Boşanma Davası Barodan Ücretsiz Avukat Şartları Nelerdir?

Boşanma Davası Barodan Ücretsiz Avukat Şartları Nelerdir?

Boşanma Davası Barodan Ücretsiz Avukat (Adli Yardım) Nedir?

Adli Yardım Kavramı ve Amacı

Adli yardım, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın güvence altına aldığı hak arama hürriyeti ile adil yargılanma hakkının somut bir yansıması olup, ekonomik durumu yetersiz bireylerin yargı önünde korunmasını amaçlar; bu kapsamda Boşanma Davası Barodan Ücretsiz şekilde yürütülebilmekte, hem dava harç ve masraflarından geçici muafiyet hem de ihtiyaç halinde baro tarafından ücretsiz avukat atanması sağlanmaktadır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve Avukatlık Kanunu çerçevesinde düzenlenen bu sistem sayesinde, özellikle boşanma gibi kişisel ve hassas davalarda, bireylerin ekonomik engellere takılmadan hak arayabilmeleri temin edilir; böylece Boşanma Davası Barodan Ücretsiz imkânı, adaletin erişilebilirliğini artıran ve sosyal devlet ilkesini güçlendiren hayati bir uygulama olarak öne çıkar. Boşanma Davası Barodan Ücretsiz Avukat Şartları Nelerdir?

Boşanma davaları, kişilerin hayatlarında önemli değişikliklere yol açan, duygusal ve mali açıdan yıpratıcı olabilen süreçlerdir. Bu süreçte hukuki destek almak, hak kayıplarının önlenmesi ve adil bir sonuca ulaşılması açısından büyük önem taşır. Ancak, avukatlık ücretleri ve dava masrafları, bazı bireyler için önemli bir engel teşkil edebilir. İşte bu noktada adli yardım kurumu devreye girerek, boşanma davası açmak isteyen veya kendisine karşı boşanma davası açılmış olan ancak mali gücü avukat tutmaya ve dava masraflarını karşılamaya yetmeyen kişilere destek sunar.

Hak Arama Özgürlüğü ve Sosyal Hukuk Devleti İlkesi ile İlişkisi

Adli yardım, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan “hak arama özgürlüğünün” ve Türkiye Cumhuriyeti’nin temel niteliklerinden olan “sosyal hukuk devleti” ilkesinin somut bir yansımasıdır. Sosyal hukuk devleti, vatandaşlarının sosyal adalet ve refahını sağlamakla yükümlü olup, bu yükümlülük adalete erişimde fırsat eşitliğini de kapsar. Ekonomik durumun, bir bireyin hak arama özgürlüğünü kullanmasının önünde bir engel teşkil etmemesi, adli yardım müessesesinin varlık nedenlerinden biridir.  

Bu bağlamda, adli yardımın sadece bir lütuf veya yardım değil, belirli şartları taşıyan bireyler için temel bir hak olduğu anlaşılmalıdır. Devletin, vatandaşlarının adalete erişimini kolaylaştırma yönündeki pozitif yükümlülüğü, adli yardım mekanizması aracılığıyla yerine getirilir. Bu bilinç, adli yardım talebinde bulunan kişilerin sürece daha özgüvenli ve haklarının farkında olarak yaklaşmalarını sağlar. Zira, adil yargılanma ve hak arama, ekonomik imkanlardan bağımsız olarak her bireyin sahip olması gereken temel haklardandır.

Kimler Adli Yardımdan Faydalanabilir? Genel Şartlar (HMK Madde 334)

Adli yardımdan yararlanabilmek için Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 334. maddesinde belirtilen iki temel şartın bir arada bulunması gerekmektedir. Bu şartlar, hem kişinin mali durumuna hem de talebinin hukuki geçerliliğine ilişkindir.  

Mali Durum Yetersizliği (Ödeme Gücünden Yoksunluk Koşulu)

Adli yardımın ilk ve en önemli koşulu, talepte bulunan kişinin kendisi ve ailesinin geçimini “önemli ölçüde” zor duruma düşürmeksizin, gereken yargılama veya takip giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olmasıdır. Bu, kişinin mutlak bir yoksulluk içinde olmasını gerektirmez; önemli olan, dava masraflarının karşılanmasının kişinin ve ailesinin temel yaşam standartlarını ciddi şekilde etkileyecek olmasıdır.  

Bu durumun ispatı için başvuru sahibinin çeşitli belgeler sunması beklenir. Bu belgeler arasında genellikle muhtarlıktan alınan fakirlik belgesi, gelir durumunu gösteren belgeler (maaş bordrosu, serbest meslek kazanç defteri vb.), Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) kayıtları, üzerine kayıtlı malvarlığı olup olmadığını gösteren dökümler (tapu, araç kaydı vb.) ve benzeri evraklar bulunur. Gerekli belgelerin detayları “Adli Yardım Başvurusu İçin Gerekli Belgeler” bölümünde ele alınacaktır.

Yargıtay Kararlarında Mali Durum Değerlendirmesi: Yargıtay, adli yardım taleplerinde mali durum değerlendirmesinin titizlikle yapılması gerektiğini çeşitli kararlarında vurgulamıştır. Yüksek Mahkeme, sadece muhtarlıktan alınan “fakirlik belgesi”nin tek başına yeterli bir kanıt olarak kabul edilmeyebileceğini; bunun yerine kişinin genel ekonomik ve sosyal durumunun, sahip olduğu malvarlığının, gelir ve gider dengesinin, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin varlığının ve diğer ilgili tüm faktörlerin kapsamlı bir şekilde incelenmesi gerektiğini belirtmektedir. Örneğin, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2016/18307 Esas sayılı bir kararında, adli yardım talebinde bulunan kişinin dilekçesi ve dosya kapsamındaki tüm belge ve bilgilerin birlikte değerlendirilerek ödeme gücünden yoksun olup olmadığına karar verilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Benzer şekilde, Yargıtay 14. Hukuk Dairesi’nin 2015/256 Esas sayılı kararında, üzerine kayıtlı birden fazla taşınmazı bulunan bir kişinin, bu mallardan gelir elde etme potansiyeli göz ardı edilerek sadece emekli maaşına dayanarak yaptığı adli yardım talebi reddedilmiştir; bu durum, malvarlığına rağmen ödeme güçsüzlüğü iddiasının her zaman kabul görmeyebileceğini göstermektedir.  

Bu kararlar ve baroların talep ettiği detaylı başvuru formları (örneğin İstanbul Barosu’nun formu ), mali durum değerlendirmesinin statik bir “fakir” ya da “zengin” ayrımından çok daha dinamik ve kapsamlı bir süreç olduğunu ortaya koymaktadır. Değerlendirme, kişinin yaşam standardını dava masrafları nedeniyle “önemli ölçüde zor duruma düşürmeden” sürdürebilme kapasitesine odaklanır. Bu nedenle, başvuranın sadece gelirini değil, aynı zamanda düzenli giderlerini, borçlarını, sağlık harcamalarını ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin ihtiyaçlarını da belgelendirmesi, talebinin kabulü açısından kritik öneme sahiptir. Kişinin tüm mali durumunu dürüstçe ve eksiksiz belgelerle ortaya koyması, bu kapsamlı değerlendirme sürecinde hayati rol oynar.  

Talepte Haklı Olma (Talebin Açıkça Dayanaktan Yoksun Olmaması Koşulu)

Adli yardımdan yararlanabilmenin ikinci temel koşulu, HMK Madde 334/1 uyarınca, kişinin iddia ve savunmalarında, geçici hukuksal koruma taleplerinde ve icra takiplerinde, “taleplerinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması”dır. Bu ifade, 11 Nisan 2013 tarihli ve 6459 sayılı Kanun ile HMK’da yapılan bir değişiklikle getirilmiştir. Daha önceki düzenlemede yer alan “haklı oldukları yolunda kanaat uyandırmak” ibaresi, bu değişiklikle “taleplerinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması” şeklinde yumuşatılmış ve bu sayede adli yardıma erişimin kapsamı genişletilmiştir. Bu değişiklik, artık davanın veya talebin kazanılacağına dair güçlü bir kanaat oluşmasının aranmadığını, bunun yerine talebin asgari düzeyde hukuki bir temele sahip olmasının, tamamen anlamsız, dayanaksız veya kötü niyetli olmamasının yeterli görüldüğünü ifade etmektedir.  

Boşanma Davalarında Bu Şartın Yorumu: Boşanma davalarında, özellikle Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 166. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenen “evlilik birliğinin temelinden sarsılması” gibi genel bir boşanma sebebine dayanıldığında, “talebin açıkça dayanaktan yoksun olmaması” şartı genellikle daha esnek yorumlanmaktadır. Evlilik birliğinin devamını çekilmez hale getiren somut olayların varlığına dair iddiaların ve bu iddiaları destekleyebilecek delillerin sunulma potansiyelinin olması, genellikle talebin açıkça dayanaktan yoksun olmadığı şeklinde değerlendirilir. Yargıtay kararlarında da, bu koşulun mali durum yetersizliği ile birlikte değerlendirildiği, ancak asıl ağırlığın genellikle mali yetersizliğin ispatı üzerinde olduğu görülmektedir.  

6459 sayılı Kanunla yapılan değişiklik, yasa koyucunun adli yardıma erişimi kolaylaştırma niyetini açıkça ortaya koymaktadır. “Haklı olduğuna kanaat uyandırma” kriteri, daha subjektif ve yüksek bir eşik teşkil etmekteydi. Boşanma davaları, doğası gereği kişisel ve çoğu zaman ispatı zor olgulara dayanabilir. “Evlilik birliğinin sarsılması” gibi genel bir boşanma nedeni, çok çeşitli olaylarla temellendirilebilir. Bu nedenle, bir boşanma talebinin “açıkça dayanaktan yoksun” sayılabilmesi için, talebin hiçbir hukuki zemine oturmaması, tamamen keyfi, uydurma iddialara dayanması veya açıkça kötü niyetli olması gibi durumların varlığı gerekir. Baroların ve mahkemelerin uygulamada öncelikli olarak mali durumu incelediği, haklılık koşulunun ise daha çok adli yardım sisteminin suistimal edilmesini önleyici bir filtre işlevi gördüğü söylenebilir. Ancak bu, başvuranın davasını ciddiye almaması veya dayanaksız iddialarda bulunabileceği anlamına gelmez. Kişi, boşanma talebini dayandırdığı olguları ve mümkünse bunları destekleyecek delilleri sunmaya hazır olmalıdır.

Yabancılar ve Kamu Yararına Dernek/Vakıfların Durumu

HMK Madde 334, adli yardımdan yararlanabilecek kişileri sadece gerçek kişilerle sınırlamamıştır. Yabancı uyruklu kişilerin Türkiye’de adli yardımdan faydalanabilmesi, temel şartlara ek olarak, kendi ülkelerinin de Türk vatandaşlarına benzer hukuki yardımı sağlaması anlamına gelen “karşılıklılık (mütekabiliyet)” şartına bağlanmıştır. Bu karşılıklılık şartının varlığı, ikili veya çok taraflı uluslararası sözleşmeler, ilgili ülkenin ulusal mevzuatı veya o ülkedeki fiili uygulamalarla ispatlanabilir.  

Ayrıca, kamuya yararlı statüde bulunan dernek ve vakıflar da, iddia ve savunmalarında haklı göründükleri ve mali açıdan zor duruma düşmeden gerekli yargılama giderlerini kısmen veya tamamen ödeyemeyecek durumda oldukları takdirde adli yardımdan yararlanabilirler.  

Boşanma Davasında Adli Yardım Başvurusu: Nereye ve Nasıl Yapılır?

Başvuru Mercii: İlgili Baronun Adli Yardım Bürosu

Boşanma davası için ücretsiz avukat (adli yardım) talebinde bulunmak isteyen kişilerin öncelikli başvuru mercii, davanın görüleceği yerdeki, yani yetkili ve görevli Aile Mahkemesi’nin bulunduğu il veya ilçedeki Baronun Adli Yardım Bürosu veya bu büronun temsilcilikleridir. Avukatlık Kanunu’nun 178 ve 179. maddeleri ile Türkiye Barolar Birliği (TBB) Adli Yardım Yönetmeliği , baroların adli yardım hizmeti sunma görev ve yetkilerini düzenlemektedir. Barolar, bu yasal çerçeve doğrultusunda, mali gücü yetersiz kişilere hukuki destek sağlamak üzere adli yardım büroları kurar ve işletirler.  

Başvuru Süreci Adım Adım

Adli yardım başvuru süreci genellikle aşağıdaki adımları içerir:

  1. Başvuru Yöntemi: Başvurular genellikle adli yardım bürosuna şahsen yapılır. Ancak bazı barolar posta yoluyla veya online platformlar üzerinden de başvuru kabul edebilmektedir. Başvuru yapılacak baronun web sitesinden veya doğrudan büro ile iletişime geçilerek güncel başvuru yöntemleri hakkında bilgi alınması faydalı olacaktır.  
  2. Başvuru Formunun Doldurulması: Barolar, adli yardım talepleri için özel başvuru formları kullanır. Bu formlarda, başvuranın kimlik bilgileri, iletişim bilgileri, medeni durumu, eğitim durumu, mali durumu (gelir, gider, malvarlığı, borçlar), bakmakla yükümlü olduğu kişiler ve talep konusu olayın özeti gibi detaylı bilgiler istenir. Formun eksiksiz ve doğru bilgilerle doldurulması büyük önem taşır.  
  3. Gerekli Belgelerin Sunulması: Başvuru formuyla birlikte, mali durumu ve talebin haklılığını destekleyici belgelerin de sunulması gerekir. Bu belgelerin neler olduğu bir sonraki bölümde detaylandırılacaktır.  
  4. Başvurunun İncelenmesi ve Karar: Sunulan form ve belgeler, Baronun Adli Yardım Komisyonu veya ilgili görevlileri tarafından incelenir. Komisyon, başvuranın HMK’da belirtilen şartları taşıyıp taşımadığına (mali durum yetersizliği ve talebin açıkça dayanaktan yoksun olmaması) karar verir. Gerekli görülürse ek bilgi veya belge talep edilebilir veya sosyal ve ekonomik durum araştırması yapılabilir.  

Mahkemeye Doğrudan Adli Yardım Talebi ile Barodan Avukat Talebi Arasındaki Fark

Adli yardım, temel olarak iki farklı boyutta değerlendirilebilir: Birincisi, mahkemeden talep edilen ve yargılama giderlerinden (dava harçları, tebligat masrafları, bilirkişi ücretleri vb.) geçici muafiyeti sağlayan adli yardım kararıdır. İkincisi ise, barodan talep edilen ve ücretsiz avukat atanmasını içeren adli yardımdır.  

Kullanıcının temel sorgusu barodan ücretsiz avukat teminine yönelik olsa da, bu iki mekanizmanın farkını bilmek önemlidir. Kişi, barodan avukat talebinde bulunduğunda, atanan avukat genellikle yargılama giderlerinden muafiyet için de mahkemeye başvuruda bulunulması konusunda müvekkilini yönlendirir veya bu işlemi kendisi takip edebilir. Bazı durumlarda, baroya yapılan başvuru üzerine hem avukat atanması hem de mahkemeden adli yardım (masraf muafiyeti) kararı alınması işlemleri eş zamanlı olarak yürütülebilir. Bu ayrımın net bir şekilde anlaşılması, başvuranın hem avukat desteği hem de masraf muafiyeti için doğru adımları atmasını ve eksik bir başvuru yaparak hak kaybına uğramasını önleyecektir.  

4. Adli Yardım Başvurusu İçin Gerekli Belgeler

Adli yardım talebinde bulunan kişinin, mali durumunu, kimliğini ve talebinin niteliğini kanıtlayan çeşitli belgeleri ilgili baroya sunması gerekmektedir. Bu belgelerin eksiksiz ve doğru olması, başvurunun hızlı ve olumlu bir şekilde değerlendirilmesi için kritik öneme sahiptir. İstenen belgeler barodan baroya küçük farklılıklar gösterebilmekle birlikte, genellikle talep edilen temel belgeler aşağıda bir tablo halinde sunulmuştur. Başvuru yapılacak baronun resmi web sitesinden en güncel belge listesinin kontrol edilmesi her zaman tavsiye edilir.  

Tablo 1: Adli Yardım Başvurusu İçin Gerekli Temel Belgeler Listesi

Belge Kategorisiİstenen Belgeler
Kimlik ve Kişisel BilgilerNüfus Cüzdanı (Kimlik Kartı) Fotokopisi
Vukuatlı Aile Nüfus Kayıt Örneği (e-Devlet üzerinden alınabilir)
Yerleşim Yeri (İkametgâh) Belgesi (e-Devlet üzerinden alınabilir)
Mali Durum ve Gelir BelgeleriMuhtardan Alınacak Fakirlik Belgesi (Yoksulluk Belgesi)
Çalışıyorsa: Son Aya Ait Maaş Bordrosu veya Gelirini Gösterir Belge
Çalışmıyorsa: Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan (SGK) Gelir Olmadığına Dair Belge (4A, 4B, 4C hizmet dökümleri ve sigortalılık tescil kaydı tespiti – e-Devlet üzerinden alınabilir)
E-Devletten Alınacak Gelir Testi Sonucu Sorgulama Çıktısı (varsa)
E-Devletten Alınacak Sosyal Yardım Bilgileri Sorgulama Sonucu Çıktısı
Malvarlığı BelgeleriE-Devletten Alınacak Araç Kaydı Sorgulama Sonucu Çıktısı (kendi adına kayıtlı araç olup olmadığı)
E-Devletten Alınacak Tapu Bilgileri Sorgulama Sonucu (Taşınmaz Kaydı) Çıktısı veya Web Tapu Çıktısı (kendi adına kayıtlı taşınmaz olup olmadığı)
E-Devletten Alınacak Mevduat/Katılım Fonu Hesabı Bulunan Banka Sorgulama Sonucu Çıktısı
Varsa Ziynet Eşyası Beyanı (bazı barolar isteyebilir)
Borç ve Gider BelgeleriKirada Oturuyorsa: Kira Kontratı Fotokopisi
Kredi ve Kredi Kartı Borçlarını Gösterir Belgeler (varsa)
Bakmakla Yükümlü Olunan Kişilere (örn: çocuklar) Dair Belgeler (Öğrenim Belgesi, sağlık raporu vb. – varsa)
Dava ile İlgili Belgeler (Varsa)Açılmış Bir Dava Varsa: Dava Dosyasının Fotokopisi veya Mahkeme Evrakları
Talebe Esas Olayın Özeti / Talep Konusu (Genellikle başvuru formunda detaylı olarak istenir)

Not: Yukarıdaki liste genel bir rehber niteliğindedir. Başvuru yapılacak baronun Adli Yardım Bürosu’ndan veya resmi web sitesinden en güncel ve kesin belge listesinin temin edilmesi önemle tavsiye edilir.

Belgelerin Temini ve Önemi

Günümüzde, tabloda belirtilen birçok belgeye e-Devlet kapısı üzerinden kolaylıkla ulaşılabilmektedir. Bu durum, başvuru sürecini önemli ölçüde hızlandırmakta ve kolaylaştırmaktadır. Ancak, muhtarlıktan alınması gereken fakirlik belgesi gibi bazı belgeler için ilgili kurumlara şahsen başvurmak gerekebilir.  

Sunulan tüm belgelerin güncel, doğru ve eksiksiz olması, başvurunun olumlu sonuçlanması ve sürecin gereksiz yere uzamaması açısından hayati derecede önemlidir. Eksik veya yanıltıcı bilgi içeren belgeler, adli yardım talebinin reddedilmesine yol açabilir.  

Belge toplama süreci, adli yardım alabilmenin önündeki ilk ve en önemli adımlardan biridir. İstenen belgelerin sayısı ve çeşitliliği göz önüne alındığında, bu süreç başvuran için zaman ve çaba gerektirebilir. Özellikle dijital okuryazarlığı düşük veya internet erişimi kısıtlı bireyler için e-Devlet üzerinden belge temini zorlayıcı olabilir. Bu nedenle, başvuranın belge toplama aşamasını ciddiyetle ele alması, gerekirse bu konuda bilgili kişilerden veya ilgili kurumlardan yardım istemesi ve sunduğu belgelerin tam ve doğru olduğundan emin olması, adli yardım hakkından faydalanabilmesi için bir ön koşul niteliğindedir.

Adli Yardımın Kapsamı: Neler Karşılanır?

Adli yardım kararı, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 335. maddesi uyarınca, talepte bulunan kişiye yargılama sürecinde önemli mali kolaylıklar sağlar. Bu kolaylıklar, adalete erişimin önündeki ekonomik engelleri kaldırmayı hedefler.  

Avukatlık Ücretinden Muafiyet

Adli yardım talebinin kabul edilmesi ve baro tarafından bir avukat görevlendirilmesi durumunda, bu avukatın vekalet ücreti, yargılama sonunda haksız çıkan taraftan alınmak üzere (veya Hazine’den karşılanmak üzere) Devlet tarafından ödenir. Bu, adli yardımdan yararlanan kişinin, atanan avukata herhangi bir ücret ödemeyeceği anlamına gelir.  

Dava Harç ve Masraflarından Geçici Muafiyet

Adli yardım kararı, kişiyi yargılama sürecinde yapılması gereken birçok harç ve masraftan geçici olarak muaf tutar. Bu kapsamda;

  • Dava açılırken ödenmesi gereken başvuru harcı, yargılama sırasında ortaya çıkabilecek celse harçları ve davanın sonunda kararla birlikte ödenmesi gereken karar ve ilam harcı gibi tüm yargılama ve takip giderlerinden geçici muafiyet sağlanır.  
  • Dava sürecinde yapılması zorunlu olan tebligat ve posta giderleri, dosya masrafları ve diğer evrak giderleri de bu muafiyet kapsamındadır.  
  • Delillerin toplanması aşamasında gerekebilecek keşif giderleri, tanıklara ve bilirkişilere ödenmesi gereken ücret ve giderler Devlet tarafından avans olarak karşılanır.  

Teminat Göstermekten Muafiyet

Bazı dava türlerinde veya geçici hukuki koruma taleplerinde mahkeme tarafından talep edilebilen teminat gösterme yükümlülüğü, adli yardımdan yararlanan kişiler için ortadan kalkar.  

Adli Yardımın Sağladığı İmkanAçıklama
Yargılama ve takip giderlerinden geçici muafiyetDava harçları, posta giderleri, dosya masrafları gibi ödemelerden geçici olarak muaf olunur.
Yargılama ve takip giderleri için teminat göstermekten muafiyetMahkemenin isteyebileceği teminatları yatırma zorunluluğu ortadan kalkar.
Gerekli tüm giderlerin Devlet tarafından avans olarak ödenmesiKeşif, bilirkişi, tanık ücretleri gibi dava sırasında yapılması gereken masraflar Devlet tarafından peşin olarak karşılanır.
Ücreti sonradan ödenmek üzere bir avukat teminiDavanın avukatla takibi gerekiyorsa, baro tarafından ücretsiz bir avukat görevlendirilir ve avukatlık ücreti Devlet tarafından karşılanır.

İstinaf ve Temyiz Aşamasında Adli Yardım

Adli yardım kararı, genellikle davanın kesinleşmesine kadar devam eder. Bu, yerel mahkemede verilen karara karşı kanun yollarına (istinaf veya temyiz) başvurulması durumunda da adli yardımın devam edebileceği anlamına gelir. Kanun yollarına başvuru sırasında adli yardım talebi, ilgili Bölge Adliye Mahkemesi’ne veya Yargıtay’a yapılır.  

Kapsam Dışı Kalan Durumlar

Önemle belirtmek gerekir ki, adli yardım kararı, talep tarihinden önce yapılmış olan yargılama giderlerini kapsamaz. Yani, adli yardım kararı alındıktan sonraki masraflar için geçerlidir.  

Adli yardım, yargılama sürecindeki temel mali yükümlülüklerin büyük bir kısmını ortadan kaldırarak kapsamlı bir mali güvence sunar. Avukatlık ücreti, harçlar, tebligat giderleri, bilirkişi ücretleri gibi birçok masraf kaleminin Devlet tarafından karşılanması, mali gücü olmayan bir bireyin adalete erişimini ciddi şekilde kolaylaştırır. Ancak, “geçici muafiyet” ifadesi ve adli yardımın “daha önce yapılan yargılama giderlerini kapsamaması” gibi hususlar, bu sistemin sınırsız olmadığını göstermektedir. Ayrıca, dava sonunda adli yardımdan yararlanan kişinin haksız çıkması durumunda, Devlet tarafından karşılanan bu masrafların kendisinden geri istenebileceği de (uygun görülürse taksitlendirme yapılabilir) unutulmamalıdır. Bu nedenle, adli yardımın geniş bir mali destek sunduğunu bilmekle birlikte, bunun mutlak ve koşulsuz bir feragat anlamına gelmediğini ve özellikle davanın kaybedilmesi durumunda bazı geri ödeme yükümlülüklerinin doğabileceğini anlamak önemlidir.  

Boşanma Türlerine Göre Adli Yardım Uygulaması

Boşanma davaları, tarafların boşanma ve boşanmanın sonuçları (nafaka, tazminat, velayet vb.) üzerinde anlaşıp anlaşamamalarına göre temel olarak “çekişmeli boşanma” ve “anlaşmalı boşanma” olarak ikiye ayrılır. Adli yardım uygulamasında bu ayrım, özellikle barodan avukat atanması konusunda bazı farklılıklara yol açabilmektedir.

Çekişmeli Boşanma Davalarında Adli Yardım

Çekişmeli boşanma davaları, eşlerin boşanma sebebi, kusur durumu, nafaka, tazminat, velayet veya mal paylaşımı gibi konularda anlaşmazlık yaşadığı ve bu hususların mahkeme tarafından karara bağlanmasını talep ettikleri dava türüdür. Bu tür davalar, genellikle daha karmaşık, uzun süreli ve daha fazla hukuki uzmanlık gerektiren süreçlerdir.

Genel kural olarak, mali durumu HMK Madde 334’teki şartlara uyan ve boşanma talebi açıkça dayanaktan yoksun olmayan kişiler, çekişmeli boşanma davaları için baroların adli yardım bürolarından ücretsiz avukat atanmasını talep edebilirler.  

Atanan Avukatın Rolü ve Yükümlülükleri: Adli yardım kapsamında atanan avukat, müvekkilinin hukuki menfaatlerini en üst düzeyde korumakla yükümlüdür. Bu yükümlülük, dava dilekçesinin hazırlanması, iddia ve savunmaların hukuki temellere dayandırılması, delillerin toplanması ve mahkemeye sunulması, duruşmalara katılım, tanıkların ve bilirkişilerin dinlenmesi sürecinde aktif rol alma ve davayı sonuna kadar titizlikle takip etme gibi birçok görevi içerir.  

Nafaka (Tedbir, Yoksulluk, İştirak), Maddi/Manevi Tazminat ve Velayet Gibi Fer’i Taleplerin Takibi: Çekişmeli bir boşanma davası sadece evlilik birliğinin sona erdirilmesiyle sınırlı kalmaz; aynı zamanda boşanmanın eki (fer’isi) niteliğinde olan birçok önemli konuyu da içerir. Bunlar arasında, dava süresince eş ve çocuklar için talep edilebilecek tedbir nafakası, boşanma sonrasında yoksulluğa düşecek eş için yoksulluk nafakası, müşterek çocukların bakımı ve eğitimi için iştirak nafakası, boşanmaya neden olan olaylarda kusurlu olan taraftan talep edilebilecek maddi ve manevi tazminat ile müşterek çocukların velayetinin düzenlenmesi gibi hususlar yer alır.

Genel uygulama ve hukuki anlayış, adli yardım kapsamında atanan avukatın, çekişmeli boşanma davasının bu fer’i taleplerini de takip etme görevinin bulunduğu yönündedir. Zira bu talepler, boşanma davasının ayrılmaz bir parçasıdır ve müvekkilin haklarının tam olarak korunabilmesi için bu konuların da dava kapsamında ele alınması zorunludur. Yargıtay kararlarına göre, boşanmanın fer’isi niteliğindeki nafaka ve tazminat talepleri, boşanma hükmü kesinleşinceye kadar davanın her aşamasında ileri sürülebilir ve bu talepler için ayrıca bir harç ödenmesi gerekmez. Bu durum, adli yardım avukatının bu konuları da takip etme yükümlülüğünü destekler niteliktedir.  

Çekişmeli boşanma davalarının karmaşıklığı ve içerdiği hukuki detaylar (kusur tespiti, nafaka miktarlarının belirlenmesi, tazminat koşullarının değerlendirilmesi, velayetin çocuğun üstün yararına göre düzenlenmesi vb.) göz önüne alındığında, mali gücü olmayan bir bireyin bu süreçte tek başına haklarını etkin bir şekilde savunması neredeyse imkansızdır. Adli yardımın temel amacı adalete tam ve etkin erişimi sağlamak olduğuna göre, bu erişimin sadece “boşanma kararı” ile sınırlı kalmaması, boşanmanın tüm mali ve kişisel sonuçlarını kapsaması gerekir. Bu nedenle, çekişmeli bir boşanma davasında adli yardım avukatının, müvekkilini sadece boşanma kararının alınması yönünde değil, aynı zamanda nafaka, tazminat ve velayet gibi hayati önem taşıyan tüm fer’i talepler konusunda da temsil etmesi beklenir.

Anlaşmalı Boşanma Davalarında Adli Yardım

Anlaşmalı boşanma, eşlerin boşanma ve boşanmanın tüm sonuçları (nafaka, tazminat, velayet, mal paylaşımı vb.) üzerinde tam bir mutabakata vararak, hazırladıkları bir protokol ile mahkemeye başvurdukları ve genellikle tek celsede sonuçlanan bir boşanma türüdür.

Anlaşmalı boşanma davalarında adli yardım, özellikle barodan avukat atanması konusunda, uygulamada bazı farklılıklar ve belirsizlikler içermektedir. Bazı hukukçular ve baro uygulamaları, anlaşmalı boşanma davalarında taraflar zaten her konuda anlaştığı için avukatlık hizmetine daha az ihtiyaç duyulduğu veya baroların kısıtlı adli yardım kaynaklarını daha çekişmeli ve karmaşık dosyalara ayırması gerektiği gerekçesiyle, bu tür davalar için adli yardım (özellikle avukat tayini) konusunda daha kısıtlayıcı bir tutum sergileyebilmektedir. Nitekim, bir hukuk bürosunun web sitesinde yer alan bir makalede, “anlaşmalı boşanma için ücretsiz avukat ataması yapılmamakta, çekişmeli boşanma davası için avukat görevlendirmesi yapılmaktadır” şeklinde net bir ifade bulunmaktadır. Benzer şekilde, “Kadınların Adalete Erişimine Destek İçin Avukatları Güçlendirme Atölyesi Raporu”nda, bazı baroların (örneğin Mersin Barosu) anlaşmalı boşanmaları adli yardım kapsamı dışında tuttuğu ve bu durumun özellikle şiddet ortamından bir an önce uzaklaşmak için anlaşmalı boşanmayı tercih eden ancak haklarını tam olarak bilmeyen veya baskı altında olan kadınlar için ciddi hak kayıplarına yol açabileceği vurgulanmaktadır. Bu rapor, uygulamanın barodan baroya değişebileceğine işaret etmektedir.  

Buna karşın, Türkiye Barolar Birliği (TBB) Adli Yardım Yönetmeliği’nde , anlaşmalı boşanma davalarına özgü bir istisna veya kısıtlama getirilmemiştir. Yönetmelik, adli yardım için genel şartları (mali yetersizlik ve talebin açıkça dayanaktan yoksun olmaması) belirlemiş olup, bu şartları taşıyan herkesin, davanın türüne bakılmaksızın adli yardımdan faydalanabileceği ilkesini benimsemiştir. Dolayısıyla, TBB Yönetmeliği açısından bakıldığında, teorik olarak anlaşmalı boşanma davaları için de adli yardım (avukat atanması dahil) talep edilebilmesi gerekir.  

Uygulamadaki bu farklılıkların temel nedenleri arasında baroların adli yardım için ayrılan bütçelerinin kısıtlı olması ve anlaşmalı boşanmada tarafların zaten anlaştığı varsayımıyla avukatlık ihtiyacının daha az olduğunun düşünülmesi sayılabilir. Ancak, anlaşmalı boşanma protokolünde yer alan hükümlerin (mal paylaşımı, nafaka yükümlülükleri, çocuklarla kişisel ilişki düzenlemeleri vb.) tarafların gelecekteki hayatlarını doğrudan etkileyecek hukuki sonuçlar doğurduğu unutulmamalıdır. Özellikle eşler arasında bilgi, deneyim veya müzakere gücü açısından bir dengesizlik varsa, bir tarafın haklarından feragat etmesine veya adil olmayan koşulları kabul etmesine yol açabilecek bir protokol imzalanabilir. Bu gibi durumlarda, bir avukatın rehberliği, protokolün adil ve hukuka uygun olmasını sağlamak, tarafların haklarını korumak ve gelecekte ortaya çıkabilecek uyuşmazlıkları önlemek açısından büyük önem taşır.  

Bu durum karşısında, anlaşmalı boşanma için adli yardım talebinde bulunacak kişilerin öncelikle başvuru yapacakları baronun bu konudaki uygulamasını öğrenmeleri tavsiye edilir. TBB Yönetmeliği’ne göre talep hakları bulunsa da, bazı baroların kısıtlayıcı uygulamalarıyla karşılaşabilirler. Talebin reddedilmesi durumunda, red gerekçesini öğrenerek itiraz yollarını değerlendirebilirler. Anlaşmalı boşanmada adli yardım konusundaki bu “gri alan”, özellikle ekonomik olarak daha güçsüz ve hukuki bilgiye daha az sahip taraf için mağduriyet yaratma potansiyeli taşımaktadır. Adli yardımın temel amacı olan “adalete erişim” ilkesinin tam anlamıyla hayata geçirilebilmesi için, anlaşmalı boşanmalarda da, özellikle taraflardan birinin özel bir kırılganlığı (örneğin şiddet mağduriyeti) söz konusu olduğunda, hukuki destek ihtiyacının göz ardı edilmemesi gerektiği düşünülmektedir.

Adli Yardım Talebinin Değerlendirilmesi ve Sonuçlanması

Adli yardım başvurusu yapıldıktan sonra, talep baronun ilgili birimleri tarafından bir değerlendirme sürecine tabi tutulur. Bu süreç, başvurunun kabul veya reddiyle sonuçlanır.

Baro Adli Yardım Komisyonu’nun İncelemesi

Başvuru, gerekli form ve belgelerle birlikte baronun adli yardım bürosuna veya temsilciliğine iletildikten sonra, genellikle Adli Yardım Komisyonu veya bu işle görevlendirilmiş avukatlar tarafından incelenir. Bu inceleme sırasında, başvuranın sunduğu bilgi ve belgeler HMK Madde 334’te belirtilen şartlar (mali durum yetersizliği ve talebin açıkça dayanaktan yoksun olmaması) açısından değerlendirilir. Komisyon, gerek gördüğü takdirde başvuran kişiden ek bilgi veya belge talep edebilir, ilgili kurumlarla yazışmalar yapabilir veya başvuranın sosyal ve ekonomik durumu hakkında daha detaylı bir araştırma (örneğin, sosyal inceleme raporu) yapılmasını isteyebilir.  

Karar Süresi ve Tebliği

TBB Adli Yardım Yönetmeliği gibi düzenlemelerde, baro başkanının veya yetkilendirdiği organın adli yardım talepleri hakkında belirli bir süre içinde (örneğin, yönetmelikte 7 gün gibi bir süre öngörülmüştür ) karar vermesi gerektiği belirtilmektedir. Eğer bu süre içinde bir karar verilmezse, bazı düzenlemelere göre talep zımnen reddedilmiş sayılabilir. Başvurunun kabul veya reddine ilişkin karar, genellikle başvuran kişiye yazılı olarak tebliğ edilir.  

Talebin Reddi Durumunda İtiraz Yolları

Adli yardım talebinin mahkeme tarafından reddedilmesi durumunda, HMK Madde 337/2 uyarınca bu karara karşı kanun yoluna (itiraz, istinaf vb.) başvurulamaz; yani mahkemenin red kararı kural olarak kesindir. Benzer şekilde, baroların adli yardım talebini reddetme kararlarına karşı da genellikle itiraz yolu kapalıdır veya itiraz üzerine verilen karar kesin niteliktedir.  

Ancak, HMK Madde 337/2’de önemli bir istisna bulunmaktadır: Adli yardım talebi reddedilirse, başvuran kişi, ödeme gücünde sonradan gerçekleşen ciddi bir azalmaya (örneğin, iş kaybı, beklenmedik büyük bir sağlık harcaması vb.) dayanarak tekrar adli yardım talebinde bulunabilir. Bu, ilk red kararının mutlak bir son olmadığı, koşulların değişmesi halinde yeni bir başvuru hakkının doğduğu anlamına gelir.  

Ayrıca, 6459 sayılı Kanunla HMK Madde 337/1’e eklenen bir cümle ile, mahkemelerin adli yardım taleplerinin reddine ilişkin kararlarında, sunulan bilgi ve belgelerin neden kabul edilmediği gerekçesinin açıkça belirtilmesi zorunluluğu getirilmiştir. Bu düzenleme, keyfi red kararlarının önüne geçmeyi ve başvuranın, red gerekçesini anlayarak varsa eksikliklerini gidermesine veya bir sonraki başvurusunu daha doğru temellendirmesine olanak tanımayı amaçlar. Yargıtay’ın da, adli yardım talebinde bulunan kişinin talebini destekleyici hiçbir belge eklememesi halinde talebin reddedilmesi gerektiğine dair kararları bulunmaktadır ; bu da belge sunumunun ve gerekçelendirmenin önemini vurgular.  

Dolayısıyla, adli yardım talebinin reddedilmesi durumunda mücadele olanakları sınırlı olsa da, tamamen imkansız değildir. Başvuran, red gerekçesini dikkatle incelemeli, eğer koşullarında esaslı bir değişiklik olmuşsa veya ilk başvurudaki eksiklikleri giderebilecek durumdaysa yeniden başvurmayı değerlendirmelidir.

Adli Yardım Kararının Kaldırılması veya Sona Ermesi Durumları

Adli yardım kararı, belirli koşulların ortaya çıkması halinde kaldırılabilir veya kendiliğinden sona erebilir. Bu durumlar, adli yardım sisteminin amacına uygun kullanılmasını ve suistimallerin önlenmesini hedefler.

Boşanma Davası Barodan Ücretsiz Mali Durumda İyileşme veya Yanlış Bilgi Verme

HMK Madde 338 uyarınca, adli yardımdan yararlanan kişinin;

  • Mali durumu hakkında kasten veya ağır kusuru sonucu yanlış bilgi verdiğinin sonradan anlaşılması,
  • Veya adli yardım kararı verildikten sonra mali durumunun, yargılama giderlerini karşılayabilecek derecede iyileştiğinin tespit edilmesi halinde, mahkeme tarafından verilen adli yardım kararı kaldırılabilir.  

Adli yardım kararının bu nedenlerle kaldırılması durumunda, Devlet tarafından ödenen veya muaf tutulan yargılama giderlerinin tamamı veya bir kısmı, adli yardımdan yararlanan kişiden geri istenebilir. Bu durum, başvuru sırasında ve sonrasında dürüst ve doğru bilgi vermenin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha göstermektedir. “Kasten veya ağır kusur” ifadeleri, masum hatalardan ziyade, sistemi aldatmaya yönelik bilinçli eylemlerin hedeflendiğini düşündürmektedir. Mali durumun sonradan iyileşmesi halinde kararın kaldırılması ise, adli yardımın sadece gerçek ihtiyaç sahiplerine ve ihtiyaç duydukları süre boyunca sağlanması gerektiği ilkesiyle uyumludur.

Boşanma Davası Barodan Ücretsiz Diğer Sona Erme Halleri

Adli yardım kararı, yukarıda belirtilen kaldırılma sebepleri dışında bazı durumlarda kendiliğinden de sona erer. Bu haller şunlardır :  

  • Adli yardımdan faydalanan kişinin ölmesi,
  • Adli yardımdan faydalanan kişinin dava veya takip ehliyetini kaybetmesi veya dava dışı kalması,
  • Adli yardımın konusu olan asıl dava veya takibin kesin olarak sonuçlanması (hükmün kesinleşmesi),
  • Kamuya yararlı dernek veya vakfın tüzel kişiliğinin sona ermesi veya dava dışı kalması.

Bu durumlar, adli yardımın varlık nedeninin ortadan kalktığı veya amacına ulaştığı hallerdir. Adli yardım sisteminin sürekli bir gözetim altında olduğu ve temelinde iyi niyetin yattığı unutulmamalıdır. Başvuranların, hem başvuru aşamasında hem de adli yardımdan yararlandıkları süre boyunca mali durumlarındaki önemli değişiklikleri ilgili baroya veya mahkemeye bildirme yükümlülükleri bulunmaktadır. Aksi davranışlar, sağlanan yardımın geri istenmesi ve hatta bazı durumlarda ek yaptırımlarla karşılaşma riskini beraberinde getirebilir.

Boşanma Davası Barodan Ücretsiz Avukat İçin Tavisyeler

Boşanma davasında barodan ücretsiz avukat (adli yardım) talebinde bulunacak kişiler için başvuru sürecinin ve sonrasının daha sorunsuz ilerlemesi adına dikkat edilmesi gereken bazı önemli hususlar ve tavsiyeler bulunmaktadır.

  • Başvuru Öncesi Hazırlık:
    • Adli yardım başvurusunda bulunmadan önce, ilgili baronun web sitesinden veya doğrudan adli yardım bürosundan güncel başvuru koşulları ve istenen belgeler listesi mutlaka öğrenilmelidir.
    • Gerekli tüm belgeler (kimlik, ikametgâh, fakirlik belgesi, gelir durumu, malvarlığı dökümleri vb.) eksiksiz ve doğru bir şekilde önceden hazırlanmalıdır. Bu, başvurunun daha hızlı değerlendirilmesine yardımcı olacaktır.
  • Doğru ve Eksiksiz Bilgi Vermenin Önemi:
    • Adli yardım başvuru formunda ve baro yetkilileriyle yapılacak görüşmelerde, mali durum, talep konusu boşanma davasının gerekçeleri ve diğer tüm bilgiler dürüstçe, açık ve eksiksiz olarak beyan edilmelidir.
    • Yanlış veya yanıltıcı bilgi vermenin, adli yardım talebinin reddine veya kabul edilmişse bile sonradan kararın kaldırılmasına ve yapılan masrafların geri istenmesine yol açabileceği unutulmamalıdır.  
  • Süreç Takibi:
    • Adli yardım başvurusu yapıldıktan sonra, baronun adli yardım bürosu ile iletişim halinde olmak ve başvurunun durumu hakkında bilgi almak faydalı olabilir.
    • Ek bilgi veya belge talep edilmesi durumunda, bunlar zamanında ve eksiksiz olarak sunulmalıdır.
  • Atanan Avukat ile İşbirliği:
    • Adli yardım kapsamında bir avukat atandığında, bu avukatla açık ve dürüst bir iletişim kurulmalıdır.
    • Dava ile ilgili tüm önemli bilgiler, belgeler ve gelişmeler avukatla paylaşılmalı, avukatın hukuki yönlendirmelerine ve tavsiyelerine uyulmalıdır. Etkin bir işbirliği, davanın sağlıklı bir şekilde ilerlemesi ve hak kayıplarının önlenmesi için kritik öneme sahiptir.  
  • Anlaşmalı Boşanma Durumunda Dikkat Edilmesi Gerekenler:
    • Daha önce de belirtildiği gibi, bazı baroların anlaşmalı boşanma davalarında adli yardım (özellikle avukat tayini) konusunda daha kısıtlayıcı uygulamaları olabilmektedir. Bu nedenle, anlaşmalı boşanma için adli yardım talebinde bulunulacaksa, ilgili baronun bu konudaki güncel tutumunun önceden araştırılması önemlidir.
    • Anlaşmalı boşanma protokolü, tarafların gelecekteki hak ve yükümlülüklerini belirleyen çok önemli bir belgedir. Adli yardım kapsamında avukat atanamasa bile, mali durumu kısıtlı olan kişilerin, en azından protokolün bir hukukçu tarafından incelenmesini sağlamaya çalışmaları, olası hak kayıplarını önleyebilir.

Adli yardım süreci, başvuran kişinin sadece pasif bir alıcı olmasını değil, aynı zamanda sürecin her aşamasında aktif katılımını ve belirli sorumlulukları üstlenmesini gerektirir. Gerekli belgelerin titizlikle toplanması, bilgilerin doğru bir şekilde sunulması, süreç hakkında bilgi sahibi olunması ve atanan avukatla etkin bir işbirliği yapılması, bu önemli haktan en iyi şekilde yararlanılmasını sağlayacaktır. Özellikle baroların adli yardım kaynaklarının kısıtlı olduğu düşünüldüğünde, başvuranın süreci kolaylaştırıcı, dürüst ve sorumlu bir tutum sergilemesi, hem kendi davasının selameti hem de adli yardım sisteminin genel etkinliği ve sürdürülebilirliği açısından önem taşımaktadır.  

Boşanma Davası Barodan Ücretsiz Avukat Sonuç

Boşanma sürecinde maddi imkânsızlık içinde bulunan bireylerin adalete erişimini güvence altına alan adli yardım kurumu, özellikle Boşanma Davası Barodan Ücretsiz olarak yürütüldüğünde, sosyal hukuk devleti ilkesinin doğrudan bir yansıması olarak öne çıkmaktadır. Bu kapsamda hazırlanan bu çalışma, Hukuk Muhakemeleri Kanunu, Avukatlık Kanunu, ilgili yönetmelikler ve güncel Yargıtay içtihatları çerçevesinde Boşanma Davası Barodan Ücretsiz hizmetinin şartlarını, işleyişini ve uygulamadaki ayrıntılarını detaylı şekilde ele almaktadır.

Yapılan hukuki analizler göstermektedir ki, adli yardım bir bağış ya da istisna değil; Anayasa’nın hak arama özgürlüğüyle güvence altına alınmış temel bir haktır. Özellikle İstanbul gibi büyükşehirlerde, adliyelere başvuran çok sayıda bireyin mali yetersizlik nedeniyle savunma hakkına erişememesi, İstanbul boşanma avukatı desteğiyle adli yardımın önemini daha da artırmaktadır. Bu haktan yararlanabilmek için iki temel şart öne çıkmaktadır: İlki, kişinin kendisi ve ailesinin geçimini riske atmadan dava giderlerini karşılayamayacak derecede yoksul olmasıdır. İkincisi ise, açılacak boşanma davasının “açıkça dayanaktan yoksun” olmamasıdır. Yargıtay kararlarına göre, bu iki şart birlikte değerlendirilmeli, maddi yetersizlik yalnızca muhtarlık belgesiyle değil, kişinin genel yaşam koşulları göz önünde bulundurularak somut şekilde analiz edilmelidir. Aynı şekilde, hukuki iddiaların tamamen temelsiz olmaması, adli yardımın kabulü açısından yeterli sayılabilmektedir.

Boşanma Davası Barodan Ücretsiz destekten faydalanmak için ilgili baronun adli yardım bürosuna başvuruda bulunulmalı; gerekli belgeler eksiksiz sunulmalıdır. Başvuru kabul edildiğinde, kişi hem dava masraflarından hem de avukatlık ücretinden geçici olarak muaf olur. Bu hak, istinaf ve temyiz süreçlerini de kapsayacak şekilde genişletilebilmektedir. Özellikle çekişmeli boşanma davalarında, atanan avukat sadece boşanma işlemini değil; aynı zamanda velayet, nafaka ve tazminat taleplerini de yürütmektedir.

Ancak uygulamada dikkat çeken önemli bir farklılık da anlaşmalı boşanma davalarındaki yaklaşımdır. Boşanma Davası Barodan Ücretsiz uygulaması çekişmeli davalarda net iken, bazı barolar anlaşmalı boşanmalarda avukat tayinine sıcak bakmamakta, bu da uygulamada eşitsizlik yaratmaktadır. Oysa TBB Adli Yardım Yönetmeliği’nde anlaşmalı boşanmalarla ilgili açık bir istisna bulunmamaktadır. Bu noktada özellikle şiddet mağduru, ekonomik olarak dezavantajlı ya da kırılgan durumda olan bireylerin, İstanbul boşanma avukatı desteğiyle bu hakkı elde edebilmesi gerektiği değerlendirilmektedir.

Sonuç olarak, Boşanma Davası Barodan Ücretsiz destekler, ekonomik olarak dezavantajlı bireyler için adalet sistemine erişimi mümkün kılan çok önemli bir araçtır. Bu süreçte bireylerin süreci doğru anlamaları, dürüst ve şeffaf bir şekilde belgelerini hazırlamaları, baro ile iş birliği içinde olmaları, hakkın etkin biçimde kullanılmasını sağlayacaktır. Uygulamanın özellikle anlaşmalı boşanmalar gibi gri alanlarda yeknesak hale getirilmesi ve kamu bilgilendirmesinin artırılması, hak kayıplarını en aza indirmek açısından elzemdir.

Bu Yazıyı Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Yazılar

Hakkımızda

istanbul boşanma avukatı

Çelik & Baştürk Hukuk Bürosu olarak, İstanbul avukat ve arabulucularından oluşan ekibimiz ile birlikte, İstanbul Boşanma Avukatı, İstanbul Ceza Avukatı olarak çalışma alanlarımız içerisinde tüm davalara bakmaktayız. Bilgi için hemen bize ulaşın.