Vefat Eden Kişinin Araç Muayenesi

Vefat Eden Kişinin Araç Muayenesi

Bir yakının kaybı, derin bir keder sürecini beraberinde getirirken, aynı zamanda mirasçıları beklenmedik hukuki ve idari yükümlülüklerle karşı karşıya bırakır. Bu karmaşık süreçlerin başında, vefat eden kişinin (muris) üzerine kayıtlı olan motorlu taşıtların durumu ve özellikle de Vefat Eden Kişinin Araç Muayenesi zorunluluğu gelmektedir. Mirasçılar, genellikle vefatın hemen ardından, “Ruhsat sahibi vefat etti, aracın muayenesi nasıl yapılacak?” sorusuyla yüzleşirler. Vefat Eden Kişinin Araç Muayenesi süreci, basit bir teknik kontrolden çok daha fazlasını ifade eder; bu, Türk Medeni Kanunu kapsamında Miras Hukuku, Vergi Hukuku, Borçlar Hukuku ve Karayolları Trafik Kanunu kapsamında İdare Hukuku’nun kesiştiği, hassas ve teknik bilgi gerektiren bir hukuki yol haritasıdır.

Bu rehber, bir yakının vefatı üzerine araç intikali ve Vefat Eden Kişinin Araç Muayenesi gibi zorunlu işlemlerle karşı karşıya kalan mirasçılara (potansiyel müvekkillerimize) yol göstermek amacıyla hazırlanmıştır. Sürecin yasal altyapısını, mirasçıların sorumluluklarını, gecikme durumunda karşılaşılacak yaptırımları ve bu karmaşık süreci en az kayıpla yönetmenin hukuki yollarını adım adım ele alacağız. Zira bu süreçte atılacak yanlış bir adım veya göz ardı edilecek bir detay, mirasçıları ciddi mali yükümlülüklerle baş başa bırakabilir.

Vefat Sonrası Aracın Hukuki Durumu

Bir kişinin vefat etmesiyle birlikte, hukuk düzeni açısından en temel değişiklik mülkiyetin el değiştirmesidir. Türk Medeni Kanunu (TMK) madde 599 uyarınca, miras, miras bırakanın ölümü ile birlikte bir bütün olarak, kanun gereğince mirasçılara geçer. Bu hukuki prensibe “külli halefiyet” (evrensel halefiyet) denir. Bu ilke, mirasçıların, murisin sahip olduğu tüm malvarlıklarına (aktifler) ve aynı zamanda tüm borçlarına (pasifler) otomatik olarak ve ölüm anında sahip olmaları anlamına gelir.   

Bu noktada “tereke” kavramı devreye girer. Tereke, vefat eden kişinin geride bıraktığı para, gayrimenkul, alacak hakları ve motorlu araçlar gibi tüm maddi ve gayri maddi malvarlığı değerleri ile birlikte borçlarının tamamını ifade eden hukuki bir bütündür. Dolayısıyla, murisin adına kayıtlı olan araç, ölüm anından itibaren artık terekenin bir parçasıdır ve hukuken sahipsiz değildir. Bu durum, Vefat Eden Kişinin Araç Muayenesi gibi idari sorumlulukların da mirasçılara geçtiği anlamına gelir.   

Mirasçıların bu tereke üzerindeki mülkiyet hakkı, “elbirliği mülkiyeti” (iştirak halinde mülkiyet) olarak adlandırılır. Bu mülkiyet türü, “paylı mülkiyetten” (müşterek mülkiyetten) farklıdır. Elbirliği mülkiyetinde, mirasçıların araç üzerinde belirli bir hissesi (örn: 1/4 pay) değil, aracın tamamı üzerinde ortak ve bölünemez bir hakkı vardır. Bunun pratik sonucu şudur: Mirasçılar, aracın satışı, devri veya muayenesi gibi önemli tasarruf işlemlerinde birlikte hareket etmek zorundadır. Bir mirasçının dahi rıza göstermemesi veya ulaşılamaması, tüm işlemleri kilitleyebilir.   

Bu ortak mülkiyet, aynı zamanda ortak bir sorumluluğu da beraberinde getirir. TMK madde 641  ve 681/I  uyarınca, mirasçılar, tereke borçlarından dolayı “müteselsilen” (birlikte) ve “şahsen” (tüm kişisel malvarlıklarıyla) sorumludurlar. Bu, vefat eden kişinin araç muayenesinin yaptırılmamasından doğan gecikme bedelleri veya ödenmemiş Motorlu Taşıtlar Vergisi (MTV) borçları gibi tereke borçları için, alacaklı devlet kurumunun (örn: Vergi Dairesi), borcun tamamını mirasçılardan herhangi birinden talep edebileceği anlamına gelir. Borcu ödeyen mirasçının, daha sonra diğer mirasçılara kendi payları oranında rücu etme hakkı saklıdır.   

Vefat Eden Kişinin Araç Muayenesi

Mirasçılar, vefatın hemen ardından kendilerini karmaşık bir idari çıkmazın içinde bulurlar. Karayolları Trafik Kanunu, trafiğe çıkan tüm motorlu taşıtların (belirli istisnalar hariç) periyodik olarak araç muayenesinden geçmesini yasal bir zorunluluk olarak şart koşar. Bu muayenenin yapılabilmesi için aracın geçerli bir Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası (Trafik Sigortası) ve Egzoz Gazı Emisyon Ölçüm Raporu olması da zorunludur.   

Ancak, Vefat Eden Kişinin Araç Muayenesi söz konusu olduğunda, mirasçılar bir “idari duvar” ile karşılaşır. Araç muayene istasyonuna (TÜVTÜRK) gittiklerinde, aracın ruhsat sahibi hayatta değildir. İşlem yapabilmek için yasal yetkilerini ispatlamaları gerekir. Ne var ki, aracın mülkiyeti “elbirliği” halinde olduğundan , tek bir mirasçının talebi genellikle işlemi gerçekleştirmek için yeterli olmaz.   

İşte “muayene ikilemi” veya hukuki terminoloji dışında “Catch-22” olarak adlandırılabilecek durum burada başlar: Mirasçılar, intikal işlemlerini tamamlamadan (yani aracı yasal olarak kendi üzerlerine almadan) muayene yaptıramazlar. Ancak bu bürokratik işlemlerle uğraştıkları sırada, eğer aracın muayene tarihi geçmişse, “saatli bomba” işlemeye devam eder. Muayene süresi geçen araçlar için, aracın trafiğe çıkıp çıkmadığına bakılmaksızın, geçen her ay için muayene ücreti üzerinden %5 oranında “gecikme bedeli” (gecikme zammı) tahakkuk ettirilir. Bu gecikme bedeli, Maliye Bakanlığı Gelirler İdaresi Başkanlığı’na aktarılan bir kamu alacağıdır.   

Bu durum, medeni hukuk (mirasçıların mülkiyeti) ile idari kayıtlar (araç hala vefat edenin üzerinde) arasındaki bir uyumsuzluktan kaynaklanır. Mirasçılar bir an önce harekete geçmezse, araç kapıda durduğu yerde sürekli olarak borç üretmeye devam eder.

Vefat Eden Kişinin Araç Muayenesi İçin İlk Adım: Mirasçılık Belgesi Alınması

Vefat Eden Kişinin Araç Muayenesi sürecindeki bu hukuki düğümü çözmenin ve idari makamlar nezdinde “yetkili” olduğunuzu ispatlamanın ilk ve en temel adımı, “veraset ilamı” (mirasçılık belgesi) almaktır. Veraset ilamı, kimlerin vefat eden kişinin yasal mirasçısı olduğunu ve bu mirasçılık sıfatlarını (örn: alt soy, eş, ana-baba)  gösteren resmi, mahkeme kararı veya noter belgesi niteliğinde bir evraktır.   

Veraset ilamı almak için tüm mirasçıların birlikte hareket etmesi zorunlu değildir. Mirasçılardan herhangi biri, vefat eden kişiye ait ölüm belgesi (veya nüfus kaydından bu durumun görünmesi) ve kendi nüfus cüzdanı (kimlik fotokopisi, nüfus kayıt örneği) ile birlikte bir dilekçe vererek  bu belgeyi talep edebilir. Bu başvuru, vefat edenin son yerleşim yerindeki Sulh Hukuk Mahkemesi’ne veya Türkiye’deki herhangi bir notere yapılabilir. Noterler, nüfus kayıt sistemleri entegre olduğu sürece bu belgeyi genellikle çok daha hızlı bir şekilde düzenleyebilmektedir.   

Ayrıca, mirasçılar e-Devlet Kapısı üzerinden de “Veraset İlamı Sorgulama”  veya “Mirasçısı Olduğunuz Kişi Adına Adıma Tescilli Araç Sorgulama”  gibi hizmetleri kullanarak ön bilgi edinebilirler. Ancak, vergi dairesi, noter veya muayene istasyonu gibi kurumlardaki fiziki işlemler için noterden veya mahkemeden alınmış, yasal geçerliliği olan ıslak imzalı veya güvenli elektronik imzalı belgeye ihtiyaç duyulacaktır. Bu belge, mirasçıların tüm idari kapıları açmasını sağlayan yasal “pasaport” niteliğindedir.   

Aracın İntikal İşlemleri

Mirasçıların en sık sorduğu soru şudur: “Veraset ilamını aldık, bu belgeyle doğrudan muayeneye gidebilir miyiz?” Teorik olarak, tüm mirasçıların bizzat muayene istasyonunda hazır bulunması veya bir kişiye noterden vekalet vermeleri  ve veraset ilamını ibraz etmeleri durumunda muayene işlemi yapılabilir. Ancak bu, riskli ve geçici bir çözümdür. Zira araç, idari kayıtlarda hala vefat eden kişinin üzerindedir.   

En doğrukalıcı ve yasal çözüm, aracın intikal işlemlerinin tamamlanarak, mirasçılar adına tescil edilmesidir. Bu süreç, Vefat Eden Kişinin Araç Muayenesi sorununu kökten çözer ve aşağıdaki adımları içerir:

  1. Veraset İlamı Alınması: İlk adım olarak noterden veya Sulh Hukuk Mahkemesi’nden mirasçılık belgesi temin edilir.   
  2. Veraset ve İntikal Vergisi (VİV) Beyannamesi: Mirasçılar, bu araç da dahil olmak üzere tüm terekeyi (malvarlığını) gösteren bir beyannameyi, ölüm tarihinden itibaren 4 ay içinde (eğer mirasçılar Türkiye’de ise; yurtdışında ise bu süre 6 aydır)  vefat edenin son ikametgahının bağlı bulunduğu vergi dairesine vermek zorundadır. Bu sürenin kaçırılması, usulsüzlük cezalarına yol açar.   
  3. Araç Değer Tespiti ve VİV Ödemesi: Beyannamede aracın değerinin belirtilmesi gerekir. Bunun için genellikle sigorta şirketlerinden (kasko değer listesine göre) aracın ölüm tarihindeki rayiç değerini gösteren bir yazı alınır. Vergi dairesi, tüm tereke üzerinden hesapladığı Veraset ve İntikal Vergisi’ni (belirli istisna tutarlarının üzerinde kalıyorsa)  tahakkuk ettirir.   
  4. İlişik Kesme Belgesi Alınması: VİV borcu (veya varsa diğer vergi borçları, örn: birikmiş MTV) ödendikten sonra, vergi dairesi, aracın devir (intikal) işlemine izin verdiğini gösteren “ilişik kesme yazısı” veya “veraset yoluyla intikal işlemi yapılmasına ilişkin yazı” verir.   
  5. Noter Tescil İşlemi (İntikal): Mirasçılar (veya vekalet verdikleri temsilcileri), veraset ilamı, ilişik kesme yazısı ve aracın eski tescil belgeleri  ile birlikte Türkiye’deki herhangi bir notere başvurur. Noter, aracın tescil kaydını vefat eden muris üzerinden siler ve tüm mirasçılar adına (elbirliği mülkiyeti şerhiyle)  yeniden tescil eder.   
  6. Muayene Aşaması: Artık araç yasal olarak mirasçıların üzerindedir. Bu aşamada, Vefat Eden Kişinin Araç Muayenesi işlemi, artık mirasçıların kendi adlarına tescil edilmiş araçları için yaptırdıkları standart bir muayene işlemine dönüşür. Mirasçılar (veya içlerinden biri) kendi adlarına Zorunlu Trafik Sigortası  yaptırır, egzoz emisyon ölçümünü  tamamlar ve TÜVTÜRK’ten randevu alarak  aracın muayenesini sorunsuz bir şekilde yaptırabilir.   

Bu sıralama, sürecin hukuka uygun ve en sağlıklı ilerleyişidir. Süreci tersten işletmeye çalışmak (önce muayene, sonra intikal), mirasçıları bürokratik engellerle ve zaman kaybıyla karşı karşıya bırakacaktır.

Elbirliği Mülkiyeti ve Vefat Eden Kişinin Araç Muayenesi Sürecine Etkisi

Yukarıda bahsettiğimiz “elbirliği mülkiyeti” Vefat Eden Kişinin Araç Muayenesi ve sonraki satış sürecinde mirasçıların karşısına çıkan en büyük hukuki engeldir. Elbirliği mülkiyetinde, miras ortaklığı devam ettiği sürece, mirasçıların somut ve bağımsız payları mevcut değildir. Örneğin, dört mirasçı varsa, hiçbiri “aracın sol ön tekerleği benim” veya “aracın %25’i benim” diyemez. Her mirasçı, birlikte ve oybirliğiyle malın tamamına sahiptir.   

Bu durumun pratik sonuçları ağırdır. Mirasçılardan biri aracı satmak, diğeri kullanmak isterse veya bir mirasçıya ulaşılamıyorsa, araçla ilgili hiçbir hukuki işlem yapılamaz. Araç, tüm mirasçıların rızası olmadan satılamaz. Hatta, önalım (şufa) hakkı gibi durumlarda dahi tüm ortakların birlikte hareket etmesi veya bir ortağın açtığı davaya diğerlerinin muvafakat vermesi gerekir. verebilirler.

Bu vekaletname sayesinde, yetkilendirilen tek bir kişi (vekil), tüm mirasçılar adına hareket edebilir. Vergi dairesindeki işlemleri takip edebilir, noterde intikal işlemini tamamlayabilir , aracı muayeneye götürebilir ve hatta (vekaletnamede yetki varsa) aracı üçüncü bir kişiye satarak, satış bedelini mirasçılar arasında paylaştırabilir. Bu yöntem, özellikle farklı şehirlerde veya yurtdışında yaşayan mirasçıların bulunduğu durumlarda, bürokrasiyi en aza indiren pratik bir çözümdür.   

Vefat Eden Kişinin Araç Muayenesi Gecikmesinin Bedeli: Borç ve Cezalar

Vefat Eden Kişinin Araç Muayenesi sürecinde gecikmek, mirasçılar için ciddi bir mali yük doğurur. Ancak bu yükümlülüklerin tümü aynı hukuki nitelikte değildir. Potansiyel müvekkillerimizin (mirasçıların) en çok endişe duyduğu bu finansal sorumlulukları, “borç” ve “ceza” ayrımı üzerinden netleştirmek, hak kayıplarını önlemek için hayati önem taşır. Bu ayrım, hangi ödemelerin mirasçılara geçtiğini, hangilerinin ise vefat ile birlikte son bulduğunu belirler.

Muayene Gecikme Bedeli ve MTV Borçları: Tereke Borcudur

Mirasçılar, TMK uyarınca terekenin borçlarından şahsen ve müteselsilen sorumludur. Bu borçların başında, araca bağlı mali yükümlülükler gelir.   

Vefat eden kişinin ödememiş olduğu Motorlu Taşıtlar Vergisi (MTV) borçlarının anaparası, bir vergi aslı borcudur. Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) 12. maddesi, mirasçıların bu borçlardan kendi miras payları oranında sorumlu olduğunu netleştirir. Bu borçlar ödenmeden, vergi dairesinden intikal için “ilişik kesme yazısı”  alınamaz ve engelli aracı intikali gibi özel durumlarda dahi bu vergilerin ödenmesi gerekebilir.   

En kritik konu ise Vefat Eden Kişinin Araç Muayenesi yaptırılmadığı için biriken araç muayene gecikme bedelidir. Bu bedel, aylık %5 oranında işleyen ve Maliye Bakanlığı’na aktarılan bir kamu alacağıdır. Bu bedelin hukuki niteliği, bir “vergi cezası” veya “idari para cezası” değil, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun  kapsamında tahsil edilen bir “gecikme zammı” veya “idari borç” niteliğindedir. Bu borç, şahsa değil, mala (araca) bağlı bir borçtur. Araç terekeye dahil olduğuna göre, araca bağlı bu borç da tereke borcudur. Sonuç olarak, mirasçılar, murisin ödemediği MTV borç asıllarını ve birikmiş tüm araç muayene gecikme bedellerini ödemekle yükümlüdürler.   

Cezaların Şahsiliği İlkesi: Mirasçılara Geçmeyen Cezalar

Mirasçıları finansal olarak bir nebze rahatlatan hukuki ilke ise “cezaların şahsiliği” ilkesidir. Bu ilke, hem ceza hukukunun hem de vergi ceza hukukunun temel taşıdır. Bu ilkeye göre, bir kişinin işlediği bir suçtan veya kabahatten doğan ceza, sadece o kişiyi bağlar ve o kişinin ölümüyle birlikte sona erer; mirasçılara intikal etmez.   

Vergi Usul Kanunu’nun 372. maddesi bu konusunda çok açıktır: Murisin ölümü halinde, ölümden önce tahakkuk etmiş (kesinleşmiş) olsa dahi, vergi ziyaı cezaları, usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları terkin edilir, yani silinir. Mirasçılar bu cezalardan sorumlu tutulamazlar.   

Bu ilkeyi Vefat Eden Kişinin Araç Muayenesi ile ilgili yaptırımlara kıyasen uyguladığımızda:

  • Muris hayattayken muayenesiz araç kullanırken yakalanmış ve adına (örn: 2025 için 2.168 TL) idari para cezası  kesilmişse, bu ceza şahsidir ve mirasçılardan talep edilemez.   
  • Ancak aracın muayenesiz kalmasından doğan gecikme bedeli , bir “ceza” değil, bir “borç” olduğu için mirasçılardan talep edilir.   

Bu nüans, mirasçıların hangi borçları ödemek zorunda olduğunu, hangileri içinse vergi dairesine itiraz veya terkin talebinde bulunabileceğini bilmesi açısından kritik öneme sahiptir.

Muayenesiz Araç Kullanmanın Ağır Yaptırımları

Bazı mirasçılar, “Vefat Eden Kişinin Araç Muayenesi ve intikal işlemleri uzun sürecek, biz aracı bu şekilde kullansak ne olur?” diye düşünebilir. Bu düşünce, mirasçıları birikmiş borçlardan çok daha büyük bir mali felaketin eşiğine getirebilir. Vefat eden kişinin adına kayıtlı, muayenesiz bir aracı trafiğe çıkarmak, bir “Rus ruleti” oynamaktır.

Eğer bir mirasçı bu aracı kullanırken trafik çevirmesine yakalanırsa, cezalar vefat eden kişiye değil, aracı o an kullanan sürücüye (mirasçıya) kesilir. Bu durumda karşılaşılacak yaptırımlar şunlardır:

  1. Muayenesiz Araç Kullanma Cezası: 2025 yılı için bu ceza 2.168 TL olarak belirlenmiştir. Araç, muayenesi yapılana kadar derhal trafikten men edilir ve çekici ile otoparka çekilir.   
  2. Egzoz Emisyon Muayenesi Yaptırmama Cezası: Araç muayenesi için egzoz muayenesi de şarttır. Eğer bu da eksikse (ki genellikle öyledir), 2025 yılı için 14.310 TL gibi fahiş bir idari para cezası uygulanır. Bu ceza, sürenin bir gün geçmesi halinde dahi tam olarak uygulanır.   

Bir trafik kontrolünde, mirasçı, aracın değerini aşan toplamda 16.000 TL’yi aşan idari para cezaları ve aracın trafikten men edilmesi riskiyle karşı karşıya kalır. Bu nedenle, hukuki statüsü çözülene kadar aracın kesinlikle trafiğe çıkarılmaması gerekir.

Vefat Eden Kişinin Muayenesiz Aracıyla Kaza Yapmak

Vefat Eden Kişinin Araç Muayenesi yaptırılmamış bir araçla mirasçılardan birinin kazaya karışması, en kötü senaryodur ve “müteselsil sorumluluk” ilkesinin  ne kadar tehlikeli olabileceğini gösterir.   

Böyle bir kaza durumunda, sigorta şirketlerinin tutumu genellikle şu şekilde olur:

  1. Zorunlu Trafik Sigortası (ZTS): Bu sigorta, kusurlu olsanız dahi, karşı tarafın (üçüncü kişinin) maddi ve bedensel zararlarını karşılamak zorundadır. Sigortanın varlık amacı budur. Araç muayenesiz dahi olsa, sigorta şirketi üçüncü kişiye ödeme yapar.   
  2. Kasko Sigortası: Mirasçıların kendi aracındaki hasar için Kasko poliçesine başvurulur. Vefatla birlikte kasko poliçesi otomatik olarak iptal olsa da , mirasçıların devralma hakkı vardır. Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre, sırf aracın muayenesiz olması, Kasko şirketinin hasarı reddetmesi için tek başına yeterli bir sebep değildir.   

Ancak asıl tehlike, sigorta şirketi ödemeyi yaptıktan sonra başlar. Sigorta şirketleri, “rücu hakkı” adı verilen bir hakka sahiptir. Eğer sigorta şirketi (veya atadığı eksper), kazanın münhasıran (doğrudan doğruya) aracın muayenesizliğinden kaynaklanan teknik bir arızadan (örneğin, muayenede tespit edilmesi gereken çürük bir fren hortumunun patlaması, rot başının kopması vb.) meydana geldiğini ispat ederse (illiyet bağı kurarsa), hem karşı tarafa hem de Kasko’dan mirasçılara ödediği tüm tazminatı, mirasçılardan (aracın yeni “işletenleri” olarak) rücu davası yoluyla geri isteyebilir.   

Bu rücu davası, “elbirliği mülkiyeti”  ve “müteselsil sorumluluk”  nedeniyle sadece aracı süren mirasçıya değil, tüm mirasçılara karşı açılabilir. Bir mirasçının hatası, diğer (hiçbir suçu olmayan) mirasçıların dahi şahsi malvarlıklarını (evlerini, maaşlarını) kaybetme riskini doğurur.   

Mirasçılar Arası Anlaşmazlık ve Vefat Eden Kişinin Araç Muayenesi Süreci

Tüm bu süreçlerin ideal bir dünyada, mirasçıların anlaştığı varsayımıyla yürüyeceği düşünülür. Ancak gerçek hayatta, “elbirliği mülkiyeti”  Vefat Eden Kişinin Araç Muayenesi sürecini genellikle bir “hukuki kilit” haline getirir. Bir mirasçı aracın muayene masrafını karşılamak istemez, diğeri satılmasına karşı çıkar, bir başkasına ise ulaşılamaz. Bu durumda araç, yasal bir çıkmazın içine girer.   

Bu kilidi kırmanın tek yasal yolu, mahkemeye başvurmaktır. Mirasçılardan herhangi biri, vefat edenin son yerleşim yerindeki Sulh Hukuk Mahkemesi’ne başvurarak, “Terekeye Temsilci Atanması” (Miras Ortaklığına Temsilci Atanması) davası açabilir.   

Bu talep, mirasçılar arasında terekenin yönetimi konusunda bir anlaşmazlık olduğunun  veya miras ortaklığının bu anlaşmazlık nedeniyle işlemez hale geldiğinin  ispatlanmasıyla kabul edilir. Mahkeme, genellikle bu konuda uzman bir avukatı veya bağımsız bir kişiyi “tereke temsilcisi” olarak atar. Atanan bu temsilci, mirasçıların rızasına veya imzasına ihtiyaç duymaksızın, tereke adına hareket etme yetkisi kazanır. Temsilci, terekenin (mirasçıların) menfaatine olacak şekilde, mahkemenin denetiminde, aracın muayenesini yaptırabilir, MTV borçlarını tereke hesabından ödeyebilir ve hatta mahkemeden alacağı yetkiyle aracı satıp, elde edilen bedeli mirasçılar arasında paylaştırabilir. Bu dava, Vefat Eden Kişinin Araç Muayenesi sürecindeki anlaşmazlık durumunda başvurulması gereken en etkili hukuki çözümdür.   

Aracı Trafikten Çekme Belgesi Almak

Bazı durumlarda, vefat edenden kalan araç çok eski, ekonomik değeri düşük veya borçları (birikmiş MTV, muayene gecikme bedelleri) kendi değerinden fazla olabilir. Mirasçılar bu aracı kullanmayı veya satmayı düşünmüyorsa, aracın sürekli olarak yeni borçlar üretmesini engellemek için “kanamayı durduracak” bir B planına ihtiyaç duyulur.

Bu çözüm, Vefat Eden Kişinin Araç Muayenesi işlemleriyle uğraşmak yerine, aracın “trafikten çekme belgesi” alınarak trafikten çekilmesidir. Bu belge alındığı tarihten itibaren, araç için Motorlu Taşıtlar Vergisi (MTV) ve araç muayene zorunluluğu işlemez.   

Ancak, trafikten çekme belgesi almak için öncelikle aracın tüm borçlarının sıfırlanması gerekir. Yani mirasçılar (intikal işlemini takiben), aracın o güne kadar birikmiş tüm MTV borçlarını, varsa plakaya yazılmış trafik cezalarını ve en önemlisi birikmiş tüm muayene gecikme bedellerini ödemek zorundadır. Bu borçlar temizlenmeden noterler veya tescil birimleri  trafikten çekme işlemini yapmazlar. Borçlar ödendikten sonra, aracın plakaları notere teslim edilir ve araç yasal olarak “trafikten çekilmiş” olur. Bu, özellikle “borca batık tereke” (terekenin borçlarının malvarlığından fazla olması)  durumlarında, mirasçıların gelecekteki borçlardan kurtulması için mantıklı bir hukuki stratejidir.   

Vefat Eden Kişinin Araç Muayenesi Sonuç

Görüldüğü üzere, Vefat Eden Kişinin Araç Muayenesi süreci, teknik bir kontrolden ibaret olmayıp, Miras Hukuku (külli halefiyet, elbirliği mülkiyeti, müteselsil sorumluluk) Vergi Hukuku (VİV beyannamesi, MTV borçları, cezaların şahsiliği)  ve Trafik Mevzuatı (tescil, muayene gecikme bedelleri, trafikten men)  gibi birçok farklı hukuk disiplinini kesiştiren, karmaşık ve çok aşamalı bir hukuki labirenttir.   

Mirasçılar, bir yandan yakınlarını kaybetmenin verdiği duygusal yükü taşırken, diğer yandan bu karmaşık bürokrasi, biriken borçlar  ve ağır idari para cezalarıyla  tek başlarına mücadele etmeye çalışmaktadır. Sürecin yanlış yönetilmesi (örn: muayenesiz araçla kazaya karışmak ve rücu davalarıyla karşılaşmak)  veya mirasçılar arası anlaşmazlıkların (elbirliği mülkiyeti kilidi)  çözülememesi halinde, mirasçılar, tereke borçları nedeniyle kendi şahsi malvarlıklarıyla sorumlu olma riskiyle karşı karşıya kalırlar.   

Bu zorlu süreçte hak kayıplarını önlemek, yasal prosedürleri en hızlı ve doğru şekilde tamamlamak, mirasçıları beklenmedik borçlardan ve cezalardan korumak için, miras ve intikal işlemleri konusunda tecrübeli uzman bir Avukat İstanbul desteği almak, bir lüks değil, bir zorunluluktur. Miras hukuku ve idari yaptırımlar konusunda uzmanlaşmış bir Avukat İstanbul ile çalışmak, mirasçıların bu karmaşık süreci en az maliyetle, en hızlı şekilde ve hukuka tam uygun olarak atlatmalarını sağlayacak en güvenli yoldur.

Vefat Eden Kişinin Araç Muayenesi Hakkında Sık Sorulan Sorular

Veraset ilamı (mirasçılık belgesi) almak için belirli bir süre var mı?

Hayır, veraset ilamı (mirasçılık belgesi) almak için kanunda belirlenmiş bir hak düşürücü süre ya da zamanaşımı bulunmamaktadır. Miras bırakanın ölümünden hemen sonra dahi mirasçılardan herhangi biri notere veya Sulh Hukuk Mahkemesi’ne başvurarak bu belgeyi talep edebilir. Ancak, diğer yasal sürelerin (özellikle vergi beyannamesi verme süresi) kaçırılmaması için bu belgenin vakit kaybetmeden alınması şiddetle tavsiye edilir.   

Veraset ve intikal vergisi beyannamesi ne zaman verilir? Gecikirse ne olur?

Mirasçılar (veya vekilleri), ölüm tarihinden itibaren 4 ay içinde (eğer mirasçılar Türkiye’de ikamet ediyorsa) veya 6 ay içinde (eğer mirasçılar yurtdışında ikamet ediyorsa) veraset ve intikal vergisi beyannamesini ilgili vergi dairesine vermek zorundadır. Bu sürelere uyulmaması halinde, mirasçılar adına usulsüzlük cezası ve (eğer bir vergi çıkarsa) gecikme faizi tahakkuk ettirilir.   

Vefat Eden Kişinin Araç Muayenesi Gecikme Bedellerinden Mirasçılar Sorumlu mudur? Mirasın Reddi Bu Borcu Etkiler mi?

Evet, sorumludurlar. Vefat Eden Kişinin Araç Muayenesi zamanında yapılmadığı için oluşan gecikme bedeli, “cezaların şahsiliği”  ilkesine tabi bir “ceza” değil, araca bağlı bir “tereke borcu” olarak kabul edilir. Bu nedenle mirasçılar, bu borçtan müteselsilen ve şahsen sorumludur. Ancak, mirasçılar yasal süre olan 3 ay içinde (ölümü öğrendikleri tarihten itibaren) Sulh Hukuk Mahkemesi’ne başvurarak “mirasın reddi” (reddi miras)  işlemini yaparlarsa, terekenin borca batık olduğu  durumlarda hem mirastan (araçtan) hem de bu borçtan (ve diğer tüm tereke borçlarından)  kurtulmuş olurlar.   

Murisin ödenmemiş MTV borçları ve trafik cezaları da mirasçılara mı kalır?

Bu iki yükümlülük birbirinden farklıdır. Ödenmemiş MTV (Motorlu Taşıtlar Vergisi) borcunun anaparası, bir vergi aslı borcudur ve tereke borcu sayılır. Mirasçılar bu borçtan sorumludur. Ancak, muris adına kesilmiş olan trafik cezaları (hız cezası, park cezası vb.) veya vergi ziyaı cezaları (vergi cezaları), “cezaların şahsiliği” ilkesi  gereğince mirasçılara geçmez. Bu cezalar murisin ölümüyle birlikte vergi dairesince terkin edilir, yani silinir.   

Mirasçılardan sadece biri, diğerlerinin haberi olmadan aracı satabilir veya intikalini yaptırabilir mi?

Satamaz. Araç üzerinde “elbirliği mülkiyeti”  bulunduğu için, aracın satışı gibi önemli tasarruf işlemleri için tüm mirasçıların birlikte hareket etmesi veya vekalet vermesi zorunludur. Ancak, mirasçılardan biri, diğerlerinin rızası olmasa dahi, intikal sürecini (veraset ilamı alma, vergi dairesi işlemleri, noter tescili) başlatabilir. Fakat bu işlem sonucunda araç tek bir mirasçının üzerine değil, yine tüm mirasçıların adına (elbirliği mülkiyetiyle)  tescil edilir.   

Aracı Kullanmayacağız, Vefat Eden Kişinin Araç Muayenesi Zorunluluğunu Nasıl Durdurabiliriz?

Eğer araç kullanılmayacaksa ve Vefat Eden Kişinin Araç Muayenesi gibi zorunluluklarla uğraşmak istenmiyorsa, yapılacak işlem “trafikten çekme belgesi” almaktır. Bunun için öncelikle aracın mirasçılar adına intikalinin yapılması ve o güne kadar birikmiş tüm borçlarının (MTV, muayene gecikme bedelleri, trafik cezaları) ödenmesi şarttır. Borçlar sıfırlandıktan sonra, aracın plakaları notere teslim edilerek “çekme belgesi” alınır. Bu belge alındığı tarihten itibaren araç için MTV ve periyodik muayene zorunluluğu durur.   

Bu Yazıyı Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Yazılar

Hakkımızda

Bize Ulaşın

Baştürk Hukuk Bürosu olarak tüm sorularınıza cevap vermekteyiz.