Uluslararası Boşanma Davalarında Çocuğun Velayeti Neden Birincil Önceliktir?
Uluslararası bir evliliğin sona ermesi, yalnızca yasal bir süreç olmanın ötesinde, içinde birden fazla ülkenin yasalarının, farklı kültürlerin ve en önemlisi, çocukların geleceğini belirleyen hassas kararların yer aldığı karmaşık bir durumdur. Özellikle ebeveynlerden birinin veya her ikisinin yabancı uyruklu olduğu boşanma davalarında, çocuğun velayeti meselesi, tüm sürecin en duygusal ve hukuki ağırlığa sahip konusunu oluşturmaktadır. Yabancı uyruklu boşanmalarda çocuğun velayeti, Türkiye’de yaşayan yabancı uyruklu bireyler veya yabancı eşi olan Türk vatandaşları için doğru hukuki bilgiye erişimi zorunlu kılmaktadır. Türkiye, hem kendi Medeni Kanunu’nun (TMK) hem de Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un (MÖHUK) hükümlerini uygulayarak bu karmaşık davaları çözüme kavuşturmaktadır. Bu makale, yabancı unsurlu boşanma süreçlerinde çocuğun velayetine ilişkin tüm yasal ve pratik detayları, potansiyel müvekkiller için yol gösterici nitelikte, anlaşılır ve güven veren bir dille ele almaktadır.
Velayet Kavramının Hukuki Anlamı ve Kapsamı
Türk Hukukunda velayet, sadece çocuğun fiziksel bakımını sağlamayı değil, aynı zamanda onun kişiliğini, ruhsal, bedensel ve ahlaki gelişimini güvence altına almayı amaçlayan geniş kapsamlı bir hukuki kurumdur. Kanun, velayeti, ebeveynlere yüklenen bir dizi ödev ve bu ödevlerin yerine getirilmesi için tanınan hakların bütünü olarak tanımlar. Bu kapsamda velayet hakkı, çocuğun barınma, eğitim, sağlık, beslenme gibi temel ihtiyaçlarının karşılanmasını, aynı zamanda onun adına hukuki işlemlerin yapılmasını ve malvarlığının yönetilmesini de içerir.
Evlilik birliği devam ettiği sürece, çocuğun velayeti ana ve baba tarafından birlikte ve eşit olarak kullanılmaktadır. Ancak, evlilik birliğinin boşanma veya ayrılık gibi nedenlerle sona ermesi halinde, velayet hakkının hangi ebeveyne verileceği mahkeme tarafından, çocuğun menfaati gözetilerek karara bağlanır. Hâkim, bu süreçte velayeti eşlerden birine verebileceği gibi, son dönemdeki yargısal gelişmelerle birlikte belirli koşullarda ortak velayete de hükmedebilmektedir.
Yabancı Uyruklu Boşanmalarda Yetki ve Uygulanacak Hukuk Kuralları
Uluslararası bir boşanma davasında, davanın hangi ülkenin mahkemesinde açılacağı ve hangi ülkenin yasalarının uygulanacağı, sürecin ilk ve en kritik adımlarıdır. Bu kararlar, davanın seyrini ve sonucunu doğrudan etkilemektedir. Türkiye’de bu konular, MÖHUK ve TMK hükümleriyle düzenlenmiştir.
Türk Mahkemelerinin Uluslararası Yetkisi
Türk Mahkemelerinin milletlerarası yetkisi, MÖHUK madde 40 uyarınca, iç hukukumuzun yer itibarıyla yetki kurallarına göre belirlenir. Boşanma davaları için temel yetki kuralı, eşlerden birinin yerleşim yeri veya dava açılmadan önce son altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesinin yetkili olmasıdır. Bu kural, Türkiye’de yerleşik olan yabancı uyruklu eşler için de geçerlidir.
Ancak, tarafların Türkiye’de bir yerleşim yeri bulunmaması veya son altı aydır birlikte oturmamaları gibi durumlarda yetki kuralları farklılaşır. Bu gibi istisnai hallerde, boşanma davası ilgilinin Türkiye’deki sakin olduğu yer, eğer bu da mevcut değilse, Türkiye’deki son yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir. Bu şartlar da yoksa, yasa koyucu büyük şehirlerin (Ankara, İstanbul veya İzmir) mahkemelerini yetkili kılmıştır.
Yetki, bir davanın ilk ve en önemli basamağıdır. Yetkili mahkemenin doğru belirlenmesi, davanın esastan görülmeye başlanması için hayati bir öneme sahiptir. Yanlış bir mahkemede açılan dava, yetki itirazı ile karşılaşıp usulden reddedilebilir, bu da hem zaman hem de maddi kayıplara yol açar. Bu nedenle, uluslararası boşanma süreçlerinin başlangıcında yetki şartlarının titizlikle incelenmesi, davanın sağlam bir hukuki zeminde ilerlemesini sağlar. Bu durum, yabancı unsurlu boşanma davalarında hukuki danışmanlığın neden bir lüks değil, zorunluluk olduğunu gösteren ilk adımdır.
Boşanma ve Velayete Uygulanacak Hukuk
Yabancı uyruklu boşanmalarda çocuğun velayeti ve diğer uyuşmazlıklarda uygulanacak hukuk, Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un 14. maddesinde hiyerarşik bir sıralama ile belirlenmiştir. Buna göre:
- Eşlerin Ortak Millî Hukuku: Öncelikle, eşlerin her ikisinin de aynı ülke vatandaşı olması durumunda, o ülkenin hukuku uygulanır.
- Müşterek Mutad Mesken Hukuku: Eşlerin farklı uyruklarda olması halinde, ortak millî hukukları bulunmadığı için, boşanma ve velayet konularında, eşlerin birlikte yaşadıkları yerin hukuku (müşterek mutad mesken hukuku) uygulanır.
- Türk Hukuku: Her iki durumun da söz konusu olmaması halinde, boşanma davasına ve velayet uyuşmazlığına Türk hukuku uygulanacaktır.
Bu hiyerarşinin önemli bir istisnası, taraflardan birinin Türk vatandaşı olması halidir. Eğer eşlerden biri Türk, diğeri yabancı uyruklu ise, bu durumda hiçbir öncelik sırası aranmaksızın doğrudan Türk Medeni Kanunu hükümleri geçerli olacaktır. Aynı şekilde, sığınmacı, mülteci veya vatansız kişilerin Türkiye’deki boşanma davalarında da Türk hukuku uygulanır.
Uygulanacak hukukun belirlenmesi, davanın sonucunu doğrudan etkileyen bir stratejik tercih ve hukuki zorunluluktur. Örneğin, İskandinav ülkeleri gibi bazı hukuk sistemlerinde kusura dayalı boşanma anlayışı terk edilirken, Türkiye’de ve birçok başka ülkede boşanma belirli kusur sebeplerine dayanır. Bu farklılıklar, davanın hangi şartlarda sonuçlanacağını belirler. Bu nedenle, bir avukatın yalnızca yetkiyi değil, aynı zamanda uygulanacak hukuku ve bunun muhtemel sonuçlarını öngörebilmesi, müvekkilinin menfaatlerini en üst düzeyde koruması açısından büyük önem taşır.
Velayette Mutlak İlke
Yabancı uyruklu boşanmalarda çocuğun velayeti kararları, boşanma sürecindeki en hassas konudur ve Türk hukuku, bu konuda temel bir ilkeyi merkeze almıştır: Çocuğun üstün yararı ilkesi. Bu ilke, velayetle ilgili tüm yasal ve idari işlemlerde en öncelikli düşünce olmalıdır.
Çocuğun Üstün Yararı İlkesinin Hukuki ve Temel Dayanakları
Çocuğun üstün yararı ilkesi, sadece Türk Medeni Kanunu’nun 335. ve 336. maddelerinde açıkça düzenlenmekle kalmaz, aynı zamanda Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ve Anayasa tarafından da güvence altına alınmıştır. Anayasamızın 41. maddesi, her çocuğun korunma ve bakımdan yararlanma hakkına sahip olduğunu ve yararına açıkça aykırı olmadıkça ebeveynleri ile kişisel ve doğrudan ilişki kurma hakkını vurgular. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) de kararlarında bu ilkenin, ebeveynlerin menfaatlerinin üzerinde yer alan temel bir unsur olduğunu istikrarlı bir şekilde belirtmektedir. Yargıtay’ın yerleşik içtihadı da bu ilkeyi desteklemektedir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi kararları, velayet kararında tarafların boşanmadaki kusurları veya ahlaki değer yargılarının, çocuğun üstün yararını etkilemediği sürece doğrudan dikkate alınmayacağını ortaya koymaktadır.
Velayet, hukuki niteliği itibarıyla kamu düzenine ilişkin bir konudur. Bu durum, sadece Türkiye’de görülen davalarda değil, yurt dışında alınmış velayet kararlarının Türkiye’de tenfiz edilmesi süreçlerinde de kritik bir rol oynamaktadır. Kamu düzeni, Türk yargı makamlarına, yabancı bir mahkeme kararını “çocuğun üstün yararı” açısından denetleme yetkisi tanır. Bu yasal mekanizma, yabancı bir kararın sonuçlarının, Türk kamu vicdanına ve çocuğun refahına aykırı olması durumunda reddedilmesine imkân verir. Bu, çocuğun haklarının uluslararası düzeyde dahi bir koruma kalkanı ile çevrelendiğini gösterir.
Sosyal İnceleme Raporu (SİR) ve Uzmanların Rolü
Çocuğun üstün yararının somut olarak nasıl belirleneceği, mahkemelerin yetkisindedir. Bu noktada, “Sosyal İnceleme Raporu” (SİR), hukuki sürecin en önemli araçlarından biri olarak öne çıkar. Hâkim, velayetle ilgili en doğru kararı verebilmek adına, sosyal hizmet uzmanlarından, psikologlardan ve pedagoglardan oluşan uzman bir ekip aracılığıyla SİR hazırlanmasını isteyebilir. Bu rapor, hukuki iddiaların ötesinde, ailenin ve çocuğun gerçek yaşam koşullarını, psikolojik durumlarını ve sosyal çevrelerini objektif verilere dönüştürür.
Raporun hazırlanma süreci, genellikle şu adımları içerir:
- Aile Görüşmesi: Uzmanlar, ebeveynlerle ayrı ayrı görüşerek çocuklarına karşı tutumlarını, eğitim seviyelerini ve psikolojik durumlarını değerlendirir.
- Çocukla Görüşme: Çocukla birebir görüşmeler yapılarak onun ihtiyaçları, beklentileri ve yaşadığı ortam hakkındaki bilgisi alınır.
- Çevresel Değerlendirme: Çocuğun yaşadığı evin, okulun ve sosyal çevrenin onun gelişimi için uygun olup olmadığı incelenir.
SİR, “çocuğun üstün yararı” gibi soyut bir ilkenin somut ve ispatlanabilir verilere dönüştürülmesini sağlar. Bu rapor, boşanma davası sürecindeki stratejinin temelini oluşturur. Bir avukatın, müvekkilini bu hassas sürece doğru bir şekilde hazırlaması ve raporun eksiksiz olmasını sağlaması, davanın sonucunu olumlu yönde etkileyen en kritik adımlardan biridir.
Ortak Velayet
Türk hukukunda velayetin boşanma sonrası tek bir ebeveyne verilmesi kuralı, son yıllarda önemli bir dönüşüm yaşamıştır. Geleneksel olarak, Yargıtay, yabancı mahkemelerce verilen ortak velayet kararlarını Türk kamu düzenine aykırı görerek tenfizini reddetmekteydi. Bu durum, yabancı hukuk sistemlerinde yaygın olan ortak velayet uygulamasının Türkiye’de tanınmasını engelliyordu.
Ancak, özellikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin velayetle ilgili kararları ve uluslararası normlara uyum çabaları sonucunda, Yargıtay’ın ortak velayet konusundaki içtihadı evrim geçirmiştir. Güncel kararlar, boşanma sonrası ortak velayetin, anne ve babanın bu konuda anlaşması ve en önemlisi, çocuğun üstün yararının bu kararı desteklemesi şartıyla mümkün olduğunu kabul etmektedir. Bu değişim, Türk hukuk sisteminin dinamik bir yapıda olduğunu ve uluslararası hukuki gelişmelere adapte olduğunu göstermektedir. Yabancı uyruklu boşanmalarda ortak velayet, yurtdışında boşanmış veya Türkiye’de boşanmak isteyen yabancı çiftler için umut verici bir gelişmedir, zira artık ortak velayet kararlarının Türkiye’de tanınma olasılığı artmıştır. Bu, avukatların dava stratejilerini planlarken bu yeni yargısal eğilimi göz önünde bulundurmasını gerektirmektedir.
Uluslararası Boşanmanın Zorlu Prosedürleri ve Lahey Sözleşmesi
Uluslararası boşanma davaları, sadece uygulanacak hukuk ve velayet gibi esaslı konularla değil, aynı zamanda tebligat gibi usulü meselelerle de karmaşıklaşabilir. Ayrıca, çocuk kaçırma riski, bu süreçte ebeveynlerin en büyük endişelerinden biridir.
Tebligat (Uluslararası Tebliğ) Sorunu
Boşanma davasının açılabilmesi için, davacı tarafın öncelikle davalı eşe dava dilekçesini usulüne uygun olarak tebliğ etmesi gerekmektedir. Yabancı unsurlu davalarda, özellikle davalı eşin yurt dışında yaşaması durumunda, bu tebligat süreci davanın en önemli tıkanma noktalarından biri haline gelebilir. Tebligat, konsolosluklar veya uluslararası tebligat sözleşmeleri yoluyla yapılır.
Eğer yabancı eşin adresi bilinmiyorsa, süreç daha da zorlaşır. Türk mahkemesi, öncelikle ilgili kurumlardan adres araştırması yapar. Adres bulunamazsa, Tebligat Kanunu’na göre “ilanen tebligat” yoluna başvurulur. Bu yöntem, mahkeme ilanlarının gazetede duyurulmasını içerir. İlanen tebligat, hem davanın süresini önemli ölçüde uzatır hem de davacı için ek masraflar yaratır. Yanlış veya eksik yapılan bir tebligat, davanın esastan görülmeden usulden reddedilmesine bile neden olabilir. Bu nedenle, uluslararası boşanma davalarında tebligat süreçlerinin bir avukat tarafından titizlikle yönetilmesi, davanın sağlıklı ilerlemesi için kritik öneme sahiptir.
Uluslararası Çocuk Kaçırma ve Lahey Sözleşmesi
Boşanma süreçlerinde veya sonrasında, bir ebeveynin velayet hakkını ihlal ederek çocuğu mutad meskeninden (sürekli yaşadığı ülkeden) izinsizce yurt dışına götürmesi, “uluslararası çocuk kaçırma” olarak nitelendirilir. Bu durum, yabancı uyruklu boşanmalarda çocuğun velayeti konusunda en büyük endişelerden biridir. Bu gibi durumlarda, çocuğu geri getirme süreci, Uluslararası Çocuk Kaçırmanın Hukuki Veçhelerine Dair Lahey Sözleşmesi ile düzenlenmiştir. Türkiye, 2000 yılından beri bu sözleşmeye taraf bir ülkedir ve bu da ebeveynlere önemli bir hukuki koruma sağlamaktadır.
Sözleşmenin temel amacı, kaçırılan veya alıkonulan çocuğun en kısa sürede, mutad meskenine iadesini sağlamaktır. Bu amaca ulaşmak için her bir taraf devlet, bünyesinde “Merkezi Makam” belirlemiştir. Türkiye’de bu görev, Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü tarafından yürütülmektedir. Başvuru üzerine, ilgili adli veya idari makamlar, çocuğun iadesi için gerekli tüm önlemleri en kısa zamanda almakla yükümlüdür.
Ancak, sözleşme, iade talebini reddetmeye olanak tanıyan bazı istisnalar da öngörmektedir. Bu istisnalar şunlardır:
- Çocuğun iadesinin onu fiziksel veya psikolojik bir tehlikeye maruz bırakacağı veya katlanılamaz bir duruma düşüreceği yönünde ciddi bir riskin bulunması.
- Çocuğun iade edilmeye açıkça itiraz etmesi ve yaş ve olgunluğunun bu görüşünün dikkate alınmasını gerektirecek seviyede olması.
- Çocuğun kaçırılmadan önceki velayet hakkının etkin bir şekilde kullanılmaması veya diğer ebeveynin kaçırmaya rıza göstermesi.
Lahey Sözleşmesi, uluslararası velayet çekişmelerinde en önemli caydırıcı ve koruyucu araçlardan biridir. Sözleşmenin varlığı, potansiyel çocuk kaçırma eylemlerine karşı önemli bir hukuki kalkan görevi görürken, yasal sürecin doğru bir şekilde başlatılması ve istisnai durumların kanıtlanması avukatın uzmanlığına bağlıdır.
Yurt Dışında Alınan Velayet Kararlarının Türkiye’de Tanınması ve Tenfizi
Bir çiftin yurt dışında boşanması ve bu kararın velayet gibi sonuçlarının Türkiye’de de hukuki geçerlilik kazanması için “tanıma” ve “tenfiz” davalarının açılması gerekmektedir. Bu süreç, yabancı uyruklu boşanmalarda çocuğun velayeti bağlamında ikinci bir hukuki süreçtir ve farklı amaçlara hizmet eder.
Tanıma ve Tenfiz Arasındaki Fark
- Tanıma: Yurt dışında verilmiş bir boşanma kararının Türkiye’de yalnızca “geçerli sayılmasını” sağlar. Bu, yabancı mahkeme kararının nüfus kayıtlarına işlenmesi ve tarafların Türkiye’de de boşanmış olarak kabul edilmesi için yeterlidir. Tanıma kararı, yalnızca bir tespit niteliğindedir ve karardaki nafaka, velayet veya tazminat gibi icra gerektiren hükümleri Türkiye’de uygulanabilir hale getirmez.
- Tenfiz: Yabancı boşanma kararının, velayet, nafaka, tazminat veya mal paylaşımı gibi “eda” (icra) içeren hükümlerinin Türkiye’de geçerli ve uygulanabilir hale gelmesini sağlar. Velayet kararı, tenfiz davası olmadan Türkiye’de hukuki sonuç doğurmaz. Bu, velayeti alan ebeveynin çocuğu Türkiye’ye getirmesi, okul kaydı yaptırması, pasaport alması gibi temel yetkilerini kullanamaması anlamına gelir.
Tenfiz Şartları ve Kamu Düzeni Denetimi
Bir yabancı velayet kararının Türkiye’de tenfiz edilebilmesi için MÖHUK’ta belirtilen birtakım şartların sağlanması gerekmektedir. Bunlar arasında, kararın verildiği ülke hukukuna göre kesinleşmiş olması, Türkiye’nin münhasır yetkisine giren bir konuyu içermemesi ve Türk kamu düzenine açıkça aykırı olmaması yer alır.
Tenfiz hâkimi, yabancı mahkeme kararının esası hakkında yeniden bir yargılama yapamaz (revizyon yasağı). Ancak, kararın sonuçlarının Türk kamu düzenine aykırı olup olmadığını denetleme yetkisine sahiptir. Bu denetim, özellikle velayet kararları için hayati önem taşır. Yabancı hukukta evlilik birliği sona ermiş eşlere ortak velayet hakkı tanınması gibi, Türkiye’deki uygulamadan farklı durumlar söz konusu olabilir. Bu durumda, tenfiz hâkimi, çocuğun üstün yararı ilkesini göz önünde bulundurarak, kararın sadece boşanma hükmünü tenfiz edip, velayet hükmünün tenfizini reddedebilir. Bu, yabancı velayet kararlarının Türkiye’de mutlak bir geçerliliğe sahip olmadığını, aksine Türk hukukunun koruma alanına tabi olduğunu gösterir.
Gerekli Evraklar ve Profesyonel Hukuki Danışmanlığın Önemi
Yabancı uyruklu boşanmalarda çocuğun velayeti davasında, sürecin hızlı ve sorunsuz ilerlemesi, büyük ölçüde evrakların eksiksiz ve usulüne uygun olarak hazırlanmasına bağlıdır.
Gerekli Belgeler ve Hazırlık Tablosu
Bir yabancı boşanma davası veya tanıma/tenfiz davası için genel olarak talep edilen belgeler şunlardır:
Belge Türü | Açıklama |
Evlilik Cüzdanı | Yabancı evlilik belgesinin aslı veya noter onaylı sureti. Yeminli tercümesi ve Apostil şerhi olmalıdır. |
Kimlik Belgeleri | Eşlerin pasaport ve kimlik kartı fotokopileri. |
İkamet İzni | Eşlerin Türkiye’de ikamet ediyorlarsa ikamet izni belgesi. |
Vekâletname | Avukat ile temsil edilecekse, özel yetki içeren ve noter onaylı vekâletname. |
Yabancı Mahkeme Kararı | Yurt dışındaki boşanma kararı. Kararın kesinleşme şerhinin ve Apostil onayının bulunması zorunludur. |
Yeminli Tercümeler | Tüm yabancı belgelerin yeminli tercüman tarafından yapılmış noter veya konsolosluk onaylı tercümeleri. |
Belgelerin doğru ve eksiksiz bir şekilde hazırlanması, yeminli tercümelerinin yapılması ve Apostil şerhlerinin alınması, davanın uzamasını engelleyen en önemli faktörlerdendir. Bu hazırlık, hem müvekkilin sürece olan güvenini artırır hem de avukatın süreci daha etkin yönetmesine olanak tanır.
Neden Uzman Bir Avukatla Çalışmak Önemlidir?
Uluslararası bir boşanma davasında avukat tutmak yasal bir zorunluluk olmamasına rağmen, yabancı unsurların yarattığı karmaşıklıklar nedeniyle bir avukatla çalışmak son derece önemlidir. Yabancı hukuk ve Türk hukuku arasındaki çatışmalar, tebligat sorunları, velayetle ilgili hassas denetim mekanizmaları ve farklı yargı sistemlerinin kendine özgü kuralları, bu süreci tek başına yönetmeyi neredeyse imkânsız kılmaktadır.
Uzman bir avukat, müvekkilini uluslararası hukukun karmaşık labirentinde doğru bir şekilde yönlendirebilir. Yanlış atılan bir adım, davanın reddine, çocuğun velayetinin kaybedilmesine veya sürecin yıllarca uzamasına neden olabilir. Bir avukat, sadece yasal süreçleri takip etmekle kalmaz, aynı zamanda müvekkilinin duygusal olarak zorlu bir süreçten geçerken hukuki olarak en güçlü konumda olmasını sağlar.
Sonuç
Yabancı uyruklu boşanmalarda çocuğun velayeti, sadece hukuki bir prosedür değil, aynı zamanda çocuğun geleceğini ve mutluluğunu şekillendiren hassas bir karardır. Türk hukuku, bu süreçte çocuğun üstün yararını her şeyin üzerinde tutan sağlam bir hukuki zemin sunmaktadır. Uluslararası yetki ve uygulanacak hukuk kurallarının belirlenmesi, Lahey Sözleşmesi’nin koruyucu mekanizmaları, tanıma ve tenfiz gibi ikinci bir hukuki sürecin varlığı, bu davaların profesyonel hukuki danışmanlık gerektirdiğini açıkça ortaya koymaktadır. Bu nedenle, karmaşık yabancı unsurlu boşanma süreçlerinizde haklarınızı en iyi şekilde korumak için, deneyimli bir İstanbul Boşanma Avukatı ile çalışmanız büyük önem taşımaktadır. Unutmayın, doğru hukuki destek, sürecinizi yönetirken size güç katar ve yabancı uyruklu boşanmalarda çocuğun velayeti gibi kritik konularda en iyi sonuca ulaşmanızı sağlar.
Sıkça Sorulan Sorular
Yabancı Boşanma Davası Ne Kadar Sürer?
Bu süre, davanın anlaşmalı mı yoksa çekişmeli mi olduğuna bağlı olarak büyük farklılık gösterir. Anlaşmalı boşanmalar genellikle birkaç ay içinde sonuçlanırken, çekişmeli davalar delillerin toplanması, tebligatların yapılması ve mahkeme süreçlerinin uzaması nedeniyle bir yıldan fazla sürebilir.
Ortak Velayet Kararı Türkiye’de Alınabilir mi?
Evet, son dönemdeki yargı kararlarıyla birlikte Türk mahkemeleri, belirli koşullar altında ortak velayete hükmedebilmektedir. Bu koşullar, ebeveynlerin ortak velayet konusunda anlaşması ve en önemlisi, kararın çocuğun üstün yararına uygun olmasıdır. Yargıtay’ın bu konudaki yaklaşımı değişmiştir.
Yabancı Eşin Adresi Bilinmiyorsa Ne Olur?
Eğer yabancı eşin adresi bilinmiyorsa, mahkeme öncelikle ilgili resmi kurumlardan adres araştırması yapar. Adres bulunamazsa, dava, “ilanen tebligat” yoluyla duyurulur. Bu süreç davanın uzamasına ve masrafların artmasına neden olabilir.
Yabancı Uyruklu Eşim Çocuğu Ülkeden Kaçırırsa Ne Yapmalıyım?
Türkiye’nin taraf olduğu Lahey Sözleşmesi uyarınca, kaçırılan çocuğun iadesi için yasal süreç başlatılabilir. Bu süreçte Türkiye’deki merkezi makam olan Adalet Bakanlığı’na başvurulur. Hukuki sürecin derhal başlatılması, çocuğun en kısa sürede iadesi için hayati önem taşır.
Yurt Dışına Çıkış İzni Nasıl Alınır?
Ortak velayete karar verilmiş olsa dahi, çocuğun yurt dışına çıkışı için diğer ebeveynin rızası gereklidir. Rıza alınamaması durumunda, velayet hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle diğer eş dava açabilir. Bu nedenle, şehir veya ülke değişikliği gibi durumlarda diğer ebeveynin rızasının alınması veya mahkemeden izin istenmesi önemlidir.