Babanın Verdiği Para İle Alınan Ev Kişisel Mal Mı?

Babanın Verdiği Para İle Alınan Ev Kişisel Mal Mı?

Evlilik birliği içerisinde edinilen mal varlıklarının boşanma sonrası tasfiyesi, Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) en karmaşık ve hassas alanlarından birini oluşturmaktadır. Özellikle eşlerden birine üçüncü kişilerden, genellikle anne veya babadan gelen finansal destekle alınan gayrimenkuller, mal paylaşımı davalarında en çok ihtilaf konusu olan varlıklar arasında yer almaktadır. Potansiyel müvekkillerin en temel sorusu, haklarını koruma kaygısıyla sordukları Babanın Verdiği Para İle Alınan Ev Kişisel Mal Mı? sorusudur. Hukuki açıdan bakıldığında, bu paranın ve dolayısıyla edinilen evin hukuki niteliği, diğer eşin malvarlığı üzerinde talep edeceği Katılma Alacağı miktarını doğrudan etkiler. Bu nedenle, malvarlığınızın yasal korumasını sağlamak ve olası bir hak kaybına uğramamak için sürecin hukuki dayanaklarını ve ispat stratejilerini detaylıca anlamak gerekmektedir.

Türk Medeni Kanunu, eşler arasındaki mal rejimini düzenlerken, mal varlığını kaynağına göre kategorize ederek, aileden gelen maddi desteğin yasal güvence altına alınmasını sağlamıştır. Bu güvencenin pratik hayata yansıması, ancak doğru hukuki adımların atılması ve kuvvetli delillerin sunulmasıyla mümkündür. Unutulmamalıdır ki, hukuki korumanın mevcut olması sadece bir başlangıç noktası teşkil ederken, bu korumanın uygulamada hayata geçirilmesi ise uzmanlık gerektiren bir alandır.

Türk Medeni Kanunu’nda (TMK) Mal Rejimlerinin Temelleri ve Varlık Kategorileri

Türkiye’de 1 Ocak 2002 tarihinden sonra kurulan evliliklerde, eşler noterde bir mal rejimi sözleşmesiyle aksini kararlaştırmadıkça, yasal mal rejimi olan Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi otomatik olarak uygulanmaktadır. Bu rejim, boşanma durumunda mal tasfiyesinin temelini oluşturur ve tüm varlıkları kaynağına göre net bir şekilde iki ana kategoriye ayırır: Kişisel Mal (KM) ve Edinilmiş Mal (EM). Bu ayrım, davanızın sonucunu belirleyecek olan Babanın Verdiği Para İle Alınan Ev Kişisel Mal Mı? sorusunun cevabının belirlenmesinde hayati önem taşımaktadır.

Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi’nin Hukuki Yapısı ve Paylaşım Esasları

Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi’nin temel felsefesi, evlilik birliği süresince eşlerin ortak çabası, emeği ve gelirleriyle elde edilen değerlerin adil bir şekilde paylaştırılmasıdır. Bu rejimde, bir eşin çalışması karşılığı kazandığı ücretler, sosyal güvenlik veya yardım kurumlarından elde edilen ödemeler, çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatlar ve kişisel malların gelirleri (örneğin kira geliri veya faiz) edinilmiş mal olarak kabul edilir (TMK Madde 219). Evlilik süresince elde edilen bu edinilmiş mallar, rejim sona erdiğinde (boşanma veya ölüm) diğer eşin yasal olarak talep edebileceği Katılma Alacağı hakkına tabidir. Genel kural olarak, edinilmiş malların değerinin yarısı (%50) diğer eşe ödenmek zorundadır.

Kişisel Malın (KM) Kesin Tanımı ve Kapsamı

Kişisel mallar, kanun koyucu tarafından edinilmiş malların aksine, paylaşıma tabi tutulmayan ve her eşin kendine ait olan malvarlığı değerleri olarak tanımlanmıştır. TMK Madde 220, kişisel malların kapsamını dört ana başlıkta kesin olarak belirler ve bu dört başlık, babadan gelen paranın hukuki niteliğini de açıklamaktadır. İlk olarak, eşlerden birinin sadece kişisel kullanımına özgülenmiş eşyalar kişisel maldır. İkinci ve en kritik başlık ise, mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait olan veya sonradan karşılıksız kazanma yoluyla elde edilen mal varlığı değerleridir. Buradaki “karşılıksız kazanma” ifadesi, miras, piyango ikramiyesi veya aile büyüklerinden gelen bağışları (hibeleri) ifade eder. Kişisel mallar, mal rejiminin tasfiyesinde diğer eşin Katılma Alacağı hesabına kesinlikle dahil edilmez ve her eş kendi kişisel malını geri alma hakkına sahiptir. Kanunun bu net ayrımı, aileden gelen maddi desteğin korunmasını sağlayan temel bir hukuki güvencedir.  

Babanın Verdiği Para İle Alınan Ev Kişisel Mal Mı? Yargıtay İçtihatları Işığında

Mal paylaşımı davasında bir gayrimenkulün kişisel mal olarak korunup korunmayacağı, evin alımında kullanılan paranın hukuki kaynağına sıkı sıkıya bağlıdır. Babanın Verdiği Para İle Alınan Ev Kişisel Mal Mı? sorusunun cevabı, Yargıtay’ın yerleşik kararlarıyla pekiştirilmiş iki temel hukuki ilkeye dayanmaktadır: Karşılıksız Kazanım ve Subrogasyon (Yerine Geçme).

Karşılıksız Kazanım İlkesi: Babanın Verdiği Para İle Alınan Ev Kişisel Mal Mı?

Türk Medeni Kanunu, eşin üçüncü bir kişiden (örneğin babadan) herhangi bir karşılık beklentisi olmaksızın elde ettiği malvarlığı değerini ivazsız (karşılıksız) kazanım olarak kabul eder ve bu değerleri doğrudan kişisel mal kategorisine yerleştirir. Babaların, çocuklarına ev alımı veya benzeri büyük finansal destekler için yaptığı nakit yardımları, hukuki açıdan bir borç (ödünç) olarak değil, genellikle bir bağış (hibe) olarak değerlendirilmektedir.

Yargıtay, bu tür aile içi para transferleri konusunda net bir tavır sergilemektedir. Yargıtay içtihatlarına göre, babanın oğluna veya kızına ev alması amacıyla verdiği paralar, edinilmiş mal niteliğinde olmayıp, kişinin malvarlığına katılan kişisel mal sayılır. Bu hukuki nitelendirme, paranın diğer eşin Katılma Alacağı hesabına dahil edilmesini engeller. Bu durum, haklarını korumak isteyen potansiyel müvekkiller için büyük bir hukuki güvence sağlamaktadır. Babanın verdiği para ile alınan ev kişisel mal mı? sorusunun cevabı, paranın bağış niteliği taşıması şartıyla “evet”tir.

Kişisel Mal Yerine Geçen Değer İlkesinin Uygulanması

Kişisel mal statüsünün yalnızca nakit parayı değil, o para ile elde edilen malı da koruması, subrogasyon (yerine geçme) ilkesi sayesinde gerçekleşir. TMK Madde 220/2 uyarınca, bir kişisel malın satılması veya başka bir değerle değiştirilmesi sonucunda elde edilen değerler de kişisel mal sayılmaya devam eder.

Uygulamada, babadan gelen nakit para (kişisel mal) kullanılarak doğrudan bir gayrimenkul alındığında, bu gayrimenkul, paranın hukuki niteliğini devralır. Yani, ev, artık kişisel mal yerine geçen değer olarak kabul edilir ve bu evin tamamı (eğer tamamı kişisel malla alındıysa), diğer eşin Katılma Alacağı taleplerine karşı hukuken koruma altına alınır. Bu, evin değerinin mal paylaşımı havuzuna girmesini engelleyen temel mekanizmadır. Bu ilkenin stratejik önemi, avukatın sadece paranın kaynağını değil, aynı zamanda o paranın taşınmazın alımına tahsis edildiğini gösteren kronolojik ve miktarsal uyumu da ispat etmesini zorunlu kılmaktadır. Subrogasyon ilkesi, sadece ilk alım için değil, bu malın satılıp yerine başka bir mal alındığı durumda da zincirleme olarak devam eder, bu da karmaşık malvarlığı takibini gerektirir.  

Mal Varlığının İspatı

Hukuki açıdan bakıldığında, Babanın Verdiği Para İle Alınan Ev Kişisel Mal Mı? sorusunun cevabı kanun ve içtihatlar ışığında net olmasına rağmen, bu korumanın pratik hayatta uygulanabilmesi, iddia sahibi eşin ispat yükümlülüğünü eksiksiz yerine getirmesine bağlıdır. Mal rejiminin tasfiyesinde ispat, davanın sonucunu belirleyen en kritik aşamadır ve ispat stratejisi, uzman bir avukatın rehberliğinde titizlikle oluşturulmalıdır.

Edinilmiş Mal Karinesinin Yıkılması Zorunluluğu

Türk Medeni Kanunu’nda, evlilik birliği süresince elde edilen tüm malvarlığı değerlerinin, aksine kesin bir kanıt sunulmadığı sürece edinilmiş mal olarak kabul edileceğine dair güçlü bir yasal karine bulunmaktadır. Bu karine, kişisel mal iddiasında bulunan tarafın aleyhine işler; yani evin babadan gelen parayla alındığını iddia eden eş, bu iddiasını kesin ve şüpheliye yer bırakmayacak delillerle ispat etmekle yükümlüdür. Eğer ispat yükümlülüğü yerine getirilemezse, mal, edinilmiş mal kabul edilir ve diğer eş Katılma Alacağı talep edebilir. Bu durum, ispatın hukuki süreçteki hayati rolünü göstermektedir.

İspat Vasıtaları ve Delil Stratejisi

İspat stratejisinin temelinde, paranın menşei (kaynağı), miktarı, transfer tarihi ile gayrimenkulün alım tarihi ve bedeli arasındaki doğrudan ve kronolojik uyumun gösterilmesi yer alır. Yargıtay, paranın sadece verildiğini değil, aynı zamanda doğrudan o malın alımına özgülenerek kullanıldığını da kanıtlamayı talep etmektedir.

Bu amaçla kullanılabilecek temel ve en güçlü deliller şunlardır:

  • Banka Transfer Kayıtları: En güçlü delil vasıtasıdır. Paranın babanın hesabından doğrudan alıcı eşin hesabına veya mümkünse doğrudan evin satıcısı adına, alım anına çok yakın bir zamanda transfer edildiğini gösteren kayıtlar. Transfer açıklamasının “ev alımına katkı/bağış” şeklinde olması delil değerini artırır.
  • Yazılı Hibe (Bağış) Sözleşmesi: Paranın karşılıksız verildiğini ve alım amacıyla kullanıldığını gösteren noter tasdikli veya yazılı bir belge, ispat gücünü kat kat artırır.
  • Tapu Şerhleri: Gayrimenkulün tapu kaydına, bedelin tamamının veya bir kısmının kişisel mal fonundan karşılandığına dair düşülen özel bir şerh.
  • Tanık Beyanları: Özellikle paranın verilme amacına ve gayrimenkul alım sürecine tanıklık eden üçüncü kişilerin (noter, emlakçı, bankacı, akraba) beyanları, diğer yazılı delilleri destekleyebilir.

Uzman bir avukatın stratejik rolü, bu geriye dönük muhasebeyi yapmak ve delil zincirini kurmaktır. Banka hesap dökümlerinde paranın hesaba girmesiyle hemen ardından ev alımı için çıkması arasındaki zaman farkının en aza indirilmesi, ispat açısından hayati bir detaydır. Bu detaylı ve kronolojik inceleme, profesyonel hukuki destek olmadan yüksek ihtimalle gözden kaçacaktır.

İspatta Başarısız Olmanın Ağır Sonuçları ve Finansal Riskler

Eğer iddia sahibi eş, babadan gelen paranın kişisel mal niteliğini ve bu paranın gayrimenkulün alımına doğrudan kullanıldığını ispatlayamazsa, hukuki sonuçlar ağır olabilir. İspatın yetersiz kalması durumunda, evin bedeli, diğer tüm evlilik içi birikimler gibi edinilmiş mal sayılır ve tasfiye havuzuna dahil edilir. Bu durumda diğer eş, evin güncel sürüm değerinin yarısı üzerinde Katılma Alacağı hakkına sahip olur.

Özellikle büyük şehirlerde, emlak değerlerinin yüksek olduğu düşünüldüğünde, ispatın başarısız olması, müvekkil açısından yüz binlerce liralık, hatta milyonlarca liralık hak kaybına yol açabilir. Bu, hukuki süreçte atılacak her adımın ve toplanacak her delilin finansal sonuçlarını doğrudan etkilediği anlamına gelmektedir. Bu nedenle, Babanın Verdiği Para İle Alınan Ev Kişisel Mal Mı? sorusunun cevabı lehinize olsa bile, ispat yükümlülüğünüzün bilincinde olmanız gerekir.

Karma Mallar ve Değer Artış Payı Alacağı Hesap Mekanizması

Gerçek yaşamda, gayrimenkuller sıklıkla sadece tek bir finansal kaynakla (örneğin sadece babadan gelen parayla) değil, birden fazla kaynakla (babadan gelen kişisel para + eşlerin ortak birikimi veya banka kredisi) alınmaktadır. Bu durumdaki gayrimenkul, hukuken karma mal niteliği kazanır. Karma malların tasfiyesi, yalnızca kişisel malın geri alınmasıyla sınırlı kalmaz; katkıda bulunan kişisel malın, evin değer artışından da pay alarak korunmasını gerektirir. Bu koruma, Değer Artış Payı Alacağı mekanizması üzerinden sağlanır ve Babanın Verdiği Para İle Alınan Ev Kişisel Mal Mı? sorusunun cevabını karmaşık hale getirir.

Katkı Payı Alacağı (KAPA) ve Değer Artış Payı Alacağı Ayrımı

Mal rejimleri hukukunda doğru terminolojinin kullanılması, davanın kabulü açısından hayati öneme sahiptir. Katkı Payı Alacağı (KAPA), 2002 yılı öncesinde geçerli olan Mal Ayrılığı Rejimi kapsamında talep edilebilen bir alacak türüydü. Ancak 2002 sonrası yasal rejim olan Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi’nde artık KAPA talep edilmemektedir.  

Güncel rejimde, bir eşin kişisel malının (bu makalenin ana konusu olan babadan gelen para gibi) diğer eşin malvarlığına veya ortak edinilmiş bir mala katkı sağlaması durumunda, katkıyı yapan eş Değer Artış Payı Alacağı talep eder. Hukuki dilekçelerde yanlış alacak türünün (KAPA) talep edilmesi, davanın usulden reddine neden olabilir.  

Değer Artış Payı Alacağı’nın Amacı ve Hesaplamadaki Rolü

Değer Artış Payı Alacağı’nın temel amacı, kişisel mal ile sağlanan katkının sadece nominal (rakamsal) değerini değil, katkının yapıldığı tarihten tasfiye tarihine kadar malda meydana gelen değer artışını da korumaktır. Başka bir ifadeyle, babadan gelen 50.000 TL katkısının, evin değerlenmesiyle birlikte 10 yıl sonra da aynı oranda korunarak güncel piyasa değerinden pay alması veya Babanın Verdiği Para İle Alınan Ev Kişisel Mal Mı? sorusunun cevabını finansal anlamda koruması hedeflenir. Bu, kişisel mal katkısını enflasyon ve emlak piyasasındaki değerlenmeye karşı koruyan önemli bir hukuki araçtır. Değer Artış Payı Alacağı hesaplaması, babadan gelen kişisel malın evin alımındaki Katkı Oranının belirlenmesiyle başlar. Bu oran, paranın yatırıldığı tarihteki (katkı anındaki) değerler esas alınarak belirlenir.

ParametreTanımÖrnek Uygulama
Malın Katkı Tarihindeki DeğeriGayrimenkulün alım tarihindeki piyasa rayiç değeri400.000 TL
Kişisel Mal Katkı TutarıBabadan gelen ve ispat edilen net ödeme miktarı50.000 TL
Katkı Oranı50.000/400.00012.50%
Malın Tasfiye Tarihindeki DeğeriDava açıldığı veya karara en yakın tarihteki güncel değeri600.000 TL
Değer Artış Payı Alacağı (Kişisel Malın Geri Alınan Değeri)600.000×12.50%75.000 TL

Bu örnekte görüldüğü gibi, babadan gelen kişisel mal katkısı (50.000 TL), evin değer artışıyla birlikte 75.000 TL olarak korunmuş olur . Bu 75.000 TL, evin tasfiye değerinden (Denkleştirme) düşülür. Kalan miktar (525.000 TL) üzerinden diğer eşin Katılma Alacağı hakkı yarı yarıya hesaplanır. Değer Artış Payı Alacağı‘na, mahkeme kararı tarihinden itibaren yasal faiz işletilir.  

Unutulmaması gereken kritik nokta, karma mal varlığı durumunda, kişisel malın korunması için sadece savunma yeterli değildir; Değer Artış Payı Alacağı talebi, boşanma kararının kesinleşmesinden sonra 10 yıllık zamanaşımı süresi içinde açılması gereken aktif bir alacak davası konusudur.

Mal Paylaşımı Davasında Süreç Yönetimi ve İstanbul Boşanma Avukatının Stratejik Konumu

Mal rejiminin tasfiyesi, boşanma davasının hukuki sonuçlarını belirleyen en önemli aşamalardan biridir ve teknik detayları nedeniyle uzmanlık gerektirir. Avukatın rolü, müvekkilin haklarını korumak için gerekli hukuki altyapıyı ve ispat stratejisini inşa etmekten ibarettir. Babanın Verdiği Para İle Alınan Ev Kişisel Mal Mı? sorusunun cevabını somut delillerle mahkemeye sunmak, bu sürecin temelini oluşturur.

Mal Paylaşımı Davasının Başlangıç Şartları ve Zamanaşımı Süresi

Mal paylaşımı davası (tasfiye davası), kural olarak boşanma davası ile birlikte görülemez. Dava açılabilmesi için öncelikle boşanma kararının kesinleşmiş olması hukuki bir ön koşuldur . Eğer mal paylaşımı davası, boşanma davası ile eş zamanlı açılırsa, mahkeme, boşanma davasının kesinleşmesini bekletici mesele (ön koşul) yapacaktır . Mal paylaşımı için hak talep etme hakkı, boşanma kararının kesinleştiği tarihten itibaren işlemeye başlayan 10 yıllık bir zamanaşımı süresine tabidir . Bu sürenin dolması, mal paylaşımı veya Değer Artış Payı Alacağı talebi hakkının tamamen ortadan kalkmasına neden olur.

Uzman Avukatın Stratejik Rolü ve Müvekkil Çıkarına Katkıları

Mal paylaşımı davasının karmaşıklığı, özellikle Babanın Verdiği Para İle Alınan Ev Kişisel Mal Mı? gibi ispatı zor konular içerdiğinde, uzman bir avukatın stratejik rehberliğini zorunlu kılar.

  • Detaylı Hukuki Analiz ve Delil Yönetimi: Uzman İstanbul Boşanma Avukatı, babadan gelen paranın kişisel mal niteliğini ispatlamak için gerekli olan tüm banka kayıtlarını, tapu belgelerini ve diğer yazılı/sözlü delilleri toplar. Bu deliller, paranın kaynağı ve evin alımına özgülendiği arasındaki kronolojik ve miktarsal uyumu kanıtlayacak şekilde organize edilir.
  • Doğru Alacak Türünün Belirlenmesi: Avukat, hukuki terminolojiyi doğru kullanarak, müvekkilin iddiasını Değer Artış Payı Alacağı veya Katılma Alacağı şeklinde doğru hukuki zemine oturtur. Yanlış alacak türünün talep edilmesi dava reddine yol açabilir.  
  • Değerleme ve Hesaplama Titizliği: Gayrimenkulün değerinin doğru tespit edilmesi (özellikle tasfiye tarihindeki sürüm değerinin belirlenmesi) ve Değer Artış Payı Alacağı hesaplamalarının bilimsel ve hatasız yapılması için bilirkişi raporlarının hazırlanmasında aktif rol oynar. Bu karmaşık matematiksel hesaplamalar, hak kaybının önlenmesi için kritik öneme sahiptir.  
  • Müzakere ve Uyuşmazlık Çözümü: Mal paylaşımı avukatı, anlaşmazlıkların müzakereler yoluyla çözülmesine odaklanarak, müvekkilin menfaatlerini koruyacak alternatif çözüm yollarını araştırır ve karşı tarafla uzlaşmayı sağlamaya çalışır . Müzakereler yoluyla hızlı ve maliyet etkin sonuçlar elde etmek, avukatın önemli stratejik görevlerindendir .
  • Mahkemede Etkin Temsil: İhtilaflı durumlarda, avukat, mahkemede müvekkilin haklarını güçlü bir şekilde savunur, yasal savunmayı hazırlar ve haklarının korunması için gerekli tüm kanuni yolları kullanır . İstanbul gibi emlak değerlerinin çok yüksek olduğu metropollerde, profesyonel avukatlık hizmeti olmadan yüksek finansal riskle karşı karşıya kalınması kaçınılmazdır.

Görevli ve Yetkili Mahkeme

Mal rejiminin tasfiyesi davalarında yargılama yapma görevi, 4787 sayılı Kanun ile kurulan Aile Mahkemelerine aittir . Yetkili mahkeme (davanın hangi şehir veya bölgede açılacağı), Türk Medeni Kanunu Madde 214 ile düzenlenmiştir. Eğer evlilik, boşanma kararıyla sona ermişse veya boşanma davası devam ediyorsa, mal paylaşımı davası için yetkili mahkeme de boşanma davasının görüldüğü yer mahkemesidir . Bu durum, hukuki süreçteki karmaşıklığı azaltan bir unsurdur.

Babanın Verdiği Para İle Alınan Ev Kişisel Mal Mı? Sonuç

Babanın Verdiği Para İle Alınan Ev Kişisel Mal Mı? sorusunun hukuki cevabı, babadan gelen nakit paranın karşılıksız kazanım (bağış) niteliğinde olması sebebiyle kişisel mal olduğudur. Subrogasyon ilkesi uyarınca, bu kişisel malla alınan ev de kişisel mal yerine geçen değer olarak yasal koruma altındadır ve diğer eşin Katılma Alacağı hesabına dahil edilmez. Ancak bu yasal koruma, sadece iddiayla değil, paranın kaynağının, miktarının ve gayrimenkulün alımına doğrudan özgülendiğinin kesin ve şüphesiz banka kayıtları ve belgelerle ispatlanması halinde geçerlilik kazanır. İspat yükümlülüğünün yerine getirilememesi, gayrimenkulün edinilmiş mal sayılarak yarı yarıya paylaşıma tabi tutulması gibi ciddi bir mali kayıp riskini beraberinde getirmektedir. Ayrıca, karma mallar söz konusu olduğunda, katkı sağlayan kişisel malın değer artışından pay almasını sağlamak için aktif olarak Değer Artış Payı Alacağı davası açılması zorunludur.

Mal rejiminin tasfiyesi süreçleri; karmaşık ispat kuralları, güncel değerleme yöntemleri ve teknik hesaplamalar (Değer Artış Payı Alacağı) nedeniyle büyük bir hukuki titizlik gerektirmektedir. Hak kaybına uğramamak, malvarlığınızın güncel değerini doğru hesaplatmak ve hukuki stratejinizi en baştan sağlam temellere oturtmak için uzman bir İstanbul Boşanma Avukatı ile çalışmanız elzemdir. Boşanma davaları ve mal paylaşımı konusunda deneyimli bir İstanbul Boşanma Avukatı, müvekkilinin mali çıkarlarını koruyarak, karmaşık yasal süreçleri en verimli şekilde yönetecektir.

Babanın Verdiği Para İle Alınan Ev Kişisel Mal Mı? Sıkça Sorulan Sorular

Babadan Gelen Paranın Borç (Ödünç) Olduğunu İddia Etmek İspatı Kolaylaştırır mı?

Hayır. Türk hukukunda, özellikle ev alımı gibi durumlarda, aile içi para transferlerinin genellikle karşılıksız kazanım (bağış) niteliğinde olduğu yönünde güçlü bir karine bulunmaktadır. Eğer paranın borç (ödünç) olduğu iddia ediliyorsa, bu borcun geri ödenme şartları, vadesi ve geri ödeme planının varlığı gibi ek ispat yükümlülükleri doğar. Yargıtay, ev alımı için verilen parayı genellikle doğrudan kişisel mal (bağış) olarak kabul etme eğilimindedir.

Kişisel Mal İddiasını İspatlayamazsak Evin Tamamı mı Paylaşılır?

Evet. Eğer bir gayrimenkulün edinilmiş mal olduğu yönündeki yasal karine, babadan gelen parayla alındığına dair kesin delillerle yıkılamazsa, evin tamamı edinilmiş mal sayılır . Bu durumda evin tasfiye tarihindeki güncel sürüm değerinin yarısı, diğer eşin Katılma Alacağı olarak kendisine ödenmek durumunda kalır. Bu, Babanın Verdiği Para İle Alınan Ev Kişisel Mal Mı? sorusunun cevabının ispat edilmemesi halinde finansal sonuçların çok ağır olabileceği anlamına gelir.

Değer Artış Payı Alacağı Nedir ve Neden Katkı Payı Alacağından Farklıdır?

Değer Artış Payı Alacağı, 2002 sonrası geçerli olan Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi’nde, bir eşin kişisel malının (babadan gelen para) başka bir malın edinilmesine katkısı sonucu ortaya çıkan değer artışından pay alma hakkıdır. Katkı Payı Alacağı (KAPA) ise 2002 öncesi Mal Ayrılığı Rejimi’nde uygulanan bir kavramdır. Değer Artış Payı Alacağı, katkının nominal değerini değil, o katkının sağladığı oranda malın enflasyonla değerlenmiş güncel değerini korur ve bu nedenle stratejik olarak daha önemlidir.

Mal Paylaşımı Davası İçin Zamanaşımı Süresi Ne Kadardır?

Mal paylaşımı (tasfiye) davası açma hakkı, boşanma kararının mahkemece kesinleştiği tarihten itibaren işlemeye başlayan 10 yıllık bir zamanaşımı süresine tabidir . Bu süre hukuken hak düşürücü nitelikte olup, bu süre içinde dava açılmazsa hak talebi sona erer.

Manevi Tazminat Kişisel Mal Mıdır?

Evet. Türk Medeni Kanunu’na göre, bir eşin bedensel veya manevi zarar nedeniyle üçüncü kişilerden (veya diğer eşten) aldığı manevi tazminatlar, doğrudan kişisel mal olarak kabul edilir ve mal paylaşımı hesabına dahil edilmez . Ancak, aynı sebeple alınan maddi tazminatlar, gelecekteki kazanç kaybını telafi etme amacı taşıdığı için edinilmiş mal sayılabilir ve yarı yarıya paylaşıma tabidir .

Mal Paylaşımı Davası Ne Kadar Sürer?

Mal paylaşımı davaları, gayrimenkulün sayısı, tasfiyeye konu malların tespiti, değerleme süreçleri (keşif, bilirkişi raporları) ve itirazlar gibi faktörlere bağlı olarak karmaşıktır ve genellikle uzun sürmektedir. Dava süresi 1 ila 3 yıl arasında değişebilmekle birlikte, avukatın etkin delil yönetimi ve müzakere becerisi süreci kısaltabilir.

Bu Yazıyı Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Yazılar

Hakkımızda

istanbul boşanma avukatı

Çelik & Baştürk Hukuk Bürosu olarak, İstanbul avukat ve arabulucularından oluşan ekibimiz ile birlikte, İstanbul Boşanma Avukatı, İstanbul Ceza Avukatı olarak çalışma alanlarımız içerisinde tüm davalara bakmaktayız. Bilgi için hemen bize ulaşın.