden bir hayat kurma planlarınıza kadar her şeyi belirsiz bir süre için dondurur. Bu makalede, bir teknik detay gibi görünen ancak aslında boşanma sürecinin “kalbi” olan boşanmadan sonra gerekçeli karar alınmazsa ne olur sorusunun, hukuki ve hayatı önem taşıyan sonuçlarını detaylı bir şekilde inceleyeceğiz.   

Boşanma Hukukunda Temel Kavramlar Kısa Karar ve Gerekçeli Karar

Boşanma sürecinin kilitlenmesine neden olan bu durumu anlamak için, birbiriyle karıştırılan iki temel hukuki belge arasındaki net farkı bilmek zorunludur. Bu belgeler, hâkimin kararının iki farklı aşamasını temsil eder.

Kısa Karar Nedir ve Hukuki Niteliği

Kısa karar, Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) uyarınca, hâkimin yargılamanın sona erdiği duruşmada açıkladığı hüküm fıkrasıdır. Bu karar, duruşma zaptına geçirilir ve genellikle “tarafların boşanmasına”, “velayetin davacı anneye verilmesine” veya “davalı lehine 100.000 TL manevi tazminata hükmedilmesine” gibi net sonuçları içerir.   

Ancak kısa karar, adından da anlaşılacağı gibi, kararın sadece “sonuç” kısmıdır. Hâkimin bu sonuca neden ulaştığını, hangi delilleri (mesaj kayıtları, tanık beyanları, sosyal inceleme raporları vb.) nasıl değerlendirdiğini açıklamaz. Bu nedenle, kısa karar tek başına hukuki bir denetime, yani bir üst mahkeme olan İstinaf Mahkemesi tarafından incelenmeye, elverişli değildir. Yargıtay’ın ve İstinaf’ın yerleşik içtihatlarına göre, sadece kısa karara (gerekçesi olmayan hükme) dayanarak yapılan bir itirazın incelenmesi mümkün değildir; çünkü denetlenecek bir “gerekçe” henüz ortada yoktur.   

Gerekçeli Karar Anayasal Bir Zorunluluktur

Gerekçeli karar, o duruşmada açıklanan kısa kararın “neden” verildiğini detaylı bir şekilde açıklayan, hukuki dayanaklarını gösteren asıl mahkeme kararıdır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 141. maddesi ve HMK’nın 294. maddesi, tüm mahkeme kararlarının “gerekçeli” olmasını emreder. Bu, adil yargılanma hakkının temel bir unsurudur.   

Gerekçeli karar, davanın adeta bir özetidir. İçeriğinde; tarafların iddia ve savunmaları, dosyaya sunulan deliller, dinlenen tanıkların beyanları, mahkemenin hangi tanığın ifadesine neden itibar edip etmediği, bilirkişi raporlarının nasıl değerlendirildiği ve hâkimin ulaştığı kanaatin hangi kanun maddelerine (örneğin Türk Medeni Kanunu 166/1) dayandığı açıkça yazılır. Aynı zamanda, bu karara karşı hangi süre içinde ve hangi mercilere itiraz (kanun yolu) edilebileceği de belirtilir.   

Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) Madde 294 uyarınca, hâkimin kısa kararı açıkladıktan sonra gerekçeli kararı 1 ay içinde yazması gerekmektedir. Ancak, özellikle büyük şehirlerdeki mahkemelerin iş yükü nedeniyle bu süreye her zaman uyulamadığı, sürecin bazen aylarca uzayabildiği de bir gerçektir.   

Kısa Karar ile Gerekçeli Karar Arasındaki Çelişkinin Sonuçları

İdeal bir dünyada, gerekçeli karar kısa kararın basit bir açıklaması olmalıdır. Ancak uygulamada, hâkimin duruşma anındaki yoğunlukla açıkladığı kısa karar ile sonradan kalem tarafından yazılan gerekçeli karar arasında çelişkiler (uyumsuzluklar) ortaya çıkabilmektedir. Örneğin, kısa kararda “maddi tazminat talebinin reddine” karar verilip, gerekçeli kararda “maddi tazminatın kabulüne” şeklinde bir ifade yer alması, hukuken kabul edilemez bir durumdur.

Bu tür bir çelişki, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 298. maddesinin 2. fıkrasına aykırılık teşkil eder ve “kamu düzenine aykırılık” olarak kabul edilir. Yargıtay ve İstinaf Mahkemeleri, kısa karar ile gerekçeli karar arasındaki çelişkiyi mutlak bir “bozma sebebi” olarak görmektedir. Böyle bir durumda, karar üst mahkemeden döner ve bu, davanızın tamamen başa dönmesi, aylarınızı veya yıllarınızı kaybetmeniz anlamına gelebilir. Bu nedenle, gerekçeli kararın alınması ve bir avukat tarafından kısa karar ile uyumlu olup olmadığının titizlikle kontrol edilmesi hayati önem taşır.   

Gerekçeli Karar Alınmazsa Süreç Neden Kilitlenir?

Makalenin ana sorusuna geldiğimizde, “boşanmadan sonra gerekçeli karar alınmazsa ne olur” ifadesinin pratikte ne anlama geldiğini netleştirmemiz gerekir. Bu ifade, kararın yazılmaması değil (çünkü mahkeme eninde sonunda onu yazacaktır), yazılan o kararın taraflara usulüne uygun şekilde tebliğ edilmemesi ve bu nedenle sürecin hukuken ilerlememesi anlamına gelir.

İstinaf ve Temyiz Sürelerinin Başlamaması Sorunu

Hukuk davalarında ve özellikle boşanma davalarında, yerel mahkemenin (Aile Mahkemesi) verdiği karara karşı bir üst mahkemeye (Bölge Adliye Mahkemesi / İstinaf) itiraz etme hakkınız vardır. Bu itiraz süresi, Hukuk Muhakemeleri Kanunu gereğince 2 haftadır.   

İşte sürecin kilit noktası tam da burasıdır: Bu 2 haftalık yasal süre, hâkimin duruşmada kararı açıkladığı (tefhim ettiği) tarihten değil, gerekçeli kararın size veya avukatınıza usulüne uygun olarak tebliğ edildiği tarihten itibaren başlar.   

Eğer gerekçeli karar yazılır ancak mahkeme kaleminde beklerse ve siz (veya avukatınız) bu kararın taraflara tebliğ edilmesini talep etmezseniz, o 2 haftalık süre asla başlamaz. Süre başlamadığı için, karara itiraz hakkınız teorik olarak sonsuza kadar devam eder.

Kararın Kesinleşmemesi Ne Demektir

Bir mahkeme kararının “kesinleşmesi”, o karara karşı başvurulabilecek olağan kanun yollarının (yani istinaf ve temyiz) ya hiç kullanılmaması (sürelerin geçirilmesi), ya tarafların bu haklarından feragat etmesi ya da bu yolların tamamının tüketilerek nihai kararın verilmesi anlamına gelir.   

Gerekçeli kararı almazsanız, yani tebliğ ettirmezseniz, şu hukuki felç durumu yaşanır:

  1. Gerekçeli karar tebliğ edilmez.   
  2. Tebliğ olmadığı için 2 haftalık istinaf süresi başlamaz.   
  3. İstinaf süresi başlamadığı ve tamamlanmadığı için boşanma kararı hiçbir zaman kesinleşmez.   

Karar kesinleşmediği sürece, o karar hukuken “yok” hükmünde değildir ancak “sonuç doğurma kabiliyeti askıda” olan bir karardır. Dava dosyası, mahkeme kaleminde “karar verildi” olarak görünür ancak bu kararın hukuki sonuç doğurma kabiliyeti sıfırdır. Bu durum, kişisel hayatınızdan mal varlığınıza kadar bir dizi felaketi de beraberinde getirir.

Boşanmadan Sonra Gerekçeli Karar Alınmazsa Kişisel Hayatınız Nasıl Etkilenir?

Hukuki sürecin kilitlenmesi, en somut ve en acı verici sonuçlarını sizin gündelik hayatınızda, kimliğinizde ve gelecek planlarınızda gösterir.

En Önemli Sonuç Hukuken Halen Evli Sayılmanız

Tekrar vurgulamak gerekir ki, duruşma salonunda hâkimin “boşandınız” demesi, sizin için duygusal bir bitiş olabilir ancak yasal bir bitiş değildir. Boşanma kararının verildiği tarih ile kararın kesinleştiği tarih arasında geçen sürede, siz ve eski eşiniz hukuken halen evlisiniz.   

Bu durum, evlilik birliğinin taraflara yüklediği sadakat yükümlülüğü dahil olmak üzere, kâğıt üzerindeki tüm yasal yükümlülüklerin devam ettiği anlamına gelir. Fiilen ayrı yaşasanız bile, yasal statünüz “Evli” olarak kalır.

Nüfus Kayıtları ve Medeni Durum Değişikliğinin Yapılamaması

Boşanmanın resmi kayıtlara işlemesi, otomatik bir süreç değildir. Mahkeme Yazı İşleri Müdürü, sadece ve sadece kesinleşmiş boşanma kararlarını (üzerinde “kesinleşme şerhi” bulunan) ilgili Nüfus Müdürlüğü’ne bir üst yazıyla gönderir.   

Eğer siz gerekçeli kararı alıp kesinleştirme sürecini tamamlamazsanız, o boşanma kararı mahkeme kaleminden Nüfus Müdürlüğü’ne asla gönderilmez. Bunun sonucunda:

  • Medeni durumunuz e-Devlet’te ve tüm resmi kayıtlarda “Evli” olarak görünmeye devam eder.   
  • Yeni bir kimlik kartı başvurusunda bulunduğunuzda, medeni haliniz değişmez.
  • Kadınlar için, evlilikle aldıkları soyadını kullanmaya devam etmek zorunda kalırlar; bekarlık soyadlarına veya önceki soyadlarına dönemezler.   

Yıllar sonra resmi bir işlem yapmak istediğinizde (örneğin bir tapu satışı veya bir banka kredisi), fiilen bitirdiğiniz bir evliliğin hukuki sonuçlarıyla boğuşmak zorunda kalırsınız.

Yeniden Evlenme Engeli ve Başlamayan İddet Süresi

Bu, belki de en trajik ve müvekkillerin en sık düştüğü hatadır. Pek çok kişi, boşanma duruşmasından sonra yeni bir hayat kurabileceğini ve belirli bir süre sonra yeniden evlenebileceğini düşünür.

Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 132. maddesi, boşanan kadının yeniden evlenebilmesi için 300 günlük bir bekleme süresi (iddet süresi) öngörmüştür. Bu sürenin amacı, kadının olası bir hamilelik durumunda çocuğun soy bağının (nesebinin) karışmasını engellemektir.   

Ancak bu 300 günlük sürenin başlangıç tarihi, sanıldığı gibi duruşma tarihi değildir. İddet süresi, boşanma kararının kesinleştiği tarihten itibaren işlemeye başlar.   

Şimdi, boşanmadan sonra gerekçeli karar alınmazsa ne olur sorusunun en çarpıcı cevabını bir senaryo ile inceleyelim:

  1. Davacı kadın, 10 Ocak 2024 tarihinde boşanma duruşmasına çıkar ve hâkim “boşandınız” (kısa karar) der.
  2. Taraflar, süreci bitti sanarak gerekçeli kararın tebliği ve kesinleştirilmesi için herhangi bir talepte bulunmaz.
  3. Davacı kadın, bir yıl sonra, 15 Ocak 2025 tarihinde yeniden evlenmek için Evlendirme Dairesi’ne başvurur.
  4. Evlendirme memuru, sistemde iki sorunla karşılaşır: (a) Kadının medeni durumu hala “Evli” görünmektedir. (b) Boşanma görünse bile, 300 günlük iddet süresi dolmamıştır.
  5. Kadın panikle bir avukata başvurur. Avukat, 16 Ocak 2025’te mahkemeden kararı tebliğ alır ve karşı tarafa da tebliğ ettirir. İtiraz olmadığını varsayarak (veya feragat alarak) kararı 1 Şubat 2025’te kesinleştirir.
  6. Boşanma, 1 Şubat 2025’te resmi olarak kesinleşir.
  7. TMK Madde 132 gereği 300 günlük iddet süresi, şimdi, yani 1 Şubat 2025’te başlar.
  8. Kadın, yeniden evlenebilmek için 1 Şubat 2025’in üzerine 300 gün daha (yaklaşık 10 ay) beklemek zorundadır.

Basit bir “gerekçeli karar almama” eylemi, müvekkilin hayatını bir yıl boyunca hukuki belirsizlikte bırakmış ve yeniden evlenme planlarını (300 günlük süre + 1 yıllık gecikme) toplamda neredeyse iki yıl ertelemiştir.

Parasal Haklar ve Boşanmadan Sonra Gerekçeli Karar Alınmazsa Yaşanacak Kayıplar

Boşanma davası, çoğu zaman sadece medeni durumun değil, aynı zamanda parasal hakların da karara bağlandığı bir süreçtir. Gerekçeli karar alınmazsa, “kazanılmış” gibi görünen bu parasal hakların da tahsil edilememesi anlamına gelir. Bu durum, özellikle davada tazminat veya nafaka ödemeye mahkûm edilen karşı taraf için stratejik bir avantaj yaratır.

Nafaka Alacaklarının Akıbeti Tedbir ve Kalıcı Nafaka Ayrımı

Boşanma davalarında hükmedilen nafakaları ikiye ayırmak gerekir:

  1. Tedbir Nafakası: Bu nafaka, dava devam ederken eşin veya çocukların geçimini sağlamak için hükmedilen geçici bir “ara karar” niteliğindedir. Tedbir nafakasını icraya koymak (tahsil etmek) için davanın kesinleşmesi gerekmez. Tedbir nafakası, ilamsız icra takibi yoluyla derhal tahsil edilebilir.   
  2. Yoksulluk ve İştirak Nafakası: Bu nafakalar, davanın sonunda (yani gerekçeli kararda) hükmedilen ve boşanmanın bir eki (fer’isi) olan kalıcı nafakalardır. Yoksulluk nafakası (eş için) ve iştirak nafakası (çocuk için), boşanma kararının kesinleşmesiyle birlikte başlar. Dolayısıyla, bu nafakaları icraya koyabilmek (ilamlı icra takibi başlatabilmek) için boşanma kararının kesinleşmesi şarttır.   

Eğer gerekçeli kararı alıp kesinleştirmezseniz, lehinize hükmedilen yoksulluk veya iştirak nafakasını tahsil edemezsiniz.

Maddi ve Manevi Tazminat Alacaklarının Tahsil Edilememesi

Tıpkı kalıcı nafakalar gibi, boşanma davasında kazandığınız (örneğin, aldatılma veya şiddet nedeniyle) maddi ve manevi tazminat alacakları da boşanma kararının bir parçası ve fer’isidir.   

Bu alacakların tahsili için de kararın kesinleşmesi zorunludur. Gerekçeli karar alınmaz ve karar kesinleşmezse, lehinize hükmedilen yüz binlerce liralık tazminatı icra yoluyla karşı taraftan alamazsınız.   

Vekalet Ücreti ve Yargılama Giderlerinin Durumu

Aynı kural, davayı kazanan taraf lehine hükmedilen avukatlık ücreti (vekalet ücreti) ve diğer yargılama giderleri için de geçerlidir. Bu alacaklar da boşanma kararına bağlı alacaklar olduğundan, tahsil edilmeleri için kesinleşme şartına tabidir.   

Bu durumun yarattığı stratejik sorunu fark etmek önemlidir: Eğer davayı kazanan (nafaka/tazminat alacaklısı) taraf iseniz, süreci bir an önce tamamlamak için kararı tebliğ almanız gerekir. Eğer siz almazsanız, davayı kaybeden (borçlu) taraf, hiçbir ödeme yapmak zorunda kalmayacağı için bu durumdan memnundur ve süreci ilerletmek için hiçbir adım atmayacaktır. “Gerekçeli kararı almamak”, borçlu eşin fiilen borcunu süresiz olarak ertelemesine izin vermek demektir.

Mal Paylaşımı Davası ve Gerekçeli Karar Alınmazsa Ortaya Çıkan Engeller

Boşanmanın en önemli sonuçlarından biri de evlilik birliği içinde edinilen malların paylaşılması, yani mal rejiminin tasfiyesi davasıdır. Boşanmadan sonra gerekçeli karar alınmazsa bu süreç de içinden çıkılmaz bir hukuki düğüme çevrilir.

Boşanma Kesinleşmeden Mal Rejimi Tasfiyesine Başlanamaz

Uygulamada, mal paylaşımı davası boşanma davası ile birlikte açılabilir, bu bir engel değildir. Ancak, mal paylaşımı davasına bakan mahkemenin (yine Aile Mahkemesi) bu davada bir karar verebilmesi için öncelikle tarafların boşanıp boşanmayacağının netleşmesi gerekir.   

Bu nedenle, mal paylaşımı davasına bakan hâkim, boşanma davasının sonucunu ve kesinleşmesini beklemek zorundadır. Hukukta bu duruma “bekletici mesele” adı verilir.   

Eğer boşanma davanızda gerekçeli kararı alıp süreci kesinleştirmezseniz, ayrı bir dosyada açmış olduğunuz mal paylaşımı davası süresiz olarak durur. Hâkim, boşanma davasının kesinleşmesini bekler ve o dosya kesinleşmediği sürece mal paylaşımı hakkında hiçbir karar veremez.

On Yıllık Zamanaşımı Süresinin Başlamaması

Mal rejimi tasfiyesi (yani katılma alacağı, katkı payı alacağı veya değer artış payı alacağı) davaları için kanunda özel bir zamanaşımı süresi belirtilmemiş olsa da, Yargıtay’ın yerleşik içtihatları bu davalar için 10 yıllık genel zamanaşımı süresinin uygulanacağını kabul etmektedir.   

Burada da, kişisel hayattaki iddet süresine benzer bir kilitlenme yaşanır. Bu 10 yıllık zamanaşımı süresi, boşanma davasının açıldığı tarihten değil, boşanma kararının kesinleştiği tarihten itibaren başlar.   

Bu durum, hukuki bir paradoks yaratır:

  1. Taraflar 2024 yılında boşanır (kısa karar).
  2. Gerekçeli karar alınmaz ve karar kesinleşmez.
  3. Yıl 2040 olur. Taraflar 16 yıldır fiilen ayrı yaşar ancak yasal olarak hala evlidirler ve mal paylaşımı yapılmamıştır.
  4. Bir taraf (veya mirasçıları) 2040 yılında mal paylaşımı davası açmak ister.
  5. Karşı taraf “10 yıllık zamanaşımı süresi doldu” diyemez, çünkü boşanma hiç kesinleşmediği için o 10 yıllık süre hiç başlamamıştır.
  6. Ancak, dava açılsa bile, mahkeme “Önce 2024 yılındaki o boşanma davasını kesinleştirin” diyecek ve davayı “bekletici mesele” yaparak durduracaktır.   

Sonuç olarak, gerekçeli kararı almamak, mal varlığı üzerindeki hukuki belirsizliği mirasçılara dahi sirayet edecek şekilde süresiz hale getirir ve tarafları hukuki bir çıkmaza sokar.

Mal Kaçırma Riski ve İhtiyati Tedbir

Bu uzun ve belirsiz bekleme süresi, kötü niyetli eşe üzerine kayıtlı malları (ev, araba, arsa) üçüncü kişilere devretmesi, yani mal kaçırması için muazzam bir fırsat ve zaman tanır. Bu nedenle, boşanma ve mal paylaşımı davası sürecinde, diğer eşin malvarlığı üzerine ihtiyati tedbir konulmasını talep etmek hayati önemdedir. Gerekçeli kararın alınmaması ve sürecin sonsuza kadar uzaması, konulmuş olan bu tedbirlerin yönetimini de zorlaştırır ve mal kaçırma riskini artırır.   

Süreci Aktif Hale Getirmek Gerekçeli Karar Nasıl Alınır

Tüm bu felaket senaryolarını ortaya koyduktan sonra, çözümün aslında basit bir prosedürel takipte yattığını görmek gerekir. Sorun, sürecin kendiliğinden işlememesinden kaynaklanmaktadır.

Gerekçeli Kararın Yazılma Süresi ve Gecikmeler

Daha önce de belirtildiği gibi, HMK 294 uyarınca yasal süre 1 ay olsa da , mahkemelerin iş yükü nedeniyle bu süre sıkça aşılmaktadır. Gerekçeli kararın yazılmasının 1 yıl 1 ayı bulduğu davalar mevcuttur.   

Anayasa Mahkemesi (AYM), gerekçeli kararın makul olmayan bir sürede (örneğin 1 yılı aşan bir sürede) gecikmesinin, “adil yargılanma hakkı” kapsamındaki “makul sürede yargılanma hakkının ihlali” olduğuna dair kararlar vermiştir. Bu, sürecin bir avukat tarafından yakından takip edilmesinin ve gecikme durumunda gerekli hatırlatmaların yapılmasının önemini gösterir.   

Avukatın Rolü Tebliğ Talebi Zorunluluğu

Potansiyel müvekkillerin bilmesi gereken en kritik prosedürel bilgi şudur: Ceza davalarının aksine, hukuk davalarında (boşanma davaları dahil) mahkeme, gerekçeli kararı yazdıktan sonra taraflara re’sen (kendiliğinden) tebliğ etmez.   

Taraflardan birinin (veya avukatının) UYAP (Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi) üzerinden veya mahkeme kalemine fiziki bir dilekçe vererek Gerekçeli Kararın Tebliği Talebinde bulunması şarttır.   

İşte “boşanmadan sonra gerekçeli karar alınmazsa” durumunun pratikteki anlamı, tam olarak bu talebin yapılmamasıdır. Eğer avukatınız yoksa ve siz bu talebi nasıl yapacağınızı bilmiyorsanız, kararınız yıllarca mahkeme kaleminde tebliğ edilmeyi bekleyebilir.

Kesinleştirme İşlemlerinin Adım Adım Tamamlanması

Bir avukatın, boşanma davasının son duruşmasından sonra süreci nasıl yönettiği ve davanızı nasıl “gerçekten” bitirdiği şu adımlardan oluşur:

  1. Takip: Avukat, gerekçeli kararın yazılıp yazılmadığını UYAP sistemi üzerinden sürekli olarak kontrol eder.
  2. Talep: Karar sisteme yüklendiğinde, derhal “Gerekçeli Kararın Tebliği Talebi” başlıklı bir dilekçeyi mahkemeye sunar.   
  3. Tebliğ: Mahkeme, masrafı alındıktan sonra, kararı her iki tarafa da (veya avukatlarına) tebliğ eder.   
  4. Sürenin Başlaması: Her iki tarafa da tebliğ yapıldığında, 2 haftalık istinaf (itiraz) süresi işlemeye başlar.   
  5. Hızlandırma (Feragat): Özellikle anlaşmalı boşanmalarda veya tarafların karara itiraz etmeyeceği çekişmeli davalarda, süreci hızlandırmak için avukatlar taraflardan “İstinaf Hakkından Feragat Ediyorum” başlıklı bir dilekçe alır ve mahkemeye sunar.   
  6. Kesinleşme: Eğer her iki taraf da feragat ederse, 2 haftalık sürenin dolması beklenmez ve karar derhal kesinleşir. Eğer feragat edilmezse, 2 haftalık sürenin sonunda kimse itiraz etmemişse karar yine kesinleşir.
  7. Şerh Alınması: Avukat, mahkemeden kararın arkasına veya altına “bu karar… tarihinde kesinleşmiştir” yazan “Kesinleşme Şerhini işletir.
  8. Bildirim: Son olarak, bu kesinleşme şerhli kararın Nüfus Müdürlüğü’ne , gerekliyse Tapu Müdürlüğü’ne veya diğer kurumlara gönderilmesini sağlar.   

Bu “görünmez” prosedürel takip, müvekkilin duruşmada duyduğu sözlerin, gerçek dünyada (nüfus kaydı, banka hesabı, tapu) yasal bir gerçeğe dönüşmesini sağlayan asıl iştir.

Sonuç: Boşanmadan Sonra Gerekçeli Karar Alınmazsa Ne Olur?

Boşanma davası, hâkimin son duruşmada verdiği kısa kararla (tefhimle) değil, gerekçeli kararın usulüne uygun tebliği ve yasal sürelerin tamamlanmasıyla gelen kesinleşmeyle biter. Boşanmadan sonra gerekçeli karar alınmazsa, bu bir teknik detayın atlanması değil, boşanmanın hukuken hiç gerçekleşmemiş olması anlamına gelir.

Bu durumda taraflar yasal olarak evli kalmaya devam eder , yeniden evlenemezler , iddet süresi dahi başlamaz , lehlerine hükmedilen yoksulluk nafakası veya tazminat gibi parasal haklarını tahsil edemezler (tedbir nafakası hariç)  ve mal paylaşımı davasını asla sonuçlandıramazlar.   

Boşanma sonrası süreç, hukuki terimlere (tefhim, tebliğ, istinaf, feragat, kesinleşme şerhi) boğulmuş teknik ve karmaşık bir prosedürler bütünüdür. Bu sürecin avukatsız takip edilmesi, neredeyse her zaman geri dönülemez hak kayıplarına ve yıllar sürecek hukuki belirsizliklere yol açar. Bu kritik aşamada profesyonel bir Avukat İstanbul desteği almak, yıllar sürebilecek hukuki belirsizliklerin ve geri dönülemez hak kayıplarının önüne geçecektir. Sürecin, boşanma hukuku ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na hâkim uzman bir Avukat İstanbul tarafından titizlikle takip edilmesi, yasal haklarınıza en hızlı ve en güvenli şekilde kavuşmanızı sağlar.   

Boşanmadan Sonra Gerekçeli Karar Alınmazsa Ne Olur? Sık Sorulan Sorular

Gerekçeli karar UYAP’ta “yazıldı” görünüyor bu tebliğ edildiği anlamına mı gelir?

Hayır, kesinlikle gelmez. UYAP Vatandaş Portalı’nda “gerekçeli karar yazıldı” ibaresini görmeniz, sadece mahkeme kaleminin o metni hazırlayıp sisteme yüklediğini gösterir. Hukuki sürelerin (2 haftalık istinaf süresi) başlaması için, o kararın size veya avukatınıza usulüne uygun tebliğ edilmesi gerekir. Hukuk davalarında bu tebliğ işlemi, taraflardan birinin talebi üzerine yapılır. Kararın yazılması, sürecin başladığı değil, sizin talep etmeniz için hazır olduğu anlamına gelir.   

Anlaşmalı boşanma davasında da gerekçeli karar ve kesinleştirme gerekir mi?

Evet, mutlak surette gerekir. Bu, anlaşmalı boşanmalarda en sık yapılan hatadır. Taraflar, duruşmada hâkimin huzurunda protokolü onayladıklarında her şeyin bittiğini zannederler. Oysa aynı prosedür (gerekçeli kararın yazılması, taraflara tebliği) anlaşmalı boşanma için de geçerlidir. Süreci hızlandırmak için, avukatlar her iki taraftan da “istinaftan feragat dilekçesi” alır. Bu dilekçeler dosyaya sunulduğunda, 2 haftalık itiraz süresinin dolması beklenmez ve karar 1-2 gün içinde derhal kesinleştirilebilir.   

Boşanma kararı kesinleşmeden hangi alacaklarımı icra edebilirim?

Boşanma kararı kesinleşmeden icraya koyabileceğiniz tek alacak türü, dava devam ederken lehinize hükmedilen tedbir nafakasıdır. Tedbir nafakası bir ara karar olduğu için kesinleşmesi gerekmez. Ancak, boşanma kararının eki (fer’isi) olan yoksulluk nafakasıiştirak nafakasımaddi tazminatmanevi tazminat ve vekalet ücreti alacaklarınızı tahsil edebilmek için boşanma kararının kesinleşmesi şarttır.   

Gerekçeli kararım 1 aydan uzun süredir yazılmıyor ne yapmalıyım?

Yasal süre 1 ay olsa da , mahkemelerin iş yükü nedeniyle bu sürenin aşılması ne yazık ki uygulamada sıkça karşılaşılan bir durumdur. Avukatınız aracılığıyla mahkeme kalemine “gerekçeli kararın akıbetinin sorulması” veya “gerekçeli kararın ivedilikle yazılması talepli” bir dilekçe sunulabilir. Sürenin makul olmayan bir şekilde, örneğin 1 yılı aşacak şekilde uzaması, Anayasa Mahkemesi tarafından “makul sürede yargılanma hakkının ihlali” olarak kabul edilmekte ve bu durum, ayrı bir tazminat davasının konusunu oluşturabilmektedir.   

Mal paylaşımı davası açmak için boşanmanın kesinleşmesini beklemek zorunda mıyım?

Hayır, mal paylaşımı davası açmak için boşanmanın kesinleşmesini beklemek zorunda değilsiniz. Mal paylaşımı davasını, boşanma davası ile birlikte veya boşanma davası devam ederken ayrı bir dosya olarak açabilirsiniz. Ancak, mal paylaşımı davasına bakan mahkeme, karar verebilmek için boşanma davasının kesinleşmesini “bekletici mesele” yapacaktır. Yani davanız açılır, deliller toplanabilir ama boşanma davanız kesinleşene kadar mal paylaşımı hakkında nihai bir karar verilmez.   

İstinaftan feragat etmek ne demektir ve süreci nasıl hızlandırır?

İstinaftan feragat etmek, gerekçeli kararın size tebliğinden itibaren başlayan 2 haftalık itiraz (istinaf) hakkınızdan bilinçli olarak vazgeçtiğinizi beyan etmektir. Eğer bir davada her iki taraf da (davacı ve davalı) bu haktan feragat ederse, mahkemenin kararı kesinleştirmek için 2 haftalık sürenin dolmasını beklemesine gerek kalmaz. Bu, özellikle her iki tarafın da boşanmayı istediği anlaşmalı boşanmalarda veya çekişmeli olup da sonuca razı olan tarafların sürecini 1-2 güne indiren standart ve son derece etkili bir yöntemdir.   

Bu Yazıyı Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Yazılar

Hakkımızda

Bize Ulaşın

Baştürk Hukuk Bürosu olarak tüm sorularınıza cevap vermekteyiz.