Çocuğun Babaya Nafaka Davası Açması

Çocuğun Babaya Nafaka Davası Açması

Anne ve babanın çocuğun bakım, eğitim ve gelişim giderlerini karşılama yükümlülüğü, ahlaki bir sorumluluk olmanın ötesinde, Türk Medeni Kanunu tarafından güvence altına alınmış temel bir hukuki borçtur. Bu yükümlülük, ebeveynlerin kişisel tercihlerine veya keyfiyetine bırakılmış bir lütuf değil, çocuğun üstün yararı ilkesi gereğince kanundan doğan mutlak bir görevdir. Özellikle evlilik birliğinin sona ermesi veya tarafların ayrı yaşaması gibi durumlarda, çocuğun yaşam standardının korunması ve ihtiyaçlarının eksiksiz karşılanması için nafaka kurumu devreye girer. Çocuğun babaya nafaka davası açması, bu yasal hakkın kullanılması ve babanın mali gücü oranında çocuğun geleceğine katılımının sağlanması için atılan en önemli hukuki adımdır. Bu süreç, tek bir dava türünden ibaret değildir; çocuğun yaşı, eğitim durumu ve özel ihtiyaçları gibi faktörler, izlenmesi gereken hukuki yolu, davanın türünü ve talep edilebilecek nafakanın kapsamını temelden değiştiren stratejik bir yol ayrımı sunar. Bu nedenle, doğru hukuki zeminde, doğru nafaka türüyle dava açmak, çocuğun haklarının tam olarak korunabilmesi için hayati önem taşımaktadır ve bu hassas süreçte profesyonel hukuki destek almak, olası hak kayıplarının önüne geçecektir.   

Çocuğun Babaya Nafaka Davası Açması Sürecinde Nafaka Türleri

Türk hukuk sisteminde, bir çocuğun babasından talep edebileceği nafaka, çocuğun içinde bulunduğu duruma göre üç ana kategoriye ayrılır. Bu ayrımlar yalnızca teorik bir sınıflandırma olmayıp, davayı kimin açacağından ispat yükümlülüğüne, nafakanın kapsamından ne zaman sona ereceğine kadar tüm dava stratejisini belirleyen pratik sonuçlar doğurur. Bu nedenle, çocuğun babaya nafaka davası açması gibi önemli bir hukuki sürece başlamadan önce, çocuğun durumunun hangi nafaka türüne uygun olduğunun doğru bir şekilde tespit edilmesi, davanın başarısı için ilk ve en kritik adımdır.

18 Yaş Altı (Reşit Olmayan) Çocuk İçin İştirak Nafakası (TMK m. 182)

İştirak nafakası, halk arasında “çocuk nafakası” olarak da bilinen en yaygın nafaka türüdür. Türk Medeni Kanunu’nun 182. maddesi uyarınca, boşanma veya ayrılık durumunda velayet hakkı kendisine verilmeyen ebeveynin, çocuğun bakım, eğitim, sağlık, barınma gibi temel giderlerine mali gücü oranında katılımını sağlamayı amaçlar. Bu nafakanın temel mantığı, ebeveynlerin boşanmış olsalar dahi çocuğa karşı ortak sorumluluklarının devam ettiği ilkesine dayanır. Önemle belirtmek gerekir ki, iştirak nafakasına hükmedilirken tarafların boşanmadaki kusur durumunun hiçbir önemi yoktur; bu, tamamen çocuğun menfaatini korumaya yönelik bir yükümlülüktür.   

Reşit olmayan bir çocuk için çocuğun babaya nafaka davası açması, kural olarak velayet hakkına sahip olan anne tarafından gerçekleştirilir. Anne, çocuk adına hareket ederek babaya karşı dava açar. Ancak çocuğun velayeti her iki ebeveynden de alınıp kendisine bir vasi atanmışsa, dava açma yetkisi bu vasiye geçer. Ayrıca, ayırt etme gücüne sahip olan küçük de bizzat nafaka davası açma hakkına sahiptir. İştirak nafakası yükümlülüğü, kural olarak çocuğun 18 yaşını doldurması, evlenmesi veya bir mahkeme kararıyla ergin kılınmasıyla kendiliğinden sona erer.   

18 Yaş Üstü (Ergin) ve Eğitimi Devam Eden Çocuk İçin Eğitim Nafakası (TMK m. 328/II)

Toplumda yaygın olan kanının aksine, ebeveynin çocuğa bakma borcu, çocuk 18 yaşına geldiğinde mutlak olarak sona ermez. Türk Medeni Kanunu’nun 328. maddesinin ikinci fıkrası, bu konuda çok önemli bir düzenleme getirmiştir: “Çocuk ergin olduğu halde eğitimi devam ediyorsa, ana ve baba durum ve koşullara göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere, eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdürler.”. 18 yaşını doldurmuş ve eğitimi devam eden bir genç için çocuğun babaya nafaka davası açması, onun geleceği için kritik bir adımdır ve bu dava “eğitim nafakası” olarak adlandırılır. Bu, iştirak nafakasının bir devamı niteliğinde olmayıp, ebeveynin “bakım borcunun” bir uzantısı olarak düzenlenen özel ve daha kapsamlı bir nafaka türüdür. Bu bir “yardım” değil, kanundan doğan bir “bakım” yükümlülüğüdür.   

Eğitim nafakasına hükmedilebilmesi için bazı şartların bir arada bulunması gerekir. Öncelikle, çocuk 18 yaşını doldurmuş olmalı ve eğitimi aktif olarak devam etmelidir. Bu eğitim; üniversite, yüksek lisans, mesleki eğitim ve hatta üniversiteye hazırlık kurslarını dahi kapsayabilir. İkinci olarak, babanın mali durumunun bu nafakayı ödemeye elverişli olması, yani kendisinden bu yardımın “beklenebilir” olması gerekir. Son olarak, çocuğun eğitimini ciddiye alması, derslerine devam etmesi ve eğitimi makul bir süre içinde bitirme gayreti içinde olması beklenir. Bu davadaki en kritik usuli nokta ise, davacının kim olduğudur. İştirak nafakasından farklı olarak, eğitim nafakası davası bizzat reşit olan çocuk tarafından açılmalıdır. Annenin, ergin çocuğu adına bu davayı açma yetkisi bulunmamaktadır. Yargıtay kararları bu konuda oldukça nettir.   

18 Yaş Üstü (Ergin) ve Yardıma Muhtaç Çocuk İçin Yardım Nafakası (TMK m. 364)

Yardım nafakası, aile bireyleri arasındaki dayanışma ve yardımlaşma ödevinin bir yansımasıdır. Türk Medeni Kanunu’nun 364. maddesi, “Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür” hükmünü amirdir. Eğitimi bitmiş ancak yoksulluğa düşmüş ergin bir birey için de çocuğun babaya nafaka davası açması ‘yardım nafakası’ yoluyla mümkündür. Bu nafaka türü, sadece çocuk-baba ilişkisine özgü olmayıp, tüm altsoy-üstsoy ilişkilerini kapsar. Bir çocuğun babasından yardım nafakası talep edebilmesi için en temel ve vazgeçilmez şart, yardım edilmediği takdirde yoksulluğa düşecek olmasıdır. Yoksulluk kavramı, kişinin yeme, giyinme, barınma, sağlık gibi zorunlu yaşam giderlerini karşılayamayacak durumda olmasını ifade eder.   

Bu davada ispat yükü, yoksulluğa düşeceğini iddia eden davacı çocuğun üzerindedir. Tıpkı eğitim nafakasında olduğu gibi, bu dava da reşit olan çocuk tarafından bizzat açılmalıdır. Eğitimi devam etmeyen ancak bir iş bulamayan, sağlık sorunları nedeniyle çalışamayan veya benzeri sebeplerle yardıma muhtaç duruma düşen ergin bir çocuk, bu yola başvurabilir.   

Hangi Nafaka Davası Sizin İçin Doğru?

Aşağıdaki tablo, anlatılan üç nafaka türü arasındaki temel farkları özetleyerek, durumunuza en uygun hukuki yolu belirlemenize yardımcı olmak amacıyla hazırlanmıştır.

Özellikİştirak Nafakası (TMK m. 182)Eğitim Nafakası (TMK m. 328/II)Yardım Nafakası (TMK m. 364)
Kimler İçin?Reşit olmayan (18 yaş altı) çocukEğitimi devam eden reşit çocukYoksulluğa düşecek reşit çocuk
Temel ŞartBoşanma/ayrılık ve velayet durumuAktif ve makul süreli eğitim hayatıYardım edilmezse yoksulluğa düşme
Davacı Kimdir?Velayeti alan ebeveyn/vasiReşit olan çocuğun kendisiReşit olan çocuğun kendisi
Hukuki DayanakEbeveynin bakım yükümlülüğüne katılımıEbeveynin bakım yükümlülüğünün devamıAkrabalar arası yardımlaşma ödevi
Ne Zaman Sona Erer?Çocuk reşit olunca (kural olarak)Eğitim sona erinceYoksulluk hali ortadan kalkınca

Çocuğun Babaya Nafaka Davası Açması İçin Hukuki Süreç

Doğru nafaka türü belirlendikten sonra, hakların yasal yollarla talep edilmesi için dava sürecinin başlatılması gerekir. Bu süreç, belirli usul kurallarına tabi olup, adımların doğru atılması davanın sağlıklı ilerlemesi için kritik öneme sahiptir.

Görevli ve Yetkili Mahkeme Neresidir?

Bir davanın nerede ve hangi mahkemede açılacağı, davanın en temel usuli şartlarındandır. Çocuğun babaya nafaka davası açması sürecinde görevli mahkeme, kanunla özel olarak yetkilendirilmiş olan Aile Mahkemesidir. Eğer davanın açılacağı adliyede müstakil bir Aile Mahkemesi bulunmuyorsa, bu davaya Asliye Hukuk Mahkemesi “Aile Mahkemesi sıfatıyla” bakmakla görevlidir.   

Yetkili mahkeme konusunda ise kanun koyucu davacıya önemli bir kolaylık sağlamıştır. Normalde davalar davalının ikametgahında açılırken, nafaka davalarında yetkili mahkeme, taraflardan birinin yerleşim yeri mahkemesidir. Bu, davacı olan çocuğun (veya velayeten annenin) kendi yaşadığı şehirdeki Aile Mahkemesi’nde dava açabileceği anlamına gelir ki bu da dava sürecini takip etmeyi oldukça kolaylaştırır.   

Dava Dilekçesi Hazırlığı ve İspat Yükümlülüğü

Dava süreci, mahkemeye sunulacak bir dava dilekçesi ile başlar. Bu dilekçe, davanın adeta bir yol haritasıdır ve taleplerin hukuki bir dille, somut gerekçelere dayandırılarak mahkemeye sunulmasını sağlar. Dilekçede tarafların kimlik ve adres bilgileri, talep edilen nafaka türü (iştirak, eğitim veya yardım), talep edilen aylık nafaka miktarı ve bu talebi destekleyen hukuki ve fiili gerekçeler açıkça belirtilmelidir.   

Nafaka davalarında ispat yükü genel olarak davacı üzerindedir. Davacı, çocuğun ihtiyaçlarını (okul masrafı, kira, gıda, sağlık giderleri vb.) ve davalı babanın mali gücünü ispatlamalıdır. Ancak babanın gelirini gizlemesi veya asgari ücretten gösteriyor olması, davanın reddedileceği anlamına gelmez. Mahkeme, sadece tarafların beyanlarıyla bağlı kalmaz; babanın gerçek mali durumunu tespit etmek için kapsamlı bir sosyal ve ekonomik durum araştırması yapar. Bu kapsamda SGK’dan hizmet dökümü, bankalardan hesap hareketleri, Tapu ve Kadastro Müdürlüğü’nden mal varlığı kayıtları istenir ve babanın gerçek ödeme gücü ortaya çıkarılır.   

Yargılama Usulü ve Süreç

Nafaka davaları, niteliği gereği ivedi bir çözüm gerektirdiğinden, kanun gereği basit yargılama usulüne tabidir. Bu, delillerin daha hızlı toplanması ve duruşmaların daha kısa aralıklarla yapılması anlamına gelir, bu da davanın genel hukuk davalarına göre daha çabuk sonuçlanmasını sağlar.   

Bu süreçteki en önemli mekanizmalardan biri de tedbir nafakasıdır. Dava açıldığında, mahkeme yargılama sonuçlanana kadar çocuğun mağdur olmaması için, dava tarihinden itibaren geçerli olmak üzere babanın geçici bir miktar nafaka ödemesine karar verebilir. Bu “tedbir nafakası”, davanın kesinleşmesiyle birlikte talep edilen asıl nafakaya (örneğin iştirak nafakasına) dönüşür. Bu sayede çocuğun dava süresince temel ihtiyaçları güvence altına alınmış olur.   

Çocuğun Babaya Nafaka Davası Açması ve Nafaka Miktarının Belirlenmesi

Nafaka miktarının ne kadar olacağı, tarafların en çok merak ettiği konulardan biridir. Bu miktar, hakimin keyfi bir takdiriyle değil, Türk Medeni Kanunu ve Yargıtay içtihatlarıyla şekillenmiş objektif kriterlere göre belirlenir. Çocuğun babaya nafaka davası açması sürecindeki temel ilke, çocuğun ihtiyaçları ile babanın mali gücü arasında makul ve adil bir denge kurulmasıdır.

Çocuğun İhtiyaçlarının Kapsamı

Hakim, nafaka miktarını belirlerken çocuğun sadece temel gıda ve barınma gibi asgari ihtiyaçlarını değil, çok daha geniş bir perspektifi dikkate alır. Çocuğun yaşı, devam ettiği okulun türü (devlet veya özel), eğitim masrafları (servis, yemek, kitap, kırtasiye, özel dersler), sağlık giderleri, giyim, sosyal ve kültürel faaliyetlere katılımı (spor, sanat kursları) ve boşanma öncesi ailenin sahip olduğu yaşam standardı gibi unsurlar bir bütün olarak değerlendirilir. Amaç, çocuğun boşanma nedeniyle yaşam standardında ciddi bir düşüş yaşamasının önüne geçmektir.   

Babanın Mali Gücünün Değerlendirilmesi

Nafakanın temel prensibi, nafaka yükümlüsünün ödeme gücü ile orantılı olmasıdır. Mahkeme, babanın mali gücünü tespit ederken sadece resmi maaş bordrosuna bakmaz. Babanın sahip olduğu ek gelirler, kira gelirleri, şirket ortaklıkları, gayrimenkuller, araçlar gibi tüm mal varlığı unsurları ve genel yaşam standardı (kullandığı araba, yaşadığı ev, tatil alışkanlıkları vb.) bir bütün olarak değerlendirilir. Babanın borçları da dikkate alınır ancak bu borçlar, nafaka yükümlülüğünden kaçmak için bir bahane olarak kullanılamaz. Mahkeme, babanın gerçek ekonomik potansiyelini tespit ederek adil bir miktar belirlemeyi hedefler.   

Hakkaniyet İlkesi ve Ortalama Oranlar

Kanunlarımızda nafaka miktarının, gelirin belirli bir yüzdesi olacağına dair sabit bir kural bulunmamaktadır. Hakim, yukarıda sayılan tüm bu kriterleri (çocuğun ihtiyaçları ve babanın geliri) bir araya getirerek, Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesinde düzenlenen hakkaniyet ilkesi çerçevesinde bir karar verir. Her dava kendi özel koşulları içinde değerlendirilir. Bununla birlikte, uygulamada ve Yargıtay kararlarında, nafaka miktarının genellikle nafaka yükümlüsünün gelirinin %25 ila %30’u civarında belirlendiği görülmektedir. Ancak bu oranlar bir kural olmayıp, somut olayın özelliklerine, çocuk sayısına ve tarafların özel durumlarına göre artabilir veya azalabilir.   

Çocuğun Babaya Nafaka Davası Açması Sonrası Nafakanın Tahsili ve Yaptırımlar

Birçok kişi için nafaka davasını kazanmak, sürecin sona erdiği anlamına gelir. Ancak hukuki gerçeklikte, mahkeme kararını almak çoğu zaman mücadelenin sadece ilk aşamasıdır. Asıl önemli olan, hükmedilen bu nafakanın düzenli olarak tahsil edilmesidir. Ne yazık ki, birçok nafaka yükümlüsü baba, mahkeme kararına rağmen ödeme yapmaktan kaçınmaktadır. Bu noktada, çocuğun babaya nafaka davası açması ile elde edilen mahkeme kararı bir sonuç değil, alacağı tahsil etmek için kullanılacak yasal araçların başlangıcı haline gelir. Nafakanın fiilen tahsil edilmesi, kendiliğinden işleyen bir süreç olmayıp, alacaklının avukatı aracılığıyla proaktif ve ısrarcı bir hukuki takip yapmasını gerektirir.

Nafaka Ödenmezse İcra Takibi

Mahkeme tarafından hükmedilen ve vadesi geldiği halde ödenmeyen nafaka alacakları için atılması gereken ilk adım, icra dairesi nezdinde ilamlı icra takibi başlatmaktır. “İlamlı” olması, takibin dayanağının bir mahkeme kararı olduğu anlamına gelir ve bu durum borçlunun itiraz imkanlarını ciddi şekilde kısıtlar. İcra müdürlüğü, bu takip talebi üzerine borçlu babaya bir icra emri göndererek borcunu belirli bir süre içinde ödemesini ihtar eder. Bu süre içinde ödeme yapılmazsa, alacaklının talebi üzerine babanın mal varlığına yönelik haciz işlemleri başlar. Bu kapsamda, babanın maaşının bir kısmına (nafaka alacaklarında maaşın tamamına kadar haciz konulabilir), banka hesaplarına, adına kayıtlı araçlara ve gayrimenkullere haciz uygulanarak alacağın tahsili sağlanır. Nafaka alacakları, emekli maaşının dahi haczinin mümkün olduğu istisnai alacaklardandır.   

Tazyik Hapsi (Nafaka Ödememe Cezası)

Başarılı bir çocuğun babaya nafaka davası açması süreci sonunda elde edilen karara uymayan ve icra takibine rağmen nafaka borcunu ödememekte direnen baba için kanun, çok daha etkili bir yaptırım öngörmüştür: tazyik hapsi. İcra ve İflas Kanunu’nun 344. maddesi uyarınca, nafaka alacaklısı, ödeme yapmayan baba hakkında İcra Ceza Mahkemesi’ne şikayette bulunabilir. Bu şikayet, geriye dönük son üç aylık ödenmemiş nafaka borcu için yapılabilir. Mahkeme, şikayeti haklı bulursa, babayı üç aya kadar tazyik hapsi ile cezalandırır.   

Tazyik hapsinin en önemli özellikleri, caydırıcılığını artıran nitelikleridir. Bu hapis cezası, adli para cezasına çevrilemez, ertelenemez ve hükmün açıklanması geri bırakılamaz. Babanın hapis cezasından kurtulmasının tek yolu, birikmiş nafaka borcunu ödemesidir. Borç ödendiği anda, baba derhal tahliye edilir. Unutulmaması gereken en kritik nokta ise, babanın tazyik hapsi cezasını çekmesinin, nafaka borcunu ortadan kaldırmadığıdır. Borç, hapis sonrası da varlığını sürdürmeye devam eder.   

Durum Değişikliğinde Nafakanın Uyarlanması

Mahkemenin belirlediği nafaka miktarı, zamanın koşullarına ve tarafların durumuna göre değişmez bir nitelik taşımaz. Zamanla çocuğun ihtiyaçları artabilir (örneğin, özel okula veya üniversiteye başlaması gibi) veya babanın gelirinde ciddi bir artış olabilir. Bu gibi durumlarda, mevcut nafaka miktarının yetersiz kalması halinde “nafaka artırım davası” açılabilir. Benzer şekilde, babanın işini kaybetmesi gibi ödeme gücünü esaslı şekilde azaltan veya çocuğun kendi gelirini elde etmeye başlaması gibi durumlarda da baba tarafından “nafakanın azaltılması veya kaldırılması davası” açılması mümkündür.   

Çocuğun Babaya Nafaka Davası Açması Sonuç

Çocuğun babaya nafaka davası açması, görüldüğü üzere, basit bir talep dilekçesinden çok daha fazlasını içeren, stratejik planlama gerektiren çok aşamalı bir hukuki süreçtir. Doğru nafaka türünün (iştirak, eğitim, yardım) tespitiyle başlayan bu yolculuk, dava dilekçesinin hazırlanması, babanın mali durumunun eksiksiz bir şekilde araştırılması, çocuğun ihtiyaçlarının somut delillerle ispatlanması ve adil bir nafaka miktarının belirlenmesi gibi teknik bilgi ve deneyim gerektiren adımlarla devam eder. En önemlisi, mahkeme kararının alınmasıyla süreç sona ermemekte, asıl mücadele olan nafakanın düzenli tahsili aşaması başlamaktadır. İcra takibi ve tazyik hapsi gibi zorlayıcı yasal yolların etkin bir şekilde kullanılması, çocuğun hakkının kağıt üzerinde kalmamasını sağlar.

Bu tür hassas ve çok aşamalı davalarda, bir İstanbul Boşanma Avukatı ile çalışmak, çocuğunuzun haklarının en doğru şekilde ve eksiksiz korunmasını sağlar. Sürecin başından sonuna, özellikle de tahsilat aşamasında doğru adımların atılması için deneyimli bir İstanbul Boşanma Avukatı‘ndan destek almak, olası hak kayıplarını önleyecek ve çocuğunuzun geleceğini güvence altına alacaktır.

Çocuğun Babaya Nafaka Davası Açması Sıkça Sorulan Sorular

18 yaşını dolduran üniversite öğrencisi çocuğum babasından nafaka alabilir mi? 

Evet, alabilir. Bu durumda çocuğun babaya nafaka davası açması, “eğitim nafakası” talebiyle bizzat çocuk tarafından yapılır. Türk Medeni Kanunu’nun 328/2. maddesi uyarınca, eğitimi devam eden reşit çocuk, eğitim hayatı sona erene kadar babasından nafaka talep etme hakkına sahiptir.   

Baba işsiz olduğunu veya gelirini gizlediğini söylüyor, yine de nafaka bağlanır mı? 

Evet, bağlanabilir. Mahkeme sadece babanın beyanına itibar etmez. Kapsamlı bir sosyal ve ekonomik durum araştırması (banka kayıtları, tapu kayıtları, yaşam standardı vb.) yaparak babanın gerçek ödeme gücünü tespit eder. Hiçbir geliri olmasa dahi, çalışmasına engel bir durumu yoksa potansiyel gelirine göre bir nafakaya hükmedebilir.

Nafaka ödemeyen baba için hapis cezası süreci nasıl işler? 

Öncelikle ödenmeyen nafaka için icra takibi başlatılır. Babaya gönderilen ödeme emrine rağmen borç ödenmezse, alacaklının şikayeti üzerine İcra Ceza Mahkemesi’nde dava açılır. Mahkeme, babayı 3 aya kadar tazyik hapsi ile cezalandırabilir. Bu ceza, borç ödenene kadar infaz edilir.   

Geçmişe dönük birikmiş nafakaları talep edebilir miyim? 

Evet, edebilirsiniz. Nafaka alacaklarında zamanaşımı süresi 10 yıldır. Bu süre içinde, geçmişe dönük birikmiş tüm nafaka alacakları için icra takibi başlatabilirsiniz. Ancak, tazyik hapsi şikayeti yalnızca şikayet tarihinden önceki son 3 aylık ödenmeyen nafaka için yapılabilir.   

Nafaka davası ne kadar sürer? 

Nafaka davaları, “basit yargılama usulüne” tabi olduğu için genellikle diğer hukuk davalarına göre daha hızlı sonuçlanır. Ancak bu süre, davanın açıldığı mahkemenin iş yoğunluğuna ve davanın karmaşıklığına göre değişiklik gösterebilir.   

Anlaşmalı boşanmada belirlediğimiz nafaka miktarı sonradan artırılabilir mi? 

Evet, artırılabilir. Anlaşmalı boşanma protokolünde belirlenen nafaka miktarı, zamanla yetersiz kalabilir. Çocuğun ihtiyaçlarının artması (örneğin liseye veya üniversiteye başlaması) veya paranın alım gücünün düşmesi gibi durumlarda her zaman “nafaka artırım davası” açarak miktarın günün koşullarına uyarlanmasını talep edebilirsiniz.   

Bu Yazıyı Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Yazılar

Hakkımızda

Bize Ulaşın

Baştürk Hukuk Bürosu olarak tüm sorularınıza cevap vermekteyiz.