Evlilik Birliğinde Mülkiyet ve Tasarruf Yetkisi
Evlilik, eşler arasında yalnızca bir hayat arkadaşlığı değil, aynı zamanda malvarlıklarının hukuki yönetimini ve bunlara ilişkin tasarruf yetkilerini belirleyen kompleks bir hukuki statüdür. Evlilik süresince elde edilen en değerli varlıklardan biri olan gayrimenkuller, bu statünün merkezinde yer alır. Bu nedenle, bir gayrimenkulün tapusunun tek bir eşin adına kayıtlı olması durumunda, diğer eşin rızası olmadan satışının yapılıp yapılamayacağı, pek çok kişinin kafasında soru işareti yaratan ve derinlemesine hukuki bilgi gerektiren bir konudur. Bu makale, Eşlerden Biri Aile Konutu Olmayan Evi Satabilir Mi? sorusunu, Türk Medeni Kanunu (TMK) hükümleri, farklı evlilik mal rejimleri ve güncel Yargıtay içtihatları ışığında en ince detayına kadar ele alacaktır.
Amacımız, yalnızca bu soruya basit bir “evet” ya da “hayır” yanıtı vermekle kalmayıp, konunun ardındaki tüm hukuki incelikleri ortaya koymaktır. Makale boyunca, bir evin “aile konutu” niteliği taşımaması durumunda dahi, bir satış işleminin diğer eşin haklarını nasıl etkileyebileceğini ve hukuki güvencelerin neler olduğunu detaylandıracağız. Bu kapsamlı analiz, potansiyel müvekkillerin durumlarının karmaşıklığını anlamalarına ve haklarını korumak için neden profesyonel bir hukuki danışmanlık almalarının hayati önem taşıdığını kavramalarına yardımcı olacaktır.
Türk Medeni Kanunu’na Göre Eşlerin Hukuki İşlem Serbestisi ve Sınırlamaları
Genel Kural ve Eşlerin Fiil Ehliyeti
Türk hukukunda evlilik, eşlerin fiil ehliyetini ve hukuki işlem yapma serbestisini ortadan kaldıran bir kurum değildir. Tam aksine, Türk Medeni Kanunu‘nun 193. maddesi, bu serbestinin temelini oluşturur ve “Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, eşlerden her biri diğeri ve üçüncü kişilerle her türlü hukukî işlemi yapabilir.” hükmünü içerir. Bu madde, her bir eşin kendi malvarlığı üzerinde bağımsız bir tasarruf yetkisine sahip olduğunu net bir şekilde ifade eder. Bu yasal düzenleme uyarınca, eğer bir ev eşlerden birinin adına tapuda kayıtlıysa, malik olan eşin bu evi diğer eşin izni olmaksızın satma, kiraya verme veya ipotek ettirme hakkı bulunmaktadır. Ancak, bu genel kuralın, kanunla belirlenmiş önemli istisnaları vardır ve bu istisnalar, Eşlerden Biri Aile Konutu Olmayan Evi Satabilir Mi? sorusunun cevabını doğrudan etkiler.
TMK Madde 194: Aile Konutu Koruması ve İstisnai Sınırlama
Türk Medeni Kanunu‘nun 194. maddesi, 193. maddede belirtilen genel kurala getirilmiş en önemli ve kritik istisnadır. Bu emredici hüküm, evlilik birliğinin en temel unsurlarından biri olan barınma hakkını koruma amacı taşır. Madde, “Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.” şeklinde bir koruma sağlamaktadır. Bu düzenleme, malik olmayan eşin, ailenin yuvasını korumak için hukuki bir güvenceye sahip olduğunu gösterir. Bu koruma, malik olan eşin düşüncesizce yapacağı bir işlemle aileyi barınma hakkından mahrum bırakmasını engeller.
Bir taşınmazın hukuken aile konutu niteliği taşıması, tapu kaydına bir şerh konulmasına bağlı değildir; evin fiilen eşlerin ortak yaşam merkezi olması yeterlidir. Ancak bu maddenin sağladığı koruma, yalnızca aile konutu olarak kabul edilen taşınmazlar için geçerlidir. Peki ya makalemizin ana sorusu olan Eşlerden Biri Aile Konutu Olmayan Evi Satabilir Mi? sorusunun cevabı ne olacak? İlk bakışta, bu korumanın yalnızca aile konutu ile sınırlı olduğu düşünülebilir. Ancak, bu yüzeysel bir çıkarımdır ve hukuki durum bundan çok daha karmaşıktır. Bu karmaşıklık, evlilik mal rejimlerinin getirdiği ek hukuki sonuçlarla ilgilidir.
Evlilik Mal Rejimlerinin Taşınmaz Satışına Etkisi
Bir gayrimenkulün satışı üzerindeki tasarruf yetkisi, doğrudan o taşınmazın hangi mal rejimine tabi olduğuna bağlıdır. Türk hukukunda mal rejimleri, eşlerin evlilik süresince edindikleri malvarlıklarının nasıl yönetileceğini ve evliliğin sona ermesi durumunda nasıl paylaşılacağını belirleyen kurallar bütünüdür. Bir taşınmazın “aile konutu” olmaması, diğer eşin o taşınmaz üzerindeki tüm hukuki haklarını ortadan kaldırmaz. Bu durum, Eşlerden Biri Aile Konutu Olmayan Evi Satabilir Mi? sorusunun cevabını, tek bir yasal maddeyle değil, mal rejimlerinin sağladığı mali güvencelerle birlikte değerlendirmeyi gerektirir.
Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi
1 Ocak 2002 tarihinden itibaren, eşler özel bir sözleşme yapmadıkça, yasal mal rejimi olan Edinilmiş Mallara Katılma Rejimine tabi olurlar. Bu rejimde, evlilik süresince edinilen mallar “edinilmiş mal” olarak kabul edilirken, evlilik öncesi sahip olunan veya miras/bağış yoluyla elde edilen mallar “kişisel mal” olarak değerlendirilir.
Peki, Eşlerden Biri Aile Konutu Olmayan Evi Satabilir Mi? sorusunun cevabı bu rejimde nasıl bir hal alır? Bu rejimde, bir evin tapusu kimin adına kayıtlı olursa olsun, eğer evlilik süresince ortak gelirlerle edinilmişse, “edinilmiş mal” sayılır. Malik olan eşin, Türk Medeni Kanunu‘nun 193. maddesi uyarınca bu evi satma yetkisi bulunmaktadır. Ancak, bu satış, diğer eşin o malın değeri üzerindeki “katılma alacağı” hakkını ortadan kaldırmaz. Evliliğin sona ermesi durumunda, satılan evin değeri, mal rejiminin tasfiyesi sırasında hesaplamaya dahil edilir ve diğer eşin payı, bu değer üzerinden belirlenir . Dolayısıyla, aile konutu olmayan evin satışı hukuken geçerli olsa dahi, diğer eşin mali hakları güvence altında olmaya devam eder. Bu durum, malik olan eş için ileride mali bir risk taşıdığı anlamına gelir.
Mal Ayrılığı Rejimi
Mal Ayrılığı Rejimi, eşlerin noter huzurunda yapacakları bir sözleşme ile seçebilecekleri bir rejimdir. Bu rejimde her eş, kendi malvarlığına sahiptir ve kendi malları üzerinde tek başına yönetim, yararlanma ve tasarruf yetkisini korur. Eşlerin evlilik birliği öncesinde sahip olduğu veya evlilik süresince edindiği mallar, diğer eşin malvarlığından tamamen ayrı ve bağımsızdır.
Bu rejimde, Eşlerden Biri Aile Konutu Olmayan Evi Satabilir Mi? sorusunun cevabı daha nettir. Mal ayrılığı rejiminde, aile konutu olmayan bir evin satışı için diğer eşin rızası gerekmez. Malik olan eş, bu taşınmazı serbestçe satabilir. Ancak bu durum, tamamen risksiz değildir. Eğer diğer eş, evin alımına kendi kişisel fonlarıyla veya emeğiyle katkıda bulunduğunu ispatlarsa, evlilik sona erdiğinde “katkı payı” veya “değer artış payı” alacağı davası açabilir . Bu talep, doğrudan satış işlemini geçersiz kılmaz, ancak satıştan elde edilen gelirin paylaşımını ilgilendiren mali bir hak doğurur.
Aile Konutu Kavramının Kapsamı ve Hukuki Sonuçları
Aile Konutunun Tanımı ve Belirlenmesi
Türk Medeni Kanunu‘nda kesin bir tanımı bulunmasa da, hukuki doktrin ve Yargıtay kararları, aile konutunu “eşlerin bütün yaşam faaliyetlerini gerçekleştirdikleri, yaşantısına buna göre yön verdikleri, acı ve tatlı günleri içinde yaşadıkları, anılarla dolu bir alan” olarak tanımlamaktadır. Bir evin aile konutu olarak nitelendirilmesi için, eşlerin orada sürekli ve fiilen ikamet etmesi, yani evin onların sosyal ve ekonomik yaşamının merkezi olması gerekir. En önemli detaylardan biri, bir evin hukuki olarak aile konutu statüsünü kazanmasının tapu sicilinde bir kayda bağlı olmamasıdır; kanunun koruması, konutun bu fiili niteliği kazanmasıyla birlikte başlar.
Tapu Kütüğüne Konulan “Aile Konutu Şerhi”nin Rolü
Aile konutu şerhi, tapu siciline işlenen ve bir taşınmazın aile konutu olarak kullanıldığını gösteren bir beyandır. Bu şerh, kurucu değil, açıklayıcı bir nitelik taşır. Yani, evin aile konutu niteliği bu şerhle varlık kazanmaz, şerh yalnızca bu durumu üçüncü kişilere karşı alenileştirerek ispat kolaylığı sağlar. Şerh, taşınmazı devralmak isteyen üçüncü kişilerin “evin aile konutu olduğunu bilmiyordum” şeklindeki iyi niyet iddialarını baştan engellemek için kritik bir öneme sahiptir .
Rızası Alınmadan Yapılan Satışın Hukuki Geçersizliği ve Yargıtay’ın Kesin Tavrı
Eğer bir taşınmaz aile konutu niteliği taşıyorsa ve malik olan eş, diğer eşin açık rızasını almadan bu taşınmazı satarsa, yapılan işlem kesinlikle geçersizdir. Bu geçersizlik, Türk Medeni Kanunu‘nun 194. maddesinin emredici bir hükmü olması sebebiyle tartışmaya kapalıdır. Bu geçersiz işlem, rızası olmayan eş tarafından açılacak bir tapu iptal ve tescil davası ile kolayca iptal edilebilir.
Hukukta genel kural, tapu sicilindeki bir kayda güvenerek hareket eden iyiniyetli üçüncü kişilerin kazanımlarının korunmasıdır. Ancak Yargıtay’ın istikrarlı kararları, aile konutu söz konusu olduğunda bu genel kurala istisna getirmektedir. Yargıtay, bir taşınmazı satın alan üçüncü kişinin, evin aile konutu niteliğini bilip bilmediğini veya bilmesi gerekip gerekmediğini detaylıca araştırmaktadır. Özellikle bankalar gibi basiretli tacirlerden, kredi veya ipotek işlemi tesis etmeden önce evin aile konutu olup olmadığını araştırmaları beklenir. Ekspertiz raporlarında bu durumun belirtilmesi dahi, alıcının kötü niyetinin ispatı için yeterli kabul edilmiştir. Bu nedenle, tapuda aile konutu şerhi olmasa bile, satış işlemini gerçekleştiren üçüncü kişi her zaman “iyiniyetli” olduğu iddiasıyla korunmayabilir. Yargıtay’ın bu yaklaşımı, ailenin barınma hakkını koruma konusundaki kararlı duruşunu açıkça göstermektedir.
Taşınmaz Satışına Karşı Hukuki Yollara Başvuru
Tapu İptali ve Tescil Davası
Eşlerden Biri Aile Konutu Olmayan Evi Satabilir Mi? sorusunun cevabı, evin statüsüne göre farklı hukuki yolları beraberinde getirir. Eğer bir taşınmaz aile konutu niteliği taşıyorsa ve malik olan eş, diğer eşin rızası olmadan bu taşınmazı satarsa, rızası alınmayan eşin başvurabileceği en temel hukuki yol, tapu iptal ve tescil davasıdır. Bu davanın amacı, geçersiz olan satış işleminin tapu kaydını iptal ettirerek, taşınmazın malik olan eşin üzerine geri tescil edilmesini sağlamaktır. Bu davayı açan rızası alınmayan eş, davalı olarak hem taşınmazı satan eşi hem de evi satın alan üçüncü kişiyi gösterir. Bu tür davalar, aile hukukundan kaynaklandığı için Aile Mahkemeleri‘nde görülür ve yetkili mahkeme taşınmazın bulunduğu yer mahkemesidir.
Katılma Alacağı ve Tazminat Davaları
Peki ya satılan ev aile konutu değilse? Bu durumda, diğer eşin hakları tamamen ortadan kalkar mı? Hayır. Makalemizin başında da belirttiğimiz gibi, bu durumda devreye mal rejimleri girer ve diğer eşin mali hakları korunur.
- Edinilmiş Mallara Katılma Rejiminde evlilik süresince elde edilen tüm mallar üzerinde diğer eşin “katılma alacağı” hakkı bulunur. Eğer satılan ev bu rejimde edinilmiş bir mal ise, satış işlemi hukuken geçerli olsa bile, evliliğin sona ermesi halinde diğer eş, o evin değeri üzerinden payına düşen katılma alacağını talep edebilir .
- Mal Ayrılığı Rejiminde ise, malik olmayan eşin, eğer satışa konu olan evin alımına kendi kişisel fonlarıyla veya emeğiyle katkıda bulunduğunu ispatlarsa, evlilik birliğinin sona ermesi durumunda “katkı payı alacağı” davası açabilir .
Bu hukuki mekanizmalar, Eşlerden Biri Aile Konutu Olmayan Evi Satabilir Mi? sorusunun cevabının, yalnızca aile konutu kavramı ile sınırlı olmadığını, aynı zamanda mal rejimlerinin sağladığı mali güvencelerle de ilgili olduğunu göstermektedir.
Sonuç
Eşlerden Biri Aile Konutu Olmayan Evi Satabilir Mi? sorusu, hukuki alanda cevabı oldukça karmaşık olan ve detaylı bir inceleme gerektiren bir sorundur. Makalemiz, bu sorunun cevabının, evin aile konutu niteliği taşıyıp taşımadığına ve eşler arasında geçerli olan mal rejimine bağlı olduğunu ortaya koymuştur.
- Eğer söz konusu ev aile konutu ise, tapuda şerh olmasa dahi diğer eşin açık rızası olmadan yapılan satış işlemi, Türk Medeni Kanunu‘nun emredici hükmü gereği geçersizdir. Bu durumda rızası alınmayan eş, tapu iptal ve tescil davası açarak mülkiyeti geri isteyebilir.
- Eğer ev aile konutu değilse, durum evliliğin tabi olduğu mal rejimine bağlıdır. Yasal rejim olan Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi‘nde, malik olan eş evi satma yetkisine sahip olsa da, bu satış diğer eşin “katılma alacağı” hakkını etkilemez . Mal Ayrılığı Rejimi‘nde ise malik olan eşin tasarruf yetkisi daha geniştir, ancak diğer eşin katkı payı alacağı hakkı saklıdır .
Görüldüğü üzere, bir gayrimenkul satışının hukuki geçerliliği ve sonuçları, basit bir işlem gibi görünen bu durumun arkasında yatan hukuki detaylara bağlıdır. Yaşanabilecek potansiyel hak kayıplarını ve mali mağduriyetleri önlemek için bu karmaşık süreçte doğru stratejiyi belirlemek ve haklarınızı korumak için uzman bir avukattan destek almak hayati önem taşır. Yanlış bir adım, telafisi güç hukuki ve maddi kayıplara yol açabilir. Güvenilir ve deneyimli bir İstanbul Boşanma Avukatı ile iletişime geçerek haklarınızın güvence altına alınmasını sağlayabilirsiniz. Unutulmamalıdır ki, gayrimenkul davaları ve mal rejimlerinin tasfiyesi süreçleri, uzun yıllar sürebilen ve profesyonel takip gerektiren davalardır. Bu nedenle, haklarınızın korunması için alanında uzman bir İstanbul Boşanma Avukatı ile çalışmak vazgeçilmez bir ihtiyaçtır.
Sık Sorulan Sorular
Aile konutu şerhi yoksa satış geçerli midir?
Yargıtay’ın emsal kararlarına göre, bir evin fiilen aile konutu olması yeterlidir ve bu hukuki koruma tapuya konulacak bir şerhe bağlı değildir. Şerh olmasa dahi, diğer eşin rızası olmadan yapılan satış geçersiz sayılabilir ve tapu iptal ve tescil davası açılabilir.
Mal ayrılığı rejiminde de eş rızası gerekir mi?
Mal Ayrılığı Rejimi‘nde eşler kendi malları üzerinde tam tasarruf yetkisine sahiptir. Bu nedenle, aile konutu olmayan bir evin satışı için diğer eşin rızası kural olarak gerekmez. Ancak, evin alımına katkıda bulunulduysa, evliliğin sona ermesiyle katkı payı alacağı davası açılabilir .
Eşin rızası olmadan yapılan satışın iptali için ne kadar süre içinde dava açılmalıdır?
Aile konutu satışı için açılan tapu iptal ve tescil davaları, Yargıtay kararlarına göre zamanaşımı veya hak düşürücü süreye tabi değildir. Bu iddia, işlem geçersiz olduğundan, diğer eş tarafından her zaman ileri sürülebilir.
Bir ev “aile konutu” değilse, diğer eşin herhangi bir hakkı olmaz mı?
Ev aile konutu olmasa bile, evlilik süresince ortak gelirlerle edinilmiş bir mal ise, yasal mal rejimi olan Edinilmiş Mallara Katılma Rejimine tabi olur. Bu durumda, evliliğin sona ermesi halinde diğer eşin bu malın değeri üzerinden katılma alacağı hakkı bulunur . Bu hak, satış işlemi ile ortadan kalkmaz.
Evlilik birliği dışında, yani evlenmeden önce edinilen malların satışı için de eş rızası gerekir mi?
Evlilik birliği dışında, evlenmeden önce edinilen mallar “kişisel mal” niteliğindedir. Bu mallar üzerinde malik olan eşin tam tasarruf yetkisi bulunur ve satışı için diğer eşin rızası gerekmez. Ancak bu durum, söz konusu evin sonradan “aile konutu” niteliği kazanmaması şartına bağlıdır.





