Evi Terk Eden Eşe İhtarname Çekme

Evi Terk Eden Eşe İhtarname Çekme

Evlilik birliği, eşlere hem duygusal hem de hukuki birtakım sorumluluklar yükler. Türk Medeni Kanunu (TMK) uyarınca, eşlerin “birlikte yaşamak” ve evlilik birliğinin mutluluğunu beraberce sağlamak gibi yükümlülükleri bulunmaktadır. Ancak, eşlerden birinin bu ortak yaşamı haklı bir sebep olmaksızın terk etmesi, aile hukukunun en özel ve teknik konularından birini gündeme getirir: terk nedeniyle boşanma. Bu sürecin merkezinde ise hukuki açıdan hayati bir belge olan evi terk eden eşe ihtarname yer alır.   

Bu ihtarname, terk edilen eşin, ortak hayata dönmesi için diğer eşe yaptığı son bir çağrıdır. Ancak bu çağrı, potansiyel bir müvekkil olarak sizin bilmeniz gereken en önemli detaydır ki basit bir mektuptan çok daha fazlasıdır. Kanunun aradığı katı şekil şartlarına uyulmadan gönderilen bir evi terk eden eşe ihtarname, sadece geçersiz olmakla kalmaz, aynı zamanda ihtarnameyi çeken eşin elindeki diğer tüm boşanma sebeplerini de (şiddet, aldatma gibi) “affetmiş” sayılmasına neden olarak telafisi imkansız hak kayıplarına yol açabilir. Bu nedenle, terk nedeniyle boşanma davası açmayı düşünenlerin, sürecin her adımını bir uzmanın rehberliğinde atması kritik önem taşır.   

Aile Hukukunda Terk Nedir ve Ne Anlama Gelir

Terk, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 164. maddesinde özel bir boşanma sebebi olarak düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, eşlerden birinin evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek amacıyla ortak konutu terk etmesi veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmemesi, belirli şartlar altında boşanma nedeni sayılır.   

Terk nedeninin diğer boşanma sebeplerinden (örneğin, evlilik birliğinin temelinden sarsılması) ayrılan en keskin özelliği, mutlak bir boşanma sebebi olmasıdır. Bu durum, avukat arayışındaki potansiyel müvekkiller için şu anlama gelir: Eğer kanunun aradığı şartlar (altı ay süre, usulüne uygun ihtar vb.) tam olarak sağlanmış ve ispatlanmışsa, hâkimin artık “bu evlilik hala yürüyebilir mi, tarafları barıştırabilir miyim” gibi bir takdir yetkisi kalmaz. Şartlar oluşmuşsa, hâkim evlilik birliğinin temelinden sarsılıp sarsılmadığını incelemeksizin boşanma kararı vermek zorundadır. Bu özellik, terk davasını, şartları sağlandığında, sonucu en öngörülebilir ve kesin boşanma yollarından biri yapar. Ancak bu kesinliğe ulaşmanın bedeli, sürecin katı usul kurallarına harfiyen uyulmasıdır.   

Terk Nedeniyle Boşanma Davasının Kanuni Şartları

Bir eşin evi terk etmiş olması, o eşe karşı otomatik olarak terk nedeniyle boşanma davası açma hakkı vermez. Potansiyel müvekkillerin en sık düştüğü yanılgı, “eşim evi terk etti, dava benimdir” şeklindeki aşırı güvendir. Oysa kanun, bu boşanma sebebini bir dizi birikimli (kümülatif) şarta bağlamıştır. Bu şartlardan herhangi birinin eksik olması, davanın esasına (kimin haklı kimin haksız olduğuna) dahi girilmeden reddedilmesi için yeterlidir.   

Dava açılabilmesi için gereken bu şartların tamamı, aynı anda ve eksiksiz olarak gerçekleşmiş olmalıdır. En küçük bir usul hatası, örneğin evi terk eden eşe ihtarname gönderme sürecinde yapılacak bir hata, haklıyken haksız duruma düşmenize ve davanızı kaybetmenize neden olur.   

En Az Altı Ay Süren Kesintisiz Ayrılık

Terk nedeniyle boşanma davasından bahsedebilmek için, terk fiilinin hukuki anlamda bir “süreklilik” kazanması gerekir. Kanun koyucu, bu süreyi en az altı ay olarak belirlemiştir. Bu altı aylık süre, eşin ortak konutu fiilen terk ettiği veya haklı sebebi ortadan kalkmasına rağmen eve dönmediği tarihten itibaren işlemeye başlar.   

Buradaki kritik nokta, bu altı aylık sürenin kesintisiz olması gerektiğidir. Eğer terk eden eş, altı aylık süre dolmadan, evlilik birliğini devam ettirme niyetiyle samimi bir şekilde ortak konuta dönerse, terk süresi sıfırlanır ve o ana kadar işleyen süre hukuken yok sayılır. Ancak, terk eden eşin bu kuralı kötüye kullanmasının da önüne geçilmiştir. Yargıtay kararlarına göre, eşin sırf altı aylık süreyi kesmek (sıfırlamak) amacıyla yaptığı, evlilik birliğini sürdürme amacı taşımayan, kısa süreli ve samimi olmayan dönüşler (örneğin, bir gece kalıp sabah tekrar evi terk etmesi), hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilir ve terk süresini kesintiye uğratmış sayılmaz.   

Yükümlülüklerden Kaçma Kastı

Her evden ayrılış, hukuken “terk” olarak kabul edilmez. Terk fiilinin bir boşanma sebebi sayılabilmesi için, evi terk eden eşin özel bir “kast” ile hareket etmesi gerekir. Bu kast, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıdır.   

Bu nedenle, eşin evden ayrılması haklı veya zorunlu bir sebebe dayanıyorsa, bu durum terk olarak nitelendirilemez. Örneğin, eşin işi gereği (farklı bir şehirde görevlendirilmesi), eğitimi, askeri hizmeti veya ciddi bir sağlık sorunu nedeniyle hastanede tedavi görmesi gibi durumlarda evden ayrı kalması, yükümlülükten kaçma kastı taşımadığı için terk sayılmaz.   

Ancak burada çok ince bir hukuki çizgi vardır: Haklı sebep ortadan kalktığı halde ortak konuta dönmemek. Örneğin, eşinizin başka bir şehirdeki görevi sona ermiş, tedavisi tamamlanmış veya evden ayrılmasını gerektiren zorunluluk hali bitmiş olabilir. Eğer bu haklı sebep ortadan kalktıktan sonra, siz eve dön çağrısı yapmanıza rağmen eşiniz “artık dönmüyorum” derse, işte o an “terk” fiili hukuken başlamış sayılır. Bu durumda, evi terk eden eşe ihtarname çekmek için gereken dört aylık bekleme süresi, haklı sebep bittikten sonra “dönmeyi reddettiği” o tarihten itibaren işlemeye başlar.   

Evi Terk Etmekte Haklı Sayılan Sebepler Neler Terk Sayılmaz

Terk davasının “kilit taşı” bu soruda gizlidir: Eşin evi terk etmekte haklı bir sebebi var mıydı?. Eğer terk eden eş, evden ayrılmakta haklı bir nedene sahipse, aradan altı ay değil, altı yıl dahi geçse hukuken “terk” fiili oluşmaz.   

Yargıtay kararlarına göre, eşin evi terk etmesini haklı kılan başlıca sebepler şunlardır:

  • Şiddet ve Güvenlik Tehdidi: Eşin fiziksel veya psikolojik şiddete maruz kalması, canına kastedilmesi, sürekli tehdit veya ağır hakaret altında yaşaması. Güvenliği tehdit altında olan eşin evden ayrılması, bir “terk” değil, bir “korunma” eylemidir.   
  • Bağımsız Konut Sağlanmaması: Eşin, diğer eşin ailesiyle (anne, baba veya kardeşleriyle) birlikte yaşamaya zorlanması, Yargıtay tarafından tek başına yeterli ve haklı bir terk sebebi olarak kabul edilmektedir. Her eş, bağımsız bir ortak konutta yaşama hakkına sahiptir.   
  • Onur Kırıcı Eylemler: Eşin aldatılması, cinsel yolla bulaşan bir hastalığın kasten bulaştırılması  veya eşin “dost hayatı” yaşamaya zorlanması gibi durumlar, evi terk etmek için son derece haklı sebeplerdir.   

Bu noktada, ihtar çekmeyi planlayan eşin (potansiyel müvekkilin) kendisine şu soruyu dürüstçe sorması gerekir: “Eşim benden dolayı mı evi terk etti?”. Eğer eşiniz sizden şiddet gördüğü için , siz onu aldattığınız için veya siz onu ailesiyle yaşamaya zorladığınız için  evden gittiyse, sizin ona “eve dön” çağrısı yapan bir evi terk eden eşe ihtarname göndermeniz, mahkeme tarafından “samimiyetsiz” ve hukuken geçersiz kabul edilecektir. Bu durumda açacağınız terk davası, eşinizin “terkte haklı” olduğunu  ispatlamasıyla birlikte reddedilecektir.   

Terk Eden Sadece Evden Giden midir Yapıntı Terk Kavramı

Potansiyel müvekkillerin düştüğü bir diğer yaygın hukuki yanılgı, “evde kalan” eşin daima “terk edilen” (mağdur) taraf olduğunu düşünmeleridir. Oysa Türk Medeni Kanunu’nun 164. maddesi bu konuda çok açıktır:

“Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır.”.   

Hukuk doktrininde bu duruma “yapıntı terk” veya “kurgusal terk” denir. Bu kurala göre, fiilen evden ayrılmamış olsanız bile, eşinizi evden kovarak, “defol git, gidersen git” diyerek , eve almayarak veya evin kilitlerini değiştirerek  onun ortak konuta dönmesini engellerseniz, hukuken “terk eden” taraf siz olursunuz.   

Bu durum, davanın tamamen tersine dönmesi riskini barındırır. Siz, “Eşim evi terk etti” diyerek ihtar çekip dava açarsınız. Ancak davada, eşiniz “Ben gitmek istemedim, o beni evden kovdu” der ve bunu bir tanıkla (örneğin, kapıcı veya komşu) ispatlarsa, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararları uyarınca  sizin “terk edilen” değil, “terk eden” (yapıntı terk yoluyla) taraf olduğunuza hükmedilir. Terk eden eşin ise terk nedeniyle boşanma davası açma hakkı yoktur. Sonuç olarak, davanız “dava açma hakkı yokluğundan” (aktif husumet ehliyetsizliği) reddedilir. Bu, bir davayı kendi eyleminizle kaybetmenin en net örneğidir.   

Evi Terk Eden Eşe İhtarname Gönderme Zorunluluğu Usuli Şart

Terk nedeniyle boşanma davası açabilmenin olmazsa olmaz koşulu, kanunun aradığı şartları taşıyan bir evi terk eden eşe ihtarname göndermektir. Bu ihtar, yasal sürecin “temel taşı”dır. İhtarname çekilmeden açılmış bir terk nedeniyle boşanma davası, davanın esasına (kim haklı, kim haksız) hiç bakılmaksızın, doğrudan usulden reddedilecektir.   

Bu ihtar, terk edilen eşin talebi üzerine Aile Mahkemesi Hâkimi aracılığıyla (bir Değişik İş dosyası üzerinden ) veya noter kanalıyla yapılabilir. Her iki yol da hukuken geçerlidir ve aynı sonuçları doğurur.   

Ancak evi terk eden eşe ihtarname çekmek, sadece bir formaliteyi yerine getirmek değildir. Yargıtay, bu ihtarın samimi bir barışma ve ortak hayata devam etme iradesi taşımasını aramaktadır. Mahkeme, ihtarınızın samimiyetini her zaman sorgulayacaktır. Örneğin, ihtar çektiğiniz eşinizin dönmesini beklediğiniz evde fiilen başka bir kişiyle yaşıyorsanız  veya eşinizin eve dönmesini fiilen engelliyorsanız (kapıyı kilitli tutmak, tehdit etmek gibi ), ihtarınız “samimiyetsiz” kabul edilir ve hiçbir hukuki değer taşımaz.   

Evi Terk Eden Eşe İhtarname Sürecinde Kritik Zamanlama Hatası Yapmayın

Terk davası, adeta bir “zamanlama” davasıdır. Sürelerin yanlış hesaplanması veya kaçırılması, davanın kaybedilmesine neden olan en yaygın hatadır. Kanun, bu süreci çok net çizmiştir:

  1. İhtar İçin Bekleme Süresi: Terk fiilinin gerçekleştiği (veya haklı sebebin sona erdiği) tarihten itibaren en az dört ay geçmedikçe, ihtar talebinde bulunamazsınız. Dördüncü ay bittikten sonra ihtar çekme hakkınız doğar.   
  2. Eve Dönüş İçin Verilen Süre: İhtarname, terk eden eşe usulüne uygun olarak tebliğ edildikten sonra (tebliğ tarihi esastır), eşinize eve dönmesi için iki ay süre tanımanız gerekir.   
  3. Dava Açma Süresi: Bu iki aylık süre dolmadan boşanma davası açamazsınız.   

Bu iki kural (en az 4 ay bekleme + 2 ay ihtar süresi), boşanma davası açabilmeniz için terk eyleminden itibaren toplamda en az altı aylık bir fiili ayrılık süresinin geçmesini zorunlu kılar.   

Potansiyel müvekkillerin yaptığı yaygın hata, ihtar çekmek için “altı ay” beklemektir. Oysa kanun, dördüncü ayın bitiminde ihtar çekmenize izin vermektedir. Eğer dördüncü ay biter bitmez ihtar sürecini başlatırsanız, altıncı ayın sonunda dava açma hakkını elde edersiniz. Süreçleri bilmek, davanızı gereksiz yere aylarca uzatmamanızı sağlar.   

Geçerli Bir Eve Dön İhtarının Taşıması Gereken Şartlar Usul ve Esas

Evi terk eden eşe ihtarname göndermek, bu sürecin hukuken en “maylı tarlasıdır”. İhtarın geçersiz sayılması, davanın reddedilmesi demektir. Bu nedenle, aşağıda belirtilen usul ve esas kurallarına harfiyen uyulması gerekir. Bu teknik şartlar, süreci neden bir avukat olmadan yürütmemeniz gerektiğinin de kanıtıdır.

Eşin Adresi Bilinmiyorsa İlanen Tebligat

Eğer terk eden eş izini kaybettirmişse, adresi bilinmiyorsa veya MERNİS (merkezi nüfus idaresi sistemi) adresinde bulunamıyorsa, ihtarın ilan yoluyla yapılması zorunludur. Ancak “ilanen tebligat”, gazeteye bir ilan verip süreci tamamlamak demek değildir. Bu, Tebligat Kanunu uyarınca son derece teknik bir usuldür. Mahkemeden talep edilmesi gerekir ve mahkeme, ilanen tebligata karar vermeden önce Emniyet, SGK, bankalar ve ilgili tüm kurumlardan eşin adresinin kapsamlı bir şekilde araştırılmasını ister. Tüm bu araştırmalar sonuçsuz kalırsa, ancak o zaman ilanen tebligat kararı verilir. Eşin adresini gizlemesi, hukuki süreci durdurmaz, sadece teknik olarak karmaşıklaştırır.   

İhtarın Samimi Olması ve Bağımsız Konut Şartı

İhtarın geçerliliği için en önemli maddi şart, terk eden eşin davet edildiği konutun “uygun” ve “bağımsız” bir konut olmasıdır.   

Bu noktada, Yargıtay içtihatları son derece nettir ve binlerce davanın reddedilme sebebidir: Terk eden eşi, ihtar çeken eşin anne ve babasıyla birlikte yaşadığı eve çağırmak, ihtarnameyi geçersiz kılar. Eşin, kayınvalidesi ve kayınpederi ile yaşamaya zorlanması “uygun” bir ortam olarak kabul edilmez. Davet edilen konutun, eşlerin birlikte yaşayabileceği müstakil bir daire veya ev olması şarttır.   

Ayrıca, bu konutun sadece adres olarak gösterilmesi yetmez; ihtar çekildiği an itibarıyla yaşanabilir (eşyalı, elektrik, suyu açık) ve hazır olması gerekir. Eşin dönmesi için hazırladığınız evin kapısı kilitliyse  veya içinde yaşanılabilir bir düzen yoksa, ihtarınız yine “samimiyetsiz” kabul edilerek geçersiz sayılacaktır. Konutun adresi açık ve net olmalı  ve anahtarın nereden alınacağı belirtilmelidir.   

Yol Masraflarının Gönderilmesi Zorunluluğu

Bu, en sık yapılan ve davaların esasına dahi girilemeden reddedilmesine yol açan teknik hatadır. İhtar çeken eş, terk eden eşin eve dönebilmesi için gerekli yol masraflarını ödemekle hukuken yükümlüdür. “Parası varsa kendi gelsin” demek, davanızı kaybetmek demektir.   

Masrafın gönderilmesinde de belirli usul kuralları vardır. Yargıtay’ın istikrarlı uygulaması, bu paranın banka hesabına havale (riskli)  veya mahkeme veznesine depo  edilmesinden ziyade, PTT kanalıyla “konutta ödemeli” olarak gönderilmesi yönündedir.   

Gönderilecek miktar da önemlidir. Sadece tek yön otobüs bileti parası göndermek yeterli değildir. Yargıtay, bu masrafın; eşin bulunduğu yerden ortak konuta kadar olan gidiş ücretini, yolda gerekebilecek iaşe (yeme-içme) masrafını ve eve geldiğinde kabul edilmeme (kapının kilitli olması) ihtimaline karşı en az bir gecelik konaklama ile dönüş bilet ücretini de kapsayacak yeterlilikte olmasını aramaktadır. Birkaç bin liralık bu masraftan kaçınmak, tüm boşanma davasını kaybetmenize neden olabilir.   

Evi Terk Eden Eşe İhtarname Çekmenin En Ağır Sonucu Geçmişi Affetme

Potansiyel müvekkillerin bilmediği ve bir boşanma avukatının stratejik olarak uyaracağı en kritik nokta budur: Evi terk eden eşe ihtarname göndermek, hukuken çok ağır bir sonuç doğurur. Yargıtay’ın yerleşik kararlarına göre , eşine “eve dön” çağrısı yapan bir ihtarname göndermek, eşinizin ihtar tarihinden önceki tüm kusurlu davranışlarını (şiddet, hakaret, aldatma, onur kırıcı davranışlar vb.) affettiğiniz veya en azından “hoşgörüyle karşıladığınız” anlamına gelen net bir “irade açıklaması” olarak kabul edilir.   

Bu durum, hukuki bir “kumar” oynamak demektir ve geri dönüşü yoktur. İhtar çekerek, artık sadece “terk” sebebine dayanmayı kabul etmiş olursunuz. Bu andan itibaren, elinizdeki tüm diğer boşanma sebeplerinden (şiddetli geçimsizlik, zina, hayata kast) hukuken feragat etmiş sayılırsınız. Artık bu eski olaylara dayanarak boşanma davası açamazsınız.   

Bu kuralın ne kadar tehlikeli olabileceğini bir örnekle açıklamak gerekir: Diyelim ki eşiniz sizi aldattı (zina) ve evi terk etti (terk). Elinizde iki farklı boşanma sebebi var. Siz, sürecin daha hızlı olacağını düşünerek “terk” yolunu seçtiniz ve evi terk eden eşe ihtarname çektiniz. Ancak ihtarnameyi çekerken teknik bir hata yaptınız; örneğin, yol masrafını PTT yerine banka hesabına gönderdiniz. Terk eden eş, bu teknik hatayı fark etti ve açtığınız terk davası mahkeme tarafından “usulden reddedildi”.   

Siz de “Tamam, madem terk davası düştü, ben de ‘zina’ nedeniyle dava açarım” dediniz. İşte o an tuzağa düştünüz. Mahkeme size şunu söyleyecektir: “Hayır. Zina yapan eşinizi ‘eve dön’ diye ortak konuta davet ederek (ihtar çekerek), onun bu eylemini hukuken affetmiş  sayıldınız. Artık affettiğiniz bir olaya dayanarak boşanma davası açamazsınız.”   

Sonuç? Hatalı bir ihtarname yüzünden, hem terk davasını hem de zina davasını geri dönülmez bir şekilde kaybetmiş olursunuz. Bu, evi terk eden eşe ihtarname sürecinin neden bir avukatın stratejik rehberliği olmadan asla başlatılmaması gerektiğinin en net kanıtıdır.

İhtar Çekmenin Diğer Hukuki Sonuçları

“Affetme” kuralının, dava sürecindeki tazminat ve nafaka talepleri üzerinde de doğrudan etkileri bulunmaktadır.

Manevi Tazminat Talep Edememe

İhtar çekmenin “affetme”  niteliği nedeniyle, terk nedeniyle açılan ve kabul edilen boşanma davalarında, davacı (terk edilen) eş lehine manevi tazminata hükmedilemez. Çünkü manevi tazminat, eşin kusurlu eylemleri nedeniyle yaşanan acı, elem ve ıstırabın karşılığıdır. İhtar çekerek eşinizin o kusurlu eylemlerini (şiddet, hakaret vb.) affettiğiniz için, artık bu eylemlere dayanarak manevi tazminat talep etme hakkınızı da kaybedersiniz.   

Bu durum, müvekkil için stratejik bir seçim anıdır: Hızlı ve “mutlak” (kesin) bir boşanma mı (Terk davası), yoksa manevi tazminat da talep edebileceğiniz ancak ispatı daha zor olan bir dava mı (Şiddet, Onur Kırıcı Davranış vb.)? Bu strateji, bir avukatla birlikte kararlaştırılmalıdır.

Maddi Tazminat ve Yoksulluk Nafakası

Manevi tazminat talep edilemese de, maddi tazminat talep edilmesinin önünde bir engel yoktur. TMK 174/1 uyarınca , boşanma yüzünden mevcut veya beklenen menfaatleri (örneğin, eşin sosyal güvencesinden yararlanma hakkı) zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, maddi tazminat isteyebilir.   

Ayrıca, terk davasının davacı için önemli bir avantajı daha vardır: Terk nedeniyle boşanma kararı verilmesi durumunda, evi terk eden eş (davalı) boşanmada “tam kusurlu” sayılacaktır. Bu nedenle, terk eden eş lehine yoksulluk nafakasına hükmedilmesi mümkün değildir. Bu durum, ihtar çeken davacıyı, dava sonrasında nafaka ödeme yükümlülüğünden korur.   

Evi Terk Eden Eşe İhtarname Sonrası Süreç ve Dava Aşaması

Usulüne uygun bir evi terk eden eşe ihtarname hazırlandı, tebliğ edildi ve kanuni süreler işlemeye başladı. Peki, bundan sonra ne olacak?

İhtara Rağmen Eşin Eve Dönmemesi

İhtarname usulüne uygun olarak tebliğ edildikten ve eşinize eve dönmesi için tanınan iki aylık süre  dolduktan sonra, terk eden eş haklı bir sebep olmaksızın (örneğin, can güvenliği tehlikesi gibi ) ortak konuta dönmezse, terk edilen eşin terk nedeniyle boşanma davası açma hakkı doğar. İki aylık süre dolduğu an, dava açmak için hukuki şartlar tamamlanmış olur.   

Dava Açmak İçin Çok Beklemeyin Samimiyet Testi

İki aylık süre dolar dolmaz dava açma hakkınız doğar. Ancak bu hakkı kullanmak için çok uzun süre (örneğin, 1-2 yıl) beklerseniz, Yargıtay bu durumu, ihtar çeken eşin “samimi olmadığı” şeklinde yorumlayabilir. Mahkeme, “Madem eşinizin eve dönmemesi evlilik birliğinizi bitirdi ve bu durum sizin için katlanılmazdı, neden dava açmak için bir yıl beklediniz?” sorusunu sorar. Bu gecikme, ihtarın aslında boşanmak için değil, belki de eşi korkutmak veya cezalandırmak için çekildiği, yani “samimiyetsiz” olduğu  iddiasını güçlendirir ve davanın reddine yol açabilir. Bu nedenle, iki aylık süre bittikten sonra “makul bir süre” içinde (genellikle birkaç ay) davanın açılması tavsiye edilir.   

Terk Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme

Terk nedeniyle açılacak boşanma davalarında görevli mahkeme, Aile Mahkemesi’dir. Eğer davanın açılacağı yerde Aile Mahkemesi kurulmamışsa, dava Asliye Hukuk Mahkemesi’nde (Aile Mahkemesi sıfatıyla) açılır.   

Yetkili mahkeme ise (davanın nerede açılacağı) TMK 168. madde uyarınca  seçimlik bir hak tanır. Dava;   

  1. Eşlerden birinin yerleşim yeri (ikametgahı) mahkemesinde  veya   
  2. Eşlerin davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesinde açılabilir.   

Sonuç

Evi terk eden eşe ihtarname çekmek suretiyle boşanma davası açmak, Türk Medeni Kanunu’ndaki en teknik, katı usul kurallarına bağlı ve en riskli boşanma yollarından biridir. Bu süreç, “nasılsa eşim evi terk etti, davayı kazandım” yanılgısıyla yürütülemez. Süreler (4 ay bekleme, 2 ay süre tanıma) , ihtarın içeriği (uyarılar, adres, anahtar) bağımsız konut şartı (anne-baba evine davet yasağı)  ve yol masrafının (PTT ile konutta ödemeli) gönderilmesi  gibi detaylardaki küçük bir eksiklik, davanın esasına dahi girilemeden tamamen kaybedilmesine neden olabilir.   

Daha da kötüsü, hatalı bir evi terk eden eşe ihtarname, eşinizin geçmişteki tüm kusurlarını (şiddet, aldatma, hakaret) hukuken “affetmiş”  sayılmanıza ve bu haklarınızdan (manevi tazminat, diğer boşanma sebepleri) geri dönülmez bir şekilde feragat etmenize  yol açar. Hak kaybı yaşamamak için, ihtarname gönderme kararını vermeden önce mutlaka bir boşanma avukatına danışılmalıdır. Sürecin en başında profesyonel hukuki strateji belirlemek, telafisi imkansız zararların önüne geçecektir. Bu gibi karmaşık aile hukuku meselelerinde uzman bir Avukat İstanbul ekibi ile çalışmak, haklarınızı korumanız için en doğru adım olacaktır. Potansiyel müvekkillerimize bu teknik süreçlerde rehberlik etmek, Avukat İstanbul olarak öncelikli görevimizdir.   

Sık Sorulan Sorular

Eşim evi terk edeli 1 ay oldu hemen ihtar çekebilir miyim?

Hayır. Kanun (TMK 164) bu konuda çok açıktır. Evi terk eden eşe ihtarname göndermek için, terk eyleminin üzerinden en az 4 ay geçmiş olmasını beklemek zorundasınız. Dördüncü ay dolmadan çekilen veya talep edilen bir ihtar hukuken geçersizdir ve hiçbir sonuç doğurmaz.   

İhtar çektim ama eşim 2 ay dolmadan geri geldi dava açabilir miyim?

Hayır. İhtarın hukuki amacı, eşinize ortak konuta dönmesi için son bir yasal şans vermektir. Eğer eşiniz, bu iki aylık yasal süre içinde, evlilik birliğini sürdürme niyetiyle (samimi olarak) eve dönerse, ihtarname amacına ulaşmış sayılır ve terk nedeniyle boşanma davası açma hakkınız ortadan kalkar. Ancak bu dönüş “samimi değilse” (örneğin, sırf süreyi kesmek için gelip bir gün sonra tekrar gitmişse ), bu durumun hakkın kötüye kullanılması olduğu ve terk süresinin kesilmediği yönünde hukuki argümanlar bir avukatla değerlendirilmelidir.   

Eşimi ailemin evine çağırabilir miyim?

Hayır. Bu, davayı %100 kaybetmenize neden olacak kritik bir hatadır. Yargıtay içtihatları bu konuda çok net ve istikrarlıdır. Eşinizi davet ettiğiniz konutun “bağımsız” bir konut olması şarttır. Eşinizi anne-babanızla yaşadığınız  veya başkalarının da (kardeşler, akrabalar) bulunduğu  bir eve davet etmeniz halinde, ihtarınız hukuken geçersiz sayılır.   

Eşim beni dövdüğü için evden ayrıldım bana evi terk eden eşe ihtarname çekebilir mi?

Eşiniz teknik olarak size ihtar çekebilir, ancak bu ihtarın hukuken hiçbir geçerliliği yoktur. Çünkü sizin evi terk etmeniz “keyfi” değil, “haklı bir sebebe” (şiddet) dayanmaktadır. Bu durumda siz “terk eden” değil, “terk etmek zorunda kalan” eşsiniz. Eşinizin açacağı terk davası, sizin “terkte haklı”  olduğunuzu ispatlamanızla birlikte kolayca reddedilecektir. Dahası, şiddet uygulayan eşin çektiği bu ihtar, onun “samimiyetsiz”  olduğunu gösterir ve sizin açacağınız davada (şiddet nedeniyle) aleyhine delil olarak kullanılabilir.   

İhtar çektim ama dava açmadım sonra şiddetli geçimsizlik davası açabilir miyim?

Bu, en riskli ve tehlikeli hukuki pozisyonlardan biridir. İhtar çekmekle, eşinizin ihtardan önceki tüm kusurlarını (geçimsizliğe neden olan şiddet, hakaret, aldatma vb.) hukuken affetmiş sayılırsınız. Dolayısıyla, ihtardan sonra yeni bir kavga, yeni bir şiddet olayı veya yeni bir hakaret yaşanmamışsa, sizin eski (affettiğiniz) olaylara dayanarak şiddetli geçimsizlik davası açmanız hukuken çok zorlaşır ve davanızın reddedilme riski çok yüksektir. Bu hukuki tuzağa düşmemek için ihtar çekmeden önce mutlaka bir avukatla strateji belirlemek şarttır.   

Bana ihtarname geldi itiraz edebilir miyim?

İhtarname, bir “mahkeme kararı” (hüküm) değil, bir “uyarı” (ihtar) niteliğindedir. Bu nedenle, ihtarın kendisine karşı (tıpkı bir fatura gibi) bir “itiraz”, “istinaf” veya “temyiz” yolu yoktur. Size ihtar tebliğ edildiyse iki seçeneğiniz vardır: 1) 2 ay içinde eve (eğer davet edildiğiniz ev bağımsız ve güvenli ise) dönmek. 2) Dönmemek ve size açılacak boşanma davasında “eve dönmemekte haklı”  olduğunuzu (örn. şiddet, bağımsız konut olmaması vb.) ispatlamak. Bu durumda, size gelen ihtara karşı (noterden veya mahkemeden) bir “cevap dilekçesi”  hazırlayarak, dönmeme gerekçelerinizi hukuki olarak kayda geçirmeniz faydalı olabilir.   

Noter ihtarname ücreti ne kadardır?

Evi terk eden eşe ihtarname göndermenin noter masrafı, davanın kendisinden çok daha düşüktür. Noter ücretleri, ihtarın sayfa sayısına, tebligat giderlerine ve o yılki harç tarifelerine göre değişir. 2024-2025 yılı tarifelerine göre bu masraf, sayfa sayısı ve tebligat şekline göre birkaç yüz TL ile birkaç bin TL arasında değişebilir. Ancak bu süreçteki asıl “maliyet”, 500 TL’lik noter masrafı değil, 1.000 TL’lik yol masrafını göndermeyi unutarak  veya bağımsız konut şartını  atlayarak tüm boşanma davasını ve milyonlarca liralık mal paylaşımı haklarını kaybetme riskidir.   

Bu Yazıyı Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Yazılar

Hakkımızda

Bize Ulaşın

Baştürk Hukuk Bürosu olarak tüm sorularınıza cevap vermekteyiz.