Ebeveynlerin sıkça merak ettiği 18 yaşında sonra velayet düşer mi? sorusu, çocuğun reşit olmasıyla birlikte anne-baba ilişkilerinde hukuki durumun nasıl değişeceğine odaklanır. Türk hukukuna göre velayet, çocuğun yetişkinliğe eriştiği ana kadar devam eden bir hak ve sorumluluktur. Bu makalede velayet kavramı, hangi yaşta sona erdiği, çocuğun rızasının önemi ve 18 yaş sonrasında nafaka gibi konular, güncel Yargıtay kararları ışığında açıklanmaktadır. Ebeveynlerin en çok merak ettiği yönler sade ve anlaşılır bir dille ele alınacak; çocuğun 18 yaşını doldurmasıyla velayet ilişkisinin akıbeti hukuken isabetli şekilde değerlendirilecektir. 18 Yaşında Sonra Velayet Düşer mi?
Velayet Nedir ve Kapsamı Nasıldır?
Velayet, 18 yaşından küçük (ergin olmayan) çocukların bakım ve eğitiminden sorumlu olma, onları temsil etme ve koruma yetkilerinin bütünüdür. Türk Medeni Kanunu’na (TMK) göre ergin olmayan çocuk, anne ve babasının velayeti altındadır. Bu hak, ebeveynlere çocuğun ihtiyaçlarını karşılama ve onu yetiştirme yükümlülüğü de verir. Velayet hakkı kapsamında anne ve baba, çocuğun eğitimi, sağlığı, barınması ve ahlakî gelişimi ile ilgili kararları çocuğun üstün yararını gözeterek alırlar. Örneğin TMK m.339, ana-babanın önemli konularda çocuğun düşüncesini olgunluğu ölçüsünde dikkate almasını öngörür ve çocuğun, anne-babasının sözünü dinlemekle yükümlü olduğunu belirtir.
Evlilik birliği devam ettiği sürece velayet hakkı anne ve babanın ortak kullanımındadır. Ebeveynler ayrılmamışsa çocuk, ortak velayet altında kabul edilir; ancak boşanma veya ayrılık durumunda mahkeme, velayeti eşlerden birine verebilir. Velayet hakkı, kamu düzenine ilişkin olduğundan anne-babanın bu hakkı sınırsız değildir ve çocuğun yararına aykırı hallerde mahkemece kısıtlanabilir veya kaldırılabilir. Bununla birlikte normal şartlarda anne ve baba, çocuk ergin olana dek onun velisi olarak hak ve sorumluluklarını birlikte yahut mahkeme kararına göre tek başlarına sürdürürler.
Velayet Kaç Yaşına Kadar Sürer?
Velayet hakkının süresi, doğrudan çocuğun erginlik yaşına bağlıdır. Türkiye’de kanunen erginlik yaşı 18 olarak belirlenmiştir (TMK m.11). Çocuk 18 yaşını doldurduğunda, hukuki tabiriyle reşit (ergin) sayılır ve ebeveynlerin velayet hakkı kendiliğinden sona erer. Yani 18 yaşında sonra velayet düşer mi? sorusunun cevabı, kural olarak “evet”tir. Çocuğun reşit olmasıyla anne ve babanın üzerinde sahip olduğu velayet statüsü biter; artık genç, kendi adına karar verme ve yaşamını yönlendirme ehliyetine sahiptir. Velayetin sona ermesi için ayrıca bir mahkeme kararına gerek yoktur, erginlik hali kendiliğinden hüküm ifade eder. 18 Yaşında Sonra Velayet Düşer mi?
18 Yaşında Sonra Velayet Düşer mi? Velayetin kendiliğinden kalktığı bir diğer durum, çocuğun 18 yaşından önce evlenmesidir. Türk Medeni Kanunu’na göre istisnai hallerde 17 yaşında (hatta hakim izniyle 16 yaşında) evlenmeye izin verilebilir. Bu durumda, çocuk yasal olarak ergin kabul edildiği için (evlenme yoluyla erginlik), anne ve babanın velayet hakkı evlilikle birlikte sona erecektir. Benzer şekilde, mahkeme kararıyla ergin kılınma (kaza-i rüşt) müessesesi de velayeti sona erdiren istisnai bir yoldur. Kanun, 15 yaşını doldurmuş bir küçüğün kendi isteği ve velisinin rızasıyla mahkemece ergin kılınmasına imkân tanır. Mahkeme çocuğu ergin kıldığında artık çocuk yasal olarak yetişkin statüsüne kavuşur ve velayet hakkı düşer.
Yukarıdaki durumlar dışında, velayetin sonlanması olağan olarak çocuğun 18 yaşına girmesiyle gerçekleşir. Örneğin Yargıtay, bir kararında 18 yaşını dolduran çocuk bakımından velayet ilişkisinin kendiliğinden sona erdiğini, bu nedenle devam eden velayet davasının konusuz kaldığını vurgulamıştır (Yargıtay HGK, 2017/2066 E., 2019/15 K., 17.01.2019). Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun bu kararında, inceleme sırasında müşterek çocuk 18’ini doldurduğu için “velayet talebinin konusuz kalması nedeniyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığı” belirtilmiştir. Yani dava devam ederken çocuk reşit olmuşsa mahkeme artık velayete dair bir hüküm tesis etmeyecektir. Bu örnek, velayet hakkının belirli bir yaş sınırına tabi olduğunu açıkça ortaya koyar.
Reşit Olan Çocuklarda Anne-Baba İlişkisi Nasıl Olur?
Çocuğun ergin hale gelmesiyle birlikte velayet sona erdiğine göre, 18 yaşından sonra ebeveyn-çocuk ilişkisinin hukuki boyutu da değişir. Öncelikle, reşit olan birey kendi kararlarını alma özgürlüğüne sahiptir. Artık anne veya babanın onun üzerinde velayetten kaynaklanan bir kontrol veya karar verme yetkisi kalmaz. Örneğin, 18 yaşını dolduran bir genç, yasal olarak istediği yerde yaşayabilir, eğitim veya iş tercihlerini kendi başına yapabilir ve anne-babasının rızası olmaksızın hukuki işlemlerini gerçekleştirebilir. Ebeveynlerin, yetişkin evlatlarının hayatına ilişkin kararlarında hukuken söz sahibi olması söz konusu değildir. Bu durum, çocuk ile ebeveyn arasındaki ilişkinin tamamen koptuğu anlamına gelmez; bilakis artık ilişki, hukuki velayet bağı yerine karşılıklı saygı ve destek esasına dayanır.
Boşanmış veya ayrı yaşayan ebeveynler açısından da çocuk 18’e geldiğinde değişiklikler olur. Mahkemenin velayeti belirleyen kararı, çocuğun reşit olmasıyla birlikte kendiliğinden hükümsüz kalır. Örneğin daha önce mahkemece çocuğun velayetinin anneye verildiği bir durumda, çocuk 18 olduğunda artık “velayet altında” değildir ve isterse babasıyla veya başka bir yerde yaşayabilir. Aynı şekilde, diğer ebeveyn ile çocuk arasındaki kişisel ilişki (görüşme düzeni) kararları da çocuğun erginliğiyle birlikte anlamını yitirir. Artık genç bir yetişkin olan çocuk, anne ve babasıyla görüşme zamanını ve şeklini kendi arzusu doğrultusunda belirleyebilir; bu konuda mahkeme kararlarıyla bağlı değildir.
Bazı ailelerde, çocuk reşit olsa bile fiilen anne-babayla yaşamaya ve onların bakımına muhtaç olmaya devam edebilir. Özellikle üniversite eğitimi süren veya iş hayatına hemen atılmayan gençler, ebeveyn evinde kalabilirler. Bu durumda hukuken velayet söz konusu olmasa da, taraflar aralarında bir anlaşma ile birlikte yaşamayı sürdürebilir. Ebeveynlerin reşit çocukları üzerindeki hak ve yükümlülükleri, artık velayet hakkından ziyade genel ahlaki ve ailevi bağlara dayanır. Örneğin 18 yaşındaki bir genç hala ailesinin evinde yaşarken, anne-baba ev kurallarını uygulayabilir ancak bu, velayet yetkisi kapsamında değil, ortak yaşamın gereği olarak değerlendirilmelidir. Genç artık yasal olarak itaat etmek zorunda olmasa bile, aile içi düzen ve saygı çerçevesinde uyum beklenir.
Peki, yetişkin çocuğun zihinsel veya fiziksel engeli varsa durum nedir? Böyle özel durumlarda hukuk sistemimiz uzatılmış velayet diyebileceğimiz bir imkan tanımaktadır. Normalde velayet 18’de biter; ancak eğer çocuk ergin olmasına rağmen kendisini temsil edemeyecek derecede kısıtlı (örneğin ağır zihinsel engelli) ise, anne ve baba çocuğa vasi olarak atanmak için mahkemeye başvurabilir. Vesayet hukukuna göre, ergin bir kişinin kısıtlanarak vesayet altına alınması kararı Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından verilir ve çoğunlukla bu göreve uygun yakın akrabalar – genellikle anne veya baba – vasi olarak tayin edilir. Mahkeme, uygun görürse anne ya da babayı kısıtlı ergin çocuk için vasi atar. Bu durumda, her ne kadar klasik anlamda velayet olmasa da ebeveyn, yetişkin çocuğun işlerini idare etmek üzere yasal temsilci konumuna gelir. Yargıtay’ın da belirttiği gibi, ergin kısıtlı çocukların vesayet altına alınması ve anne-babanın veli sıfatıyla görev yapabilmesi ancak mahkeme kararıyla mümkündür (örn. Yargıtay 20. HD, 2016/11360 E., 2016/10678 K., 14.11.2016). Burada amaç, çocuğun menfaatini korumak için ebeveynin sınırlı da olsa hukuki yetki sahibi olmasını sağlamaktır. Ancak altını çizmek gerekir ki bu durum velayet hakkının kendiliğinden uzaması değildir; ayrı bir yargısal sürecin sonucudur.
Çocuğun Rızasının Velayet Davalarındaki Önemi
Velayet konusunda ebeveynler kadar çocukların istekleri de önem arz edebilir. Özellikle boşanma ya da ayrılık durumlarında, çocuğun anne veya babasından hangisiyle yaşayacağı kararlaştırılırken çocuğun görüşü dikkate alınmaktadır. Çocuğun rızası önemli mi? sorusu bu bağlamda ortaya çıkar. Türk hukukunda doğrudan çocuğun belirli bir yaşta tercihte bulunma hakkı olduğu yazılı bir kural şeklinde bulunmasa da, uluslararası sözleşmeler ve Yargıtay içtihatları ışığında uygulama yerleşmiştir. Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 12. maddesi ve Avrupa Konseyi’nin Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Sözleşme’sinin 3. ve 6. maddeleri, yeterli idrak gücüne sahip çocuklara kendilerini ilgilendiren davalarda görüşlerini ifade etme olanağı tanınmasını ve bu görüşlere gereken önemin verilmesini öngörür. Bu ilkeler, Türk iç hukukunda da karşılık bulmuştur.
Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına göre genellikle 8 yaş ve üzeri çocuklar, velayet konusunda görüşleri sorulabilecek bir olgunluğa erişmiş kabul edilir. Bu demek değildir ki 7 yaşındaki bir çocuğun hiç fikri sorulmaz veya 8 yaşındaki bir çocuğun isteği mutlak şekilde uygulanır. Mahkeme, çocuğun yaşı ve gelişim düzeyine göre, özellikle idrak çağında olduğunu değerlendirdiği çocukları dinlemektedir. Çocuğun hakime doğrudan ifade ettiği tercih, çocuğun üstün yararı ile örtüştüğü sürece kararda önemli bir faktör olur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2018 tarihli bir kararında sekiz yaşını doldurmuş ve kendini ifade edebilecek durumdaki çocukların görüşü alınmadan velayetin düzenlenemeyeceğini özellikle vurgulamıştır (Yargıtay HGK, 2017/3117 E., 2018/1278 K.). Dolayısıyla, örneğin 12 yaşındaki bir çocuğun anneyle mi babayla mı yaşamak istediği konusunda belirttiği arzu, mahkemenin göz önünde bulundurması gereken kritik bir veridir.
Burada önemli nokta, çocuğun rızasının tek başına belirleyici olmamasıdır. Kanun ve içtihatlar, her durumda çocuğun üstün yararının gözetilmesini şart koşar. Mahkeme, çocuğun beyanını dinledikten sonra bu talebin gerçekten çocuğun menfaatine uygun olup olmadığını değerlendirir. Örneğin, 10 yaşındaki bir çocuk babasında kalmak istediğini söylese bile, eğer babanın yaşam koşulları çocuğun eğitim ve gelişimi için elverişli değilse mahkeme bu isteğin aksine karar verebilir. Benzer şekilde, ergenlik çağındaki bir çocuk anne veya babadan birine karşı baskı altında tercih yapmışsa, uzman raporlarıyla bu durum tespit edilirse hakim, çocuğun söylediğinin aksine bir velayet düzenlemesi yapabilir. Çocuğun üstün yararı gerektiriyorsa, hakimin çocuğun arzusundan farklı bir karar vermesi mümkündür. Nitekim Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin birçok kararında, çocuğun beyanı kendi çıkarına aykırı görülürse bunun dikkate alınamayacağı belirtilmiştir. Özetle, çocuk belli bir yaşa geldiğinde fikri sorulur ve ehemmiyetle değerlendirilir, ancak nihai kararda çocuğun yüksek yararı ilkesi ağır basar.
18 Yaşından Sonra Nafaka Yükümlülüğü
Velayetin sona ermesiyle bağlantılı önemli bir konu da nafaka meselesidir. Boşanma veya ayrılık durumlarında, velayet kendisine verilmeyen ebeveyn genellikle çocuğun bakım giderlerine katılmak için iştirak nafakası ödemekle yükümlüdür. Bu nafaka, velayet hakkı devam ettiği sürece yani çocuk ergin olana kadar ödenir. Peki çocuk 18 yaşına girince nafaka otomatik olarak kesilir mi, yoksa devam eder mi? Bu sorunun yanıtı, çocuğun eğitim durumuna ve ihtiyaçlarına göre değişir.
Türk Medeni Kanunu m.328, anne ve babanın bakım borcunun çocuğun ergin olmasına kadar devam edeceğini hükme bağlamıştır. Kural olarak, çocuk 18 yaşını doldurduğunda iştirak nafakası yükümlülüğü de sona erer. Yani mahkeme kararında ayrıca bir süre belirtilmemişse, reşit olan çocuk için artık anne-babadan iştirak nafakası talep edilemez. Uygulamada çoğu zaman nafaka kararı bu şekilde kendiliğinden düşer ve nafaka ödeyen ebeveynin borcu biter. Ancak kanun koyucu, eğitimine devam eden çocuklar için bir istisna getirmiştir. Aynı maddede, “çocuk ergin olduğu halde eğitimi devam ediyorsa, ana ve baba durum ve koşullara göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde, eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdürler” denilmektedir. Bu hüküm, 2002 yılında Medeni Kanun’da yapılan düzenlemeyle getirilmiştir ve çocuğun yükseköğrenim gibi eğitim hayatı sürüyorsa anne-babanın maddi desteğinin bir süre daha devamını öngörür.
Elbette, çocuğun erginlikle birlikte nafaka alacaklısı olma statüsünde değişim olur. Artık 18 yaşını dolduran genç, kendi adına nafaka talep etme hakkına sahiptir. Boşanma sırasında hükmedilmiş iştirak nafakası, kural olarak erginlikle birlikte sona erdiğinden, eğitim devam ediyorsa yeni bir nafaka talebine ihtiyaç duyulur. İşte bu noktada uygulamada yardım nafakası devreye girer. Yardım nafakası, TMK m.364’e dayanır ve altsoy-üstsoy arasındaki karşılıklı yardım yükümlülüğünün bir yansımasıdır. Eğitimine devam eden reşit çocuk, anne ve babasından durumlarına uygun ölçüde kendisine nafaka sağlamalarını mahkemeden talep edebilir. Bu bir nevi, iştirak nafakasının devamı mahiyetindedir ancak hukuki olarak ayrı bir dava konusudur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2015 tarihli bir kararında vurgulandığı üzere, açıköğretim fakültesinde okuyan ve düzenli geliri olmayan bir gencin bile babasından yardım nafakası talep etme hakkı bulunmaktadır; mahkeme somut durumun gerekliliklerine göre uygun bir miktar nafakaya hükmetmelidir. Bu içtihat, günümüzde de geçerliliğini korumakta olup Yargıtay kararlarında eğitim hayatıyla çalışma hayatını bir arada sürdürmenin ekonomik zorluklarına dikkat çekilmektedir.
Örneğin, lise sonrası üniversite eğitimine devam eden 19 yaşındaki bir genç düşünelim. Bu kişi reşit olduğu için artık velayet altında değil ve anne yanında kalıyorsa babadan aldığı iştirak nafakası kesilmiştir. Eğer genç halen geçimini sağlayamıyorsa ve eğitimi yoğun olduğu için çalışamıyorsa, baba (ya da duruma göre anne) aleyhine yardım nafakası davası açılabilir. Mahkeme, anne ve babanın maddi durumunu ve gencin ihtiyaçlarını değerlendirerek eğitimi bitene kadar belirli bir nafaka ödenmesine karar verebilir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken, yardım nafakasının otomatik olmadığı, talep edilmesi gerektiğidir. Çocuk reşit olunca iştirak nafakası kendiliğinden kalkar; eğer ebeveyn destek olmaya gönüllü değilse, reşit genç hukuki yollara başvurarak bu desteği talep etmelidir.
Bazı durumlarda, çocuk ergin olsa da liseyi henüz bitirmemiş olabilir (örneğin sınıf tekrarı vb. nedenlerle). 18 yaşını doldurmuş ama hala ortaöğretimde okuyan çocuk için de aynı şekilde anne-babanın bakım yükümü devam eder. Yine de bürokratik açıdan, velayet sona erdiği için okul işlemlerinde vs. ailenin imza yetkisi kalkar; fakat nafaka boyutunda kanun ergin çocuğu korumayı sürdürür. Özetle, nafaka ilişkisi, velayet bağı sona erdikten sonra da eğitim durumu elverdiği ölçüde devam edebilir. Çocuk herhangi bir eğitimde değilse veya çalışarak kendi geçimini sağlayabiliyorsa, reşit olduktan sonra anne-babasından nafaka talep edemez. Aynı şekilde, evlenmek suretiyle ergin olan çocuk da artık yeni bir aile birliği kurduğundan, anne-babasından nafaka isteyemez.
18 Yaşında Sonra Velayet Düşer mi Sonuç
18 Yaşında Sonra Velayet Düşer mi? Velayet hakkı, çocuğun doğumundan itibaren onu korumaya yönelik bir ebeveyn yetkisidir ve çocuk 18 yaşına geldiğinde sona erer. Kanunlar, erginlikle birlikte bireyin kendi hayatını yönlendirme hakkını tanır. Sonuç olarak 18 yaşını dolduran bir evlat, hukuken kimsenin velayeti altında olmadığı için ebeveynleri de velayet sorumluluğundan kurtulmuş olur. Ancak bu genel kuralın yanı sıra, eğitimine devam eden reşit çocuklar için nafaka yükümlülüğünün sürebilmesi veya engelli çocuklar için vesayet mekanizmasının devreye girmesi gibi özel haller bulunmaktadır. Yargıtay kararları da çocuğun menfaatini her şeyin üzerinde tutarak, gerektiğinde reşit gençlerin korunmasına veya küçüklerin görüşlerinin dinlenmesine özel önem atfetmektedir.
Her ailenin durumu kendine özgüdür. Boşanma süreçlerinde veya velayetle ilgili tereddütlerde hak kaybına uğramamak için uzman bir hukukçudan destek almak faydalı olacaktır. Özellikle çocuğun üstün yararının tespiti, nafaka miktarının belirlenmesi veya vesayet işlemleri gibi teknik konularda İstanbul boşanma avukatı deneyimine başvurmak doğru adımları atmanıza yardımcı olur. Unutulmamalıdır ki velayet ve çocukla ilgili tüm hukuki süreçlerde amaç, çocuğun fiziksel ve zihinsel gelişimini en iyi şekilde sağlayacak ortamı temin etmektir. Bu bakımdan, mevzuatı yakından takip eden bir İstanbul boşanma avukatı, gerek güncel içtihatlar gerekse uygulamadaki prosedürler hakkında ailelere profesyonel destek sunarak en uygun çözüme ulaşmalarını sağlayacaktır.
18 Yaşında Sonra Velayet Düşer mi Sık Sorulan Sorular
Velayet hakkı hangi yaşta sona erer?
Velayet hakkı kural olarak çocuk 18 yaşına girdiğinde sona erer. Türk Medeni Kanunu’na göre 18 yaşını dolduran kişi ergin kabul edilir ve artık anne-babasının velayeti altında sayılmaz. Yani çocuk reşit olduğunda velayet hakkı kendiliğinden düşer. Bunun yanında, çocuk 18 yaşından önce evlenirse veya mahkeme kararıyla ergin kılınırsa yine velayet hakkı sona erer. Bu durumlar dışında velayetin devamı söz konusu olmaz.
18 yaşını dolduran çocuk için nafaka ödenmeye devam eder mi?
İştirak nafakası (çocuk için boşanma sırasında hükmedilen nafaka) normalde çocuk ergin olana kadar devam eder ve 18 yaşını doldurduğunda kendiliğinden sona erer. Ancak çocuk eğitime devam ediyorsa, anne ve babanın durumuna göre eğitimi bitene kadar gence bakma yükümlülüğü vardır. Bu durumda reşit olan çocuk, anne-babasından yardım nafakası talep edebilir. Mahkeme, üniversite veya benzeri eğitim durumlarında, gencin geçimini sağlayamaması halinde belirli bir nafaka ödenmesine karar verebilir. Eğer çocuk eğitimde değil ve kendi geçimini sağlayabiliyorsa, 18 yaştan sonra nafaka talep etmesi genellikle mümkün olmaz.
Mahkeme, çocuğun görüşünü kaç yaşından itibaren dinler?
Kanunda belli bir yaş sınırı olmasa da uygulamada çocuk yaklaşık 8 yaşına geldiğinde “idrak çağında” kabul edilmektedir. Mahkeme, özellikle 8 yaş ve üzerinde olan çocukların velayet konusunda hangi ebeveyni tercih ettiğini mümkün olduğunca dinler ve görüşüne değer verir. Daha küçük çocuklarda genellikle uzman pedagog raporları ile ihtiyaçları tespit edilir. Çocuğun görüşü alındıktan sonra, hakim bu görüşün çocuğun üstün yararına uygun olup olmadığına bakar. Çocuğun yaşı büyüdükçe (örneğin 12-15 yaşlarında) beyanının etkisi artar; ancak hiçbir zaman çocuk “istemiyorum” dedi diye otomatik olarak o ebeveyne verilmez ya da ondan alınmaz – nihai kriter çocuğun yararıdır.
18 yaşından sonra velayet kararı almaya gerek var mı?
18 yaşından sonra velayet kararı almaya gerek var mı? Hayır, 18 yaşını dolduran bir kişi için velayetin sona ermesi otomatik olduğu için ayrıca bir velayet kararı almaya gerek yoktur. Örneğin boşanmış anne-baba arasında 17 yaşındaki çocuk için velayet anneye verilmiş olsun; çocuk 18 yaşına girince bu velayet hükmü kendiliğinden ortadan kalkar. Mahkemeye başvurup “velayeti düşürmek” gibi bir işleme gerek yoktur. Artık genç yetişkin, istediği ebeveynle veya ayrı bir yerde yaşayabilir, resmi işlemlerini kendi yapar. Sadece, eğer eğitimine devam edecekse nafaka için ayrı bir dava gerekebileceğini unutmamak gerekir.
Engelli veya özel gereksinimli çocuklarda velayet durumu nasıl olur?
Zihinsel ya da fiziksel engeli nedeniyle sürekli bakıma muhtaç olan çocuklarda da velayet, çocuk 18 yaşına geldiğinde sona erer. Ancak bu, ebeveynlerin çocuğu sahipsiz bırakacağı anlamına gelmez. Böyle durumlarda çocuğun kısıtlanarak vesayet altına alınması gerekebilir. Mahkeme, ergin çocuğu kısıtlı statüsüne alarak ona bir vasi atar. Genellikle anne veya baba, çocuğun vasisi olarak tayin edilir. Bu sayede ebeveyn, reşit olmuş olsa bile kendini idare edemeyen evladının işlemlerini yürütme yetkisine sahip olur. Buna uygulamada “uzatılmış velayet” da denilir ancak teknik olarak velayet değil, vesayet kurumudur. Sonuç olarak, engelli çocuğunuz 18’e geldiğinde velayet bitse bile, mahkeme kararıyla vasi tayini yapılarak benzer şekilde çocuğunuzu koruma ve onun adına karar alma görevine devam edebilirsiniz.